Toplumsal cinsiyet perspektifinden ele alınan farklı kültürlerin yaklaşımlarını inceleyin Kadın-erkek rolleri, aile yapısı, eğitim ve iş hayatında cinsiyet eşitliği gibi farklılıkları keşfedin Farklı kültürler arasındaki toplumsal cinsiyet farklılıklarını anlamak için okuyun
Toplumsal cinsiyet perspektifi, her kültürde farklı şekilde ele alınır. Bazı kültürlerde kadınlar erkeklere eşit haklara sahipken, bazı kültürlerde kadınların rolü ev işleriyle sınırlıdır. Bu makalede, farklı kültürlerin toplumsal cinsiyet konularındaki yaklaşımları incelenecektir. Kültürler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar örneklerle ele alınarak, toplumsal cinsiyet konularında kültürel çeşitlilik gösteren dünya kültürleri hakkında fikir sahibi olacaksınız.
Bazı kültürlerde toplumsal cinsiyet kavramı hiç tartışılmazken, bazıları cinsiyete dayalı ayrıcalıkları uygulamaktadır. Örneğin, Maasai Kabilesi'nde kadınların ev işleri ile erkeklerin hayvanlara bakımı ve avlanma sorumlulukları vardır. Aksine, İsveç'te ebeveynlik izni, kadınların iş hayatında daha fazla yer almasını ve aile sorumluluklarına daha adil bir şekilde katılmalarını sağlamaktadır. Kültürlerin bu farklı yaklaşımları, toplumsal cinsiyet perspektifinin nasıl algılandığını ve bu konuda kültürel farklılıkların ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir.
- Afrika kültürleri: Maasai kabilesinde kadın-erkek rolleri ve evlilik adetleri, Gana'da toplumsal cinsiyetin iş, aile ve din hayatındaki yeri ve kadınların çalışma koşulları.
- Asya kültürleri: Japon kültüründe toplumsal cinsiyetin iş, aile ve sosyal hayatındaki yeri ve erkek egemenliği, Afganistan'da kadınların toplumdaki durumu ve Taliban yönetimi öncesi ve sonrası değişiklikler.
- Avrupa kültürleri: İsveç'te kadınların iş hayatındaki durumu ve ebeveynlik izni gibi sosyal politikalar, İtalya'da erkek egemenliği kültürünün etkisi ve kadınların güç mücadelesi.
- Güney Amerika kültürleri: Brezilya'da kadınların toplumdaki durumu, feminizm hareketi ve cinsel yönelimlere yaklaşım, Arjantin'de tarihsel olarak kadın hakları ve kadınların politik ve sosyal hayattaki yeri.
Bu kültürlerin farklı toplumsal cinsiyet yaklaşımları, kadınların aile yaşamıyla ilgili sorumluluklarını ya da iş hayatındaki konumunu etkilediği gibi, cinsiyet ayrımcılığı veya toplumsal cinsiyet eşitliği konularında dünya çapında bir tartışma konusu olmuştur. Bu nedenle, kültürler arasındaki toplumsal cinsiyet farklılıklarının öğrenilmesi, cinsiyet eşitliği konusunda küresel bir anlayış geliştirme açısından oldukça önemlidir.
| Kültürler | Toplumsal Cinsiyet Yaklaşımları |
|---|---|
| Afrika Kültürleri | Maasai Kabilesi'nde kadın-erkek rolleri ve evlilik adetleri, Gana'da toplumsal cinsiyetin iş, aile ve din hayatındaki yeri ve kadınların çalışma koşulları. |
| Asya Kültürleri | Japon kültüründe toplumsal cinsiyetin iş, aile ve sosyal hayatındaki yeri ve erkek egemenliği, Afganistan'da kadınların toplumdaki durumu ve Taliban yönetimi öncesi ve sonrası değişiklikler. |
| Avrupa Kültürleri | İsveç'te kadınların iş hayatındaki durumu ve ebeveynlik izni gibi sosyal politikalar, İtalya'da erkek egemenliği kültürünün etkisi ve kadınların güç mücadelesi. |
| Güney Amerika Kültürleri | Brezilya'da kadınların toplumdaki durumu, feminizm hareketi ve cinsel yönelimlere yaklaşım, Arjantin'de tarihsel olarak kadın hakları ve kadınların politik ve sosyal hayattaki yeri. |
Toplumsal Cinsiyet Perspektifi
Toplumsal cinsiyet, toplumda kadın ve erkeğin sosyal rollerini, beklentilerini ve davranışlarını belirleyen kültürel yapıdır. Bu yapı, farklı kültürlerde farklı şekillerde görülebilir. Örneğin, bazı kültürlerde kadınların evde olması ve aileye bakması beklenirken, diğer kültürlerde kadınlar daha özgür ve çalışma hayatında daha etkin olabilirler.
