Gecekondu sokaklarında yaşayan insanların hayatlarına odaklanan bir belgesel olan Portreler: Toplumsal ve Sosyal İfadelerin Yakalanması, sizi sürükleyici bir yolculuğa çıkarıyor Bu belgesel, sizi çarpıcı hikayelerle dolu bir dünyaya taşıyacak ve toplumsal ve sosyal gerçekleri gözler önüne serecek Keşfetmek için hemen izleyin!

Gecekondu sokakları, Türk toplumunun yoksul semtlerinde yer alan ve çoğunlukla dar sokakları, yıkık dökük evleri ve farklılıkların yoğun olarak yaşandığı yerleşim yerleridir. Bu sokaklar, bir yanda yoksulluk ve dezavantajlılık ile baş etmeye çalışan, diğer yanda ise hayata tutunmaya çalışan bireylerin yaşamlarına ev sahipliği yapar.

Güncel tartışmalarda gecekondu sokaklarında yer alan toplumsal ve sosyal ifadelerin yakalanması ve belgelenmesi konusu ön plana çıkmaktadır. Bu bağlamda, gecekondu sokaklarında yaşayan bireylerin toplumsal ve sosyal durumlarına dair verilerin toplanması, analiz edilmesi ve rapor edilmesi gerekmektedir.

Bu konuda yapılan çalışmalar arasında yer alan anket çalışmaları, araştırma raporları ve belgeseller, gecekondu sokaklarındaki yaşam koşullarını ve toplumsal dinamikleri anlamaya yönelik olarak son derece önemlidir. Bunun yanı sıra gecekondu sokaklarındaki toplumsal ve sosyal ifadelerin resmedilmesinde görsel sanatlar ve medya araçları önemli bir rol oynar.

• Tablolar:

Tablo 1:	Gecekondu mahallelerinde nüfus yoğunluğu dağılımı
Tablo 2:	Gecekondu sokaklarındaki yoksulluk oranlarına ilişkin veriler

Gecekondu sokakları, ekonomik ve sosyal açıdan dezavantajlı bir durumda olan bireylerin yoğun olarak yaşadığı yerlerdir. Bu sokakların portresinin çıkarılması, toplumsal hareketlilik, kentleşme ve yoksulluk tartışmalarında önemli bir yer tutar.

Gecekondu Mahallelerinde Yaşayanların Tarihi

Gecekondu mahalleleri, Türkiye'nin kentleşme süreci içinde önemli bir yere sahip olan ve yaşam koşulları bakımından oldukça zor şartlarda barınan bir kesimi ifade etmektedir. Bu mahallelerin ortaya çıkmasının kökeni, 1950'li yıllarla birlikte Türkiye'de başlayan ekonomik, sosyal ve politik değişimlere dayanmaktadır.

Gecekondu mahallelerinde yaşayanlar genellikle işçi sınıfından ve özellikle kırsal kesimlerden göç eden kesimlerdir. Bu kesimler, kentlerde daha iyi bir yaşam umuduyla göç etmiştir ancak gecekondu mahallelerinde yaşam koşulları oldukça zorlu olmuştur. Gecekondu mahallelerinde yaşayanlar, insan haklarına aykırı şekilde doğal afetlerde yaşam hakkını kaybedebilmektedir.

Gecekondu mahallelerinde yaşayanların tarihi, kökeni, ve tarih boyunca maruz kaldıkları sosyal ve hukuki sınırlamalar hakkında bilgi sahibi olmak oldukça önemlidir. Gecekondu mahallelerinde yaşayanların kökeni, kırsal kesimden kente göç etmelerle başlamış olup, bu göçler toplumsal, ekonomik ve siyasal nedenlerden kaynaklanmaktadır.

