Geçmişe uzanan tarihi yolculuğunuzda arkeolojik buluntularla tanışmaya hazır mısınız? Dünyanın farklı bölgelerinden günümüze kadar gelen antik eserler, tarih öncesindeki yaşamı, kültürleri ve medeniyetleri yansıtıyor. Geçmişe ayna tutan arkeolojik buluntuları keşfedin ve tarihin izinde keyifli bir yolculuğa çıkın.
Arkeolojik buluntular, geçmişe ayna tutan ve insanlık tarihinin en önemli kaynaklarından biri. Bu buluntular sayesinde geçmişin sırları çözülürken, insanlık tarihinin gelişimini anlamak mümkün hale geliyor. Arkeoloji, insanların tarihi hakkında en sağlam kaynaklardan birini sunarken, bu kaynaklar sayesinde tarihin izleri sürülmekte ve insanlık tarihi aydınlatılmaktadır.
Arkeolojik kazılar, yüzyıllardır devam eden çalışmalar sonucu birçok eski şehir, yapı, mezarlık ve diğer değerli kalıntıların keşfedilmesine yol açtı. Bu kalıntılar sayesinde insanlık tarihindeki bilgi eksikleri giderilirken, tarihi olaylar ve yaşanmışlıklar detaylı bir şekilde irdelenerek, yorumlanıyor.
Arkeolojik buluntuların insanlık tarihi için taşıdığı önem, günümüzde hala devam etmektedir. Teknolojik gelişmeler sayesinde, arkeolojik kazı çalışmaları daha hassas bir şekilde gerçekleştirilmekte, kaynakların nitelikleri artmakta ve daha fazla bilgi sağlanmaktadır.
Toprak Altından Çıkan Şehirler ve Yapılar
Arkeolojik kazı çalışmaları sayesinde toprak altından eski şehirler ve yapılar gün yüzüne çıkmaktadır. Bu keşifler, geçmiş medeniyetlere ait yaşam tarzı, inançları ve teknolojik gelişmeler hakkında bize önemli bilgiler vermektedir.
Antik şehirlerin kalıntıları, yapılarının tasarımı, inşa teknikleri ve kullanılan malzemeler hakkında bilgi verirken aynı zamanda o dönemdeki sosyal yaşam hakkında da fikir sahibi olmamızı sağlar. Eski şehirlerdeki tapınaklar, saraylar, teraslı yapılar, surlar ve kanallar, o dönemdeki mimari teknolojik gelişmelerin izlerini taşır.
Örneğin, Mısır'da yapılan kazı çalışmaları sonucu 5000 yıllık Gizah Piramitleri'nin inşası hakkında önemli bilgilere ulaşılmıştır. Aynı zamanda Tuna ve Fırat nehirleri civarında keşfedilen Neolitik yerleşimler, insanlık tarihindeki tarım ve yerleşik hayatla ilgili bilgiler sunmaktadır.
- Arkeolojik kazı çalışmaları sayesinde toprak altından çıkan şehir kalıntıları, medeniyetlerin sosyal yaşantısı hakkında önemli bilgiler sunar.
- Eski şehirlerdeki mimari yapılar ve inşa teknikleri arkeoloji ve mimari araştırmaları için önemlidir.
- Kazı çalışmaları sonucunda keşfedilen piramitler, neolitik yerleşimler gibi eserler insanlık tarihi hakkında önemli bilgiler sunmaktadır.
Antik Mezarlık ve Mezar Buluntuları
Arkeolojik çalışmalar sadece insanlık tarihini aydınlatmakla kalmaz, aynı zamanda geçmişle bağlantı kurarak geleceğe dair ipuçları da sağlar. Antik mezarlıklardan çıkartılan mezar buluntuları da bu çalışmaların önemli bir parçasıdır. Bu buluntular, antik dönemlere ışık tutarak o dönemlerdeki insanların yaşam tarzlarını ve kültürlerini anlamamızı sağlar.
Antik mezarlıklardan çıkarılan insan kalıntıları, giysiler, mücevherler ve diğer eşyalar arkeologlar tarafından uzun yıllardır incelenmektedir. Bu buluntular, insanların yaşam tarzları, sosyal yapıları ve inanç sistemleri hakkında önemli bilgiler sağlar. Bunların yanı sıra, mezar duvarlarındaki resimler ve yazıtlar da antik dönemler hakkında bilgi verir.
