İnsanın evriminde risk alma davranışları, insanın doğasında olan ve hayatta kalmak için büyük önem taşıyan bir özelliktir Ancak bu davranışların zararlı sonuçları da olabilir Bu yazıda, risk alma davranışlarının evrimi ve nedeni inceleniyor Okuyarak kendinizi ve çevrenizi daha iyi anlayabilirsiniz

İnsanın evrimi sürecinde, risk alma davranışları önemli bir rol oynamıştır. İlk insanlar yiyeceklerini toplama veya avlama sürecinde risk almak zorundaydılar. Besin kaynaklarının az olduğu dönemlerde, avlanmak veya yüksek rakımlara tırmanmak gibi tehlikeli faaliyetlerin gerçekleştirilmesi, hayatta kalabilmek için kaçınılmazdı.

Avcılık ve savaş gibi faaliyetler erkekler arasında sıkça görülür. Erkeklerin avcılık ve savaşta risk alma eğiliminin evrimsel kökenleri, güç ve statü sahibi olmak istekleriyle ilgilidir. Erkeklerin dişileri çekme stratejilerinde de riskli davranışlar sergilediği bilinmektedir. Competitive Risk Taking Theory, yüksek riskli ve başarısız olma olasılığı yüksek seçeneklerin, dişiler tarafından cazip olarak algılanması üzerine kuruludur ve erkekler arasında sıkça görülen bu davranışı açıklar.

Risk alma davranışları sadece bireysel olarak değil, toplumsal düzeyde de ortaya çıkar. Savaş gibi insanların birbirine karşı mücadele ettiği durumlarda, risk almak bir gruptaki bireyler arasında ittifak kurmada daha yüksek değer kazanır. Kültürün savaşın ortaya çıkması ve sürdürülmesindeki rolü, risk alma davranışları ile yakından ilişkilidir.

Ancak günümüzde teknoloji ve medyanın etkisi ile insanların risk alma davranışları değişebilir. Toplumun kabul ettiği normlara uygun davranma ve sosyal baskılar nedeniyle risk alma davranışlarının azalması mümkündür. Yenilikçi fikirlerin ortaya çıkması ve başarılı olması için risk alma davranışının etkisi de unutulmamalıdır.

COVID-19 pandemisi de risk alma davranışlarını değiştirmiştir. Pandemi gibi küresel bir olayın insanları daha az risk almaya yönlendirdiği görülmüştür. Maske takmanın kişinin kendisine ve başkalarına yönelik bir risk alma davranışı olarak algılanması ve kabul edilmesi, aşı olmayı kabul etmenin, kişinin kendisi ve çevresindeki insanlar için bir risk alma davranışı olarak algılanması ve kabul edilmesi de bunun bir göstergesidir.

Yiyecek Tedariği İçin Risk Alma

Besin kaynakları az olduğu dönemlerde, insanlar yiyecek bulmak için daha fazla risk alabiliyorlardı. Örneğin, avlanmak için tehlikeli hayvanların peşine düşmek veya yüksek kayalıklara tırmanmak, yiyecek için alınan riskli davranışlardan bazılarıdır. Bu davranışlar, insanlık tarihi boyunca besin bulmanın bir yolu olarak sıklıkla uygulandı.

Ancak zamanla, insanlar kendi besinlerini üretmek için tarımı keşfettiler ve bu nedenle yiyecek kaynakları daha kolay ve güvenli hale geldi. Bu, insanların riskli aktivitelere olan ihtiyacını azalttı ve daha güvenli beslenme yöntemlerinin ortaya çıkmasına neden oldu.

Bugün, modern toplumda yiyecek teminine ilişkin risk alma davranışları önemli ölçüde azaldı ve insanlar genellikle daha güvenilir ve düzenli gıda kaynaklarına güvenirler. Ancak dünya genelinde bazı topluluklar hala yiyecek temini için tehlikeli işlere giriyorlar. Örneğin, denizde balık avlamak veya ormanlarda yabani meyve toplamak gibi.

