Sığınmacıların Dünya Görüşleri belgeseliyle farklı kültürlerden gelen insanların zorlu göç yolculuklarını ve dünya görüşlerini keşfedin. Güçlü hikayeler ve derin duygularla dolu bir belgesel deneyimi için hemen izleyin.

Sığınmacıların dünya görüşleri ve hayata bakış açıları, kültür, inanç, cinsiyet ve zorunlu göç gibi faktörlerin etkisi altında şekillenmektedir. Bir araştırmaya göre, sığınmacıların büyük çoğunluğu, yaşadıkları olumsuz koşullara rağmen hayatta kalma mücadelesi veren güçlü kişiliklere sahip olduğu görülmüştür.

Bazı sığınmacılar, yeni kültürle bütünleşmek isterken bazıları kendi kültürlerinin korunmasına yönelik beklentiler içindedir. Yeni bir topluma entegre olmak, kültürel bütünleşmeyi gerektirir ve bu süreçte uyum sağlamak sıkıntılı olabilir. Sığınmacıların karşılaştığı zorluklar arasında, kültür şoku yaşamak, yeni dil öğrenmek ve topluma uyum sağlamak gibi faktörler yer almaktadır.

Araştırmalar, sığınmacıların yaşı, cinsiyeti, eğitim seviyesi ve kültürel geçmişlerinin, topluma uyum sağlama süreçlerini etkileyebileceğini göstermektedir. Sığınmacıların uyum sağlamaları için eğitim, iş imkanları ve toplumda kabul edilme konularında desteklenmeleri gerekmektedir.

Arka Plan

Son yıllarda dünya genelinde artan sığınmacı krizleri kültür çatışmalarını da beraberinde getiriyor. Sığınmacıların kendi kültürlerini koruma ve yeni kültüre uyum sağlama konusunda yaşadıkları çatışmalar büyük önem taşıyor.

Bazı topluluklar sığınmacılara açıkça düşmanca davranırken, diğerleri onları kucaklayarak yeni bir ev ve toplum haline getiriyorlar. Bu durum, toplumların ve kültürel değerlerin farklılıklarının ve farklı insanların ortak yaşamlarına nasıl şekillenebileceğinin bir örneği olarak görülebilir.

Bu kültür çatışmalarının temelinde her iki kültür arasındaki algı farklılıkları yatmaktadır. Sığınmacılar sadece bir ülkeden başka bir ülkeye gitmiyorlar, aynı zamanda bambaşka bir kültürün ve yaşam biçiminin içine giriyorlar. Yeni bir toplumda yaşamaya başlamak ve öğrenmek zaman alır ve sabır gerektirir.

Bu süreçte, sığınmacıların kendilerini güvende hissetmeleri ve yeni toplumlara entegre olabilmeleri için, yerel topluluklar onların kültürünü ve dinini anlamaktan geçmeleri gerekiyor. Bu şekilde, iki kültürel toplum arasında anlayış ve hoşgörü oluşabilir, kültürel çatışmalar en aza indirilir ve sığınmacılar yeni bir hayata adım atabilirler.

Sığınmacıların dünya görüşleri ve hayata bakış açıları üzerine yapılan araştırmalar, bu konuların sadece kültürel değil, aynı zamanda siyasi ve ekonomik kaynaklı olduğunu da gösteriyor. Bu sebeple, sığınmacı sorununa kültürel bir çözüm bulmak her zaman yetmeyebilir ve çok katmanlı bir yaklaşımı gerektirebilir.

Kültür ve Kimlik

Sığınmacılar genellikle kendi kültürlerini ve kimliklerini korumak istiyorlar. Göç ettikleri ülkeye uyum sağlamakla birlikte, kültürlerinden kopmamak da istiyorlar. Bu nedenle, sığınmacıların kendi kültürlerinin korunmasına yönelik beklentileri var.

Bununla birlikte, yeni kültürle bütünleşme süreci de zaman ve çaba gerektiriyor. İletişim kurmak, yeni dil öğrenmek ve yerel gelenekleri, toplumsal normları öğrenmek önemli bir aşama. Çünkü sığınmacıların yeni toplumla bütünleşme sürecinde yaşadığı zorluklar, toplumda ayrım yaratıyor ve intibak sürecini zorlaştırıyor.

