Dinlerin kozmik ve evrensel boyutları, insanın hayatına etki eden kutsal inançları ve evrensel düzeni inceler Bu makalede bu boyutların anlamını keşfedin ve hayatınıza nasıl uygulayabileceğinizi öğrenin

Dinler, insanlık tarihi boyunca varlığını sürdürmüş olan evrensel inanç sistemleridir. Bu inanç sistemleri, kendi içlerinde semboller ve anlamlar barındırarak insanlara rehberlik etmiş ve hayatın anlamını açıklamaya çalışmıştır. Bu makalede, İslam, Hristiyanlık, Budizm, Hinduizm ve Yahudilik gibi çeşitli dinlerin evrensel semboller ve kozmik inançları detaylı bir şekilde incelenecektir.

Bu dinler, kendi inancı ve sembolizmi doğrultusunda farklı açıklamalar getirmektedir. Fakat hepsinin temelinde evreni açıklamak için ortaya konulan kozmik inançlar bulunmaktadır. Ayrıca bu dinlerin sembolik anlamları insanların hayatlarında yardımcı olacak değerler barındırmaktadır. Bu makalede, dinlerin evrensel sembolleri ve kozmik inançları bir arada ele alınacak ve insanlık tarihindeki yerleri hakkında bilgi verilecektir.

İslam Dini

İslam dini, tarihte ve günümüzde geniş bir takipçi kitlesi olan bir dindir. İslam'ın kozmik inancı olan tevhid, Allah'ın bir, eşi benzeri olmayan ve sonsuz güçte bir varlık olduğunu ifade etmektedir. İslam dininde sembolik anlamlar da önemli bir yere sahiptir. Örneğin, hilal sembolü İslam dininde önemli bir semboldür ve Ramazan ayının başlangıcını gösterir.

İslam dininde evrenin oluşumu da sembolik anlatımla açıklanır. Kainatın yaratılışı "yaratılış suresi"nde anlatılmaktadır. Kuran'ın ayetlerine göre Allah önce arş'ı yarattı, sonra da gökyüzünü, yeri ve her ikisi arasında bulunan her şeyi yarattı. Evrenin yaratılışı, İslam inancındaki sembolik anlatımla birleşerek etkileyici bir hikaye oluşturur.

İslam dininde sembolik anlamlar sadece evren ile sınırlı değildir. Kabe, hac sırasında ziyaret edilen önemli bir semboldür. Müslümanlar, her yıl Mekke'ye giderek Kabe'yi tavaf ederler. Ayrıca, çeşitli duaların kabul edildiği Kabe, İslam inancında önemli bir yer tutar.

İslam dininde sembolik anlamlar ve kozmik inançlar, insanların öğrenmeyi ve anlamayı amaçladığı konular arasında yer alır. İnsanların inançlarını daha iyi anlamalarına yardımcı olurken, aynı zamanda onları birleştiren ortak semboller ve inançlar sunar.

Hristiyanlık

Hristiyanlık, dünyadaki en büyük dini topluluklardan biridir. Yaradılış hikayesi, sembolik anlamlar ve evreni açıklama biçimi bu dini benzersiz kılar.

Hristiyanlıkta, Tanrı'nın insanları yarattığına inanılır. Tanrı'nın yarattığı tüm varlıkların amacı, insanın varlığı için tasarlanmıştır. İsa Mesih, Tanrı'nın oğlu olarak kabul edilir ve insanlığın kurtarıcısıdır. İsa'nın insanlığı kurtarma görevi, İsa'nın çarmıha gerilmesi ve yeniden dirilişi ile gerçekleşir.

İsa'nın göğe yükselişi, Hristiyanlıkta sembolik bir öneme sahiptir. İsa'nın göğe yükselişi, inananların öldüklerinde cennete gitme umudunu temsil eder. Hristiyanlıkta, İsa'nın göğe yükselişi ile Kıyamet Günü arasında bir sınav dönemi vardır. Kıyamet Günü, insanların yeniden dirilmesini ve dünyanın sonunu temsil eder.

Bunun yanı sıra, Hristiyanlıkta bir diğer sembolik öneme sahip kavram, Kutsal Üçlü Birliktir. Kutsal Üçlü Birlik, Tanrı'nın kendisini üç ayrı varlıkta ifade etmesi olarak açıklanır. Bu varlıklar; Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'tur. Bu kavram, Hristiyanlıkta Tanrı'nın sonsuz ve ölümsüz gücünü ifade eder.