Toplumsal cinsiyet perspektifi, bu kültürel farklılıkları ve benzerlikleri inceler. Farklı kültürlerin toplumsal cinsiyet anlayışları ve bu anlayışların kültürel yapılardaki etkileri üzerine çalışmalar yürütülür. Bu çalışmalar, toplumların kadın-erkek eşitliği konusundaki farkındalıklarını arttırmak ve toplumda güç eşitliği ve adaleti sağlamak için yapılmaktadır.
Afrika Kültürleri
Afrika'da toplumsal cinsiyet kavramı yerel kültürlere göre değişkenlik gösterir. Bazı kültürlerde kadın-erkek ilişkilerinde eşitlik mevcutturken, bazıları erkek egemen bir yapıya sahiptir. Maasai kabilesi gibi bazı toplumlarda erkekler avcılık ve hayvan bakımı işlerinden sorumludurken, kadınlar ev işleri ve çocuk bakımından sorumludur. Evlilikte ise kız çocukları küçük yaşta evlenmeye zorlanırken, erkek çocukları uzun yıllar boyunca kur yaparlar ve ardından evlenirler.
Gana gibi bazı Afrika ülkelerinde ise kadınlar iş hayatında yer almaktadır. Ancak, iş dünyasında erkeklerin baskın olduğu bir ortamda kadınların da var olması çeşitlilik yaratır. Ayrıca, Gana'da kadınların üstlendiği roller sadece iş hayatıyla sınırlı kalmaz, aynı zamanda aile ve din hayatında da önemli bir yere sahiptir.
Afrika kültürleri genel olarak toplumsal cinsiyet rollerini ve ilişkilerini şekillendiren geleneksel yapılarını korumaktadır. Ancak, modernleşme ile birlikte kadınların toplumsal ve politik hayatta daha fazla yer almalarına izin veriliyor.
Maasai Kabilesi
Maasai kabilesi doğu Afrika'da, Kenya ve Tanzanya sınırı boyunca yaşayan bir etnik gruptur. Bu kabileyi diğerlerinden ayıran özellikleri arasında geleneksel giyimleri ve ritüelleri yer alır. Ayrıca Maasai toplumunda kadın ve erkek rolleri oldukça belirgindir.
Maasai kültüründe kadınlar genellikle evin iç işleriyle ilgilenirken, erkekler inekleri güder, avlanır ve savaşır. Kadınların evlilik yaşı 12 ila 15 arasındadır ve erkeklerin tamamen evlilik yaşına gelmesi için beklemeleri gerekmektedir. Evlilik genellikle aileler arasında düzenlenir ve ödenen bir "muhabbet" bedeli vardır. Ayrıca, evlilik bir dizi törenle kutlanır ve genellikle sübvansiyonlu bir düğünle son bulur.
Maasai kültüründe kadınların sırtlarına yüklenen çocuklar, onların sorumluluğundadır. Erkek çocuklar genellikle babalarının gözetiminde avcılık ve savaş eğitimi alırken, kız çocukları kadınların yanında ev işleri yapar ve küçük kardeşleriyle ilgilenir. Kadınlar ayrıca süt üretimi ve satışından elde ettikleri gelirlerle ailelerine katkıda bulunur.
Özetle, Maasai kabilesinde kadın ve erkek rolleri belli bir şekilde ayrılmıştır. Kadınlar genellikle evde kalmakla ve çocuk büyütmekle görevlidirken, erkekler iş hayatında daha aktif bir rol oynarlar. Evlilik, aileler arasında düzenlenir ve bir dizi törenle kutlanır. Maasai kültürü, kadın ve erkekler arasındaki rol ayrımı açısından farklı bir toplumsal cinsiyet perspektifine sahiptir.
Gana Kültürü
Gana, toplumsal cinsiyet konusunda oldukça çeşitli bir yapıya sahiptir. İş hayatında kadınlar erkeklere kıyasla daha az sayıdadır ve genellikle daha düşük ücretlerle çalışırlar. Ancak son yıllarda, kadınların iş hayatında daha fazla yer almalarını sağlamak ve fırsat eşitliği yaratmak için özel projeler ve programlar başlatılmıştır. Bununla birlikte, kadınların aile hayatındaki rolü hala geleneksel rollerle sınırlandırılmaktadır. Evlilik konusunda da erkeklerin söz sahibi olması yaygındır.