Bunun yanı sıra, mezar buluntuları arkeolojik çalışmalara bir bütünlük kazandırır. Bir bölgedeki diğer arkeolojik buluntular ile birleştirildiğinde, antik toplumların yaşam biçimleri, kültürleri ve inanç sistemleri hakkında daha kapsamlı bir görüş sağlanır. Mezar buluntuları ayrıca, antik dönemlerde kullanılan malzemeler ve teknikler hakkında bilgi verir.
Antik mezarlıklardan çıkarılan buluntular, gelecekteki arkeolojik çalışmaların da temelini oluşturabilir. Bu buluntuların araştırılması ve korunması, antik geçmişimizin anlaşılmasına ve gelecek nesillere aktarılmasına yardımcı olur.
Defne Suyu Mezarı
Defne Suyu Mezarı, Türkiye'nin Adana ilinde bulunan antik bir mezar. Hellen mimarisi tarzında yapılan mezar, M.Ö. 4. yüzyıla tarihleniyor. Bölgedeki mezarlardan farklı olarak, Defne Suyu Mezarı zengin süslemeleri ve yapı malzemesi olarak taşın kullanımıyla öne çıkıyor.
Mezarın içinde yapılan kazılarda, çeşitli farklı kültürlere ait birçok buluntu çıkarıldı. Bunlar arasında MÖ 5.-4. yüzyıla tarihlenen Grek, Pers ve yerel çömlekleri, kıymetli taşlı şeritler ve süslemeler yer alıyor. Ayrıca, çeşitli hayvanların kemikleri ve sırlı mozaikler de bulunanlar arasında.
Defne Suyu Mezarı, antik çağlara dair kültür ve sanat eserlerinin örneklerini göstermesi bakımından oldukça önemli bir yere sahip. Mezarda bulunan şeritler ve plakalar, bölgede yaşayan Grek, Pers ve yerel halkların zengin kültürünü yansıtıyor. Ayrıca, mezarın şekli ve işçiliği, antik çağlardaki mimari sanatın gelişmişlik düzeyini göstermesi bakımından da değerli bir örnek olarak dikkat çekiyor.
Moğol İmparatorluğu'na Ait Mezarlar
Moğol İmparatorluğu tarihinin önemli bir kısmını oluşturur ve bu döneme ait mezar buluntuları da oldukça önemlidir. Moğol İmparatorluğu'nun kurucusu Cengiz Han'ın mezarı dahil birçok Moğol liderinin mezarı bulunmuştur.
Bu mezarların keşfi, Moğol İmparatorluğu hakkında önemli bilgiler sunmuştur. Mezarların içindeki eşyalar, döneme ait malzemeler, el yazmaları gibi birçok arkeolojik buluntu, Moğol İmparatorluğu'nun günlük hayatı, kültürü, sanatı ve dini inançları hakkında bilgi vermektedir.
Özellikle Cengiz Han'ın mezarı, Moğol İmparatorluğu'nun kuruluşundan günümüze kadar ulaşan en önemli belgelerinden biri olarak kabul edilir. Mezarın içindeki eşyalar ve yazılı belgeler, Cengiz Han'ın hayatı ve Moğol İmparatorluğu'nun tarihine dair önemli ayrıntılar sunmaktadır.
Çivi Yazısı ve Tabletlere Dair Buluntular
Arkeolojik çalışmalar sayesinde insanlık tarihinde pek çok ilginç keşfe ulaşılmıştır. Çivi yazısı ve tabletlere dair buluntular da bu keşiflerden biridir. Çivi yazısı, insanlık tarihinin en eski yazı biçimlerinden biridir ve özellikle Mezopotamya bölgesinde kullanılmıştır. Bu yazı türünün ortaya çıkması, insanların fikirlerini, duygularını ve bilgilerini yazıya dökme ihtiyacından kaynaklanmıştır.
Tabletler ise çivi yazısı ile yazılmış küçük taş veya kil parçalarıdır. Bu tabletlere yazılanlar, tarihte kaybolmuş pek çok bilgiye ışık tutmaktadır. Hammurabi yasaları gibi tarihteki ilk yazılı yasalar da bu tabletler aracılığıyla günümüze kadar ulaşmıştır. Son yıllarda yapılan kazı çalışmaları sırasında açığa çıkarılan Persepolis tabletleri de antik Pers İmparatorluğu'na dair önemli bilgiler vermekte ve tarihçilere büyük bir yardımcı olmaktadır.
