Amerika ve Ortadoğu'da Yeni Aktörler: İsrail, Körfez Ülkeleri ve Türkiye

Amerika ve Ortadoğu'daki siyasi seyrin değiştiği günümüzde, İsrail, Körfez ülkeleri ve Türkiye gibi yeni aktörler sahneye çıkıyor. Süreç hakkında detaylı bilgi almak için hemen kitabımızı inceleyin!

Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu’daki politikası ve yaklaşımı belirsizliğini koruduğu için bölgedeki diğer aktörler güç dengelerini değiştirerek yükselişe geçti. Bunlardan biri İsrail. Bölgede etkili konumda olan İsrail, ABD’nin güvensizliğiyle birlikte yeni işbirliklerine imza atmaya başladı. Özellikle Körfez ülkeleriyle yakınlaşarak bölgede daha etkili olmayı hedefliyor.

Körfez ülkeleri de Amerika Birleşik Devletleri’nin belirsiz politikaları nedeniyle İran’ın bölgedeki güçlenmesine karşı güvende olmadıklarını düşünerek kendi aralarında işbirliği yapmaya başladılar. Bu işbirliği neticesinde Suudi Arabistan, BAE ve Katar arasında kriz yaşansa da sonrasında da güç dengeleri değişmiş oldu. Özellikle BAE, son yıllarda yaptığı hamlelerle bölgede etkisini artırdı.

Türkiye ise Ortadoğu’daki politikalarını belirleyen en etkili ülkelerden biri olarak yükselişine devam ediyor. Suriye ve Libya’da etkin bir konumda olan Türkiye, DAESH ve PYD/YPG gibi örgütlerle mücadelede de etkin bir rol oynuyor. Ayrıca, Türkiye’nin aldığı kararlardan kaynaklı bazı sorunlar olsa da bölgedeki mülteci sorununda da etkili bir rol oynuyor.

İsrail'in Yükselişi

Vakti zamanında birçok Orta Doğu ülkesi İsrail devletinin kurulmasına karşıydı ancak şimdi İsrail'in yükselişi endişe yaratıyor. Son yıllarda İsrail, Orta Doğu'da yükselişte olan güçlerden biri haline geldi. Ülkenin askeri gücü bölgede sık sık tartışma konusu olurken teknolojisi ve inovasyonu da dikkat çekiyor. İsrail'in yükselişi, bölgedeki güç dengelerini değiştirmiş durumda ve birçok ülke İsrail ile ilişkileri yeniden gözden geçiriyor.

İsrail, bölgedeki en modern askeri teknolojilerden birine sahip. Son yıllarda geliştirdiği insansız hava araçları, askeri robot teknolojisi ve siber savunma sistemleri sayesinde bir karanlıkta görmeyi sağlayan termal kameralı gözlükler ile büyük bir gelişme kaydetmiştir. İsrail ayrıca, teknoloji sektörü sayesinde bölgede bir teknoloji merkezi olmuştur. Özellikle Tel Aviv, yüksek teknolojili start-up'ların odaklandığı bir merkezdir. İsrail, teknolojik olarak diğer Orta Doğu ülkelerine ve hatta Avrupa, Asya ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki birçok ülkeye güçlü bir rakip olmuştur.

Bunun yanı sıra İsrail, son yıllarda bölgedeki askeri varlığını arttırdı. Özellikle İran ve Suriye ile olan çatışmalar İsrail için bir tehdit oluşturduğu için ülke sınırları ötesindeki askeri varlığını arttırdı. Bölgedeki diğer ülkeler İsrail'in bu askeri varlığına karşı endişeli ve kendi askeri bütçelerini arttırdılar. Bölgedeki güç dengeleri değişti ve İsrail'in yükselişi diğer ülkeleri tehdit etmeye başladı.

İsrail ayrıca ABD ve Körfez ülkeleriyle olan ilişkilerini de güçlendirdi. Özellikle İsrail'in Arap dünyasıyla olan ilişkileri son yıllarda arttı. Bu ilişkiler, İran ve Türkiye'nin bölgedeki güçlerini sınırlandırmak amacıyla kurulan bir bloğun parçası. İsrail'in yükselişi, bölgedeki güç dengelerini değiştirdi ve birçok ülkeyi endişelendirdi.

Körfez Ülkelerinin Yükselişi

Körfez ülkeleri son yıllarda önemli bir küresel rol oynama çabasında. Özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), yatırımları ve politikalarıyla bölge ülkelerini etkilemeye devam ediyor. Bu yükseliş, bölgedeki güç dengelerini değiştiriyor ve yeni bir aktör oluşumuna neden oluyor.

