Travmatik olaylar sonrasında yaşanan ciddi bir psikolojik sorun olan Travma Sonrası Stres Bozukluğu TSSB, kişinin olayı hatırlamasına ve hatırlarken aynı şiddette duygusal tepkiler göstermesine neden olabilir Bilişsel psikoloji, TSSB'nin tedavisine yönelik birçok terapi yöntemi sunar Bilişsel yeniden yapılandırma terapisi, öğrenilmiş çaresizlik inancını değiştirme vb teknikleriyle etkilidir İlaç tedavisi de TSSB için kullanılan yöntemlerden biridir

Travmatik bir olay sonrasında yaşanan ciddi bir psikolojik sorun olan travma sonrası stres bozukluğu, kişinin olayı hatırlamasına ve hatırlarken aynı şiddette duygusal tepkiler göstermesine neden olabilir. Bireyler, yaşadıkları durumu yineleyen kabuslar, öfke nöbetleri, panik ataklar, sürekli kaygı ve üzüntü gibi belirtilerle kendi başlarına baş edebilmekte zorlanır.

Stres bozukluğu insanlar arasında ve kültürler arasında farklılık gösterir; bazı kişiler olayların yeniden yaşanması gibi belirtiler yaşarken, diğerleri öfke kontrolü, uyku sorunları ya da anksiyete gibi farklı semptomlar sergilerler.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu Nedir?

Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), ciddi bir psikolojik sorun olarak tanımlanır. Bu bozukluk, kişinin travmatik bir olayı hatırlamasına ve hatırlarken aynı şiddette duygusal tepkiler göstermesine neden olabilir. TSSB'nin belirtileri arasında, tekrarlayan rüyalar veya hatıralar, uyku bozuklukları, hiperarousal (aşırı uyanıklık), sosyal veya mesleki işlevsellikte azalma ve kaygı gibi duygusal sorunlar yer alır.

Bu bozukluğun nedenleri arasında, travmatik bir olayın yoğunluğu, kişilik özellikleri, travmatik olay sonrası sosyal desteğin eksikliği ve travmatik olayın tekrarlanma ihtimali yer alır. Ayrıca, TSSB genellikle acil tıbbi müdahale gerektiren bir olayın ardından gelişir (örn. savaş, doğal afetler, terör saldırıları, trafik kazaları vb.)

Belirtiler:
• Uyku bozuklukları
• Hiperarousal (aşırı uyanıklık)
• Sosyal veya mesleki işlevsellikte bozulma
• Kaygı

Nedenleri:
• Yoğun travmatik olaylar
• Kişilik özellikleri
• Travmatik olayın tekrarlanma riski
• Travmatik olay sonrası sosyal destek eksikliği

Bilişsel Psikoloji ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu

Travma sonrası stres bozukluğu, sıklıkla kişilerin olayı hatırlarken aynı şiddette duygusal tepkiler göstermesine neden olur. Bu olayların zihinsel işlenmesindeki bozukluklar, bilişsel psikoloji tarafından ele alınır. Örneğin, bazı insanlar stresli bir durumla karşılaştıklarında bilişsel şemaları olumsuz yönde etkilenebilir. Bu da, belirli durumları doğru bir şekilde işlemede zorluk yaşamalarına neden olabilir.

Bunun yanı sıra, stresli durumların çoğu, kaygı duygusunu tetikleyebilir. Kaygı, birçok kişinin yaşadığı bir duygudur. Ancak, travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kişilerde, kaygı düzeyleri çok daha yüksek olabilir. Bu nedenle, stres bozukluğunun tedavisinde, kaygıyı azaltmaya yönelik terapiler de kullanılabilir.

Bilişsel psikolojinin diğer bir önemli konusu ise, öğrenilmiş çaresizliktir. Öğrenilmiş çaresizlik, bir kişinin, bir durumun kendilerine bağlı olmadığını ve bu durumda bir şey yapamayacağını varsaymasıdır. Bu da, stres bozukluğu gibi kronik psikolojik rahatsızlıklarla ilişkilendirilir.