Gecekondu sokaklarının tarihi, insanlar arasında engel oluşturan yasal sınırlamaların sebebine dayanır. Kentlerin hızla büyümesiyle birlikte, gecekondu mahalleleri de yaygınlaşmış ve büyümüştür. Ancak, bu mahallelerin birçoğu yüzlerce yıl öncesine kadar varlığını sürdüren farklı sosyal grupların yerleşimlerine dayanmaktadır.

Tarih boyunca gecekondu mahalleleri ile ilgili olarak birçok yasal düzenleme yapılmıştır. Fakat bu düzenlemelerin hiçbiri yeterli olmamış ve gecekondu mahallelerinin sayısı hızla artmıştır. Gecekondu sokaklarının tarihi, sosyal devletin başlıca işlevleri arasında yer almasıyla birlikte, gecekondu mahallelerinde yaşayanların haklarının koruma altına alınması amacıyla daha fazla çalışma yapılması gerektiğini göstermektedir.

Kent Sosyolojisi ve Gecekondu Sokakları

Kent sosyolojisi disiplini, kentlerin toplumsal ve ekonomik yapısını, işlevini, değişimini ve etkileşimlerini inceler. Gecekondu sokakları ise kentlerin yoksul semtlerinde yer alan, genellikle düşük maliyetli malzemelerle yapılmış gecekonduların bulunduğu alanlardır. Bu iki kavram arasındaki ilişki, gecekondu sokaklarına kent sosyolojisi penceresinden baktığımızda oldukça ilgi çekicidir.

Birçok kent sosyologu, gecekondu sokaklarına sadece yoksul bir semt olarak yaklaşmaktadır. Bu yaklaşım, gecekondu sokaklarındaki toplumsal ve kültürel hayatı, ilişkileri, ağları ve özelliklerini göz ardı etmektedir. Oysaki bu alanlar, kendi içinde farklı ağlar ve ilişkiler barındırmakta, sosyal, kültürel ve ekonomik hayatı şekillendirmektedir.

Bu nedenle, alternatif yaklaşımlar da önerilmiştir. Bu yaklaşımlar, gecekondu sokaklarının sadece yoksul bir semt olmaktan öte, toplumsal ve kültürel hayatın dikkate değer ve belgelemeye değer bir parçası olarak ele alınmasını önermektedir. Bu yaklaşımlar, gecekondu sokaklarının sosyal ve kültürel hayatının belgelenmesine, kayıt altına alınmasına ve analiz edilmesine öncelik vermektedir.

Değişen Yoksulluk ve Gecekondu Sokakları

Gecekondu sokakları, yoksulluk ve fakirleşme koşullarının artmasıyla birlikte 20. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Büyük şehirlerde maddi imkânları kısıtlı olan insanlar, gecekondu mahallelerinde uygun fiyatlarla ev sahibi olabilme olanaklarını bulmuşlardır. Ancak bu oluşum, gecekondu sokaklarının meydana gelmesine sebep olmuştur.

Yoksulluk ve fakirleşme koşullarının artması ile birlikte talep artarken, arz ya da konut stoğu yetersizliği durumu ortaya çıkmıştır. Bu durumda, kırsal alanda yaşayan insanların kente göçü artmıştır. Gerek işsizlik gerekse ekonomik koşullardaki zorluklar, insanların bir arada yaşayabilecekleri imkanları kısıtlı olan gecekondulara yönelmesine neden olmuştur.

Özellikle kentlerdeki konut maliyetleri düşük gelirli aileler için yüksek seyrettiğinden, bu kesimler genellikle gecekondulara yönelmektedir. Ancak gecekondu sokaklarının doğası gereği, çoğu zaman düşük gelirli ailelerin yaşam standartları da oldukça düşüktür.

Gecekondu sokakları, yoksulluk ve fakirleşme koşullarının süregelmesi durumunda artmaya devam edecektir. Bu durumun önüne geçebilmek için, konut politikalarının ve yoksullukla mücadele programlarının etkin bir şekilde uygulanması gerekmektedir.

