Asya tarihinde ekonomik bağımlılık ve kölelikle mücadele eden imparatorluklar: Modernleşmenin mi, yoksa yozlaşmanın mı sonucu? Prof. Dr. Emre Gönen'in kitabı bu sorulara yanıt veriyor. Hemen okuyun!

Asya imparatorlukları, tarihte dönemlerine göre farklı ekonomik yapılarla yönetilmiştir. Bu yapılar, modernleşme eğilimleri ile yozlaşma teorileri arasında tartışmalara sebep olmaktadır. Bu bağlamda, Asya imparatorluklarındaki ekonomik kölelik konusu detaylı bir şekilde incelenmektedir.

Bu imparatorluklarda, genellikle soylu sınıfın köylü sınıfı üzerindeki hakimiyeti yüksekti. Çin'de tarım ürünleri ticareti, Japonya'da ise Meiji Restorasyonu dönemi, modernleşme ve yozlaşma teorilerinin tartışıldığı dönemlerdir. İngiliz işgalindeki Hindistan'da ise ekonomik sistemin işleyişi farklı bir boyut kazanmıştır. Güney Kore ise ihracat odaklı bir ekonomi sistemine sahiptir.

Asya imparatorluklarının ekonomik yapısı, modernleşme ve yozlaşma teorileri arasındaki tartışmaları beraberinde getirmiştir. Bazı araştırmacılar, modernleşmenin ekonomik köleliği sonlandıracağı anlayışını savunurken, bazıları ise modernleşmenin yozlaşmaya yol açtığını savunmaktadır. Bu tartışmaların sonucu, kültürel ve tarihi farklılıklar nedeniyle net bir şekilde belirlenemese de, her bir imparatorluğun ekonomik yapısı farklı bir bakış açısıyla ele alınarak değerlendirilmelidir.

Osmanlı Devleti'nde Ekonomik Yapı

Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik yapısı, genellikle tarım ve ticarete dayanıyordu. Ancak, sömürgeci batı güçlerinin ekonomik müdahaleleri ve imperialist politikaları, Osmanlı İmparatorluğu'nun modernleşme sürecinde geri kalmasına neden oldu.

Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik yapısı, 19. yüzyılda yaygın bir şekilde tarım üzerine kurulmuştu. Aynı zamanda, Osmanlı İmparatorluğu, Doğu Akdeniz bölgesinde önemli bir ticaret merkeziydi. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu'nun modernleşme sürecinde geri kalması, batı güçlerinin sömürgeci politikalarından kaynaklanıyordu. Bu nedenle, Osmanlı İmparatorluğu, imperializm karşıtı politikalar izlemeye başladı.

Osmanlı İmparatorluğu'nun modernleşme sürecinde, batı güçleri, Osmanlı ekonomisine müdahale etmeye başladılar. Bu müdahaleler, Osmanlı İmparatorluğu'nun modernleşme sürecinde yavaşlamasına ve geri kalmasına neden oldu. Batı güçleri, Osmanlı İmparatorluğu'nu kredi sistemi ve bankacılık sistemiyle değiştirmeye çalıştılar. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu, bu değişikliklerin getirdiği riskleri fark etti ve bu konuda tereddüt etti.

Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli bir ekonomik direnişi, imperialist politikalara karşı savaşan siyasi hareketler tarafından gerçekleştirildi. Bu hareketler, ülkenin modernleşme sürecinde daha özerk olmasını ve batıdan gelen talanı engellemeyi amaçladı. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu'nun bu çabaları, yeterli olmayarak, Avrupa'nın sömürgeci faaliyetlerinden zarar gördü.

Çin'deki Tarım Ürünleri Ticareti

Çin, tarihi boyunca tarım sektörünün gelişimiyle ünlüdür. Bunun yanında, tarım ürünleri ticareti de Çin ekonomisi için önemli bir yere sahiptir. Bu kapsamlı ticareti, modernleşme sürecindeki ekonomik yapı ve yozlaşmayla ilgili farklı teorileri beraberinde getirmiştir. Bazı teorisyenler, ticaretteki artışın modernleşmeyi tetiklediğini savunurken, diğerleri yozlaşmanın sebebi olarak görür. İktisat tarihi, bu teorilerin en azından bir kısmının doğru olduğunu göstermiştir.

