Osmanlı İmparatorluğu dönemi tıp eğitimi ve tıp fakülteleri hakkında merak edilen her şeyi burada keşfedebilirsiniz. Osmanlı tıp tarihine dair önemli bilgiler ve detaylı araştırmalarla donatılmış yazılarımızla, tarihin derinliklerinde bir yolculuğa çıkın.
Osmanlı İmparatorluğu'nun tıp tarihine baktığımızda, oldukça uzun ve zengin bir geçmişle karşılaşıyoruz. Tıp eğitimi, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşundan uzun yıllar önce başlamıştır ve zaman içinde gelişerek ilerlemiştir. Genel olarak, tıp eğitimi iki aşamada gerçekleşmiştir.
İlk olarak, Osmanlı Devleti'nde tıp uygulamaları, tıbbi yöntemler, hastaneler ve ilaçlar hakkında bilgilerin toplandığı bir süreç yaşanmıştır. Bu dönemde, tıp eğitimi daha çok klinik deneyimler ve tecrübeler yoluyla gerçekleştirilirken, teorik bilgilere ise daha az yer verilmiştir.
Daha sonraları ise, tıp fakülteleri kurulmaya başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk tıp fakültesi 1827 yılında İstanbul Tıp Mektebi olarak açılmıştır. Burada Batı tipi tıp eğitimi verilmeye başlanmış ve Avrupalı doktorların yönetimi altında modern tıp uygulamaları gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde, tıp eğitimi hem teorik hem de pratik olarak verilerek öğrencilere daha kapsamlı bir eğitim verilmeye başlanmıştır.
- Bu süreçte, Osmanlı İmparatorluğu'nda açılan ilk tıp fakülteleri şunlardır:
- İstanbul Tıp Mektebi
- Gülhane Askeri Tıp Akademisi
- Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire
Bununla birlikte, sonraki yıllarda Osmanlı İmparatorluğu'nun içinde bulunduğu sıkıntılı dönemler sebebiyle, tıp fakültelerinin kapatılması gerekti. Bu sebeple, tıp eğitimi yeniden geleneksel tıp yöntemleriyle gerçekleştirilmeye başlandı. Ancak, daha sonraları Osmanlı İmparatorluğu'ndaki tıp eğitimi yeniden yapılandırılmış ve modern tıp fakülteleri açılmıştır.
| Tıp Fakültesi Adı | Açılış Tarihi |
|---|---|
| Cerrahpaşa Tıp Fakültesi | 1827 |
| Tıbbiye-i Şahane | 1846 |
| Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi | 1900 |
Bugün de Türkiye'de pek çok tıp fakültesi bulunmaktadır ve Osmanlı İmparatorluğu'nun tıp eğitimi tarihi, Türk tıp alanına önemli katkılar sağlamıştır.
Tıp Eğitimi Öncesinde
Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitimi öncesinde, tıbbi uygulama ve eğitimin başlangıcı oldukça ilkel bir düzeydeydi. Tarihin ilk çağlarından beri hastalıklarla mücadele etmek için çeşitli yöntemler kullanılmaktaydı. Antik çağda Anadolu'da tıp eğitimi veren okullar bulunuyordu. Bu okullarda, tıp öğrencilerine doğaya dayalı tedavi yöntemleri öğretiliyordu.
Ortaçağda İslam dünyasında tıp eğitimi ve uygulaması oldukça gelişmişti. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise ilk tıbbi uygulamalar medrese sistemi içerisinde gerçekleştiriliyordu. Bu medreselerde tıp öğrencilerine, Tezkire-i Şahane adlı tıp kitabı başta olmak üzere çeşitli tıp kitapları okutuluyordu.
Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitiminin başlangıcından önce, batıdan gelen hastalıklarla mücadele için Avrupa'dan hekimler çağrılmaktaydı. Bu hekimler, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki hastalıklara karşı mücadelede önemli bir rol oynarlardı. Ayrıca, hekimlerin yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu'nun doğusundan da tıp bilgisine sahip kişiler gelmekteydi.
