Kadınların siyasi liderlikteki rolü ve başarı öyküleri, toplumumuzu şekillendiren önemli bir faktördür. Bu yazıda, Türkiye ve dünya genelinden kadın liderlerin öykülerini keşfedin ve ilham alın.
Kadınların erkeklere oranla siyasi liderlik pozisyonlarına ulaşmalarındaki engeller pek çok. Ancak dünya genelinde birçok kadın bu engelleri aşarak siyasi liderlik pozisyonlarına gelmiş ve büyük başarılar göstermiştir. Bu makalede, dünya çapında kadınların siyasi liderlik pozisyonlarında gösterdikleri başarı öyküleri incelenecektir.
Bu örnekler arasında Almanya'nın şansölyesi olarak görev yapan Angela Merkel ve Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern gibi ünlü isimler bulunmaktadır. Bunların yanı sıra, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Alexandria Ocasio-Cortez, Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Başkanı Chung Sye-kyun ve Norveç Başbakanı Erna Solberg gibi liderler de dikkat çeken başarı hikayelerine sahiptirler.
Bu örnekler, kadınların siyasi liderlik pozisyonlarına erişebilecekleri ve büyük başarılar gösterebilecekleri konusunda umut verici bir mesaj vermektedir. Böylece, kadın liderlerin sayısının artmasıyla birlikte siyasi sistemlerin daha adil hale getirileceği, eşitliğin sağlanacağı ve toplumun genel olarak daha iyi hale geleceği düşünülebilir.
Angela Merkel - Almanya
Almanya'nın şu anki şansölyesi Angela Merkel, 16 yıllık bir liderlik kariyerinin ardından politik arenadan çekiliyor. Avrupa'nın mali krizi, Ukrayna krizi ve mülteci krizi gibi zorlu dönemlerde liderlik ettiği için "Avrupa'nın lideri" olarak tanınıyor. Merkel, liderlik stilinde sabit ve sakin bir yaklaşım benimsiyor ve politikalarını bütçe disiplini, inovasyon ve doğa koruma gibi konuları önceliklendiren bir şekilde yürütüyor.
Merkel, Almanya'da kadınların siyasi pozisyonlarını güçlendirmek için çaba gösteriyor. Hükümetinde kadınlar için pozitif ayrımcılık uygulaması, anne izini ve çocuk bakımı yardımlarının artırılması gibi politikalar uyguladı. 2011 yılında da Merkel, Almanya'nın ilk kadın cumhurbaşkanı seçilen Christian Wulff'u göreve getirdi.
Merkel, Avrupa ve dünya politikası üzerine yaptığı konuşmalarında bazen eleştiri alsa da, salgın sürecindeki liderlik tarzı ve Alman toplumuna verdiği destekle birçok kişinin saygısını kazandı. Unutulmaz politik hamleleri arasında İsrail'in varlığını korumasına yardımcı olan İran nükleer anlaşması, İngiltere'nin AB'den ayrılma süreci "Brexit" gibi önemli konular bulunuyor.
Jacinda Ardern - Yeni Zelanda
Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, 2017 yılında ülkesinde seçilerek siyasi hayatına başlamıştır. Ülkenin en genç başbakanı ve aynı zamanda 21. yüzyılda doğan ilk lideridir. Kendisi, halkın refahı ve çıkarları için uğraş veren politikalarıyla öne çıkmaktadır.
Ardern, göreve gelir gelmez 100 günlük eylem planını hayata geçirmiş ve ülkedeki kötüye giden ekonomik ve toplumsal sorunları çözmek için çağdaş çözümler sunmuştur. Bununla birlikte, Ardern, Yeni Zelanda tarihinde gerçekleşen en büyük felaketlerden biri olan Christchurch saldırısının ardından hükümetin kriz yönetiminde gösterdiği liderlikle de uluslararası alanda takdir edilmiştir.
Ardern'in tarihi hamleleri arasında ise 2018'de, New Zealand Herald gazetesindeki bir okur mektubunda yazılan ve hükümet tarafından "yüksek derecede rahatsızlık verici" olarak nitelendirilen "yabancılar tarafından ele geçirilmemesi gereken" Yeni Zelanda'nın "kıç deliğini satmak" ifadesinin kullanılması sonrası gazeteye ilan yasağı koyması yer alır. Bu hamlesi, ülkesinde basın özgürlüğüne verilen önemi ortaya koymuştur.
