Arap Yarımadasında Osmanlı Dönemi Gezginler ve Keşifler kitabı, Osmanlı İmparatorluğu'nun Arap dünyasına olan ilgisini konu alıyor. Bu ilginç kitap, bölgenin tarihi, kültürü ve coğrafyası hakkında zengin bilgi içeriyor. Osmanlı döneminde keşif yapan ve seyahat eden ünlü kişilikleri de anlatan bu kitap, Arap yarımadası hakkında daha çok şey öğrenmek isteyenler için harika bir kaynak. Hemen okumaya başla!
Osmalı dönemi seyyahları Arap Yarımadası'nı gezip, burada yeni keşiflerde bulunmuştur. Seyyahlar, keşiflerinde bulundukları yerleri ayrıntılı bir şekilde gözlemleyerek, edindikleri bilgileri kitap haline getirerek yaygınlaştırmıştır.
Bu derlememizde, Arap yarımadasında gezginlerin ve seyyahların keşiflerine yer vereceğiz. Gezginlerin özellikleri ve dönemlerine göre yaptıkları keşifleri sıralayacağız. Bu keşiflerde gözlemlenen yerler, toplumlar ve doğal güzellikleri ele alacağız.
Arap Yarımadası, Orta Doğu'nun en önemli yerlerinden biri olarak tarihi kaynaklarda yerini alır. Bu yarımada, medeniyetin başladığı yerlerden biridir ve zaman içinde pek çok olaya ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı dönemi seyyahları da bu topraklarda keşifler yaparak, tarihine ve doğal güzelliklerine ışık tutmuştur.
Abdülkadir el-Cezairi
Abdülkadir el-Cezairi, Osmanlı döneminin en önemli seyyahlarından biridir. Özellikle Mekke ve Medine'ye yaptığı ziyaretlerle tanınan el-Cezairi, Arap Yarımadası'nı keşfetmek için yola çıkmıştır. Bu gezileri sırasında yazdığı Seyahatname isimli eseri ile de tanınmaktadır.
Cezairi'nin Arap Yarımadası'ndaki en dikkat çekici olaylarından biri, İngilizler tarafından Kızıldeniz kıyısında kurulan bir kaleye yapılan saldırıdır. Kendisiyle birlikte hareket eden bir grup mücahit, İngilizlere karşı savunma yapmış ve sonunda İngiliz saldırısını püskürtmüşlerdir.
Cezairi, Arap Yarımadası'nın coğrafyası ve yöresel kültürleri hakkında da birçok gözlemde bulunmuştur. Özellikle Mekke ve Medine'deki İslami miras ve kültür konusunda oldukça detaylı bilgiler vermiştir. Bunun yanı sıra, çevre şehirler ve kasabalar hakkında da önemli notlar düşmüştür.
El-Cezairi, yolculukları sırasında edindiği bilgiler ışığında farklı dillerde birçok eser kaleme almıştır. Kendisi aynı zamanda bir şair olduğu için kaleme aldığı bu eserlerde şiirsel bir dil kullanmıştır. Seyahatname, Elburzname, Hadikatü'l-ceyş gibi eserleri, İslam dünyasının en önemli klasikleri arasında yer alır.
Ebu Abdullah el-Beşri
Ebu Abdullah el-Beşri, Orta Asya'dan Şam'a doğru yaptığı yolculukta birçok gözlemde bulunan önemli bir seyyahtır. El-Beşri'nin yolculuk sırasında yaptığı keşifleri arasında Yemen ve Umman'da yer alan liman kentleri ve bu kentlerin ticaret faaliyetleri ile ilgili gözlemleri de yer almaktadır.
Ayrıca el-Beşri, yolculuğu sırasında etrafındaki topluluklar ve onların kültürleri hakkında da notlar almıştır. Özellikle, çöl yaşamı hakkında yazdığı detaylı gözlemleri, o dönemde bu bölgede yaşayanların yaşam biçimlerini anlamaya yardımcı olmuştur.
El-Beşri'nin yolculuğu, o dönemde Arap dünyası ile Orta Asya arasındaki ticaret ve kültürel bağlantıları incelemek için yapılan birçok yolculuktan sadece biridir. Bu yolculuk, İslam'ın daha büyük bir bütün olarak nasıl geliştiğini ve yayıldığını anlamamız için önemli bir kaynaktır.