Suudi Arabistan, petrol ihracatıyla dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olmasına rağmen son yıllarda ekonomik olarak zorlu bir süreç yaşadı. Bu durum, Suudi Arabistan'ın yeni yatırım fırsatları aramasına neden oldu ve ülkeyi daha fazla küresel oyuncu yapmak için birçok adım atıldı. Örneğin, Suudi Arabistan, birkaç yıl önce kurulan Uluslararası Yatırım Ajansı'nın (IIA) önde gelen destekçilerinden biri oldu.

BAE de benzer şekilde, son yıllarda yaptığı yatırımlarla dikkat çekti. Ülkenin yatırımları arasında telekomünikasyon, eğitim ve turizm sektörleri de yer alıyor. Ayrıca, BAE, Abu Dhabi'de bulunan dünyanın en büyük kültürel merkezi Louvre Abu Dhabi gibi ünlü projelere de ev sahipliği yapıyor.

Katar krizi sonrası Körfez ülkeleri arasında gerilimler oluşsa da, son zamanlarda Katar ile birkaç ülke arasında uzlaşı sağlandı. Bu durum, Körfez ülkelerinin daha güçlü bir şekilde bir araya gelmesine neden oldu ve bölgedeki ticari ilişkilerin artmasına yardımcı oldu.

Sonuç olarak, Körfez ülkeleri bölgede güç dengelerini değiştirerek yükselişlerini sürdürüyorlar. Bu ülkelerin ekonomik ve siyasi nüfuz alanları giderek genişliyor ve bölgedeki aktörleri değiştiriyorlar. Bu konjonktürde Türkiye'nin de hareket alanı kısıtlanıyor ve bölgesel güç dengesi değişiyor.

Suudi Arabistan'ın Rolü

Suudi Arabistan, Orta Doğu'da önemli bir role sahip olan ve bölgesel güç çekişmelerinde etkisi olan bir ülkedir. Özellikle İran'a karşı bir müttefik olarak hareket eden Suudi Arabistan, Yemen iç savaşı ve Katar krizi gibi bölgesel gerginliklerde ön saflarda yer aldı. Ayrıca Suudi Arabistan, petrole dayalı ekonomisiyle dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer almaktadır.

Suudi Arabistan'ın bölgesel politikaları arasında İran'a karşı cepheleşme, Yemen'deki iç savaşa müdahale ve Lübnan'daki Hizbullah varlığına karşı çıkma gibi meseleler yer almaktadır. Ancak son yıllarda İran'la sıcak çatışmanın önüne geçmek adına Suudi Arabistan, bölgesel iş birliği çağrıları yapmaktadır.

Suudi Arabistan ayrıca, Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) önde gelen ülkelerinden biridir. KİK, Arap Körfezi bölgesindeki altı ülkeyi içeren bir örgüttür ve ekonomik, politik ve askeri iş birliği gibi konularda çalışmalar yürütmektedir. Suudi Arabistan, KİK içindeki lider rolüyle bölgesel iş birliğinin geliştirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.

Sonuç olarak, Suudi Arabistan Orta Doğu'da önemli bir aktör olarak kalmaya devam edecektir. İran'la yaşanan gerginlikler, Yemen'deki savaş ve Katar krizi gibi durumlarda bölgesel güç çekişmelerinde etkili olmaktadır. Bununla birlikte, Suudi Arabistan'ın bölgesel iş birliği çağrıları, barış ve istikrarın sağlanması yönünde olumlu adımlardır.

Katar Krizi ve Sonrası

Başta Suudi Arabistan olmak üzere birçok Körfez ülkesi, 2017 yılında Katar'a karşı diplomatik ambargo uygulamaya başlamıştı. Katar'ın IŞİD'e destek verdiği ve İran'la işbirliği yaptığı iddiaları gerekçe gösterilerek başlatılan kriz, bir süre sonra sona erdi.

Katar, bu süreçte bağımsız politikası sayesinde bölgede alternatif bir merkez haline geldi. Kriz sonrası Katar, Doğu Afrika, Asya ve Latin Amerika'ya yaptığı doğrudan yatırımlarla dikkat çekiyor. Ayrıca Katar, Türkiye ile askeri, ekonomik ve diplomasi alanlarında işbirliğini derinleştirdi.

Katar krizi, bölgedeki devletler arasındaki güç ve nüfuz mücadelelerini bir kez daha gösterdi. Kriz, Körfez ülkeleri arasındaki siyasi ve ideolojik ayrışmayı da açığa çıkardı. Ancak Katar'ın, ambargoya rağmen güçlü bir ekonomik büyüme göstermesi, krizi atlattığına işaret ediyor.

