Rönesans döneminde, insanların din ve metafizik alanlarındaki düşünceleri, edebiyatta da kendine yer bulmuştur. Bu kitapta, bu konulara ilişkin seçkin şiirler yer almaktadır. Şiirlerin yanı sıra, döneme dair önemli bilgiler edineceksiniz.

Rönesans döneminde edebiyatın birçok alanında olduğu gibi metafizik ve din konuları da geniş bir yer tutar. Rönesans dönemi İtalya'sında başlayıp Avrupa'ya yayılmış bir harekettir ve bu harekette edebiyat alanında yeni bir anlayış benimsenmiştir. Bu anlayış doğaüstüne, keşfe ve bilime ilgi duyuyor ve bu unsurları edebiyata yansıtmak istiyordu.

Rönesans edebiyatının yazarları, bu dönemde klasik Antikçağ edebiyatını derinlemesine inceleyerek, metafizik konuları ele alırken, din ve ruhani konulara da sık sık yer verirlerdi. Rönesans yazarları, özellikle Platon felsefesinden etkilenerek, görecelik ve öznellik konularında eserler vermeye başladılar.

Ayrıca, Rönesans dönemi şairlerinden Shakespeare de metafizik ve din konularına sık sık yer veren yazarlardan biridir. Eserlerinde yer verdiği aşk, ölüm, şeytan, İncil, Hristiyanlık gibi konular, onun dini meselelere olan ilgisini gösterir.

Rönesans Edebiyatının Genel Özellikleri

Rönesans dönemi, 14. yüzyıl ortalarında İtalya'da başlayan ve Avrupa'yı etkisi altına alan büyük bir kültürel hareketti. Bu dönemde edebiyatta da önemli gelişmeler yaşandı. Rönesans edebiyatının bazı temel özellikleri şunlardır:

• Humanizm: Rönesans döneminde insan merkezli bir dünya görüşü benimsendi. İnsanın değeri ve potansiyeli vurgulandı ve bu anlayış edebiyata da yansıdı.
• Doğa Sevgisi: Rönesans yazarları doğayı keşfederken, doğanın güzelliği ve canlılığına hayran kaldılar. Bu nedenle, edebiyatta doğa ile ilgili detaylara yer verildi.
• Özgürlük: Rönesans dönemi, kralların ve kilisenin yapısını değiştirmeye çalışan bir dönemdi. Bu nedenle, yazarlar özgürlük kavramına büyük önem vererek, eserlerinde özgürlük yanlısı düşünceleri işlediler.
• Sanat ve Estetik: Rönesans dönemi, sanat ve estetiğin en parlak dönemiydi. Edebiyat, sanatın bir dalı olarak kabul edildi ve estetizm önemli bir konu haline geldi.

Bu özellikler Rönesans edebiyatını diğer dönemlerden ayıran ve onu önemli kılan niteliklerdir. Rönesans yazarları insanı merkeze alan eserler yazarken, doğa sevgisi ve özgürlük kavramlarına yoğunlaştılar. Ayrıca, sanat ve estetik anlayışı önemli bir yer tuttu. Bu özellikler, Rönesans edebiyatını bugüne kadar etkisi altında tutan ve özellikli kılan niteliklerdir.

Metafizik Konuların İşlenişi

Rönesans dönemi, felsefi ve metafizik konuların ele alındığı bir dönem olarak öne çıkıyor. Bu dönemde yazarlar, genellikle bilimi ve aklı öne çıkararak, doğayı ve evreni araştıran düşünürlere büyük saygı duyuyorlardı. Metafizik konuları ele alırken, genellikle evrenin yapısı, insanın varoluş amacı, cennet ve cehennem, ölümden sonraki yaşam gibi temalar ön plana çıkardılar.

Rönesans yazarları, bilimsel keşiflerin de etkisiyle, dünya ve evrenin yapısını anlamak için mantık ve aklı kullanmaya daha fazla önem verirlerken, metafizik konulara da ilgi duymaya başladılar. Bu dönemde, dünya dışında var olan evrenin düzeni ve işleyişi hakkında yapılan gözlemler, yazarların oluşan yeni perspektiflerini etkiledi.

Bu doğrultuda, Rönesans edebiyatı, şairler tarafından benzersiz bir biçimde işlenen metafizik konularla doludur. Şairler, evrenin sırlarını keşfetmenin yolu olarak bilimi ve metafiziği birleştirerek, tanrısal varlıkla insan arasındaki bağlantıyı araştırmaya çalıştılar.

