Komünizmin Çerçevesi: Çin'de Siyasi İdeolojiler kitabı, Çin'in siyasi hayatından en önemli ideolojileri derliyor. Çin'in komünist rejimi ve farklı siyasi fikirlerin tarihi hakkında aydınlatıcı bir kaynak. Okuyuculara, Çin'in ideolojik evrimini anlama fırsatı sunuyor.

Çin'de komünizm, ülkenin modern tarihinde büyük bir rol oynadı ve hala Çin siyasi hayatının merkezinde yer alıyor. Komünizmin Çin'de ideolojik evrimi oldukça çarpıcıdır. Mao dönemi, ulusal kalkınma, sosyalist reform ve daha sonra ekonomik özelleştirme ve kapitalizmin yükselişi gibi birçok önemli nokta içermektedir.

Bugün, Çin siyasi yapısı Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) baskın hegemonyası altındadır. ÇKP, ülkenin siyasi ve ekonomik kararlarına büyük ölçüde yön vermektedir ve Çin halkı bu duruma var oluşundan bu yana alışkındır. Ancak son yıllarda, ülkede bazı demokratik uygulamalar da hayata geçirilerek denge sağlanmaya çalışılmaktadır.

• Çin komünizminin özellikleri ve Maoizm'in devrimci felsefesi

• 1970'lerde Çin'deki ekonomik ve sosyal reformların ve Deng Xiaoping’in liderliği altında yapılandırmanın getirdikleri
• Sosyalizm piyasa ekonomisi ile birleştirilir
• Ekonomide piyasa güçlerinin serbest bırakılması ve özel girişime izin vererek Çin ekonomisindeki büyük değişim

• Ekonomide piyasa güçlerinin serbest bırakılması ve özel girişime izin vererek Çin ekonomisindeki büyük değişim
• Piyasa reformlarının Çin ekonomisini dünyanın en büyük ikinci gücü haline getirirken yarattığı sosyal sorunlar ve siyasi sonuçları
• Sosyalizmin Çin yolu, emperyalizm ve kapitalizme karşı mücadelede bir araç olarak kullanılmaktadır

• Çin'deki siyasi yapı, Komünist Parti'nin hegemonyasına dayanırken, bazı demokratik uygulamaların da hayata geçirilmesi ile denge sağlamaya çalışmaktadır

• 1989'da protesto gösterilerine yol açan olaylar ve sonrasındaki siyasi iklim

• 2010'larda Çin'deki siyasi felsefenin güvenliği ve kararlılığı vurgulayan Xi Jinping düşü ideolojisi ve uygulamaları

• Çin'in siyasi görüşleri ve uygulamalarının yurtiçi ve yurtdışı politikalara yansımaları ve tartışmaları

Günümüzde, Çin, dünyanın önde gelen ekonomilerinden biridir ve ekonomik gücüyle birlikte siyasi etkisi de artmaktadır. Ülkenin siyasi iklimi, Çin Komünist Partisi'nin felsefesi ve uygulamaları tarafından belirlenmektedir. Çin'in ideolojik evrimi, geçmişte olduğu gibi bugün de dünya genelinde tartışılmaktadır.

Komünizm ve Maoizm

Çin'de komünizmin evrimi, özellikle Mao Zedong liderliğindeki dönemde önemli bir rol oynamıştır. Maoizm, Çin'de sınıf mücadelesi ve kültürel devrim gibi olayları kapsayan bir dizi devrimci felsefe ve stratejiyi ifade eder.

Mao, komünizmin en yüksek aşamasına varılması için sürekli devrim kavramını kullanmıştır. Bu fikir, toplumun düzenli bir şekilde değişim ve dönüşüm geçirmesi gerektiği anlamına gelir. Mao, bunu gerçekleştirmek için tüm toplumun katılımına olanak tanıyan kitle hareketlerine ihtiyaç olduğuna inanıyordu.

Çin'deki komünist rejim, Maoizm'in özelliklerine göre hareket etti ve devrimci felsefeyi uygulayarak toplumu dönüştürmeye çalıştı. Bu süreçte, halkın aktif katılımı ve iştiraki teşvik edilerek, Çinli halkın komünizm için motive edilmesi amaçlandı.

Özetle, Maoizm'in temel ilkeleri, sınıf mücadelesi, sürekli devrim, ve kolektif liderlik kavramlarıdır. Maoizm, Çin'deki komünist rejimin ideolojik temellerinden biridir ve Çin tarihinde önemli bir rol oynamıştır.