Avcılık ve Savaş

Erkeklerin avcılık ve savaşta risk alma eğilimi, insan evriminde önemli bir rol oynamaktadır. Başlıca nedeni, avcılık ve savaşın erkeklerin güç ve üreme başarısını artırabilecek etkileyici bir yol olmasıdır. Ayrıca, erkeklerin genellikle daha güçlü ve daha agresif olduğu düşünüldüğünde, risk alma davranışı da bu aktiviteler için bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.

Bazı araştırmalara göre, erkeklerin avlanma veya savaşa katılma kararları, cinsel seçilim sürecinde belirleyici bir faktör olabilir. Bu da, dişi partnerleri cezbedebilmek için riskli davranış sergilemenin ödüllendirildiği anlamına gelmektedir. Bununla birlikte, diğer araştırmalar, riskli davranışların, sadece cinsel seçilimle açıklanamayacağını ve aynı zamanda erkekler arasında ittifakların oluşmasında ve sürdürülmesinde de önemli bir role sahip olduğunu söylemektedir.

Ayrıca, tarih boyunca savaşlar, toplumsal ilişkilerin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Savaşlar, erkeklerin ittifak yapılarını, güç ve kaynakları ele geçirme süreçlerini şekillendirmiştir. Böylece erkekler için riskli davranışların, toplumsal statü kazanmalarına olanak sağlayan bir araç olarak görülmeye başlandığı düşünülmektedir.

Erkeklerin Cinsel Seçilimi

Erkeklerin cinsel seçilimi, evrim biyolojisi açısından ele alındığında oldukça önemli bir konudur. Bu seçilim, erkeklerin dişileri çekmek için gösterdikleri davranışlarda kendini gösterir. Riskli davranışların, yüksek sosyal statüye sahip erkekler tarafından sıklıkla sergilenmesi bilinmektedir.

Bazı erkekler, dişileri çekmek için gösterdikleri riskli davranışlarla diğer erkeklerden ayrılmaya çalışırlar. Özellikle tehlikeli sporlar ve yasa dışı faaliyetler, dişiler tarafından çekici bulunabilen davranışlardır. Bunun nedeni, bu riskli davranışların, erkeklerin güç, cesaret ve egemenlik gösterme becerilerini sergilemesine olanak tanımasıdır.

• Bilimsel araştırmalar, yüksek riskli ve hatta ölümcül faaliyetlerin, erkeklerin dişiler tarafından daha çekici bulunmasını sağladığını göstermektedir.
• Aynı zamanda, bu tür riskli davranışların, bir erkeğin diğer erkekler arasında daha yüksek bir konuma sahip olmasını da sağlar. Bu nedenle, erkekler arasındaki çekişme ve rekabet, dişi partner seçiminde büyük bir rol oynar.
• Bu durumun temel nedeni, dişilerin, en iyi partneri seçme konusunda doğuştan gelen bir eğilime sahip olmalarıdır. Bu eğilim doğrultusunda, dişiler, kendilerini ve yavrularını koruyabilecek, sağlıklı, güçlü ve iyi genetik özelliklere sahip erkeklerle çiftleşmek isterler.

Erkeklerdeki risk alma davranışlarına etki eden diğer faktörler ise, çevresel ve sosyal koşullardır. Örneğin, savaş zamanlarında cesur ve kahramanlık gösteren erkeklerin, dişiler tarafından daha çekici bulunduğu bilinmektedir. Bunun yanı sıra, birçok kültürde, erkeklerin sosyal statüleri ve maddi başarıları, dişiler için önemli bir çekicilik kaynağıdır.

Kısaca	Erkekler	Dişiler
Hangi davranışlar daha çekici?	Riskli davranışlar	Erkekler arasındaki rekabet
Neden?	Cesaret, güç ve egemenlik gösterme becerisi sergilemesi	En iyi partneri seçmek için doğuştan gelen eğilimi

Competitive Risk Taking Theory

Competitive risk taking theory, also known as the 'showing off hypothesis' suggests that high-risk behaviors, such as extreme sports, are more attractive to females because they view them as a signal of the male's genetic quality and ability to withstand danger and adversity.

