Sömürü ve Emperyalizm: 19. Yüzyıl kitabı, emperyalizmin doğuşundan yükselişine ve dünya çapında etkilerine odaklanıyor. Kapitalizmin yıkıcı doğasını, sömürüyü ve zengin-fakir uçurumunu anlamak için bu kitap tam size göre. Haydi okuyun!

19. yüzyıl, emperyalizm ve sömürü ilişkisinin ana akımlarının ortaya çıktığı bir dönem olarak kabul edilir. Bu yüzyılda, Avrupa güçleri kendi ülkelerinin ekonomik gücünü artırmak ve topraklarını genişletmek için sömürü ve emperyalist politikalar benimsediler. Bu, dünya tarihine damgasını vuran bir süreç oldu ve günümüzde bile sonuçları hissedilmektedir.

Sömürü, kapitalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte yaygınlaşmıştır. Üretim araçlarının özel mülkiyetinin gelişmesiyle birlikte, sermaye sahipleri işçilerin emeğini sömürebilecekleri bir ortam yaratmıştır. İşçiler, ürettikleri mal ve hizmetlerin yeterli karşılığını alamazken, sermayedarlar bu karın büyük bir kısmını ellerinde bulundurur. Bu sömürü, daha da genişleyerek, Avrupa güçlerinin çeşitli ülkeleri işgal etmeleri ve buralardaki kaynakları kullanmalarıyla dünya çapında yayılmıştır.

Emperyalizm ise, sömürü faaliyetlerini farklı boyutlara taşıyan bir kavramdır. Emperyalist güçler, topraklarına ekonomik ve politik hakimiyet kurmak için diğer ülkeleri işgal etmeye ve onları sömürmeye başlamıştır. Bu yüzyılda sömürgeleştirilen ülkeler arasında Hindistan, Çin, Filipinler ve Amerika kıtasındaki birçok ülke yer almaktadır.

19. yüzyılda sömürü ve emperyalizm arasındaki ilişkiyi keşfedin.

19. yüzyıl, sömürü ve emperyalizm arasındaki ilişki açısından oldukça önemlidir. Bu dönemde, Avrupa ülkeleri dünya üzerinde geniş bir sömürge imparatorluğu kurmak için mücadele verirken, sömürü ile emperyalizm arasındaki bağlantı da açıkça görülmüştür.

Kapitalizmin yükselişi ve sanayi devrimi, sömürüye dayalı ekonomik sistemlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Bu sistemler, emperyalist politikaların temelini oluşturdu. Avrupa ülkeleri, sanayi hamlelerini desteklemek için elde ettikleri kaynakları ve pazarları kontrol etmek amacıyla sömürgeler edinmeye başladılar.

Bu süreçte, insanlar ve kaynaklar, sömürgeleştirilen ülkelerde zorla ele geçirildi ve birçok ülke adeta Avrupa ülkelerinin sömürgesi haline geldi. Yerli halkların özgürlükleri ellerinden alındı ve birçok bölgede sömürgecilere karşı isyanlar yaşandı.

Britanya, 19. yüzyılda emperyalist politikalar uygulayan öncü bir ülkedir. Britanya, birçok koloniyi yöneterek, dünya genelinde sömürü olaylarını yaygınlaştırdı. Hint Altı Yönetimi adı verilen, Britanya'nın Hindistan'ı sömürmesi söz konusudur. Britanya, Hindistan'a demir yolları, iletişim yolları ve altyapı gibi yatırımlar yaptı. Ancak, bu yatırımlar, daha sonra Hindistan'ın emperyalist sistemiyle var olan bağlantısını daha da güçlendirerek, Hindistan'ın bağımsızlığını alması için mücadele etmesine neden oldu.

Diğer bir örnek, Çin'in sömürgeleştirilmesidir. Britanya ile beraber diğer Avrupa güçleri de Çin'e askeri müdahale ve sömürüyü yaygınlaştırmaya çalışıyordu. 1842 yılında, Britanya Hong Kong'u kontrolü altına alarak, Çin'i sömürgeleştirme yolunda işaret fişeğini ateşlemiştir. Bu, 20. yüzyılda Çin’in ulusal bağımsızlık mücadelelerinde önemli bir etken olmuştur.

Britanya, ayrıca Afrika, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda gibi yerlerde de koloniler kurarak, emperyalist faaliyetlerinin çeşitliliğini arttırmıştır. Bu, Britanya'nın dünya genelindeki etkisini daha da arttırdı ve sömürüyü tüm dünyaya yayılmasına neden oldu.

Sömürünün Kökenleri

Sömürünün kökenleri, kapitalizmin ortaya çıkmasıyla başladı. Sanayi devrimiyle birlikte Batı ülkeleri, diğer ülkeleri sömürgeleştirerek yeni pazarlar yaratmaya ve sınırsız kaynaklara erişmeye başladı. Sömürünün meşrulaştırılması için ise ırkçı ve sosyal Darwinist propaganda kullanıldı. Kendilerini üstün gören Batı halkları, sömürdükleri halkları aşağı gördü ve kendi medeniyetlerini, yaşam tarzlarını diğerlerinden üstün göstermenin yollarını aradı. Bu da, sömürünün gerekçelendirilmesine yardımcı oldu.

Sömürü, Batı ülkeleri tarafından daha sonra küresel boyuta ulaştı. Avrupa ülkeleri, yeni sömürge toprakları arayışında ilk olarak Asya ve Afrika kıtalarına yönelirken, Amerika keşfedildikten sonra burada da sömürü uygulamaya başladılar. Zengin kaynaklar, ucuz emek ve yeni pazarlar, Batılı güçlerin sömürü politikalarını daha da arttırdı. Sömürü bu dönemde, birçok toplumsal, ekonomik ve politik soruna neden oldu.

Sömürüye karşı mücadele de aynı dönemde yükselen bir hareketti. Yoksul ülkeler, emperyalist güçlerin egemenliğine karşı çıkmaya başladılar. Ancak, Batı ülkeleri, sömürü politikalarından vazgeçmek yerine, sömürgeciliği sürdürmek için daha gelişmiş teknolojiler, askeri güç ve daha sinsi taktikler kullanmaya devam etti. Bu da, sömürü tarihinin daha da uzamasına neden oldu.

Kapitalizmin ortaya çıkışı, sömürüyü nasıl meşrulaştırdı?

Kapitalizmin doğuşu, dünya tarihinin en önemli olaylarından biridir ve bu süreçte sömürü araçsallaştırılmıştır. Kapitalizmin özellikleri arasında özel mülkiyet, pazar ekonomisi, kâr, sermaye birikimi, rekabet ve üretim işçilik ilişkilerindeki değişimler yer almaktadır. Bu süreçte, sömürü de meşrulaştırılmıştır çünkü emek dahil bireyin her türlü kaynağı özel mülkiyet kavramı altında ticarileştirilmiştir.

Sermaye birikimi, işçi sınıfının sömürüsünü arttırmış ve işveren sınıfının güçlenmesine neden olmuştur. Kapitalizmin yavaş yavaş doğuşundan önce, sömürü yalnızca kölelik sistemiyle başka bir isimle ifade edilmekteydi. Ancak kapitalizm, asimetrik bir refah yaratmıştır; bir tarafta zenginler, diğer tarafta fakirler yaşarken, aradaki uçurum giderek büyümüştür.