Çin'de Dövizli Reform

Çin'deki dövizli reformlar, 1970'lerin sonlarında ülkenin sosyalist ekonomisinde büyük bir değişime neden oldu. Deng Xiaoping liderliğindeki Çin Komünist Partisi, ülkenin ekonomisini daha piyasa odaklı hale getirmek için çabaladı. Bu reformlar, devletin kontrollü ekonomiden sosyalizm piyasa ekonomisi hedefine doğru hareket ediyor görüntüsü vermesini sağladı.

Dövizli reformlar, ekonomik reform sürecinin en önemli aşamasıydı. Bu süreç ile birlikte Çin, dünyadaki en hızlı büyüyen ekonomilerden biri haline geldi. Piyasa ekonomisinin serbest bırakılması, özel girişime izin verilmesi ve uluslararası ticaretin desteklenmesi ekonomik büyümeyi sağlarken, Çin'in küresel ekonomideki diğer ülkelerle entegrasyonunu da artırdı.

Dövizli reformlar aynı zamanda Çin'in ihracatını artırdı, ülkenin uluslararası ekonomideki yerini güçlendirdi. Çin, bu dönemde, dünya ekonomisindeki süper güçlerle yarışacak pozisyona geldi. Ancak, bu pozisyon beraberinde bazı zorluklar da getirdi.

Reformların başarısı, ekonomik büyümenin yanı sıra, bir dizi sosyal sorunu da beraberinde getirdi. Geleneksel iş kolları kapanırken, milyonlarca işçi işsiz kaldı. Bu da toplumsal gerilimleri arttırdı. Ayrıca, büyüme sonucu, hava kirliliği ve kaynak tükenmesi gibi çevresel sorunlar meydana geldi. Deng Xiaoping'in "zenginleşin ilk, siyasi istikrarı sonra sağlayın" süreci de, adalet ve eşitsizlik sorunları yarattı.

Sonuç olarak, Çin'deki dövizli reformlar, ülkenin ekonomik açıdan büyümesine neden oldu ancak bu büyüme, bazı sosyal sorunları da beraberinde getirdi. Deng Xiaoping liderliğindeki bu süreç, günümüzde hala Çin'in ekonomik ve siyasi ideolojik çerçevesinde önemli bir yere sahip.

Sosyalizm Piyasa Ekonomisi ile Birleştirilir

1970'lerde Çin, ekonomik ve sosyal reformlar için hazırlanıyordu. Deng Xiaoping'in liderliği altında yapılan bu reformlar, piyasa güçlerinin serbest bırakılmasını ve özel girişime izin verilmesini içeriyordu. Böylece, sosyalizm piyasa ekonomisiyle birleştirildi.

Bu reformlar sayesinde, Çin ekonomisi büyük bir değişim geçirdi ve dünyanın en büyük ikinci gücü haline gelerek tarım ve sanayi sektörleri başta olmak üzere birçok alanda büyüme gösterdi. Ancak, piyasa reformlarının yarattığı büyük ekonomik başarılar, beraberinde bazı sosyal sorunları da getirdi.

• Bazı bölgelerde büyük gelir eşitsizlikleri meydana geldi.
• Kentlerdeki konut fiyatları yükseldi, bu da birçok kişinin eve sahip olamamasına neden oldu.
• Pollüsyon sorunları arttı ve doğal kaynaklar aşırı tükendi.

Bunların yanı sıra, piyasa ekonomisinin yarattığı diğer sorunlar da vardı. Örneğin, tüketicilerin korunması ve rekabet kurallarının uygulanması gibi konularda yeterli düzenlemeler yoktu. Yine de, Çin'in başarısı büyük ölçüde piyasa reformlarına dayanmaktadır. Politik açıdan, Sosyalizm Piyasa Ekonomisi birçok tartışmayı da beraberinde getirdi ve hala bu tartışmalar devam etmektedir.

Ekonomik Başıltı ve Sosyal Sorunlar

Çin, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olurken, aynı zamanda piyasa reformlarının neden olduğu bir dizi sosyal sorunla da karşı karşıya kaldı. Bu sorunlardan en önemlisi gelir eşitliğinin artması ve birçok işletmenin özelleştirilmesi sonucu işçi haklarının kaybedilmesidir. Ayrıca, gelir adaletsizliği, emlak fiyatlarındaki yükseliş ve komşular arasındaki sosyal mesafelerin artması gibi sorunlar, hanehalklarının yaşamlarını etkiledi.