This theory is based on the assumption that high-risk behaviors signal the ability to cope with physical, social, or environmental challenges, which can make a male more attractive to females seeking to mate with a genetically superior partner. The theory also suggests that the perceived benefits of high-risk behaviors outweigh the potential costs of failure or injury.

There is some empirical evidence to support this theory, as research has shown that males who engage in high-risk behaviors are perceived as more attractive to women. However, this theory has also been criticized for oversimplifying the complex nature of human attraction and the social factors that influence risk-taking behavior.

Alliance Formation Theory

Alliance Formation Theory, erkekler arasındaki ittifakların oluşmasında riskli davranışların daha yüksek değer verilmesine dayanır. Bu teoriye göre, çevresindeki gruplarla mücadele içinde olan bir erkek, daha fazla sayıda erkekle ittifak kurarak güçlenir ve hayatta kalma şansı artar. Bu nedenle erkekler, grup içindeki ittifakları oluşturmak için riskli davranışlar sergilerler.

Bugün bile, erkekler arasında dostluk ya da işbirliği oluşturmak için riskli davranışlar sergilenir. Örneğin, sporculukta takımdaki oyuncuların birbirine olan güvenini artırmak için yanılmaya açık ve zor olan stratejiler tercih edilir. İş dünyasında da, ortaklık kurmadan önce riskli iş planlarına dahil olmak, ittifakların oluşmasına yardımcı olabilir.

Alliance Formation Theory, insanların hayatta kalma mücadelesi verdiği dönemlerde ortaya çıkmıştır. Ancak günümüzde de insanlar arasında ittifakların ve grup çalışmalarının önemi devam etmektedir. Bu nedenle, erkekler hala riskli davranışlar sergileyerek güçlü ittifaklar kurmaya çalışırlar.

Savaş ve Kültür

Savaşın ortaya çıkmasında ve sürdürülmesinde kültürün önemli bir rolü vardır. Toplumların savaşa nasıl baktığı, çatışmaların nasıl çözüldüğü, askeri liderlerin nasıl davrandığı vb. konularda kültürel farklılıklar gözlemlenir. Bununla birlikte, risk alma davranışları da savaş ve çatışma kültürleriyle ilişkilendirilir.

Bazı toplumlarda, savaşa hazır olmak için riskli davranışlar teşvik edilir. Örneğin, erkeklerin askeri itibarını arttırmak için riskli görevleri üstlenmeleri beklenir. Diğer toplumlarda ise, savaş ve çatışma riskleri en aza indirilmeye çalışılır ve barışçıl çözümler aranır.

Savaşın yarattığı risklerin kabul edilebilir olduğu kültürlerde, askeri liderlerin risk alma davranışları önemlidir. Bir lider, askerlerine örnek olmak için riskli bir hamle yapabilir veya çatışmada üstünlük sağlamak için belirli bir risk alabilir. Ayrıca, bazı kültürlerde savaşçıların risk alması, başarı ve onurla ilişkilendirilir.

Savaş kültürüyle bağlantılı olarak, bazı toplumlarda ittifaklar ve düşmanlıklar arasındaki ilişkilerde risk alma davranışları daha yüksek değerlidir. Örneğin, eski çağlarda bazı topluluklar, barışın sağlanması için diğer toplumlara daha yüksek bir rüşvet teklif ederken, bazıları daha riskli hamleler yapmayı tercih ederlerdi.

Modern Toplumlarda Risk Alma

Modern toplumlarda, teknoloji ve medyanın etkisiyle risk alma davranışları değişim göstermektedir. İnternet ve sosyal medya gibi teknoloji ürünleri, insanların daha fazla risk almalarına neden olabilmektedir. Özellikle gençler arasında sosyal medya üzerinden yaygınlaşan tehlikeli meydan okuma ve oyunlar, risk alma davranışlarının artmasına yol açmaktadır.