Tüm bu sembolik anlamlar ve inançlar, Hristiyanlığın evreni açıklama biçimiyle bir araya gelir. Tanrı'nın insanları ve dünyayı yarattığına inanılır. İsa Mesih, insanlar için kurtarıcıdır ve göğe yükselmesi inançta büyük bir öneme sahiptir. Kıyamet Günü'nün dünyanın sonunu temsil ettiğine inanılır. Kutsal Üçlü Birlik ise Tanrı'nın sonsuz gücünün sembolüdür.

İsa'nın Göğe Yükselişi

Hristiyanlıkta İsa'nın göğe yükselişi oldukça önemli bir olaydır. İnanca göre, İsa'nın ölümünden üç gün sonra dirilişi gerçekleşti. Daha sonra, öğrencilerine son kez gözükerek gökyüzüne yükseldi. İsa'nın göğe yükselişi sembolik olarak, insanlığın günahlarından kurtuluşu ve ölümden sonra yaşama geçişin işaretidir. Bu olay, Hristiyanlıkta kurtarıcı İsa'nın yüceliğine işaret eder.

İsa'nın göğe yükselişi, Hristiyanlıkta müthiş bir patlama yaratmıştır. İsa'nın ölümden dirilmesi, göğe yükselişi ve insanlığı kurtarıcı olarak kabulü, Hristiyanlığın temel inançlarından biridir. Bu olay, Hristiyanların hayatında büyük bir manevi anlam taşır ve birçok ritüel ve inanç biçimine de yansımıştır.

Kurtarıcı Olarak İsa

Hristiyanlıkta İsa, insanlığı günahların cezasından kurtarmak için çarmıha gerilerek ölmüştür. İsa'nın bu fedakarlığı, insanların günahlarından arınarak cennete gitmesini sağlar. Bu noktada, İsa insanlığı kurtarıcı olarak kabul edilir. Ancak, bu İsa'nın sembolik bir anlamı da vardır. İsa, insanların içindeki kötülükleri temsil ederken, ölümü ve dirilişi ise, insanların bu kötülüklerden arınarak, yeni bir hayata başlamasını temsil eder.

Aynı zamanda, İsa'nın çarmıha gerilmesi, insanların acı çekmesini, kendileriyle yüzleşmesini ve kendi hatalarını kabul etmesini sağlar. Bu sayede insanlar, İsa'nın öldüğü ve dirildiği gün gibi, kendilerini yeniden doğmuş gibi hissederler. İsa'nın insanları kurtarması, sadece aynı zamanda sembolik anlamlar da taşıdığı için, Hristiyanlıkta büyük bir önem taşımaktadır.

Kutsal Üçlü Birlik

Hristiyanlıkta kutsal üçlü birlik düşüncesi, Tanrı'nın baba, oğul ve kutsal ruh olarak üç ayrı varlıkta olduğu ancak hepsinin de aynı Tanrı olduğu inancına dayanır. Kutsal üçlü birlik, Hristiyanlığın temel inançlarından biridir.

Baba Tanrı, evrendeki her şeyi yaratan, kutsal oğul İsa ise insanlar için öldürülen ve onların günahlarını temizleyen kurtarıcıdır. Kutsal ruh ise kilisenin ve inananların aracılığıyla Tanrı'nın insanlara rehberlik ettiğine inanılır.

Bazı Hristiyan mezhepleri, özellikle de Protestanlık, kutsal üçlü birliği şüpheli bulur ve inançlarından çıkarırlar. Bununla birlikte, Katolikler ve Ortodokslar için, bu kavram temel inançlardan biridir ve Kutsal Üçlü Birlik Tanrı'ya kutsallık kazandıran bir semboldür.

Kıyamet Günü

Hristiyanlık, tarihi boyunca birçok sembol ve inancı benimsemiştir. Kıyamet Günü inancı da bunlardan biridir. Kıyamet Günü, İsa'nın ikinci gelişiyle birlikte dünya üzerinde yaşayan tüm insanların ölümden dirilmesi ve mahşer gününe kadar beklemeleriyle gerçekleşecektir.