Katar krizi sonrası, Körfez ülkeleri arasındaki tansiyonun yavaş yavaş azaldığı görülüyor. Ancak bölgedeki siyasi krizlerin ve savaşların devam ettiği göz önüne alındığında, güvenlik ve istikrarın sağlanması için daha uzun bir süreç gerekiyor.

BAE'nin Yükselişi

BAE, bölgede giderek artan bir güç haline gelmiştir. Ülke, diğer Körfez ülkeleri gibi petrol ihracatına dayanıyor ancak son yıllarda petrol dışındaki sektörlere de yatırım yapıyor. BAE, dünya genelinde çok sayıda yatırım şirketine ev sahipliği yapmakta ve bölgesindeki finansal merkezler arasındaki yerini sağlamlaştırmaktadır. Ayrıca, ülkenin savunma sanayisi gelişmiştir ve dünya çapındaki en büyük silah tedarikçilerinden biri haline gelmiştir. BAE'nin yükselişi, Orta Doğu'da güç dengelerine etki ediyor ve diğer ülkeler için bir model oluşturuyor.

UAE'nin Rolü

Bölgesel güçler arasındaki rekabet devam ederken, Birleşik Arap Emirlikleri, bölgenin dikkat çeken oyuncularından biri haline geldi. BAE, Ortadoğu'daki krizleri çözmeye çalışan bölgesel bir güç olarak ortaya çıktı. BAE'nin yükselişi, Ankara'yı ve Tahran'ı tedirgin ediyor. BAE, ABD ile kurduğu yakın bağlar sayesinde bölgedeki durumu etkilemeye devam ediyor. Suudi Arabistan ile birlikte, Körfez İşbirliği Konseyi'nin liderliğini paylaşıyorlar. BAE'nin askeri gücü, bölgedeki istikrarı sağlamak için destek sağlama konusunda becerikli oluyor. Özellikle Yemen ve Libya'da müdahaleleri etkili olmuştur.BAE ekonomisi, aslında bölgede en büyük olanıdır. Dubai, dünyanın en büyük limanı olarak kalmaya devam ederken, BAE gayrimenkul piyasası, dünya genelinde yatırım merkezi haline geldi. BAE'nin enerji rezervleri, bölgedeki diğer etkileyici ekonomilerle birlikte rekabet eder hale geldi. BAE'nin yatırımları, özellikle Libya ve İran'da, yıkılan altyapıların yeniden inşası için ciddi bir kaynak sağlamıştır. BAE, Orta Doğu'da bir dizi önemli işbirliği anlaşması imzalayan ilk ülkelerden biridir. İsrail ile imzalanan bir anlaşma çerçevesinde, turistlerin İsrail'e seyahat etme amacıyla Dubai'yi güçlendirmek de dahil olmak üzere birçok işbirliği alanı ortaya çıktı. Bu anlaşmalar, BAE'nin bölgesel kilit oyuncular arasındaki rolünü pekiştirdi.

Türkiye'nin Yükselişi

Türkiye, Ortadoğu politikasında giderek daha etkili bir şekilde rol almaktadır ve son dönemlerde bölgedeki aktörler arasında yükselen bir isimdir. Bu yükselişte, Türkiye'nin Suriye'de terör örgütü DAEŞ ile mücadele etmesi ve PYD/YPG'ye karşı tutumu önemli bir rol oynamıştır. Türkiye'nin Suriye'de yürüttüğü askeri operasyonlar, güçlü bir liderlik sergilediği ve bölgede kararlı bir politika izlediği mesajını vermiştir.

Bununla birlikte, Türkiye'nin Suriye ve Irak'a yönelik düzenlediği operasyonlar bazı ülkeler tarafından eleştirilmektedir. Buna rağmen Türkiye, Suriye'de istikrarın sağlanması ve bölgede terörizmin önlenmesi için önemli bir rol oynamaktadır.

Tarihi, kültürel ve jeopolitik konumu sayesinde, Türkiye bölgede önemli bir ülke konumundadır.
Son yıllarda, Türkiye'nin ekonomik büyümesi ile birlikte, etkisi de artmıştır ve bölgede birçok ülke ile ekonomik ilişkileri bulunmaktadır.
Türkiye'nin bölgedeki yükselişi, bölgedeki diğer aktörler arasında endişeye neden olurken, Türkiye'nin bu yükselişi, bölgedeki istikrarın ve barışın sağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır.