Öte yandan, modern toplumlarda belirli normlar oluşmuş ve bu normlara uygun davranmak toplumda kabul görmektedir. Bu nedenle, insanlar risk alma davranışları konusunda daha temkinli olabilmektedir. Bunun yanı sıra, iş ve güvenlik gibi konularda daha sıkı düzenlemeler yapılmaktadır. Bunların sonucunda, insanlar daha az risk almaya yönelmektedir.

İnovasyon ve risk alma davranışı arasında da yakın bir ilişki vardır. Gelişen teknolojinin ve globalleşen dünya ekonomisinin bir sonucu olarak, iş dünyasında yenilikçi fikirlerin ortaya çıkması ve başarılı olması için risk alma davranışı önemli bir faktördür. Bu nedenle, girişimciliği teşvik eden politikaların ve yatırımcıların cesaretlendirilmesi, ekonomik büyüme açısından oldukça önemlidir.

Genel olarak, modern toplumlarda risk alma davranışları teknoloji, medya, sosyal normlar ve düzenlemeler gibi faktörlerin etkisi altında değişim göstermektedir. İnsanlar, oluşan koşullara göre daha az veya daha fazla risk almaya yönelebilmektedir.

Sosyal Normların Etkisi

Toplumda bireyler arasında belirli davranış kuralları ve normları vardır. Bu kurallar özellikle risk alma davranışları üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. İnsanlar, çevrelerindeki kişilerin belirli davranışlarına uyarak toplumun kabul ettiği normlara göre hareket ederler. Bu nedenle, toplumun büyük çoğunluğunun riskli bir davranışı reddetmesi, diğer bireylerin de o davranıştan kaçınmasına neden olur.

Sosyal baskılar da toplumun normlarına uygun davranmayı destekler. Bireyler, çevrelerindeki diğer insanların olumlu ya da olumsuz tepkilerine maruz kalmak istemezler. Bu nedenle toplumda kabul edilmeyen riskli davranışlar, sosyal baskılar nedeniyle azalmaktadır.

Bununla birlikte, toplumda kabul edilen normların değişmesi veya yeni bir teknolojinin ortaya çıkması, insanların risk alma davranışlarını etkileyebilir. Örneğin, bisiklet kaskı kullanımı geçmişte birçok ülkede nadirken, günümüzde norm haline gelmiştir ve insanlar bu norma uygun davranmaktadır.

Genel olarak, insanların risk alma davranışları, toplumun kabul ettiği normlara uygun olarak şekillenmektedir.

İnovasyon ve Risk

Yenilikçi fikirlerin ortaya çıkması ve başarılı olması için risk alma davranışının büyük önemi vardır. İnovatif çözümler üretmek, birçok farklı alanda insanların rekabetçi kalmalarını sağlar. İnovasyon hızlandıkça, rekabetçi ortam da artar. Dolayısıyla, risk almaktan çekinmeyen insanlar, inovasyon sürecinde daha da önem kazanmaktadır.

Inovasyon sürecinde, çalışanların risk almaya cesaret etmesi, yaratıcı fikirlerin ortaya çıkmasını sağlar. Başarılı bir işletme, yenilikçi fikirleri hayata geçirirken, beraberinde başarısızlık riskini de taşır. Bu riski göze alanlar, büyük başarılar elde edebilirler.

Bununla birlikte, bazı işletmeler risk almadan da başarılı olabilirler. Bu gibi işletmeler, mevcut pazarları takip ederek, küçük ölçekte de olsa, yenilikçi fikirleri hayata geçirirler. Ancak bu, inovasyon süreci açısından daha yavaş bir ilerleme gösterir.

İnovasyon ve risk ilişkisinde, risk almak, yenilikçi fikirleri hayata geçirmekte büyük önem taşır. Ancak bu riskleri, iyi bir şekilde yönetmek ve minimuma indirmek de bir o kadar önemlidir. Böylece işletmeler müşterilerine, çalışanlarına ve yatırımcılarına, sürdürülebilir bir gelecek sunabilirler.

