Bilim tarihinde belki de en karanlık dönemleri anlatıyoruz İnançların bilime üstünlüğü, bilim insanlarına yapılan zulümler Tüm detaylarıyla keşfedin!

Bilim tarihi boyunca bilim insanları birçok engelleme ile karşı karşıya kalmıştır. Bu engellemeler kiliselerin, hükümetlerin, ve ideolojik görüşlerin bilimin gelişimine müdahale etmesiyle gerçekleşmiştir. Bilimdeki bu karartılmış dönemlere yakından bakarsak, Ortaçağ Avrupa'sında kilisenin bilimi kontrol altına alma çabalarını, İbn-i Sina gibi isimlerin Ortaçağ İslam dünyasında baskılarla karşılaşmasını, 1930'lu yıllarda Yahudi kökenli bilim insanlarının susturma çabalarını, Soğuk Savaş döneminde Batı ve Doğu ülkelerindeki baskıları, Çin'deki Uygur bilim adamlarına yönelik tutuklamaları ve daha birçok örneği görebiliriz.

Bu karartılmış dönemlerin tarihi, bilimde gelişim için bir fırsat vermediği gibi, insanlık için de kötü sonuçlar doğurdu. İnsan hakları ihlalleri, etik dışı insan deneyleri, bilimsel gerçeklerin göz ardı edilmesi ve daha birçok olumsuz etki ile sonuçlandı. Ancak, tarihte yaşanan olumsuz olaylara rağmen bilim adamları yılmadan çalışmalarına devam ettiler ve bugün sahip olduğumuz teknolojilerin gelişimine katkıda bulundular.

Ortaçağ Avrupa'sı ve Bilim

Ortaçağ Avrupa'sı, bilim adına karanlık bir dönem olarak bilinir. Bu dönemde kilise, Avrupa'daki bilim faaliyetlerini kontrol altına alma çabaları göstermiştir. Özellikle Rönesans dönemi öncesi, Avrupa'da hâkim olan teokratik düzen, bilimsel düşüncenin gelişmesini kısıtlamıştır.

Kilise, dönemin en güçlü kurumlarından biri olduğu için, bilimsel faaliyetlere de müdahale etmekte özgürdü. Bu müdahaleler sonucunda, Galileo Galilei'nin teleskopla yaptığı gözlemler, sapkın fikirler olarak görüldü ve Galilei, kilise tarafından tutuklandı. Kilise, yerçekimi ve dünya merkezli evren anlayışının dışında kalanları sapkın fikirler olarak adlandırdı ve herhangi bir fikir özgürlüğü tanımadı.

Bunun yanı sıra, Ortaçağ İslam dünyası da benzer baskılara maruz kaldı. İbn-i Sina gibi bilim adamları, doğru olmayan görüşlere sahip oldukları gerekçesiyle cezalandırıldı.

Ortaçağ Avrupa'sındaki kilise otoritesi, bilimin gelişmesinin önündeki en büyük engel oldu. Ancak Rönesans hareketi ile birlikte, Avrupa'da bilimde önemli bir atılım yaşanarak, kilisenin etkisi azalmaya başladı.

Galileo Skandalı

Galileo Galilei, 16. yüzyılda yaşayan İtalyan bir bilim adamıdır. Kendisi evrenin merkezi olarak kabul edilen tezi reddeden ve Güneş'in merkezde olduğunu savunan araştırmalar yapmıştır. Fakat bu çalışmaları, kilisenin İncil'deki tezleri ile çeliştiği için kabul görmemiştir.

Kilise, Galileo'nun çalışmalarından rahatsızlık duyarak kendisini engellemeye çalışmıştır. 1632 yılında yazdığı ve Güneş'in merkezde olduğunu savunan "Dialogues Concerning Two New Sciences" adlı eseri kilise yönetimi tarafından yasaklanmıştır. Galileo, bu yasağı çiğneyerek bir daha aynı kitapları yazmama sözü vermiştir. Ancak kendisine yönelik baskılar artmış ve sonunda Papalık Mahkemesi tarafından tutuklanmıştır.