Ardern, aynı zamanda dünya çapında işe izinli doğum yaparak siyasi kariyerine devam eden ilk liderdir. Bu durum, çalışan kadınların ve annelerin hükümet tarafından desteklenmesine dair bir tarihi adım olarak öne çıkmıştır.
AOC - ABD
Aleksandria Ocasio-Cortez, veya kısaca AOC, Amerika Birleşik Devletleri Kongre üyesi ve ayrıca Demokrat Parti üyesidir. AOC, çağdaş politikaları ve nesiller arasında halk desteğiyle geniş bir takipçi kitlesi kazanmıştır. Özellikle kademeli vergi ve çevre koruma ilkesine dayanan ilerici politikaları hakkında oldukça konuşulmaktadır.
AOC'nin politikaları arasında Green New Deal adı verilen plan yer almaktadır. Bu plan, fosil yakıt endüstrisinden yenilenebilir enerjiye geçişi teşvik ve ekonomik cinsiyet eşitliğine katkıda bulunmak için çalışan programlar gibi hedeflere yönelik kapsamlı önlemler içermektedir.
AOC ayrıca, özellikle çevre sorunları konusunda sık sık çıktığı konuşmalarında, genç kuşakların politikada daha fazla yer almasını savunmaktadır. Yaptığı konuşmalarda, yeni nesil siyasi liderlerin değişim için şart olduğunu ve gençlerin politik süreçte etkili bir şekilde yer almaları gerektiğini vurgulamaktadır.
AOC'nin politika fikirleri ve ilerici yaklaşımları, dünya genelinde kadın liderler için ilham verici bir örnek teşkil etmektedir. Kendisinin siyasi hayatı, gelecekteki kadın liderler için cesaret veren ve başarılı olmak için gerekli olan kararlılık ve aşkla dolu bir rüya gibi görülebilir.
Chung Sye-kyun - Güney Kore
Güney Kore'de kadın liderler kadar önemli bir figür olan Chung Sye-kyun, mevcut hükümet politikasıyla birlikte hızlı bir yükseliş yaşamıştır. Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Başkanı olan Sye-kyun, ülkesinde ekonomi, savunma, turizm ve diğer birçok alanda atılım sağlamıştır.
Başkan Sye-kyun'un liderlik tarzı, özellikle hızlı aksiyon alarak işleri çözme konusunda oldukça etkilidir. Güney Kore'nin COVID-19 pandemisi sırasında sergilediği başarı, liderin zamanında alınan sert önlemleri sayesinde gerçekleşmiştir.
Sye-kyun ayrıca turizm sektöründeki büyük hamlesi ile ülkesinin turizm gelirlerinde önemli bir artışa neden olmuştur. Ayrıca, ekonomisi güçlü olan Güney Kore, tarihinde ilk defa eşitsizliği azaltmak amacıyla minimum ücrette büyük bir artış gerçekleştirmiştir.
Bu başarıların arkasında yatan politikalar; eğitim, ar-ge, teknoloji ve diğer endüstrilerde yapılan yatırımların yanı sıra, hükümetin sıkı düzenlemeleri ve planlaması sayesinde ortaya çıkmıştır. Başkan Sye-kyun'un liderlik tarzı, hükümet politikalarından da anlaşılacağı gibi, hızlı, net ve etkilidir.
Güney Kore'de kadın liderlerin artmasıyla birlikte, Başkan Sye-kyun'un da bu alanda verdikleri destek oldukça önemlidir. Ülkesinin ilerlemesinde ve başarısında kadınların da etkisi büyüktür.
Margaret Thatcher - İngiltere
İngiltere’nin 1. kadın başbakanı olan Margaret Thatcher, liderlik tarzı ve ülkede yaptığı önemli değişiklerle tarihe damgasını vurmuştur. Kavramsal politikaların öncüsü olan Thatcher, İngiltere’nin ekonomik ve siyasal sınırlarını genişletmiştir.