COVID-19 ve Risk Alma

COVID-19 pandemisi dünya genelinde birçok insanın hayatını etkiledi ve bu durum insanların risk alma davranışlarını da etkiledi. Pandemi nedeniyle halk sağlığına yönelik uygulamalar hayatımıza girdi ve insanlar evde kalmak zorunda kaldı. Bu durum, insanların günlük hayatlarında birçok alışkanlıklarını değiştirdi.

Pandemi, insanların risk alma davranışları üzerinde iki farklı etkiye sahiptir. Bir yandan, küresel bir olay olması nedeniyle insanlar daha az risk almaya başladı. Pandeminin olumsuz etkileri göz önünde bulundurulduğunda, birçok insan işlerini kaybetmemek ve hastalanmamak için daha tedbirli davrandı. Özellikle, pandemi başında evde kalma uygulaması insanların daha az risk almasına neden oldu.

Diğer yandan, pandemi nedeniyle daha fazla risk alan insanlar da ortaya çıktı. Özellikle, pandemi döneminde sağlık çalışanlarının yaptığı işler hayat kurtarıcı işler olduğu için insanlar, sağlık çalışanları gibi risk alarak pandemiyle mücadeleye katkı sağlama isteği duydu. Bunun yanı sıra, pandemi döneminde birçok insan evde kalmaktan sıkıldığı için ve normal hayatlarına dönmek istedikleri için daha fazla risk almaya başladılar.

Pandemi sürecinde, alışkın olduğumuz birçok şey değişti. Örneğin, maske takma ve sosyal mesafe kuralları gibi sağlık uygulamaları hayatımızın bir parçası haline geldi. Hastalığın bulaşma riskini azaltmak için alınan bu tedbirler, insanların risk alma davranışlarının değişmesine yol açtı. Pandemi sürecinde aşının ortaya çıkması ve aşının yaygınlaşması da insanların risk alma davranışlarını etkiledi. Aşı yaptırmak birçok insan için bir risk alma davranışı olarak algılanırken, birçok insan da aşı yaptırarak risk almaktan kaçındı.

Sonuç olarak, pandemi döneminde insanların risk alma davranışları hem olumlu hem de olumsuz yönde etkilendi. Pandemi nedeniyle dünya genelinde insanlar daha az risk almaya başladı ancak bazı insanlar pandemiyle mücadelede daha fazla risk aldılar. Pandemi sürecinde hayatımıza giren yeni uygulamalar, insanların alışkanlıklarını değiştirdi ve risk alma davranışlarını etkiledi.

Pandemi Düşüncesi

Küresel bir pandemi ile karşı karşıya kalmak, insanlar üzerinde güçlü bir etki yarattı. Bilinmezlik, kaygı, endişe ve hatta korku, insanların risk alma davranışlarını büyük ölçüde değiştirdi. Koronavirüs salgını başlangıcında, birçok insan özellikle de sağlık sorunu olan ya da yaşlı ve savunmasız kişiler daha az risk almayı tercih etti. Kendi sağlıkları ve çevrelerindeki insanların sağlığı için, evde kalmak, kalabalık yerlere gitmemek, maske takmak ve sosyal mesafeyi korumak gibi önlemler alındı.

Pandemi, insanların risk alma davranışlarını etkilemenin yanı sıra, ekonomi, iş hayatı ve sosyal ilişkiler üzerinde de büyük bir etki yarattı. Çoğu insan, iş kaybı, maddi zorluklar ve sosyal izolasyon gibi konular nedeniyle daha az risk almaya yönelim gösterdi. Toplum olarak, kaynakları daha etkili kullanmak, acil durumlar için hazırlıklı olmak ve riskleri daha iyi yönetmek için daha planlı ve özenli çalışmaya başladık.

• Pandemi, insanlar arasındaki iletişimi ve dayanışmayı artırdı.
• İnsanlar, kendilerini ve başkalarını korumak için aldıkları önlemlerle daha bilinçli ve sorumlu hale geldiler.
• Salgın nedeniyle daha az risk almayı tercih etmek, başta insan sağlığı olmak üzere birçok alanda olumlu sonuçlar yarattı.