Galileo, kilise tarafından tutuklanarak hapsedilmiştir. Yıllar süren hapis döneminden sonra ışık teorisi üzerine yaptığı çalışmaları da kilise yönetimince yasaklanmıştır. Bu hadise, kilisenin bilimi kontrol altına almaya çalışması ve aykırı düşünceleri susturma çabalarının en bilinen örneklerinden biridir.

İbn-i Sina ve İslam Dünyasındaki Bilim

Ortaçağ İslam dünyası, bilim ve felsefe alanlarında büyük bir gelişim göstermiştir. Fakat bu dönemde birtakım sınırlamalar ve baskılar da yaşanmıştır. İbn-i Sina gibi birçok bilim adamı da bu sınırlamaların hedefi olmuştur.

İbn-i Sina, tıp, felsefe ve matematik alanlarında önemli çalışmalar yapmıştır. Ancak çalışmalarının bazıları İslam dinine aykırı olduğu gerekçesiyle dönemin siyasi ve dini liderleri tarafından eleştirilmiştir. Özellikle, "Kitabüşşifa" adlı eserinde dinin ve din adamlarının rolünü sorgulayan İbn-i Sina, bu nedenle baskılara maruz kalmıştır.

Aynı dönemde, felsefe ve bilimin bazı alanlarına dair çalışmalar da yasaklanmıştır. Kendi aralarında tartışan filozofların bazıları, halkın inançlarına uygun olmayan düşünceler ortaya koydukları gerekçesiyle idam edilmiştir. Bu ortamda bilim adamları, çalışmalarını gizli gizli yapmak zorunda kalmıştır. Ancak buna rağmen, İbn-i Sina gibi birçok bilim adamı, bilimin sınırlarını genişletmiş ve gelecek nesillere önemli eserler bırakmıştır.

1930'lardaki Sınırlamalar

1930'larda Nazi Almanya'sında Yahudi bilim insanlara yönelik baskılar ve sınırlamalar artarak devam etti. Nazi hükümeti, bilim insanlarını kovmaya ve bilimsel çalışmalarını durdurmalarına zorlamaya başladı. İkinci Dünya Savaşı öncesinde, Hitler ve partisi, "Aryan ırkına" mensup olmayan bilim insanlarını ülkeden sürgün etmeye başladı. Bu dönemde, 1933'te Nazi hükümeti göreve gelmesinin ardından, yaklaşık 1,000 Almanya'daki Yahudi bilim insanı işlerinden kovuldu ya da çalışma izninden mahrum edildi.

Bilgi birikimleri, becerileri ve yetenekleri görmezden gelinerek, bu bilim insanları büyük bir zulme uğradı. Bilim adamlarına yönelik baskıların bir sonucu olarak, Almanya ve Avrupa'nın geri kalanı, Yahudi kökenli bilim insanlarının yarattığı birçok keşfi ve gelişmeyi görmemezlikten geldi. Bu sınırlamaların beşeri bilimler, tıp ve diğer birçok alanda geniş bir etkisi oldu.

• Bazı bilim insanları kaçmak zorunda kaldı ya da ülkelerini terk etmek zorunda bırakıldı.
• Bazıları öldürüldü, çoğu ise hapse atıldı.

Bu yıkımın etkileri, Nazi rejiminin ortadan kalkmasının ardından bile devam etti. Bilimin gelişmesindeki önemli bir alan olan Yahudi bilim insanlarına yapılan bu zulümden sonra, tüm dünya bu vahşete tanık oldu ve bilim insanlarını koruma altına almaya çalıştı.