Thatcher, ülkedeki sosyal yardım programlarını kökten değiştirerek, bireylerin kendilerini doğrudan desteklemesi için kapsamlı bir sistem kurdu. Bu değişiklik, hükümetin rolünü azaltırken bireylerin kendi hayatlarını yönetmelerine olanak sağladı. İngiltere'deki banka ve finans sektörünün özelleştirilmesi de Thatcher’in döneminde gerçekleşti. Bu özelleştirme hareketi İngiliz piyasasını modernleştirdi, rekabeti artırdı ve birçok vatandaşa yeni iş fırsatları sağladı.
Thatcher’in başarısının sırrı sadece ekonomik değişikliklerde değil, aynı zamanda siyasi liderliği ve sert tarzıyla görülüyordu. "Iron Lady" olarak anılan Thatcher, kararlığını ve güçlü liderliğini dünyaya gösterdi. Thatcher’in güçlü liderliği, Batı bloğunun Sovyetler Birliği’ne karşı büyük bir güç oluşturmasında da önemli bir rol oynadı.
Erna Solberg - Norveç
Norveç'in başbakanı Erna Solberg, dünya çapında kadın liderler arasındaki yerine ve başarılarına odaklanılan bir isimdir. Kendisi, siyasi kariyeri boyunca birçok zorluğa rağmen Norveç'in en yüksek siyasi makamına oturmayı başardı. Solberg, Norveç'in kemer sıkma politikalarının ana savunucularından biridir; ancak aynı zamanda çocukların yeteneklerini öne çıkarmak için birçok sosyal proje başlattı.
Solberg'in liderliği, Norveç'e pek çok vasıflı yetişkin ve yenilikçi fikirleri getirdi. Kariyerinde birçok ilke imza atan Solberg, Norveç'in ilk kadın işçi bakanı olarak tarihe adını yazdırdı. Ayrıca hayatın her alanından kadınlar için fırsatları eşitlemek için çalışarak Norveç'in modern kadın liderliği için örnek oldu.
Bunun yanı sıra, Solberg hükümeti Norveç'teki işsizliği önleme konusunda geniş kapsamlı bir reform yaptı. Yenilenebilir enerji kaynaklarına ciddi yatırımlar yaptı ve ülkenin karbon salınımını düşürmeyi hedefleyen çok sayıda çevre politikası başlattı. Norveç'in dünya liderleri arasındaki yeri de, Solberg'in hükümeti sayesinde giderek artmaktadır.
Solberg'in liderliği, tarih boyunca kadınların birçok alanda lider olabileceğini kanıtlamaktadır. Norveç hükümetindeki başarısı, diğer ülkelerde kadınların da siyasi liderliğe yükselmesi yönünde örnek oluşturmaktadır.
Yeni Nesil Kadın Liderler
Son yıllarda dünya genelinde kadınlar, siyasi liderlik pozisyonlarında büyük başarılar yakalamışlardır. Özellikle yeni nesil kadın liderler, yükselen kariyerleri ve başarı hikayeleriyle dikkatleri üzerlerine çekmektedir.
Bu kadın liderlerden biri, Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern'dir. Ardern, sadece 37 yaşındayken başbakanlık makamına seçildi ve COVID-19 salgını sürecinde ülkesinde aldığı başarılı tedbirlerle adından sıkça bahsettirdi.
Dünya çapında tanınan diğer bir kadın lider ise Kanada'nın genç başbakanı Justin Trudeau tarafından övgüyle bahsedilen Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen'dir. Frederiksen, COVID-19 sürecinde aldığı tedbirleri ve ülkesinde gerçekleştirdiği reformlarıyla birçok kişinin takdirini kazandı.
Ayrıca Avustralya'da Jacinda Ardern'in yakın arkadaşı olan ve Avustralya'nın en kalabalık eyaleti Victoria'da İşçi Partisi'nin lideri olan Dan Andrews da, pandemi sürecinde gösterdiği liderlik yetenekleriyle öne çıkan isimler arasındadır.
- Brezilya'da eski Senato Başkanı ve Yeşil Parti lideri Marina Silva,
- Kolombiyalı insan hakları savunucusu ve politikacı Piedad Córdoba,
- Meksika'da çevre aktivisti ve politikacı Patricia Mercado,
- Filipinler'de eski Güneydoğu Asya Uluslararası Bölgesel Kalkınma İdaresi Başkanı Rhodora "Doris" J. Mendoza,
- Avustralya'da ise Avustralya Yeşillikleri Partisi'nden senatörlük yapmış Sarah Hanson-Young
Görüldüğü gibi, dünya genelinde birçok yeni nesil kadın lider yükselişte ve başarılarıyla dikkatleri üzerlerine çekiyorlar. Bu liderlerin politik kariyerlerindeki başarıları, kadınların da siyasi liderlik pozisyonlarında kendilerini gösterebileceklerini kanıtlıyor.
