Sığınmacılar ve Mülteciler: Yurt Arayışı ve Yabancılaşma kitabı, dünya genelindeki sığınmacı ve mültecilerin yaşadığı zorlukları anlatıyor Bu kitap, sığınmacıların ve mültecilerin yabancı bir ülkede yaşamaya başlamaları sonrasında karşılaştıkları kültürel, psikolojik ve entegrasyon sorunlarını ele alıyor Bu kitap, mülteci krizinin anlaşılması için bir başvuru kaynağı olarak hizmet veriyor

Dünya genelindeki savaşlar, doğal afetler, insan hakları ihlalleri gibi sebeplerle, milyonlarca insan kendi ülkelerinde yaşayamaz hale gelmiştir. Bu insanlar, yurt arayışları sebebiyle farklı ülkelerde sığınmacı veya mülteci olarak hayatlarını sürdürmek zorunda kalmaktadır.

Sığınmacılar, yurtlarından ayrılmak zorunda kalan fakat ülkelerinin güvenlik sorunlarının geçici olduğu düşünülen kişilerdir. Mülteciler ise ülkelerinde süregelen çatışmalar, insan hakları ihlalleri ve zulümler sebebiyle yurtlarından kaçmak zorunda kalan insanlardır. Mülteciler, başka bir ülkede kalıcı bir şekilde hayatlarını sürdürmek isteyen ve uluslararası koruma statüsü alan kişilerdir.

Sığınmacılar ve mülteciler, yurt arayışı sürecinde birçok zorlukla karşılaşmaktadır. Bu zorluklardan biri de yabancılaşma duygusu yaşamalarıdır. Farklı bir ülkede yaşamak, insanların dil, kültür, gelenek ve görenekleriyle yabancılaşmasına neden olabilir. Bu durum mülteciler için daha da zor olabilmektedir.

Mülteciler genellikle, savaş sebebiyle evlerinden ve ailelerinden ayrılmış, yaşanan zorlu koşullar nedeniyle travma yaşamış insanlardır. Bu durum, yabancı bir ülkede yaşama sürecinde daha zorlu hale gelebilir. Sığınmacılar ve mülteciler, yeni bir topluma uyum sağlamakta zorlanırken, ülkelerindeki güvenliğin yitirilmesi ile yaşadıkları travmatik süreçler kendilerini yabancılaşma ve psikolojik sorunlarla karşı karşıya getirebilir.

Sığınmacı ve Mültecilerin Tanımı

Bu bölümde, sığınmacı ve mültecilerin ne anlama geldiği konusuna açıklık getirilecek. Sığınmacılar, ülkelerindeki savaş, çatışma, zulüm gibi nedenlerden dolayı ülkelerini terk eden kişilerdir. Bu nedenle ülkelerinde korunma ve güvenlik sağlayamadıkları için diğer ülkelere sığınır ve burada geçici olarak kalırlar. Mülteciler ise sığınmacılardan farklı olarak Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) tarafından tanınmış ve korunma altında olan kişilerdir. Genellikle, ülkelerindeki siyasi, ırksal, dini, cinsiyete dayalı zulüm gibi nedenlerden dolayı ülkelerini terk etmek zorunda kalmışlardır.

Sığınmacı ve mülteciler arasındaki farklar, tanım ve koruma mekanizmaları açısından önemlidir. Mülteciler, UNHCR tarafından tanınır ve korunurlar. Korunma hakkı çerçevesinde, mültecilerin ülkeye kabul edilme ve barınma hakları bulunurken, sığınmacıların hakları daha kısıtlıdır ve ülkeye girişleri zorlaştırılmıştır. Ayrıca, mültecilerin ülkelerine geri dönmelerine engel teşkil eden zulüm gibi nedenlerin sona ermesine kadar korunmaları sağlanırken, sığınmacılar ise ülkelerine dönebilecekleri bir ortam oluşana kadar geçici olarak kalırlar.

Siyasi ve İdari Süreçler

Sığınmacılar ve mülteciler yurt arayışları süresince birçok siyasi ve idari engelle karşılaşıyorlar. Ülkeye giriş için gerekli vizelerin alınması ve sınırların geçilmesi gibi bürokratik engellerle karşılaşan mülteciler, bu durumdan zaman zaman mağdur olabiliyorlar. Ayrıca, mülteci statüsü almak isteyen kişilerin büyük çoğunluğu tarafından reddediliyorlar ve yasal statüleri belirsiz bir şekilde yurt arayışına devam etmek zorunda kalabiliyorlar.

