Dünya, Güneş sistemi içinde özel bir konumda bulunur ve iklimi, atmosferi ve canlı çeşitliliğiyle insan yaşamı için önemlidir Yer kabuğu levhalarının hareketi sismik aktivite yaratırken, atmosferdeki gaz karışımı ve güneş ışınları farklı iklimlerin oluşmasına neden olur Yeşil bitkiler, deniz canlıları, memeliler ve daha birçok canlı türleri Dünya'yı oluşturan ekosistemin bir parçasıdır

Güneş sistemimiz, Samanyolu galaksisi içerisinde yer alan bir sistemdir. Güneşimiz, bu sistemin merkezinde yer alan ve diğer tüm gezegenlerin etrafında döndüğü bir yıldızdır. Güneşimiz, yaklaşık olarak 1,4 milyon kilometre çapıyla, güneş sistemimizin en büyük nesnesidir. Güneşin içerisinde, füzyon reaksiyonları sayesinde su, demir, hidrojen gibi elementlerin sentezlenmesi gerçekleşmektedir. Güneş, bu yönüyle de evrende yaşamın ortaya çıkmasında büyük bir rol oynamaktadır.

Güneş sistemimizde yer alan gezegen sayısı 8'dir. Bu gezegenler, Güneş'in etrafında eliptik yörüngelerde dönerler. Sırasıyla, Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün olarak adlandırılırlar. Güneş sistemimizde yer alan diğer nesneler arasında asteroitler, kuyruklu yıldızlar, gezegenimsi uydular ve Pluto gibi gezegen olmayan cüce gezegenler de yer almaktadır. Güneş sistemimiz, evrende var olan sayısız sistemlerden biridir ve bilim insanları tarafından sürekli olarak incelenmektedir.

Güneş sistemimiz, evrende yaşamın ortaya çıkması açısından büyük bir öneme sahiptir. Güneş sayesinde Dünya'da canlı yaşamı mümkün hale gelmiştir. Dünya'nın iklimi ve atmosferi, Güneş'in etrafındaki yörüngesi sayesinde belirlenmektedir. Aynı şekilde, Dünya'nın yer kabuğu ve okyanusları da Güneş'in etkisiyle şekillenmektedir. Diğer gezegenler ise kendi özelliklerine sahiptir. Jüpiter, Güneş sistemimizin en büyük gezegenidir ve gaz devi olarak adlandırılır. Bu gezegenin etrafında birçok uydusu bulunmaktadır.

Güneş sistemimizdeki diğer nesneler arasında kuyruklu yıldızlar ve asteroitler önemli bir yere sahiptir. Kuyruklu yıldızlar, evrende var olan en eski nesnelerden biri olarak kabul edilir ve içlerinde organik bileşenler barındırabilirler. Asteroitler ise, Güneş sistemimizin dış kısımlarında yer alan Kuiper Kuşağı'ndaki Plüton gibi cüce gezegenlerin keşfinde büyük bir rol oynamıştır.

Güneş sistemimiz, evrende yer alan sayısız sistemden biridir. Ancak, insanlık için büyük bir öneme sahiptir. Güneş sistemimizin özellikleri, insanların yaşam koşullarını etkilemektedir. Dolayısıyla, bilim insanları bu sistem üzerine araştırmalar yapmaktadırlar.

Güneş

Güneş, güneş sistemimizin merkezinde yer alan bir yıldızdır. Büyük bir kütleye sahip olan Güneş, yaklaşık olarak 1.4 milyon kilometre genişliğindedir ve ışık ve enerji sağlamak için milyarlarca yıl boyunca yanar.

Güneş, hidrojen ve helyum gibi elementlerin yanması sonucu güç üretir. Bu güç, Güneş'in sıcaklığını yaklaşık 15 milyon dereceye kadar yükseltir. Güneş, bu ısısı sayesinde güneş sistemimizdeki gezegenler, uydular ve diğer gök cisimlerinin hareketlerini belirler ve birçok fiziksel olayı etkiler.

Güneş, aynı zamanda manyetik alana sahiptir ve bu manyetik alan, güneş rüzgarı olarak bilinen yüklü parçacıkların uzaya yayılmasına neden olur. Güneş aynı zamanda Güneş lekeleri, flareler ve koronal dışa fırlamalar gibi farklı güneş olayları da meydana getirir.

