Kullanılan malzemenin mükemmelliği kadar, tasarımın da önemli olduğunu birçok yerde görebiliriz Mimari sanat, çağımızın en etkileyici, şık ve çarpıcı tasarımlarını barındırıyor Hayal dünyasındaki tasarımları gerçeğe dönüştüren mimari sanat, modern ve estetik yapısıyla hayranlık uyandırıyor Biz de bu alanda dünya çapında başarılı tasarımcıların eserlerini inceleyerek, okurlarımızın ilgisine sunuyoruz!

Mimari dünyası, birçok farklı tasarım ve yapı ile insanların hayatına dokunuyor. Sadece bir işlevsel yapı olmanın ötesinde, mimari sanatın bir parçası olarak ele alındığında, etkileyici eserler ortaya çıkıyor. Mimarinin sanat olarak ele alınması, tasarımın gücünü ve insanları nasıl etkilediğini gösteriyor.

Farklı mimari tasarımların insanlar üzerinde yarattığı etki, hepimizi şaşırtıyor. Örneğin, bu tasarımların bazıları insanların hayatında kalıcı bir iz bırakıyor. Bazıları unutulmaz anıların yaşandığı, özel bir anıt olarak hafızalara kazınıyor. Diğerleri ise insanları kendilerine hayran bırakan yapılar olarak görülüyor.

Mimari dünyasına ilham veren kaynaklar da oldukça farklı. Örneğin, doğal malzemelerin kullanımı, farklı kültürel yapıların etkisi veya sıfır atık yaklaşımı gibi konular, tasarımcıların ilham alabileceği alanlar arasında yer alıyor. Bu sayede tasarımcılar, farklı tasarımlar için yaratıcılıklarını kullanarak insanların hayatını renklendiriyor.

Mimarlıkta Sanatın Rolü

Mimari tasarımların estetik değeri ve insanların hislerine hitap eden unsurlarının, mimarlığı sanat kategorisine dahil etmekte kullanılan ana unsurlardan biridir. Mimarlık, temel olarak birçok farklı unsuru içinde barındıran bir sanattır ve bu unsurlar, tarihsel, kültürel, sosyal ve mimari olarak isimlendirilebilir. Bu unsurların bir araya gelmesiyle, mimarlıkta estetik anlayış oluşur ve bu oluşum, yapı tasarımlarında kullanılır.

Binlerce yıl önce insanlar, yapıların sadece gösterişli değil, aynı zamanda fonksiyonel olması gerektiğini fark etti. Zamanla, mimari tasarımların daha fazla gün yüzüne çıkmasıyla birlikte, binaların tasarımı bir sanat olarak görülmeye başlandı. Mimari, çoğu zaman estetik ve işlevselliği birleştirdiği, estetik bir bütünlük yarattığı ve estetik zevklerin karşılanmasında büyük bir rol oynadığı için sanat olarak şekillenir.

Mimaride sanatın görevi, tasarımları da estetik bakış açısıyla ele alarak, hem işlevselliği hem de estetiği bir arada sunmaktır. Architectural Review, tasarımcıların “binaların estetik bir açıdan değerlendirilmesi, yapının tamamında ve detaylarında gösterilen özenin ve hassasiyetin bir göstergesi” olduğunu belirtiyor. Bu nedenle, mimarlıkla ilgilenenler, tasarımları detaylı bir şekilde incelemekte ve mimari tasarımların estetik bir yüzü olarak değerlendirmektedirler.

• Bir yapıda; kullanılan malzemenin kalitesi, dekorasyonunda kullanılan unsurların uyumu, binaların harika bir şekilde aydınlatılması gibi faktörler, mimarlığın sanat kategorisine girmesinde etkili unsurlardandır.
• Dünyaca ünlü Frank Lloyd Wright, mimarlık ve sanat arasındaki ilişkiyi “Mimarlık, müzik haline getirilmiş taştan bir şiirdir” sözleriyle ifade etmiştir.
• Estetik değerler, mimari yapıların toplumsal kültürün bir göstergesi olarak kabul edilebilir ve insanlar arasındaki kültürel geçişleri yansıtan bir çerçeve olarak görülebilir.
• Bu nedenle sanat, mimarlık ve estetik kavramları, birbirleriyle sıkı bir şekilde ilişkilidir ve mimarinin sanat olarak algılanmasına öncülük eder.

