Osmanlı İmparatorluğunda sağlık sistemi ve ahlaki değerler hakkında merak edilen tüm bilgileri bu yazımızda bulabilirsiniz İmparatorluğun sağlık alanındaki gelişmeleri, tıp eğitimi ve etik değerleri hakkında ilginç detaylar sizi bekliyor Tarihe meraklıysanız, bu yazıyı kaçırmayın!

Osmanlı İmparatorluğu, tarihte önemli bir yere sahip olmuş ve çeşitli alanlarda gelişmeler kaydetmiştir. Bu alanlar arasında sağlık sistemi ve etik değerler de yer almaktadır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde sağlık sistemi, temel unsurlarıyla şekillenmiştir. Hekimler, hastalarına yönelik özenli bir yaklaşım sergilemişler ve meslek etikleri doğrultusunda hareket etmişlerdir.

Hekimlik anlayışının yanı sıra, Osmanlı İmparatorluğu'nda tıbbi cihaz ve yöntemler de geliştirilmiştir. Salgın hastalıkların önlenmesi ve tedavisi için çeşitli önlemler alınmıştır. Camilerde verilen tıbbi hizmetler de dönemin önemli uygulamaları arasında yer almaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitimi de büyük önem taşımaktaydı. Tıp eğitimi yapılan okulların yapısı, müfredatı ve sınavları belirlenmişti. Hekimler aldıkları eğitim, uygulama ve stajlarla mesleklerinde uzmanlaşmışlardır.

Bu makalede, Osmanlı İmparatorluğu döneminde sağlık sistemi ve etik değerlerinin nasıl şekillendiği, hekimlerin nasıl bir yaklaşım sergilediği, tıbbi cihaz ve yöntemlerin nasıl kullanıldığı, salgın hastalıkların nasıl tedavi edildiği, camilerde verilen tıbbi hizmetlerin ne olduğu ve tıp eğitimiyle ilgili bilgiler verilecektir.

Sağlık Sisteminin Temelleri

Osmanlı İmparatorluğu döneminde sağlık sistemi, modern tıbbın gelişmediği bir dönemde, genellikle İslami değerlere dayalıydı. Seçkin hekimler, üniversite kampüsleri ya da hastaneler gibi müstakil kuruluşlar tarafından yönetilmiyorlardı. Bunun yerine, hekimler genellikle bütün dini, sosyal ve kültürel faaliyetlerin odak noktalarından olan camilerdeki işyerleri arasında çalışıyorlardı.

Osmanlı İmparatorluğu'nda sağlık sistemi, farklı unsurlardan oluşuyordu. Bunlar arasında şehir hastaneleri, askeri hastaneler, sıra hastaneleri, darüşşifa ve tıp okulları gibi kurumlar yer alıyordu. Şehir hastaneleri, herhangi bir hastalıkla ilgili sorunu bulunan herkesin gidebileceği ve tedavi görebileceği yerlerdi. Askeri hastaneler, hastalanan ya da yaralanan askerler için hizmet veriyordu. Sıra hastaneleri, gelir düzeyi düşük insanlar için kurulmuştu ve ücretsizdi. Darüşşifa ise, hasta ve yaşlı insanlar, engelliler ve yoksullar için bir tür sığınak olarak hizmet veriyordu.

Osmanlı İmparatorluğu'nda sağlık sisteminin önemli unsurlarından biri de "mekteb-i tıbbiye” idi. Bu, Osmanlı İmparatorluğu'nda kurulan ilk tıp okullarından biriydi. 1827 yılında İstanbul'da kurulmuş olan okulda, Batı tıbbı tekniğinin yanı sıra Türk tıp geleneği de öğretiliyordu. Okuldaki derslerde anatomi, fizyoloji, histoloji, patoloji ve farmakoloji gibi konulardan bahsediliyordu.

Hekimlik ve Etik Değerler

Osmanlı İmparatorluğu'nda hekimlerin etik değerleri, meslek ahlakı, ve hekimlik anlayışları oldukça önemli bir yere sahip olmuştur. Osmanlı hekimleri, sadece tıbbi bilgileri öğrenmekle kalmayıp, aynı zamanda etik ilkeleri de öğrenerek hekimlik mesleğine adım atarlardı.