Örneğin, John Donne'un "No Man is an Island" şiirinde, insanların birbirlerine karşı sorumluluğunu ve birliğini vurgularken, aynı zamanda insanın tek başına yapabileceği bir şeyin olmadığına değinerek, evrenin bir parçası olduğumuzu vurgular. William Shakespeare de, "Hamlet" oyununda, insanın hayatında karşılaştığı metafiziksel sorunlara yoğunlaşır ve insanın dünyadaki yerine ve ölümsüzlük ile ilgili konulara ışık tutar.

Sonuç olarak, Rönesans dönemi edebiyatı, metafizik ve din konularının ele alınması konusunda oldukça zengin bir kaynaktır. Yazarlar, dünya ve insan varlığına dair sorgulamalar yaparken, aynı zamanda bilimi ve metafiziği de araştırarak, evrenin sırlarını çözmeye çalıştılar.

Platonizm Etkisi

Rönesans dönemi edebiyatında Platonizmin etkisi oldukça güçlüdür. Platon'un felsefesi, Rönesans yazarları için önemli bir kaynaktı. Platon'un öğretilerinin edebiyata etkisi, özellikle metafizik konuları ve aşk temalarını ele almak için kullanıldı. Platon, gerçeğin özüne ulaşmak ve dünyanın gerçek doğasını anlamak için akıl yoluyla bir arayışa girişti. Bu nedenle, Rönesans yazarları da aynı felsefeyi benimseyerek metafiziksel konuları ele aldılar.

Platon'un evren kavramı ve kaynak kodu, Rönesans yazarlarının düşünsel dünyalarını etkiledi. Platonik idealizm, Rönesans yazarları tarafından doğanın ve insan varlığı hakkında derinlemesine araştırma yapmak için kullanıldı. Platonik felsefe, Rönesans dönemi şiirlerinde ve edebi yapıtlarda doğa ve âşıkların aşkları hakkındaki tartışmalarda sıklıkla yer aldı.

Bazı Rönesans yazarları, Platon'un idea teorisini kullanarak dünyadaki nesnelerin evrensel, değişmeyen formlarına işaret ettiler. Bu fikir, Rönesans yazarlarının şiirlerindeki sembolizmle bir arada kullanıldı. Platonizm, Rönesans dönemi sanatında da kendini gösterdi.

Sonuç olarak, Rönesans edebiyatında Platonizmin etkisi oldukça büyüktür. Platon'un filozofisi, Rönesans yazarları tarafından metafizik konuları ele almak ve aşk temalarını işlemek için benimsendi. Platonik idealizm, edebiyatta sembolizmle birlikte kullanarak, Rönesans sanatının önemli bir parçası haline geldi.

Aşk ve Ölüm Temaları

Rönesans edebiyatında aşk ve ölüm temaları oldukça yaygın bir hal almıştır. Rönesans edebiyatı, insan doğasını ve insanlığın varoluşunu araştırırken, ölüm ve aşk konuları da sıklıkla işlenmiştir.

Birçok Rönesans dönemi şairi özellikle aşk konusunda derin duygusal içerikler üretmiştir. Şiirlerinde aşkın gücü ve etkisi, sevgilinin kaybı ve ayrılığı gibi konular ele alınmıştır. Ölüm teması da sık sık kullanılmıştır; bazen bir sevgilinin ölümü, bazen ise ölümün doğal bir son olarak ele alınması gibi farklı şekillerde işlenmiştir.

Rönesans döneminde aşk ve ölüm temaları genellikle bir arada ele alınmıştır. Ölümün kaçınılmazlığı, aşkın insan hayatına anlam kattığı düşüncesiyle birleştirilmiştir. Bazı şiirlerde ölümden sonra yeniden bir araya gelme hayali de işlenmiştir.

• Rönesans dönemi şairlerinden Francesco Petrarca, aşkı ve sevgilisinin ölümü karşısındaki acıyı yansıtan ünlü Canzoniere şiirleriyle tanınır.
• William Shakespeare'in ünlü eseri Romeo ve Juliet, aşkın gücü ve her şeye rağmen varlığını devam ettirebilme mücadelesini anlatırken, ölüm teması da işlenmiştir.

Özetle, Rönesans edebiyatında aşk ve ölüm temaları, insan doğasının derinliklerine inen duygusal bir yaklaşım ile ele alınmıştır. Şairler, yaşamın kaçınılmaz sonu olan ölüm karşısında aşkın gücüne ve hayata anlam katan duygulara sık sık başvurmuşlardır.