Birçok tüccar, özellikle pirinç ve ipek ticareti gibi ürünlerde, gümrük vergilerinin yüksek olduğu dönemde bile yıkıcı rekabet ortamının yarattığı maliyet avantajı nedeniyle ticarete devam etmiştir. Bu durum, modernleşmeye öncülük eden ekonomik yapıyı yaratabilir, ancak ticaretteki haksız rekabet gelişmeyi de engelleyebilir. Bu bağlamda, modernleşmenin yol açabileceği ekonomik yapı ve yozlaşma, tarım ürünleri ticaretinin etkileri açısından incelenmelidir.

Son zamanlarda Çin, tarım ticaretindeki potansiyeli ile dikkat çekiyor. Özellikle, pirinç, buğday, mısır, pamuk gibi ürünlerin ihracatında ülkede artış görülüyor. Ayrıca, Çinli üreticiler, ürünlerinin kalitesini artırmak için yatırımlar yaparken, birçok güneydoğu Asya ülkesi ve Afrika ülkeleri gibi dünya çapında yeni pazarlara da açılmaktadırlar.

Çin'deki tarım ürünleri ticareti ile ilgili birçok faktör, modernleşme sürecindeki ekonomik yapı ve yozlaşma teorilerini etkileyebilir. Ticaretin sadece kendi başına bir modernleşme aracı olarak yetersiz olduğu ve politikaların da en az ticaret kadar önemli olduğu görülmektedir. Ancak bu söylem, modernleşmeye karşı olan yozlaşma teorisinin de geçersiz olduğu anlamına gelmez. Bu nedenle, Çin'deki tarım ürünleri ticareti, modernleşme sürecindeki ekonomik yapı ve yozlaşma hakkında incelemelerde elzem bir konudur.

Soylu Sınıfı ve Köylüler Arasındaki Çatışma

Çin'de bulunan soylu sınıfının köylülerle arasındaki çatışma, modernleşme sürecinde yaşanan yozlaşma teorisiyle bağlantılı olarak inceleniyor. 19. yüzyılda, soyluların zenginliği artarken, köylülerin gelirleri düştü ve böylece ekonomik dengesizlik ortaya çıktı. Köylüler, tarım ürünlerinin toprak sahipleri tarafından tekelinde tutulduğundan, ürünlerini pazarlamakta zorlandılar ve yoksullukla boğuşmaya devam ettiler.

Soyluların köylüler üzerindeki baskısı, modernleşme sürecinde daha da arttı. Soylular, modernleşmeyle birlikte ticari faaliyetlerini artırdılar ve köylüleri topraklarından kovarak arazilerini büyüttüler. Bu durum, köylülerin yoksulluğu ve topraksız kalmalarıyla sonuçlandı. Soylular büyük ölçüde farklı coğrafi bölgeleri kontrol ettikleri için, tarım ürünlerinin dengesiz alım ve satışı, tarım ürünlerinin fiyatlarında dengesizliğe yol açtı.

Bu çatışmaların modernleşme sürecindeki yozlaşma teorisiyle ilişkisi de oldukça dikkat çekicidir. Modernleşme, yeni sanayi faaliyetlerine yöneldiği için, toprak sahipliği veya tarım gibi geleneksel işlere yönelik olarak hizmet etmemekteydi. Bu durum, soyluların ülkenin fabrikalarına katılarak daha fazla güç elde etmesine ve köylüleri sistem dışında bırakmasına yol açtı. Dolayısıyla, ekonomik dengesizlikler arttı ve yoksulluk sarmalı altındaki köylüler modernleşmenin yarattığı bir arka planda kalmış oldu.

Sonuç olarak, Çin'deki soylu sınıfı ve köylüler arasındaki çatışmalar modernleşmenin olduğu kadar yozlaşmanın da bir sonucudur. Yozlaşma teorisi, modernleşme sürecindeki ekonomik yapının, soyluların zenginleşmesiyle birlikte köylülerin yoksullaşmasına yol açtığı gerçeğine dayanmaktadır. Bu süreçte, ekonomik dengesizliklerin ve yoksulluğun azaltılması için daha dengeli bir ekonomi politikası geliştirilmesi gerektiği açıktır.