Sığınmacıların kimlikleri ve kültürleri, onların benliği ve özgüveni ile bağlantılıdır. O nedenle, kültürlerinden ve kimliklerinden kopmamaları ve kendilerini ifade etmeleri, bireysel bir haklarıdır. Ancak, aynı zamanda, yerel toplumla bütünleşmeleri, sosyal yaşama katılımları, yeni kültür ve geleneklere saygı göstermeleri, çok daha büyük bir öneme sahiptir.

Kültürel Bütünleşme

Sığınmacıların yeni bir ülkede yaşamaya başlaması kültürel bütünleşme sürecini de beraberinde getirir. Yeni bir kültürü keşfetmenin heyecanı, aynı zamanda öğrenme sürecinde karşılaşılan güçlükleri de beraberinde getirir. Dil öğrenme, yeni normların anlaşılması, gelenek ve göreneklere uyum sağlama, yeni iş ve okul ortamlarına adapte olma gibi konular sığınmacıların karşılaştığı en yaygın sorunlardır.

Kültürel bütünleşme sürecinin başarılı olması, sığınmacıların toplumda kabul görmesine, güçlü toplumsal bağlar kurmasına yardımcı olur. Bu süreçte, sığınmacılara yardımcı olmak için toplumun da adımlar atması gerekmektedir. Bunun için, dil eğitimi, kültürel geçmişin öğrenilmesi, kariyer fırsatları sunulması gibi adımlar atılabilir.

Bir ülkeye uyum sağlamak için sadece yeni normları anlama yeterli olmayabilir. Sığınmacılar insanlarla etkileşim kurarak yeni topluma uyum sağlamalıdırlar. Kurumsal, grup ve bireysel etkileşimler bu sürecin önemli bir parçasıdır. Fakat, önyargı ve cahillik, sığınmacıların yanı sıra değiştiremeyeceğimiz köklü sorunlar arasındadır. Bu nedenle, toplumda tam da kabul edilmemiş olsa da, kültürel farklılıklara saygı göstermek gerekir.

Kültürel bütünleşme sürecinde ortaya çıkabilecek sorunlar, sığınmacıların yeni kültürle tam olarak bütünleşememe ihtimalini de beraberinde getirir. Bu olumsuzlukların önüne geçmek için, resmi kurumların yanı sıra bireylerin, sığınmacılara yardımcı olması gerekmektedir. Bu şekilde, sığınmacıların yeni ülkelerinde güçlü toplumsal bağlar kurmalarına ve kendi hayatlarında etkin bir şekilde yer almalarına yardımcı olabiliriz.

Kültür Şoku

Sığınmacıların farklı kültürlerle karşılaşmaları ilk başta heyecan verici olabilir. Ancak, zamanla karşılaşılan kültür farklılıkları büyük bir şok ve anlam kaybı yaratabilir. Yeni bir ülkede yaşamak, aynı zamanda yeni bir kültürü öğrenmek anlamına da gelir. Bu süreç, sığınmacılar için, korku, merak, stres, tereddüt ve kaygı yaratan çeşitli duygusal tepkileri beraberinde getirebilir.

Kültür şoku deneyimini yaşayan sığınmacıların, belirli süreçlerden geçerek uyum sürecine girmesi gerekmektedir. İlk olarak, yeni ile karşılaştırılarak, kendi kültürüyle ilgili yanılsamaları ve beklentileri gidermeleri gerekir. Daha sonra, yeni kültürün kabul edilmesi ve anlaşılması için çaba göstermeleri gerekir. Bu süreçte, yabancı kültürün kabul edilmesi, sığınmacıların yeni toplumlarına entegre olmalarını kolaylaştıracaktır.

Kültür şokundan kurtulmanın anahtarı, hoşgörü, açıklık, anlamak isteme ve öğrenme arzusudur. Bu süreçte, iletişim becerileri de oldukça önemlidir. Sığınmacıların yerel halkla iletişim kurarak, gelenek ve görenekleri hakkında bilgi sahibi olmaları ve kendi kültürleri hakkında bilgi paylaşımı yapmaları gerekmektedir. Böylece, karşılıklı anlayış ve erken uyum sağlanabilir.

Din ve İnançlar

Sığınmacıların din ve inançlarına yönelik beklentileri ve yeni dinamiklerin ortaya çıkması, sığınmacı krizinin en önemli yanlarından biridir. Sığınmacılar, geldikleri ülkedeki din ve inanç hayatına dair beklentileriyle birlikte, kendi inanç dünyalarını da korumak istemektedirler. Bu durum, yapılan çalışmalarla da desteklenmektedir.