Tıp Fakültelerinin İlk Yılları
Osmanlı İmparatorluğu tarihindeki tıp eğitimi, modern tıp fakültelerinin açılmasına kadar uzun bir sürece sahipti. Türk tıbbı, İslamiyet'in kabulüyle birlikte hızla gelişti. Tıp eğitimi için ilk okullar medreselerde kurulduğunda, bazı dini okullarda tıbbi bilgilerin yanı sıra dini bilgiler de öğretiliyordu. Daha sonra bu okullar, hastaneler ve binicilik okulları tarafından desteklenir hale geldi.
1839 İngiliz-Yunan Savaşı'ndan sonra, Fransız ve İngiliz hekimlerin Osmanlı İmparatorluğu'na yerleşmesi, yeni bir çağı açtı. Kur'an'da yer alan insan anatomisi ve fizyolojisi hakkındaki bilgilerin yanı sıra geleneksel tıp eğitim metotlarından yapılan kopuşun ardından, Tanzimat Fermanı'nın ardından Türk modernleşmesi başladı.
1867'de İstanbul'da ilk tıp fakültesi 'Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane' kuruldu. Fakültenin kuruluşu, hastaneler için kalifiye doktorlar yetiştirme ihtiyacı nedeniyle oldu. Yabancı profesörler, Türk öğretim üyeleri ile birlikte verilen eğitimle, öğrencilerin hem dinsel hem de bilimsel değerleri öğrenmelerini sağlamayı amaçladı.
Heyet, fakültede olaylar ve eşyanın doğal kaidesi hakkında verilen derslerle tıp eğitiminin daha bilimsel hale gelmesini sağladı. Diğer batı ülkeleri gibi Dönem'in öğretim kurumları da, yavaş yavaş anatomi, fizyoloji ve biyokimya gibi alanlarda araştırma yapmaya başladı. Yabancı profesörlere karşın, Osmanlı'nın yetiştirdiği Hekimbaşı Mustafa Behçet'in önemi de yadsınamazdı.
Tıp Fakülteleri Kapatılıyor
Tıp fakültelerinin kapatılması, Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitiminde önemli bir engel oluşturmuştur. Fakültelerin kapatılması sonrasında, tıp eğitimi için yeni kaynaklar bulmak gerekmekteydi. Ayrıca, tıp eğitimi almak isteyen öğrenciler, artık eğitimlerini yalnızca yurt dışında alabilme fırsatı bulabiliyorlardı.
Tıp fakültelerinin kapatılması ile birlikte, Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitimine büyük bir darbe indirildi. Ancak buna rağmen, tıp eğitimi vermeye devam eden mektepler vardı. Görülen engeller nedeniyle, mezun olan tıp öğrencileri, işsiz kalıyorlardı. Bu çerçevede, tıp fakültelerinin yeniden açılması önemli bir gereksinim haline geldi.
Özellikle savaş yıllarında tıp eğitimi almaya çalışan öğrenciler, zor şartlar altında eğitimlerine devam etmek zorunda kalıyorlardı. Tıp fakültelerinin kapatılması, genç tıp öğrencilerinin kendilerini geliştirmeleri için önemli bir fırsatı kaçırmalarına neden olmuştur. Ancak tıp eğitimine olan ilgi hiçbir zaman azalmamıştır.
Tıp fakültelerinin kapatılması sonrasında, geleneksel tıp alanında da bir canlanma yaşanmıştır. Geleneksel tıp uygulamaları yeniden önem kazanmaya başlamıştır. Tıp eğitiminde yaşanan bu engeller, Osmanlı İmparatorluğu'nda modern tıp fakültelerinin açılmasına ve tıp eğitiminin yeniden şekillenmesine neden olmuştur.
Geleneksel Tıbbın Rolü
Osmanlı İmparatorluğu döneminde tıp fakültelerinin kapatılması sonucu resmi tıp eğitimi darbe almış ve tarihsel süreç içerisinde geleneksel tıbbın uygulandığı bir döneme geri dönülmüştür. Bu dönemde geleneksel tıp, tekrar önem kazanarak halk arasında yaygın hale gelmiştir. Özellikle şehirlerin dışındaki köylerde yaşayan insanlar tarafından daha fazla tercih edilen bu yöntem, Osmanlı'nın bazı yörelerinde hala varlığını sürdürmektedir.
