Tarihi Derinlerde Kaybolan Şehirler, geçmişe yolculuk yapmak isteyenler için mükemmel bir seçenektir. Unutulmuş kentler, kaybolan medeniyetler ve eski yapılara dair birçok bilgiye sahip olabilirsiniz. Bu eşsiz kitap, tarihin unutulan yüzlerini keşfetmek isteyen herkes için idealdir. Hemen satın alın ve tarihin derinliklerinde kaybolan şehirlerin sırlarını keşfedin!

Tarih boyunca birçok şehir yükselip yok olmuştur. Günümüzde yerinde izi kalmamış bu şehirlerin izleri, arkeoloji çalışmaları sayesinde gün yüzüne çıkarılmaktadır. Ortadan kaybolan bu şehirlerin hikayeleri ise oldukça ilginçtir.

Mohenjo Daro, Harappa kültürünün en önemli yerleşim yerlerinden biridir. Ancak günümüzde yalnızca yıkıntıları kalmıştır. Skara Brae ise Bronz Çağı'na tarihlenen bir Neolitik yerleşim yeridir ve taş evleriyle ünlüdür. Heracleion, Nil deltasında bulunan antik bir şehirdir ve M.Ö. 6. yüzyılda suya gömülmüştür. Son olarak Palmyra, Orta Doğu'nun en önemli antik şehirlerinden biriydi ancak Suriye İç Savaşı'nda uğradığı tahribat sonucu günümüzde yerinde iz kalmamıştır.

Bu ortadan kaybolan şehirlerin yeniden keşfi, tarihin gizemlerini ortaya çıkarmaktadır. Her birinin kendine özgü bir hikayesi ve İnsanlık tarihi için önemli bir yeri vardır. Bu şehirleri keşfetmek, hem bugünün hem de geçmişin izlerine ulaşmamıza yardımcı olmaktadır.

Mohenjo Daro (Pakistan)

Mohenjo Daro, Pakistan'ın Sindh eyaletinde, Indus Nehri'nin yukarı kısmında yer alan Harappa kültürünün en önemli yerleşim yerlerinden biridir. "Harappa Kültürü" Hindistan ve Pakistan'da mevcut olan bir bronz çağı kültürüdür. Mohenjo Daro, bu kültürün en büyük ve en önemli şehirlerinden biriydi.

2002 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilen Mohenjo Daro, yaklaşık 4000 yıl önce kuruldu. Antik kent, geniş sokakları ve kanalizasyon sistemi ile dikkat çeker. Kentin yıkıntıları ve harabeleri günümüzde ziyaret edilebilir durumdadır.

Mohenjo Daro, doğal afetlerle birlikte İndus Nehri'nin kum taşıması nedeniyle oluşan taşkınlarla da mücadele etmek zorunda kaldı. Ancak, insan müdahalesine rağmen nehrin taşıdığı aşırı miktarda kum, şehrin kalıntıları arasında bulunan objelerin tahrip olmasına neden oldu.

Mohenjo Daro'daki yapılar arasında, büyük ölçekli kamu binaları, dini yapılar, özel evler ve atölyeler bulunmaktadır. Bu yapıların, yapı malzemeleri arasında çamur tuğla, kerpiç, kil, taş ve ahşap kullanıldığı bilinmektedir. Mohenjo Daro, Orta Asya'nın en zengin arkeolojik alanlarından biridir.

Karakorum (Moğolistan)

Moğolistan sınırları içerisinde yer alan Karakorum, Kubilay Han döneminde başkent olarak kullanılmıştı. Kendi döneminde de önemli bir merkez olan şehir, tarihi boyunca birçok farklı kültürün izlerini taşıyor. Özellikle Çin Seddi Yolu üzerinde olması, şehir için stratejik bir önem taşıyordu.

Karakorum, Kubilay Han'ın başkenti olduğu dönemde oldukça başarılı bir şekilde yönetiliyordu. Ancak Kubilay Han'ın ölümünden sonra şehir gerilemeye başladı. Daha sonrasında Cengiz Han'ın torunu tarafından tekrar canlandırılan şehir, bir süre daha varlığını sürdürdü. Ancak İpek Yolu'nun unutulmaya başlamasıyla birlikte şehir de yavaş yavaş terk edildi ve ortadan kayboldu.