Din hayatında da, toplumsal cinsiyet farklılıkları gözlemlenir. Özellikle İslam dininde kadınların konumu tartışmalıdır. Kadınlar genellikle erkeklerden daha az din eğitimi almaktadırlar ve camiye gitmeleri de erkeklere kıyasla daha az yaygındır. Ancak son yıllarda, kadınların İslam dinindeki konumlarını güçlendirmek için değişimler olmaktadır.
| Din | Kadınların durumu |
|---|---|
| Müslümanlık | Kadınların camiye gitmeleri ve din eğitimi almaları sınırlı olabilir. |
| Hristiyanlık | Kadınlar erkeklere kıyasla daha aktif bir şekilde kiliseye gitmektedirler ve din eğitimi alabilirler. |
| Geleneksel dinler | Kadınlar genellikle erkeklere kıyasla daha az aktif bir rol oynarlar ve din eğitimi almaları sınırlıdır. |
- İş hayatında kadınların sayısı erkeklere kıyasla azdır.
- Kadınlar genellikle daha düşük ücretlerle çalışırlar.
- Aile hayatında kadınların rolü geleneksel rollerle sınırlandırılmaktadır.
- İslam dininde kadınların konumu tartışmalıdır.
Asya Kültürleri
Asya kültürleri, toplumsal cinsiyetin rolü ve kadın-erkek ilişkileri konusunda oldukça zengin bir tarihe ve kültürel çeşitliliğe sahiptir. Özellikle Japon kültüründe erkek egemenliği oldukça yüksek bir seviyededir. İş hayatında erkekler daha öncelikli kabul edilirken, kadınların ev işleri ve çocuk bakımı gibi alanlarla ilgilendiği görülmektedir. Ayrıca Japon toplumunda kadınların evlenmeden önce iş hayatından çekilme eğilimi de yaygındır.
Afganistan kültürü ise Taliban yönetimi öncesi ve sonrası farklılıklar göstermektedir. Eğitim ve iş hayatında kadınların özgürleşmeleri konusundaki çabalar, Taliban yönetiminin sona ermesiyle birlikte artmıştır. Ancak hala kadınlara yönelik şiddet ve baskı yüksek bir seviyededir. Bu konuyla ilgili özellikle medya ve sivil toplum örgütleri farkındalık yaratmak adına çalışmalar yapmaktadır.
- Bu kültürlerde toplumsal cinsiyet kavramı oldukça farklı algılanır.
- Japon kültüründe erkek egemenliği yüksekken, Afganistan'da kadınlara yönelik şiddet ve baskı yüksektir.
- Farklı kültürlerin cinsiyet rolleri ve ilişkileri konusunda öğrenilecek çok şey vardır.
Asya kültürleri, dünyanın diğer bölgelerindeki kültürlere kıyasla cinsiyet rolleri ve kadın erkek ilişkileri konusunda oldukça farklı yaklaşımlara sahiptir. Bu nedenle bu kültürler hakkında daha fazla araştırma yapmak, farklı kültürlerin birbirinden ne kadar farklı olabileceğini görmemizi sağlayacaktır.
Japon Kültürü
Japonya'da toplumsal cinsiyet kavramı oldukça önemli bir yere sahiptir. İş hayatında, erkeklerin daha etkin olduğu bir yapı söz konusu olmakla birlikte son yıllarda kadınların iş hayatına katılımı artmıştır. Aile yapısında ise geleneksel olarak erkeklerin ev işlerine katılmadığı veya çocuk bakımını üstlenmediği görülür. Ancak yine son yıllarda, toplumda bu geleneksel aile yapısının değişmesi için çabalayan birçok Japon kadın bulunmaktadır.
Sosyal hayatta ise erkek egemenliği oldukça baskındır. Japon kültüründe erkeklerin daha özgür ve aktif olduğu bir toplum yapısı bulunmaktadır. Bu erkek egemenliği kültürü, birçok kadının diğer toplumlara göre daha pasif kalmalarına sebep olmaktadır. Ancak yine de son yıllarda Japon kadınları, toplumda daha güçlü bir ses ve etkinliğe sahip olmak için mücadele etmektedirler.
Genel olarak, Japon kültüründe toplumsal cinsiyet konusu oldukça hassas ve önemli bir konudur. Her ne kadar bazı geleneksel yapılar halen varlığını sürdürse de, toplumda bu konuda olumlu değişimler yaşanmaktadır.