Yemen Gezisi
Ebu Abdullah el-Beşri'nin Yemen gezisi, Arap Yarımadası'nda Osmanlı dönemi seyyahları arasında oldukça önemlidir. Yemen, o dönemde adeta baharatların, kahve çekirdeklerinin, fildişi süslemelerin ve kumaşların dünyaya açılan penceresi olarak görülmekteydi. El-Beşri, Orta Asya'dan Şam'a yaptığı yolculuğun ardından Yemen'e geçmiş ve bu bölgedeki gözlemlerine yer vermiştir.
El-Beşri, Yemen'de kahve tarlalarını ve baharat bahçelerini ziyaret etmiş, Aden limanının önemi üzerine araştırmalar yapmış ve bu limanın nasıl korunması gerektiği konusunda fikirler ileri sürmüştür. Ayrıca bataklık bölgelerinin hastalıklara neden olabileceği, bölgedeki lepralık hastalığının ciddi bir sorun olduğu ve buna karşın tedavi yöntemleri geliştirilmesi gerektiği konularında da çalışmalar yapmıştır.
El-Beşri'nin Yemen gezisi sırasında yaptığı gözlemler ve keşifler, Orta Asya gibi uzak bölgelerden gelen bir seyyahın farklı perspektifleri ile bölgeye bakmasına ve detaylı bir şekilde incelemesine olanak sağlamıştır. Böylece El-Beşri'nin Yemen seyahati, dönemin sınırlı bilgileriyle anlaşılabilen coğrafya ve kültürünün daha somut bir biçimde tanınmasına yardımcı olmuştur.
Umman Yolculuğu
Ebu Abdullah el-Beşri, Orta Asya'dan Şam'a doğru yaptığı yolculukta birçok coğrafyayı keşfetti. Ancak bu keşifler arasında Umman'da yaptığı çalışmalar da oldukça dikkat çekiciydi.
Beşri'nin Umman'daki yolculuğu sırasında, coğrafyayı ve zenginliklerini incelemek için birçok deniz yolculuğu yaptığı bilinmektedir. Bu yolculuklar sırasında, Umman'ın ticaret yolları hakkında önemli bilgiler edindi ve bu bilgileri kapsamlı haritalar çıkararak kaydedip, ileride yapılacak ticaret işlemlerinde kullanılmak üzere kaydetti.
Özellikle liman kentleri üzerinde duran Beşri, Buraimi ve Matrah gibi liman kentlerinde yaptığı araştırmalarla, Umman'ın deniz ticaretine olan katkısını ortaya koymuştur. Ayrıca bu kentlerdeki ticaret faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı kayıtlar tutmuş ve ileride yapılacak ticaret işlemlerinde kullanılmak üzere kaydetti. Beşri'nin Umman üzerine yaptığı bu çalışmalar, Osmanlı Devleti'nin Doğu'daki ticaret gücünü artırmak için atacağı adımlar için önemli bir yol haritası niteliği taşımaktadır.
Beşri'nin Umman yolculuğu, Arap yarımadasındaki diğer seyyahların keşiflerine benzer şekilde, bölgenin zenginliğini ve ticaret potansiyelini ortaya koymuştur. Bu keşifler, günümüzde de bölgedeki ticaret ve ekonomik faaliyetlerin geliştirilmesinde önemli bir kaynak teşkil ediyor.
İbn Battuta
İbn Battuta, Orta Çağ'ın en önemli seyyahlarından biri olarak kabul edilir. Seyahat ettiği yerler arasında Mısır, Suriye ve Basra gibi önemli merkezler bulunur.
Mısır'daki seyahati sırasında İbn Battuta, Kahire'deki çeşitli camileri ve medreseleri ziyaret ettiği gibi, Nil Nehri boyunca güneye doğru uzanan bir yolculuk da gerçekleştirdi. Ayrıca, Kızıl Deniz'e doğru bir yolculuk yaptı ve Cidde'ye gitmek için bir gemiye bindi. Cidde'den sonra kutsal şehir Mekke'ye yolculuk yaparak hac ibadetini tamamladı.