Kapitalizmin meşru olmadığı açıktır, ancak baskın görüş olarak, yani 19. yüzyılın ortalarından başlayarak, işveren sınıfı tarafından özel mülkiyetin korunması ve rekabetin teşvik edilmesi gerektiği fikri öne sürülmüştür. Bu düşünce, sömürünün meşrulaştırılmasına neden olmuştur. İşverenler, işçilerinin emeğinin farkında olsa da, işçilere ödenen ücretler, işverenlerin kârlarına göre çok düşük kalmaktadır.

Sonuç olarak, kapitalizm sömürünün ve emperyalizmin ana kaynağıdır ve bu özellikleri, Batı'daki güçlü ülkelerin dünya genelinde sömürüye yol açan politikalara neden olmuştur. Bu politikalar, bugün bile dünya genelinde, sömürüye zemin hazırlamaktadır.

Sömürü sistemi, kapitalizmin ortaya çıkışıyla doğrudan ilgilidir. Sanayileşme süreciyle birlikte, üretimde elde edilen kar oranları artar ve daha fazla sermaye oluşur. Ancak bu sermayenin doğru yatırımlarla değerlendirilmesi gerekmektedir. Burada devreye sömürü girer. Sömürü ile üretimde elde edilen kar, işçilere adil bir ücret vermek yerine işverenlerin cebinde kalır. Böylece, kapitalistler daha fazla sermaye elde ederken, üretim sürecinin gerçek aktörleri olan işçiler yoksullaşır.

Sömürü sistemini meşrulaştırmak için, kapitalistler söylemlerinde dini motifleri ve adaleti kullanır. Fakat asıl amaçları, kendi çıkarlarını korumak ve zenginleşmek olmuştur. Ayrıca, sömürü daha da yaygınlaşarak küresel boyutlara ulaştı. Sömürücü güçler, emperyalist politikalarla, sömürgelerin kaynaklarını ele geçirerek zenginliğini artırmayı amaçladılar. Bu nedenle, sömürü sistemini sonlandırmak yerine, emperyalizmle birlikte daha da yaygınlaşarak günümüze dek gelmiştir.

Emperyalizm Nedir?

Emperyalizm, bir ülkenin başka bir ülkeye siyasi, ekonomik ve askeri güç kullanarak egemenliğini genişletmesidir. Bu, genellikle sömürgecilik, sömürgeleştirme ve çıkar sağlama amacıyla gerçekleşir. Emperyalizm tarihte birçok kez gerçekleşmiştir ve Avrupa'daki sömürgeci imparatorlukların büyümesinde önemli bir rol oynamıştır.

Bu süreç, bir ülkenin kendi çıkarları için diğer ülkelerin kaynaklarını ve işgücünü sömürmesi anlamına gelir. Emperyalist bir ülke genellikle istilacı bir tutum sergiler, diğer ülkeleri kolonileştirir veya sömürgeleştirir. Bu süreçte, emperyalist ülke farklı kültürlerle karşılaşır ve bu, farklı etnik gruplar arasında zorlayıcı çelişkiler yaratabilir.

Bir ülkenin emperyalist politikaları, sömürdüğü ülkelerde geri kalmışlığı veya politik istikrarsızlığı tetikleyebilir. Bu, emperyalist ülkenin sömürgelerine egemenlik sağlama çabalarını kolaylaştırarak, daha fazla sömürü ve baskı yaratabilir. Emperyalizm, küreselleşmenin artmasıyla birlikte dünya genelinde artan uluslararası bağlantılar nedeniyle birçok ülke tarafından eleştirilmekte ve protesto edilmektedir.

Emperyalizmin tanımı ve tarihi kökenleri.

Emperyalizm bir devletin diğer ülkeleri siyasi, ekonomik veya askeri yollarla kontrol altına alıp sömürmesidir. Tarihi olarak, emperyalizm insanlık tarihine kadar uzanır. Ancak modern anlamda emperyalizm 19. yüzyılda başlamıştır.

Emperyalizmin tarihi kökenleri, Avrupa'nın keşfi ile başlar. Keşifleri sonrası Avrupalı güçler dünya genelinde koloniler kurarak sömürü sistemini yaymışlardır. Bu dönemde emperyalist devletlerin amaçları, kaynaklarının arttırılması ve ekonomik güçlerini korumaktı.

İlk emperyalist devletler, İspanya ve Portekiz'dir. İspanyollar Amerika'yı işgal etmiştir. Portekiz ise Afrika, Hindistan ve Güney Asya'da koloniler kurmuştur. Daha sonra İngiltere, Fransa, Almanya, Belçika, İtalya gibi diğer Avrupa ülkeleri de emperyalist politikalar uygulamaya başlamıştır.

Emperyalizm, diğer ülkelerin kaynaklarını kendi çıkarları için kullanmış ve insan haklarını ihlal etmiştir. Ancak bu durum, emperyalist devletler tarafından meşrulaştırılmıştır. Bu noktada kapitalizm, özellikle de sanayi devrimiyle birlikte, emperyalizmi güçlendiren en önemli faktör olmuştur. Sömürü düzenini korumak, kolonilerin kaynaklarını sömürebilmek amacıyla emperyalist devletler ekonomik kontrolü ellerinde tutmuşlardır.

Sonuç olarak, emperyalizm tarihi boyunca dünya genelinde birçok ülkeyi ve insanı etkileyen bir olgu olmuştur. Günümüzde ise bu etkiler hala devam etmektedir.

1. Hindistan'ın Sömürüsü:

Britanya, 1857 Hint Ayaklanmasından sonra, Hindistan'ı doğrudan sömürgeleştirerek ekonomik kazanımlarını artırdı. İngiliz işletmeleri, Hintli tüccarlara rakip olarak ortaya çıkarken, yerel el sanatları üreticileri, sömürgecilik nedeniyle piyasaya giren İngiliz malları karşısında birçok zorlukla karşı karşıya kaldılar.

Britanya'nın Hindistan'a uyguladığı politikaların en acımasızı, yaşlılık sigortası ve tüketim vergisi uygulamalarıydı. Hindistan'da yaşayan insanlar, bu politikaların hayatta kalabilmesi için çalışmak ve ailelerine bakmak zorunda kaldılar, ancak Britanya, ülkenin doğal kaynaklarından ve hammadde potansiyelinden yararlanarak zenginleşti.

Hint altı yönetimi sırasında, Britanya garnizonu, yerli askerleri İngiliz birliğinden daha az maliyetli bir şekilde tuttu. Ayrıca, Hindistan'ın Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki kontrolü, İngilizlerin Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da nüfuz sahibi olmalarına yardımcı oldu.

Britanya'nın Rolü

Britanya'nın emperyalist politikaları ve yaygın sömürü faaliyetleri, 19. yüzyılda diğer Avrupa güçleri ile birlikte dünya tarihinde büyük bir etkiye sahipti. Britanya, Hindistan'da altı sektöre ayrılmış Hindistan Altı yönetimi ile dünyanın en büyük kolonisi olarak bilinir. Hindistan'da, yerel üretimi yok etmek için tekstil endüstrisine ağırlık verilmiş ve ünlü İngiliz pamuklu kumaşları, Hindistan'ın yerel pazarlarına baskın yapmıştır. Ananas, şeker kamışı, baharatlar, çay ve opyum üretimi, sadece Britanya'nın Hindistan'ı sömürmesinin birkaç örneğidir.