Sosyal Etkisi Yüksek Mimari Örnekleri

Mimarlık, sadece estetik ve işlevsel özellikleri bir araya getirerek tasarlanan yapılar değildir. Aynı zamanda, insanları çeşitli amaçlarla etkilemek için tasarlanan yapılar da bulunmaktadır. Sosyal amaçlarla tasarlanan mimari yapılar, toplumlarda farklı etkiler yaratabilir ve toplumu değiştirmek için tasarlanmıştır.

Bu tür mimari yapılar, eğitime, kültürel faaliyetlere veya sağlık hizmetlerine erişimi artırmak için geniş bir yelpazede kullanılabilir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, bu amaçlarla tasarlanan mimari yapılar ciddi bir ihtiyacı karşılayabilir.

Bunların en güzel örneklerinden biri, Bangladesh'deki BRAC Üniversitesine ait BRAC Manthan Kampüsüdür. Bu kampüs, geniş arazisi üzerine oturtulmuş ve öğrencilerin yanı sıra yerel halka da hizmet vermektedir. Sadece eğitim alanında değil, sağlık hizmetlerinde de bölge halkına yardımcı olmaktadır.

Bir başka örnek ise Meksika'nın meşhur mimarlarından Tatiana Bilbao tarafından tasarlanan ve inşa edilen, Los Terrenos Eco-Köyü'dür. Bu proje, çevre dostu malzemelerin kullanımı ile yerel halkın ihtiyaçlarına göre tasarlanmıştır. Bu köy, yerel halkın barınma ihtiyaçlarını karşılamakla kalmaz, aynı zamanda doğal kaynakları korumaya da yardımcı olmaktadır.

Sosyal amaçlarla yapılan binaların başka bir örneği, Detroit şehrindeki Cass Community Center'dır. Bu merkez, 10 bin metrekare alanı üzerinde yer alır ve yoksullara barınma, yemek ve eğitim hizmetleri sunar.

Sosyal amaçlarla yapılan mimari yapılar, insanlara fayda sağlayan ve topluma önemli bir katkıda bulunan yapılar olarak değerlendirilebilir. Bu yapılar, farklı toplumlarda genellikle aynı amaca hizmet ederler ve toplum yaşamının bir parçasıdırlar.

Kültür Merkezleri ve Müzeler

Kültür merkezleri ve müzeler, bir toplumun kültürel mirasını korumak, tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmak için tasarlanan yapılar olarak önemli bir rol oynamaktadır. Mimari tasarımlarıyla da dikkat çeken bu yapılar, ziyaretçilere etkileyici bir deneyim yaşatır.

Bu yapıların mimari özellikleri, kültürel mirasın korunması ve gelecek nesillere aktarılması amacına uygun olarak tasarlanmaktadır. Özellikle müzeler, koleksiyonların sergilenmesi, bilgi ve kültürün paylaşımı için tasarlanan binalardır. Müze tasarımlarında, sergilerin konusuna uygun olarak farklı renkler, malzemeler ve ışıklandırmalar kullanılmaktadır.

Kültür merkezleri ise birçok farklı etkinliğe ev sahipliği yapacak şekilde tasarlanmaktadır. Konserler, tiyatro oyunları, sergiler ve seminerler gibi etkinliklere uygun olan bu yapılar, geniş ve esnek alanlara sahiptir. Bu yapıların tasarımlarında, özellikle akustik özellikler ve ısı yalıtımı gibi özelliklerin önemi de dikkate alınmaktadır.

Kültür merkezleri ve müzeler, sadece kültürel mirasın korunması ve aktarılması için değil, aynı zamanda sosyal bir fonksiyon da üstlenmektedir. Bu yapılar, ziyaretçilere etkileyici bir deneyim sunmakta ve toplum içinde önemli bir buluşma noktası haline gelmektedir. Özellikle kültür merkezleri, çevresindeki bölgenin sosyal ve ekonomik gelişimine de katkı sağlamaktadır.