Geleneksel tıbbın yükselişi, Batı'dan getirilen tıp yöntemlerine karşı bir alternatif oluşturmuştur. Toplum arasında bilgi aktarımı ve kullanılan yöntemlerin benzerliği bu tür tıp yaklaşımlarının yaygınlaşmasına neden olmuştur. Özellikle dil, din ve kültürel benzerlikleri nedeniyle Asya kökenli tıp yöntemleri, bu dönemde popüler hale gelmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nda geleneksel tıbbın uygulanmasında en büyük etkenlerden biri de tıp fakülteleri kapatıldığından dolayı resmi tıp eğitiminin sekteye uğramasıdır. Bu durum, geleneksel tıp yöntemlerinin diğer alternatiflere göre daha az maliyetli olması nedeniyle daha sık tercih edilmesine yol açmıştır.
Yabancı Uzmanların Gelişi
Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitimi ve tıbbi uygulamaların gelişmesi yabancı hekimlerin de ülkeye gelmesiyle hız kazandı. Batı tıbbı alanındaki yeni gelişmeler ve teknikler yabancı uzmanlar tarafından Osmanlı topraklarına getirildi. İlk olarak Sultan Abdülmecid döneminde Avrupa'ya gönderilen öğrenciler arasında tıp öğrencileri de yer aldı ve Almanya, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde tıp eğitimi aldılar.
1840 yılında Tıbbiye Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'ye çevrildi ve bu okulda Batı tıbbının temel prensipleri de öğretilmeye başlandı. Bu dönemde Osmanlı topraklarında görev yapan birçok yabancı hekim, özellikle Fransız ve Alman hekimler, uygulamalı tıp alanında da çalışmalar yaptılar. Bunlar arasında ülkede modern cerrahinin kurucusu olarak kabul edilen Fransız hekim Dr. Pierre-Francois Percy ve Alman hekim Dr. Theodore Bilharz gibi isimler öne çıkar.
Yabancı uzmanlar ayrıca Osmanlı tıp eğitimi için de önemli bir rol oynadılar. İlk olarak 1838 yılında İstanbul'da açılan "Commission for the Improvement of Public Health" isimli kuruluşta, ilerleyen yıllarda ülkede tıp eğitimini daha ileri seviyelere taşımak için çalışmalar yapıldı. Bu çalışmalar kapsamında yabancı hekimler de eğitim vermek üzere görevlendirildi. Ayrıca, tıp öğrencilerinin eğitimine yardımcı olmak için yabancı ders kitapları tercüme edildi ve öğrencilere ders veren öğretim üyeleri arasında yabancı uzmanların sayısı arttı.
Yabancı uzmanların Osmanlı İmparatorluğu'na gelişi, ülkede tıp eğitimi ve tıbbi uygulamaların modernizasyonu açısından önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Batı tıbbı prensiplerinin ve tekniklerinin ülkeye girmesi, tıbbi bilgi ve uygulamaların gelişmesinde etkili oldu ve Osmanlı tıp eğitimi modernizasyonunun temelini oluşturdu.
Tıp Eğitiminin Yeniden Yapılanması
Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitimi, II. Meşrutiyet dönemi ile birlikte yeniden yapılanmaya başlamıştır. Bu dönemde Avrupa'daki tıp fakülteleri model alınarak, modern tıp eğitimi yapılan tıp fakülteleri açılmıştır. Bu değişim için ise çeşitli çalışmalar yapılmıştır.
Bu yeniden yapılanma süreci, 1910 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nin açılmasıyla belirgin bir şekilde başlamıştır. Daha sonra da Türkiye'nin diğer bölgelerinde tıp fakülteleri açılmıştır. Bu sayede tıp eğitiminde standardizasyon sağlanmıştır.
Ayrıca, yeni tıp fakültelerinin açılması ve tıp eğitimindeki gelişmelerle birlikte tıbbi araştırmalar artmıştır. Bu araştırmalar sayesinde Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp alanındaki bilimsel çalışmalar da hız kazanmıştır.