Çin, en büyük zenginliği olan tütsü ihracatı nedeniyle Britanya’nın ilgisini çeken başka bir ülkeydi. Çin, Britanya'nın birçok diğer Avrupa gücü ile birlikte sömürdüğü birçok Asya ülkesi gibi isyanlara yol açan bir sömürge haline geldi. Savaş ve mermi dipleri çatışması, Britanya'nın Çin'i ekonomik ve siyasi anlamda yönetmesinin bir yoluydu.

Bununla birlikte, Britanya'nın sömürü faaliyetleri sadece Hindistan ve Çin ile sınırlı kalmadı, Afrika ve diğer Asya ülkeleri de bu durumdan nasibini aldı. Britanya'nın Afrika'daki faaliyetleri, altın, elmas ve diğer kıymetli minerallerin çıkarılmasına odaklandı. Belgika, Kongo'da kauçuk üretimi, Kamerun'da kakao üretimi, Fransa Tunus ile Cezayir'i ele geçirdi, İtalya Libya'yı ve Etiyopya'yı işgal etti, Almanya ise Togo, Kamerun ve Tanganyika (Tanzanya) gibi ülkeleri işgal etti.

Sonuç olarak, Britanya ve diğer Avrupa güçleri, 19. yüzyılda dünyayı sömürgeleştirdiler. Bu, gelişmiş ülkelerin ekonomik, siyasi ve kültürel güçlerini zenginleştirdi, ancak büyük bir sömürü zinciri de yarattı ve günümüzde hala devam eden sorunlara neden oldu.

Britanya'nın emperyalist politikaları ve sömürüyü nasıl yaygınlaştırdığı.

19. yüzyılda Britanya İmparatorluğu, dünya genelinde sömürü ve emperyalizm faaliyetleri gerçekleştiren ilk ülkelerden biriydi. Ülke, geniş bir sömürge imparatorluğuna sahipti ve bu sömürgeleri, hammaddeleri ve pazarları elde etmek için kullanıyordu. Britanya'nın emperyalist politikaları ve sömürü faaliyetleri inanılmaz derecede yaygınlaştı ve bu, 19. yüzyıl boyunca başka ülkelerin de emperyalist politikalarda izlemesini sağladı.

Britanya, Hint Altı Yönetimi adı verilen bir dizi politika ile Hindistan'ı sömürmeye başladı. Bu politikalar, ekonomik sömürü, köleleştirme ve baskı gibi uygulamaları içeriyordu. Aynı şekilde, Britanya ve diğer Avrupa güçleri Çin'i de sömürmeye başladı. Çin'e opyum satma politikası, Çin ekonomisini yerle bir etti ve ülkenin zayıflamasına neden oldu.

Britanya, Afrika ve diğer yerlerde de sömürü faaliyetleri yürüttü ve madenleri, petrolü ve diğer zengin kaynakları ele geçirmeye çalıştı. Bu sömürü faaliyetleri, yerel halkın yaşam koşullarını kötüleştirdi ve insan haklarına ciddi zararlar verdi. Bununla birlikte, sömürgeciliğin sona ermesiyle birlikte, emperyalizmin toplum, politika ve ekonomi üzerindeki etkileri hala günümüzde hissedilmekte ve araştırmalar yapılıyor.

Sömürünün Kökenleri

Sömürü kavramı, kapitalist sistemin doğuşuyla birlikte ortaya çıktı. Sermayenin artması ve ürettikleri malın satışı, tüketici kitlesinin fazla olmadığı toplumlarda durgunluk yaşanmasına neden oldu. Bu durgunluk, ürünleri diğer ülkelere satmakla giderilmeye çalışıldı. Bu durumda, üretimdeki artışın dünya geneline yayılması zorunlu hale geldi. Bu yüzden, sömürgecilikle birlikte dünya imparatorlukları doğdu. Sömürgecilik, bir yandan yerel ekonomiyi zayıflatırken, diğer yandan da işgücüne sahip olmak demekti. İşgücüne sahip olan imparatorluklar, dünya ekonomisinde kendilerine hatırı sayılır bir yer edindiler.

Kapitalizm, üretimdeki artışa karışan harcanacak paranın azalması sonucu, işçi sınıfının oluşmasına sebep oldu. Bu nedenle, işçiler daha düşük ücretle iş yapıyorlardı. Sermaye sahipleri, üretimi azaltarak işçilerin ücretlerini kısıtlayarak bu durumlardan faydalandılar. Yerel kaynakların sömürülmesi, emperyalist güçlerin, yüzyılın sonunda birbirleriyle savaşma nedenlerinden biriydi.

Özetle, sömürü ve emperyalizm kapitalizmin doğuşuyla birlikte oluştu. Sermayenin artması, dünya genelinde ihracata zorunlu kıldı ve emperyalist devletler ortaya çıktı. Sömürgecilikle beraber, imparatorluklar işgücüne sahip oldular ve dünya ekonomisinde önemli bir oyuncu haline geldiler. Ancak bu durumlar, yerel ekonomilerin zayıflaması ve işçi sınıfındaki düşük ücretlerin oluşmasına neden oldu. Bir kez daha gördük ki, insanoğlunun kazanmak için, birilerinin kaybetmesi gerekiyor.

Hint Altı Yönetimi

Hint Altı Yönetimi, Britanya İmparatorluğu'nun Hint Yarımadası'nda sahip olduğu sömürge yönetimidir. Bu yönetim altında, Hindistan ekonomisi Britanya'nın çıkarları doğrultusunda organize edildi. Britanya, Hintli tüccarları ekonomiye dahil etmek yerine tüm üretim faaliyetlerini kontrol etti ve Hint tarım ürünlerinin ihracını artırdı. Bu uygulama sonucunda, Hindistan'da yoksulluk ve açlık arttı ve yerel endüstriler çökme noktasına geldi.

Britanya, Hint Altı Yönetimi sırasında sosyal yapıyı da değiştirdi. Yönetim altında yerel elitler kendilerine önemli görevler ve maaşlar alarak İngilizlerle işbirliği yaptılar. Ancak, bu elitlerin çıkarları düşük sınıfların çıkarlarına karşıydı ve çalışma koşullarını iyileştiren ya da haklarını savunan herhangi bir hareketleri bastırdılar. Bu uygulama Hindistan'da toplumsal eşitsizliklerin artmasına neden oldu.

Hint Altı Yönetimi ayrıca ülkede eğitim sistemi, altyapı, sağlık hizmetleri ve ticaret gibi pek çok alanda da Britanya'nın çıkarları doğrultusunda yapılandırıldı. Bu uygulama, Hintlilerin kendi toplumsal, ekonomik ve kültürel gereksinimlerini karşılama konusunda sınırlamalar getirdi ve Hindistan bağımsızlığına kadar sürecek zorlu bir mücadelenin başlamasına sebep oldu.