Bugün dünya çapında birçok ünlü müze ve kültür merkezi bulunmaktadır. Bu yapılar, mimari tasarımları ve ziyaretçilere sundukları deneyimleriyle turizm açısından da önemli bir potansiyele sahiptirler. İşte bu nedenle, kültür merkezleri ve müzeler, hem kültürel mirasımızı korumak hem de turizme katkıda bulunmak açısından önemli bir yere sahiptirler.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Süleymaniye Kampusu

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Süleymaniye Kampusu, Türk mimarisinin en önemli ve en özgün örneklerinden biridir. Osmanlı döneminin önemli mimarlarından Sinan'ın 16. yüzyılda yapılmış Süleymaniye Camii'nin yanında yer alan kampüs, tarih ve sanat severler için cennettir.

Kampüs, kusursuz bir harmoniye sahiptir. Merkezi avlu, 18. yüzyılda eklenen Bibliotheca adlı kütüphaneyi çevrelemektedir. Yaklaşık olarak 20 yıl önce restore edilen kampüs, toprağın renkleriyle mükemmel uyum sağlayan kerpiç duvarlarıyla dikkat çekmektedir. Geçmişi yansıtan pencereler, ahşap detaylar ve bölgenin tarihi mimari anlayışını yansıtan çatılar, kampüsü daha da özgün kılmaktadır.

Kampüs, sadece mimari açıdan değil, aynı zamanda Türkiye'nin yetiştirdiği birçok sanatçının ve düşünürün yetişmesiyle de önemli bir yere sahiptir. Kampüs, tarihi ve kültürel mirası modern bir sanat eğitimiyle buluşturan önemli bir yer olmaya devam etmektedir.

SALT Galata, İstanbul’un tarihi ve önemli yapılarından biri olan Bankalar Caddesi’nde bulunan Osmanlı Bankası Genel Merkezi binasının restore edilerek modern bir kültür merkezine dönüştürülmesi örneğidir. Mimarlık dünyasında büyük bir yer edinen projenin tasarımı Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından yapılmıştır.

Restorasyonda, binanın tarihi özellikleri korunarak modern bir anlayışla yeniden dizayn edilmiştir. Binanın dış cephesindeki tarihi detaylar restore edilerek orijinal görünümüne kavuşturulmuş, iç mekanlarda ise modern sanat eserleri sergilenmek üzere uygun alanlar yaratılmıştır.

SALT Galata, mimarlık dünyasında ödüller kazanmış, kendi alanında örnek gösterilen başarılı bir projedir. Projenin başarılı özellikleri arasında, tarihi bir yapıyı modern bir kültür merkezine dönüştürmekteki başarısı ve mimari tasarımında yaratıcı kullanımı sayılabilir.

Projede ayrıca, sürdürülebilirlik odaklı olarak enerji tasarrufu sağlayan çözümler kullanılmıştır. Eski bir binanın modern bir işlev için dönüştürülmesi, mimari dünyada sıklıkla rastlanan bir durum olmakla birlikte, SALT Galata’nın mimarlık dünyasında özel bir yeri vardır. Bu projede mimari tasarımın, tarihi bir yapının korunması ve modern bir işlev kazandırılması ile birleştirilerek başarılı bir şekilde gerçekleştirildiği görülmektedir.

Özgün konut ve iş yerleri, mimarların hayal gücünün sınırlarını zorladığı ve ortaya çıkan eserlerle adeta sanat eserine dönüşen binalardır. Bu yapılar, kendine özgü mimari stilleri ve çizgileriyle dikkat çeken ve insanları üzerinde derin etkiler bırakan özellikleri barındırmaktadır.

Bu sıradışı yapıların en dikkat çeken özellikleri arasında farklı ve orijinal malzemelerin kullanımı yer alır. Örneğin, eski bir çiftlik evinin restore edilerek ultra-modern bir yaşam alanına dönüştürülmesi, ya da endüstriyel bir depodan ofis ve konut alanı yaratılması gibi orijinal fikirler, bu yapıların mimari özelliklerini ön plana çıkaran unsurlardır.

Bunun yanında, özgün konut ve iş yerleri, yapıldıkları mekanlara yeni bir soluk getirirler. Örneğin, birkaç yüzyıl öncesine ait bir yapıyı restore ederek modern bir tasarım ile harmanlamak, o bölgede yaşayanların geleneklerine saygı göstererek tarihi koruma altına almak ve aynı zamanda geleceğe taşımak anlamına gelir.