Diğer yandan, piyasa reformları aynı zamanda Çin hükümetinin siyasi açıdan daha açık olmasına ve daha fazla yerel özerkliğe izin vermesine neden oldu. Hükümet, sosyal istikrarı korumak için adımlar attı ve halkın ekonomik yararlarını sürdürmek için reformları devam ettirdi. Bununla birlikte, reformlar belirli özgürlüklerin ortaya çıkmasına izin vermesine rağmen, insan hakları konusundaki endişeler hala mevcut.

• Yüksek gelir eşitsizliği,
• İşçi haklarının kaybedilmesi,
• Gelir adaletsizliği,
• Emlak fiyatlarındaki yükseliş,
• Komşular arasındaki sosyal mesafelerin artması gibi sorunlar yaşandı.

Ekonomik başarılar ne olursa olsun, ekonomik reformların neden olduğu sosyal sorunlar, Çinli hükümetin uğraşması gereken en önemli sorunlardan biridir. Ekonomik reformlar ve sosyal sorunların ele alınması konusunda Çin liderleri, bu sorunların üstesinden gelmek için büyük bir çaba sarf etmektedir.

Emperyalizm ve Çinli Müştereklik

Çin'deki sosyalizmin evrimi, ülkenin sosyal, ekonomik ve siyasi yapısını kökten değiştirdi. Sosyalizmin durağanlığı yerine ekonomik ve sosyal reformların yapılandırılması, komünizmin Çin yolu olarak nitelendirilen yeni bir süreci başlattı.

Bu süreçte, Çin Devrimi'nin vizyonu, çağdaş dünyadaki emperyalizm ve kapitalizme karşı mücadeleyi yansıtan mücadelede bir araç olarak kullanılmaktadır. Çinli Müştereklik, yabancı etkilere karşı mücadelede birleşme çağrısıdır.

Bu ideolojik düşünce, Çin halkının kültür ve milliyetçilik değerleri ile birleştirerek, ülkenin ulusal bağımsızlığını korumayı ve güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Maoizm'in öncülük ettiği Komünist Parti'nin dünya devrimi vizyonu, Batı emperyalizmine ve kapitalizmine karşı koyma yolunda Çinli Müştereklik felsefesiyle buluştu.

Bu felsefe, Çin dış politikasında da önemli bir yere sahip. Ülkenin yurtdışı politikalarında, birçok ülke ve kültürün ona karşı birlikte hareket edebileceğini ifade ederek, emperyalizm ve kapitalizme karşı mücadelede bir ortaklık çağrısı yapıyor.

Bu nedenle, Çinli Müştereklik, sosyalizmin yeni yolu olarak, dünya ekonomisi ve siyasetinde yeni bir hareketlilik yaratan bir felsefedir. Bu felsefe, Çin'in yenilikçi yolunu yönlendirirken, ülkenin siyasi yapısında da etkili rol oynamaktadır.

Komünizm ile Demokrasi Arasında Dengeli Birlik

Komünizm ile demokrasi arasındaki denge, Çin'deki siyasi yapıda önemli bir konudur. Çin, Komünist Parti'nin hegemonyasına dayanmaktadır. Ancak, bazı demokratik uygulamaların hayata geçirilmesi ile denge sağlamaya çalışır.

Çin'in siyasi yapısı, tek parti sistemiyle yönetilir ve Komünist Parti, ülke siyasetinin kontrolünü elinde bulundurur. Ancak, bu hegemonya altında da bazı demokratik uygulamalar hayata geçirilmiştir. Bunlar arasında, Çin halkının yerel seçimlerde oy kullanma hakkı ve Kongre üyelerini seçme hakkı bulunuyor.

Ayrıca, Çin'de siyasi olarak farklı fikirlere sahip gruplar da mevcuttur. Örneğin, Çin'de bulunan diğer politik partiler de mevcuttur. Bununla birlikte, bu partilerin etkisi ve gücü çok sınırlıdır.

Sonuç olarak, Komünist Parti'nin çoğunlukta olduğu bir siyasi sistemin egemen olduğu Çin'de, demokratik uygulamaların hayata geçirilmesi önemlidir. Bu, Çin'in siyasi sisteminin dünya ortalamasına entegrasyonuna yardımcı olabilir ve farklı fikirlerin özgürce tartışılmasına imkan tanınabilir.