Britanya'nın Hindistan'ı nasıl sömürdüğü.

Britanya, Hindistan'ı 1858'den 1947'ye kadar "Hint Altı Yönetimi" adı verilen bir sömürge olarak yönetti. Bu dönem boyunca, Britanya Hint ekonomisini, ticaretini ve endüstrisini sömürdü.

Ekonomik Sömürü: Britanya, Hindistan'daki tarım ürünlerini ve diğer zengin kaynaklarını sömürdü. Özellikle, tarım ürünleri olan pamuk ve huma gibi ürünler Hindistan'dan ihraç edildi ve Britanya'ya devasa kârlar sağladı. Ayrıca, Britanya, Hindistan'a ithal ettikleri mallar için aşırı vergiler tahsil etti ve Hindistan'ın ekonomik gelişimini engelledi.

Politik Sömürü: Britanya, Hint toplumunu kadim yapılarından kopararak kendi egemenliği altında birleştirdi. Britanya, Hindistan'da kendi görevlileri tarafından yönetilen bir dizi eyalet oluşturdu ve bu eyaletlerden toplanan vergiler, Britanya'nın yönetim masraflarını karşıladı.

Kültürel Sömürü: Britanya, Hint kültürüne büyük ölçüde zarar verdi ve sömürge döneminde, Hintlilerin kendi kültürlerini yitirmelerine neden oldu. Britanya, Hindistan'ın yerel dillerini ve el sanatlarını bastırdı ve İngilizce'yi zorla dayattı. Ayrıca, Hinduluk ve diğer yerel dinler Britanya tarafından küçümsenerek İngiliz Hristiyanlığı'nın yayılması teşvik edildi.

Bu şekilde Britanya, 19. yüzyılda emperyalist politikalarını açıkça uygulayarak Hindistan'ı sömürdü. Sonuç olarak, Hindistan'ın ekonomisi, kültürü ve politikası Britanya tarafından baskılandı ve sömürüldü. Bugün Hindistan, Britanya sömürgesinin etkileriyle hala mücadele ediyor.

19. yüzyılın sonlarına doğru, Britanya ve diğer Avrupa güçleri, Çin'i sömürgeleştirmek için mücadele etti. İlk etapta, Çin, Avrupa'nın ihtiyaçlarına uygun malzemeleri sağlamak amacıyla ticaret yoluyla ele geçirilmeye çalışıldı. Ancak, daha sonra, Çinliler, ticarete ve yabancıların ülkelerine yerleşmesine kısıtlamalar getirdiğinde, Avrupa ülkeleri askeri güç kullanmaya başladı. Britanya öncülüğünde yapılan İkinci Afyon Savaşı, Çin'in yenilgiye uğramasına neden oldu ve Çin, zorla anlaşmalar imzalamak zorunda kaldı. Bu anlaşmalar, yabancıların ülkede serbest ticaret yapmasına izin verdi ve Pekin'deki yabancı elçiliklere diplomatik ayrıcalıklar tanıdı.

Bu dönem, Çin tarihinde "Uyanışın Dönemi" olarak adlandırılırken, aynı zamanda birçok acı olaya da yol açtı. Çin, Avrupa'nın isteklerine uymak için savaşı kaybetmek zorunda kaldı, ülkesinde ayrıcalıklı statüye sahip yabancılarla yaşamak zorunda kaldı ve ülke ekonomisi yabancı müdahale ile çöküşe geçti.

Bugün, Çin, 19. yüzyılda yaşadığı karanlık günleri geride bıraktı ve 21. yüzyılda dünyanın en güçlü ekonomilerinden birine evrildi. Ancak, 19. yüzyıldaki sömürgeciliğin, günümüzde hala devam eden birçok sorunun kaynağı olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle, tarihimizin bu karanlık dönemini anlamak, bugün yaşadığımız sorunları daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.

Çin'in Sömürgeleştirilmesi

Çin, 19. yüzyılda birçok Avrupa gücü tarafından sömürüldü. İngilizler, özellikle İpek Yolu'nu ele geçirme çabalarında Çin'e karşı savaşlar düzenledi. Bu savaşlarda Çin, yenildi ve Hong Kong İngiltere'ye devredildi. Ayrıca, İngilizlerin Çin'deki telgraf hattını ele geçirmeleri de sömürü politikalarının bir parçasıydı. Fransızlar da Çin'e saldırdı ve Tonkin'i ele geçirdiler.

1860'ta İngilizler, Çin'e karşı İkinci Afyon Savaşı'nı düzenledi ve sonunda, Çin'e zoraki bir anlaşma imzalattı. Bu anlaşma, İngiltere'nin Çin'de opyumun serbest bırakılmasını sağladı. İngilizler, bu sayede Çin'e opyum sattılar ve büyük bir zenginlik elde ettiler.

Çin, aynı zamanda birçok ülkenin artan ilgisini çekiyordu. Almanya, Rusya ve Japonya, Çin'deki kaynaklar için mücadele ediyordu. 1900'lerin başlarında, Boxer Ayaklanması sırasında, Çin'deki yabancılar hedef alınmıştı. Bu ayaklanma, birçok yabancı güç tarafından Çin'e karşı düzenlenen "Beyaz Adamın Yükü" hareketi ile sonuçlanacaktı.

Tüm bu sömürü politikaları, Çin'de çalkantılı bir döneme yol açtı. Çinliler, sömürgecilerin etkisinden kurtulmak için savaştı ve sonunda Şangay'da Çin'in bağımsızlığını ilan etti. Ancak, sömürü politikalarının sonuçları hala bugün de hissedilmektedir.

Britanya ve diğer Avrupa güçleri Çin'i nasıl sömürdü?

Britanya ve diğer Avrupa güçleri, Çin'i 19. yüzyılda sömürmek için bir dizi politika izlediler. Çin'in kaynaklarını ele geçirmek, ticaret yapmak ve nüfuzlarını genişletmek için "eşitsiz antlaşmaları" kullandılar. Bu antlaşmalar, Çin'in Batı emperyalizmi tarafından tamamen kontrol edilmesine neden oldu.

Özellikle, Britanya, 1839-1842 yılları arasında gerçekleşen İkinci Afyon Savaşı'nda Çin'i yenerek Hong Kong'un kontrolünü ele geçirdi. Ayrıca, opyum ticareti yoluyla Çin üzerindeki kontrolünü artırdılar. Bu ticaret Çin'de büyük bir opium bağımlılığı sorununa neden oldu ve etkili bir şekilde Çin'in zayıflamasına yol açtı.

Bu arada, Fransa, Çin'in Guangzhou kentindeki ticaret limanlarına erişimi elde etmek için savaşlar yürüttü. 1895 yılında, Japonya da Tayvan ve Çin üzerindeki kontrolünü artırdı.

Bu Batı emperyalizmi, Çin'deki zayıflık dönemlerinde ve iç çatışmaların yaşandığı dönemlerde yararlandı. Ayrıca, 1900-1901 yılında gerçekleşen Boxer Ayaklanması sırasında da Çin hükümetine karşı bir koalisyon kurarak, bazı Çin bölgelerini geçici olarak ele geçirdi.

