Rönesans dönemi Avrupa'sının en önemli düşünürleri Erasmus, More ve Montaigne'in hayatlarına ve felsefelerine derinlemesine bir yolculuk yapmaya hazır mısınız? Bu kitap sayesinde, Rönesans aydınlarının dünyasına dair heyecan verici bir keşfe çıkacaksınız. Okumayı sevenler için kaçırılmayacak bir fırsat!

Rönesans dönemi, felsefi, sanatsal, bilimsel ve kültürel açıdan büyük bir yenilenme dönemiydi. Bu dönemde birçok aydın, insanlığın tarihinde önemli bir yere sahip olacak fikirler ortaya koydu. Bu makalede dönemin önemli figürleri olan Erasmus, More ve Montaigne'ın hayatları ve fikirleri hakkında bilgi verilecektir.

Erasmus, Rotterdam'da doğmuş bir din adamıydı. Eğitimine, Hollanda'nın Deventer şehrindeki Kilise Okulu'nda başladı. İleri eğitimini tamamladıktan sonra İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya gibi Avrupa'nın birçok ülkesinde çalıştı ve seyahat etti. Erasmus, Hristiyanlıkta kilise üyelerinin ve dünya liderlerinin kendi çıkarları için yaptıkları doğrulara karşı çıkan bir görüşe sahip bir filozoftu.

Thomas More, İngiltere'de yaşamış bir hümanisttir. Politik eylemleri ve yazdığı eserlerle tercih ettiği bir düzen yaratma amacındaydı. More, aynı zamanda bir yazar ve devlet adamıydı. Politik görüşleri daha çok sosyalizm ve komünizm fikirlerine benzerlik gösteriyordu. More'un ünlü eseri "Ütopya", bir insanoğlunun insanlığı kaybettiği bir dünyada içinde barış ve adaleti de barındıran bir dünya yaratma çabasının anlatıldığı bir kitaptır.

Montaigne, Floransa'da doğan bir filozoftur. Yazdığı denemeleri ve felsefi eserleriyle tanınır. Orijinal bir akademik yaklaşımı vardı ve felsefesinde Epikürcüler, Stoacılar ve Sceptics gibi birçok farklı düşünce akımından etkilenmiştir. Etik bakış açısı, özgürlük ve mutluluk kavramları, Montaigne'ın felsefesinin temel taşıydı.

Erasmus

Erasmus, 1466 yılında Hollanda'da doğmuş bir bilim adamıdır. Babası bir rahipti, ancak kendisi papaz olmak yerine hukuk okumayı tercih etti. Birçok ülkede eğitim gördü ve kendini entelektüel olarak geliştirdi. Eğitim hayatı boyunca özellikle felsefe ve dil bilimleriyle ilgilendi.

Erasmus'un ünlü eserleri arasında "Civilitas Morum Puerilium" ve "The Praise of Folly" bulunur. Bu eserleriyle insanlık tarihinde önemli yer edinmiş, özellikle insanların eğitim ve öğrenim alanındaki duruşlarına yönelik büyük bir etkisi olmuştur. Onun dilbilimsel çalışmaları, çeşitli yapıtların tercümesi ve çevirisiyle de bilinen Erasmus, özellikle Hristiyanlık tarihi ve inançlarına ilişkin görüşleriyle de tanınır.

Erasmus, insanların “din adamları” yerine kendilerinin Tanrı ile iletişim kurabilmesi gerektiğine inanırdı. Ona göre, kişi cemaatine bağlı kalmadan inancını özgürce kendi oturduğu noktadan yaşamalıydı. Bu nedenle kendisini kilise reformu yanlısı görmüş ve dönemin farklı toplumsal kesimleri tarafından eleştirilmiştir.

More

Thomas More, Rönesans'ın önemli düşünürlerinden biridir. Politik görüşleri, ütopyası ve etik anlayışıyla kendinden söz ettiren More, tarihe tam bir insan hakları savunucusu olarak geçmiştir.