• Güneş'in çapı yaklaşık 1.4 milyon kilometredir
• Güneş'in yüzey sıcaklığı 5500 derece civarındadır
• Güneş'in manyetik alanı, güneş rüzgarı olarak bilinen yüklü parçacıkların uzaya yayılmasına neden olur
• Güneş'in enerjisi, güneş sistemindeki gezegenler ve diğer gök cisimlerinin hareketlerini belirler

Gezegenler

Güneş sistemi, Samanyolu Galaksisi'nde bulunur ve güneşin etrafında dönen gezegenlerden oluşur. Güneş sistemimizde toplam 8 gezegen vardır ve güneşe olan uzaklıklarına göre sıralanırlar. İlk sırada Merkür, ikinci sırada Venüs, üçüncü sırada Dünya, dördüncü sırada Mars, beşinci sırada Jupiter, altıncı sırada Satürn, yedinci sırada Uranüs ve sekizinci sırada Neptün bulunmaktadır.

Her gezegenin kendine özgü bir özellikleri vardır. Merkür, güneşe en yakın gezegen olmakla birlikte, en sıcak gezegenlerden biridir. Venüs, yoğun bir atmosfere sahip olduğu için kasvetli ve sıcak bir yerdir. Dünya, yaşamın olduğu tek gezegen olarak bilinir ve atmosferi sayesinde bize yaşam koşullarını sağlar. Mars, günümüzde keşifler yapılan bir gezegen olmakla birlikte, muhtemelen geçmişte su oluşumlarına sahip bir gezegen olabilir. Jupiter, güneş sistemimizdeki en büyük gezegendir ve birçok uydusu vardır. Satürn, göz kamaştırıcı halkaları ile bilinir ve benzersiz bir görünüme sahiptir. Uranüs, eksen eğikliği çok yüksek olması sebebiyle diğer gezegenlerde olmayan bir şekilde yanal hareket yapabilen bir gezegendir. Son olarak, Neptün uzaklığı sebebiyle keşfedildiği zaman çok yavaş bir gezegenmiş gibi görünüyordu ama aslında güçlü bir rüzgarı olduğu için hızlı bir şekilde hareket eder.

Her gezegenin yüzeyindeki özellikleri, atmosferi ve uyduları incelenmiştir ve bunlar keşfedildikçe güneş sistemi hakkındaki bilgimiz artmıştır. Gezegenlerde yapılan keşifler, insanlığın evreni keşfetme yolculuğunda önemli bir yer tutar.

Dünya

Dünya, Güneş sistemimizin diğer gezegenlerine kıyasla oldukça özel bir yapıya sahip. 1,5 milyar kilometrekarelik yüzey alanı ile Güneş'in etrafında dönen üçüncü gezegen konumunda yer alıyor. Dünya'nın çapı yaklaşık 12.742 kilometredir. Ayrıca, dünyanın ekvatoru boyunca yaklaşık 40.000 kilometre uzunluğunda bir çevresi bulunmaktadır.

Dünya'nın iklimi oldukça değişkenlik göstermektedir. Bu durum, Dünya'nın atmosferinde meydana gelen farklı olaylardan kaynaklanmaktadır. Atmosferde yer alan gazların karışımı ve güneş ışınlarının etkisiyle, dünya yüzeyinde farklı iklimler oluşur. Örneğin, ekvator'da sıcak ve nemli bir iklim hakimken, kutup bölgelerinde soğuk ve karlı bir iklim görülür.

Dünya'nın yer kabuğu da oldukça farklı yapılar içerir. Yer kabuğu, levha adı verilen büyük kara parçalarından oluşur. Bu levhaların hareketi, dünya yüzeyinde sismik aktiviteyi yaratır. Dünya aynı zamanda yüzeyinin %70'ini kaplayan okyanusları ile de dikkat çeker. Deniz seviyesinin yüksekliği, kıyı bölgelerinde büyük farklılıklar gösterir.

Dünya ayrıca, evrende bildiğimiz tek canlı türünü barındıran gezegendir. Yeşil bitkiler, deniz canlıları, memeliler, böcekler ve daha birçok canlı türü dünya yüzeyinde yaşar. Bu canlılar, bütün gezegeni oluşturan ekosistemin bir parçasıdır.