Tüm bunların sonucunda, Çin, Batı güçleri tarafından tamamen kontrol edilen bir ülke haline geldi. Emperyalist müdahale, Çin'in iç işlerine doğrudan bir müdahaleye neden oldu ve ülkeyi sonraki yıllarda toplumsal, politik ve ekonomik açıdan etkiledi.

Emperyalizm, bir ülkenin başka ülkeleri politik, ekonomik ve/veya kültürel olarak kontrol etme veya yönetme hedefine dayanan bir siyasi söylemdir.

Emperyalizmin kökenleri, tarihin en eski dönemlerinde var olan sömürüyle ilgilidir. Ancak, modern anlamda emperyalizm, Avrupa'nın keşifleri, kapitalizmin yükselişi ve sömürge düzeninin kurulması ile ilişkilidir. Avrupa'da tarihsel olarak yükselen ulus devletler, kendi alanlarını genişletmek için diğer ülkeleri fethetmeye başladılar. 18. ve 19. yüzyıllarda, Avrupa güçleri, Batı Afrika, Hindistan gibi yerlerde sömürge sistemleri kurdu.

Emperyalizm, birçok uluslararası etkileşim ve çatışma kaynağıdır. Emperyalist güçler, kaynakların kontrolünü ele geçirmek ve genişleme politikalarını uygulamak için diğer ülkeleri istila ederler. Bu ülkeler genellikle daha az gelişmiş veya zayıf ekonomilere sahip ülkelerdir.

Emperyalizm kavramı ilk olarak 1870 yılında Lenin tarafından açıklandı. Lenin, emperyalizmin kapitalizmin son evresi olduğunu ve genişleyen emperyalist sermayenin bir sonucu olarak uluslararası çatışmaların artacağını iddia etti.

Toparlayacak olursak, emperyalizm, bir ülkenin başka ülkeleri kontrol etme veya yönetme amacına dayanan bir politik felsefedir. Bu kavram, tarih boyunca birçok uluslararası krize ve çatışmaya neden olmuştur.

Diğer Avrupa Güçleri

19. yüzyıl boyunca Avrupa'daki diğer güçler de emperyalist politikalar izledi. Belçika, İtalya, Almanya ve Fransa da sömürü faaliyetlerinde bulundu. Belçika, Kongo'da kauçuk toplayarak ve işkence yaparak yerli halkı sömürdü. İtalya, Afrika'daki Libya'yı sömürerek sömürgeleştirdi. Almanya, Namibya'da soykırım yaparak halkı katletti ve topraklarını ele geçirdi. Fransa, Cezayir'de özellikle tarım ve altın ticaretinde zenginleşti ve yerli halkı sömürdü. Bu ülkelerin emperyalist faaliyetleri, sömürüyü yaygınlaştırdı ve 20. yüzyılın başlarına kadar devam etti. Bu süre zarfında, Avrupalı sömürücüler, toplumsal, ekonomik ve politik açıdan etkili olacak acımasız politikalar yürüttü.

Belçika, İtalya, Almanya ve Fransa'nın emperyalist faaliyetleri.

Belçika, İtalya, Almanya ve Fransa gibi diğer Avrupa güçleri de 19. yüzyılda emperyalist politikalar izledi. Belçika, Kongo Nehri Havzası'nda bir sömürge kurarak Madagaskar gibi diğer Afrika ülkelerini de sömürdü. İtalya, Kuzey Afrika ve Somali'nin bir kısmı için mücadele etti ve Libya'yı ele geçirdi. SDN'ye verilen manda hakları sayesinde de Osmanlı İmparatorluğu'nun sona ermesiyle birlikte kendi sömürgelerini artırdı. Almanya, Tanganyika ve Ruanda-Urundi'yi ele geçirerek Afrika'da etki sahibi oldu. Keşfettiği ülkelerde sık sık zorbalığı kullandı ve insanlar arasında etnik ayrılık yarattı. Son olarak, Fransa, Kuzey Afrika ve Suriye gibi bölgeleri sömürerek etki sahibi oldu.

Bu ülkelerde ki emperyalist faaliyetler, bölgedeki toplumların özerkliklerini kaybetmelerine ve ekonomik olarak sömürülmelerine neden oldu. Bu dönemin sonuçları bugün hala devam ediyor ve sömürgeleştirilen ülkelerin ekonomik, sosyal ve politik yapıları üzerinde uzun vadeli etkiler bıraktı.

19. yüzyıl boyunca, Britanya dünya çapında bir imparatorluk kurdu ve sömürge sistemini yaygınlaştırdı. Bu, çok sayıda ülkede Britanyalıların kontrolünü sağladığı anlamına geliyordu ve bu ülkelerin zenginliklerini sömürdü. Hindistan, Britanya İmparatorluğu'nun en büyük sömürgelerinden biriydi. 1858 yılında, Hindistan'ın kontrolü resmen İngiliz kraliyetine geçti ve bu, Hint Altı yönetimi olarak adlandırılan bir sistem oluşturuldu. Bu sistemde, Britanya'nın Hindistan'daki sömürüsü büyük ölçüde arttı.

Aynı dönemde, Britanya ve diğer Avrupa güçleri Çin'i de sömürme yolları aramaya başladı. Çin, Britanya'nın uyuşturucu ticareti yoluyla zehirlemesiyle, ülkenin ekonomisi ve toplumu ciddi bir krize girdi. Britanya'nın Nanking Antlaşması ile Çin üzerindeki kontrolü arttı ve Hong Kong'u ele geçirdi. Belçika, İtalya, Almanya ve Fransa gibi diğer Avrupa güçleri aynı dönemde kendi emperyalist faaliyetlerini geliştirdiler.

Britanya'nın ve diğer Avrupa güçlerinin emperyalizmi, dünya çapında ekonomik, sosyal ve politik dengesizliklere yol açtı. Bu sistem, sanayi devriminin ortaya çıkışından birkaç yüzyıl sonra ortaya çıkan bir sistemdi ve sömürü, emperyalizm ve sınıf ayrımlarının ortak bir yolunu sunuyordu. Bu sonuçlar, günümüzde hala hissedilmekte ve emperyalizmle mücadele edenler, bunun devam eden bir sorun olduğunu düşündürüyor.

Amerika Birleşik Devletleri'nin Yükselişi

Amerika Birleşik Devletleri, emperyalizm sürecinde belirleyici bir rol oynadı. 19. yüzyılın sonlarında, ABD, yurt dışına doğru çıkış yaparak emperyalist politikalara yöneldi. Bu politikaların arkasındaki nedenler arasında ekonomik fırsatlar, imparatorluklar ve yüksek hedefler yer alıyordu.

ABD, kendisini dünya çapında bir güç olarak göstermek için en uygun zamana sahip olduğunu düşünüyordu ve bu nedenle emperyalist politikalarını geliştirmeye başladı. ABD, Guam ve Hawaii gibi yerleri ele geçirdikten sonra, Latin Amerika'ya gitmeye karar verdi.

ABD'nin Latin Amerika'daki emperyalist politikaları, "Amerikan Müdahalesi" olarak bilinir. Bu politikalar, bölgedeki ekonomilere büyük zararlar vererek ABD'nin yararına olan düzenlemeleri dayatmaya çalıştı. Güney Amerika'da birçok ülke, ABD'nin ekonomik çıkarlarına hizmet eden otoriter yönetimler tarafından yönetildi.