Özgün konut ve iş yerleri ayrıca, mimarların insanların hayatına dokunabilmelerine olanak sağlayan binalardır. Bu yapılar, insanların yaşam kalitesini artıran çalışma alanları, konforlu evler veya güzel tasarımlar ile dolu mağazalar gibi hayatın önemli alanlarını kapsayan yapılardır.

Sonuç olarak, özgün konut ve iş yerleri, sıra dışı mimari tasarımlarının ürünüdür. Kendine has mimari çizgileri, orijinal fikirleri ve insanlarda derin etkiler yaratan özellikleriyle, mimarlık dünyasında önemli bir yere sahiptirler.

Mimari tasarımların sınırlarını zorlayan, geleneksel mimari anlayışından farklı yollarla ilerleyen tasarımlar günümüzde oldukça popüler. Bu tasarımlar, mimari anlayışı ve estetik algıda çarpıcı bir değişim yaratırken, yapıların işlevinde de farklılık yaratabiliyor.

Özellikle son yıllarda ortaya çıkan organik mimari, organik formların kullanıldığı tasarımlar ile dikkat çeker. Organik formlar, doğanın sunduğu serbest formların kullanıldığı, düşük çevresel etkilere sahip, sürdürülebilir tasarımlarda sıkça karşılaşılan bir özellik. Guggenheim Müzesi'nin ünlü tasarımcısı Frank Gehry'nin tasarımları da organik mimarinin öne çıkan örnekleri arasında yer alıyor.

Bunun yanı sıra, teknolojinin gelişmesiyle birlikte daha önce mümkün olmayan tasarımlar hayata geçirilebiliyor. Örneğin, Japonya'da bulunan Teshima Sanat Müzesi, mimari tasarımda teknolojinin kullanımı ile tasarlanan örnekler arasında yer alıyor. Yapının içindeki görsel efektler, ziyaretçilere etkileyici bir deneyim sunarken, tasarımındaki minimalist yapı ve doğal çevre ile bütünleşerek çarpıcı bir görünüm sunuyor.

• Bir diğer dikkat çekici tasarım yaklaşımı ise mimarinin materyal kullanımı üzerine odaklanan yaklaşımlardır. Bu tarz tasarımlarda malzemelerin farklı şekillerde kullanımı ile dikkat çeken yapılar tasarlanıyor. Örnek olarak, Hollanda'da bulunan bir yaşam merkezi olan Silodam, mimarlıkta endüstriyel yapılara farklı bir yaklaşım sunuyor.
• Son olarak, tasarımda sürdürülebilirlik yaklaşımı da giderek daha fazla önem kazanıyor. Bu yaklaşımda, çevresel etkilere karşı duyarlılık gösteren, atık üretimini minimuma indiren yapılar tasarlanarak, doğa dostu bir mimari anlayışı benimseniyor. Örnek olarak, İstanbul'da yer alan Yeşil Bina adlı yapının, sıfır atık yaklaşımının kullanıldığı sürdürülebilir bir mimariye sahip olduğu görülebilir.

Zaha Hadid, modern mimarinin en önde gelen isimleri arasında yer almaktadır. Kendine has tasarım tarzı ve cesur yaklaşımları ile birçok ödül kazanmıştır. Zaha Hadid'in mimari tasarımlarının en belirgin özelliği, organik ve akıcı hatlarıdır.

Zaha Hadid'in binaları, mimari tasarımda çığır açıcı olarak kabul edilmektedir. Her projesinde kendine özgü bir vizyon ortaya koyan Zaha Hadid, yapıların mekanı içine çekerek etkileyici sanatsal deneyimler oluşturur. Mimari tasarımda yapılan yeniliklere öncülük eden Zaha Hadid, klasik mimariden uzaklaşarak, mimariyi yeniden şekillendirerek, yepyeni bir estetik anlayış ortaya koymuştur.

Zaha Hadid’in tasarımları, dünya genelindeki büyük yapıları, galerileri, müzeleri ve spor tesislerini kapsamaktadır. Hayatında yaptığı tasarımların her biri, özgün sanat eserleri olarak kabul edilir. Zaha Hadid’in mimari tarzı, başka hiç kimseye benzememektedir.