Diğer bir siyasi engel ise, yabancı düşmanlığına ve ayrımcılığa dayanıyor. Mültecilerin bazı ülkelerde terörizmle ilişkilendirilmesi, ırkçı saldırılara ve utanç verici şiddet eylemlerine neden olmuştur. Bu durum, mültecilerin kendilerini güvende hissetmelerini, topluma dahil olmalarını ve çevreyle iyi ilişkiler kurmalarını zorlaştırmaktadır.

Çözüm önerileri arasında ise, insan haklarına saygı gösterilmesi ve mültecilerin insani yaşam koşullarına uygun şekilde konaklamalarının sağlanması yer alıyor. Ülkeler, mültecilere güvenlik sağlamak ve topluma entegrasyonlarını kolaylaştırmak için çaba sarf etmelidir. Sığınmacıların ve mültecilerin sağlık, barınma ve eğitim ihtiyaçlarına yönelik politikaların geliştirilmesi gerekiyor. Bu politikalar, mültecilerin ve sığınmacıların ülkeye katılımını kolaylaştırarak ülkelerin kalkınmasına katkıda bulunacak.

Mülteci Kampı Yaşamı

Mültecilerin yurt arayışı sürecinde en çok sığındıkları yerlerin başında mülteci kampları gelmektedir. Bu kamplar, mültecilerin geçici olarak kalabilecekleri ve kendilerini güvende hissedebilecekleri yerlerdir. Ancak, bu kampların hayat şartları oldukça zorlu ve insanlık dışı koşullarda geçmektedir.

Birçok mülteci kampı, doğal afetlerin ve çatışma bölgelerinin getirdiği zorluklar nedeniyle kalabilecekleri alan bulunmadığı için çadır ya da baraka gibi geçici barınaklarda yaşamaktadır. Bu barınaklar, çoğu zaman sağlık standartlarına uymayan, sıcaklığın yüksek olduğu yaz aylarında aşırı sıcak, kış aylarında ise aşırı soğuk olan koşulları barındırmaktadır.

Bunun yanı sıra, mülteci kamplarında yaşam standartları oldukça düşüktür. Temiz su sağlamak, tuvalet imkanı sunmak gibi temel ihtiyaçlar bile kamplarda sorunlu hale gelebilmektedir. Beslenme sorunları da kamplarda yaşanan diğer zorluklar arasındadır. Mülteciler, yetersiz gıda kaynaklarına sahip oldukları için yeterli ve dengeli bir beslenme alamamaktadırlar.

Mülteci kamplarında yaşayanlar, çoğu zaman kendi ülkelerinde bıraktıkları hayatlarını özlemekte ve geçirdikleri zorluklar nedeniyle psikolojik bozukluklar yaşayabilmektedirler. Bu nedenle, mülteci kamplarında psikolojik destek hizmetleri sıkıntılıdır.

Ülkelerinde yaşadıkları güvensiz ortamları arkalarında bırakarak mülteci kamplarına sığınan insanların, daha iyi bir gelecek umuduyla yola çıktıkları düşünülürse, mülteci kamplarında yaşanan zorluklar daha bir acı verici hale gelmektedir.

Çocukların Durumu

Mülteci kamplarında yaşayan çocuklar, savaş ve zorunlu göç nedeniyle oldukça zor bir hayat sürmektedirler. Bu çocuklar, savaşın acımasızlığına ve ailelerinden ayrılmanın üzüntüsüne maruz kalmışlardır. Mülteci kamplarında yaşam koşulları da oldukça zorlayıcıdır ve çocuklar bu koşulların içinde büyümek zorunda kalırlar.

Bu koşullar altında, çocukların sağlıklı gelişimleri de etkilenir. Yetersiz beslenme, hijyen eksikliği, sıtma, ishal, tüberküloz gibi hastalıkların yaygın olduğu kamplarda, çocuklar hastalıklara karşı dirençsiz hale gelebilirler. Ayrıca, kamplarda eğitim olanakları da oldukça sınırlıdır ve çocuklar eğitim haklarından mahrum kalabilirler.