Tiananmen Meydanı Olayları ve Sonrası

1989 yılında, Çin'in başkenti Pekin'deki Tiananmen Meydanı'nda hükümet karşıtı gösteriler düzenlenmişti. Olaylar devam ederken, hükümet sert güvenlik önlemleri almaya başlamıştı ve sonuçta çok sayıda öğrenci ve sivil hayatını kaybetti. Hükümet, protestocuların taleplerini kabul etmeyi reddetti ve bu olaylar, dünya çapında büyük bir yankı uyandırdı.

Protestolar, öğrencilerin özgürlük, demokrasi ve insan hakları taleplerinden kaynaklanmaktaydı. Ancak, hükümet bu talepleri bastırmak için anında harekete geçmişti. Tiananmen Meydanı Olayları, Çin'deki siyasi iklimi ve hükümetin muhalifleri bastırmada kullandığı acımasız yöntemleri gözler önüne sermişti.

Olayların ardından, Çin hükümeti diğer ülkeler tarafından kınandı ve daha liberal reformlar yapma yönünde baskı hissetti. Ancak, bu reformlar yavaş yavaş azaldı ve hükümet sert bir politika izlemeye devam etti. Günümüzde, Tiananmen Meydanı Olayları Çin'in tarihi ve siyasi yapılanması hakkında önemli bir tartışma konusu olarak kalmaktadır.

Siyasi Disiplin veXi Jinping Düşü

2010'ların başında ülkenin lideri Xi Jinping'in değişiklikleri ile Çin'deki siyasi felsefe, ülkenin güvenliği ve kararlılığı vurgulanmaktadır. Bu Xi Jinping Düşü olarak adlandırılır. Bu düş, ülkedeki hükümetin liderliği altında yapılan siyasi ve ekonomik reformların uygulanmasını amaçlar.

Bu düşü uygulamak için, hükümet, parti disiplinlerini izleme ve uygulama işlevini artırdı, ideolojik alt yapının güçlendirilmesinin yanı sıra yolsuzluğun ortadan kaldırılmasına da odaklandı. Bu, ülkenin liderliğindeki güveni ve desteği artırdı.

Ancak, Xi Jinping Düşü'nün uygulanmasının bazı eleştirileri de vardır. Bazı eleştirmenlere göre, birtakım otoriter uygulamalara yol açtı, buna parti içi muhalefeti sindirme, ifade özgürlüğüne baskı yapma, insan hakları ihlalleri ve baskılamalar dahil.

Sonuç olarak, Siyasi Disiplin ve Xi Jinping Düşü, Çin'deki siyasi iklim üzerinde önemli bir etkiye sahiptir ve ülkenin iç ve dış politikalarını belirleyen etmenler arasındadır.

Xi Jinping Düşü

Xi Jinping Düşü, Çin'deki siyasetin merkezinde yer alan bir ideolojidir. Bu düşün amacı, parti liderliği ve Çin halkı arasındaki siyasi disiplinin güçlendirilmesi ve sosyal istikrarın sağlanmasıdır. Xi Jinping Düşü, liderlerin işbirliğiyle iş birliği yapmasını, sosyalizmin Çin yoluyla toplumun ilerlemesi için sürekli yenilenmesini ve modern Çin'in inşa edilmesini savunur.

2010'larda Çin'de meydana gelen siyasi olaylar nedeniyle, Xi Jinping Düşü, ülkenin güvenliği ve istikrarı için önemli bir role sahip oldu. 2012'deki başkanlık seçimleri sayesinde, Xi Jinping, bu yeni ideolojinin hayata geçirilmesinde liderlik pozisyonuna yükseldi. Bu ideoloji, parti üyelerine, halka ve dünyaya açıklığa, saygıya, dürüstlüğe ve çözüm odaklı bir yaklaşıma dayanır.

Xi Jinping Düşü, parti üyelerinin inançlarının yenilenmesi, parti disiplinlerinin uygulanması ve siyasi yolsuzlukla mücadele edilmesi gibi konularda önemli bir role sahiptir. Aynı zamanda, Çin ekonomisindeki sosyalizm piyasa ekonomisi modelini savunur ve bu modeli destekleyen politikaları hayata geçirir. Öte yandan, ideoloji, kapitalizme karşı mücadelede de önemli bir role sahiptir ve Çin'in ulusal egemenliğini korur.