Gecekondu Mahallelerinin Kökenleri

Gecekondu mahallelerinin kökenleri, Türkiye'nin modernleşme süreciyle ve kentleşme dinamikleriyle yakından ilişkilidir. 1950'li yıllarda, tarım alanında yürütülen verimlilik artırma politikaları ve kırsal alanların yoksul kalması sonucu, kırsal nüfusun büyük bir kısmı şehirlere göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göç dalgası sonucunda, gecekondulaşma güçlü bir şekilde başlamıştır.

Gecekondulaşma sürecinde, mülkiyet ilişkilerindeki değişimler ve yasal boşluklar da etkili olmuştur. Gecekondu yerleşimleri, kentlerin zengin semtlerine yakın olan boş arsalar üzerinde, devletin izni olmadan inşa edilmiştir. Bu alanlarda, mülkiyet hakları belirsizleşmiş ve gecekondulu vatandaşlar bir türlü mülkiyet sorunlarını çözememiştir.

Ekonomik nedenlere bakıldığında, işsizliğin ve yoksulluğun büyük bir sorun haline gelmesi de gecekondu mahallelerinin oluşumu için önemli bir neden olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu mahalleler, açlık, yoksulluk, işsizlik, sağlık sorunları ve diğer birçok sosyal sorunun merkezi haline gelmiştir.

Bununla birlikte, gecekondu mahallelerinin oluşumunda siyasal nedenler de etkili olmuştur. Özellikle, 1960'lı yıllarda Türkiye'de yaşanan siyasi krizler ve askeri müdahaleler, yurttaşların politik hayatta talep ettiği haklarını alamamasına ve siyasal baskılara maruz kalmasına neden olmuştur. Bu sürecin sonucunda da, gecekondulu vatandaşlar kendilerini politik arenalarda ifade etmenin zor olduğu kent mahallelerinde toplu olarak yaşamaya başlamıştır.

Kentleşme Süreçleri ve Gecekondu Sokakları

Kentleşme süreci, insanların nüfusunun yoğunlaştığı, endüstrileşmenin ve modernleşmenin hız kazandığı dönemlerde gerçekleşir. Bu süreçler, genellikle kent merkezlerinde meydana gelirken, kırsal alanlardan göç eden insanların yaşam alanlarının daralmasıyla birlikte şehir merkezlerinde yer açmak amacıyla gerçekleşir. Ancak, bu süreçlerin sonucunda gecekondu sokakları ortaya çıkmıştır.

Gecekondu sokakları, kentin merkezindeki yoksul kesimlerin yaşadığı yerlerdir. Bu yerler, genellikle barınma ihtiyacını karşılamak isteyen yoksul nüfusun kendiliğinden oluşturduğu yerleşimlerdir. İlk olarak, insanlar kent merkezindeki iş imkanlarına daha yakın olmak amacıyla bu yerleşim yerlerini tercih etmiştir. Ancak, bu bölgede yaşayanlar, belediyelerin ev yapma izinlerini vermemesi nedeniyle kendileri için barınak yapmak zorunda kalmıştır. Kentleşme süreci hız kazandıkça, gecekondu sokakları sayısı artmıştır.

Gecekondu sokaklarının artması, kentte yapılaşmaya yönelik çalışmaların hızlandırılmasına neden olmuştur. Kent merkezlerine mevcut yolların ve altyapının genişletilmesi, farklı konut projelerinin yapılması, gecekondu sokaklarına yönelik çalışmaların başlamasına neden olmuştur. Gecekondu sokaklarının yıkımı ve yeni projelerin uygulanması, genellikle gecekondu sokaklarında yaşayan nüfusu şehir merkezlerinden daha uzağa taşımıştır.

Kısacası, kentleşme süreçleri, gecekondu sokaklarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kent merkezleri genişledikçe, gecekondu sokaklarına yönelik çalışmalar da artmıştır. Bu süreçlerde, yoksul kesimlerin daha fazla sosyal ve ekonomik sıkıntı yaşamasına neden olmuştur.