Sığınmacıların din ve inançlarına yönelik beklentileri, geldikleri ülkedeki din ve inanç yapısına uyum sağlamayı da içermektedir. Bunun yanı sıra, kendi dini ve inançsal yaşamlarına devam etmek adına, cami, kilise ve sinagog gibi dini mekanlara erişimleri ve kullanımları önemli bir beklenti haline gelmiştir.

Bununla birlikte, sığınmacıların inançlarına yönelik yeni dinamiklerin ortaya çıkması da kaçınılmaz bir durumdur. Geldikleri ülkelerde farklı din ve inançlardan insanlarla bir arada yaşayan sığınmacılar, farklı din ve inançsal uygulamaları tanıma imkanı bulmakta ve bu sayede kendi inanç dünyalarına dair yeni algılar geliştirmektedirler.

Sığınmacı krizinde din ve inançların rolü, toplumsal yaşamda da sağlam bir yer tutmaktadır. Farklı din ve inançlara mensup insanların bir arada yaşayabilme becerisi ve toleransı, sığınmacılar için umut verici bir gelişmedir. Ancak, din ve inançlar üzerinden ayrımcılık yapıldığı durumlar ve radikalleşme nedenleri de yaşanabilmektedir.

• Sığınmacıların din ve inanç hayatlarına dair beklentileri nelerdir?
• Sığınmacıların, geldikleri ülkelerdeki din ve inanç yapılarına uyum sağlama süreçleri nasıl işlemektedir?
• Sığınmacıların, farklı din ve inançsal uygulamaları öğrenerek kendi inanç dünyalarına dair yeni algılar geliştirmeleri nasıl mümkün olmaktadır?
• Farklı din ve inançlara mensup insanların bir arada yaşayabilme becerisi ve toleransı, sığınmacılar için ne anlama gelmektedir?
• Din ve inançlar üzerinden ayrımcılık yapıldığı durumlar ve radikalleşme nedenleri, sığınmacı krizinde nasıl bir risk oluşturmaktadır?

Uyum ve Tolerans

Dünya üzerinde farklı din ve inançlara sahip insanların bir arada yaşayabilme becerisi, toplumsal yapıların en önemli özelliklerinden biridir. Ancak sığınmacı krizleri gibi durumlarda, bu yapılar zorlu sınavlar vermek zorunda kalabilir. Farklı din ve inanç sahibi sığınmacılar, çevrelerindeki insanlarla bir arada yaşamak için uyumlu olmak zorunda kalırlar.

Uyum sürecindeki en büyük zorluklardan biri, karşılaşılan kültür şoku olarak adlandırılan durumdur. Yabancı kültürle karşılaşıldığında yaşanan duygusal tepkiler ve uyum süreci, farklı din ve inanç sahibi sığınmacılar için daha da zorlu hale gelebilir. Ancak tolerans ve anlayışla yaklaşıldığında, bu zorlukların üstesinden gelmek daha kolay hale gelir.

Farklı din ve inanç sahibi insanların bir arada yaşayabilmesi için, birbirlerine saygı göstermeleri, hoşgörülü ve anlayışlı olmaları gerekmektedir. Toplumda ayrımcılık yapılmaması ve herkesin eşit haklara sahip olması, uyum sürecinin daha hızlı ve başarılı bir şekilde tamamlanmasına yardımcı olur. Ancak maalesef, farklı din ve inançlar üzerinden ayrımcılık yapıldığı durumlar da mevcuttur ve bu durumlar uyum sürecini olumsuz etkileyen önemli faktörlerden biridir.

Uyum ve tolerans, sığınmacı krizinde en önemli konulardan biridir ve bu konuda yapılan çalışmalar, uyum sürecinin daha iyi yönetilmesine ve toplumda bir arada yaşamanın daha sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesine yardımcı olacaktır.

Radikalleşme ve Ayrımcılık

Sığınmacıların din ve inançlarına yönelik ayrımcılık yapıldığı durumlar maalesef sık sık yaşanıyor. Yabancı toplumda olmanın ve farklı dinlerin ve kültürlerin yan yana yaşamasının getirdiği sorunlar da belli başlı nedenler arasında yer alıyor. Bu ayrımcılık, sığınmacıların maruz kaldığı psikolojik zorlamaların sebeplerinden birisi olabiliyor.