Küçük Çiftçilerin Durumu

Çin'de, küçük çiftçilerin ekonomik durumu her dönemde önemli bir konu olarak ele alınmıştır. Çiftçilerin zorlu yaşam koşulları, sık sık modernleşme sürecindeki yozlaşma teorileriyle bağlantılı olarak tartışılmıştır. Bu çiftçiler, genellikle kendi topraklarında küçük tarım işletmeleriyle uğraşmaktadır. Bu işletmelerde, üretimleri genellikle kendi ailelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli olmaktadır.

19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, modernleşme hareketleri ve batıyla olan ticari ilişkilerin artması, küçük çiftçilerin bu durumdan olumsuz etkilendiği düşünülmektedir. Özellikle, büyük şirketlerin ortaya çıkması ve tarımsal üretimde makineleşmenin yaygınlaşması, küçük çiftçilerin iş yapma ve ekonomik özgürlüklerinin önündeki engelleri artırmıştır.

Ayrıca, küçük çiftçilerin zorlu çalışma koşulları nedeniyle, sık sık borçlanmaları ve topraklarını satmaları gerekmektedir. Bu durumlar sık sık yozlaşma teorileriyle ilişkilendirilir; çünkü çiftçilere bu koşulları dayatanlar genellikle devlet görevlileri veya yerel soylulardır ve bu durum daha büyük bir güç adaletsizliği yaratabilir.

Küçük çiftçilerin durumu genellikle birçok kapsamlı araştırmaya konu olmuştur. Bu araştırmalar, küçük çiftçilerin iş yapma özgürlüğünü korumak için daha fazla koruyucu politikaların gerekli olduğunu ileri sürmektedir. Bu bağlamda, tarım için daha fazla yatırım ve küçük çiftçilerin ticari faaliyetlerini destekleyen programlar hayata geçirilmelidir.

Büyük Zemin Sahiplerinin Rolü

Büyük zemin sahipleri, Çin ekonomisinin temel aktörlerinden biriydi. Toprakları geniş olduğu ve verimli toprakların kontrolü ile zengin olduğu için, bu zemin sahipleri ülkenin ana tarımsal ürünlerini yetiştirdi ve ticaretinde büyük bir rol oynadı.

Modernleşme süreci, büyük zemin sahiplerinin rolünü temel olarak değiştirdi. Yeni teknolojilerin gelmesiyle birlikte daha fazla üretim yapılabildi ve bunun sonucunda zemin sahiplerinin toprak kontrolü azaldı. Ayrıca, modernleşme süreci, zemin sahiplerinin yerine gelirinin bir kısmını ithal ürünlerden elde etmeleri gerektiği anlamına geliyordu - bu da onların güçlerini azalttı.

Ancak, modernleşme sürecinin bu değişimleri, yoksul köylüler için de bir fırsat olmadı. Zemin sahipleri, modern teknoloji ve yeni üretim yöntemlerini kullandıkça, onları emekçileri olarak kullanmaya devam ettiler. Tarım ürünlerinin fiyatları yükseldi, ancak zemin sahipleri de benzer şekilde yararlanarak daha fazla kar elde etti.

Gelir dağılımının adaletsizliği, modernleşme sürecindeki ekonomik gelişim sırasında yaşanan sosyal huzursuzluğun temel nedenlerinden biriydi. Zemin sahipleri, köylü halkın emeklerinin sömürülmesine devam etti, ancak modernleşme süreci aynı zamanda köylülere de yeni fırsatlar sundu. Zemin sahiplerinin kontrolü azaldıkça, yoksul köylüler toprak sahibi oldular ve kendi işletmelerini kurup üretim yapmaya başladılar.

Sonuç olarak, modernleşme süreci, büyük zemin sahiplerinin ekonomik rolünü önemli ölçüde değiştirdi. Ancak, bu değişimler, gelir dağılımındaki adaletsizliğin ortadan kalkmasına yol açmadı ve modernleşme sürecindeki yoksul köylüler hala zemin sahipleri tarafından istismar ediliyordu.