Ayrıca, Zaha Hadid'in çalışmaları, dünya çapında büyük bir etki yaratmıştır. Yapılarının organik ve akıcı hatları, sıradışı mimarisi insanlara uzun süre unutamayacakları etkileyici bir deneyim kazandırır.

Sonuç olarak, mimarlık dünyası içerisinde büyük bir yeri olan Zaha Hadid, yenilikçi tasarım anlayışı ve özgün mimari çizgileri ile tanınmaktadır. Mimari tasarımda akışkan ve organik hatları, kullanımı ve estetiği bir araya getirmesi, yapılarını yalnızca binalar olarak değil, aynı zamanda sanat eserleri olarak da ortaya koymaktadır.

Almanya’nın Weil am Rhein şehrinde yer alan VitraHaus, mobilya üreticisi Vitra’nın bir showroom ve mağazasıdır. Farklı modüllerden oluşan bu yapı, geleneksel showroomların aksine tasarım mobilyaları, aydınlatma sistemleri ve masaüstü ürünleri gibi ürünleri sergiler. Hem mimari tasarımı hem de mobilya tasarımlarıyla dikkat çeken bu yapı, modern mimari anlayışının en güzel örneklerinden biridir.

VitraHaus’un mimari yapısal özellikleri, İsviçreli mimar Herzog & de Meuron tarafından tasarlanmıştır. Dokuz farklı modülü bir araya getirerek oluşturulan bu yapı, mimari açıdan oldukça etkileyici bir görüntüye sahiptir. Her bir modül, birbirine yamuk bir açıyla monte edilmiş beton plakalarla desteklenir.

VitraHaus, mimari tasarımı kadar yaratıcılık anlayışıyla da öne çıkar. Mimarlar, mimari tasarımlarına mobilyaların sergilenmesini de dahil etmiştir. Bu sayede, müşteriler ürünlerin görsel olarak nasıl durduğunu deneyimleyebilir ve mobilyaların tasarımını daha iyi kavrayabilirler. Ayrıca, modüllerin içinde yer alan duvar panoları ve katalog rafları, müşterilerin ürünleri daha iyi anlamalarını sağlar.

VitraHaus’un yaratıcı yaklaşımının bir diğer örneği de, dünya çapında tanınmış sanatçıların eserlerinin sergilenmesidir. Her bir modül, farklı bir sanatçının çalışmaları için ayrılmıştır. Bu sayede, müşteriler sadece mobilyaları değil, aynı zamanda sanatı da deneyimleyebilirler.

Sonuç olarak, VitraHaus modern mimari anlayışının bir örneği olarak gösterilebilir. Mimari tasarımı ve yaratıcılık anlayışıyla dikkat çeken bu yapı, mobilya sektöründe bir devrim yarattı. Umarız ki, gelecekte daha fazla benzer yapılar inşa edilir ve mimari dünya daha da ileriye taşınır.

Mimari tasarımlarda kullanılan malzemelerin estetiği kadar çevre dostu olması da önemlidir. Doğal malzemelerin kullanımı, tasarımlara sıcak bir hava ve doğallık katar. Aynı zamanda, doğal malzemelerin kullanımı çevreci yaklaşımın bir göstergesidir.

Ahşap, kerpiç, taş gibi doğal malzemelerin mimari tasarımlarda kullanılması, yapıların çevreyle uyumunu arttırır. Ahşap kullanarak tasarlanan evlerin, her mevsim için özel bir atmosferi vardır. Kerpiç ile yapılmış yapılar termal açıdan koruyucu özelliğine sahiptir. Doğal malzemelerin kullanımı, mimari tasarımları daha sağlıklı hale getirir ve doğayla uyumu arttırır.

Ayrıca, ahşap, kerpiç, taş gibi malzemelerin geri dönüştürülebilir olması, sıfır atık yaklaşımının bir göstergesidir. Artık malzemelerden yapılan tasarımlar, çevreye daha az zarar verir. Doğal malzemelerin kullanımı, tasarımlarda estetik ve fonksiyonel öğelerin birlikte kullanımını da sağlar.

Sonuç olarak, mimari tasarımların güzelliklerine katkıda bulunmanın yanı sıra, doğal malzeme kullanımı çevreci yaklaşımın önemli bir parçasıdır. Çevreye uyumlu ve sağlıklı yapıların yapımında sıfır atık yaklaşımıyla seçilmiş doğal malzemeler, gelecek nesillere de güzel ve sağlıklı bir dünya bırakmak adına önemlidir.

