Türkiye ve Arap Baharı'nın Diplomatik İlişkileri: Düşük Seviyeden Yüksek Seviyeye Doğru adlı bu makalede, iki bölgesel güç arasındaki ilişkilerin gelişimini inceliyoruz. Türkiye ve Arap ülkeleri arasında düşük seviyeli diyaloğun başlangıcından yüksek seviyeli diplomatik yakınlaşmaya kadar her aşamayı kapsayan bu yazı, bölgesel ilişkiler hakkında daha iyi bir anlayış sağlayacaktır.
Türkiye, Arap Baharı sırasında bölgedeki ülkelerle ilişkilerini oldukça tepkisel bir tutumla sürdürdü. Başlangıçta, Türk hükümeti, önceliğini bölgedeki değişimlere olan desteğe verdi ve protestoculara açık bir şekilde destek verdi. Özellikle, Suriye krizinde Türkiye, Beşar Esad rejimine karşı muhaliflere verdiği desteği açıkça dile getirerek bölgedeki liderler arasında kısa sürede öne çıktı.
Ankara'nın tercihleri, bölgedeki birçok lideri ve rejimi rahatsız etti. Özellikle, İran ve Rusya, Suriye krizinde Türkiye'nin muhaliflere verdiği desteği kınayarak, Ankara'ya karşı diplomatik bir savaş başlattı. Ayrıca, Mısır'daki askeri darbe sonrası Türkiye-Mısır ilişkileri de gerildi.
Fakat son yıllarda Türkiye, bölgedeki ülkelerle diplomatik ilişkilerini yenilemek için girişimlerde bulundu. Özellikle, ekonomik ve insani yardım programları aracılığıyla birçok ülke ile iş birliği yaptı. Türkiye, son zamanlarda Suriye krizinde Rusya ve Rusya destekli rejimle doğrudan görüşmeler yaparak, ülkedeki çatışmaları sona erdirmek için müzakerelerde yer aldı. Bu gelişmeler ile birlikte Türkiye, bölgedeki etkisini artırarak, ilişkilerini yüksek seviyelere taşımak için çalışmalarına devam ediyor.
Arap Baharı'nın Başlangıcı ve Türkiye'nin Tepkisi
Arap Baharı, 2010 yılında Tunus'ta hayatını kaybeden bir genç adamın kendisini yakması sonrası başlayan ve bölgedeki diğer ülkelerde de hızla yayılan bir harekettir. Türkiye, Arap Baharı'nın başlangıcında bölgedeki ülkelerin halkları için özgürlük, demokrasi ve insan hakları taleplerini destekledi. Türkiye, Arap Baharı'na yönelik tutumunu bu doğrultuda belirlemiştir.
Bölgedeki ülkelerdeki halk hareketlerine destek veren Türkiye, özellikle Libya ve Suriye'deki isyancı gruplara açık bir şekilde desteğini sunmuştur. Fakat diğer yandan, Türkiye'nin İsrail ile ilişkileri de uzun bir süredir gergin olduğu için, Arap Baharı öncesi İsrail ile ikili ilişkileri düzeltme girişiminde bulunmaya çalışmıştır.
Türkiye, Arap Baharı'nın başlangıcında tutumunu net bir şekilde belirlemiştir. Türkiye'nin bu tutumu, bölgedeki diğer ülkelerin halkları ve liderleri tarafından olumlu bir şekilde karşılanmıştır.
İlişkilerin Düşük Seviyesi: Sert Eleştiriler ve Karşılıklı Öfke
Türkiye ve bölgedeki bazı ülkeler arasındaki ilişkiler, Arap Baharı sürecinde birçok faktörden dolayı oldukça gerildi. Suriye'deki iç savaşın başlamasıyla birlikte, Türkiye bölgedeki çatışmalara daha fazla dahil oldu ve bu durum çeşitli ülkelerle gerilim yaşanmasına sebep oldu.
Suriye krizi, Türkiye ve İran arasındaki ilişkilerin bozulmasında büyük bir rol oynadı. İki ülke arasındaki farklı yaklaşımlar, İran'ın Şii bir rejim olan Beşşar Esad hükümetini desteklemesi ve Türkiye'nin muhalifleri desteklemesi nedeniyle gerçekleşti. Bu durum, İran'ın Türkiye'nin tutumunu eleştirmesi ve Türkiye'nin de İran'ı sert bir şekilde eleştirmesiyle sonuçlandı.