Sonuç olarak, dünya Güneş sistemimizdeki diğer gezegenlere kıyasla oldukça özel bir yapıya sahiptir. İklimi, yer kabuğu, okyanusları ve canlı çeşitliliği gibi birçok farklı özelliği ile, insanlığın hayatta kalması için önemli bir gezegendir.

İklim ve Atmosfer

Dünya'nın iklimi ve atmosferi, gezegenimizin hayat döngüsü için oldukça önemlidir. Dünya'nın atmosferi, yüzeyimizde yaşayan tüm canlıları olumsuz etkileyebilecek zararlı ışınları engelleyen bir kalkan görevi görür. Ozon tabakası özellikle insan sağlığı için büyük önem taşır.

İklim ise, yeryüzündeki hava koşullarının ortalama değişimlerini ifade eden bir terimdir. Dünya'nın iklimi, güneş ışınlarının dünya üzerindeki dağılımı, yeryüzü şekilleri, okyanusların ve atmosferin hareketleri ile belirlenir. Fakat son yıllarda insanların çevreye verdiği zararlar nedeniyle iklim de önemli ölçüde değişime uğramaktadır.

Dünya'nın iklimindeki değişimler, atmosferdeki sera gazlarının artması, canlı hayatı için büyük risk oluşturmaktadır. Küresel ısınma, buzulların erimesi ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi olumsuz sonuçları beraberinde getirir. Bu nedenle, dünya genelinde çevre bilinci yaygınlaştırılarak, doğal yapıyı korumak için mücadele edilmelidir.

Sonuç olarak, Dünya'nın iklimi ve atmosferi, gezegenimizin hayatını destekleyen en önemli unsurlarından biridir. Bu nedenle, insanlar olarak doğal kaynakları ve çevremizi korumak için çaba göstermeliyiz.

Yer Kabuğu ve Okyanuslar

Dünya, güneş sistemimizdeki üçüncü gezegen ve yaşamın var olduğu tek gezegendir. Dünya'nın yüzeyi %71 su ile kaplıdır ve bu nedenle dünya okyanusları hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir. Dünya'nın kabuğu, yerin iç tabakalarından biridir. Kabuk, okyanus tabanları ve kıtaları kaplar. Yerin içi, yüzeyin altında üç farklı bölümden oluşur; çekirdek, mantoz ve kabuk.

Dünya'nın yer kabuğu iki ana bölüme ayrılır: okyanus kabuğu ve kıta kabuğu. Kıta kabuğu, okyanus kabuğundan biraz daha kalın ve genel olarak granitik kayalardan oluşur. Okyanus kabuğu ise daha incedir ve daha yoğun bazaltik kayalardan oluşur. Dünya kabuğunun üstünde, kabuk tabakasının altında dünya mantosu yer alır.

Dünya'nın yüzeyi, okyanuslar ve kıtaların yer aldığı bir yer kabuğu ile kaplıdır. Okyanuslar, sadece dünya yüzeyinin %71'ini kaplamakla kalmaz, aynı zamanda dünya ikliminin kontrolü ve döngülerinin bir parçasıdır. Denizler, güneş ışığının buharlaşması yoluyla oluşan suyun buharlaşması ve yoğunlaşması sonucu yağmur ve kar şeklinde yeryüzüne yağar. Bu da dünya iklimini etkiler.

Dünya'da yaşayan canlılar için okyanuslar, besin kaynakları, ulaşım yolları ve tarih boyunca kültürel ve ekonomik gelişme için de önemli bir rol oynamıştır. Bilim insanları, okyanusların önemi ve korunması için çalışmaktadır.

Jüpiter

Jüpiter, güneş sistemimizdeki en büyük gezegendir ve yaklaşık olarak 11 katı Dünya'nın büyüklüğüne sahiptir. Jüpiter, güneş sistemimizdeki diğer gezegenlerin yanından geçse bile, onları etkisi altına alacak kadar güçlü bir çekim kuvvetine sahiptir.

Diğer gezegenlerden farklı olarak, Jüpiter gaz devi olarak adlandırılır. Bu nedenle Jüpiter'in yüzeyi yoktur, ancak yoğun bir hidrojen ve helyum gazı atmosferi bulunur. Bu gaz atmosferi, devasa fırtınaların, büyük atmoşferik olayların ve hatta uzay araçlarının gözlemlediği küçük kırmızı noktaların oluşumuna neden olur.