- Çivi Yazısı ve Tablet Buluntularına Örnekler
| Buluntu | Keşfedildiği Yer | İçeriği |
|---|---|---|
| Hammurabi Yasaları Tableti | Susa, İran | Politik, ekonomik ve sosyal yasaları içermektedir. |
| Persepolis Tabletleri | Persepolis, İran | Antik Pers İmparatorluğu'na dair bilgileri içermektedir. |
| Ur-Nammu Hukuk Tableti | Ur, Irak | Eski Sümer hukuk sistemi hakkında bilgi verir. |
Çivi yazısı ve tablet buluntuları, antik döneme dair çok değerli bilgileri günümüze kadar taşımış ve tarihi kaynakların en önemli parçalarından biri haline gelmiştir. Bu buluntuların keşfi sayesinde tarihçiler, antik döneme dair daha doğru ve kapsamlı bilgilere ulaşabiliyor.
İlk Yazılı Yasaların Buluntuları
Tarihte ilk kez yazılı yasaların oluşumunu araştırmak arkeolojik kazılarda bulunan Hammurabi yasalarıyla mümkün olmuştur. Hammurabi yasaları, MÖ 1754-1792 yılları arasında Babil Kralı Hammurabi tarafından oluşturulan bir yasa derlemesidir. Meşhur bir yazıt olan yasa derlemesi, günümüze kadar ulaşarak insanlığın tarihsel sürecindeki yasaların ilk örneklerini oluşturmuştur.
Bu meşhur yazılı bulgu, insanlık tarihinde yasaların gelişim sürecine dair önemli bilgiler sunar. Hammurabi yasaları, toplumun yaşamında adaletin sağlanması için önemli bir adımdır. Bu yasaların bir taş plak üzerine yazılmış hali, arkeolojik kazı çalışmalarında ortaya çıkmıştır.
Ayrıca, Hammurabi yasaları çivi yazısı ile yazılmıştır ve bu nedenle de oldukça değerlidir. Çünkü çivi yazısı, insanlık tarihi için çok önemli bir yazı sistemidir. Çivi yazısı, antik dönemlere ait birçok tablet ve arkeolojik buluntu üzerinde kullanılmıştır.
Persepolis Tabletleri
Persepolis Tabletleri, MÖ 5. yüzyıla ait önemli bir arkeolojik buluntu olarak karşımıza çıkmaktadır. Pers İmparatorluğu'na ait birçok yazılı belgenin yer aldığı tabletler, Persepolis kentinin kalıntıları arasında bulunmuştur. Bu yazılı belgeler, Pers İmparatorluğu'nun yönetimine ve işleyişine dair birçok bilgi içermektedir.
Persepolis kenti, Pers İmparatorluğu'nun başkenti olarak inşa edilmiştir. Kentin kalıntıları arasında bulunan tabletler, Hazine Binası olarak bilinen yapıda keşfedilmiştir. Bu bina, Pers İmparatorluğu'nun finansal işlerinin yürütüldüğü ve önemli belgelerin saklandığı yer olarak kullanılmaktaydı.
Persepolis Tabletleri, yaklaşık 30 bin tabletten oluşan bir arşivi kapsamaktadır. Bu tabletler, çivi yazısıyla yazılmıştır ve içerikleri Pers İmparatorluğu'nun çeşitli yönetim kademelerindeki faaliyetleri, günlük işleyişi ve ekonomik durumunu göstermektedir. Ayrıca, tabletler arasında Pers İmparatorluğu'nun farklı bölgelerindeki yöneticiler arasındaki yazışmalar da yer almaktadır.
| Tabletlerin Önemi |
|---|
| - Pers İmparatorluğu'nun yönetimine dair detaylı bilgilere sahip olunması - Pers İmparatorluğu'nun şehirlerin inşası, kanalların açılması gibi altyapı çalışmalarına dair bilgilerin yer alması - Pers İmparatorluğu'nun farklı bölgelerindeki ilişkileri hakkında bilgi edinilmesi - Pers İmparatorluğu'nun ekonomik, sosyal ve kültürel yapısı hakkında bilgi edinilmesi |
Persepolis Tabletleri, Pers İmparatorluğu'nun tarihine ışık tutan önemli bir arkeolojik buluntu olarak kabul edilmektedir. Bu tabletlerin keşfi, antik Pers kültürü hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır. Ayrıca, antik kültürlerin ve uygarlıkların yönetim ve işleyişine dair bilgilerin korunması açısından da büyük önem taşımaktadır.