Sonraki durağı Suriye olan İbn Battuta, Şam'a kadar uzanan bir yolculuk yaptı. Şam'da kısa bir süre kalan İbn Battuta, günümüzdeki Lübnan sınırlarına kadar seyahat etti. Ardından, Basra'ya doğru hareket ederek, Basra Körfezi boyunca güneye inerek günümüzdeki Suudi Arabistan'ın kuzey sahillerini ziyaret etti.
| Ziyaret Edilen Yerler | Ayrıntılar |
|---|---|
| Kahire | Medreseler, camiler ziyareti, Nil Nehri boyunca güneye doğru yapılan bir yolculuk |
| Cidde ve Mekke | Hac ibadeti tamamlama ve kutsal şehri ziyaret |
| Şam ve Lübnan | Kısa bir Şam ziyareti ve Lübnan sınırları boyunca seyahat |
| Basra | Basra Körfezi boyunca güneye inerek Suudi Arabistan'ın kuzey sahillerini ziyaret |
İbn Battuta'nın bu yolculukları sırasında gözlemleri ve yolculuk notları, günümüzde de tarihsel bir öneme sahiptir ve Orta Doğu tarihi hakkında çok sayıda önemli bilgi içerir.
Mezopotamya Gezisi
İbn Battuta, Orta Doğu'da gerçekleştirdiği seyahatlerinde Mezopotamya bölgesine de uğramıştır. Bu bölgede yaptığı keşifler ve gözlemler, seyahatnamesinde oldukça detaylı bir şekilde anlatılmaktadır.
İlk olarak, İbn Battuta Bağdat'a doğru yola çıkmıştır. Burada Abbasi halifeliğinin kalbi sayılan tarihi yapıları ziyaret etmiş ve Bağdat'ın güzelliklerine hayran kalmıştır. Daha sonra ise yolculuğuna devam ederek Tigris nehri boyunca ilerlemiştir.
Bölgenin tarihi ve kültürel dokusuna dair gözlemlerinde ise İbn Battuta, Mezopotamya'nın eski medeniyetlerinden bahsetmiş ve bu medeniyetlere ait kalıntıları da ziyaret etmiştir. Bunun yanı sıra, bölgenin iklimi, bitki örtüsü ve ticaret faaliyetleri hakkında da bilgi vermiştir.
İbn Battuta'nın Mezopotamya'daki keşifleri, bölgenin tarihi ve kültürel yapısı hakkında da önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır. Seyahatnamesinde yer alan bu detaylar, Orta Doğu'nun geçmişine dair birçok bilgi de içermektedir.
Fas'a Dönüş
İbn Battuta'nın Fas'a dönüşü, yolculuğunun zorlu bir bölümüdür. İbn Battuta, Fes şehrinden hareket ettikten sonra, yolculuğu boyunca pek çok engelle karşılaştı. Özellikle, Fas'ta güçlü bir kişi olan Seyfüddin Karaslan'ın hizmetinde olan Arap kabileleri, yolculuğunu zorlaştırdı. Seyfüddin Karaslan, İbn Battuta'nın kervanını durdurup, onun mallarına el koydu. Bu durum, İbn Battuta'nın büyük bir maddi kayıp yaşamasına neden oldu.
Bunun yanı sıra, İbn Battuta'nın içinde bulunduğu kervanın hırsız saldırısına uğraması da yolculuğun zorlukları arasındaydı. İbn Battuta, bu saldırı sonucunda bazı eşyalarını kaybetti ve yaralandı. Ancak, bu zorluklara rağmen İbn Battuta, yolculuğuna devam etti ve ülkesine sağ salim döndü.
İbn Battuta'nın Fas'a dönüşü sırasında yaptığı keşifler, oldukça değerlidir. Özellikle, Fas'taki sosyal ve kültürel yapıya dair gözlemleri, İbn Battuta'nın seyahatleri arasında en önemli olanlardan biridir. İbn Battuta, Fas'ın zengin tarihi hakkında birçok şey öğrendi ve günlük yaşamı hakkında pek çok bilgi topladı. Bu bilgiler, daha sonra dünya haritasına dâhil edildi ve Fas'ın tarihi hakkında önemli bir kaynak olarak kabul edildi.