Rebiya Kadeer - Çin
Rebiya Kadeer, Çin'in Xinjiang bölgesinde yaşayan tüm Doğu Türkistanlıların haklarını savunan bir insan hakları aktivistidir. Uzun yıllar boyunca Çin hükümetine karşı mücadele veren Kadeer, Doğu Türkistanlıların kendi kültürlerini yaşamalarına, dil ve din özgürlüklerine sahip olmalarını savunuyor.
Kendisi de bir Doğu Türkistanlı olan Kadeer, 1997 yılında Çin'in uyguladığı baskıcı politikalara karşı çıktığı için hapse atılmış ve 6 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. 2005 yılında ise ABD'ye sığınarak ülkesindeki insan hakları ihlallerine dikkat çekmeye devam etti.
Kadeer'in mücadelesi, Çin'in Xinjiang bölgesinde Doğu Türkistanlılara karşı uyguladığı baskıcı politikalara dikkat çekerek uluslararası arenada büyük bir ses getirmiştir. Kadeer, özellikle Çin hükümetinin Xinjiang bölgesinde zorla "yeniden eğitim" kampları oluşturarak Doğu Türkistanlıları asimile etme politikalarına karşı sık sık açıklamalar yapmaktadır.
Kadeer'in mücadelesi, Doğu Türkistanlıların yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve insan haklarının korunması için verilen mücadeleler arasında önemli bir yere sahiptir. Stratejik düşüncesi, vizyonu ve uluslararası arenada yürüttüğü çalışmaları ile büyük bir örnek teşkil eden Kadeer, insan hakları mücadelesinde kendini adamış bir lider olarak kabul edilmektedir.
Michelle Bachelet - Şili
Michelle Bachelet, Şili'nin ilk kadın başkanı ve aynı zamanda Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri olarak görev yapan bir politikacıdır. Kendisi dört kere devlet başkanlığına seçilerek ülkesi için birçok ilerici politika uygulamıştır. Michelle Bachelet'in liderlik tarzı, Şili'de kadınların haklarının önemli ölçüde artmasına yardımcı olmuştur.
Şili'deki liderliği sırasında, Bachelet çeşitli kampanyalar başlatarak sosyoekonomik eşitsizliği azaltmaya çalıştı. Ayrıca, özellikle kadınlar için çeşitli sosyal programlar geliştirdi. Bunun yanında, ülkesinde insan hakları konusuna önem vererek, kendisine verilen İnsan Hakları Yüksek Komiseri pozisyonunda da başarılı çalışmalar gerçekleştirdi.
Bachelet, dünya çapında hem kadınların hem de insan haklarının savunucusu olarak bilinmektedir. Politik kariyerinin başlangıcında, acımasız bir diktatörlük döneminde kaybettiği babasının kaybı onun mücadeleci bir lider olarak yetişmesinde önemli bir etkiye sahip oldu. Michelle Bachelet, politik kariyerine verdiği önemi her zaman gösterdi ve her zaman ilerici ve demokratik politikaların takipçisi oldu.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri olarak görevine devam ederken, Bachelet, ülkeler arasında insan haklarına saygı duyma konusunda farkındalık yaratmak için çeşitli kampanyalar başlattı. Şili'de yaptıklarının yanı sıra, dünya genelinde insan haklarına karşı mücadele konusundaki çalışmaları da takdirle karşılandı.
Dünya Liderleri ve Kadın Hakları
Kadın hakları ve eşitliği, dünya genelinde hala önemli bir konu olarak tartışılmaktadır. Ancak, bazı kadın liderler, bu konuda çaba göstererek fark yaratıyorlar. Özellikle Ada Colau ve Jyoti Singh gibi figürler, kadın hakları ve eşitliği konusunda mücadele ederek örnek gösterilebilir.