Antik Mücevherler ve Eserler
Arkeolojik çalışmalar sadece tarih boyunca yapılan büyük yapıların, şehirlerin ve büyük olayların araştırmasını yapmaz. Kazılar aynı zamanda antik mücevherlerin, el sanatlarının ve eserlerinin keşfini de içerir. Bu mücevherler ve el sanatları, geçmişteki kültürlerin ve toplumların ilginç özelliklerini yansıttığı için oldukça önemlidir.
Arkeologlar ve tarihçiler, antik dönemlerde özellikle Mısır ve Yunanistan gibi büyük uygarlıkların yaptığı el sanatları için çalışmalar yaparlar. Bu el sanatları arasında taş oymacılığından heykellere ve takılara kadar birçok farklı kategori bulunur. Keşfedilen antik mücevherlerin bazıları, o dönemlerde kadınların sınıf ve sosyal statüsünü gösteren sembollerdi. Bazı mücevherler ise taç, kolye ve bilezik gibi hazırlık gerektiren tarihi olayların önemini gösteriyordu.
Bir diğer önemli antik eser keşfi de Mısır'daki firavunlar tarafından kullanılan taçlardır. Bu taçlar, firavunların gücünü ve statülerini göstermek için yapılmıştı. Bu mücevherlerin birçoğu, altın veya gümüş gibi değerli metallerden yapılmıştı ve çeşitli taşlarla süslenmişti. Bunların bazıları ay taşı, safir, zümrüt ve opal gibi değerli taşlardı.
- Antik mücevherlerin ve eserlerin keşfi, tarihi toplumların sosyal yapıları ve kültürler hakkında değerli bilgiler sağlar.
- Mısır firavunlarının taçları statülerini ve güçlerini gösteren sembollerdi.
- Antik dönemlerde yapılmış mücevherler, toplumsal sınıflar ve statüler gibi konuları yansıtır.
Mısır Firavunlarının Tacı
Mısır firavunlarının taşıdığı taçlar, antik dönemin en değerli eserleri arasında yer almaktadır. Firavunların taşıdığı taçlar, hem güçlerini sembolize ediyor hem de onların tanrısal varlıklar olduğuna inanılan zamanlarda tanrıların taşıdığı sembolik eşyaları yansıtıyordu. Bu nedenle firavunların taşıdığı taçlar, arkeolojik kazı çalışmaları sonucu çıkan en önemli eserlerden biridir.
Mısırlıların inanışına göre firavunlar tanrısal varlıklar olduğundan, taçlarının niteliği firavunun gücünü de sembolize etmekteydi. Firavunların taçları, kutsal olan saraylarda özenle saklanıyor ve mücevherlerle süsleniyordu. Unutulmaması gereken başka bir husus da antik dönemde taşınan taçların tarihi öneminin yanı sıra, üzerindeki mücevherler ve semboller, o döneme ait kültürel ve tarihi birikimleri de yansıtmaktadır.
Mısır firavunlarının taşıdığı taçlar her zaman büyük ilgi görmüştür. Bu nedenle 1922 yılında Howard Carter, Mısır Firavunu Tutankhamun'un mezarını keşfettiğinde, içerisinde Tunankhamun'a ait değerli mücevherler ve taçlar bulunmuştu. Bu keşif, dünya üzerindeki arkeolojik kazı çalışmalarının önemini bir kez daha gözler önüne sermişti.
| Firavunların Taçlarına Dair Bilgiler |
|---|
| Taçlar, firavunların gücünü sembolize eder |
| Firavunların tanrısal varlıklar olduğuna inanıldığından, taçlarının niteliği de önem taşır |
| Taşınan taçlar üzerindeki mücevherler ve semboller, o döneme ait kültürel ve tarihi birikimleri yansıtır |
| Tunankhamun'un mezarından çıkan mücevherler ve taçlar dünya çapında büyük ilgi gördü |
Rosetta Taşı
Rosetta Taşı Mısır'da 1799 yılında keşfedilen ve Mısır hiyerogliflerini ve çivi yazısını çözmemize yardımcı olan bir taştır. Bu taş, Fransız keşif ekibi tarafından keşfedilmiştir. Üzerinde Mısır dili, Medeni Kanun ve Grekçe olarak yazılar vardır. Rosetta Taşı, 23 cm yüksekliğinde, 76 cm genişliğinde ve 28 cm kalınlığındadır. Taşın çevresindeki Grekçe yazıların çözülüp anlaşılması sayesinde Mısır hiyerogliflerinin de okunması mümkün hale gelmiştir.