Timbuktu Yolculuğu
İbn Battuta'nın Batı Afrika'daki yolculuğu, onun tarihte yapılmış en uzun seyahatlerden biridir. Bu yolculukta başlıca hedefi, Mali İmparatorluğu'ndaki Timbuktu'ya varmaktı. İbn Battuta, 14. yüzyılın başlarında Fes'ten ayrıldı ve Cezayir'deki orduya katıldı. Daha sonra, Berberi yöneticisi Abi İshak'ın hizmetinde çalıştı ve Nijer ve Gana'ya kadar yolculuk etti. İbn Battuta, yolculuğu boyunca farklı kültürlerle karşılaştı ve bu toplulukların özellikleri hakkında gözlemlerini kaydetti. Yolculuğu sırasında farklı türde hayvanlarla tanıştı, örneğin fil, zebra ve deve kuşu gibi. İbn Battuta'nın anıları, Batı Afrika'nın kabileleri hakkında da bilgi veriyor. İbn Battuta, yolculuğu boyunca Mandinka, Susi, Wolof ve Bambara gibi farklı kabilelerle tanıştı.Timbuktu'ya ulaşmadan önce İbn Battuta, Mali İmparatorluğu'nun başkenti olan Gao'yu ziyaret etti. Gao, ortaçağ batı Afrikası'nda en büyük şehirlerden biriydi ve Sahra'nın güneyindeki en büyük ticaret merkezlerinden biriydi. İbn Battuta, ülkenin yöneticisi Mansa Musa ile bir araya geldi ve onu zenginliği ile ünlü yaptığı altını hediye ettiği yolculuğu hakkında bilgi verdi.İbn Battuta, Timbuktu'daki geçirdiği üç ay boyunca, şehirdeki dini, siyasi ve ticari yapıları incelerken, bu şehir hakkında ayrıntılı bilgi topladı. Şehir, başta deri ürünleri üretimi ve altın ticareti olmak üzere dünya çapında ünlüydü. Sonuç olarak, İbn Battuta'nın Timbuktu'da yansıttığı görüntü, Altın Çağların kaynağı ve İslam'ın öğretilerinin önemli bir merkezi olarak algılanmıştır.
Asya'daki Keşifleri
İbn Battuta, sadece Ortadoğu'yu değil, Orta Asya'yı da kapsayan geniş bir alanda keşifler yaptı. Onun Asya'daki yolculuğu, Hindistan, Afganistan, Özbekistan, Türkmenistan ve İran'ı kapsar.
Bu yolculuk boyunca, İbn Battuta, Hindistan'da Delhi Sultanlığı'nın hükümdarlarına danışmanlık yapmak için görevlendirildi. Bununla birlikte, onun gerçek ilgi odağı kültürel ve sosyal gözlemler yapmaktı. Afganistan'a geçtikten sonra, İran üzerinden Azerbaycan'a ulaştı. Burada Karabağ, Gence ve Bakü gibi şehirler ziyaret etti.
Daha sonra, Özbekistan, Türkmenistan ve İran'ı keşfetmek için hareket etti. Yolculuğu boyunca, coğrafi ve kültürel çeşitliliği keşfetti ve Moğol İmparatorluğu'nun gölgesi altında seyahat etti. İbn Battuta, yaptığı keşiflerle, tarihteki en önemli gezginlerinden biri olarak anılmayı hak ediyor.
Evliya Çelebi
Osmanlı Devleti döneminin en ünlü seyyahlarından biri olan Evliya Çelebi'nin, Mekke, Medine, Suriye ve Yemen'de de birçok keşif yaptığı bilinmektedir. Seyahatnamesi, gezginlerin yazdığı seyahatnameler arasında en fazla bilinen ve okunan yapıtlar arasındadır.
Mekke ziyaretinde Kabe'ye dair gözlemler yaparak, Hac'da yer alan diğer kutsal yerleri de gezmiştir. Medine'ye ise Peygamberimizin kabrini ziyaret etmek için gitmiş ve bu süreçte birçok detaylı inceleme yapmıştır.
Suriye'de çeşitli şehirleri dolaşan Evliya Çelebi, bilhassa Şam ve Halep'te yaptığı gözlem ve incelemeleri Seyahatname'sinde detaylıca toplamıştır. Yemen'deki tecrübelerine de kitabında yer veren gezgin, ünlü dolaşım yolu İpek Yolu'nun dışında Yemen üzerine aldığı notlarla da önemli bir seyahatnamesi miras bırakmıştır.
Evliya Çelebi, Bağdat'a yaptığı yolculukta yerel halkın gelenek ve göreneklerini tanıma fırsatı bulmuştur. Ayrıca seyyah, Bağdat'ın tarihi ve kültürel dokusu hakkında da ayrıntılı incelemelerde bulunmuştur. Bağdad'da bulunduğu zaman boyunca birçok bilgi toplayan gezgin, Seyahatname'sinde bu tecrübelerine de yer vermiştir.