Auschwitz ve Bilim

Nazi rejimi altında Auschwitz toplama kampında uygulanan insan deneyleri, bilim tarihinin en karanlık noktalarından biridir. Kamp doktorları, mahkumların hayatına acımasızca müdahale ederek, insan deneyleri adı altında vahşet uygulamışlardır.

Bu deneyler arasında, barometrik basınç testi, beden sıcaklığı araştırmaları, soğuk su testleri, çürük diş tedavileri, kimyasal testler, cinsel deneyler ve genetik araştırmalar yer almaktadır. Bu insanlık dışı uygulamaları gerçekleştiren doktorların büyük bir kısmı, savaş sonrasında Nürnberg Mahkemelerinde yargılanmış ve cezalandırılmıştır.

İnsan deneyleri, Nazi rejiminin ideolojisi doğrultusunda 'üstün insan' arayışı kapsamında gerçekleştirilmiştir. Ancak, bu dünya tarihinin en büyük insanlık suçlarından biri olarak hafızalarda yerini almıştır. Auschwitz deneyleri, bilim adına yapılan en kötü ihlallerden biri olarak anılıyor ve insan haklarına saygı göstermenin önemini bir kez daha hatırlatıyor.

Gerçekleşen insan deneyleri, bilim dünyasında sıkça tartışılan bir konu haline gelmiştir. Unutulmaması gereken şey, bilim hiçbir zaman insanlıktan ayrı bir alan değildir ve etik değerlerden bağımsız olarak bir amaç için yapılacak her türlü uygulama, kabul edilemezdir.

Soğuk Savaş Dönemi ve Bilim

Soğuk Savaş dönemi, dünya ülkeleri arasındaki siyasi gerilimlerin en yüksek olduğu dönemdir. Bu dönemde, Batı ve Doğu blokları arasındaki rekabet bilim alanında da kendini göstermiştir. Her iki blok da ülkelerinin bilimsel başarılarını sürekli olarak kanıtlama çabası içerisindeydi. Ancak bu çaba, ülkelerin bilim adamlarının üzerinde baskı oluşturdu.

Batı ülkelerinde, antikomünist kampanyalar bilim insanları üzerinde bir baskı unsuru haline gelmişti. Siyasi düşünceleri nedeniyle birçok bilim adamı hedef alınmış ve mesleki hayatları olumsuz etkilenmiştir. Özellikle nükleer savaş tehlikesinin artması, bu baskıların daha da artmasına sebep olmuştur.

Doğu blokunda ise bilim adamları, politik düşünceleri nedeniyle baskı altındaydı. Bu dönemde, Lysenkoizm adı verilen tarım yöntemi, Stalin tarafından desteklenmiştir. Genetik bilimi inkar edilmiş ve Sovyet bilim adamları bu konuda "sapkın" olarak nitelendirilmiştir.

Bu dönemde, Batı ve Doğu bloklarının arasındaki yarışın yoğunluğu ve ideolojik düşüncelerin bilim dünyasında da kendini göstermesi, birçok bilim adamını hayatında olumsuz etkilemiştir.

Lysenkoizm

Lysenkoizm, Sovyetler Birliği'nde tarımsal üretim için önemli görülen bir politik yönelimdir. Bu politik yönelim, 1920'lerin sonunda ortaya çıkan bir genetik teoriye karşı önemli bir direnci temsil ediyordu. Sovyet biyolog Trofim Lysenko, bitki ıslahı konusunda çalışmalar yaparak Sovyet hükümetinin desteğini kazandı. Ancak, Lysenko'nun çalışmaları doğru değildi ve genetik bilimi reddediyordu. Bu nedenle, diğer bilim insanları bu teoriyi reddetmedikleri takdirde işlerinden olacaklarını biliyorlardı.Stalin'in desteği ile Lysenkoizm, tüm Sovyetler Birliği'ne zorla dayatıldı. Ülkedeki bilim insanları, Lysenko'nun teorisine karşı çıkmaktan korkuyorlardı. Bilim adamlarının tutuklanması, Sovyetler Birliği'nde Lysenkoizm'in uygulandığı yıllarda sık sık yaşanıyordu. Böylece, Sovyetler Birliği'nde genetik bilim tamamen bastırıldı ve ülke, bilimsel gelişmelerden mahrum bırakıldı.Lysenkoizm, Sovyet hükümetinin bilimi siyasi amaçları doğrultusunda kullanma çabalarının bir örneğidir. Bu yönelim, Sovyet bilim tarihindeki en karanlık dönemlerden birini temsil eder. Ülkedeki bilim insanları, Lysenko'nun yanlış teorilerine karşı çıkmaya cesaret edemediğinden, gerçekler bir süre boğuldu. Ancak günümüzde, genetik bilimi reddetmek artık zorunlu değil ve bilim insanları daha özgür bir şekilde araştırmalar yapabiliyorlar.