Bu inançta sembolik anlam, insanların hayatları boyunca yaptıkları iyiliklerin ya da kötülüklerin belirleyici olacağıdır. Bu yüzden insanlar, hayatlarında iyi işler yaparak kıyamette günahlarının affedilmesini umarlar. Kıyamet Günü, birçok sembol ve korkunç tablolarla tasvir edilir ve sembolik anlamı, insanların sonsuzluğa kadar yaşayacakları cennet veya cehennem gibi yerlere gitme korkusu olarak da yorumlanır.

• Kıyamet Günü, insanların hayatlarındaki iyilik ve kötülüklerin sonucunu gösterir.
• İnsanlar, iyilik yaparak günahların affedilmesi için dualar eder.
• Kıyamet Günü, sembolik olarak insanların sonsuzluğa kadar sürecek cennet veya cehenneme gitme korkusunu işaret eder.

Genel olarak, Kıyamet Günü inancı, insanların kendi hayatlarında yaptıkları iyilik ve kötülüklerin doğrultusunda bekledikleri sonsuzluğa kadar sürecek yerleri belirtir. Simgesel anlamı, insanların davranışlarına dikkat etmeleri gerektiğini vurgular. Bu anlamda Kıyamet Günü inancı sembolik bir uyarıdır ve insanlar için bir yargılama günüdür.

Budizm

Budizm, Doğu Asya'da kökeni olan bir din olup, binlerce yıl boyunca evrensel semboller ve inançlar geliştirmiştir. Bu semboller arasında en bilineni, nirvana olarak adlandırılan doğal bir mükemmelliğe ulaşma hali ile ilgilidir.

Budizm, insanların mutlu bir yaşam sürebilmesi için yeterli maddi zenginliğin yanı sıra manevi bir zenginliğin de gerekli olduğuna inanır. Nirvana ise bu manevi zenginliğin en yüksek seviyesidir. Nirvana'ya ulaşmak için Budizm, insanların her türlü isteklerinde arınmalarını ve tüm düşüncelerini kontrol etmelerini öğütler. Zen düşüncesi de buna benzer bir arınma yoludur.

Budizm'in sembolik anlamları arasında, güçlü ve erdemli bir hayat sürmek için ingilizce "mindfulness" olarak adlandırılan farkındalığın önemine inanmak yer alır. Ayrıca, meditasyon yapmak, Budist öğretilerini izlemek ve insanların dünyada var olan acıları anlamaları gerektiğini öğütler. Bu öğretiler, insanların nirvana'ya ulaşmalarına yardımcı olmayı amaçlar.

Budizm'de önemli bir sembol de Buda'nın el pozisyonudur. Bu pozisyonda elin gösterdiği yogunun anlamı, insanların doğru bir zihin tutumuna sahip olması gerektiği fikridir. Eğer bir insan, doğru bir zihin tutumuna sahip olabilirse, kendisiyle barışık bir şekilde yaşayabilir ve mutlu bir hayat sürebilir.

Özetlemek gerekirse, Budizm, özellikle doğru zihin tutumuna sahip olmanın önemine vurgu yapar. Nirvana'ya ulaşmak için özenli ve bilinçli bir şekilde yaşayan insanların, tüm acı ve zorlukların üstesinden gelmeleri hedeflenir. Bu felsefe, insanların yaşamlarını maddi zenginliklerle sınırlamayıp, aynı zamanda manevi zenginliklere de değer vererek mutlu bir hayat sürmelerini sağlamayı amaçlar.

Karma ve Reenkarnasyon

Karma ve reenkarnasyon, Budizm'in en önemli kavramlarından biridir. Karma, kişinin davranışlarının sebebi ile yaşadığı dünya ve sonrasındaki hayatındaki deneyimleri şekillendiren bir yasadır. Bir başka deyişle, iyi davranışlar iyi bir karmaya yol açar ve kötü davranışlar kötü bir karmaya yol açar. Reenkarnasyon ise, bir kişinin bir dünya hayatından sonra başka bir varlıkta yeniden doğduğuna inanılmasıdır. Bu yeniden doğuşun sebebi ise, kişinin var olan karmasıdır. Yani iyi karmaya sahip bir kişi, daha iyi bir varlıkta yeniden doğar.

Budizm'de karma ve reenkarnasyon kavramları, evrensel sembollerden biridir ve insanların dünya ve sonrasındaki hayatını açıklar. Bu kavramlar, kişinin hayatta karşılaştığı sorunların nedenlerini ve sonuçlarını anlamasına yardımcı olur. Karma ve reenkarnasyon kavramları, insanların başka varlıklarla ve evrenle olan bağlantısını gösterir.