Osmanlı hekimlerinin etik değerlerinden biri de mesleki gizliliktir. Hekimler, hastalarının özel hayatlarını korumak ve gizliliğini sağlamak için özen gösterirlerdi. Ayrıca, Osmanlı hekimleri, hiçbir şekilde hastalarını sömürmek ve onların acılarını kötüye kullanmak gibi davranışlarda bulunmazlardı.

Osmanlı hekimlerinin meslek etiği belirleyen temel ilkeler arasında adalet, dürüstlük, ve dürüstlük yer almaktadır. Hekimler, adalet ilkesini uygular ve her hastaya eşit şekilde muamele ederlerdi. Ayrıca, hekimler hastaları ile açık ve dürüst bir iletişim kurardı.

Osmanlı İmparatorluğu'nda insan haklarına saygı büyük önem taşımaktadır. Osmanlı hekimleri, her hastaya eşit şekilde muamele ederdi ve hiçbir hastayı diğerinden daha üstün tutmazdı. Bu nedenle, Osmanlı hekimleri tarafından verilen sağlık hizmetleri, tüm toplum üyelerine eşit şekilde sunulurdu.

Sonuç olarak, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, sağlık sistemi ve hekimlik etiği açısından birçok gelişme yaşanmıştır. Osmanlı hekimleri, sadece mesleki bilgileri öğrenmekle kalmayıp, aynı zamanda etik ve ahlaki değerleri de öğrenerek hekimlik mesleğine adım atmışlardır. Bu sayede, Osmanlı İmparatorluğu'nda sağlık hizmetleri, insan haklarına saygı, meslek etiği ve adalet ilkelerine uygun olarak verilmiştir.

Hekimlerin Meslek Etikleri

Osmanlı İmparatorluğu döneminde hekimlerin meslek etiği oldukça önemliydi ve hekimler belli ilkeler doğrultusunda hareket ederlerdi. Bunun en önemli sebebi, toplum sağlığının korunması ve hastaların güveninin kazanılmasıydı. Osmanlı hekimlerinin meslek etiklerini belirleyen temel ilkeler arasında, hastanın gizliliği, dürüstlük, adil davranma ve insan hayatına saygı gibi değerler yer almaktaydı.

Hastanın gizliliği önemli bir konuydu ve hekimler hastanın özel bilgilerini hiç kimseyle paylaşmazlardı. Hasta haklarına saygı göstermek, adil davranmak ve dürüst olmak da diğer önemli ilke ve değerler arasındaydı. Osmanlı hekimleri, hastalarına etkili ve uygun tedavi önerileri sunarken, hekimlik mesleğinin ahlaki değerlerine bağlı olarak çalışırlardı.

Bu temel ilkeler, toplumun sağlık hizmetlerine olan güvenini sağlamış ve hekimlik mesleğinin saygınlığını artırmıştır. Hekimlerin, hastalarına karşı saygılı, güvenilir ve etik değerlere bağlı hareket etmeleri, mesleklerinin itibarını korumalarını sağlamıştır.

Sonuç olarak, Osmanlı hekimleri, hastaları için en iyi tedavi yöntemlerini uygularken, mesleklerinin ahlaki değerleri doğrultusunda hareket etmişlerdir. Hasta haklarına saygı gösterilmesi, dürüstlük ve adil davranma, Osmanlı hekimlerinin meslek etiğinde oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bu ilkeler, günümüze kadar geçerliliğini korumakta ve tıp etiği açısından örnek alınmaktadır.

Hastaya Yaklaşım

Osmanlı İmparatorluğu'nda hekimlerin hastalara yaklaşımı oldukça insancıl ve saygılıydı. Hasta hekim ilişkisi, karşılıklı güven ve anlayış üzerine kuruluydu. Hekimler, hastalarına sempatik ve anlayışlı bir şekilde yaklaşır, onların görüşlerini dinler ve onların isteklerine saygı gösterirdi.

Hastalık teşhisi konulduktan sonra hekimler, hastalarına en uygun tedavi yöntemlerini uygulardı. Bu tedaviler, doğal bitkilerin kullanımı ve çeşitli manipülasyonlar içerirdi. Özellikle cerrahi müdahaleler, oldukça küçük çaplıydı ve daha çok yüzeyel yaralanmalarda uygulanırdı. Hastaların acı çekmemesi ve bizim için önemli olan aynı zamanda, tedavilerin enfeksiyon riskini azaltmak için hekimlerin hijyen kurallarına dikkat etmesi gerekliydi.