Din ve Ruhani Konuların İşlenişi

Rönesans dönemi yazarları, din ve ruhani konuları işlemekte tereddüt etmediler. Katolik mezhebinin etkisi altında olan yazarlar, Hristiyan dogmalarının yanı sıra pagan unsurları ve mitolojik ögeleri de eserlerinde kullanmaktan çekinmedi. Bu karışım, bazı eleştirilere sebep olsa da edebiyatın geneline yayılan bir etki yarattı.

Bu dönemde, yazarlar İncil hikayelerini yeniden yorumladılar ve ruhani yaşamın anlamını açıklamaya çalıştılar. Dante ve Milton, kilisenin öğrettiği cehennem ve cennet fikirlerini kullanarak kendi eserlerinde karanlık bir dünyayı ortaya çıkardılar. Bunun yanı sıra John Donne, ruhani bir yolculuğa çıkarak, insanın Tanrı'ya bağlanışını anlatan şiirler yazdı.

Rönesans dönemi yazarları arasında İncil ve Hristiyanlık temaları en çok işlenen konulardandı. Din üzerine yazılan kitaplar, o dönemin en popüler eserleri arasındaydı. Shakespeare'in de eserlerinde Hristiyanlık temasını kullanmasıyla ünlüdür. Othello, King Lear ve Hamlet'teki karakterler, insanın Tanrı ile olan ilişkisini araştıran derinlikli karakterlerdir.

Rönesans dönemi yazarları, İslam kültürünün de etkisinde kaldılar. Birçok yazar, Sufizm felsefesini ve İslam'ın mistik öğretilerini eserlerinde kullanarak farklı dünyaların kapılarını araladı. Özellikle İslam'ın tasavvuf ekolleri, Rönesans edebiyatında önemli bir yer tuttu ve birçok yazarın hayatındaki rolü büyüktü.

Sonuç olarak, Rönesans dönemi yazarları, din ve ruhani konuları kullanarak insanın iç dünyasına inme çabası gösterdiler. Din, hayatın anlamının keşfidir ve yazarlar, bu konuları kullanarak insanın hayatını sorgulayan derinlikli eserler yarattılar.

İncil ve Hristiyanlık Temaları

Rönesans dönemi yazarları, Hristiyanlık ve İncil temalarını işleyerek eserlerine yansıtmışlardır. Bu dönemde Hristiyanlık, Avrupa'da toplumun temel dinî inancı olmuştur. Bu sebeple edebi eserlerde de sıkça yer verilmiştir.

İncil ve Hristiyanlık temaları, şiirlerde ve felsefî yazılarda yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Bu temalar, insanın bağlı olduğu kaderi, varlık nedenini ve var oluş amacını anlamak için kullanılmıştır.

Bununla birlikte, Rönesans yazarları bu konuları ele alırken somutlaştırmaktan kaçınmışlardır. İncil ve Hristiyanlık öğretisi, soyut bir şekilde işlenmiş ve manevi dünyadaki öğütleri yansıtmak için kullanılmıştır.

Bazı yazarlar, Hristiyanlık ve İncil temalarını resimler üzerinden de işlemişlerdir. Özellikle İncil'den seçilen bazı hikayeler, ressamların eserlerine konu olmuş ve dini sembollerin sıklıkla kullanıldığı yapıtlar ortaya çıkmıştır.

Rönesans dönemi yazarları, İncil ve Hristiyanlık temalarını işlerken, İncil'in farklı bölümlerinden seçtikleri ayetlerle eserlerine derinlik katmışlardır. Bu şekilde eserler, zengin bir içerikle birlikte okuyucuya sunulmuştur.

Sufizm ve İslam Etkileri

Rönesans edebiyatı, Sufizm ve İslam gibi doğu kültürlerinden etkilenmiştir. Farklı kültürlerin edebiyatı incelemesi ve sentezlenmesi, Rönesans dönemine damga vuran bir özelliktir.

Sufizm, İslam'ın mistik bir koludur ve Rönesans yazarlarının ilgi odağı haline gelmiştir. Sufizm'in vurguladığı maneviyat ve tasavvufi konular, Rönesans yazarlarının şiirlerinde işlenmiştir. Özellikle, Şah İsmail'in Türk şiirinde kullanımı, Rönesans yazarları üzerinde etkili olmuştur.