Karma ve reenkarnasyonun sembolik anlamları, insanların davranışlarının kendileri üzerindeki etkisini anlamalarına yardımcı olur. Bu sembolik anlamlar, insanların hayatındaki olumsuzlukların sebeplerini ve bu olumsuzluklardan kurtulmanın yolu hakkında bilgi verir. Karma ve reenkarnasyon, insanların sorumluluğunu anlamalarına yardımcı olan sembollerdir.

• Budizm'de karma ve reenkarnasyon kavramları, evrensel sembollerden biridir ve insanların hayatlarını anlamalarına yardımcı olur.
• Karma, kişinin davranışlarının sebebi ile yaşadığı dünya ve sonrasındaki hayatındaki deneyimleri şekillendiren bir yasalardır.
• Reenkarnasyon ise, bir kişinin bir dünya hayatından sonra başka bir varlıkta yeniden doğduğuna inanılmasıdır.
• Karma ve reenkarnasyonun sembolik anlamları, insanların davranışlarının kendileri üzerindeki etkisini anlamalarına yardımcı olur.
• Budizm'de karma ve reenkarnasyon, insanların sorumluluğunu anlamalarına yardımcı olan sembollerdir.

Budha'nın Aydınlanması

Budizm, evren için anlam arayanların bir yolu olarak düşünülebilir. Budizm'de aydınlanma, Nirvana'ya ulaşmanın yollarından biridir. Budha'nın aydınlanması, Budizm'in en önemli olaylarından biridir ve Budha'nın bu yaşamda Nirvana'yı bulmaya nasıl karar verdiği anlatılır.

Budha'nın aydınlanması dört aşamada gerçekleştiği kabul edilir. İlk aşama, yaşamın acı olduğunu fark etmeyi içerir. İkinci aşama, doğru bilgiden yoksunluğu, ümitsizliği ve karanlık düşünceyi kapsar. Üçüncü aşama, doğru bilgiye sahip olmak ve nihai gerçeği anlamak için çalışmakla ilgilidir. Son aşama, Nirvana'nın anlaşılması ve bu nedenle bu yaşamın bitmesine izin vermeyi kabul etmekle ilgilidir.

Budha'nın aydınlanması, Budizm'deki sembolik anlamlarla doludur. Bu sembolik anlamlar, İlahi aydınlanmanın kişisel açığa çıkışını anlatır ve bu keşif sonsuz mutluluğa yol açar. Budha'nın aydınlanması, Budizm'in evrensel sembollerinden biridir ve insanları mutluluk, huzur ve aydınlanma yolları üzerinde düşünmeye teşvik eder.

Sonuç olarak, Budha'nın aydınlanması, Budizm'in en önemli sembollerinden biridir ve Budha'nın yolunu takip etmek Budistler için büyük bir önem taşır. Budizm'in temel inancı olan yaşamın acı olduğudur ve Budha'nın aydınlanması, Nirvana'nın bu acıyı ve ıstırabı ortadan kaldırmak için bir çıkış yolu olduğunu gösterir. Budha'nın öğretileri, insanların acıdan kurtulmalarına ve mutluluğu bulmalarına yardımcı olmak için tasarlanmıştır.

Hinduizm

Hinduizm, Hindu toplumlarının inandığı en eski ve evrensel dinlerden biridir. Bu dine göre evren, üç tanrı Brahma, Vishnu ve Shiva tarafından yönetilir. Brahma, evrenin yaratıcısı ve büyüleyicisidir. Vishnu, evrenin koruyucusu ve insanlığı kurtaran koruyucu bir tanrıdır. Shiva, evrenin yok edicisi ve yeniden yaratıcısıdır.

Bu üç tanrının sembolik anlamları, insanların dünya üzerindeki varlığına da yansır. Brahma, doğayı ve evreni yaratırken, insanların yaratıcılık, sanat ve hayal gücünü temsil eder. Vishnu, insanların dünya üzerinde barışı ve dengeyi korumalarına yardımcı olur. Shiva ise insanları yok edici güçlere karşı korur ve yeniden yaratır.

• Brahma: Yaratıcı güç, hayal gücü, zeka.
• Vishnu: Koruyucu, denge, sadakat.
• Shiva: Yok edici güç, yeniden yaratma, değişim.