Bu dönemde Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler de oldukça gerildi. Türkiye, Rusya'nın Suriye'deki Esad hükümetini desteklemesini eleştirdi ve Suriye'ye insani yardım sağlamak için yaklaşık bir hafta boyunca Rusya ile hava sahasında yaşanan krizleri düzeltmek için mücadele etti.
Türkiye-Mısır ilişkileri de Arap Baharı sürecinde zarar gördü. Mısır'da gerçekleşen askeri darbenin ardından, Türkiye'nin Mursi hükümetinin yanında yer alması, İhvan'ın (Müslüman Kardeşler) Türkiye'den yapılan açıklamaları özellikle sert bir şekilde eleştirmesi, Mısır hükümetinin Türkiye'ye karşı tepkisini arttırdı. Bunun sonucunda, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin çoğu kez kesildiği ya da sınırlandırıldığı bilinmektedir.
Tüm bu faktörler, Türkiye ve Arap Baharı sürecindeki diğer ülkeler arasındaki ilişkilerin düşük seviyede kalmasına neden oldu. Ancak, Türkiye son dönemlerde bölgedeki ülkelerle olan ilişkilerini yeniden canlandırmaya çalışıyor ve insani yardım programları ve ekonomik yardım projeleriyle bölge ülkelerine destek sağlamaya çalışıyor.
Suriye Krizi ve Türkiye'nin Tutumu
Türkiye'nin Suriye krizindeki tutumu, bölgedeki ülkeler arasında dengeleri değiştirdi ve Türkiye'nin bazı ülkelerle ilişkilerini zedeledi. Sürecin başlangıcında, Türkiye, Suriye lideri Esad'ın şiddet kullanmasına karşı güçlü bir tutum takındı ve muhaliflere yardım etmeye başladı. Bu durum, Suriye ile ilişkileri kötüleştirdi ve yakın zamanda Suriye ile diplomatik ilişkiler kesildi.
Türkiye'nin Suriye krizindeki tutumu ayrıca İran ve Rusya ile ilişkilerini de etkiledi. Çünkü bu iki ülke, Esad rejimine destek olurken, Türkiye muhaliflerin yanında yer aldı. Türkiye'nin Suriye konusundaki güçlü duruşu, İran ve Rusya ile olan ilişkilerini gerdi ve taraflar arasında ciddi bir gerilim yaşandı.
Türkiye'nin Suriye krizine müdahil olması Mısır ile olan ilişkilerini de etkiledi. Mısır, Türkiye'nin bu tutumuna karşı çıkarken, Türkiye'nin de Mısır'a karşı eleştirileri arttı. Mısır'da 2013 yılında gerçekleşen askeri darbe sonrası, iki ülke arasındaki ilişkiler iyice bozuldu ve diplomatik ilişkiler kesildi.
Türkiye'nin Suriye krizindeki tutumunun, bölgedeki çeşitli ülkelerle ilişkilerini zedelediği açıktır. Ancak Türkiye, son yıllarda bu konuda yeni bir yaklaşım benimsemeye başladı ve ilişkileri yeniden canlandırmak için çaba gösteriyor.
İran ve Rusya ile İlişkilerin Gerilmesi
Türkiye, Arap Baharı sırasında Suriye'deki çatışmalara doğrudan müdahale etmeye çalıştı. Bu süreçte Türkiye, Suriye'de muhalefeti destekledi ve Esad'ın gitmesi çağrısında bulundu. Ancak İran ve Rusya, Suriye'deki Beşar Esad rejimine destek olmaya devam etti.
İran ve Rusya, Türkiye'nin bu tutumuna karşı sert eleştirilerde bulundu. Türkiye de İran ve Rusya ile ilişkilerini dondurma kararı aldı. Bu süreç, Türkiye'nin İran ve Rusya ile tarihi ilişkilerinin bozulmasına neden oldu.
Ancak son zamanlarda, Türkiye'nin İran ile ilişkileri yumuşama sinyalleri vermeye başladı. Çünkü Türkiye, Suriye'deki çatışmaları sonlandırma ve ülkede istikrar sağlama yönünde yapılan müzakerelerde İran ile yakın bir işbirliği içerisinde oldu. Türkiye, İran ile olan ilişkilerinde sadece Suriye sorununa odaklanmadı. Aynı zamanda ekonomik, stratejik ve kültürel alanlarda işbirliği fırsatlarını keşfetmek için de çaba harcadı.
Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkiler de gerilimli bir dönemden geçti. Türkiye, Suriye'deki çatışmaların başlamasıyla birlikte Rusya'nın Suriye'de Esad'ı desteklemesine karşı çıktı. Rusya, Türkiye'nin bu tutumunu sert bir şekilde eleştirdi ve Suriye'de Esad'ın devrilmesi için yürütülen çabaları baltaladı.
Bu süreçte Türkiye, Rusya ile yakın bir işbirliği içerisinde olan Suriye hükümetine karşı oldu. Türkiye, Rusya'nın Suriye'deki çıkarlarını göz ardı etmeye yatkın bir tavır takındı. Ancak Türkiye, son dönemde Rusya ile yakın bir işbirliği içerisinde oldu. Bu işbirliği her ne kadar Suriye sorunuyla doğrudan bağlantılı olmasa da stratejik, ekonomik ve kültürel alanlarda gerçekleşti.
Mısır ile İlişkilerin Gerginleşmesi
Mısır'da 2013 yılında gerçekleşen askeri darbe sonrası, Türkiye-Mısır ilişkileri gerginleşmeye başladı. Türkiye, darbe yönetimini meşru bulmayarak muhalif lider Mursi'nin serbest bırakılması ve seçimlerin yeniden düzenlenmesi çağrısında bulundu. Ancak darbe yönetimi bu çağrılara kulak asmamış ve Türkiye'yi darbe destekçisi olarak nitelendirmeye başlamıştı.
İki ülke arasındaki gerilim, Türkiye'nin Mursi'ye destek vermesi ve darbeyi kınayan açıklamalar yapması nedeniyle daha da artmıştı. Mısır yönetimi, Türkiye'yi özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alan sert açıklamalarda bulunuyordu. Türkiye ise darbe sonrası Mısır'a uygulanan yaptırımları desteklemediğini açıkça belirterek, muhalefet liderleriyle ve ülkedeki İhvan-ı Müslimin örgütü üyeleriyle yakın ilişki kurdu.
Türkiye-Mısır ilişkileri bu gerginlikle birlikte oldukça bozulmuştu. İki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler askıya alınmış, büyükelçilikler kapatılmış ve ticari ilişkiler kesilmişti. Ancak son dönemde Türkiye, Mısır'a karşı yeni bir yaklaşım benimsedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır ile ön koşulsuz diyalog çağrısında bulundu ve ülkeler arasındaki ilişkilerin yeni bir sayfa açmasını istedi.
Türkiye'nin Yeni Yaklaşımı
Türkiye, Arap Baharı sonrasında bölgedeki ülkelerle yeniden ilişkilerini güçlendirmek için çaba göstermektedir. Yeni yaklaşımı, bölgedeki ülkelerin siyasi ve ekonomik sorunlarına çözüm aramada iş birliğinin artırılmasıdır.
Bu yaklaşımın bir parçası olarak, Türkiye, İran, Irak, Ürdün, Filistin, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman gibi bölgedeki ülkelerin liderleriyle düzenli olarak temas halindedir. Bu temaslar, bölgedeki siyasi ve ekonomik sorunlar hakkında tartışmaları kolaylaştırmaktadır.
Ek olarak, Türkiye bölgedeki ülkelerin insan kaynaklarının geliştirilmesine yardımcı olmak için iş gücü eğitim programları uygulamaktadır. Bunun yanı sıra, Türkiye bölgedeki ülkelerle dini, kültürel ve turistik iş birliklerini de artırmayı hedeflemektedir.
Türkiye'nin yeni yaklaşımı aynı zamanda bölgedeki ülkelerle iş birliği yaparak bölgedeki güvenliği artırmaya da önem vermektedir. Bu kapsamda, Türkiye, bölgedeki ülkelerin güvenlik güçleri arasındaki iş birliğini desteklemektedir.
Türkiye'nin yeni yaklaşımı, bölgedeki ülkeler arasındaki diyaloğu güçlendirerek, yeniden canlandırmayı amaçlamaktadır. Bu yaklaşım, Türkiye'nin Arap Baharı'ndan sonra bölgedeki liderlik rolünü ele alması açısından da önemlidir.
Yüksek Seviyeye Doğru: Ekonomik ve İnsani Yardım
Türkiye, Arap Baharı sırasında bölgedeki birçok ülkeye ekonomik ve insani yardım programları başlatarak, ilişkilerini iyileştirmeye başladı. Bu programlar, Türkiye'nin yükselen bir güç olarak tanınmasına ve bölgedeki ülkelerle ticari ilişkilerinin artmasına yardımcı oldu.