Hekimler, hastalarına fiziksel olarak yakın olurlar, kişiye şefkatli bir tutum sergilerlerdi ve hastalarını teselli ederlerdi. Hastalık durumu da dahil olmak üzere, hastaların mahremiyetine saygı gösterilirdi. Hekimler, hastalık döneminde mümkün olan en iyi koşulları sağlamaktan kaçınmazlardı. Tedaviler sırasında hastaların konforu ön planda tutulur ve hastaların rahat ettikleri yerde tedavi edilmeye çalışılırdı.

Sonuç olarak, Osmanlı İmparatorluğu'nda sahip oldukları hekimler, hastalarına güvenli, insancıl ve saygılı bir üslupla yaklaşırdı. Bu tutum, hastaların sağlığına saygı göstermek ve onların iyileşme sürecinde moral yüklemek için gereklidir.

İnsan Hakları ve Sağlık

Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki hekimlik anlayışında insan haklarına saygı son derece önemliydi. Hekimler hastalarını, mesleklerini icra ederken hiçbir ayrım yapmaksızın muamele ederlerdi. Ayrıca hekimler arasında meslektaşlık ve dayanışma ön planda tutulurdu.

Osmanlı İmparatorluğu'nda sağlık hizmetlerinde eşitlik ilkesi de benimsenmiştir. Hiç kimsenin sağlık hizmetlerinden yoksun kalması istenmezdi. Bu nedenle, sağlık hizmetlerinin de tüm vatandaşlar tarafından eşit şekilde kullanılması amaçlanmıştır. Özellikle, fakir halkın sağlık hizmetlerine erişimi, ücretsiz sağlık hizmetleri sunularak sağlanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu'nda hekimler, hastaların özel hayatlarına saygı duyma konusunda oldukça hassastırlar. Hekimler, hastalarının mahremiyetine oldukça önem verirlerdi. Bu nedenle, hekimler tarafından tedavi edilen hastaların sahip oldukları tüm bilgiler gizli kalırdı. Bu konuda çağdaş bir anlayış sergilenmesi, günümüzde bile örnek alınacak bir tutumdur.

Osmanlı İmparatorluğu'nda insan haklarına saygının yanı sıra, kadın hakları da oldukça önemliydi. Kadın hekimlerin sayısı her ne kadar az olsa da, kadın hastaların tedavileri konusunda erkek hekimlerle aynı düzeyde davranılırdı. Ayrıca, özellikle kadın hastalıklarına yönelik hizmetler de Osmanlı hekimleri tarafından başarıyla verilirdi.

Tıbbi Cihaz ve Yöntemler

Osmanlı İmparatorluğu döneminde hekimler, hastanelerde çeşitli tıbbi cihaz ve yöntemleri kullanarak hastaları tedavi etmeye çalışırlardı. Bu cihazlar ve yöntemler, günümüze kıyasla oldukça sınırlıydı ancak o dönemde oldukça etkili oldukları düşünülmektedir.

Osmanlı hekimleri, çoğunlukla doğal malzemelerle hazırladıkları ilaçları kullanırlardı. Ayrıca, cerrahi müdahaleleri gerçekleştirmek için el aletleri, pensler ve makaslar gibi basit aletler kullanılırdı. Bazı durumlarda, kan almak için de keskin bıçaklar kullanılabilirdi.

Hekimler, tedavilerinde de sıcak su torbaları ve ısıtılmış kum torbaları gibi ısıtma yöntemlerini kullanırlardı. Bu yöntemlerin yanı sıra, hastaların vücut sıcaklığını düzenlemek için buz torbaları ve soğuk kompresler de kullanılırdı.

Osmanlı hekimleri, ayrıca akupunktur ve kan damarlarının kesilmesi yöntemleri gibi bazı geleneksel tıp yöntemlerine de başvururlardı. Özel bir alet olan kanat, hastaların kanını almak için kullanılırdı. Bunun yanı sıra, bazı durumlarda, taşlama gibi alternatif tedavi yöntemleri de kullanılırdı.

Genel olarak, Osmanlı hekimleri, tedavilerinde doğal malzemeleri, basit cerrahi aletleri ve birkaç temel tıbbi cihazı kullanarak başarılı sonuçlar elde etmeye çalışırlardı. Bu cihaz ve yöntemler, günümüz tıbbi teknolojilerine kıyasla oldukça sınırlı olsa da, o dönemin gereksinimlerini karşılamak için yeterliydi.