Bunun yanı sıra, Hinduizm'in sembolik anlamları olan atman ve brahman da önemlidir. Atman, insanın ruhunun kendini ifade ettiği kişilik ve benliği ifade ederken, brahman ise bütün varlıkların kaynağıdır ve her şeyin aynı kaynaktan geldiğini gösterir. Hinduizm'de, atman'ın brahman'ın bir parçası olduğu ve hayatta kalmak için bireylerin karmalarını doğru yönde ilerletmeleri gerektiği öğretilir. Bu öğretiye göre, samsara adı verilen döngüsel varoluşlardan kurtulmanın tek yolu moksha'ya ulaşmaktır.

Hinduizm'in sembolik anlamları, insanların hayatına değer katmanın yanı sıra, evreni de bir bütün olarak açıklamakta ve yönetmektedir.

Hinduizm'de Atman ve Brahman

Hinduizm, dünya dinlerinin en eski ve en köklü olanlarından biridir. Bu dinde iki temel inanç vardır, bunlardan biri Atman diğeri Brahman'dır. Atman, insanın özü olarak kabul edilir ve insanın bedeninden bağımsız olarak var olur. Brahman ise evrenin özü olarak kabul edilir ve bu evrende bulunan her şey Brahman'ın bir parçasıdır.

Atman ve Brahman kavramları Hinduizm'de birbiriyle iç içe geçmiş durumdadır. Atman, Brahman'dan ayrı olmasına rağmen, aynı zamanda onun varlığının da bir parçasıdır. Bu nedenle, Atman ve Brahman arasındaki ayrım aslında daha çok semboliktir. Atman, Brahman'ın parçası olduğundan insanlar arasındaki ayrımın da aslında bir illüzyondan ibaret olduğu düşünülür.

Hinduizm'in temel inanışlarından biri olan moksha, insanların özgürleşmesine yardımcı olur. Moksha, insanın Atman'ın Brahman ile birleşmesi anlamına gelir. Bu durumda insan, özgürleşir ve sonsuz bir varoluş olan Brahman'ın bir parçası haline gelir. Bu inanç, Hinduizm'in temel öğretilerinden biridir ve insanlara kalıcı barış ve mutluluk vaat eder.

Sonuç olarak, Hinduizm'in evrensel sembolleri olan Atman ve Brahman, bu dinin temel inançlarından biridir. Atman, insanın özü olarak kabul edilirken, Brahman ise evrenin özüdür. Atman ve Brahman arasındaki ayrım semboliktir ve insanların özgürleşmesi anlamına gelen moksha için önemlidir. Bu nedenle, Hinduizm'in öğretileri insanlara sonsuz bir varoluş ve mutluluk vaat eder.

Samsara ve Moksha

Hinduizm'de önemli kavramlardan biri olan Samsara, reenkarnasyon ve sürekli döngüsel bir varoluşu ifade eder. Bu kavram, insanın bedeninin ölümünden sonra ruhunun yeni bir bedene geçerek döngünün tekrarlanması anlamına gelir. Bu döngünün amacı, insanın nihai hedefi olan Moksha'ya ulaşmak için gerekli öğretileri öğrenmesidir.

Moksha, Hinduizm'deki kurtuluşun anlamını ifade eder. Bir insanın ruhunun bedenden ayrılması ve Brahman ile birleşmesi, yani sonsuzluğa yükselmesi olarak tanımlanır. Bu durumda, kişi artık Samsara döngüsünden kurtulmuş olur. Moksha'ya ulaşmak için, kişinin dünya zevklerine, arzularına ve egolarına karşı çıkmayı öğrenmesi gereklidir. Böylece, ruh arındırılır ve nihai hedef olan Moksha'ya ulaşılır.

Hinduizm'de Samsara ve Moksha kavramları, insanın hayatındaki deneyimlerini, varoluşunun kozmik planlarına bağlar. Bu kavramlar insanların, hayatlarının amacını ve nihai hedeflerini anlamalarına yardımcı olur ve ruhsal bir evrimin gerçekleşmesine katkıda bulunur.

Yahudilik

Yahudilik, Musevilik'in ana dini olarak bilinmektedir. Yahudiliğin sembolik anlamları olan melekler ve şeytan, Yahudi inancının önemli bir parçasıdır. Melekler, Tanrı tarafından yaratılan ve görevlendirilen varlıklardır. Yahudi inancına göre, melekler insanlara yardım etmek, korumak ve Tanrı'nın sözlerini iletmek için görevlidirler.