Çocukların psikolojik durumları da oldukça hassastır. Savaşın travmalarını yaşamış olan çocuklar, kamp hayatında da güvende hissetmekten uzak bir yaşam sürerler. Ayrıca, ailelerinden ayrılmaları ve kampta yalnız kalma durumları, çocukların kaygılı ve korkulu bir ruh hali içinde olmalarına neden olabilir.

Mülteci kamplarındaki çocukların durumları oldukça zorlu olsa da, hükümetler, sivil toplum kuruluşları ve hayırseverler tarafından verilen desteklerle çocukların hayat koşullarının geliştirilmesi mümkündür. Sağlık, beslenme, hijyen ve eğitim olanaklarının sağlanmasıyla, çocuklar sağlıklı bir şekilde büyüyüp, gelecekte kendilerine bir umut yaratabilirler.

Kadın ve LGBTİ+ Mültüler

Sığınmacı ve mülteci kadınlar, yabancı bir ülkede yaşamak zorunda kaldıkları için birçok özel zorlukla karşı karşıya kalırlar. Kadınlara yönelik şiddet ve istismar vakaları bu zorlukların başında gelmektedir. Sığınmacı kadınlar, normal şartlarda bile zor bir durumda olabilirken, eşlerinin ya da ailelerinin korumadığı çeşitli tahakküm biçimlerine maruz kalmaktadırlar.

Ayrıca LGBTİ+ mültüler de, hem sığınma sürecinde hem de sonrasında ayrımcılık, taciz, hakaret ve fiziksel şiddet gibi çeşitli mağduriyetler yaşayabiliyorlar. Yabancı bir ülkede yaşayan LGBTİ+ mültüler, cinsiyet kimlikleri ve cinsel yönelimleri nedeniyle yüzleşmek zorunda kaldıkları ayrımcılık ve sürekli tehdit altında olma riski ile karşı karşıyadır.

Tüm bu zorlukların yanı sıra, kadın ve LGBTİ+ mültülerin korunma hakları da oldukça önemlidir. İlgili kurumlar, sığınmacı kadın ve LGBTİ+ mültülerin korunması, ihtiyaçlarının karşılanması ve yaşadıkları mağduriyetlerin giderilmesi için gerekli olan önlemleri almalıdır. Ayrıca, topluma karşı kabul edilme sürecinde de desteğe ihtiyaçları vardır.

Sığınmacı ve mülteci kadınlar ile LGBTİ+ mültülerin yaşadığı zorlukların farkında olunması ve koruma haklarına saygı duyulması önemlidir. Bu kişiler, yalnız olmadıklarını ve haklarının korunması için mücadele eden birçok kuruluşun olduğunu bilmelidirler.

İş Arama Süreci

Sığınmacıların ve mültecilerin yurt arayışı sürecinde en önemli konulardan biri de yeni bir yaşam kurmak için iş bulmak ve çalışma hayatına katılmaktır. Ancak, çoğu zaman iş arama süreçlerinde bazı zorluklarla karşılaşırlar. Özellikle dil bilmeme, eğitim seviyesi düşüklüğü, yabancılık ve iş tecrübesi olmama gibi nedenlerden dolayı sığınmacılar ve mülteciler iş bulmakta zorlanabiliyorlar.

İş arama sürecindeki zorlukların bir diğer nedeni de iş arama yöntemlerindeki farklılıklardır. Birçok sığınmacı ve mülteci, ülkelerindeki iş arama yöntemleriyle aşina oldukları için, yeni ülkelerine geldiklerinde iş arama süreçlerinde karşılaştıkları farklılık ve karmaşıklık nedeniyle zorlanabilirler. Ayrıca, ülkeler arasındaki kültürel farklılıklar da, sığınmacıların ve mültecilerin iş bulmalarını etkileyebilir.

Bununla birlikte, bazı ülkelerde sığınmacılar ve mültecilerin iş bulmalarını kolaylaştırmak için programlar ve destekler sunulmaktadır. İş arama sürecinde farklı dil kurslarına katılma imkanı, iş başvuru formları ve iş arama platformları hakkında bilgi verme, iş bulma konusunda danışmanlık hizmetleri ve işverenlerin sığınmacıları ve mültecileri işe almak için teşvik edilmesi gibi destekler sığınmacılar ve mültecilerin iş bulmaları için önemli bir rol oynamaktadır.