Jüpiter'in en öne çıkan özelliği, muazzam boyutlarına rağmen oldukça hızlı bir şekilde dönmesidir. Jüpiter, bir yıldızın çevresinde dönen bir gezegen gibi dönmez, ancak kendisi etrafında bir gün içinde tam bir dönüş yapar.

Jüpiter'in uyduları da çok ilginçtir. En büyük uydusu, Io, güneş sistemimizdeki en aktif volkanlardan birine sahiptir. Europa isimli başka bir uydusu, buzlu yüzeyi altında su bulundurma potansiyeline sahip görünmektedir. Jüpiter ayrıca Galileo adlı bir uzay aracı ile araştırılmıştır ve hala araştırmalar devam etmektedir.

Uydular

Jüpiter, güneş sistemimizdeki en büyük gezegen olmasının yanı sıra en fazla sayıda uydusu olan gezegen olarak da bilinir. Jüpiter'in şu ana kadar keşfedilmiş 79 uydusu vardır. Bu uyduların en büyüğü olan Ganymede, aynı zamanda güneş sistemimizdeki en büyük uydu olarak da bilinmektedir. Jüpiter uyduları, çoğunlukla buzlu yüzeyler ve kayalık yapılarla kaplıdır.

Jüpiter'in uyduları, sırasıyla Io, Europa, Ganymede ve Callisto olarak isimlendirilir. Io, volkanik aktivitesi ile ünlüdür ve güneş sistemimizdeki en aktif volkanik gök cismidir. Europa ise, buzlu yüzeyi altında dev bir okyanusa sahip olarak keşfedilmiştir. Ganymede, büyük boyutu ve manyetik alanı ile bilinirken Callisto, en eski ve en buzlu yüzeye sahip olan uydudur.

Jüpiter uyduları, güneş sistemimizin diğer uydularına benzer şekilde tarihsel olarak önemli araştırma konularından biridir. Jüpiter'in uydularında yapılan araştırmalar ve keşifler, bizlere güneş sistemimizi ve evreni daha iyi anlama fırsatı sunar. Ayrıca, Jüpiter uyduları araştırmaları, güneş sistemi dışındaki yaşam için potansiyel ipuçları da sağlayabilir.

Jüpiter uyduları hakkında daha fazla bilgi için, yapılan araştırmaları ve keşifleri inceleyebilirsiniz. Ayrıca, Jüpiter'in en büyük uydusu olan Ganymede'in, NASA tarafından 2030 yılında yapılacak Europa Clipper misyonu aracılığıyla detaylı bir şekilde inceleneceği de açıklanmıştır. Bu tür araştırmalar, güneş sistemimizin ve evrenin sırlarını çözmek için önemli bir adımdır.

Küçük Gökcisimleri

Küçük gökcisimleri, Güneş Sistemi'nin en ilginç yapılarından biridir. Bunlar arasında asteroitler, kuyruklu yıldızlar ve diğer birçok küçük gökcisimleri yer almaktadır. Asteroitler, çoğunlukla ana asteroid kuşağı olarak adlandırılan Mars ve Jüpiter arasındaki alanda bulunur ve büyük çoğunluğu kayalar ve metallerden oluşur. Kuyruklu yıldızlar, Güneş Sistemi'nin dış bölgelerinde bulunur ve karbondioksit, metan ve azot gibi uçucu madde içerirler. Diğer küçük gökcisimleri ise çeşitli şekillerde sınıflandırılırlar.

Asteroitler, Güneş Sistemi'nin oluşumundan kalan unsurlardan biridir ve gezegenlerin oluşum sürecinde bölünüp parçalanan asteroitler bulunabilir. Bugün Güneş Sistemi'nde yaklaşık 800.000 asteroit olduğu tahmin edilmektedir. Kuyruklu yıldızlar, Güneş Sistemi'nin sıradışı yapılarıdır ve buzlu cisimlerdir. Uzayda kendi yörüngelerinde hareket ederler ve zaman zaman Güneş'e yaklaşırlar.