Bununla birlikte, sığınmacıların bir kısmında radikal düşünce ve eylemlere kayma görülebiliyor. Bu kayma, yaşanan ayrımcılık, dışlanma ve önyargılar nedeniyle ortaya çıkabiliyor. Radikalleşme, sığınmacıların topluma uyum sağlama sürecinde oldukça tehlikeli bir etkendir. Topluma uyum sağlama sürecinde başarısız olan sığınmacılar, kendilerini dışlanmış hissederek radikal düşünceler içerisine girmekte bir seçenek olarak düşünebiliyorlar.

Sığınmacıların yaşama sebebleri, yani zorunlu göç sebepleri de bu durumlarda etkili olabiliyor. Savaş, dini ya da siyasi baskıların sonucu olarak zorunlu göç nedenleri, bazı sığınmacıların radikalleşmesine sebep olabiliyor. Bu nedenle, sığınmacıların iyi bir şekilde entegrasyonu ve topluma uyumu için insan haklarının korunması, önyargıların kırılması ve herkesin eşit muamele görmesi büyük önem taşıyor.

Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyet Rolleri

Sığınmacı kadınlar, toplumsal cinsiyet rollerine uyum sürecinde karşılaştıkları zorluklarla mücadele ediyor. Kendi ülkelerindeki geleneksel cinsiyet normlarının yanı sıra, yeni kültürlerinde de farklı cinsiyet rolleriyle karşılaşıyorlar.

Yeni kültürlerindeki cinsiyet rolleriyle uyum sağlamak için kadınların kendilerini yeniden tanımlama süreci oldukça zorlu olabilir. Çünkü çoğu zaman sığınmacı kadınlar, yeni kültürdeki cinsiyet normlarına ve toplumsal cinsiyet rollerine uyum sağlamak zorunda kalmaktadırlar.

Bununla birlikte, aynı zamanda kadınların sosyal hayata entegrasyonu sırasında özgürleşme potansiyeli de bulunmaktadır. Bazı sığınmacı kadınlar, yeni toplumların sağladığı eşitlik fırsatlarından faydalanarak, özgürleşmelerini ve benliklerini inşa etmeye çalışırlar.

Ancak, toplumsal cinsiyet rollerindeki değişiklikler bazen gerginliklere de neden olabilir. Toplum, özellikle erkekler, kadınların yeni rolüne karşı çıkabilir veya kabul etmekte zorlanabilir. Bu tür durumların yanı sıra, kadınlar ayrımcılık, cinsiyetçilik ve şiddete de maruz kalabilirler.

Sığınmacı kadınların karşılaştıkları diğer bir zorluk, aile ve toplumsal cinsiyet rolleri arasındaki dengedir. Aile yapısının ve rol tanımlarının değişmesi, kadınların hem aile hayatında hem de sosyal hayatta farklı rollere sahip olmalarına neden olabilir. Kadınların, aile ve toplumdaki rolleri arasındaki dengeyi sağlaması ve her iki alanda da kendilerini ifade edebilmeleri oldukça önemlidir.

Toplumsal cinsiyet rollerine uyum süreci, sığınmacı kadınların karşılaştığı zorluklar arasında yer almaktadır. Ancak, bu süreçte sağlanacak desteğin, kadınların sosyal ve ekonomik hayatta güçlenmesine ve özgürleşmelerine yardımcı olabileceği unutulmamalıdır.

Aile ve Rolleri

Sığınmacılar, ülkelerindeki zorunlu göç nedeniyle kendi kültürlerinden uzakta yeni bir yaşama başlıyorlar. Bu yeni yaşamda aile yapıları ve toplumsal cinsiyet rolleri değişebiliyor. Örneğin, bazı sığınmacı aileler, ülkenin yeni kültürüne uyum sağlamak için ailelerindeki hiyerarşi ve cinsiyet rollerinde değişiklikler yapıyorlar.

Özellikle kadınlar, yeni kültürdeki toplumsal cinsiyet rollerine uyum sağlamak için çaba gösteriyorlar. Bazı sığınmacı kadınlar, ailelerinin diğer üyelerinin aksine eğitim almak isteyerek, daha özgür bir şekilde yaşayabilmek adına okula gitme kararı alıyorlar. Ancak, ailelerdeki erkeklerin buna izin vermediği de görülüyor.