Salgın Hastalıklar ve Tedavileri

Osmanlı İmparatorluğu döneminde çeşitli salgın hastalıkların yaşanması, sağlık sistemi ve hekimlik etiği açısından önemli bir başlık oluşturur. Bu dönemde pek çok salgın hastalık görülmüş ve bu hastalıkların tedavisi için farklı yöntemler uygulanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde kolera salgınları oldukça sık görülmüş ve halk sağlığı açısından büyük bir tehdit oluşturmuştur. Salgının yayılmasını engellemek için çeşitli önlemler alınmıştır. Bunlar arasında; salgın bölgelerinin karantinaya alınması, hijyen koşullarının geliştirilmesi, su kaynaklarının kontrol edilmesi ve salgın bölgelerine gıda ve ilaç yardımları yapılması yer alır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde camilerde tıbbi hizmetler verilmesi dikkat çekicidir. Toplumun her kesimine hitap eden camiler, tıbbi hizmetlerin de verildiği yerler arasındaydı. Camilerde özellikle kuduz, verem, su çiçeği ve sıtmaya yönelik tedaviler yapılmıştır. Camilerde verilen tıbbi hizmetler, toplumun ihtiyacı dikkate alınarak organize edilmiştir.

Kolera Salgınları

Osmanlı İmparatorluğu döneminde kolera salgınları, tıpkı diğer Avrupa ülkeleri gibi, ciddi problemler yaratmıştır. Bu salgın hastalığın etkisi, sınırlı salgınlarla başlamış ama zamanla büyük kentlerde kitlesel ölümlere yol açmaya başlamıştır. Kolera salgını sırasında, insanlar yoksulluk, hijyen eksikliği, ve kötü sağlık koşulları nedeniyle daha da savunmasız hale gelmişlerdir.

Kolera salgınına karşı alınan önlemler arasında, sağlık yetkilileri arasında bilgi alışverişi, tedbirlerin alınması, karantina uygulanması ve toplumun eğitimi sayılabilir. Özellikle İstanbul'da, büyük kolera salgınlarından sonra bazı kamusal sağlık kampanyaları başlatılmıştır. Bu kampanyalarda, toplumun hijyen konusunda bilinçlendirilmesi, sağlıklı koşullar sağlanması, temiz su kaynakları ve kanalizasyon sistemlerinin iyileştirilmesi için yatırımların yapılmasını amaçlanmıştır.

Kolera salgınları, Osmanlı İmparatorluğu'nun sağlık sistemini ve sosyal koşullarını iyileştirmek için bir fırsat olarak değerlendirilmiştir. Hastalığın kontrol altına alınması için alınan önlemler, toplumun sağlığına daha fazla önem verilmesi gerektiğinin bir göstergesidir. Kolera salgınlarının hüküm sürdüğü dönemlerde, sağlık yetkilileri ve Osmanlı hükümeti, toplum sağlığına yönelik daha çeşitli tedbirler almışlardır.

Camilerde Tıbbi Hizmetler

Osmanlı İmparatorluğu'nda camiler toplumun en önemli sosyal merkezlerinden biri olarak görülüyordu. Bu nedenle, camilerin sadece dini amaçlarla değil, aynı zamanda tıbbi hizmetler de sunan yerler haline gelmesi de sıkça görülen bir durumdu.

Cami avlularında ya da minarelerde kurulan küçük dispensaryolar, genellikle yoksul ya da kırsal kesimlerden gelen insanlara hizmet veriyordu. Bu tıbbi hizmetler genellikle sadece ilk müdahale hizmetleri iken, ağır hastalıklarında tedavisi gerçekleştirilebiliyordu.

Camilere gelen hekimler ayrıca toplumda büyük saygı gören kişilerdi. Camilerde sağlıkla ilgili konuşmalar yaparak halka sağlık bilinci aşılamaya çalışırlardı. Camilerde sunulan bu tıbbi hizmetler sayesinde birçok insan, sağlık hizmetlerine daha kolay erişim sağlayabilirdi.