Güneş Sistemi'nin diğer küçük gökcisimleri ise küçük gezegenler, trojanlar, centaur'lar ve trans-Neptün küçük cisimler olarak adlandırılır. Küçük gezegenler, asteroitlerin benzeri olan kayalık gökcisimleridir. Trojalar, Jüpiter ve Neptün gibi dev gezegenlerin yörüngelerinde hareket ederler. Centaur'lar, Jüpiter ve Neptün'ün yörüngeleri arasındaki bir alanda bulunan yarı-buzlu cisimlerdir. Trans-Neptün küçük cisimler, Güneş Sistemi'nin en uzak noktalarında bulunurlar ve çoğu zaman büyük bir Oort Bulutu olarak adlandırılan donmuş cisimler kümesine aittirler.

Küçük gökcisimleri hakkında birçok bilimsel çalışma yapılıyor ve bu çalışmalar, gezegenlerin oluşumu ve Güneş Sistemi'nin evrimi hakkında daha ayrıntılı bir anlayış sağlıyor. Aynı zamanda, bu gökcisimlerinin araştırılması, Dünya'yı etkileyebilecek olası bir tehdit olan göktaşları hakkında da bilgi sağlıyor.

Kuyruklu Yıldızlar

Kuyruklu yıldızlar, gök bilimcilerin yakından takip ettiği ilginç gökcisimleri arasındadır. Bu yıldızlar, ana kaynakları olan Kuiper Kuşağı ve Oort Bulutu gibi uzak bölgelerden güneşe doğru gelerek geçici olarak görünür hale gelirler. Kuyruklu yıldızlar genellikle buz, toz ve taş içeren yapıları ile dikkat çekerler.

Bununla birlikte, kuyruklu yıldızların önemi sadece gözlemle sınırlı değildir. Yeryüzü'ne çarpma tehlikesi gibi ciddi bir riski bulunmaktadır. Geçmişte, dünyaya çarpan kuyruklu yıldızların yarattığı kraterler olarak görülen kalıntılar, bugün bile gözle görülebilir. Bu nedenle, dünya yörüngesindeki kuyruklu yıldızları izlemek ve mümkünse müdahale etmek önemlidir.

Kuyruklu yıldızların araştırılması ayrıca evrenin geçmişi hakkında önemli bilgiler sağlar. Kuyruklu yıldızlar, güneş sistemi oluşmaya başladığında mümkün olan şartları yansıtırlar, bu nedenle sahip oldukları yapılar ve bileşimleri, evrenin tamamının oluşum süreci hakkında bilgi sağlayabilir.

Sonuç olarak, kuyruklu yıldızlar hem gözlem açısından hem de evrenin oluşum sürecini anlamak açısından büyük önem taşırlar. Bu nedenle, gökbilimcilerin bu gökcisimlerini yakından takip ettiği ve araştırdığı bilinmektedir.

Asteroitler

Asteroitler, Güneş sistemi içinde gezegenler arasında yer alan küçük gökcisimleri olarak bilinir. Genellikle Mars ve Jüpiter arasında bulunurlar ve çoğunlukla kayalık yapıdadırlar. Asteroitlerin çapları ise birkaç metre ile yüzlerce kilometre arasında değişebilir.

Asteroitlerin özellikleri çeşitlilik gösterir. Örneğin, bazıları nispeten düzgün bir şekle sahipken, diğerleri çok daha çarpık yapıdadırlar. Bunun yanı sıra, bazı asteroitlerin yüzeylerinde kraterler veya çatlaklar gibi jeolojik yapılar görülebilir.

Asteroitlerin önemi de oldukça büyüktür. Bunun bir nedeni, insanlık tarihi boyunca asteroitlerin dünya ile çarpışabileceği gerçeğidir. Bu tür bir çarpışma, toplu ölümlere ve küresel iklim değişimine neden olabilir. Bu nedenle, asteroitlerin yörüngelerinin takibi ve mümkün olan bir çarpışmayı önleme girişimleri, gezegenimizin geleceği için kritik öneme sahiptir.

Bunun yanı sıra, asteroitlerin keşfi, Güneş sistemi ve evrenimiz hakkında da önemli bilgiler sağlamaktadır. Örneğin, asteroitlerin bileşimi, Güneş sistemi'nin erken günlerinde nasıl oluştuğu ve nasıl evrildiği konusunda bilgi sağlayabilir. Ayrıca, asteroit araştırmaları, insanlı bir görevin gezegen dışındaki ilk keşfine yol açan Rosetta ve Philae adlı uzay araçlarının geliştirilmesine de yardımcı olmuştur.