Karakorum'un önemi sadece ticari açıdan değil, aynı zamanda Çin Seddi'nin savunma stratejisinde de büyük bir rol oynuyordu. Çünkü Çin Seddi Yolu üzerinde bulunan Karakorum, önemli bir ticari merkezdi ve aynı zamanda Çin Seddi'nin de savunmasına katkı sağlıyordu.

Bugün, Karakorum'un kalıntıları hala Moğolistan'da bulunmaktadır. Şehrin kalıntıları arasında çok sayıda tapınak, okul, saray ve diğer yapılar yer almaktadır. Ayrıca, şehrin kalıntılarından kültürün izleri de sürülebilir.

Sonuç olarak, Karakorum, farklı kültürlerin bir arada yaşadığı, önemli ticari merkezlerden biri olarak tarihe geçmiştir. Kubilay Han'ın başkentliği döneminde de büyük bir önem taşıyan şehir, tarihin en ilginç kayıplarından biri olarak değerlendirilebilir.

Çin Seddi Yolu üzerinde kurulması

Kara Korum, Moğolistan’ın güneybatısında yer alan ve Çin Seddi boyunca uzanan tarihi bir şehirdir. Kubilay Han’ın başkenti olan Kara Korum, Moğol İmparatorluğu’nun merkeziydi ve tarihte farklı kültürlerin izlerini taşıyordu. Kara Korum’un Çin Seddi yolu üzerinde kurulması, şehrin önemini arttırdı ve askeri savunma stratejisi açısından önemli rol oynadı.

Çin Seddi’nin uzunluğu yaklaşık 8.850 km olup, dünyanın en büyük yapıları arasında yer almaktadır. Kara Korum, Çin Seddi üzerinde konumlanmasından dolayı, pazarlama ticareti ve askeri savunma stratejisi açısından oldukça önemliydi. Şehir, farklı kültürlerin etkisi altında kalmıştı ve bu yüzden tarihi yapıları oldukça çeşitlidir.

• Şehrin en dikkat çekici yapısı, Kubilay Han’ın sarayıdır. Bu saray, Fildişi Kulesi, Av Köşkü, Yarım Ay Havuzları ve Çiçek Bahçeleri gibi lüks yapıları barındırıyordu.
• Ayrıca, Kara Korum’da birçok Budist tapınağı ve sağlık merkezi bulunuyordu. Şehrin tarihi dokusunu yansıtmakta olan bu yapıları, turistlerin ilgisini çekiyordu.

Ancak, Kara Korum’un yaz sonu 1312 yılında Moğollar arasında başlayan iç savaş sonucunda yıkıldığı düşünülmektedir. Kara Korum, kaybolmuş tarihi şehirlerden biridir ve günümüzde hala arkeologların ilgisini çekmektedir.

Skara Brae (İskoçya)

İskoçya'da bulunan Skara Brae adlı yerleşim yeri, arkeologlar tarafından Bronz Çağı'na tarihlenmektedir. Bunun yanı sıra, Skara Brae, Orkney Adaları'nda bulunan bir neolitik yerleşim yeri olarak da bilinir. Taş evler ve mezarların bulunduğu bu antik yerleşim yeri, yakın zamanda keşfedilmiştir. Toprak altında bulunan bu tarihi yapı, İskoçya'nın yüzeyindeki birçok yerleşim örneğinin aksine nispeten iyi korunmuştur.

Skara Brae'deki taş evler ve mezarlar, tıpkı Stonehenge gibi Neolitik döneme ait gizemlerle doludur. Yerleşim yerinin bulunması, İskoçya'nın tarihinde büyük bir dönüm noktası olmuştur ve arkeologların bölgede yaptığı keşifler, bölgenin tarihinin yeniden yazılmasına yol açmıştır. Ancak bu antik yerleşimin kaybolmasının nedeni, halen net bir şekilde bilinmemektedir. Bazıları, bu yerleşim yerinin insanlar tarafından terk edildiğini, bazıları ise doğal afetler veya salgın hastalıklar sebebiyle ortadan kaybolduğunu düşünmektedir.