Asya ve Pasifik'te, ABD'nin sömürgeleştirme politikaları Guam, Filipinler ve Hawaii gibi yerlerde görüldü. ABD, bu yerleri ele geçirerek Asya-Pasifik bölgesindeki bir hakimiyet alanı oluşturmayı amaçladı.

Sonuç olarak, Amerika Birleşik Devletleri'nin emperyalist politikaları, dünya tarihinde büyük bir dönüm noktası oldu. Bu politikalar, sonuçları günümüze kadar süren toplumsal, politik ve ekonomik sonuçlar doğurdu.

ABD'nin emperyalist politikaları nasıl geliştirdi?

ABD, 19. yüzyılda sömürgeleştirme politikalarına katılmadan önce, tecrit edilmiş bir ülkeydi. Ancak, ABD'nin ekonomik, askeri ve politik güçleri arttıkça, küresel bir emperyalist güç haline geldi. Bu sürecin temelleri, İspanyol-Amerikan Savaşı'na kadar uzanıyor.

Savaştan sonra, ABD, İspanya'dan Puerto Rico, Guam, Filipinler ve Küba'yı ele geçirdi. Bu, ABD'nin gücünü ve etkisini Pasifik bölgesinde genişletti ve kısa sürede dünya sahnesinde bir güç haline geldi. Daha sonra, ABD, Panama Kanalı'nın inşası ve Asya'da ticaret yollarının kontrolü için Japonya ile savaştı. Bu savaşta, ABD, Filipinler, Guam ve Hawaii'yi de ele geçirdi.

Bir sonraki adım, 20. yüzyılın başlarında Latin Amerika'da ABD'nin etkisinin artmasıydı. ABD, Latin Amerika ülkelerinde darbeler yaparak, liderlerini devirerek ve başka yollarla politikalarına etki ederek sömürgeleştirme politikalarını uyguladı.

ABD, emperyalist politikalarını devam ettirmiş ve II. Dünya Savaşı'ndan sonra Kore ve Vietnam Savaşları'yla Asya'da daha fazla varlık göstermiştir. Ayrıca, ABD, Soğuk Savaş sırasında Latin Amerika ve Afrika'daki ülkelerde müdahalelerde bulunmuştur.

Bugün, ABD'nin emperyalist politikaları devam ediyor. Ülkeleri ekonomik olarak kontrol etmeye çalışıyor, askeri varlığı ile egemenliğini koruyor ve kaynaklarını sömürüyor. Ancak, günümüzde küreselleşmenin artmasıyla, ABD'nin gücü giderek azalmakta ve rekabet artmaktadır.

Britanya, 19. yüzyılda emperyalizmin en büyük güçlerinden biriydi ve sömürü yoluyla zenginleşti. En önemli sömürgelerinden biri Hindistan'dı. Britanya, Hint altı yönetimi adı verilen bir sistemle Hindistan'ı sömürdü. Bu sistemde, Britanya sömürge yöneticilerini Hindulara karşı korudu ve bu yöneticilere maaş ödedi. Ama bu maaşlar, Hint vergilerinden ödenirdi. Hindistan'da yaşayan 60'dan fazla milleti birleştirmek için Britanya, birbirlerine karşı kışkırttı ve farklı inançları olan gruplar arasında çatışmalar çıkardı. Bu, Hindistan'ın daha kolay kontrol edilmesini sağladı.

Ayrıca, Britanya, anavatanındaki sanayi için gerekli olan ham madde ve pazarlar için diğer ülkeleri de sömürdü. Örneğin, Britanya, Çin'e opyum sattı ve bu ülkeyi sömürdü. Çin halkı opyumdan bağımlı hale gelince, Çin hükümeti opium ticaretini yasakladı. Ancak Britanya, savaş açarak Çin'i yenilgiye uğrattı ve Çin'e zorla opium sattı.

Britanya'nın sömürü politikaları, toplumsal ve ekonomik yıkımlara neden oldu. Hindistan'da açlık, yoksulluk ve salgın hastalıklar yaygın hale geldi. Britanya, Hindistan'daki sanayinin gelişmesini engelleyerek, bu ülkede ekonomik ilerlemeyi bile engelledi. Britanya'nın emperyalist politikaları ve sömürüleri, dünya tarihindeki en büyük suçlardan biridir ve günümüzde bile etkileri hissedilmektedir.

Latin Amerika'nın Sömürgeleştirilmesi

ABD, Latin Amerika üzerindeki etkisini uzun yıllar boyunca sürdürmüştür. İlk olarak, 19. yüzyılın sonlarında, ABD Kuzey ve Güney Amerika arasında bir kanal yapmak istemiştir. Ancak, Kolombiya'nın hayır demesi sonrası ABD, Panama'yı destekledi ve Panama'yı bağımsızlığa kavuşturarak kanal faaliyetlerine başladı.

ABD, ayrıca Latin Amerika'daki birçok ülkeye müdahale etmiştir. 1904 yılında, Dominik Cumhuriyeti'nde iç savaş sırasında ABD askerleri ülkeye girdi ve ülkenin kontrolü ABD'nin eline geçti. ABD, Meksika Devrimi sırasında da müdahalede bulundu ve Pancho Villa'yı yakalamak için Meksika'ya girdi. Bu müdahale, iki ülke arasındaki ilişkileri gererken, ABD'nin Meksika'daki ekonomik çıkarlarına hizmet etti.

Latin Amerika'daki ABD şirketleri tarafından da sömürülmüştür. ABD, özellikle Orta ve Güney Amerika'daki maden şirketleri üzerinde kontrol sağlayarak, ülkelerin yeraltı kaynaklarından faydalanmıştır. Şirketler, kendi çıkarları doğrultusunda, ülkelerdeki doğal kaynakları sömüreceği ve kullanacağı koşulları belirlemiştir. Bu, bölgenin ulusal kaynaklarının ABD kontrolü altına girmesine neden olmuştur.

Sonuç olarak, ABD yüzyıllar boyunca Latin Amerika'daki etkisini sürdürmüştür. Bu etki, ülkelerin iç işlerine müdahale ederek, ekonomik ve siyasi sömürü düzenlerini oluşturarak gerçekleşmiştir. Bu nedenle, Latin Amerika'da ABD'ye karşı birçok anti-emperyalist hareketin gelişmesine neden olmuştur.

ABD'nin Latin Amerika'da emperyalist politikaları ve ekonomik sömürüsü.

ABD, Latin Amerika'da da emperyalist politikalarını yaygınlaştırdı. Bu politikalar, Latin Amerika halklarının temel haklarını ihlal ederek, Amerikan şirketlerinin ekonomik çıkarlarına hizmet etti.

Bunlardan biri, ABD'nin "dolar diplomasisi" olarak bilinen bir politikaydı. Bu politika, ABD'nin Latin Amerika ülkelerine borç vererek, bu ülkelerin iç politikalarını kontrol etmesine olanak tanıdı.