More'un politik görüşleri, İngiltere'deki dönemin politik ortamıyla oldukça örtüşmektedir. Katolik Kilisesi'nin İngiltere üzerindeki baskısına karşı çıkan More, Protestan Reformu ve Kilise'nin İngiliz siyasetindeki etkisine karşı gelmiştir. Ünlü eseri "Ütopya", da bu politik görüşlerini yansıtmaktadır.

"Ütopya", hayali bir ütopya dünyasının tarif edildiği bir kitaptır. Bu kitapta insanların eşit olduğu, adaletli bir toplum düzeni önerilmektedir. More, ütopyasında insan hakları, özgürlük ve adalette bir araya gelmiştir. Ayrıca ütopyasında kadınların erkeklerle eşit olduğu, toplumda kıskançlık ve rekabet yokluğu olduğu anlatılmaktadır.

More'un etik anlayışı, İsa'nın öğretileri üzerine kuruludur. More, insanın özgür irade sahibi olduğuna ve Tanrı'ya göre sorumlu olduğuna inanmıştır. Köleliği ve ölüm cezasını da insanlık dışı bulan More, insana değer veren bir etik anlayışa sahipti.

Ütopya

Ütopya, Thomas More'un 1516'da yayımlanan ünlü eseridir. Bu eserde More, ideal bir toplumun nasıl olabileceğini anlatmaktadır. Ütopya, gerçekliği ve hayali harmanlayan bir anlatı tarzına sahiptir. Eserde, "yokluk" ve "fakirlik" gibi kavramlar yoktur ve barış içinde bir arada yaşayan insanlar tasvir edilir. Ütopya'da "Mevki tevzi" yoktur. Yani, herkesin eşit olduğu bir toplum yapısı vardır. Bu toplumda, toplumsal adaletsizlik söz konusu olmayacak şekilde planlanmış bir ekonomik sistem bulunmaktadır.

More, ütopya felsefesini, insanlar arasındaki ekonomik eşitsizliğinin neden olduğu toplumsal sorunlarını çözmek için bir araç olarak kullanıyor. Ütopya, insanların özgürce yaşadığı bir toplum fikrini savunuyor ve bireylerin düşüncelerine saygı duyulmasını öngörüyor. More, ütopyasında eşitliği, özgürlüğü ve insan haklarını vurguluyor. Ayrıca, insanların çalışma saatleri kısıtlanarak, boş zamanlarında sanat, bilim ve diğer konularla ilgilenebilecekleri bir sistem öneriyor.

Bu idealler, günümüzde hala tartışılmaktadır. More'un Ütopyası, insanların ideal bir toplum oluşturmak için neler yapabileceklerini ve insan haklarının önemini vurgulayan bir eserdir. More, ütopyasında insanların yaşamak için ihtiyaç duyduğu her şeyin bulunduğu bir toplum yaratmayı hedeflerken, bizim için de bir örnek teşkil etmektedir.

Politik Görüşleri

Thomas More'un politik görüşleri, İngiliz toplumunu eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirdiği eseri Utopia'da belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. More'un görüşlerine göre, İngiliz toplumu olarak, yolsuzluğa, vahşete ve haksızlığa karşı mücadele eden bir yapıya sahip değiliz. Eserinde yer alan ideal bir toplumda, hükümdarın adaletli ve dürüst olması, yönetimde şeffaflık ve hesap verebilirlik olması gibi unsurlar vurgulanmaktadır.

More ayrıca, dönemin İngiliz monarşik sistemiyle ilgili eleştirilerde bulunmuştur. Onun görüşlerine göre, krallık tanrısal bir hak değildir, hükümdarın gücü ve otoritesi sadece meşruiyetle sağlanabilir. Ancak İngiliz monarşik sistemi, hükümdarın güçsüzleştirilmesine neden olacak şekilde yapılandırılmıştır. More'un, hükümdarın görevlerinin sınırlandırılması ve halkın refahı için çalışması gerektiğine dair düşüncesi, Britanya'daki reform hareketinin temelini oluşturmuştur.