Xi Jinping Düşü'nün tartışmalı yönleri de vardır. 2018'de Xi Jinping, parti liderliği için sınırlandırma kurallarını kaldırarak süresiz bir dönem için liderliği sürdürme kararı aldı. Bu adım, bazı kişiler tarafından demokratik değerlerin çiğnenmesi olarak yorumlandı. Ayrıca, Çin'in insan hakları ihlalleri ile eleştirilmesi de bu ideolojinin tartışmaya açık olan yönlerinden biridir.

Sonuç olarak, Xi Jinping Düşü, Çin siyasi hayatının merkezinde yer alan ve ülkenin güvenlik, istikrar ve refahı için savunulan bir ideolojidir. Ancak, ideolojinin bazı yönleri tartışmalı olabilir ve Çin hükümeti, dünya toplumunun eleştirilerine karşı savunma yapması gerekebilir.

Çin'de son on yılda yaşanan siyasi değişimlerde, güvenlik ve kararlılık başlıkları ön plana çıkmaktadır. Özellikle 2012 yılında iktidara gelen Xi Jinping'in yönetimi, düşüncesinde bu konulara öncelik vermektedir. Jinping, Çin'in küresel bir güç olarak varlığını devam ettirmesi ve bu konuda kendisine verilen liderlik görevini yerine getirmesi gerektiğini savunmaktadır.

Xi Jinping düşü, siyasi disiplini vurgulayan bir düşünce sistemini ifade eder. Çin'deki siyasi partilerin, hükümetin ve devlet yönetiminin, ülkenin ekonomik, politik ve sosyal buhranlardan korunmasını ve Çin halkının refahını korumasına yardımcı olmak için, disiplinli bir şekilde çalışması gerektiğini öngörür.

Xi Jinping düşü, ayrıca milliyetçi bir yaklaşımı benimsemekle birlikte, dünya liderleriyle işbirliğinin de önemli olduğunu savunur. Çin, yurt içi ve yurt dışı politikalarında kültür umumiyetinizle ilerlemeyi hedefler.

Xi Jinping düşü aynı zamanda, siyasi sistemin devam etmesi ve güçlendirilmesiyle birlikte reformların yapılması gerektiğini öngörür. Parti içindeki sağlam liderlik ve disiplinli çalışma, Xi Jinping'in düşüncesinde, devletin ekonomik, sosyal ve politik alanlarındaki gelişimine yardımcı olmak için bir araçtır.

Xi Jinping düşü

Xi Jinping düşü, 2010'larda Çin'deki siyasi felsefenin güvenliği ve kararlılığı vurgulayan ve günümüz Çin siyasetinin belirleyicisi olan ideolojik bir yaklaşımdır. Bu düş, Çin Komünist Partisi lideri Xi Jinping tarafından benimsenmiştir. Xi Jinping, Çin’in devam eden modernleşme hamlesinde Çin Komünist Partisi’nin önderliğindeki birçok yönü yeniden şekillendirmiştir. Bu düşü benimseyen Xi Jinping, Çin'in ekonomik dünya sahnesindeki gücünü artırmayı, toplumsal huzur ve istikrarı korumayı, yolsuzlukla mücadele etmeyi ve erkek figürlerin güçlü ve ilerlemeci varlığına vurgu yapmayı hedeflemiştir.

Xi Jinping düşü aynı zamanda Çin'in yerel politikalarına da yansımaktadır. Çin hükümeti, bu düşü yerel yönetimlerin kurumsal yapısı ve hizmet sunumunda benimsemektedir. Xi Jinping düşü, ekonomik kalkınma ve inovasyonu, enerji ve doğal kaynaklarının akıllı kullanımını, sosyal eşitlik ve adaleti, ahlaki değerlerin korunmasını ve ulusal güvenliği hedefler.

Ancak, Xi Jinping düşü bazı eleştirilerin hedefi olmuştur. Bazıları, bu düşün Çin'deki insan hakları ihlallerine, baskıya ve sansüre yönelik artan baskıya yol açtığını belirtiyorlar. Ayrıca, Xi Jinping'in bu yaklaşımı, Çin'deki siyasi sistemdeki bazı farklılıkları, ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve sivil toplumun rolünü eleştirenlere karşı bir tehdit olarak görülmektedir.

Tüm bu eleştirilere rağmen, Xi Jinping düşü Çin'de siyasi düzenin geleceğini belirleyen önemli bir ideolojik yaklaşım olarak kabul edilmektedir. Bu düşün Çin'in kalkınma stratejisinde, enerji tüketimi, çevre kirliliği, nüfusun yaşlanması, teknolojik yenilikler gibi zorluklarla başa çıkması için toplumda güçlü bir fikir birliği sağladığı düşünülmektedir.

ideolojisi ve uygulamaları.