İngiltere ve Hindistan

İngiltere'nin sömürge yönetimi altındaki Hindistan'da uyguladığı ekonomik politikalar, modernleşme sürecindeki politikalar ve işleyiş inceleniyor. 19. yüzyıl boyunca Hindistan'daki ekonomik serbest piyasa yapısı, İngilizler tarafından yerli sanayinin gelişmesini engellemek için çeşitli sınırlamalarla bozuldu. Yerel üreticiler, daha ucuza mal sunan İngiliz malları nedeniyle zor durumda kaldılar.

İngilizlerin Hindistan'da uyguladığı yönetim anlayışı, ekonomik yıkımın yanı sıra her türlü siyasi faaliyeti de bastırmayı amaçlıyordu. İngilizler, Hindistan'ı kendi emperyalist çıkarları için kullanırken, yerel halkın ekonomik refahının önüne geçtiler.

Modernleşme sürecindeki politikaların daha fazla yarar sağlamasına izin vermek için, İngiliz yönetimi, modern sanayi ve demiryolu inşaatı gibi alanlarda yatırımlar yaptı. Ancak, bu politikaların Hindistan'ın üretim yapısına ve iç pazarına etkileri yeterince değerlendirilmedi. Bu nedenle, İngiliz sömürge yönetimi Hindistan'ın ekonomik yapısında köklü bir değişim yaratamadı.

İngiliz yönetimi altındaki Hindistan, modernleşme sürecinde fakirleşen ülkeler arasında yer alıyor. Ancak, modern Hindistan'ın ekonomik gelişiminde İngiliz yönetiminin İngilizce ve modern eğitim sistemlerinin yaratılması gibi unsurları etkili oldu.

Japonya'da Modernleşme

Japonya, modernleşme süreci ile ekonomik açıdan hızlı bir değişim yaşamıştır. Meiji Restorasyonu döneminde ülke, Batı dünyası ile temasları artırmış ve Batı teknolojisini benimsemeye başlamıştır. Bu dönemde, devletin güçlendirilmesi, Batı tarzı yönetim modelinin benimsenmesi ve yabancı uzmanların ülkeye davet edilmesi gibi politikalar uygulanmıştır.

Modernleşme sürecinde Japonya'da ekonomik sistem değişikliği yaşanmıştır. Tarım, ülkenin ekonomisindeki önemini kaybetmeye başlamıştır. Sanayileşme sürecinde daha fazla iş imkanı sağlanmış, bu da göç hareketlerinin artmasına neden olmuştur. Japonya'nın, üretkenliği ve teknolojik gelişimi arttırmak için sanayi sektörüne yatırım yapması ve ihracata yönelmesi de modernleşme sürecindeki önemli politikalardan biridir.

Japonya'nın modernleşme sürecindeki ekonomik politikaları, ülkede birçok yenilik ve gelişim alanının açılmasını sağlamıştır. Bunun yanında ülkede toplumsal değişim ve dönüşüm süreci de yaşanmıştır. Özellikle, aile yapısında değişimler görülmüş, geniş aile yapısı yerine daha çok çekirdek aile yapıları oluşmaya başlamıştır. Bu durum, modernleşme sürecinin bir sonucu olarak görülmektedir.

Modernleşme sürecinde Japonya'nın ekonomik yapısının dönüşmesiyle birlikte ülke, dünya ekonomisinde önemli bir oyuncu haline gelmiştir. Japon ekonomisi, dünya genelinde örnek alınabilecek bir konuma gelmiş ve bu konumu uzun yıllar korumayı başarmıştır. Günümüzde de Japonya, teknolojik gelişim, inovasyon ve üretkenliği konusunda dünya genelinde öne çıkan bir ülke olarak bilinmektedir.

• Modernleşme sürecinde ekonomik sistem değişikliği yaşandı.
• Sanayi sektörüne yapılan yatırımlar ve ihracat odaklı politikalar başarılı oldu.
• Modernleşme süreci, Japonya'da toplumsal değişimlerin yaşanmasına da neden oldu.
• Japonya, modernleşme süreci sonrasında dünya ekonomisinde önemli bir yer edindi ve teknolojik gelişim konusunda öncü oldu.

Meiji Restorasyonu

Japonya'nın modernleşme sürecinin en önemli merhalesi, Meiji Restorasyonu olarak adlandırılır. Meiji Restorasyonu, 1868 yılında gerçekleşmiştir ve Japon imparatorluk ailesi, ülkedeki güçlü samuray sınıfının yerini almıştır. Restorasyon, Japonya'da siyasi, sosyal ve ekonomik değişimlerle sonuçlandı.