Yahudilikteki en önemli melekler arasında Mikail, Cibril ve İsrafil yer almaktadır. Mikail, Tanrı'nın adaleti ve halka adaletli davranışı temsil ederken, Cibril, Tanrı'nın sözlerini insanlara iletmekle görevlidir. İsrafil ise, Kıyamet Günü'nün meşhur üfleyicisidir.

Aynı zamanda, şeytan da Yahudilikte önemli bir sembolik anlam taşımaktadır. Şeytan, insan ruhlarının kötülüğüne neden olan bir varlık olarak kabul edilir. Yahudi inancına göre, kişi kötü bir şey yaptığında, şeytan onu etkilemiştir.

Yahudilikte sembolik anlamları olan melekler ve şeytan, inananlar için önemli bir rol oynar. İnananlar, meleklerin yardımı ve gözetimi altında yaşadıklarını düşünürlerken, kötü şeylerin kaynağı olarak da şeytanı kabul ederler.

Musevilikte Büyük Tufan

Musevilikte Büyük Tufan, dinin kozmik boyutu için çok önemli bir olaydır. Bu evrensel sembol, insanlık tarihi boyunca dünyanın bir afetle yıkılması ve yeniden doğuşu şeklinde birçok uygarlıkta yer almaktadır. Musevilikte ise maruz kalınan bu büyük tufan, tüm insanlık için bir uyarıydı.

Tanrı, dünyanın kötülüğünden dolayı insanları ve tüm canlıları yok etmek istemiş, ancak tek doğru kişi olan Nuh ve ailesi kurtulmuştur. Musevilikte büyük tufan, kötülüğe karşı durmanın bedeli olan yok oluşu ve yeniden dirilişi sembolize etmektedir. Tufan sonrası Nuh ve ailesi, yeniden doğuşun simgesi olarak yeni bir hayat kurmuştur.

Büyük tufan, tarihin farklı uygarlıklarında da çeşitli şekillerde yer aldı. Örneğin; Mezopotamya’daki Sümerler ve Akadlar, büyük tufan temalarını içeren mitolojileri vardı. Aynı zamanda Mısır mitolojisinde de tufan öyküleri yer almaktadır.

Büyük tufan, insanın doğanın güçleri karşısındaki değersizliği ile tanrıların güçlülüğü arasındaki çatışmayı da sembolize etmektedir. Bu tarihi olay, Tanrı’nın bir kez daha insanlara merhamet etmesine izin verdiği bir anda, insanların kötülüğüne şahit olmuştur.

Kabbala ve Yahudiliğin Gizli Öğretileri

Yahudilikte Kabbala, Tanrı'nın evreni oluşturma şekli ve insanın yaratılış amacını anlamak için kullanılan gizli bir öğreti olarak bilinir. Yahudi mistizminin bir parçasıdır ve öğretisinde evrenin yaratılışı, insanın görevi, Tanrı'nın doğası ve dünya üzerindeki olayları açıklamaktadır.

Kabbala öğretisi, Tevrat'ta ve Talmud'da bahsedilen simgelerin yorumlanması yoluyla oluşur. Bu simgeler, hepsi birer sembol olarak kabul edilir ve gizli anlamları Kabbalistik öğretide açıklanır. Öğreti aynı zamanda Yahudi dualizmi olan iyi ve kötü arasındaki mücadeleyi ele alır.

Kabbala'nın ana prensipleri arasında Ein Sof (sınırsızlık) ve Sephirot (evrensel ilkeler) bulunur. Ein Sof, tüm varoluşun kaynağı olarak kabul edilir ve Sephirot, Kabbala'da evreni ve insanın yaratılışını açıklamak için kullanılan bir dizi semboldür.

Kabbala öğretisi, Yahudiliğin bazı dini liderleri tarafından eleştirilmektedir. Bazılarına göre, bu öğreti Yahudiliğin temel ilkelerinden uzaktır ve Tanrı'nın gerçek doğasını ve evrenin yaratılışını yanlış bir şekilde açıklar. Ancak, Kabbala'nın takipçileri, öğretinin Yahudi geleneklerine ve dinine uygun olduğunu ve insanların Tanrı'nın gerçek doğasını anlamasına yardımcı olduğunu savunmaktadır.