Rosetta Taşı'nın keşfinden sonra farklı dillerde çevirileri yapılarak Mısır hiyeroglifleri çözülmüştür. Bu taş, Mısır tarihine ve yazı dillerine ışık tutmuştur. Ayrıca, bu taşın çözülmesinde kullanılan yöntemler bugün de hala kullanılmaktadır. Böylece, tarihi belgelerin çözülmesinde oldukça önemli bir rol oynamıştır.
| Rosetta Taşı'nın Özellikleri | |
|---|---|
| Yükseklik | 23 cm |
| Genişlik | 76 cm |
| Kalınlık | 28 cm |
| Diller | Mısır dili, Medeni Kanun ve Grekçe |
Rosetta Taşı, arkeolojik ve tarihçi araştırmalarında önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Taşı inceleyen uzmanlar, Mısır hiyeroglifleri ve çivi yazısı dilleri ile ilgili yeni bilgiler edinmiştir. Rosetta Taşı, antik dünya tarihindeki en ilginç keşiflerden biri olarak kabul edilmektedir.
Kazı Çalışmalarındaki Teknolojik Gelişmeler
Kazı çalışmaları, arkeologların tarihi eserleri bulmak ve korumak için yaptığı en önemli aktivitelerden biridir. Günümüzde ise teknolojinin gelişmesiyle birlikte, kazı çalışmalarında da innovasyonlar gerçekleşmekte. Bu teknolojik gelişmeler sayesinde, arkeologlar daha hızlı, daha güvenilir ve daha doğru sonuçlar elde edebilmektedirler.
Bunun bir örneği olarak, Lidar teknolojisi verilebilir. Bu teknoloji, yerden yüksek çözünürlüklü 3D haritalar oluşturmak için kullanılır. Arkeologlar, bu haritalar sayesinde verimli bir şekilde alanları ölçebilir, yüzey yapısını inceleyebilir ve eski yapıların yerlerini belirleyebilirler. Bu sayede, daha etkili bir şekilde kazı yapılabilir ve tarihin daha derinine inilebilir.
Bir diğer teknolojik gelişme ise 3D yazıcıların kullanımıdır. Bu teknoloji sayesinde, arkeologlar tarihi eserleri ve anıtları daha kolay yeniden oluşturabilirler. Örneğin, antik tiyatroların yeniden inşa edilmesi, atalarımızın günlük hayatına dair eserlerin yaratılması gibi birçok alanda kullanılabilir. Bu teknoloji sayesinde, tarihi eserlerin korunması kolaylaşırken, aynı zamanda ziyaretçilerin tarihe daha yakından bakmaları da sağlanmaktadır.
Sonuç olarak, teknolojik gelişmeler arkeolojik çalışmalar için önemli katkılar sağlamaktadır. Bu gelişmeler sayesinde, tarihe daha yakından bakılabilir ve daha doğru sonuçlar elde edilebilir. Ancak, unutulmamalıdır ki, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, arkeologlar için en önemli olan şey, tarihimize saygı göstermek ve onu korumak olacaktır.
Lidar Teknolojisi
Lidar teknolojisi son yıllarda arkeologların toprak altındaki kalıntıları tespit etmek için kullandığı en önemli teknolojilerden biridir. Lidar, havadan yüzey ölçümü yapabilen aktif bir sensördür. Lidar teknolojisi arkeolojide kullanıldığında, yüzeydeki bitkilerin altına nüfuz ederek, arazi yüzeyindeki detaylı bir harita oluşturabilir. Bununla birlikte, yapı ve arazi yapısı hakkında farklı açılardan görüntüler sağlar.
Lidar teknolojisi kullanılarak ortaya çıkarılan keşifler ve bilgiler oldukça önemlidir. Bu teknolojinin kullanılması sayesinde birçok kayıp şehir, antik tapınaklar, toprak altı yapıları ve daha fazlası keşfedilmiştir. Özellikle Amazon ormanlarının altındaki antik yapılar, lidar teknolojisi sayesinde keşfedilmiştir.