Ayrıca, ABD şirketleri, Latin Amerika'nın doğal kaynaklarını ve tarım ürünlerini sömürdü. Bunun bir örneği, ABD'nin Guatemala'da United Fruit Company isimli şirkete verdiği destektir. Bu şirket, Guatemala'nın muz üretimini kontrol etti ve ülkenin siyasi hayatına müdahale etti.

ABD, Latin Amerika'daki diğer ülkelerde de benzer taktikler uyguladı. Bunların arasında ülkelerin içişlerine müdahale etmek, darbeleri desteklemek ve savaşları finanse etmek de vardı.

Tüm bunlar, ABD'nin Latin Amerika'da ekonomik, siyasi ve toplumsal istikrarsızlığa yol açtı. Bugün hala devam eden Latin Amerika'daki sosyal ve politik sorunların birçoğu, ABD'nin geçmiş emperyalist politikalarının bir sonucudur.

19. yüzyılda Britanya, koloni yönetimi ile emperyalist politikalarını yaygınlaştırmıştır. Britanya İmparatorluğu'nun en önemli kolonilerinden biri Hindistan'dır. 1857'de İngilizlerin Hindistan'daki kontrolü, Hindistan Ayaklanması ile sarsılmıştır. Bu ayaklanmanın bastırılmasının ardından Hindistan, doğrudan İngiliz kontrolü altında "Hint Altı Yönetimi" olarak adlandırılmıştır. Hint Altı Yönetimi, Hindistan'ın tamamından daha büyük bir nüfusu idare ediyordu ve yerli halkın taleplerine karşı sert tedbirler aldı.

Britanya, aynı zamanda Çin'i de sömürmüştür. 1839'da Britanya, Çin hükümetini opium ticaretini durdurmak için zorlamıştır. Çin'in bu talebe karşı koyması üzerine Britanya, Opium Savaşları'nı başlatmıştır. Savaşların ardından Çin, Britanya'nın açgözlülüğüne açık hale gelmiştir. Ülkede II. Dünya Savaşı'na kadar süren ilerlemiş bir sömürgeleştirme politikası uygulanmıştır.

Britanya, başka önemli sömürgeler de kurmuştur. Uganda ve Kenyalı yerli halkın Britanya tarafından sömürüldüğüna dair pek çok kanıt vardır. 19. yüzyılda Kongo'da zengin doğal kaynaklar olduğunu keşfeden Belçika, Leopold II'nin liderliğinde Kongo'yu sömürmeye başlamıştır. Leopold, kauçuğun zenginlik kaynağı olduğunu keşfetmiş ve Kongo'yu zenginleştiren bu fabrikaların ürünlerine talebi artırıp çoğaltmak için katliamlar düzenlenmiştir.

Bu sömürge politikaları, ülkelerin kaynaklarını azaltırken, zenginleri daha da zenginleştirmiş ve halkları yoksulluğa mahkum etmiştir. Bugünkü sömürü, tarih boyunca yaşanmış bu türden sömürülmesi ile başka ancak onun gibi tarih olayları ile açıklanabilir.

Asya ve Pasifik'te ABD'nin Emperyalizmi

19. yüzyılın sonlarında ABD, Asya ve Pasifik'teki emperyalist faaliyetlerini artırdı. Filipinler, Guam ve Hawaii gibi sömürgelerle, ABD denizaşırı topraklarda etkisini genişletti. Hawaii, 1898 yılında ABD tarafından ilhak edildi ve Filipinler, İspanya'dan kazanılan bir savaşın ardından ABD yönetimi altına girdi. Bu dönemde ABD, Asyalı işçilerin de yer aldığı küresel bir işgücü piyasası yarattı.

ABD, Asya ve Pasifik'te sömürü faaliyetlerini özellikle hammadde üretimi üzerine yoğunlaştırdı. Hawaii'nin şeker ve ananas üretimi, Filipinler'in pirinç, muz ve hindistan cevizi üretimi gibi alanlarda çalışanların sömürülmesi yaygındı. Aynı zamanda, ABD, Filipinler'de anti-emperyalist bir isyana maruz kaldı ve binlerce sivil öldü.

Ayrıca, ABD'nin Asya ve Pasifik'teki sömürü faaliyetleri Güney Pasifik'teki adalara kadar uzandı. Guam ve Samoa, ABD tarafından ilhak edildi ve bu adalar, ABD denizaşırı topraklarının bir parçası haline geldi.

Asya ve Pasifik'teki ABD'nin emperyalist faaliyetlerinin sonuçları bugün bile hissediliyor. Özellikle, Filipinler'de yaşayan insanlar, ABD'nin eski sömürgeleştirilmesinin ekonomik, politik ve kültürel etkileriyle yüzleşiyorlar. Ayrıca, ABD Asya Pasifik bölgesindeki askeri varlığını da sürdürüyor ve bu da bölgedeki siyasi ve askeri dengeleri etkiliyor.

Filipinler, Guam ve Hawaii gibi ABD'nin Asya ve Pasifik'teki sömürgeleri.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), emperyalizmin yayılmasında önemli bir role sahip olmuştur ve Asya-Pasifik'te de birçok sömürgesi vardı. Filipinler, Guam ve Hawaii bunların arasında en önemlileridir.

Filipinler, 1898'de İspanya'dan alındıktan sonra ABD sömürgesi oldu. 1901-1913 yılları arasında ABD yönetimi altında sıkı bir askeri kontrol altında kaldılar. Filipinler'deki sömürü, tavizkar bir anlaşma ile gerçekleştirildi ve Filipinler, ABD'nin Asya'daki askeri varlığı için bir üs olarak da hizmet etti.

Guam, 1898'de İspanya'dan alındıktan sonra ABD sömürgesi oldu. II. Dünya Savaşı'na kadar, ABD'nin askeri bir üssü olarak kullanıldı. Guam'taki Amerikan üssü, Kuzey Kore ve Çin ile yaşanan gerilimler sırasında da önemini korudu.

Hawaii, Amerika Birleşik Devletleri'nin Asya'daki sömürgeleri arasında en önemlilerinden biridir. 1820'lerde Amerikan misyonerlerin gelişi ile başlayan asimilasyon çabaları sonucu Kraliçe Lili'uokalani devrilerek, 1898 yılında ABD'ye katıldı. Bu süreçte, Native Hawaiian halkının toprakları ABD tarafından gasp edildi ve halkın kültürü ve dilinde kayıplar yaşandı. Hawaii, stratejik konumu nedeniyle ABD'nin dış politikasında önemli bir yere sahip oldu.

ABD'nin Asya ve Pasifik'teki sömürgeleri, Amerika'nın hem stratejik hem de ekonomik çıkarları için büyük öneme sahipti. Ancak bu sömürgecilik, yerli halklar için büyük kayıplara neden oldu ve günümüzde hala etkileri görülmektedir.

19. yüzyılda dünya ekonomisinin lideri Britanya, küresel sömürü ve emperyalizmde büyük bir rol oynadı. Farklı kıtalarda sömürgeler elde eden Britanya, bu topraklarda yeraltı kaynaklarını ve tarım ürünlerini sömürüyordu. Hindistan, Britanya sömürüsünün merkez üssü haline gelmişti. East India Company adlı firma, Hindistan'ın her dalında etkili olma konusunda ciddi bir güce sahipti. Bu dönemde bir milyondan fazla Hindulu, ülkelerinde yetişen tahıl ve tarım ürünlerini yurtdışına ihraç edebilmek için acımasızca vergilendiriliyordu. Özellikle İrlanda ve Avustralya gibi ülkeler de Britanya'nın sömürüsünden payını almıştı.