Bilişsel psikoloji, travma sonrası stres bozukluğunun tedavisi için birçok farklı terapi yöntemini de içerir. Örneğin, bilişsel yeniden yapılandırma terapisi, stres bozukluğu yaşayan kişilerin olayları daha pozitif bir şekilde işlemelerine yardımcı olur. Bunun yanı sıra, ilaçlar ve diğer terapi yöntemleri de kullanılabilir.

Bilişsel Yeniden Yapılandırma Tedavisi

Bilişsel yeniden yapılandırma tedavisi, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tedavisi için en yaygın kullanılan psikoterapi yöntemlerinden biridir. Bu terapi yöntemi, özellikle travmatik olaylarla ilişkili olan negatif düşünceleri ve algıları değiştirmeyi hedefler.

Bilişsel yeniden yapılandırma tedavisinin temel prensibi, kişinin travmatik olaylara ilişkin düşüncelerini ve inançlarını yeniden yapılandırmaya yardımcı olmaktır. Bu terapi yöntemi genellikle 12-16 seans kadar sürer ve terapistin kişiye yönelik özel bir plan hazırlamasını gerektirir.

Bir örnek vermek gerekirse, bir kişi bir trafik kazası geçirmiş olabilir ve bu nedenle araba kullanmaktan korkuyor olabilir. Bilişsel yeniden yapılandırma terapisi, kişinin araba kullanmanın güvenli olduğunu anlamasına ve buna yönelik pozitif bir düşünce yapısına sahip olmasına yardımcı olacaktır. Terapi sürecinde, kişiye araba kazalarının nadir olduğu, miktarının düştüğü ve güvenliğin arttığı gerçeği hatırlatılır. Böylece kişinin algısı değiştirilir ve korkusu azaltılır.

Öğrenilmiş Çaresizlik ve Stres Bozukluğu

Öğrenilmiş çaresizlik, bir olay ya da durum karşısında kişinin yapabileceklerinin sınırlı olduğuna inanması ve dolayısıyla kontrolü kaybettiğini hissetmesi durumudur. Travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik sorunlarla ilişkilendirilen bu kavram, kişinin kendini koruyamayacağına ya da kontrol edemeyeceğine dair bir inanç geliştirmesi sonucu ortaya çıkar.

Bu inanç, stres bozukluğunun belirtilerini artırabilir ve tedavi sürecini olumsuz etkileyebilir. Psikoterapi sırasında, kişinin öğrenilmiş çaresizlik inancını değiştirmeye yönelik teknikler kullanılabilir. Ayrıca, kişinin kontrol ettiği ya da kendini daha iyi hissettiği durumlarla ilgili olumlu deneyimler yaşaması da inancını değiştirmeye yardımcı olabilir.

Stres Bozukluğunun Tedavisi

Travma sonrası stres bozukluğu için kullanılan farklı yaklaşımların başında bilişsel yeniden yapılandırma terapisi gelmektedir. Bu tedavi yöntemi, travmatik olayın zihin tarafından nasıl işlendiğini değiştirerek, kişinin olayla ilgili düşüncelerini ve duygularını değiştirmeyi hedefler. Diğer bir tedavi yöntemi ise ilaç tedavisidir. Antidepresanlar, anksiyolitikler veya uyku ilaçları gibi ilaçlar, stres bozukluğunun semptomlarını azaltmada yardımcı olabilir. Ayrıca, terapi yöntemleri olarak psikodrama, aile terapisi ve grup terapisi gibi alternatifler de mevcuttur. Her bir tedavi seçeneği, kişinin semptomlarını azaltmada farklı bir etki gösterir ve tedavinin uygulanmasına göre farklı sonuçlar verebilir. İdeal olarak, bir uzman hekimle birlikte bireysel olarak uygun tedavi yöntemi belirlenmelidir.