Ekonomik yardım programları, Türkiye'nin bölgedeki ülkelere finansal destek sağlamasına ve ekonomilerini güçlendirmelerine yardımcı oldu. Bu yardım, ülkelerin sürdürülebilir ekonomik büyüme sağlamalarına ve işletme imkanlarını geliştirmelerine yardımcı oldu. Türkiye, bu çabalarını, özellikle Suriye'nin komşuları olan ülkelerdeki ticaret hacmini artırmak için yoğunlaştırmıştır.
İnsani yardım programları ise, Türkiye'nin bölgedeki krizlere verdiği insani yardımı artırmasını sağladı. Bu programlar, Türkiye'nin, sınırında sığınmacıların bulunduğu Suriye krizinde ciddi bir rol oynamasına yardımcı oldu. Türkiye, Suriye'deki savaştan kaçan insanlara sıcak yuva sağlayan ülkelerin başında gelir. Ayrıca, Türkiye, bölgedeki diğer ülkelerdeki insani krizlere de yardım etmek için çaba gösterdi.
Türkiye'nin ekonomik ve insani yardım programları, bölgedeki ülkelerle ilişkilerinin iyileştirilmesine yardımcı oldu. Bu programlar, Türkiye'nin bölgede saygınlığına ve gücüne katkıda bulundu. Ayrıca, Türkiye'nin bu programlarla ilgili çabaları, diğer ülkelerin de benzer programlar hazırlama çabalarını tetikledi.
Ekonomik Yardım
Türkiye, bölgedeki ülkelerin ekonomilerinin güçlenmesine yardımcı olmak amacıyla birçok ekonomik yardım programı başlattı. Bu programlar, özellikle Arap Baharı sonrası maddi zorluklar yaşayan ülkeler için büyük bir önem taşıdı.
Türkiye'nin ekonomik yardım programları arasında kredi, hibe ve yatırım yardımları yer alıyor. Bu programa başvuran ülkeler arasında Suriye, Lübnan, Mısır ve Tunus gibi ülkeler bulunuyor.
Özellikle Suriye krizi sırasında Türkiye, Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapmanın yanı sıra, Suriye'ye ekonomik yardım sağlamak için çeşitli programlar hazırladı. Türkiye ayrıca İsrail ile normalleşme sürecinde olan Ürdün'e de ekonomik destek sağladı.
Türkiye'nin en yakın iş birliği yaptığı ülkeler arasında ise Katar ve Suudi Arabistan gibi Körfez ülkeleri yer alıyor. Bu ülkelerle Türkiye arasında daha önce imzalanan ticaret anlaşmaları da yakın iş birliği için bir zemin oluşturdu.
Türkiye'nin ekonomik yardım programları, bölgedeki ülkeler arasında ekonomik işbirliğinin artmasını sağladı. Bu yardımlar, aynı zamanda Türkiye'nin bölgedeki nüfuzunu artırdı ve sempati kazanmasına yardımcı oldu.
İnsani Yardım
Türkiye, Arap Baharı sonrasında bölgedeki krizlerde insani yardım çabaları ile öne çıkmış bir ülke haline geldi. Türkiye, Suriye'deki iç savaş ve Irak'taki savaşın yol açtığı insani krizlere yardım etmek için büyük bir çaba sarf etti. İnsani yardım faaliyetleri, gıda, su, barınma ve tıbbi yardım gibi çeşitli alanlarda yoğunlaştırıldı.
Türkiye, insani yardım konusunda özellikle Suriye’ye ve Suriye sınırındaki mültecilere büyük ölçüde yardım sağladı. 2011 yılından bu yana, Türk hükümeti, Suriye'deki çatışmalar nedeniyle ülkesini terk eden milyonlarca Suriyeliyi kabul etti. Bu nedenle Türkiye, dünyadaki en yüksek mülteci popülasyonlarından birine ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye ayrıca Suriye'deki insani krize yanıt olarak birçok insani yardım programı yürüttü ve maddi yardımlar sağladı. İnsani yardım çalışmaları, bir dizi sivil toplum kuruluşu, kamu kuruluşları ve özel sektör işbirliğiyle yürütüldü.