Thomas More'un politik görüşleri, dönemin İngiliz toplumunun sorunlarını tespit etmekte ve değişime yönelik adımlar atılmasını savunmaktadır. Onun idealist bir yapıda oluşturduğu ütopik toplum, İngiliz toplumunda gerçekleştirilemese de, halkın refahı ve adaletli bir yönetim için verdiği mücadele, onu Rönesans'ın önde gelen düşünürleri arasında yer almaya hak kazandırmaktadır.

Etik Anlayışı

More'un etik anlayışı, özellikle de köleci düzen karşısındaki duruşu ve yaklaşımı ile tanınmıştır. More, toplumsal adaleti ve eşitliği savunan bir düşünürdü ve İngiliz toplumunda yaygın olan köleliğe karşı çıkıyordu. Ona göre, her insanın doğuştan itibaren sahip olduğu haklar vardı ve bu haklar onların köleleştirilmesine izin vermezdi.

More, halkın refahı ve mutluluğu için mücadele etti ve bu amaç doğrultusunda birçok hareket ve reform gerçekleştirdi. Bu reformlardan biri de İngiltere'de köleliğin yasaklanması ve kölelerin özgürlüklerinin kazanılmasıydı. More, toplumsal adaleti ve eşitliği savunan ilk düşünürlerden biriydi ve etik anlayışı bu düşüncelere dayanıyordu.

More'un etik anlayışı, insanların kendi hayatlarını, düşüncelerini ve inançlarını özgürce yaşama haklarına da dayanıyordu. Bu anlayış, insanların birbirlerine saygı duymaları gerektiğini vurguluyordu ve her insanın kendisini geliştirmek için çaba göstermesini öneriyordu.

More'un etik anlayışı, onun politik görüşlerine ve ütopyasına da yansımaktadır. Onun için toplumun refahı, üyeleri arasındaki eşitliğin sağlanması ve bireysel özgürlüklerin korunması en önemli konulardı. Bu konulara olan bağlılığı, onu Rönesans aydınları arasında önemli bir konuma getiriyor.

Montaigne

Montaigne, Rönesans dönemi düşünürleri arasında yer alan önemli bir figürdür. En önemli eseri olarak kabul edilen Denemeler, günümüze kadar gelmiş ve birçok kişiye ilham kaynağı olmuştur. Montaigne, denemelerinde yaşadığı dönemin sosyal, politik ve kültürel yapısını analiz etmiş ve kendi felsefi görüşlerini sunmuştur.

Montaigne'un denemeleri, epistemolojik ve etik boyutlarıyla öne çıkmaktadır. Denemelerinde, insan aklının sınırlı olduğunu ve gerçeği tam olarak bilemeyeceğimizi savunmaktadır. Bu açıdan, Montaigne'un felsefesi, skepsis ve agnostisizmle yakından ilişkilidir.

Bununla birlikte, Montaigne'un etik anlayışı da oldukça önemlidir. Özgürlük, insanlık ve mutluluk kavramlarına yönelik çözümlemeler yapmış ve zamanının ahlaki normlarına karşı çıkmıştır. Montaigne, ahlaki otoritenin kaynağının dogma veya gelenek olmayacağını, bireysel tecrübe ve düşünce özgürlüğünden kaynaklanacağını savunmuştur. Bu temel etik anlayışı, Rönesans'ın felsefi görüşleriyle paralellik göstermektedir.

Denemeleri

Montaigne, birçok alanda düşüncelerini denemeler yoluyla ifade etmiştir. Montaigne'un denemelerinde epistemolojik ve etik boyutlar üzerinde durulur. Epistemolojik boyutta, Montaigne, bilginin elde edilmesi, test edilmesi ve sınırları hakkında düşünmüştür. Denemelerinde, gerçeklik ve bireysel deneyim arasındaki ilişkiyi ele alır ve bu ilişkinin ne kadarının bireysel, ne kadarının evrenselleştirilebilir olduğunu tartışır.