Skara Brae, turistler için popüler bir ziyaret noktası olsa da, burası hala gizemlerle dolu bir yerdir. Ziyaretçiler, buradaki mezarların ve taş evlerin tarihi hakkında daha fazla bilgi edinebilirler. Skara Brae'deki tarihi yapıların korunması ve ziyaretçilerin bu yapıları koruyarak ziyaret etmesi, yerleşim yerinin daha uzun yıllar boyunca ayakta kalması için önemlidir.

Heracleion (Mısır)

Heracleion, Nil Deltası'nın sularının altında kalmış antik bir şehirdir. M.Ö. 6. yüzyılda ortadan kaybolan Heracleion, sadece denizcilerin anlatılarında yer alan yer olarak biliniyordu, ta ki 2000 yılında sualtı arkeologları tarafından yeniden keşfedilinceye kadar.

Şehrin sular altında kalması, büyük bir tsunami veya yer kabuğu hareketleri ile ilgili bir hipotez olarak öne sürülmüştür. Su altında kalan şehrin, yüzlerce yıl boyunca korunmuş olan heykelleri, tapınakları, ve diğer arkeolojik kalıntıları sualtı arkeolojisi uzmanları tarafından keşfedildi.

Heracleion, Eski Mısır ve Yunan mitolojilerinde önemli bir yere sahipti. Mısır'ın birçok tanrısının yanı sıra, Yunan mitolojisinde de ünlü kahraman Herakles'in adını taşıyan kent, tarih boyunca farklı kültürlerin etkisi altında kalmıştı.

Sualtı arkeologların keşfettiği kalıntılar arasında, Mısır ve Yunanistan arasındaki ticareti yansıtan birçok değerli nesne bulunmaktadır. Bunlar arasında doğal afetlere karşı yapılmış ilginç yapılar da yer almaktadır.

Heracleion'un yeniden keşfi, antik dünyanın çok önemli bir parçasını tekrar keşfetme fırsatını sunmuştur. Şehir, tarih ve arkeoloji tutkunlarının ziyaret etmek isteyeceği yerlerden biridir.

Eski Mısır ve Yunan mitolojisiyle bağlantısı

Heracleion'un sular altında kalmış şehri, Eski Mısır ve Yunan mitolojisi ile bağlantılı öyküsüyle araştırmacıların ilgisini çekmektedir. Heracleion, Yunanlının Thonis olarak adlandırdığı Eski Mısır kentidir. Heracles'in kurduğu söylenen şehir, ticari açıdan önemli bir şehirdi ve Doğu Akdeniz'deki en önemli limanlarından birine ev sahipliği yapmıştır.

Eski Mısır efsanelerinde, kentin kuruluşu antik tanrıların yardımı ile gerçekleşmiştir. Yunan mitolojisinde ise, Heracleion şehri, Heracles'in Helen'e aşkını ifade etmek için kurulmuştur. Ayrıca, Batıni İnisiyasyonunun en ünlü temsilcilerinden biri olan Hermes Trismegistus, Heracleion'un kurucusu olarak kabul edildi.

Arkeologlar, sualtı kentini keşfettiklerinde, onları muhteşem bir manzara karşıladı. Şehir, güçlü bir Antik Mısır Dönemi tapınağı ile donatılmıştı. Ayrıca, dönemin yapı teknolojisi açısından oldukça ileri seviyede olduğu düşünülen bir nehir limanı da şehrin ortasındaki sualtı arkeolojik alanında bulundu.

Bugün, Heracleion sualtı kenti, arkeologların çalışmaları ve turistlerin ziyaretleriyle yeniden canlanıyor. Buluntular, arkeologlara ve tarihi araştırmacılara antik dönemler hakkında çok şey anlatıyor. Ayrıca, Heracleion, her zaman karanlık derinliklerine gömülmüş mistik bir şehir olarak kalacak ve arkeologlar ve maceraperestler için keşfedilmeyi bekleyen daha birçok ilginç hikayesi var.