Rönesans edebiyatında İslam etkisi de göze çarpmaktadır. İslam kültürü, İtalyan yazarlar tarafından, özellikle de Francesco Petrarca tarafından incelenmiştir. İslam kelamı ve tasavvufu, Petrarca'nın ve diğer İtalyan yazarların yazılarında kendine yer bulmuştur. Ayrıca, İslam edebiyatından eserlerin tercümesi de Rönesans dönemi boyunca gerçekleştirilmiştir.

Rönesans yazarları, doğu kültürlerinden aldıkları etkileri, sözcüklerin kullanımı ve eserlerinin tarzı üzerinden yansıtmışlardır. Bu etkiler, Rönesans edebiyatına farklı bir renk katmıştır.

Shakespeare ve Din

Shakespeare, Rönesans döneminin en ünlü yazarlarından biridir. Eserlerinde, ağırlıklı olarak Hristiyan dinine yer vermiştir. Shakespeare'in eserlerinde din, farklı açılardan işlenmiştir. Özellikle Hamlet ve Macbeth, din konusunu en detaylı işleyen eserleridir.

Hamlet, Hristiyanlık temalarıyla dolu bir trajedidir. Hamlet'in danışmanı olan Polonius, kızı Ophelia'yı dindar bir şekilde yetiştirmiştir ve bu şekilde Hristiyanlık ideallerini temsil etmektedir. Ayrıca, Hamlet'in ölen babasının hayaleti tarafından verilen mesajlar da Hristiyan inancı üzerine kuruludur. Eserde, ölümün sonrasındaki yaşam konusu da Hristiyan inancı üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Macbeth ise, şeytan ve büyü gibi dini konuların işlendiği bir eserdir. Şeytan figürü, Macbeth'in hırslarını kışkırtmak için kullanılmaktadır. Eser, kötülük ve iyilik arasındaki mücadeleyi işlemektedir. Shakespeare, eserinde sık sık dua ve manevi temaları kullanarak Hristiyan inancını yansıtmaktadır.

Diğer taraftan, Shakespeare'in şiirlerinde de din konusu işlenmiştir. Örneğin, "Sonnet 146" adlı şiirinde, zamanın karanlık güçlerinin ruhlarına hükmettiği fikri, Hristiyan inancında bulunan Şeytan figürüyle ilişkilendirilmiştir.

Shakespeare'in eserleri, dinin metafiziksel ve arketipsel yönlerini ele almaktadır. Hristiyanlık gibi temel bir inanç üzerine kurulmuş olan eserlerinde, inançların önemi vurgulanmaktadır. Shakespeare, eserlerinde bugün bile tartışılan din konularını, ustalıklı bir şekilde işlemiştir.

Hamlet ve Dini Meseleler

Shakespeare'in ünlü oyunu Hamlet, Rönesans döneminde yazılmıştır ve din konusunu sıkça işler. Oyunda, Danimarka prensi Hamlet'in, babasının ölümünün ardından onun hayaletiyle karşılaşması ve babasının ölümünün suikast sonucu olduğunu öğrenmesiyle birlikte din konuları ön plana çıkar.

Hamlet'teki dini meselelerin anlamı, aslında insanın ataleti, eylemsizliği ve hemen bütün insanların içinde olduğunu kabul edemedikleri kusurlarıdır. Hamlet ölümcül hasta olan babası, Claudius'u öldürerek intikam almaya çalışırken, aynı zamanda ahlaki olarak da kendi vicdanını sorgulamaktadır. Hamlet'in bu davranış biçimi, Protestan Reform hareketinin ve Rönesans insanı için oldukça önemli olan intihara karşı tutumunun bir örneğidir.

Hamlet'in bu durumu, kendisi ve hayatının anlamı hakkında olumsuz fikirlere kapılmasına da neden olur. Bu, Rönesans edebiyatındaki "memento mori" tehlikesini hatırlatır ve bireysel ölümün insanların günlük hayatına girmesi gerektiği fikrini yansıtır.

Hamlet'in dini meseleleri geniş kapsamlıdır ve bu da oyunu sadece bir intikam hikayesi olmaktan çıkarır. Hamlet, Rönesans döneminde insanlığın bunalımını yansıtan bir karakterdir. Bu nedenle, Hamlet'in "dini meseleleri" aslında insanın varoluşsal meseleleridir ve bu da oyunun günümüzde hala güncelliğini korumasını sağlar.