Toplumsal ve Sosyal İfadelerin Yakalanması

Gecekondu sokaklarında yaşayan insanlar, günlük hayatlarında birçok toplumsal ve sosyal ifadeye tanıklık etmektedirler. Hareketler, jestler, mimikler, giyim tarzları ve benzeri unsurların hepsi, gecekondu sokaklarında yaşayanların hayat koşulları hakkında ipuçları vermektedir. Bu nedenle, gecekondu sokaklarına dair toplumsal ve sosyal ifadelerin yakalanması oldukça önemlidir.

Toplumsal ve sosyal ifadelerin yakalanması için ilk adım, araştırmacıların gecekondu sokaklarına dair saha çalışması yapmasıdır. Saha çalışması sırasında araştırmacılar, insanlarla birebir görüşmeler yapabilir, fotoğraf çekebilir ve yaşanan olayları not edebilir. Bu çalışmalar sonucunda, toplumsal ve sosyal ifadeler belgelenebilir ve anlaşılabilir hale getirilebilir.

Ayrıca, gecekondu sokaklarındaki toplumsal ve sosyal ifadeleri yakalamak için, belirli bir yöntem de kullanılabilir. Örneğin, gecekondu sokaklarında gerçekleştirilecek bir etnografik çalışma, toplumsal ve sosyal ifadelerin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilir. Etnografik çalışmalarda, araştırmacılar, insanların neler yaptıklarını, ne düşündüklerini ve nasıl hissettiklerini anlamak için gözlem ve etkileşim yöntemlerini kullanırlar. Bu sayede, gecekondu sokaklarındaki toplumsal ve sosyal ifadeler daha iyi anlaşılabilir.

Sonuç olarak, gecekondu sokaklarındaki toplumsal ve sosyal ifadelerin yakalanması, toplumsal ve sosyolojik çalışmalar için oldukça önemlidir. Bu ifadeler, gecekondu sokaklarında yaşayan insanların hayatlarını anlamak ve anlatmak için kullanılabilir. Bu nedenle, toplumsal ve sosyal ifadelerin belgelenmesi ve anlaşılabilir hale getirilmesi konusunda daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir.

Gecekondu Sokaklarının Görselleştirilmesi

Gecekondu sokaklarının belgelenmesi ve toplumsal/sosyal ifadelerin yakalanması için birçok farklı yöntem kullanılabilir. Bunların arasında fotoğraf, film ve belgesel aracılığıyla yapılan görselleştirme çalışmaları oldukça önemli bir yere sahiptir. Gecekondu sokaklarının fotoğraf ile belgelenmesi için çeşitli teknikler kullanılabilir. Bu teknikler arasında yüksek çözünürlüklü kamera kullanma, farklı açılardan çekim yapmak, farklı ışık koşullarını kullanmak ve panoramik çekim teknikleri sayılabilir.

Gecekondu sokaklarının fotoğrafı yanı sıra, bu sokakların belgesel filmlerde anlatılması da oldukça etkili bir yöntemdir. Bu tür filmler sayesinde gecekondu sokaklarında yaşayan insanların hayatları, günlük mücadeleleri ve toplumsal/sosyal sınıfları anlaşılabilir hale gelir. Belgesel filmler, gecekondu sokaklarının insanlarının öykülerin izleyiciye aktarabilir.

Ayrıca, gecekondu sokaklarının sanatsal şekilde ifade edilmesi de mümkündür. Bu sokakların müzik, edebiyat, resim, heykel vb. sanat dallarında kullanılması, sokakların toplumsal/sosyal yaşamına dair farklı bakış açıları sunabilir. Gecekondu sokaklarının sanatsal bir şekilde yorumlanması, hem sokakların tanınırlığını artırır hem de sokak sakinlerinin güçlü bir ifade aracına sahip olmalarını sağlar.