Palmyra (Suriye)

Palmyra, Orta Doğu'da yer alan önemli antik şehirlerden biridir. Roma İmparatorluğu döneminde, ticari ve ekonomik açıdan önemli bir konuma sahip olan Palmyra, bugün tarih harikası kalıntılarıyla turistlerin ziyaret ettiği bir yer haline gelmiştir. Ancak Suriye İç Savaşı'nda yaşanan çatışmalar, Palmyra'nın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden oldu.

2015 yılında IŞİD, Palmyra'yı ele geçirdi ve antik kalıntıların yok olmasına sebep olacak birçok tahribat gerçekleştirdi. Tarihin önemli yapılarından olan Palmyra Tarihi Kenti, IŞİD tarafından yerle bir edildi. Antik tiyatrosu, Tüfekli Minare ve Halid bin Velid Camisi gibi önemli yapıların yıkılması, dünyanın üzüntüsüne neden oldu.

2016 yılında ise Rusya destekli Suriye askerleri, IŞİD güçlerini geri püskürterek Palmyra'yı geri aldı. Savaşın yıkımı ise hala görülebilir. Ancak, Palmyra'nın geri dönüşü umut verici bir başarıdır. Savaşın bitmesiyle birlikte, şehir restorasyon çalışmalarına başlandı ve antik yapılar tekrar inşa ediliyor.

Palmyra, Suriye tarihinde önemli bir yere sahiptir. Eski Roma İmparatorluğu'nun yıkılışından sonra, Palmyra'nın tarihi kaynakları da yok oldu. Bu durum, arkeologların ve tarihçilerin Palmyra'yı daha çok ilgi odağı haline getirdi. Yapılan kazı ve araştırmalar sayesinde, Palmyra'nın tarihine ışık tutacak pek çok bulgu ortaya çıkarılmıştır. Görkemli anıtları, tapınakları ve heykelleriyle Palmyra, dünya tarihinin önemli bir dönemine ışık tutan bir şehirdir ve önemini korumaktadır.

El-Aziziyah'ın düşüşü

El-Aziziyah, Palmyra'nın Osmanlı İmparatorluğu ve Fransız mandası dönemindeki durumu ve yapısı hakkında birçok ipucu vermektedir. Osmanlı döneminde, Palmyra, doğal olarak ticaret yolu ile zenginleştiği için önemli bir ticaret merkezi haline geldi. Şehrin yoğun ticaret trafiği, o dönemdeki Avrupa kentlerine benzer bir yapı geliştirmesine neden oldu. Bu ticaret yolu, şehrin limanına kadar uzanıyordu ve Akdeniz yolu üzerinde önemli bir duraktı. Ancak zamanla bu ticaret yolu kullanılmaktan kalktı ve şehir, stratejik önemini kaybetti.

Fransız mandası döneminde, Palmyra, Suriye toprakları arasındaki birçok askeri harekatta kullanılmıştır. 1921'de Fransızlar, Palmyra'ya bir Aşiret Konseyi atadılar ve şehir, yeniden modernleştirildi. Fransızlar, kentin yeni bir tasarımı için mimar Hector Lefuel'i çağırdılar. Lefuel, şehrin geleneksel mimarisinden uzaklaşarak daha modern bir tasarım kullanmıştır. 1932'de Palmyra, birçok turistin ziyaret ettiği Suriye'nin turistik bir cazibe merkezi haline geldi.

Palmyra'da sonraki yıllarda gerçekleşen en önemli olay, içinde El-Aziziyah'nın da bulunduğu bir grup, Palmyra'yı ele geçirmiş İslamcı radikal grup, İslam Devleti (IŞİD) tarafından gerçekleştirilen yıkıcılık saldırısıdır. İslam Devleti'nin militanları, 2015 yılında Palmyra'yı ele geçirdi ve tarihi anıtları tahrip etti. El-Aziziyah bölgesi, IŞİD'in elinde kaldığı süre boyunca ağır hasar gördü. Ancak, Rusya desteği ile Beşar Esad hükümeti tarafından geri alınan Palmyra, bugün UNESCO Dünya Mirası olarak listelenmiştir.