Bazı sığınmacı ailelerde, çocuklar ülkeye geldikten sonra eğitim ile ilgili olarak hem ailenin hem de toplumun beklentilerine uyum sağlamak zorunda kalıyorlar. Bu durum hem çocuklar hem de aileleri için zor olabiliyor. Aileler, çocuklarının okuldaki arkadaşları ve öğretmenleriyle olan etkileşimleri de dahil olmak üzere, yeni çevreleri hakkında endişeleniyorlar.

Bununla birlikte, sığınmacıların kültürleri ve toplumsal cinsiyet rolleri konusunda birçok önyargıya da sahipler. Bazı toplumlarda aileler, diğer kültürlerin kadınlarına karşı önyargılı davranabiliyorlar. Ancak, zamanla bu durum değişebiliyor ve çeşitliliğin kabul edildiği bir ortam oluşabiliyor. Ayrıca, birçok sığınmacı aile ekonomik zorluklarla karşı karşıya kalabiliyor. Bu durumda, ailenin ekonomik lideri olan babaların iş bulma konusunda zorluk yaşaması, ailelerin ekonomik durumunun da olumsuz yönde etkilenmesine neden oluyor.

Cinsiyetçilik ve Şiddet

Sığınmacı kadınların maruz kaldığı cinsiyetçilik ve şiddet olayları, sığınmacı krizinin gösterdiği bir diğer acı veren yüzüdür. Sığınmacı kadınlar, zaten zorlu bir uyum süreci yaşarken, bir de cinsiyetçilik ve şiddete maruz kalmakta, bu olayların sonucunda çeşitli psikolojik ve fiziksel sorunlar yaşamaktadır.

Bazı sığınmacı kadınlar, yabancı bir ülkede, kendi kültürlerinde norm haline gelmiş olan davranışların farklı olduğu bir ortamda yaşamaktadır. Bu değişim, bazı erkeklerin kadınlara karşı agresif davranmalarına neden olabilir. Bazı kadınlar ise geleneksel olarak belirli rollerin atanması nedeniyle işsizlik, yoksulluk ve ev içi şiddet gibi sorunlarla karşı karşıya kalabilir.

Bu sorunlarla başa çıkmak için, sığınmacı kadınlar destek hizmetlerine başvurabilirler. Bu hizmetler, psikolojik destek, barınma, tıbbi yardım gibi birçok alanda yardımcı olabilir. Ayrıca, sığınmacı kadınlar, geçmişte maruz kaldıkları şiddetin izlerini silmek için grup terapilerine de katılabilirler.

Çözümler arasında, etkili bir cinsiyet eşitliği politikası ile şiddeti önlenmeye yönelik adımları atmak, sığınmacıların yerleştiği alanlarda toplum liderleri, hattıyla çeşitli şiddeti önleme programları başlatmak da bulunmaktadır.

Zorunlu Göç ve Geleceğe Bakış

Sığınmacıların maruz kaldığı zorunlu göç sebepleri, hayatlarının tamamen değişmesine neden oluyor. Göç ettikleri ülkede yabancı ve farklı olan her şeye alışmak zorunda kalıyorlar. Bunun yanı sıra, yeterli bir geçim sağlamak ve hayatlarını sürdürmek için başka sorunlarla da karşı karşıya kalıyorlar.

Sığınmacılar, her zaman daha iyi bir yaşam peşinde koşarlar. Zorunlu göç nedenleri arasında savaş, doğal afet, ekonomik zorluklar ve insan hakları ihlalleri yer alır. Bu nedenlerle, sığınmacıların, geleceklerinde kendileri ve aileleri için daha iyi bir gelecek arayışı içinde oldukları söylenebilir.

Ancak, sığınmacıların yeni ülkelerinde, ekonomik ve siyasi koşullar nedeniyle birçok zorlukla karşılaşmaları da olasıdır. İş bulmak, uyum sürecini tamamlamak ve yeni bir yaşam kurmak için birçok engelle karşılaşılabilir. Bu nedenle, sığınmacıların gelecekle ilgili beklentileri oldukça düşük ve bu beklentileri karşılamak için ellerinden geleni yapmaları gerekir.