İspanya'nın Barselona belediye başkanı olan Ada Colau, feminizmi, sivil toplumu ve insan haklarını savunma konusunda öncü bir figürdür. Colau, kadınların toplumsal ve siyasal alanda daha fazla yer alması için çalışmaktadır.
Hindistan'da 2012 yılında bir grup erkek tarafından tecavüz edilerek öldürülen Jyoti Singh'in ailesinin mücadelesi, ülkesinde kadınların haklarına olan dikkati artırmıştır. Singh'in ailesi, olayın ardından kurdukları vakıf aracılığıyla, cinsel suçların önlenmesi için mücadele ediyorlar.
Bu kadın liderlerin başarılarına bakıldığında, dünya genelinde kadınların siyasi liderlik pozisyonlarına yükselmeleri gerektiği ortaya çıkıyor. Daha fazla kadının bu pozisyonlarda yer alması, kadın hakları ve eşitliği konularında yapılacak çalışmaların hızlanmasına ve daha fazla farkındalık yaratılmasına yardımcı olabilir.
Ada Colau - İspanya
Barselona belediye başkanı Ada Colau, İspanya genelinde kadın haklarının savunucusu olarak tanınmaktadır.
Feminizm, sivil toplum ve insan hakları konusundaki çabalarıyla, kadınların siyasi liderlik pozisyonlarında da yer alabileceklerini kanıtlamıştır. Colau, özellikle kadınların iş hayatında eşit haklara sahip olması için mücadele etmektedir. Bunun yanı sıra, insan haklarına saygı göstermeyen, ayrımcılık yapan veya zulüm eden tüm kurumlara karşı mücadelesini sürdürmektedir.
Colau, Barselona'da eşitliği artırmak için çeşitli projeler başlatmıştır. Mesela, kadınlar için ücretsiz etkinlikler ve sanatsal atölyeler düzenleyen bir program başlatmıştır. Ayrıca, kadınların iş hayatındaki eşit haklara sahip olması için de ciddi çaba harcamakta ve bu konuda hükümet politikalarının geliştirilmesine öncülük etmektedir.
Colau, kadınların siyasi liderlik pozisyonlarına yükselmesinde örnek bir politikacıdır ve feminizm konusunda dünya genelinde bir öncüdür.
Jyoti Singh - Hindistan
Hindistan'ın Delhi kentinde 2012 yılında gerçekleşen vahşi bir tecavüz olayı, tüm dünyayı şoke etmişti. Ülkede kadınların maruz kaldığı şiddetin artması, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda büyük bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Bu üzücü olayın mağduru olan Jyoti Singh'in ailesi, kadınların haklarına olan dikkati artırmak için mücadelelerini sürdürdü.
Jyoti Singh'in ailesi, olayın ardından adaletin yerini bulması ve tecavüzcülerin cezalandırılması için sivil toplum örgütleriyle birlikte mücadele etti. Bu mücadele sonucunda ülkede kadın haklarına dair önemli yasal düzenlemeler yapıldı ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık arttırıldı.
Jyoti Singh'in trajik hikayesi, dünya genelinde kadın hakları savunucuları ve aktivistleri tarafından da sık sık kullanılan bir örnek olarak ele alınmaktadır. Ülkede yaşanan cinsel şiddet olaylarının artması, kadınların güvenliği için yapılması gerekenler konusunda toplumsal bir farkındalık yaratmış ve kadınların haklarına dair çözümler önerilmesine neden olmuştur.
Bu örnek olay, ülkelerin kadın hakları alanında yapmaları gereken reformlar ve düzenlemeler konusunda önemli bir uyarı niteliği taşımaktadır. Kadınların toplumsal hayatta daha güvende olması ve haklarının korunması için, böylesi örnek olayların dikkate alınması ve üzerinde çalışılması gerekmektedir.
Örnek Olabilecek Hükümet Politikaları
Örnek olabilecek hükümet politikaları, kadınların siyasi liderlik pozisyonlarında bulunmalarından kaynaklanan sosyal değişime öncü olacak şekilde ele alınmalıdır. Bu politikaların amacı, kadınların güçlendirilmesi, eşit hakların sağlanması, cinsiyet ayrımcılığına son verilmesi ve toplumsal cinsiyet rollerinin yıkılması anlamında büyük önem taşımaktadır.