Gecekondu sokaklarının görselleştirilmesinde, görsel işitsel araçların yanı sıra internet üzerinden hikayelerin anlatılması da oldukça etkili bir yöntemdir. Sosyal medyada veya bloglarda yer alan hikayeler, gecekondu sokaklarının toplumsal yaşamına dair detaylı bilgi verir. Bu tür platformlarda yer alan hikayelerin paylaşılması ise, gecekondu sakinlerinin kendilerini anlatmaları için bir fırsat sunar.

Sonuç olarak, gecekondu sokaklarının fotoğraf, film, belgesel, sanatsal ifadeler vb. araçlar kullanılarak görselleştirilmesi, bu sokakların toplumsal/sosyal kimliğinin belgelenmesine katkı sağlar. Bu araçlar sayesinde gecekondu sakinleri de kendilerini ifade edebilir ve seslerini duyurabilir.

Fotoğraf ve Gecekondu Sokakları

Gecekondu sokakları, fotoğraf sanatçılarının ilgisini çeken önemli konulardan biridir. Bu sokaklarda yaşayan insanların zorlu yaşantıları, sokakların kirliliği, çevrenin bakımsızlığı ve insanlar arasındaki dayanışma gibi birçok farklı konu fotoğraf sanatçıları tarafından ele alınmıştır.

Fotoğrafçılar, gecekondu sokaklarında çoğunlukla siyah-beyaz fotoğraf tekniğini kullanır. Bu teknik, fotoğraflara dramatik bir hava katmakla birlikte, ayrıntılı detayları da görselleştirme imkanı verir. Ayrıca, çoğunlukla doğal ışıkların kullanılması, fotoğrafların daha doğal ve gerçekçi görünmesine katkı sağlar. Fotoğraf makinesi olarak genellikle profesyonel DSLR makineler veya film kameralar tercih edilir. Bunlar, yüksek çözünürlük sağlar ve fotoğrafçılara ayrıntılı seçenekler sunar.

Bununla birlikte, gecekondu sokakları fotoğraf çekerken bazı dezavantajları da vardır. Sokaklarda yaşayan insanlar rahatsız edilmek istemeyebilirler, fotoğrafçıların yerleri kolayca belirlenebilir ve bu işle uğraşanlarda teknik yeterlilik olmayabilir. Tüm bunlar, fotoğraf çekerken zorluklarla karşılaşmaya neden olabilir.

Avantajları	Dezavantajları
Doğal ışık kullanılması	Rahatsız edilme riski
Siyah-beyaz tekniği ile dramatik hava verilebilmesi	Fotoğrafçıların yerleri kolayca belirlenebilir
Profesyonel ekipmanlar ile yüksek çözünürlük sağlanması	Teknik beceri gerektirir

Bu nedenle, gecekondu sokakları fotoğraf çekimi sadece teknik olarak yeterli olan yetenekli fotoğrafçılar tarafından gerçekleştirilebilir.

Dokümanter Film ve Gecekondu Sokakları

Dokümanter film, gecekondu sokaklarına ilişkin toplumsal ve sosyal ifadelerin aktarılmasında etkili bir araçtır. Bu tür filmler, gerçeklik konusunda izleyicilere somut bir görsellik sunar ve gerçeklerin belgesel bir şekilde aktarılmasını sağlar.

Gecekondu sokaklarını anlatmak için en etkili yöntem, doğrudan gecekondu sakinlerinin kendi ağızlarından söz etmelerine izin vermektir. Bu nedenle, dokümanter filmin konusu hakkında farkındalık yaratmak için gecekondu sokaklarındaki insanlarla röportaj yapılması gereklidir. Bu yöntem, sokaklarda yaşayan insanların fikir, düşünce ve duyguları hakkında doğru bilgi edinilmesini sağlar.