Etik boyutta, Montaigne insanın doğası ve etiği hakkında düşünür. Ona göre, insanın doğası, soyut bir şey değil, insanın eylemleriyle belirlenir. Denemelerinde, insanın nasıl yaşaması gerektiğine dair farklı fikirleri tartışır. Özellikle, insanların onurunu savunur ve insanların mutlu olmasının, etik bir yaşam sürdürmelerine bağlı olduğunu belirtir.

Montaigne, denemelerinde kişisel deneyimlerini, düşüncelerini ve felsefi kavramlarını bir araya getirerek, benzersiz bir dil ve üslup oluşturur. Ayrıca, denemelerdeki farklı konular ve bakış açıları sayesinde, zengin bir kaynak ve düşünsel bir hazine olarak kabul edilir.

Felsefesi

Montaigne, Rönesans düşüncesinin önde gelen filozoflarından biridir. Onun düşünceleri, döneminin tümüne büyük etki etmiştir. Montaigne, felsefi görüşlerine, denemelerinde yer vermiştir.

Montaigne, öncelikle, doğaüstü güçlere inanmaz. Onun felsefesi, akıl ve insanın iç dünyasını keşfetmek üzerine kuruludur. Özgürlük, mutluluk ve insanlık gibi konulara dair düşünceleri, onun felsefesinin temelini oluşturur.

Ona göre, özgürlük, insanın kendisini baskılamasından kaynaklanan bir şeydir. İnsanın özgür olabilmesi için kendisini tanıması, iç dünyasını keşfetmesi gerekir. Ayrıca, mutluluğun temelinde yine insanın kendisini bulması, iç dünyasındaki huzuru sağlaması yatar.

Montaigne, insanın yalnız kalabilmesinin önemini de vurgular. Ona göre, yalnız kalmak insanın kendisini tanıması için gerekli bir adımdır. İç dünyasındaki huzuru keşfetmek için, insanın kendisine zaman ayırması gerekir.

Montaigne'un inandığı bir diğer konu ise insanlıktır. Ona göre, her insanın insanlık değerine saygı duyması gerekir. İnsanlık değeri, insanın sahip olduğu hakları ve özgürlükleri ifade eder.

Sonuç olarak, Montaigne'un felsefesi, insanın kendisini keşfetmesi, özgürlüğünü ve insanlık değerlerini koruması, iç dünyasındaki huzuru sağlaması üzerine kuruludur. Bu felsefe, Rönesans düşüncesinin en etkili felsefelerinden biri olarak kabul edilir.

Etik Anlayışı

Montaigne'un etik anlayışı, özgürlük, insanlık ve mutluluk gibi kavramlar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ona göre özgürlük, insanın doğal hakkıdır ve her insanın kendisini özgürce ifade etme hakkı vardır. İnsan haklarının korunması ve bireysel özgürlüğün geliştirilmesi, Montaigne'un etik felsefesinin temelini oluşturmaktadır.

Montaigne, insanın doğal sevgi ve merhamet duygularını geliştirmesi gerektiğini savunur. Bu sayede insanlar arasında daha olumlu bir ilişki kurulabilir ve toplumda daha fazla dayanışma sağlanabilir. Montaigne'a göre insanlık ve merhamet duyguları, toplumun refahı için oldukça önemlidir.

Ayrıca, Montaigne mutluluğun da önemli bir etik endişe olduğunu düşünmektedir. Ona göre mutluluk, kişinin kendisiyle barışık olması ve hayatından keyif alması anlamına gelir. Mutlu bir hayat sürdürmek, Montaigne için insanın en temel hedefidir ve kişinin kendine özgü bir mutluluk anlayışı olmalıdır.

• Montaigne'un etik anlayışının özetlenebileceği üç temel kavram şunlardır:
• Özgürlük
• İnsanlık
• Mutluluk

Montaigne'un etiği, insana odaklanarak, insanın doğal haklarına saygı duymak ve özgürlüklerini korumak, insanlar arasında dayanışma sağlamak ve mutluluğu sürdürmek için bugün hala etkili bir felsefi yaklaşım olarak kabul edilmektedir.