Afganistan Kültürü
Afganistan'da kadınların toplumdaki durumu, uzun yıllardır konuşulan bir konu. Afganistan Kadınları İçin Uluslararası Yardım Örgütü'nün yaptığı bir araştırmaya göre, Afgan kadınlarının çoğu eğitimsiz ve işsiz. Kadınlar, genellikle ev işleri ve çocuk bakımı gibi ev işlerinden sorumlu. Ancak, Taliban yönetimi öncesi kadınlar, daha fazla özgürlüğe sahipti. Örneğin, kadınlar okula gidebiliyor, çalışabiliyor ve kamusal alanlarda eşit haklara sahipti.
Ne yazık ki, Taliban geldikten sonra durum değişti. Kadınlar, kamuya açık yerlerde mümkün olduğunca az görünmeye zorlandı ve çalışmaz hale geldiler. Eğitim hakları ellerinden alındı ve diğer birçok hakları ellerinden alındı. Ancak, Taliban yönetimi sona erdiğinde, kadınlar tekrar özgürlüklerine kavuştu. Şu anda, ülkede kadınlar daha fazla eğitim fırsatlarına sahip ve iş yapabiliyorlar.
Sonuç olarak, Afganistan'da kadınlar için yaşam koşulları, zaman içinde büyük değişiklikler gösterdi. Ancak, hala var olan cinsiyet eşitsizliği, Afganistan gibi diğer pek çok ülkede de bulunuyor. Bu problemlerle yüzleşmek için, kültür ve toplumda görüş değişikliği şart.
Avrupa Kültürleri
Avrupa kültürleri içerisinde toplumsal cinsiyetin rolü ve kadın-erkek ilişkileri diğer kültürlerden farklılık göstermektedir. İsveç kültürü, kadınların iş hayatındaki durumu ve ebeveynlik izni gibi sosyal politikaları ile öne çıkmaktadır. Kadınların hem aile yaşamı hem de iş hayatındaki başarılarına verilen önem, İsveç kültüründe yüksek bir konumdadır. Bunun yanı sıra İtalya kültüründe erkek egemenliği kültürü görülmekte ve kadınların güç mücadelesi devam etmektedir.
Avrupa kültürlerinde kadın-erkek ilişkileri de diğer kültürlere göre daha eşitlikçi bir yapıdadır. Kadınlar iş hayatında daha fazla yer alırken, ev işleri de daha çok paylaşılmaktadır. İsveç kültüründe olduğu gibi, diğer Avrupa ülkelerinde de kadınların iş hayatındaki başarıları takdir edilmekte ve teşvik edilmektedir. Bu durum, kadınların ekonomik ve sosyal açıdan daha güçlü olmasına olanak tanımaktadır.
Ancak her kültürde olduğu gibi, Avrupa kültürlerinde de cinsiyet ayrımcılığı ve erkek egemenliği gibi sorunlar devam etmektedir. Özellikle İtalya kültüründe, kadınların iş hayatındaki başarılarına rağmen siyasette ve diğer toplumsal alanlarda erkeklerin öne çıkması hala sıkıntılar arasındadır. Bunun yanı sıra, başka kültürlerde olduğu gibi, Avrupa kültürlerinde de cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği konularında bazı sorunlar yaşanabilmektedir.
Sonuç olarak, Avrupa kültürleri toplumsal cinsiyet konusunda diğer kültürlerden daha ileri olsa da, hala bazı sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Kadınların ekonomik ve sosyal açıdan daha güçlü olmaları için çalışmalar devam etmeli ve cinsiyet ayrımcılığı sorunu ortadan kaldırılmalıdır.
İsveç Kültürü
İsveç, kadın hakları ve eşitliği konusunda dünyanın önde gelen ülkelerinden biridir. Kadınlar iş hayatında aktif rol oynamakta ve özellikle ebeveynlik izni konusunda çok geniş olanaklara sahip olmaktadır. İsveç'te kadınlar ve erkekler arasındaki iş gücü katılımı neredeyse eşittir.
İsveç hükümeti, kadınların iş hayatında daha aktif olmaları için bir dizi sosyal politika ve düzenleme yürütmektedir. Ebeveynlik izni, İsveç'teki önemli bir sosyal politikadır. Her ebeveyn, doğum izninin bir kısmını çalışan ebeveynlere tahsis eden bir yasayla, çocuğunun doğumundan sonra 480 gün boyunca izin alabilir. Bu sürenin 90 günü, yalnızca anne veya babaya ayrılmıştır ve tüm süre boyunca çalışan ebeveynler, ücretli izin haklarına sahiptir.