Evliya Çelebi'nin Mısır ziyareti de oldukça ilginçtir. Bu gezisinde Nil Nehri ve Nil Deltası'nı inceleyen seyyah, ayrıca piramitler hakkında da çeşitli bilgiler edinmiştir. Ayrıca, Kahire'deki çarşıları dolaşarak hem ürünleri incelemiş hem de oradaki insanların yaşantısına dair fikirler edinmiştir.
Bağdat Yolculuğu
Evliya Çelebi'nin Bağdat Yolculuğu, seyahat ettiği dönemde en önemli şehirlerden biri olan Bağdat'a yaptığı bir keşif yolculuğudur. Çelebi, 1630'larda Osmanlı İmparatorluğu'nun en yaygın ve uzak mesafeli keşif gezilerinden birini gerçekleştirdi. İstanbul'dan başlayan yolculuğu, Anadolu'nun çeşitli şehirlerinden geçerken Cizre'ye gelindiğinde, Çelebi'nin başka bir seyahat yazarı olan Ibn Fazlullah'la tanışmasına neden olan bir arkadaş ziyareti yapılacak bir mola verdi.
Çelebi, Bağdat'a doğru olan yolculuğuna dört ay boyunca devam etti. Bu yolculuk sırasında, günümüzdeki Türkiye ve Irak'ın tarihi, coğrafi ve sosyal durumuna ilişkin derinlemesine bir araştırma yaptı. Yollarda iş, yemek ve barınak gibi zorluklarla karşılaştı. Ancak, bu zorluklar başarılı bir keşif gezisi yapmalarına engel olmadı. İngiliz bilim adamı Horatio Halil'un da not düştüğü gibi, "Çelebi bir fantastik kurgu yazmıyordu, tamamen güvenilir gözlemlerdi."
Çelebi'nin Bağdat gezisi sırasında yaptığı en önemli keşiflerden biri, dönemin başkentinin envanteridir. Osmanlı İmparatorluğu'nun gözlemci bir vatandaşı olarak, Çelebi, bir metropolis ve o dönemdeki en önemli kültür merkezlerinden biri olan Bağdat'ın kendisine sunduğu imkanları tam olarak anlamak için bir dizi gezinti ve araştırma yaptı.
- Çelebi'nin Bağdat gezisi sırasında yaptığı önemli gözlemlerden biri günlük hayatın dış mekan yaşam şekilleridir.
- Ayrıca, Kal'a-i Selçuk bin Hasan ve Kral Mezarı gibi önemli tarihî ve kültürel alanlara da ziyaretler yapmıştır. Bu bölgeler tarih açısından çok değerli oldukları için, seyahat turizmi açısından da önemlidir.
Bağdat gezisi sırasında Çelebi, Peygamber'in doğduğu kent olan Mekke'ye yapılan hac yolu üzerindeki Şam'a kadar olan topraklarda çok sayıda gözlem yapmıştır. Bu gözlemleri sadece bir gezi yazısı olarak değil, aynı zamanda bir coğrafya incelemesi olarak da yorumlamıştır. Bu nedenle, Çelebi'nin Bağdat Gezisi, bir seyahat eden ya da Osmanlı dünyasına ilgi duyan herkes için oldukça ilgi çekicidir.
Mısır Ziyareti
Evliya Çelebi'nin Mısır ziyareti, Osmanlı gezginin 17. yüzyılda gerçekleştirdiği önemli keşiflerden biridir. Mısır'ın tarihi ve kültürü hakkında bilgi edinmek için Mısır'a giden Evliya Çelebi, bu yolculuk sırasında pek çok gözlemde bulunmuştur.
Bu yolculuk sırasında yaptığı gözlemler arasında Mısır'ın mimari dokusu, camiler, medreseler ve türbeler de yer alıyor. Ayrıca, Nil Nehri ve çevresindeki tarım faaliyetleri de gezginin dikkatini çeken unsurlardandı. Mısır'ın tarihi mekanlarının yanı sıra doğal güzellikleri de seyahatnamesinde yer bulan Evliya Çelebi, bu yolculukla ilgili notlarını Seyahatname adlı eserinde detaylı bir şekilde anlatmıştır.