Sonuç olarak, asteroitler, Güneş sistemi'nin önemli bir parçasıdır ve gezegenimizin sağlığı ve geleceği için önemlidir. Bu nedenle, asteroitlerin özellikleri, yörüngeleri ve neler sağlayabilecekleri hakkında daha fazla araştırma yapılması gereklidir.

Kuiper Kuşağı ve Oort Bulutu

Kuiper Kuşağı ve Oort Bulutu, güneş sistemimizin dış kısımlarında yer alan iki kapsamlı bölgedir. Kuiper Kuşağı, Neptün'ün yörüngesi dışında, Güneş'e yaklaşık 30-50 astronomik birim (AU) uzaklıktadır ve milyarlarca iri buzlu cisimlerin yer aldığı bir bölgedir. Bu cisimler, Neptün'ün yerçekimi etkisi altında kalarak yörüngelerini doğru bir şekilde takip ederler. Kuiper Kuşağı'ndaki en önemli cisimler arasında Plüton ve Eris yer alır, bu nedenle bunlar "Cüce Gezegenler" olarak kabul edilir.

Oort Bulutu ise, Kuiper Kuşağı'ndan çok daha uzak bir bölgede, Güneş'in ortalama olarak ortalama 50.000 AU'den daha uzak bir noktasında bulunur. Oort Bulutu, milyarlarca kuyruklu yıldızın, buzlu cüce gezegenlerin ve diğer küçük gökcisimlerinin toplaşma noktasıdır. Bazı bilim insanları, Oort Bulutu'nun varlığını doğrulamak için henüz direk gözlem yapamamış olsalar da, kuyruklu yıldızların hareketleri bunun doğru olduğunu gösteriyor.

Kuiper Kuşağı ve Oort Bulutu'nun keşfi, güneş sistemi hakkındaki bilgilerimizi genişletmiştir. Bu cisimlerin yapısına ve özelliklerine dair araştırmalar, yaşamın evrimi ve güneş sistemi oluşumu hakkındaki bilgilerimizi artıracaktır.

Plüton

Kuiper Kuşağı üzerinde yer alan ve bir zamanlar gezegen olarak kabul edilmiş, ancak sonradan bu statüsü kaybeden Plüton, hala güneş sistemimizde özel bir konuma sahip. Plüton, Kuiper Kuşağı'ndaki küçük gök cisimleri arasında en büyük olanıdır ve yıllık olarak güneşin etrafında bir kez dönmesi 248 yıl sürer.

Plüton'un keşfinden önce, Uranüs'ün yörüngesindeki anormallikler gözlemlenmiştir ve bu anormalliklerin nedeni olarak başka bir gezegenin varlığı öne sürülmüştü. Plüton, 1930 yılında keşfedildi ve bir gezegen olarak kabul edildi. Ancak günümüzde, düzenli şekillerde yörüngesi boyunca hareket etmeyen, ayrıca kendisinden daha büyük küçük gök cisimlerinin de keşfedilmesi sonucu gezegen plütonun statüsü düzeltildi ve 'Cüce Gezegen' olarak kabul edilir hale geldi.

Plüton'un çapı yaklaşık 2372 kilometredir ve yüzeyinde buz kaplı dağlar ve volkanik alanlar bulunur. Ayrıca, Plüton'un yörüngesi boyunca hareket eden 5 uydusu vardır: Charon, Nix, Hydra, Kerberos ve Styx. Charon, diğer uyduların toplam kütlesinden daha büyük olduğu için bir süre Plüton ile çift gezegen olarak kabul edildi.

Plüton, Kuiper Kuşağı'ndaki küçük gök cisimleri arasında özellikle önemlidir çünkü güneş sistemimizde yaşamın evrimi hakkında bize ipuçları sağlayabilir. Bunun yanı sıra uzun yörüngesi nedeniyle Pluto, farklı gözlem araçlarının kullanımıyla incelenmiştir. 2015 yılında NASA'nın New Horizons uzay aracı, Plüton'a bir uçuş gerçekleştirdi ve ayrıntılı haritalar ve fotoğraflar çekerek Dünya'ya gönderdi. Plüton'un en çarpıcı özelliklerinden biri, yüzeyinde yüksek tepeler ve derin çukurlar olsa da, bunların varlığı hala bilim insanları tarafından tam olarak anlaşılamamıştır.