Bu yeniden yapılanma sürecinde ayrıca, tıp fakülteleri için öğretim üyelerinin yetiştirilmesi de önem kazanmıştır. Bu nedenle yurt dışına öğrenciler gönderilerek, tıp eğitimi almaları sağlanmıştır. Ayrıca, yabancı ülkelerden uzmanlar davet edilerek, tıp eğitimindeki yeni gelişmeler hakkında bilgi vermişlerdir.
Sonuç olarak, Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitimi yeniden yapılanma süreciyle modernleşme yoluna girmiştir. Bu sayede tıp alanında yapılan araştırmalar artmış ve yeni tıp fakülteleri açılarak standart bir tıp eğitimi sistemi oluşturulmuştur.
Modern Tıp Fakülteleri ve Eğitim
Osmanlı İmparatorluğu, modern tıp fakültelerinin açılması ve tıp eğitiminin yeniden şekillendirilmesi için önemli adımlar attı. Bu adımlar, Batılı tıbbi uygulamaların Osmanlı İmparatorluğu'nda yaygınlaşmasına ve geleneksel tıbbın yerini almasına neden oldu.
Osmanlı İmparatorluğu'nda modern tıp fakültelerinin açılışı, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nin kuruluşuyla başladı. 1903 yılında kurulan fakülte, İstanbul Üniversitesi bünyesinde hizmet vermekte ve Osmanlı İmparatorluğu'nda modern tıp eğitiminin öncülerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Bunun yanı sıra, Tıbbiye-i Şahane de modern tıp eğitimi alanında önemli bir rol oynadı. 1827 yılında kurulan Tıbbiye-i Şahane, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk tıp fakültesi olarak kabul edilir ve geleneksel tıbbın egemen olduğu dönemlerde Batı tıbbının öğretilmesine öncülük etti.
Osmanlı İmparatorluğu'nda açılan modern tıp fakülteleri, tıp eğitimindeki köklü değişikliklerin de başlangıcını oluşturdu. Geleneksel tıbbın yerini alan Batılı tıp uygulamalarının yaygınlaşması, ülke genelinde sağlık hizmetlerinin kalitesini artırdı ve hastalıklarla mücadelede etkin bir silah haline geldi.
Bu gelişmeler ile birlikte, Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitimi de yeniden şekillenirken, ülkedeki sağlık hizmetlerinde de gözle görülür bir gelişme yaşandı.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin bir parçasıdır. Fakültenin kökenleri, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'nin 1827'de İstanbul'da kurulmasıyla başladı. Daha sonra tıp eğitimi alanında yapılan değişikliklerle birlikte, Tıbbiye Mektebi, Tıp Fakültesi'ne dönüştürüldü ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 1933 yılında açıldı.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Türkiye'deki en eski ve en prestijli tıp fakültelerinden biridir. Adını, II. Bayezid döneminde İstanbul'da yaşayan bir cerrah olan Hacı Mehmet'ten alır. Cerrahpaşa, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de önemli bir sağlık merkeziydi ve bu nedenle, tıp eğitiminde İstanbul şehrinin en önemli merkezlerinden birini oluşturdu.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, geçmişte birçok önemli tıp adamı yetiştirmiştir ve günümüzde de uluslararası alanda saygın bir konuma sahiptir. Fakülte, tıp alanındaki araştırmalara, uygulamalara ve inovasyonlara öncülük ederken, tam donanımlı bir eğitim ve araştırma ortamı sunar.
Tıbbiye-i Şahane
Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitimi veren ilk okul olan Tıbbiye-i Şahane, 1827 yılında kurulmuştur. Askeri tıp eğitimi veren bu okul, Osmanlı İmparatorluğu'nun modernleşme sürecinde önemli bir rol oynamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitiminin ilerletilmesi ve modern tıbbın ülkede yaygınlaştırılması için kurulan Tıbbiye-i Şahane, zamanla ülkenin en önemli tıp okullarından biri haline gelmiştir. Tıbbiye-i Şahane'de öğrencilerin eğitimi, derslerin yanı sıra uygulamalı eğitimler ve klinik stajlar şeklinde yapılmaktaydı.