Türkiye, bölgedeki diğer önemli ülkelerle yürüttüğü işbirliği, terörle mücadeledeki kararlılığı ve güçlü liderliği ile bölgede dikkat çeken bir aktör haline gelmiştir. Türkiye'nin yükselişi, Amerika ve Ortadoğu'da belirleyici bir aktör olmasını sağlamış ve bölgedeki güç dengelerinde değişimlere neden olmuştur.

DAEŞ ve PYD/YPG ile Mücadele

Ortadoğu'da terör örgütleri, bölge ülkeleri için en büyük tehditlerden biridir. Türkiye de bu tehditle savaşan ülkelerden biridir. DAEŞ'in yıkılması ve PYD/YPG gibi diğer terör örgütleriyle mücadele bu bağlamda Türkiye'nin rolünü artırdı.

DAEŞ'in Suriye ve Irak'ta etkili olduğu dönemlerde, Türkiye, terör örgütüne karşı operasyonlar düzenledi, DAEŞ militanlarını yakaladı ve sınırlardan geçişlerini önlemek için önlemler aldı. Bu çabalar, DAEŞ'in Türkiye'de gerçekleştirdiği saldırıların önlenmesinde önemli bir rol oynadı. Türkiye, DAEŞ karşıtı koalisyonun bir parçası olarak da hareket etti.

PYD/YPG gibi diğer terör örgütleri de Türkiye için büyük tehditlerden biridir. Bu örgütler Suriye'nin kuzeyinde etkili ve Türkiye'nin sınırındaki bölgelerde faaliyet göstermektedir. Türkiye, askeri bir operasyon başlatarak bölgedeki teröristleri etkisiz hale getirme çabalarını sürdürmektedir. Operasyonlar sonucunda bölgede birçok terörist etkisiz hale getirilirken, terör örgütlerinin Türkiye tarafından desteklendiği iddia edilen ABD'nin PYD/YPG'ye verdiği desteğe de tepki gösterildi.

Türkiye'nin terör örgütleriyle mücadelesi, Ortadoğu'da yeni aktör olma yolunda ilerlemesine katkıda bulunan bir faktördür. Bu mücadele sadece Türkiye'yi değil bölgedeki diğer ülkeleri de etkilemektedir. Ayrıca Türkiye, özellikle Suriye ve Libya'daki kritik durumlarda bölgedeki nihai barışa da katkı sağlamaktadır.

Libya ve Suriye'deki Rolü

Türkiye, son yıllarda Libya ve Suriye'deki iç savaşlarda önemli bir rol oynamaya başladı. Libya'daki milis gruplarını destekleyen Türkiye, BM'nin tanımadığı Trablus Hükümeti'ni koruyor. Suriye'de ise Türkiye, rejim karşıtı gruplara yardım ediyor ve barış çabalarında önemli bir aracı haline geldi.

Libya'da Türkiye, başlangıçta muhalefet gruplarını desteklemiş olsa da, son zamanlarda hükümet güçlerine doğrudan askeri destek sağladı. Türkiye, Bayraktar TB2 insansız hava araçları, İHA'lar ve SİHA'lar gibi gelişmiş silah sistemleri kullanarak hükümet güçlerine yardım ediyor. Türkiye ayrıca Suriye'den savaşçılar getirerek, Libya'daki hükümet güçlerine destek sağlıyor.

Suriye'deki rolüne gelince, Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde kontrolü elinde tutan Kürt gruplara karşı her zaman bir tutum sergiledi. Türkiye, PKK'nın Suriye kolu olan PYD/YPG'yi terörist örgüt olarak görüyor ve onlara karşı askeri operasyonlar gerçekleştirdi. Bununla birlikte, Türkiye, Suriye'deki muhalif gruplara yardım ederek, rejim karşıtı savaşta yer alıyor ve nihayetinde Suriye'nin geleceğinde önemli bir aktör haline gelmeye çalışıyor.

Türkiye, Libya ve Suriye'deki rolünü sadece askeri açıdan değil, aynı zamanda diplomatik anlamda da yürütüyor. Türkiye, Libya'da barışçıl bir çözüm için Ulusal Mutabakat Hükümeti ile çaba sarf ederken, Suriye'de de barış sürecine katkıda bulunmaya çalışıyor. Türkiye, Cenevre'deki barış görüşmelerinde aktif bir rol oynuyor ve görüşmelerin başarılı olması için gereken tüm desteği veriyor.

Sonuç olarak, Türkiye, Libya ve Suriye'deki iç savaşlara müdahil olarak, bölgedeki güç dengelerini değiştiren önemli bir aktör haline geldi. Türkiye'nin bu müdahalesi, bazı ülkeler tarafından eleştirilse de, Türkiye, kendi bölgesindeki istikrarın sağlanması için gereken adımları atmaya devam edecek gibi görünüyor.