Kesinlikle pandeminin yarattığı sorunları görmezden gelmiyoruz. Ancak, insanların daha az risk almaya yönelmeleri, çok sayıda insana yardım eden insani bir davranış biçimiydi. Pandemi, riskleri daha iyi anlamamızı ve gelecekte daha iyi hazırlanmamızı sağlayacak bir ders olduğunu da gösterdi.

Maske Takma Davranışı

Maske takma davranışı, günümüz dünyasında yaşanan COVID-19 pandemisi nedeniyle gündelik hayatta uygulanan bir davranış haline geldi. Maske takmak, kişinin sağlığını korumayı amaçlar ve virüsün yayılmasını önler. Ancak, maske takmanın bir gerçeklik dışı bir algı yarattığı durumlar da var. Bazı insanlar, maske takmak yerine, yanlış bilgilere dayanarak virüsün varlığına ve ciddiyetine inanmayı kabul ederek risk almayı seçebiliyorlar.

Bununla birlikte, maske takmak aslında bir risk alma davranışıdır. Bu davranışı sergilemek, hem kişinin kendisini hem de çevresindekileri korumayı amaçlar. Maske takmanın kabul edilmesi gereken bir sosyal davranış haline geldiği bu dönemde, maske takmama eylemi başkalarına zarar veren bir davranış olarak algılanabilir.

Ayrıca, maske takmak sadece bir sağlık önlemi değildir, aynı zamanda bir sosyal sorumluluk davranışıdır. Maske takmak, toplumun diğer üyelerine saygı göstermek ve her birinin sağlığını korumak için yapılan bir fedakarlık ve sorumluluk gerektiren bir davranıştır. Bu nedenle de, maske takmak kişinin kendisine ve başkalarına yönelik bir risk alma davranışı olarak algılanabilir ve kabul edilebilir.

Aşı Olma Davranışı

Aşı olmak, son yıllarda toplumda tartışılan bir konu haline gelmiştir. Bazı insanlar, aşı yaptırmayı kabul etmezler ve bunun nedeni olarak da risk alma davranışı gösterilir. Ancak, aşı olmayı kabul etmenin aslında da bir risk alma davranışı olduğu unutulmamalıdır. Aşı olan kişi, hem kendisi hem de çevresindeki insanlar için bir koruma sağlar ve bu sayede virüsün yayılmasını engelleyebilir.

Birçok insan, aşı olmayı kabul etmeme sebebini, aşıların yan etkilerine bağlar. Ancak, aşıların yan etkileri olsa da, bunların büyük bir kısmı hafif geçici yan etkilerdir ve ciddi bir sorun oluşturmaz. Ayrıca, aşıların uzun yıllardır kullanılan ve güvenilirliği kanıtlanmış bir yöntem olması da göz önünde bulundurulmalıdır.

Aşı olmayı kabul etmeme sebeplerinden bir diğeri ise, aşının virüsü tamamen ortadan kaldırmayacağı düşüncesidir. Ancak, aşılanmanın amacı virüsü tamamen ortadan kaldırmak değil, virüsün yayılmasını yavaşlatmak ve kontrol altına almak için bir önlem almaktır. Bu da toplumda geniş kapsamlı bir bağışıklık oluşmasını sağlayarak, virüsün yayılmasının engellenmesine yardımcı olur.

Öte yandan, aşı olan kişilerin virüsü taşıma ve yayma olasılığı da düşük olduğundan, aşı olmayı kabul etmek, kişinin kendisi ve çevresindeki insanlar için bir sorumluluk taşımaktadır. Aşı olan bir kişi, virüsü taşısa bile, daha az bulaştırıcı olacak ve bu sayede virüsün yayılmasının önüne geçebilecektir.

Yani, aşı olmayı kabul etmek, hem kişinin kendisi hem de çevresindeki insanlar için bir risk alma davranışıdır. Ancak, bu risk, virüsün yayılması ve insan sağlığı açısından çok daha büyük bir tehdit olan aşı olmama riskinden daha azdır. Bu nedenle, aşılama kampanyalarına katılmak ve aşı olmayı kabul etmek, kişinin kendisi ve toplum sağlığı açısından son derece önemlidir.