Tıbbiye-i Şahane'nin kuruluşu, Osmanlı İmparatorluğu'nun modernleşme sürecinde bir dönüm noktası olmuştur. Okulun kuruluşu, Osmanlı İmparatorluğu'nda bilim ve teknolojinin önemini vurgulamış ve bu alanda atılan ilk adımlardan biri olarak tarihe geçmiştir. Tıbbiye-i Şahane, Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitimi ve modern tıbbın yaygınlaşması açısından büyük bir önem taşır.
Osmanlı Tıbbında Önemli İsimler
Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp alanında önemli isimler bulunmaktadır. Bu isimler, hem Osmanlı tıbbının gelişimine hem de Avrupa'daki tıbbi gelişmelere etkileri nedeniyle önemlidir.
Hacı Paşa, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki en önemli tıp adamlarından biridir. Kendisi, 17. yüzyılın başında tıp alanında önemli araştırmalar yapmış ve çok sayıda kitap yazmıştır. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ilk tıbbi dergi olan "Vekayi-i Tedaviye"yi de yayınlamıştır.
Tıbbiye Mektebi'nin önde gelen isimlerinden biri ise Mehmet Tevfik Bey'dir. Kendisi, Osmanlı İmparatorluğu'nda modern tıp eğitiminin temellerini atan insanlardan biridir. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ilk modern tıp fakültesi olan "Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane"nin kurucusu da kendisidir.
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ilk kadın doktor olan Safiye Hüseyin ise, tıp alanındaki önemli kadın isimlerden biridir. Kendisi, Avrupa'da eğitim aldıktan sonra Osmanlı İmparatorluğu'na geri dönmüş ve ülkenin ilk kadın doktorlarından biri olmuştur. Ayrıca, kendisi Dr. Behice Boran'ın teyzesidir.
Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp alanında bir diğer önemli isim ise, Mustafa Behçet Efendi'dir. Kendisi, o dönemde Avrupa'da oldukça popüler hale gelen "X-ışınları"nı Osmanlı İmparatorluğu'nda kullanmaya başlayan ilk kişilerden biridir.
Son olarak, Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp alanında önemli bir katkısı olan bir diğer isim ise, Refik Saydam'dır. Kendisi, 1920'lerde Osmanlı İmparatorluğu'ndaki tıp eğitiminin modernleştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca, Türkiye'de sağlık alanında hizmet veren birçok kuruluşun kurucusu olmuştur.
Bu isimler, Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp alanında büyük bir gelişme sağlamış ve bugün de onların katkıları hala kullanılmaktadır.
Hacı Paşa
Hacı Paşa, Osmanlı İmparatorluğu'nun önde gelen tıp adamlarındandır. İstanbul Tıp Fakültesi'nde hocalık yapmış ve pek çok öğrenci yetiştirmiştir. Tıp alanında yaptığı önemli keşiflerle ve yazdığı eserlerle tanınmıştır. Hacı Paşa'nın en önemli başarılarından biri, araştırma ve incelemeleri sonucunda oluşan tıbbi ansiklopedisi olan "Mecmuayi Tebbiye" adlı eseridir.
Bu eser, o dönemdeki tıbbi bilgi birikimini kapsayan bir ansiklopedidir. İlaçların hazırlanması, hastalıkların tanısı ve tedavisi hakkında çok sayıda bilgi içermektedir. Hacı Paşa, bu eseriyle Osmanlı İmparatorluğu'ndaki tıbbi uygulamaların ilerlemesine ve gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Ünlü tıp adamı Hacı Paşa'nın önemli başka bir özelliği de, tıp eğitimine verdiği önemdir. Hocalık yaptığı dönemde, tıp öğrencilerinin teorik bilgi sahibi olmasının yanı sıra, pratik bilgi edinmeleri için de çaba sarf etmiştir. Kendi laboratuvarında öğrencilerine uygulamalı dersler vermiştir.
Hacı Paşa, Osmanlı İmparatorluğu döneminde tıp alanındaki başarıları ve ünüyle ön plana çıkan çok az sayıdaki kişiden biridir. Yazdığı eserlerle değerli bir miras bırakmış ve yetiştirdiği öğrencilerle de tıp alanındaki ilerlemeye katkı sağlamıştır.