Ayrıca, belgesel filmler, gecekondu sokaklarındaki yaşam koşullarını doğru bir şekilde göstermek için güçlü bir araçtır. Gecekondu sokaklarının nasıl oluştuğunu, insanların nasıl şartlar altında yaşadıklarını, nelere ihtiyaçları olduğunu ortaya koymak, izleyicilerin gerçekliğe daha yakından bakmalarına yardımcı olabilir.

Dokümanter filmlerin bir diğer avantajı, geniş bir kitleye ulaşabilmesidir. Film festivalleri, televizyon veya internet gibi farklı platformlar, gecekondu sokaklarına ilişkin bilincin artmasına yardımcı olabilir.

Bununla birlikte, dokümanter filmler dezavantajlara da sahip olabilir. Öncelikle, çekim yapmak için izin alınması gereklidir ve bu izinler bazen zorlu olabilir. Ayrıca, gecekondu sokaklarında yaşayan insanları rahatsız etmeden doğru bir şekilde film çekmek oldukça zordur.

Sonuç olarak, gecekondu sokaklarının dokümanter filmler aracılığıyla anlatımı, gerçekliği yansıtan bir bakış açısı sunmak açısından oldukça önemlidir. Ancak, doğru bir şekilde film çekmek için doğru teknik ve yöntemlerin kullanılması gerekir.

Sosyal Siyaset ve Gecekondu Sokakları

Gecekondu sokakları, sadece kentsel bir dönüşüm sorunu olarak görülmemelidir. Bu sokaklar, sosyal ve siyasi birçok tartışmayı da beraberinde getirmektedir. Sosyal siyasetin gecekondu sokakları üzerindeki etkisi düşünüldüğünde, en önemli sorunların yoksulluk politikaları ve mülkiyet/kira politikaları olduğu söylenebilir.

Yoksulluk politikaları, yoksullukla mücadeleyi hedefleyen bir dizi politika ve programları içermektedir. Ancak, çoğu kez bu politikalar sadece sembolik düzeyde kalmakta, gerçek anlamda etkili olmamaktadır. Bu durum, özellikle gecekondu sokaklarında yaşayanların yoksulluk sorununu çözmeye yardımcı olmamaktadır. Gecekondu sokaklarındaki yoksulluk sorununu çözmek için, öncelikle bölgeye uygun, etkili ve uygulanabilir politikalar oluşturulmalıdır.

Mülkiyet ve kira politikaları da gecekondu sokakları üzerinde önemli bir etkiye sahip olmaktadır. Gecekondu sokaklarında genellikle mülkiyet hakları tam olarak tanınmamakta, kira sözleşmeleri ise bilgi eksikliği sebebiyle güncel değildir. Bu da birçok hukuki sorunu beraberinde getirerek, gecekondu sokaklarında yaşayanların günlük hayatını zorlaştırmaktadır. Bu problemlerin çözümü için ise, hukuki düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

Sonuç olarak, gecekondu sokakları üzerindeki tartışmaların sadece kentsel bir boyutta ele alınması yetersiz kalacaktır. Sosyal ve siyasi boyutları da dikkate alarak, gecekondu sokaklarında yaşayan insanların hayat standartlarını yükseltmek için çok daha kapsamlı düzenlemeler yapılması gerekmektedir.

Yoksulluk Politikaları ve Gecekondu Sokakları

Gecekondu sokakları, yoksul semtlerde yer alan en temel yaşam alanlarından biridir. Yoksullukla mücadele edebilmek ve gecekondu sokaklarındaki yoksulluğu azaltmak için yoksulluk politikaları oluşturulması gerekmektedir.

Yoksulluk politikaları, yoksulluğun ortadan kaldırılması ya da azaltılması amacıyla hazırlanan çeşitli programları içerir. Bu programlar arasında sosyal yardımlar, eğitim, sağlık hizmetleri, istihdam gibi birçok çözüm önerisi yer alır. Bu politikaların gecekondu sokaklarındaki yoksulluğu ve sosyal dışlanmayı azaltabilecek bir etkiye sahip olabileceği düşünülmektedir.