Kerpiç ve ahşap, doğal malzemeler olarak mimari tasarımlarda sıklıkla kullanılan materyallerdir. Bu malzemelerin kullanımı, mimari tasarımların sıra dışı ve etkileyici bir görünüme kavuşmasını sağlar. Kerpiç, toprak, taş ve ahşap liflerinin karıştırılmasıyla elde edilir ve sıcak bir görünüme sahiptir. Ahşap ise doğanın bir hediyesi olarak kendine has bir güzelliğe sahip bir malzemedir.

Kerpiç ve ahşap, doğal malzemeler olduğu için çevre dostu tasarımların da popüler seçimleridir. Ayrıca, bu malzemelerin kullanımı mimari tasarımlarda sıcaklık ve doğallık hissi uyandırır. Ahşabın kullanımı, bir yapıya doğal, sıcak ve davetkar bir hava katar. Kerpiç ise yapıya sıradışı bir görüntü kazandırır.

Bu malzemelerin avantajları sadece estetikle sınırlı kalmıyor. Kerpiç ve ahşap gibi doğal malzemeler yapıların ısı yalıtımını da sağlar. Ahşap, ısıya karşı dirençli olduğu için yapıların ısısını dengeler. Kerpiç ise günümüzde sıklıkla toprak evlerin yapımında kullanılır ve bu yapıların iç ortam ısısı, dış ortamdan daha düşük olur.

Mimari tasarımlarda kerpiç ve ahşap kullanımı bazen geleneksel, bazen de modern tasarımlarda tercih edilir. Kerpiç ve ahşap kullanımının en güzel örneklerine örnek olarak; tarihi yapıların yeniden düzenlenmesinde, ahşap evler ve yüksek kalite kerpiç binalar gösterilebilir.

• Doğal malzemelerin kullanımı sayesinde mimari tasarımlar çevre dostu ve estetik bir görünüm kazanır.
• Ahşap kullanımı doğal, sıcak ve davetkar bir hava katar.
• Kerpiç kullanımı ise yapıya sıradışı bir görüntü kazandırır.
• Ahşap ve kerpiç gibi malzemeler, yapıların ısısını dengeler ve ısı yalıtımı sağlar.
• Mimari tasarımlarda kerpiç ve ahşap kullanımı hem geleneksel, hem de modern tasarımlarda tercih edilir.

Çevre dostu mimari anlayışının temel unsurlarından olan sıfır atık yaklaşımı, günümüzde giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Bu yaklaşım, kullanılan materyallerin geri dönüştürülebilir olması ve tasarımların mümkün olan en az atık üretmesi ilkesini temel almaktadır. Mimari tasarımlarda sıfır atık yaklaşımı, yapının inşaat aşamasından başlayarak, kullanımı sırasında ve yıkım sürecinde de düşünülerek uygulanmaktadır.

Sıfır atık yaklaşımı, farklı tasarım yaklaşımlarına uygun olarak mimari tasarımlara yansıtılabilmektedir. Örneğin, geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanıldığı yapılarda sıfır atık yaklaşımı kolaylıkla uygulanabilmektedir. Ayrıca, tasarımda atık oluşumunu minimize etmek amacıyla inşaat aşamasında da çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Bunlar arasında, atık malzemelerin başka amaçlar için kullanımı, iş makinelerinde çevreci yakıtların kullanımı ve geri dönüşüm amacıyla düzenlenmiş atık toplama alanlarının oluşturulması gibi uygulamalar yer almaktadır.

Tasarımda sıfır atık yaklaşımının örneklerinden biri, İngiltere'nin Milton Keynes kentinde yer alan The Weaving Works adlı konut projesidir. Bu projede, geri dönüştürülmüş çelik konteynerler kullanılarak sıfır atık yaklaşımı benimsenmiştir. Yine, Hollanda'da yer alan The Green House adlı restoran projesi de, sıfır atık yaklaşımının başarılı bir şekilde uygulandığı örnekler arasındadır. Bu restoranda kullanılan yiyecek artıkları, gübre olarak kullanılmak üzere geri dönüştürülmektedir.