Tıbbiye Mektebi'nin Önde Gelenleri
Tıbbiye Mektebi, Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitiminin verildiği önemli bir okuldur. Bu okulda yetişen birçok öğretim üyesi, tıp alanında önemli çalışmalara imza atmıştır.
Tıbbiye Mektebi'nin önde gelen öğretim üyelerinden biri olan İbrahim Paşa, modern tıp anlayışını Osmanlı toplumuna tanıtmıştır. Anatomiyi Osmanlı toplumunda yaygınlaştırmak için çalışmalar yapmış, anatomi atlasları hazırlamış ve insan anatomisi üzerine ilk Türkçe kitabı yazmıştır.
Diğer bir öğretim üyesi olan Abdullah Bey ise, Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk kez bir sağlık dergisi olan "Vâkıf Mecmuası"nı çıkarmıştır. Bu dergi, tıp alanında yapılan son çalışmaları ve yenilikleri içermekteydi.
Tıbbiye Mektebi'nin diğer bir önde gelen öğretim üyesi olan Mekteb-i Tıbbiye'nin müdürü Mehmet Şerif Paşa ise, Osmanlı toplumunda modern tıp anlayışının benimsenmesi için önemli çalışmalar yürütmüştür. Kendisi aynı zamanda tıp fakültelerinin açılmasında da önemli rol oynamıştır.
Tıbbiye Mektebi'nde görev yapmış olan diğer öğretim üyeleri arasında Hafız Mehmet Efendi, Emin Bey ve Mahmud Şevket Efendi gibi önemli isimler de yer almaktadır. Bu öğretim üyeleri, tıp alanında yayınlanan ilk Türkçe ansiklopediyi, cerrahi eğitim kitaplarını ve tıp terminolojisi sözlüğünü hazırlamışlardır.
Tıbbiye Mektebi'nin önde gelen öğretim üyeleri, Osmanlı İmparatorluğu'nda modern tıp anlayışının benimsenmesi ve tıp eğitiminin gelişmesi konusunda büyük katkılarda bulunmuşlardır. Bunların yanı sıra tıp alanındaki çalışmalarıyla Osmanlı toplumunu da modern tıbbın gerekliliği konusunda bilinçlendirmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Kadın Doktorlar
Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitimi ve uygulamasındaki dönüşüm, tüm toplumu etkilemiş ve kadınların tıp eğitimi alması da bu dönüşümden nasibini almıştır. Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ilk kadın doktorlar, modern tıp fakültelerinin açılması neticesinde yetişmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ilk kadın doktor olarak bilinen Şefika ve Bedriye Muvahhit, İstanbul Darülfünun Tıp Fakültesi'nde eğitim görmüştür. Ancak, o dönemde kadınların tıp eğitimi alması için önlerinde pek çok engel bulunmaktaydı. Kadınlar, erkeklere karşı kabul edilebilir ölçüde yüksek eğitim almaları konusunda geniş bir destek görmüyordu.
Buna rağmen, Şefika ve Bedriye Muvahhit, tıp eğitimini başarıyla tamamlamış ve başarılı bir şekilde kariyerlerine devam etmiştir. Ancak, Osmanlı toplum yapısına uygun hale getirilmesi için tıp eğitimi konusunda kadınların sayısında hala ciddi bir azalma yaşanmaktadır.
Tıp eğitimi konusunda kadınların karşı karşıya kaldığı zorluklara baktığımızda, aile baskısı ve toplumsal değerlerin çoğu kadının tıp eğitimi almasını engellemiştir. Yine de, birkaç kadın cesaretlendi ve tıp eğitimi almak hedeflerine ulaştı.
Osmanlı İmparatorluğu'nda kadınların tıp eğitimini almaya başlaması, kadınların toplumdaki rollerinin ve becerilerinin değiştiği bir döneme denk gelmektedir. Bu, kadınların sadece ev işleri yapmakla sınırlı kalmayıp, toplumda önemli roller de üstlenebileceklerinin göstergesidir.