Evrliya Çelebi'nin Mısır ziyareti ayrıca, çağının en önemli tarihçilerinden biri olma özelliğine de sahiptir. Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın tarihi hakkında çok sayıda bilgi edinen seyyah, bu keşiflerini yazdığı Seyahatname adlı eserde paylaşmıştır. Seyahatnamenin birinci cildinde yer alan Mısır bölümü, tarihi ve kültürel anlamda Mısır'ın önemli bir kaynağı haline gelmiştir.
Benzer Geziler
Arap dünyasında seyahat etmek, yüzyıllardır ilgi çeken bir konudur. Osmanlı dönemi seyyahlarının Mekke, Medine, Suriye, Yemen ve Irak'ı keşfetmesiyle birlikte, Arap Yarımadası'nda gerçekleştirilen benzer keşifler artmıştır.
Ebu Abdullah el-Beşri gibi birçok seyyah, Orta Asya'dan Şam'a, Yemen'e ve Umman'a kadar birçok yeri gezmekle kalmamış, aynı zamanda bu yerlerde gözlemler yapmıştır. İbn Battuta ise Batı Afrika'daki Timbuktu'dan Orta Asya'ya kadar birçok yeri gezip, seyahat etmek ve keşfetmek için hayatını adadı.
Benzer şekilde, Evliya Çelebi de Arap Yarımadası'nda gezginlik yapmıştır. Mekke, Medine, Suriye ve Yemen'daki keşifleri hakkında bilgi verirken, Bağdat'a yaptığı yolculuk ve Mısır'daki gözlemleriyle de tanınır. Tüm bu gezginler, kendilerine özgü deneyimleriyle, Arap Yarımadası'na dair benzer keşifler yapmış ve büyük bir zenginlik yaratmışlardır.
- Birçok seyyah, Arap Yarımadası'nın farklı bölgelerine seyahat ederken benzer deneyimler yaşamıştır.
- Mekke, Medine ve Suriye gibi yerler, sadece Osmanlı dönemi seyyahları için değil, tüm dünya için önemli yerler olarak kabul edilir.
- Arap Yarımadası'na yapılan keşifler, Arap dünyasına dair birçok bilgiyi içinde barındırır.
Özetle, Arap Yarımadası'na yapılan keşifler, Osmanlı dönemi seyyahları ve diğer gezginler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu seyahatler, Arap Yarımadası'na dair birçok bilgiyi içinde barındırırken, benzer deneyimler yaşayan seyyahlar tarafından gerçekleştirilmiştir.
Farklı Perspektifler
Seyyahların Arap Yarımadası'na yaptıkları geziler sadece coğrafya ve toplumları keşfetmekle sınırlı kalmadı. Aynı zamanda farklı kültürleri deneyimleme, yeni perspektifler edinme ve insanlık tarihinde önemli bir yer tutan yolları keşfetme fırsatı da buldular.
Örneğin, Abdülkadir el-Cezairi Mekke ve Medine ziyaretinden bahsederken sadece coğrafi bilgileri değil, aynı zamanda İslam dininin o dönemdeki önemini de vurgulamıştır. Ebu Abdullah el-Beşri ise yaptığı Orta Asya - Şam yolculuğundaki toplumların günlük yaşamına dair detaylı gözlemlerini aktarmıştır.
İbn Battuta ise gezilerinde farklı kültürlere açık bir şekilde yaklaşıp, Afrika, Asya ve Avrupa'yı dolaşarak bu kültürlerin ortak yönlerini ve farklılıklarını keşfetmiştir. Ayrıca İbn Battuta'nın seyahatnamesi, o dönemdeki toplumsal yapı ile ilgili önemli ipuçları da vermektedir.
Evliya Çelebi de Osmanlı Devleti'nin farklı şehirlerine yaptığı gezilerde dikkatini toplumların sosyal yapısına çevirmiş ve o dönemdeki toplumsal değişimleri gözlemlemiştir.
Tüm seyyahların belirgin bir özelliği, farklı kültürlere açık bir şekilde yaklaşmalarıdır. Gittikleri yerlerdeki insanlarla iletişim kurup, onların yaşam biçimlerine ve geleneklerine saygı duymuşlardır. Bu da gezilerinde edindikleri bilginin daha zengin ve farklı rengini ortaya çıkarmıştır.