Ekonomik olarak, Meiji Restorasyonu, feodal sistemden sermaye ekonomisine geçişi hızlandırmıştır. Yabancı yatırımlarına izin verilmesi, sanayi ve fabrikaların kurulmasına imkan sağladı ve Japonya'nın ihracat kapasitesini artırdı. İmparatorluk hükümeti, modern ekonomik yöntemleri ve teknolojileri benimsemiş, tarım tekniklerini geliştirmiş ve özel sektör girişimlerine teşvik sağlamıştır.

Meiji Restorasyonu'nun getirdiği ekonomik değişimlere rağmen, bazı eleştirmenler, modernleşmenin Japonya'da yozlaşmaya neden olduğunu iddia ederler. Yoksulluk, adaletsizlik ve artan maden ve tarım işçisi sayısı, modernleşmenin gölgesini oluşturuyordu. Ancak, genel olarak, Meiji Restorasyonu, Japonya'nın dünya ekonomisi içerisindeki yerini güçlendirmiş ve uzun vadede ülkenin ekonomik gelişimini sağlamıştır.

Tarım ve Sanayi Politikaları

Japonya'nın modernleşme sürecinde tarım ve sanayi politikaları arasındaki ilişki oldukça önemlidir. Sanayileşme sürecinde üretim sektöründe yoğunlaşan Japonya, tarım sektöründeki gelişime de büyük önem vermiştir. Bu bağlamda, tarım ve sanayi politikaları arasında etkileşim mevcuttur.

Japonya'da tarım sektörü, sanayi sektörü kadar hızlı gelişememiştir. Ancak Japon hükümeti, tarım sektörünün modernleşmesi için çeşitli politikalar uygulamıştır. Üretim teknolojilerinin yenilenmesine yönelik teşvikler, tarım arazilerinin büyütülmesi ve verimliliğinin artırılması için çalışmalar yapılmıştır. Özellikle, 1960'lı yıllardan itibaren uygulanan tarım modernizasyon politikaları, tarım sektörünün önemli bir gelişme göstermesine katkı sağlamıştır.

Sanayi sektöründe ise, özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında başlayan ve hızla büyüyen Japon ekonomisi, sanayi sektörüne büyük önem vermiştir. Sanayi sektörünün gelişmesi için çeşitli teşvikler uygulanmıştır. Japon hükümeti, kendi markalarını oluşturma ve dünya çapında tanınmış olmak için üretimde kalite odaklı bir politika izlemiştir. Bu politika sayesinde, Japon firmaları dünya çapında en başarılı firmalar arasına girmeyi başarmıştır.

Modernleşmenin etkisiyle, Japon ekonomisi hızla büyümüştür. Ancak bu süreçte, tarım sektöründeki büyüme oranı sanayi sektöründeki büyüme oranına göre daha düşük kalmıştır. Bu nedenle, tarım sektörünün geri planda kalmaması için hükümet tarafından çeşitli uyum politikaları uygulanmıştır. Bu politikalar sayesinde, Japon ekonomisi dünya çapında saygın bir konuma gelmiştir.

Güney Kore'deki Ekonomik Gelişim

Güney Kore, ekonomik gelişimini sağlamak adına birçok politika geliştirmiştir. İlk olarak, ülkedeki ihracat oranını arttırmak amacıyla ihracat odaklı ekonomi politikası benimsenmiştir.

Bunun yanı sıra, Güney Kore'nin sanayileşme sürecinde de önemli politikalar uygulanmıştır. Özellikle, çağdaş sanayilerin kurulması ve geliştirilmesi için devlet teşvikleri ve özelleştirmeler yapılmıştır.

Güney Kore'deki ekonomik gelişimin sağlanmasında eğitim ve teknoloji politikalarının da büyük bir önemi vardır. Ülke, bilim ve teknoloji konusunda yaptığı yatırımlarla dünya çapında önemli bir noktaya gelmiştir. Ayrıca, eğitim sisteminin de modernleştirilmesi ve kalitesinin arttırılması, ülkedeki insan kaynağının geliştirilmesinde oldukça etkili olmuştur.