Macbeth ve Şeytan

Macbeth, William Shakespeare'in en önemli oyunlarından biridir ve şeytan figürü, oyunun en önemli karakterlerinden biridir. Şeytan, insanların karanlık yönünü temsil eder ve Macbeth'in karanlık yüzünü açığa çıkarmada önemli bir rol oynar.

Shakespeare, şeytanı, insanların iç dünyasındaki savaşın bir yansıması olarak kullanır. Macbeth'in iç dünyasında yer alan şeytan figürü, karanlık arzuları ve kötülükleri temsil eder. Şeytan, Macbeth'in içindeki karanlık düşünceleri besler ve onu suç işlemeye yönlendirir.

Macbeth'te şeytan figürü, çoğunlukla başlangıçta herhangi bir eylem yapmayan ve sadece Macbeth'i kötülüğe teşvik eden bir figür olarak karşımıza çıkar. Ancak daha sonra, olayların gidişi ve karanlık düşüncelerin etkisiyle Macbeth'in iç dünyasında daha güçlü bir etki yapar.

Shakespeare, şeytan figürünü, insanların içindeki kötülüğü ve karşı konulamaz dürtüyü temsil etmek için kullanır. Macbeth'in şeytanla karşılaşması, onu kötülüğe doğru gitmeye iten bir dönüm noktasıdır. Şeytan figürü, Macbeth'in karanlık yönünü açığa çıkarmada önemli bir rol oynar ve insanların karanlık yönüne dikkat çeker.

Rönesans Dönemi Şairleri

Rönesans dönemi, dünya edebiyatında birçok önemli şairin doğduğu ve yetiştiği dönemdir. Bu dönemde edebiyat, birçok farklı alanda olduğu gibi şiir alanında da büyük bir gelişme gösterdi. Rönesans döneminin şairleri arasında Dante, Petrarch, Shakespeare, John Donne, William Wordsworth ve John Milton gibi isimler yer almaktadır.

Dante, İlahi Komedya adlı eseriyle Rönesans dönemi edebiyatında büyük bir etki yarattı ve edebiyat tarihinin en büyük şiirlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Petrarch ise, İtalya'nın en önemli şairlerinden biri olarak bilinir ve İtalya'da rönesans edebiyatının temellerini attı.

İngiliz edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Shakespeare, Rönesans edebiyatının en önemli temsilcilerinden biridir. Şiirlerinde Shakespeare, metafizik ve din konularını işlerken aynı zamanda toplumsal ve politik konulara da yer vermiştir.

John Donne, dini şiirleriyle tanınan bir diğer Rönesans dönemi şairidir. Donne’un din konulu şiirleri, dönemin İngiliz Kilisesi’nin eleştirildiği önemli şiirlerdir. William Wordsworth ise, İngiliz edebiyatının romantik döneminde önemli bir şair olarak kabul edilirken, John Milton ise, İngiliz edebiyatının en büyük epik şairlerinden biridir.

Sonuç olarak, Rönesans dönemi edebiyatı, dünya edebiyatına birçok önemli şair ve eser kazandırmıştır. Kendilerini şair olarak adlandıran birçok yazar bu dönemde ortaya çıkmıştır ve her biri kendine özgü şiirleriyle edebiyat dünyasında yerini almıştır.

John Donne ve Din

John Donne, hem Rönesans dönemi edebiyatının hem de İngiliz edebiyatının önde gelen isimlerindendir. Donne’un şiirleri, büyük ölçüde dini ve metafizik konulara odaklanmaktadır. Onun şiirleri, döneminin önde gelen İngiliz kilise liderleriyle olan yakın ilişkilerinden de etkilenmiştir.

Donne’un dinle ilgili şiirlerinde, Hristiyanlığın ana temaları ve kavramları merkezi bir rol oynamaktadır. Özellikle ölüm ve diriliş, Donne’un en sık kullanılan teolojik motifleridir. Bu konular, onun şiirlerinde insan ruhunun ölümsüzlüğü gibi metafiziksel temalarla birleştirilir.

Donne’un en ünlü din teması olan "Death, be not proud" ("Ölüm, gururlu olma") şiiri, Hristiyan kültüründe yaygın olarak kabul edilen bir düşünceyi yansıtır. İnanca göre, ölüm sadece bedeni öldürür ve ruh sonsuza kadar yaşamaya devam eder. Donne, ruhun ölümsüzlüğünü vurgularken, ölümün gerçekte ne kadar güçsüz olduğuna işaret eder.