Britanya'nın diğer büyük emperyalist faaliyetleri arasında Çin'in sömürüsü bulunuyordu. Opium Savaşları olarak bilinen dönemde, Britanya, Çin'e opium satışını sürdürerek, Çin'in yeraltı kaynaklarını ve tarım ürünlerini sömürmeye çalıştı. Bu süreçte, Çin'de milyonlarca insanın yaşamı da olumsuz etkilendi.

Britanya, sömürü ve emperyalizmin kök saldığı dönemde, dünya ekonomisinde önde gelen ülke olarak, yüzlerce yıl boyunca zenginleşmişti. Ancak bu zenginliğin temeli, başka ülkelerin sömürüsü ve emperyalizme tabi olması üzerine kurulmuştu. Bugün bile, Britanya'nın izi, sömürü ve emperyalizmin yarattığı izler hala dünya üzerinde görülebilmektedir.

Emperyalizmin Sonuçları

Emperyalizmin toplumsal, politik ve ekonomik sonuçları açıktır. İstila edilen toplumlarda insafsızca sömürülen kaynaklar nedeniyle daha yoksul hale gelen halklar, sık sık açlık ve sefaletle karşı karşıya kalırlar. Bu yoksulluk ve sefalet, yerli endüstrileri yok eden ithal ürünlere karşı rekabet edemeyen yerli işletmelerin kapanmasıyla daha da artmaktadır.

Politik sonuçlar da önemlidir. Sömürgeleştirilmiş toplumlarda, sık sık yerli kültürlerine ve sosyal yapılarına zarar veren çatışmalar yaşanır. Avrupalı güçler, emperyalist faaliyetlerinin parçası olarak, yabancı ülkelerdeki yerli düzenleri değiştirmek için askeri güçle müdahaleler gerçekleştirdi. Bu müdahalelerin çoğu kez kanlı çatışmalara neden oldu.

Son olarak, ekonomik sonuçlarına dair de yazmalıyız. Emperyalizm, birkaç zengin ülkenin küresel ekonomiyi belirleyebildiği bir düzen yarattı. Genellikle, sömürülen ülkeler, zengin ülkelere ucuz emtia sağlarlar. Bunun sonucu olarak, sömürülen ülkeler, büyük ölçüde bağımlılık ve dış borçlarla mücadele eden zayıf ekonomik yapılarla karşı karşıya kalır.

Bu sonuçların modern dünya üzerindeki etkisi de devam ediyor. Bugün bile, emperyalist politikaların ekonomik ve sosyal sonuçları, geçmişte yapılan hataların bir yansıması olarak görülebilir. Aynı zamanda, birçok kültür de insan hakları, özgürlük ve demokrasi gibi temel ilkelerin üzerine inşa edilmiştir ve bunlar, emperyalizmin öğrettiklerinin tamamen aksini temsil ederler.

Emperyalizmin toplumsal, politik ve ekonomik sonuçları ve günümüzdeki etkileri.

19. yüzyılda doğan emperyalist güçler, ülkelerini özellikle Ekonomik olarak güçlendirmeyi hedeflediler. Bu doğrultuda, sömürülerini arttırma politikaları güttüler ve bu da toplumsal, politik ve ekonomik sonuçlar doğurdu.

Toplumsal olarak, emperyalizm nedeniyle sayısız insan hayatını kaybetti. Sömürgeleştirilen ülkelerde zorunlu askerlik uygulanarak, insanların topluca ölmesine sebep olundu. Ayrıca, emperyalizm nedeniyle yerli kültürlerin yok olması da kaçınılmazdı. Uzun yıllar boyunca, sömürgelerde yerli halklar, başka bir kültüre ve yaşam biçimine adapte olmak zorunda kaldı.

Politik olarak, emperyalizm uluslararası ilişkileri etkiledi. Sömürgeleştirilen ülkelerin, kolonizatörlerinden bağımsızlıklarını kazanmaları yıllar alsa da, birçok ulus emperyalist ülkelerin sömürüsünden kurtuldu. Ancak, emperyalizm günümüzde de belirgin bir şekilde görülmeye devam ediyor. Sömürgeci ülkeler, güçlerini azaltmamak için halen ülkeler için sözde yardımlar sağlamakta ve ülkeleri kontrol etme politikalarını sürdürmektedirler.

Ekonomik olarak, emperyalist ülkeler, sömürgeleştirilen ülkelerin kaynaklarını ellerinde bulundurarak kendi ekonomilerini büyütmeye çalıştılar. Bu, sömürgelerin ekonomik olarak zayıf kalmasına, borçlanmasına ve fakirleşmesine sebep oldu. Bugünkü dünya ekonomisinde bu büyük bir sorun haline geldi ve birçok ülke, emperyalist ülkeler tarafından belirlenen kurallar nedeniyle ekonomik olarak geride kalmıştır.

Emperyalizmin toplumsal, politik ve ekonomik sonuçları halen günümüzde etkisini sürdürmektedir. Emperyalist ülkelerin etkisi altında kalan ülkeler, halen borçlu ve yoksul durumdadır. Emperyalizm, bugün küresel bir sorun haline gelmiştir ve ayrımcılık, sömürü ve adaletsizlik gibi sorunların çözümü için ortak bir mücadele yürütülmesi gerekmektedir.

19. yüzyılın sonunda, Avrupa ülkeleri Çin'e karşı emperyalist politikalar geliştirdi. Birinci Çin-Japon Savaşı (1894-1895) sonrasında, Çin'in kapitülasyonlar yoluyla Batı tarafından zayıflatılmış olduğu anlaşıldı. Bundan sonra, Avrupa ve ABD'nin Çin'e karşı olan emperyalist saldırılarının yoğunluğunda büyük bir artış oldu.

Sözde 'Açık Kapı' politikası ile, Avrupalı güçler, özellikle de Britanya, Çin'i parçalayarak hakimiyet alanlarını artırmayı amaçladılar. Bu süreçte, özellikle ipek, çay ve diğer değerli çıkarlar için, Çin'in iç bölgelerine ileri ve geri dönüşlerle gemi nakliyatları kuruldu.

Bu süreçte, Britanya'nın Hong Kong'u elinde tutması, diğer Avrupa devletlerinin de önemli bağımlılıklar oluşturdu. Büyük bir nüfusa sahip olan Çin, emperyalist güçlerin elinde ucuz işgücünü temsil ettiğinden, bunlar tarafından ekonomik ve siyasi olarak istismar edilmesi uzun sürmedi.

Sonuç olarak, dünya tarihi boyunca, ülkelerin halklarını kendi çıkarları doğrultusunda sömürme çabaları, emperyalizmin günümüzde bile hissedilen sonuçlarını doğurdu. Bu nedenle, tarihin bu dönemlerindeki olayların bilinmesi, mevcut durumun anlaşılması ve gelecekteki emperyalist çabaların engellenmesi için önemlidir.