Ek olarak, İsveç'te cinsiyet eşitliği hedefi, iş yerlerinde ve kamuoyunda daha da önem kazanmaktadır. Kadınların üst düzey pozisyonlara yükselme şansı artmıştır ve ücrette cinsiyet ayrımcılığı azalmıştır. İsveç'te kadınlar, cinsiyete dayalı şiddet, taciz ve diğer cinsiyet odaklı problemlerle mücadele etmek için özel yasal düzenlemeler de karşılaşmaktadır.
Tablo 1'de İsveç'te kadınların ve erkeklerin iş gücüne katılım oranları gösterilmektedir.
| Kadınlar | Erkekler | |
|---|---|---|
| 2015 | 73.0% | 77.8% |
| 2016 | 73.3% | 77.8% |
| 2017 | 73.6% | 77.6% |
İsveç, kadınların ve erkeklerin eşit haklara ve olanaklara sahip olması konusunda önemli bir örnek teşkil etmektedir. Toplumdaki cinsiyet rollerinin daha adil bir şekilde dağıtılması ve kadınların iş hayatındaki durumu gibi konular, İsveç politikasının temel önceliklerinden biridir.
İtalya Kültürü
İtalya, tarihi boyunca erkek egemenliği kültürüyle tanınır. Bu kültür, erkeklerin kadınlardan üstün olduğunu ve erkeklerin kararlarına tamamen uymaları gerektiğini vurgular.
Bu zihniyet, İtalyan kadınlarının iş hayatında ve siyasi arenada önemli bir engelle karşılaştıkları anlamına geliyor. Özellikle, İtalya'da kadınların politikalar ve iş dünyası üzerindeki etkisi oldukça sınırlıdır.
Ancak, son yıllarda İtalya'da kadınların güç mücadelesi artıyor. Kadınlar, daha fazla eşitlik talep etmek ve erkeklerin üstünlük kültürüne karşı çıkmak için bir araya gelmeye başladılar. İtalyan kadınlarının mücadelesi, kadın haklarına daha fazla ilgi gösteren genç nesilleri de etkiliyor.
Bu mücadele, İtalya'da kadınların politik ve sosyal alanlarda daha fazla görünürlüğe sahip olmalarına yardımcı oluyor. İtalya'nın ilk kadın başbakanı ve EURO 2020 organizasyonunun koordinasyonundan sorumlu olan kadın, bu mücadelenin bir sonucudur.
Ancak, hala daha yapılacak çok iş var. Erkek egemenliği kültürü, hala İtalyan toplumunda varlığını koruyor. İtalyan kadınları, bu zihniyetin etkisini sınırlamak için mücadeleye devam ediyorlar.
Sonuç olarak, İtalya erkek egemenliği kültürünün etkisinde olsa da, kadınlar tarafından sürdürülen güç mücadelesi, İtalya'nın kadınları için daha iyi bir geleceğe doğru bir adım atıyor.
Güney Amerika Kültürleri
Güney Amerika, kültürel olarak oldukça zengin ve çeşitliliğe sahip bir bölgedir. Kadın ve erkek rolleri arasındaki ilişkilerde de farklılıklar görülür. Bazı Güney Amerika ülkelerinde, kadınlar iş yerlerinde daha az istihdam edilirken, bazılarında kadınlar iş hayatında daha fazla yer alır. Ayrıca bazı ülkelerde kadınların siyasi hayatta söz sahibi olması kolayken, bazıları için bu durum oldukça zordur.
Brezilya, Güney Amerika'nın en büyük ülkelerinden biridir ve feminist hareketler bu ülkede oldukça güçlüdür. Cinsiyetler arasında eşitsizliğin en yoğun hissedildiği alanlardan biri de şiddet konusudur. Brezilya'da kadınlar, erkeklere oranla çok daha fazla şiddete maruz kalır. Bu nedenle, Brezilya'da toplumsal cinsiyet konusu oldukça önemlidir ve her geçen gün daha fazla tartışılır hale gelir.
- Arjantin'de ise kadınlar, tarihsel olarak politik ve sosyal hayatta yer almışlardır. 1947 yılında, Arjantin'de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanmaları, kadın hakları için bir dönüm noktası olarak nitelendirilebilir. Günümüzde Arjantin'de, kadınların iş hayatında daha fazla yer alması ve siyasi hayatta söz sahibi olmaları hedeflenmektedir.