Xi Jinping, 2012 yılında Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri olarak seçildi ve o zamandan beri Çin siyasi ideolojisi ve uygulamasında önemli bir etkiye sahip oldu. Xi Jinping düşü, Çin'deki politikaların merkezinde yer alan bir ideolojidir. Bu düş, Çin'in güvenliği ve kararlılığına odaklanan bir sosyalizm modelidir. Bu düş, Çin'de birçok iç ve dış politika değişikliklerine neden oldu.

Xi Jinping düşü, Çin halkının refah düzeyini artırmaya, yolsuzluğu azaltmaya ve yasal reformları güçlendirmeye yönelik bir çabanın parçasıdır. Bu amaçla, Xi Jinping yönetimi, yolsuzluğu önlemek için "sivrisinek savaşları" başlattı ve yasa dışı faaliyetleri durdurmak amacıyla birçok müfettişi atadı. Bu politikalar, halkın desteğini kazandı ve Xi Jinping'in liderliği altında Çin'de ekonomik büyüme hızlandı.

Xi Jinping düşü, aynı zamanda Çin'in dış politikasını da etkiledi. Xi Jinping, 2013 yılında "Kuşak ve Yol" inisiyatifini başlattı. Bu inisiyatif, Çin’in Asya, Afrika ve Avrupa’yı kapsayan geniş bir ekonomik ve stratejik coğrafyada sağlıklı ticaret yapılmasını hedefleyen bir girişimdir. Bu politikalar, Çin'in küresel liderliğine olan ilgiyi artırdı.

Ancak, bazı eleştirmenler Xi Jinping düşünün, bireysel hakları kısıtladığına ve muhalif sesleri bastırdığına inanıyorlar. Xi Jinping'in hükümeti, internet sansürünü artırdı ve Tibet ve Uygur bölgelerindeki Müslüman azınlık gruplarına baskı uyguladı. Aynı zamanda, Taiwan'ın bağımsızlığına ve Hong Kong'daki demokratik hareketlere yönelik olarak da sert bir tavır sergiledi.

Xi Jinping düşü, Çin'de komünist ideolojinin güçlü bir şekilde yaşatılmasını ve ideolojik uyumu artırmasını sağlamaktadır. Ancak, düşün aşırı uygulanması eleştirilere neden olmuştur. Sonuç olarak, Xi Jinping düşü, Çin'in gelecekteki politikalarını şekillendirmeye devam edecek kritik bir ideoloji olarak kalacaktır.

Uygulanan İdeoloji ve Dış Politika

Çin'in uyguladığı komünizm ve sosyalizm piyasa ekonomisi politikaları, yurtiçi ve yurtdışı politikalara yansıyan önemli tartışmalara yol açmaktadır. Çin, kendi siyasi görüşleri ve uygulamaları doğrultusunda hem ekonomik hem de askeri gücünü artırmaktadır.

Yurtiçinde, Çin Komünist Partisi'nin kontrolü altındaki devlet, sıkı bir sosyal kontrol uygulamaktadır. Bu kontrol, insan hakları örgütleri ve Batılı ülkeler tarafından sık sık eleştirilmektedir. Özellikle, Doğu Türkistan'da yaşayan Uygur Türkleri'nin durumu, Çin'in insan hakları ihlalleri konusunda dünya genelinde tartışmaları tetiklemektedir.

Yurtdışında, Çin, Afrika ve Asya ülkeleri ile yatırım ve ticaret anlaşmaları imzalayarak ekonomik nüfuzunu artırmaktadır. Ayrıca, Güney Çin Denizi'ndeki adalar üzerindeki hak iddiaları ve Taiwan konusu, Çin'in bölgesel politikalarını ciddi şekilde etkilemektedir.

Bununla birlikte, Çin aynı zamanda Birleşmiş Milletler'de de etkili bir güce sahiptir. Özellikle, güçlü bir veto hakkı sayesinde, uluslararası sularda barışı koruma çalışmalarına ket vurabilmektedir.

Çin'in uyguladığı siyasi görüşler ve politikalar, sadece ülkenin iç politikalarını değil, aynı zamanda dünya genelindeki politikaları da etkilemektedir. Bu nedenle, Çin'in yükselişi ve uyguladığı politikalar, uluslararası toplumda şiddetli tartışmalara sebep olmaya devam etmektedir.