Bölgedeki diğer ülkelerle işbirliği konusuna gelince, Türkiye, Mısır, Ürdün, Lübnan, Tunus ve Fas gibi Arap ülkeleriyle insani yardım konusunda işbirliği yaptı. Türkiye, Arap Baharı sonrasında bu ülkelerdeki insani yardım faaliyetlerine öncülük etti ve yardım kuruluşlarına malzeme ve ekipman sağladı. Ayrıca, Türkiye aynı zamanda Afrika ve Asya gibi diğer ülkelerdeki insani krizlere de yardım etti. Türk hükümeti, 2015 yılında Nepal depremi sonrasında bölgeye acil yardım sağladı.
Türkiye ve Arap Baharı: Geleceğe Bakış
Türkiye, Arap ülkeleri ile ilişkilerini gelecekte de sürdürmeyi planlıyor. Ancak, ülkeler arasındaki ilişkilerin seyrine bağlı olarak, yaklaşımı değişebilir. Özellikle, bölgedeki çatışmalardan uzak durarak, barış ve istikrarın korunmasına yoğunlaşılması hedefleniyor.
Türkiye, bölgedeki ülkeler arasında arabuluculuk rolü üstlenmeyi ve barışı tesis etmeyi hedefliyor. Bu amaç doğrultusunda, ülkeler arasındaki diyaloğu artırmaya, diplomatik ilişkileri güçlendirmeye devam edecek. Ayrıca, ekonomik iş birliğinin artırılması da hedefleniyor.
Bunun yanı sıra, Türkiye, bölgede yaşanan insani krizlere karşı duyarlı bir tutum sergilemeye devam edecek. İnsani yardım programlarını sürdüreceği gibi, bölgedeki ülkelerle iş birliği yaparak, krizlerin çözümüne katkıda bulunmaya çalışacak.
Türkiye'nin gelecekteki yaklaşımı, bölgedeki ülkelerin durumu ve ihtiyaçlarına göre şekillenecek. Ancak, barış, istikrar ve insan haklarının korunmasına odaklanacakları açık bir şekilde ortada.
Yeni Yaklaşımın Geleceği
Türkiye'nin yeni yaklaşımı, uzun bir süre boyunca bazı Arap ülkeleriyle zorlu ilişkiler yaşadıktan sonra geldi. Geçmişte Suriye krizi nedeniyle İran ve Rusya ile gerilen ilişkiler, Mısır'daki askeri darbe sonrası tırmanan gerginlik, Türkiye'nin Arap ülkeleriyle ilişkilerini olumsuz etkiledi. Ancak son zamanlarda Türkiye'nin bölgedeki ülkelerle yeni bir yaklaşım sergilediği açıkça görülebilir.
Bu yeni yaklaşımın temelinde, Arap ülkeleri ve Türkiye arasındaki tarihi bağların yeniden canlandırılması ve güçlendirilmesi yer alıyor. Bölgedeki ülkelerle ekonomik iş birliği ve insani yardım programları sürdürmek de bu yaklaşımın bir parçası. Ayrıca, Türkiye'nin bölgedeki sorunları politikadan ziyade daha çok insani yardımla çözümlemek istediği de görülmektedir.
Bu yeni yaklaşım, Türkiye'nin Arap ülkelerine yönelik politikasında belirli bir değişikliğe de yol açtı. Bu değişiklik, Türkiye'nin İslamcı kökleri olan parti hükümetlerinin bundan sonra bölgedeki ülkelerle ilişkilerini daha seküler bir yaklaşımla sürdürebileceklerini göstermektedir. Bu gelişme, Türkiye'nin Arap ülkeleriyle olan ilişkilerinde daha pragmatik bir tutum sergileyebileceği anlamına da gelmektedir
Ayrıca Türkiye, Arap ülkeleriyle olan ilişkilerinde diyalog yoluyla sorunları çözmek istediğini vurguluyor. Bölgedeki ülkelerle yapılan uluslararası toplantılarda, Türkiye öne çıkarak, diyalog ve iş birliğinin yoluyla tüm sorunların üstesinden gelinebileceğini savunuyor. Bu yeni yaklaşım sayesinde, Türkiye'nin bölgedeki tüm ülkelerle ilişkilerde daha üst düzey bir seviyeye çıkabileceği anlaşılıyor.
Bu yeni yaklaşımın bölgedeki ülkelerle olan ilişkilere ne kadar katkı sağlayacağı henüz net değil. Ancak, Türkiye'nin bölgedeki barış, güvenlik ve istikrara katkıda bulunmak isteği göz önünde bulundurulduğunda, bu yaklaşımın Arap ülkeleriyle ilişkilerinde olumlu bir etki yaratacağı muhtemeldir.