İş arama sürecinde yaşanan zorluklara rağmen, sığınmacılar ve mültecilerin çalışma hayatına katılma istekleri oldukça yüksektir. İş bulduklarında, hem kendi ekonomik durumlarını iyileştirirler hem de topluma entegre olmaları daha kolaylaşır. Ancak, iş arama ve iş bulma sürecindeki zorluklar, sığınmacıların ve mültecilerin çoğunlukla düşük ücretli işlerde çalışmak zorunda kalmalarına ve kötü çalışma koşullarına maruz kalmasına neden olabilir. Bu nedenle, sığınmacıların ve mültecilerin iş hayatındaki haklarına saygı duyulmalı ve dünya genelinde daha adil ve eşit iş imkanları sağlanarak, toplumda tam entegrasyonları sağlanmalıdır.

Sığınmacılar ve Toplum

Sığınmacılar ve toplum arasındaki ilişki, sığınmacıların kaynak ülkelerinde yaşanan istikrarsızlık, savaş ve doğal afetler nedeniyle ülkelerini terk ettikleri zaman başlar. Yeni bir yere yerleşmek ve topluma uyum sağlamak, sığınmacılar için stres dolu bir süreçtir. Dil ve kültürel farklılıklar, toplumla iletişim kurmada ve sosyal hayata uyum sağlamada büyük zorluklar yaratabilir. Bu sorunlar sadece sığınmacılar için değil, aynı zamanda toplumun onları kabul etme sürecinde de ortaya çıkabilir.

Sığınmacıların topluma uyum sorunları, İş bulma, barınma, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim gibi konularla ilişkilidir. Sığınmacılar iş bulma konusunda birçok engelle karşılaşabilirler. Dil bariyerleri, yetersiz mesleki beceriler, uygunsuz iş tecrübesi ve çeviklik gibi sorunlar, iş arama sürecini zorlaştırabilir. Sığınmacıların barınma sorunları da diğer bir sorundur. Birçok ülkede, barınma sorunu nedeniyle sığınmacılar genellikle kalabalık ve sağlıksız barınaklarda yaşamak zorunda kalır.

Eğitim, sığınmacıların toplumla uyum sürecinde önemli bir rol oynar. Okullara kayıt olmak, okula devam etmek ve sertifika alma, sığınmacılar açısından önemli bir göstergedir. Ancak, cinsiyet, yaş ve yeterlilik gibi faktörler, sığınmacıların okullara kaydolmalarını ve okula devam etmelerini zorlaştırabilir. Ayrıca, sığınmacı çocukların eğitim sağlanması, çoğu zaman maliyetli olabilir ve bu da sığınmacıların zaten zor olan hayatlarını daha da zorlaştırabilir.

Sağlık hizmetlerine erişim, sığınmacıların toplumla uyum sürecinde başka bir sorun alanıdır. Dil bariyerleri, sağlık çalışanları ile doğru şekilde iletişim kurma ve endişelerini doğru ifade etme konusunda zorluklar yaratır. Ek olarak, sığınmacılar genellikle kötü yaşam koşulları altında yaşıyorlar ve bu durum, fiziksel ve/veya psikolojik sağlık sorunlarına neden olabilir.

Sığınmacıların toplumla uyum sorunları, yapılandırılmış bir süreçle çözülebilir. Toplumun, sığınmacıların ihtiyaçlarına göre yapılandırılmış bir destek sistemi sunması ve sığınmacıların toplumda aktif roller üstlenmelerine olanak tanıması önemlidir. Bu, hem sığınmacıların kendi toplumlarına yararlı olmalarına hem de toplum ve sığınmacılar arasındaki bağların güçlenmesine yardımcı olabilir.

Mülteciler ve Eğitim

Mülteci olmak, kişinin hayatını zorlaştıran birçok sorunu beraberinde getirir. Bu sorunların en önemlilerinden biri de eğitim almamak veya yetersiz eğitim almaktır. Mülteciler, ülkelerindeki iç savaş, çatışmalar, doğal afetler veya ekonomik sebepler yüzünden ülkelerini terk etmek zorunda kalan insanlardır ve eğitim hayatları bu sürecin en olumsuz etkilenen kısımlarından biridir.

Mülteci çocuklarının eğitimi, özellikle hayatlarını yeniden inşa etmek için yeni bir ülkeye yerleştiklerinde hayati önem taşır. Ancak, çoğu zaman mülteci çocukları okula gidemeyebilirler veya yetersiz altyapı ve kaynaklarla karşı karşıya kalabilirler. Bu da çocukların eğitim yollarında kaybı anlamına gelir.