Lidar tekolojisi aynı zamanda koruma çalışmalarına da yarar sağlar. Korunması gereken antik yapılar, lidar teknolojisi kullanılarak haritalandırılabilir ve korunmaları için onarım çalışmalarına yardımcı olabilir.
Kısacası, lidar teknolojisi, arkeolojik keşifler ve koruma çalışmaları için son derece önemli ve kullanışlı bir teknolojidir. Uzmanlar, lidar teknolojisinin ileride yapılacak keşifler için daha da geliştirilerek daha fazla bilgi sağlayacağına inanmaktadırlar.
3D Yazıcılarla Rekonstrüksiyon Çalışmaları
Arkeolojik kazılarda bulunan tarihi eserlerin restorasyon işlemleri son yıllarda 3D yazıcılar kullanılarak gerçekleştirilmeye başlandı. Bu sayede, hasarlı ya da kaybolmuş tarihi eserlerin yeniden yapılandırılması mümkün hale geldi. 3D yazıcılar ile gerçekleştirilen rekonstrüksiyon çalışmaları, uzmanlar tarafından büyük bir titizlikle yapılmakta ve sonuçları oldukça başarılı olmaktadır.
3D yazıcılar sayesinde, tarihi eserlerin tam boyutlu modelleri üretilebilmekte, böylece eserin her açısı detaylı bir şekilde incelenebilmektedir. Ayrıca, daha önce hasar görmüş ya da eksik parçaları bulunan eserlerin bu eksiklikleri de 3D yazıcılar vasıtasıyla tamamlanabilmektedir. Bu sayede, müzelerde ya da diğer sergi alanlarında, tarihi eserlerin aslına uygun halleriyle sergilenmesi mümkün olabilmektedir.
Bu teknoloji sayesinde, antik çağlara ait mimari yapılar ve heykeller de restore edilebilmektedir. Özellikle, savaşlardan ya da doğal afetlerden hasar gören tarihi yapıların orijinal hallerine yakın şekilde yeniden inşa edilmesi, kültürel mirasın korunması açısından son derece önemlidir.
3D yazıcıların kullanımıyla gerçekleştirilen rekonstrüksiyon çalışmaları, sadece arkeolojik alanlarda değil, sanat ve tasarım dünyasında da oldukça yaygın hale gelmiştir. Örneğin, İtalya'da bulunan ve gezi teknesiyle turistler tarafından ziyaret edilebilen Capri adasındaki Mavi Mağara, 3D teknolojisi kullanılarak sanal gerçeklik (VR) turu olarak deneyimlenebilmektedir. Bu sayede, tarihi ve doğal güzellikleri sanal ortamda dilediğiniz zaman ziyaret etmek mümkün hale gelmiştir.
Sonuç
Arkeolojik buluntular, insanlık tarihine ışık tutarak geçmişten günümüze dek birçok önemli bilgiyi bizlere sunmaktadır. Antik dönemlerden günümüze gelene kadar farklı medeniyetlerin yaşantıları, kültürleri, inançları, teknolojik gelişmeleri gibi konular arkeolojik çalışmalar neticesinde gün yüzüne çıkarılmıştır. Bu buluntular, tarihçilerin ve arkeologların yanı sıra geniş kitlelere de ilham vererek bilinçlendirici bir etki yaratmaktadır.
Arkeolojik çalışmaların en önemli amaçlarından biri, insanlık tarihini daha iyi anlamamıza yardımcı olmak ve geçmişin günümüze olan farklı etkilerini anlamaktır. Çalışmalar aynı zamanda, tarihi koruma, tarihi mirastan faydalanma, kültürel turizm gibi alanların geliştirilmesi ve sosyal refahın artırılması açısından da son derece önemlidir.
Sonuç olarak, arkeolojik buluntuların insanlık için olan değeri ve arkeolojik çalışmaların önemi büyüktür. Geçmişi anlamak için çalışmalar, tarih bilgisi ve kültürel anlayışın gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Bu alanda yapılan çalışmaların daha da geliştirilmesi, arkeolojinin gündemdeki yerinin korunması ve daha etkili bir biçimde yapılması, geçmişin anlaşılması ve geleceğin planlanması için son derece kritiktir.