Sonuç olarak, zorunlu göç nedeniyle ülkelerini, ailelerini ve arkadaşlarını geride bırakan sığınmacıların gelecekle ilgili beklentileri oldukça yüksektir. Ancak, yeni ülkelerinde karşılaşacakları zorlukları da göz önünde bulundurmak gerekir. Sığınmacıların geleceğe yönelik umutlarını ve kaygılarını anlamak, onların yaşadığı zorlukları daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.

Ekonomik Koşullar

Sığınmacıların bulundukları ülkelerdeki ekonomik koşulları, yaşamlarını idame ettirmek için nasıl mücadele ettiklerini göstermektedir. Sığınmacıların çoğu, barınma, gıda, su, giyim ve sağlık hizmetleri gibi temel ihtiyaçlarını karşılama konusunda büyük zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle birçok sığınmacı yerel halkla rekabet ederken işsiz kalıyor.

Ekonomik koşullar aynı zamanda sığınmacıların geleceği için de kaygı verici bir konudur. Birçok sığınmacı, kendi ülkelerindeki mülkleri, işleri ve hayatlarından mahrum kaldığı için gelecekteki finansal durumlarından endişe duymaktadır. Yeni bir ülkede bir yaşam kurarak, başka bir ülkedeki sığınmacıların yapması gereken birçok ekonomik zorlukla karşı karşıya kalmaktadırlar.

• Bir iş bulmak için yeterli dil ve eğitim seviyesine sahip olmama
• Bürokratik engeller ve işverenlerin sığınmacılara yönelik ayrımcılığı nedeniyle iş bulmakta zorlanma
• Kişisel eşyalarını satmaları gerektiği için az kişisel servet

Ekonomik koşulların ve zorlukların farkında olan birçok ülke, uluslararası toplumun desteğiyle sığınmacılara yardım etmek için çaba sarf etmektedir. Dünya Bankası, Uluslararası Kalkınma Ajansı, Dünya Gıda Programı ve diğer birçok kuruluş, sığınmacıların ekonomik sıkıntılarıyla başa çıkmak için finansal yardım sağlamaktadır. Diğer yandan, yerel hükümetler iş bulma ve eğitim olanakları sunarak, yeni yaşamları için sığınmacılara yardımcı olabilirler.

Siyasi Koşullar

Sığınmacıların zorunlu göç nedenleri arasında en belirgin olanlardan biri de siyasi koşullardır. Savaş, çatışma, baskı gibi faktörler, birçok kişiyi ülkelerinden kaçmaya zorlamıştır. Sığınmacıların gelecekle ilgili umutları ise genellikle hükümetlerin politikalarına bağlı olarak şekillenmektedir.

Birçok sığınmacı, hükümetlerin siyasi duruşunu ve politikalarını eleştirerek, ülkelerine geri dönmelerini imkansızlaştırdıklarını düşünmektedir. Bu durumda, sığınmacıların gelecekte de ülkelerine dönme umutları azalmaktadır. Bu nedenle, sığınmacılar, yeni bir ülkede barınma ve yaşama koşullarına odaklanarak, gelecekteki hayatlarını şekillendirmeye çalışmaktadırlar.

Bununla birlikte, bazı sığınmacılar, yeni ülkelerinde demokrasi, insan hakları ve özgürlükler konusunda daha ileri düzeyde bir ortamın olacağına dair umutlar beslemektedirler. Bu nedenle, sığınmacıların siyasi koşullara yönelik kaygıları ve umutları, ülkelerinin içinde bulunduğu koşullara ve hükümetlerin politikalarına bağlı olarak değişebilmektedir.

• Bazı sığınmacılar, ülkelerindeki politik koşulların değişmesi halinde, ülkelerine dönmeyi planlamaktadırlar.
• Bazıları, ülkelerindeki politik koşulların değişmesinin mümkün olmadığını düşündükleri için, daha uzun vadeli bir planlama yapmaktadırlar.
• Bazıları ise, ülkelerindeki politik koşulların değişmesini umut etmeksizin, yeni yaşadıkları ülkede kendilerine bir hayat kurma yolunu aramaktadırlar.

Sonuç olarak, sığınmacıların siyasi koşullara yönelik kaygıları ve gelecekle ilgili umutları, sığınmacıların ülkelerinden neden ayrılmak zorunda kaldıklarını ve ne tür bir hayat kurmak istediklerini de belirlemektedir.