Bununla birlikte, camilerde sunulan bu hizmetlerin kalitesi ve etkinliği, zamanla gelişmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, camilerde tıbbi hizmetler, sadece halkın sağlık ihtiyaçlarını karşılamakla kalmamış, aynı zamanda insanların tıbbi cihaz ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmalarına da olanak sağlamıştır.

Genel olarak, camilerde sunulan bu hizmetlerin amacı, halk sağlığına erişimi kolaylaştırmak ve tıbbi hizmetlerin düşük maliyetle sunulmasını sağlamaktır. Osmanlı İmparatorluğu'nun bu anlayışı, günümüzde bile uygulanan bir yöntemdir.

Tıp Eğitimi

Tıp eğitimi, Osmanlı İmparatorluğu'nda büyük önem taşımıştır. Eğitim, hekimlerin yetkinliğinin sağlanması için oldukça önemlidir. Osmanlı'da tıp eğitimi, iki tür okulda gerçekleştirilmiştir: Tıbbiye Mektebi ve Darülfünun Tıp Fakültesi.

Tıbbiye Mektebi, ilk olarak 1827'de İstanbul'da açılmıştır. Burada, öğrenciler genellikle askeri tıbbiye olarak adlandırılırdı ve tıbbi eğitimleri için üniforma giyerlerdi. Tıbbiye Mektebi'nde öğrenciler, tıp, cerrahi ve eczacılık alanlarında dersler alırlardı. Eğitim süresi beş yıldı ve öğrencilerin başarılı bir şekilde mezun olmaları için son yıllarında staj yapmaları gerekiyordu.

Darülfünun Tıp Fakültesi, İstanbul Üniversitesi bünyesinde yer almaktaydı. Bu fakültede, tıp ve cerrahinin yanı sıra diğer sağlık bilimleri de eğitim konusu yapılmaktaydı. Darülfünun Tıp Fakültesi, 1896 yılında kurulmuştur ve tıp eğitiminde daha modern bir yaklaşım benimsemiştir. Eğitim süresi altı yıldı ve son iki yılını tamamlayan öğrenciler tıbbi doktor unvanını almaya hak kazanırdı.

Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitimi, sadece İstanbul'da gerçekleştirilmezdi, ayrıca İzmir ve Selanik'te de tıbbiye mektepleri bulunmaktaydı. Bu okullarda, öğrenciler aynı zamanda Osmanlı'nın farklı bölgelerinden geliyorlardı. Bu durum, tıp eğitiminin bölgesel farklılıklarını da beraberinde getiriyordu.

Sonuç olarak, Osmanlı İmparatorluğu'nun tıp eğitimi, modern tıp eğitimi için temel oluşturmuştur. Tıbbiye Mektebi ve Darülfünun Tıp Fakültesi, Osmanlı hekimlerinin yetkinliklerini sağlamak için önemli bir rol oynamıştır. Tıp eğitimindeki başarı, hekimlerin mesleklerini icra ederken daha etkili ve verimli bir şekilde hizmet vermelerini sağlamıştır.

Tıp Eğitiminin Yapısı

Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitimi, diğer mesleklerde olduğu gibi belli bir hiyerarşiye bağlıydı. Tıp eğitimi almak isteyenler, öncelikle "mektep talebesi" olarak isimlendirilen medrese eğitimi alırlardı. Burada temel dini bilgiler ve dil eğitimleri verilirken, sonraki aşamada ise tıp eğitimine geçiş yapılırdı.

Tıp eğitiminde öğrenciler, ilk olarak müderrisler tarafından verilen teorik dersleri alırdı. Bu dersler arasında tıp tarihi, tıp felsefesi, anatomi ve tıbbi terminoloji de bulunurdu. Daha sonra da pratisyen hekimler tarafından verilen uygulamalı derslere geçiş yapılırdı. Bu dersler arasında ise, ameliyat, diş hekimliği, enfeksiyon hastalıkları, travma vakaları ve ağrıların tedavisi gibisi yer alırdı.

Tıp eğitimi veren okulların bir kısmı, Hekimbaşı tarafından yönetilirdi. Okulların yapıları da diğer eğitim kurumları gibi büyük bir avluya ve etrafındaki sınıflara sahipti. Okullarda kütüphaneler de bulunurdu ve bu kütüphanelerde tıpla ilgili kitaplar tutulurdu.