Mülteciler için eğitime erişim sağlamak ve okullara entegre edilmeleri için birçok program ve proje düzenlenmektedir. Bununla birlikte, ana dillerinden farklı bir dilde eğitim görmeleri, farklı kültürler ve toplumlara adapte olmaları, okulların yetersizliği gibi nedenlerle, mülteci çocukların eğitim hayatları sıkıntılarla doludur.

Eğitim, mültecilerin yarınları için umutlu bir yol aydınlığıdır. Bu nedenle, mültecilerin eğitimi için daha fazla destek ve fırsat sağlanması gerekmektedir.

Sığınmacı ve Mülteci Kadınlar

Sığınmacı ve mülteci kadınlar, ülkelerindeki çatışma ve zulmün ardından, içinde bulundukları süreçte özellikle şiddet ve istismar riskleriyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Kadınların bu risklerle karşılaşmalarının birçok sebebi olmakla birlikte, birçoğu yalnız seyahat etmeye zorlanırken, bazıları da kaçış yolculukları sırasında sınır ötesi ticarete, cinsel istismara ve diğer türde şiddete maruz kalır.

Uluslararası Af Örgütü'nün 2017 raporuna göre, "mültecilik nüfusu içinde şiddete maruz kalanların oranı, dünya genelinde kadınların %68'i ve kız çocuklarının da %71'i şeklindedir." Bu oranlar, kadınlar ile erkekler arasında cinsiyet temelli bir yanlışa işaret etmektedir.

• Sığınmacı ve mülteci kadınlar, iki cephede mücadele ediyorlar:
• Yaşadıkları travmayı işlemeyi,
• Yeni bir ülkede kendilerine bambaşka bir hayat kurmayı öğrenmek için mücadele ediyorlar.
• Bu kadınlar, ülkelerini terk etmek için zorlu seçeneklerle karşı karşıyadırlar ve kendilerini, ailenin geri kalanından veya toplumlarının normlarından ötürü tecrit edilmiş hissedebilirler.

Şiddet Türü	Oranı
Fiziksel şiddet	%27
Cinsel şiddet	%26
Psikolojik şiddet	%75

Sığınmacı ve mülteci kadınlar, maruz kaldıkları şiddetin çoğu zaman savunmasız oldukları tarihi bir süreçle ilişkili olduğunu fark ettiler. Kadınların savunmasızlıkları, aynı zamanda ülkelerindeki cinsiyetçi uygulamalarla da arttı. Bu nedenle, mültecilerin çocukları ve kadınlarına verilen destek, cinsiyet ve yaşa duyarlı olmalıdır. Ancak, bunların yanı sıra kadınların , özgür olacakları ve kim olduklarına dair haklarını, kendileri ve aileleri için koruyabilecekleri özgürlüklerine sahip olmalarına da izin verilmelidir.

Yabancılaşma ve Psikoloji

Mülteciler ve sığınmacıların, ülkelerini terk etmek zorunda kalmaları ve yabancı bir topluma entegre olmaya çalışmaları nedeniyle, yabancılaşma duyguları ile karşı karşıya kaldığı bilinmektedir. Yüksek seviyede stres ve endişe, belirsizlik hissi, sosyal izolasyon ve yalnızlık gibi faktörler, psikolojik sağlıklarını kötü etkileyebilir.

Mültecilerin ve sığınmacıların yaşadıkları yabancılaşma duygusu, kimliksizlik, çıkış yolu bulma zorluğu ve toplumsal dışlanma ile sonuçlanabilir. Bu durum, depresyon, anksiyete, çaresizlik ve intihar eğilimleri gibi ciddi psikolojik sorunlara yol açabilir.

Araştırmalar, sosyal destek ağının, mültecilerin psikolojik sağlığı için son derece önemli olduğunu göstermektedir. Ayrıca, mülteciler için dil öğrenimi, iş bulma, eğitim fırsatları gibi sosyal entegrasyon faktörleri de psikolojik refahlarını etkiler.

Bu nedenle, mültecilere ve sığınmacılara psikolojik desteğin sağlanması ve entegrasyon süreçlerinin kolaylaştırılması büyük önem taşımaktadır. Mültecilerin hakları ve korunma mekanizmalarının gerektiği şekilde uygulanması, psikolojik sağlıklarının korunmasında da etkili olacaktır.