Güney Kore'nin ekonomik gelişimi için uyguladığı politikaların başarısı, ülkenin günümüzde dünyanın en gelişmiş ekonomileri arasında yer almasını sağlamıştır.

Sanayileşme ve İhracat Odaklı Ekonomi

Güney Kore'nin ekonomik büyümesinde sanayileşme ve ihracat odaklı ekonomi politikaları büyük bir rol oynamıştır. 1960'larda, ülke hala tarım toplumu olma özelliği taşıyordu. Ancak, endüstriyel gelişim hedefleri için atılan adımlar, ülkenin ekonomik yapısını tamamen değiştirdi.

Sanayileşme sürecinde, devlet, özel sektör yatırımları için teşvikler verdi. Yabancı yatırım girişimlerini de destekleyen Güney Kore, özellikle ağır sanayi alanında büyük bir gelişme kaydetti. Tüm bu çabalar, ülkeyi dünya ekonomisinde önemli bir oyuncu haline getirdi.

İhracat odaklı ekonomi politikaları da ülkede büyük başarılar elde etmesini sağladı. Güney Kore, dünya ekonomisi için önemli bileşenler üreten teknoloji odaklı bir ekonomik model benimsedi. Aynı zamanda, yabancı yatırım girişimleri de desteklendi ve bu, ülkenin ihracat sektörlerindeki büyümesine katkı sağladı.

Güney Kore aynı zamanda, yüksek kaliteli ürünler üretme konusunda da büyük bir rekabetçilik sağladı. Ülkenin mükemmel endüstriyel kalitesi ve fiyat açısından rekabetçi olan ürünleri, dünya genelinde büyük bir talep gördü.

Bunların yanı sıra, ülkenin sağladığı düşük maliyetli işgücü de ihracat performansını artıran bir faktör oldu. Güney Kore'nin başarısı, özellikle doğru stratejilerin uygulanması ve ekonomideki çeşitliliğin sağlanması gibi faktörlere bağlıdır.

Tablolarına ve grafiklerine dikkat ederek, ihracata dair verilerin sunulduğu bir rapora sahip Güney Kore, ihracatın ülke ekonomisi için ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Bu nedenle, Güney Kore ekonomisi, sanayileşme ve ihracat odaklı ekonomi politikaları sayesinde dünya ekonomisinde önemli bir konuma sahiptir.

Eğitim ve Teknoloji Politikaları

Güney Kore, modernleşme sürecinde eğitim ve teknoloji politikalarına büyük önem vermiştir. Eğitim reformları, Güney Kore'nin ekonomik gücünü ve küresel rekabet gücünü artırmak için stratejik bir araç haline gelmiştir.

Güney Kore'de eğitim sistemi, eğitimin niteliğini artırmak ve öğrencilerin küresel rekabet gücünü artırmak amacıyla sayısız reform geçirmiştir. Bunlar arasında öğretmen eğitimini güçlendirmek, öğretim programlarını güncellemek ve teknolojik araçlar kullanarak öğretimi modernleştirmek yer alır.

Eğitim politikaları kadar teknoloji politikaları da Güney Kore'nin modernleşme sürecindeki başarısının anahtarlarından biri olarak kabul edilebilir. İlk kez 1980'lerin başında aerobik spor salonlarındaki egzersiz makinelerini üretmeye başlayan Güney Kore, hızla teknoloji alanında da yükselişe geçti.

Güney Kore'nin teknoloji politikaları, uluslararası şirketlerle ortaklık yapmak, yerli üretimi desteklemek ve Ar-Ge'ye yatırım yapmak gibi stratejileri içerir. Buna ek olarak, Güney Koreli şirketler, özellikle Samsung ve LG gibi global markalar, teknolojinin inovasyon ve keşif yoluyla sürekli olarak geliştirilmesine öncülük etmektedir.

Bu eğitim ve teknoloji politikaları sayesinde Güney Kore, 20. yüzyılın sonlarından beri bir mucize olarak tanınan hızlı ekonomik büyüme ve kalkınma sağlamıştır. Bugün dünyanın en büyük elektronik ürünlerinin üreticisi konumundadır ve ekonomisi üst düzeyde rekabet gücüne sahiptir.