Tıp eğitimi veren okullarda, öğrencilerin akademik performansları da takip edilirdi. Öğrenciler, 6 yıl boyunca tıp eğitimi alır ve sonrasında da bir sınavdan geçerlerdi. Başarılı olan öğrenciler, hekim olarak görev yapma hakkı kazanırlardı.

Sonuç olarak, Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitimi diğer mesleklerde olduğu gibi belli bir hiyerarşiye bağlıydı ve öğrencilerin teorik ve uygulamalı dersleri takip ederek mezun olmaları gerekiyordu. Okulların yapısı da diğer eğitim kurumlarına benzerdi. Bu şekilde yetişen hekimler, İmparatorluğun sağlık sisteminde önemli bir rol oynarlardı.

Hekimlerin Eğitimi

Osmanlı İmparatorluğu döneminde hekimlerin eğitimi oldukça önemlidir. Osmanlı hekimleri genellikle medreselerde ve tabihanelerde eğitim almışlardır. Medrese eğitimi, özellikle tıp alanında eğitim veren medreselerde oldukça yoğun bir şekilde uygulanmaktaydı.

Tıp eğitimi, ilk olarak temel matematik ve dil eğitimiyle başlamaktaydı. Daha sonra öğrenciler, tıp alanındaki temel bilgileri öğrenmek için anatomi, fizyoloji, farmakoloji, patoloji ve cerrahi dersleri almaktaydı. Tıp eğitimi ayrıca pratiğe dayalı bir eğitim de içermekteydi ve öğrenciler hastanelerde hekimlerin yanında çalışarak tecrübe kazanmaktaydı.

Osmanlı hekimleri eğitimlerinin yanı sıra birçok uygulama ve staj imkanı da bulmuşlardır. Örneğin, hekimler bazen savaş alanlarında askerlerin sağlık hizmetlerini sağlamak için gönderilmekteydi. Ayrıca farklı bölgelerde, farklı hastalıkların tedavisi için çalışmalar yapılmaktaydı.

Tıp eğitimi aşamasının tamamlanmasından sonra öğrenciler, hekim olarak yetkilendirilmekteydi. Ancak, hekimlerin mesleki eğitimi ve gelişimleri sürekli bir şekilde devam etmekteydi. Osmanlı toplumunda, hekimlerin güncel bilgilerden haberi olmaları ve tıp alanındaki gelişmeleri takip etmeleri beklenmekteydi.

Özetle, Osmanlı hekimleri oldukça donanımlı bir eğitim süreci geçirmektedirler. Tıp eğitimleri, teorik ve pratik dersler ve farklı uygulama ve staj imkanları ile donatılmıştır. Hekimlerin mesleki gelişiminin sürekli olması da önemli bir noktadır ve Osmanlı toplumu da bunu beklemektedir.

Sonuç ve Değerlendirme

Osmanlı İmparatorluğu'nda sağlık sistemi ve hekimlik anlayışı, çağının ötesinde bir yapıya sahipti. Dönemdeki hekimlerin, çağın gerektirdiği teknik imkanlara rağmen takındığı ahlaki ve insani yaklaşım, modern tıp etiği açısından halen incelenebilecek bir zemin sunmaktadır.

O döneme göre oldukça modern nüfus sağlığı uygulamaları da Osmanlı İmparatorluğu'nda uygulanmıştır. Salgın hastalıkların önlenmesi, tedavi edilmesi için çeşitli tedavi merkezleri, cihazlar ve hizmetler oluşturulmuştur. Camiler, köprüler ve hanlar hem ticari, hem de tıbbi amaçlarla kullanılmıştır.

Bununla birlikte, Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitiminin yapısı modern anlamda eğitimden uzaktı. Nitekim modern tıp eğitimi, Batı'daki üniversitelerde kurulmuş ve Osmanlı İmparatorluğu'nda geleneksel bir eğitim modeli sürdürülmüştür.

Sonuç olarak, Osmanlı İmparatorluğu'nda sağlık sistemi, tarihi süreç içerisinde oldukça kapsamlı bir gelişme göstermiştir. Ancak, modern tıp biliminin Batı'da oluştuğu dönemlerde Osmanlı İmparatorluğu'nda hala geleneksel hekimlik uygulamaları devam etmekteydi. Bu nedenle, beşeri ve teknik altyapısı ne olursa olsun, Osmanlı İmparatorluğu'nda gelişen sağlık hizmetlerinin, dünya tıp tarihi için önemli bir katkı sunduğu söylenebilir