Örneğin, İsveç Ulusal Anaokulları'nda verilen cinsiyet eşitliği eğitimi, toplumsal cinsiyet rollerine ve cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadelede önemli bir adımdır. Bu politika, çocuklukta eşitlik kavramının öğrenilmesi ve gelecekte cinsiyet ayrımcılığına karşı tutumların oluşması açısından oldukça etkilidir.
Almanya'nın 2018 yılında yürürlüğe koyduğu eşit ücret yasası da, kadınların iş hayatında eşit haklara sahip olmaları yönünde önemli bir adımdır. Bu yasa, cinsiyete dayalı ücret ayrımcılığına karşı mücadele etmekte ve kadınların iş hayatındaki güçlenmelerine yardımcı olmaktadır.
Bunlar gibi, kadınların güçlenmelerine ve siyasi liderlik pozisyonlarında daha fazla yer almalarına yönelik hükümet politikaları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele açısından önemli bir role sahiptir. Ülkeler, bu politikalara daha fazla önem vererek, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda öncü olabilirler.
İsveç Ulusal Anaokulları
İsveç, cinsiyet eşitliği konusunda dünyanın önde gelen ülkelerinden biridir. Bu konudaki öncülerinden biri de İsveç Ulusal Anaokulları'dır. İsveç’in eğitim politikalarındaki, çocukların gelişiminde cinsiyet ayrımcılığı olmamasına özen gösteren yöntemlerle, çocuklara eşitlik eğitimi sunulur. Bu nedenle, İsveçli çocuklar, kadınlarla erkekler arasında eşitliği zaten öğrenmeye başlamış olurlar.
Ayrıca, İsveç'in anaokulları, çocukların hem eğlenerek hem de öğrenerek hayatı keşfetmelerine olanak sağlar. Öğretmenler, çocukların sosyal, akademik, zihinsel ve duygusal gelişimlerine destek olmak için çalışırlar.
İsveç Ulusal Anaokulları'ndaki eğitim sistemi, başka ülkelerde de örnek alınabilmektedir. Bu sistem ile çocukların, cinsiyet ayrımcılığına maruz kalmadan öğrenim görmeleri ve kadın-erkek eşitliği konusunda farkındalık kazanmaları, toplumsal değişim açısından büyük önem taşır.
Eğitmenlerin, eğitim materyallerinin ve oyunların dikkatlice tasarlanması, cinsiyet eşitliği ve diğer çeşitlilik konuları hakkında bilincin yerleştirilmesine katkı sağlar. İsveç hükümeti, eğitim sistemlerinde cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadelesi ve eşitlik konusundaki politikaları ile ilham veren bir liderdir.
Almanya'da Eşit Ücret Yasası
Almanya, cinsiyete dayalı ücret ayrımcılığına karşı önemli bir adım atarak 2018 yılında Eşit Ücret Yasası'nı yürürlüğe koydu. Bu yasal düzenleme ile birlikte, işverenler çalışanlarına, cinsiyet, etnik köken, yaş, din ya da engellilik durumuna bakmaksızın eşit ücret ödemek zorunda kaldı.
Bununla birlikte, Eşit Ücret Yasası sadece ücret eşitliği konusunu ele almadı. Yasal düzenleme aynı zamanda işverenleri, çalışanlarına eşit çalışma koşulları sunmaları konusunda da güçlendirdi.
Eşit Ücret Yasası sayesinde, çalışanlar işverenleri tarafından ayrımcılığa uğradığını düşündüklerinde, bu durumu yasal olarak bildirebiliyorlar. Yasal düzenleme aynı zamanda, açık ücret politikaları uygulama zorunluluğu getirdi. Şirketler bu sayede, işe alım ve ilerleme aşamalarında sunulan ücretleri, saydam bir şekilde belirlemek zorunda kaldı.
Almanya'nın Eşit Ücret Yasası, diğer ülkelerin de ücret eşitliği konusunda çaba göstermesi için bir örnek teşkil ediyor. Ülkedeki bu yasal düzenlemenin etkileri zaman içinde daha da netleşecek olsa da, eşit ücret politikaları ülkede kadınların iş hayatındaki yerini ve haklarını güçlendirerek, toplumda cinsiyet eşitliği konusunda bir adım ileriye gitmiş durumda.