Trauma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)

Sığınmacılar ve mülteciler, uzun ve zorlu bir yolculuk sonucu yurt arayışında bulunmaktadır. Bu süreç esnasında birçok travmatik olayla karşılaşmaları mümkündür. Yaşadıkları savaşlar, zulümler, ayrılıklar, kayıplar, yoksulluk ve açlık gibi olaylar, mültecilerin ve sığınmacıların hayatlarında kalıcı izler bırakır. Bu travmatik olaylar sonucu, kişilerde Trauma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ortaya çıkabilir.

TSSB, kişinin yaşadığı travmatik olayların sonrasında, tekrarlayan anılar, kabuslar, sürekli endişe ve korku gibi belirtilerle kendini gösterir. Mülteciler ve sığınmacılar da yaşadıkları travmatik olayların sonrasında TSSB belirtileri gösterebilirler. Bu belirtiler arasında uyku bozukluğu, sürekli endişe, panik ataklar, yabancılaşma, depresyon ve intihar düşünceleri bulunabilir.

• Uyku bozukluğu: Travmatik bir olay sonrasında uyku düzeni bozulabilir. Kişi, kabuslar görerek uyanabilir, gece terlemeleri yaşayabilir ya da uykuya dalamayabilir.
• Sürekli endişe: Kişi, yaşadığı olayların etkisiyle sürekli bir endişe ve kaygı hissedebilir. Bu belirti, günlük yaşantısını etkileyerek iş veya okul performansında düşüşe neden olabilir.
• Panik ataklar: Travmatik bir olay sonrasında kişi, aniden ortaya çıkan ve yoğun bir korku hissi yaşayabilir. Kalp atışları hızlanır, terleme artar ve hareketsiz kalabilirler.
• Yabancılaşma: Kişi, yaşadığı olayın sonrasında kendini yalnız ve yabancı hissedebilir. Diğer insanlarla iletişim kurmakta güçlük çekebilir ve sosyal hayattan uzaklaşabilirler.

TSSB'nin tedavi edilmesi mümkündür. Kişinin yaşadığı travmalardan kurtulması ve hayatına devam etmesi için birçok terapi yöntemi mevcuttur. Terapi yöntemleri arasında konuşma terapileri, sanat terapileri, grup terapileri ve ilaç tedavisi bulunabilir. Mülteciler ve sığınmacılar için de, bu terapi yöntemleri kullanılarak, yaşadıkları travmatik olayların etkileriyle mücadele etmeleri ve hayatlarına devam etmeleri sağlanabilir.

Mülteci Hakları ve Korunma

Mültecilerin hakları ve korunma mekanizmaları, uluslararası insan hakları hukuku ve insancıl hukukun temel prensipleri doğrultusunda belirlenmektedir. Bu prensipler, söz konusu kişilerin yaşama hakkı, işkenceye karşı korunma, kötü muameleye karşı korunma, ayrımcılığı önleme, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence, kötü muamele ve insanlık dışı muameleden korunma, adil yargılanma hakkı ve din ve vicdan özgürlüğü ile ilgilidir.

Mültecilerin haklarının korunması, sözleşmeli ve yasal koruma mekanizmaları yoluyla gerçekleştirilir. Bu mekanizmalar arasında, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) tarafından sunulan hukuki koruma, Cenevre Mülteci Sözleşmesi ve ek protokoller ile diğer yasal düzenlemeler bulunmaktadır.

Mülteciler ayrıca, bir dizi sosyal hizmet ve destek programından da yararlanabilirler. Bu programlar arasında, sığınma, barınma, sağlık, gıda ve eğitim hizmetleri gibi temel ihtiyaçlara yönelik yardımlar yer almaktadır. Ayrıca, birçok ülke, mülteci entegrasyonu programları yoluyla, mültecilerin topluma entegrasyonu ve yeni bir hayata başlamaları konusunda destek sağlamaktadır.

Mültecilerin haklarının korunması, uluslararası toplumun birbirleriyle iş birliği içinde çalışması gerektiğini belirtmek gerekir. Sığınmacı ve mültecilerin haklarına saygı göstermek, insan haklarına saygı göstermek anlamına gelir ve insanlar için birçok ülkede yaşam koşullarını iyileştirmeye yardımcı olabilir.