Bununla birlikte, yoksulluk politikalarının oluşturulması ve uygulanması süreci oldukça zorlu bir süreçtir. Gecekondu sokaklarındaki sorunların çözümüne yönelik politikalara başvurulmadan önce bölgedeki yoksulluk ve sosyal dışlanma sorunlarının doğru bir şekilde analiz edilmesi gerekmektedir. Bu analizler sonucunda, sadece bölgenin ihtiyaçlarına uygun olarak yapılandırılmış politikaların uygulanması gerekmektedir.

Bunun yanı sıra, yoksulluk politikalarının uygulanması sürecinde, toplumsal eşitsizliklerin giderilmesi, sosyal güvenlik sisteminin sağlamlaştırılması da önem arz etmektedir. Ayrıca, yoksulluk politikaları sürecinde, gecekondu sokaklarında yaşayanların kendilerinin de bu sürece dahil edilmesi ve söz sahibi olması gerekmektedir. Bu sayede, politikaların başarısı artar ve bölgedeki yoksullukla mücadele daha etkili hale gelir.

Yoksulluk politikalarının gecekondu sokaklarındaki yoksulluğu ve sosyal dışlanmayı azaltmaya yönelik olan bu çalışmaları, hem devlet hem de sivil toplum kuruluşlarının işbirliği içinde yürütmeleri gerekmektedir. Bu sayede, gecekondu sokaklarındaki yoksullukla mücadele edilebilir ve toplumda daha adil bir yapı oluşabilir.

Mülkiyet ve Kira Politikaları ve Gecekondu Sokakları

Mülkiyet ve kira politikaları, gecekondu sokakları üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Özellikle gecekondu mahallelerinde yaşayan insanlar genellikle mülkiyet haklarına sahip değildirler ve bu nedenle evlerini kiralama yolunu seçerler. Ancak, kira politikalarının yetersizliği ve hukuki boşluklar nedeniyle, kiracıların hakları genellikle ihlal edilir.

İşsizlik, yoksulluk ve diğer sosyal sorunlar nedeniyle, gecekondularda yaşayanlar kiramız ve kira ödemeleriyle mücadele ediyorlar. Evin sahibi, kiracıların üzerinde baskı oluşturarak, bazen istenmeyen ya da uygun olmayan koşullar dayatabilir. Yanı sıra, kiracılar kira ödemede yeterince stabil değillerdir, dolayısıyla ev sahibi de onlara güvenilemez.

Mülkiyet ve kira politikalarının gecekondu sokaklarındaki etkileri, insanların evlerinde kalma sürelerini ve barındıkları yerlerin niteliğini etkileyen belirleyici faktörlerdir. Mülkiyet haklarının olmaması sebebiyle, gecekondu mahallelerinde yaşayanların evleri tamir edilemez hale geldiğinde, ev sahibi tarafından tamir edilmeleri oldukça zordur. Aynı şekilde, kira politikaları da evlerin bakımı ve iyileştirilmesi için yeterli gelir sağlamaz, bu da kamusal yaşam koşullarını işlevsizleştirir.

Bu sorunların üstesinden gelmek için, hükümetlerin yerel düzeyde politikalar oluşturması gerekmektedir. Kira politikaları, kiracıların haklarını korumaya yönelik yenilenmelere ihtiyaç duyar ve mülkiyet haklarına sahip olmadıkları için ev sahipleri üzerindeki baskıyı hafifletmeye çalışmalıdır. Ancak, gecekondu sokaklarının mülkiyet durumlarının kaydı şu anda yetersiz olduğundan, bu sorunun üstesinden gelmek daha zordur. Bu nedenle, bu sorunları çözmek için, hükümetlerin yerel düzeyde ortak bir yaklaşım benimsemesi gereklidir.