McCarthyizm ve ABD'deki Bilim

1950'lerde ABD'de yaşanan McCarthyizm dönemi, ülkede cadı avı olarak adlandırılan bir süreci ele almaktadır. Özellikle siyasi görüşleri nedeniyle suçlu ilan edilenlerin yanı sıra bilim insanları da hedef alınmıştır. Dönemin en önemli bilim adamlarından bazıları, o zamanlar komünizmle bağlantılı görüldükleri için, çalışma hakları ellerinden alınmış ve hatta hapis cezalarıyla karşı karşıya kalmışlardır.

Bilimsel çalışmaların siyasi görüşlere göre sınırlandırılması, ülkedeki inovasyon ve teknolojik gelişimi de engelleyerek ilerlemenin önünde bir engel teşkil etmiştir. Bu, o dönemde uluslararası bilimsel işbirliğinin de engellenmesiyle sonuçlanmış ve ABD'nin önde gelen bilim adamları dahil birçok akademisyen, ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır.

Bu dönemde, ABD senatörlerinden Joseph McCarthy tarafından yürütülen cadı avı, ülke tarihinde önemli bir yere sahiptir. McCarthy, yaptığı açıklamalarla, özellikle hükümette çalışan kişiler arasında komünistler olduğunu iddia etmiş ve ulusal güvenliğin tehlikedeki olduğunu savunmuştur. McCarthyizm, birçok insanın hayatını etkilemiş ve bu dönemde birçok bilim insanı, işlerinden kovulmuş ya da cezalandırılmıştır.

Sonuç olarak, 1950'lerde ABD'de yaşanan McCarthyizm dönemi, ülkenin bilim alanında ihtiyacı olan inovasyon ve gelişimi engellemiş ve ülkedeki bilim camiasına ciddi zararlar vermiştir. Bu dönem, Amerika'nın bilim tarihindeki en karanlık dönemlerden biridir ve unutulmaması gereken bir örnek olarak kalmaktadır.

Günümüzdeki Bilim Sınırlamaları

Bugün dünya genelinde bilimsel çalışmalara yönelik olarak sınırlamalar ve baskılar hala devam etmektedir. Bunların arasında Çin ve diğer ülkelerdeki yasaklar ve baskılar da yer almaktadır. Çin hükümeti, özellikle Uygur bölgesinde, bölgedeki bilim insanlarına yönelik tutuklamalar ve baskılar gerçekleştirmektedir.

Çin, son yıllarda teknolojide büyük ilerleme kaydetmiştir. Ancak bu ilerlemenin arka plandaki gerçekler nelerdir? Çin hükümeti, bilimsel çalışmaların yayınlanmasını kontrol ederek, resmi görüşüne aykırı olanları sansürlemektedir. Uygur bilim insanları da baskılara maruz kalmaktadır. İşkence, gözaltı, tutuklama gibi çeşitli baskı yöntemleri kullanılmaktadır.