Bir başka ünlü şiiri "Batter my heart, three-person'd God" ("Kalbimi, üç kişilik Tanrı, parçala") ise dinin insan hayatındaki güçlü etkisine odaklanır. Şiir, yazarın kendisini Tanrı'nın hizmetine adamaya ve onun iradesine boyun eğmeye hazır olduğunu ifade etmesiyle başlar. Donne, Tanrı'nın gücünü ve insana verdiği özgürlükü vurgularken, aynı zamanda Tanrı'nın insan hayatındaki önemine de dikkat çeker.

Sonuç olarak, Donne’un dini şiirleri, Hristiyanlığın temel kavramlarına ve teolojik düşüncelere büyük saygı gösterir. Şiirlerinde dinin hayatın anlamı ve insanın varoluşsal durumu üzerindeki etkileri vurgulanır. Donne, bu konuları ince bir dil ve derin bir anlayışla ele alarak, okuyucularında düşünce ve duygusal bir yoğunluk yaratır.

William Shakespeare ve Şiirleri

William Shakespeare, Rönesans döneminin en önemli edebi figürlerinden biridir. Şiirleri hem o dönemde hem de günümüzde popülerliğini korumaktadır. Shakespeare'in şiirleri, metafizik ve din konuları üzerinde de durur.

Shakespeare'in şiirlerinde, metafizik anlayışı, evrenin yapısı, insanın varoluşu gibi konuların yanı sıra, Hristiyanlık ve İncil gibi dini kavramlar da sık sık işlenir. Özellikle, son dönem şiirlerinde Shakespeare, insanın doğasını, ölüm ve sonrasını, cennet ve cehennem gibi konuları sorgulamaktadır.

Shakespeare'in en ünlü şiirlerinden biri olan Hamlet, dini konular üzerine odaklanmaktadır. Hamlet'in babasının ölümünden sonra yaşadığı bunalım, onun varoluşsal sorulara yönelmesine neden olur. Shakespeare, bu eserinde Hristiyan inancını, ölüme ve kader kavramlarına dair sorgulamalar yapar.

Diğer bir eseri olan Macbeth'te ise şeytan, insanın vicdanını sarsması üzerine etkisini gösterir. Şair, şeytanı insanın içindeki karanlık yönü olarak ele alarak, bir insanın yapabileceği kötülükleri anlatır.

Shakespeare'in şiirlerinde, metafizik ve din konuları, doğaya, insanın iç dünyasına ve evrene dair keşiflerle birleştirilir. Şair, bu konuları edebiyatın gücüyle anlatarak, okuyucuda derin düşüncelere sebep olur.

Sonuç olarak, Shakespeare'in şiirleri, Rönesans döneminin din ve metafizik anlayışına dair birçok fikri içerir. Şiirleri, felsefi, ruhani ve lirik anlatımı bir arada sunarak, edebiyatın gücünü gözler önüne serer.

Sonuç

Sonuç olarak, Rönesans dönemi edebiyatında metafizik ve din konuları oldukça sık işlenmiştir. Rönesans yazarları, dönemlerine göre oldukça ileri fikirlere sahip olduklarından, bu konulardaki eserleriyle dönemlerine damga vurmuşlardır. Özellikle Platonizm'in etkisi altında kalan yazarlar, metafizik kavramlarını ve düşüncelerini şiirlerinde işlemişlerdir.

Ayrıca din ve ruhani konular da Rönesans dönemi edebiyatının önemli temalarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Hristiyanlık ve İncil temalarının yanı sıra, Sufizm ve İslam gibi diğer dinlerin etkisi de görülmektedir. Shakespeare'in eserlerinde de din konusu oldukça yoğun bir şekilde işlenmiştir.

Rönesans döneminde edebiyat dünyasının önde gelen şairleri, günümüze kadar önemini koruyan eserler üretmişlerdir. John Donne'un şiirlerinde din konusu, William Shakespeare'in eserlerinde ise metafizik ve din temaları oldukça etkili bir şekilde işlenmiştir.

Genel olarak, Rönesans dönemi edebiyatı, klasik dönemlerin etkisinden kurtulduktan sonra, o döneme kadar yapılanlarla karşılaştırıldığında oldukça ileri bir seviyeye ulaşmıştır. Bu dönemdeki yazarlar, farklı konuları ve düşünceleri işleyerek, edebiyatın çeşitliliğini arttırmışlardır. Bu sebeple Rönesans dönemi edebiyatı, hem sanat hem de felsefe dünyasına damga vurmuştur.