- Güney Amerika'nın diğer ülkelerinde de kadın-erkek rolleri arasında farklılıklar görülür. Örneğin, Bolivya'da, And Dağları etrafındaki bölgelerde yaşayan kadınlar, aile işlerinin yanı sıra tarım işlerinde de aktif olarak görev alırlar. Şili'de ise kadınlar siyasi hayatta daha fazla yer alırken, Ecuador'da kadınların iş hayatındaki eşitsizliklerin giderilmesi için çalışmalar yapılmaktadır.
Güney Amerika kültürlerinde, toplumsal cinsiyet konusu oldukça önemlidir ve kadın-erkek rolleri arasındaki farklılıklar, ülkeden ülkeye değişiklik gösterir. Ancak son yıllarda, kadın hakları konusunda atılan adımlar ve feminizm hareketinin artmasıyla birlikte, kadınların güçlenmesi ve eşitlik için mücadele etmeleri beklenmektedir.
Brezilya Kültürü
Brezilya, kadınların toplumsal haklarının savunulduğu feminist hareketin önemli bir merkezidir. Kadınların iş hayatında daha aktif olması ve kadınların eşit haklara sahip olması için mücadele etmektedirler. Ancak, hala kadınların toplumdaki durumu eksik ve kabul edilemez seviyededir.
Birçok kadın, cinsel tacize maruz kalmaktadır ve medya da bu durumu özendirici niteliktedir. Feminist hareketin önderlerinden Maria da Penha, kadınlara şiddeti önlemek amacıyla yürürlüğe giren kanunun adını taşımaktadır. Bu kanun, kadınlara ev içi şiddete karşı koruma sağlamaktadır ve kadınları cinsiyet temelinde ayırım yapmaktan ve iş hayatında kadına karşı ayrımcılık yapmaktan korumaktadır.
Brezilya'da cinsel yönelimler konusunda, ülkenin nüfusunun liberal tutumu da dikkat çekmektedir. Ülkenin çoğu bölgesinde LGBT+ topluluğu, diğer ülkelerden daha fazla kabul görmektedir. Ancak, hala homofobik saldırılar gerçekleşmektedir ve trans bireylerin hayatları tehlikededir.
Sonuç olarak, Brezilya toplumunun kadınların hakları ve LGBT+ hakları için mücadeleleri devam etmektedir. Feminist hareket ve LGBT+ topluluğu bu mücadelede önemli bir rol oynamaktadır. Ancak, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda daha fazla çalışma yapılması ve bu hakların korunması gerekmektedir.
Arjantin Kültürü
Arjantin, tarihte kadın hakları konusunda oldukça ilerici bir ülke olmuştur. 1900'lü yıllara kadar kadınların seçme ve seçilme hakları bulunmazken, 1912 yılında yerel seçimlerde oy kullanma hakkı elde ettiler. 1947 yılında ise, genel seçimlerde oy kullanma hakkı bir kez daha onaylandı. Arjantin'de kadınların siyasetteki etkisi ve varlığı oldukça yüksektir. 2021 yılında, Arjantin'de senato başkanı, meclis başkanı ve insan hakları bakanı kadınlardan oluştu.
Arjantin'de cinsiyet eşitliğine dair çeşitli yasalar da bulunmaktadır. 2009 yılında, cinsiyet eşitliği yasası kabul edilerek, cinsiyet ayrımcılığına karşı koruma sağlandı. Ayrıca, 2012 yılında trans bireylerin cinsiyet değiştirme ameliyatları ücretsiz hale getirildi ve ayrımcılığa karşı koruma sağlandı.
Arjantin'de kadınların iş hayatında da etkisi oldukça yüksektir. 2016 verilerine göre, kadınların iş gücüne katılım oranı %53,9'dur. Ayrıca, yasalarla kadınların çalışma koşulları da belirlenmiştir. Hamile kadınların işten çıkarılması yasaklanmıştır ve doğum sonrası izin süresi 90 gün olarak belirlenmiştir.
Bununla birlikte, kadınların toplumsal hayattaki yerleri de oldukça önemlidir. Tango, Arjantin'in milli dansı olarak bilinir ve kökeni fuhuş evlerine dayanır. Ancak, 20.yüzyılda kadınlar bu dansa katılmaya başladılar ve tango, kadın erkek eşitliği için bir simge haline geldi. Kadınların sanatta, kültürde ve sosyal hayatta varlığı oldukça yüksektir ve önemlidir.