Ayrıca, Çin hükümeti, uygulamakta olduğu çevre politikalarına karşı çıkan bilim insanlarına da baskı uygulamaktadır. Çevresel değişimlere dikkat çeken bilim insanları, alay edilmekte veya hedef haline getirilmektedir.

Benzer şekilde, diğer ülkelerde de bilimsel çalışmalara yönelik sınırlamalar ve baskılar yaşanmaktadır. Örneğin, bazı Ortadoğu ülkelerindeki kadın bilim insanlarına toplum tarafından engeller konulmaktadır.

Sonuç olarak, bilim sınırlamaları ve baskıları hala günümüzde de varlığını devam ettirmektedir. Bu baskıların sonucunda, bilim adamları çalışmalarının devamını sağlamak yerine korku ve endişe içinde çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Bu durumun hem bilim, hem de insanlık için bir kayıp olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Uygur Bilim Adamlarına Yönelik Baskılar

Çin'in Uygur bölgesindeki bilim insanlarına yönelik uygulanan baskılar son yıllarda gündemde olan konulardan bir tanesi. Uygur Türkleri, Çin yönetimi tarafından yıllardır baskı ve zulme maruz kalmaktadır. Bu durum bilim insanlarını da etkilemektedir.

Çin yönetimi, Uygur bilim insanlarını ve akademisyenlerini tutuklama ve sınırlandırma kararı almıştır. Çeşitli baskı ve zorlamalarla bilim insanlarının çalışmalarına engel olunmaktadır. Ayrıca, Uygur bölgesindeki üniversitelerde çalışan akademisyenlerin de baskı ve zulme maruz kaldığı bilinmektedir.

Bu durum, Uygur bölgesindeki bilimsel araştırmaların durmasına yol açmaktadır. Çin yönetimi, bilim insanlarını zorla tutuklama ve sınırlandırma ile Çin'in insan hakları ihlalleri listesinde yer almaktadır. Bununla birlikte, Uygur Türklerinin haklarının korunması ve bilim adamlarının çalışmalarına özgürce devam etmesi için uluslararası toplumun birçok üyesi baskı uygulamaktadır.

Uygur bölgesinde yaşanan bu durum, bilim insanlarının çalışmalarına yönelik dünya çapında bir dayanışma çağrısına neden olmuştur. Çin yönetimi ise bu baskılara direnmekte ve Uygur bölgesindeki insanlara yönelik baskıları art arda sürdürmektedir.

Uygur Türklerinin haklarına yönelik baskıların sona ermesi ve bilim insanlarının da çalışmalarına özgürce devam edebilmesi için dünya çapında bir dayanışma çağrısı yapılmalıdır.

Çevre Bilimcilerine Yönelik Tehditler

Çevre bilimcileri, çevre sorunlarına dikkat çektikleri için alay ve tehditlere maruz kalabiliyorlar. Çevresel değişimler konusunda çalışan bilim insanları, bazı çıkar grupları tarafından hedef alınabiliyor. Özellikle çevreyle ilgili önemli bir konuda çalışan bir bilim adamı, bazı kesimlerin çıkarlarına zarar vereceği için tehlikeli hale gelebiliyor.

Örneğin, iklim değişikliği konusunda çalışan bilim insanları, küresel enerji şirketleri ve fosil yakıt endüstrisi tarafından hedef alınabiliyor. İşleri, maddi çıkarlarına zarar veren bu şirketler tarafından tehlikeli ilan edilebiliyor ve hatta ölüm tehditleri alabiliyorlar.

Bu şekilde uygulanan baskılar, çevresel sorunlara dikkat çeken bilim insanları arasında korku yaratıyor ve bilim dünyasının ne kadar hassas bir konuda çalıştığını gösteriyor. Ancak bu tehditler, çevre bilimcilerinin çalışmalarını durdurmalarına neden olmuyor, hatta daha da azimli hale geliyorlar. Çünkü çevre bilimcileri, yaşanabilir bir dünya için mücadele ediyorlar ve çevreyi korumak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.