Bilim Tarihinden Unutulmaz Anekdotlar kitabıyla, bilimin gizemli dünyasına farklı bir bakış açısı kazanacaksınız Dünyaca ünlü bilim insanlarının ilginç hikayeleri, keşifleri ve deneyleri sizi bekliyor Bilim tarihinde unutulmaz bir yolculuk için hemen sipariş verin

Bilim tarihinde yer alan birçok ilginç anekdot, günümüzde de dikkat çekmektedir. Bu makalede, bilim insanlarının yaşadığı ilginç olaylar ve keşifler hakkında bazı anlatılar yer alacak. Bu anekdotlar hem bilim tarihi hem de insanlık tarihi için önemli bir yere sahiptir. Belki de okuduğunuz birçok kitapta veya izlediğiniz birçok belgeselde adı geçen bu anekdotları burada bir arada bulabilirsiniz.

Bilim insanlarının çalışmaları ve keşifleri genellikle hayatımıza faydalı katkılar sağlamaktadır. Ancak, bazen bu sürecin de birçok zorluğu ve ilginç yanı bulunmaktadır. Bu makalede yer alan anekdotlar, bilim insanlarının keşfetmek ve araştırmak için verdikleri zorlukları anlatırken aynı zamanda onların insan yanlarını da gözler önüne sermektedir.

Galileo’nun Evren Düzeni Tartışması

Bilim dünyasında önemli bir yere sahip Galileo Galilei, güneş merkezli evren teorisini savunan ilk bilim insanlarındandır. Ancak Katolik Kilisesi'nin bu görüşe karşıydı ve savunucularını cezalandırıyordu. Galileo da aynı sonuçla karşılaştı ve 1633 yılında sapkınlıkla suçlandı. Kilise, Galileo'nun teorilerini reddetmesini istedi ancak o, gerçekliğin böyle olduğunu söylemeye devam etti. Bu nedenle, 1633 yılında sürgüne gönderildi ve çalışmaları hapishanede sürdü.

Galileo'nun haklılığı yıllar sonra kabul edildi ve Kilise, onunun teorilerine karşı öne sürdüğü argümanlarının yanlış olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Galileo Galilei'nin yaşadığı bu zorluklar, o dönemde bilimsel keşiflerin yapılması için gerekli olan özgürlük ortamının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Ayrıca, tarih boyunca bilime katkı sağlayan birçok bilim insanı, özellikle de yeni fikirleri savundukları için benzer zorluklar yaşamıştır.

Marie Curie’nin Radyoaktif Maddesi

Marie Curie, bilim tarihinde adından sıkça bahsedilen bir isimdir. Radyoaktif maddeler konusunda yaptığı keşifler, o dönemki dünya üzerinde büyük etkiler yaratmıştır. Ancak bu keşiflerin ne kadar zararlı olabileceği konusunda o dönemde bilimsel bir fikir birliği yoktu ve radyasyonun tehlikeleri tam olarak anlaşılmamıştı.

Marie Curie ve eşi Pierre Curie, uranyum tuzlarını araştırırken, radyoaktivite özelliğine sahip olduğu gözlemini yapmışlardı. Ardından, radyoaktif özelliği daha güçlü olan polonyum elementini, bir tür cevherden ayrıştırmayı başarmışlardı. Daha sonra, daha yarı ömrü daha uzun olan radyum elementini keşfettiler.

Ancak bu keşifler, Marie Curie'nin sağlığını da olumsuz yönde etkilemişti. Radyasyona maruz kalmış olan Curie, vücudunda ciddi yanıklıklar ve ağrılar yaşamıştı. Ayrıca, yaptığı keşiflerden dolayı Nobel Ödülü kazanan Curie, radyoaktif maddelerin tehlikesi konusunda dünya çapında farkındalık yaratmış ve bu maddelerin daha dikkatli bir şekilde ele alınması gerektiğine işaret etmişti.

Bu olay, günümüzde nükleer enerji alanında yine ciddi bir tartışma konusu haline gelmiştir. Radyasyonun verdiği zararların kontrol altına alınması ve insan sağlığına zarar vermeden kullanılması için yapılan çalışmalar, Marie Curie'nin yaptığı keşifler sayesinde daha öncelikli hale gelmiştir.

Başka Teoriler mi Denemeli?

Marie Curie, radyoaktif maddelerin keşfiyle bilim tarihinde önemli bir yere sahiptir. Ancak, bu keşiflerin yapılması radyasyonun tehlikeleri konusunda yeterli farkındalık olmadığı için oldukça yüksek bedeller ödenmiştir.

Laboratuvarında çalışırken Curie, laboratuvar kurallarına harfiyen uyduğunu ve koruyucu önlemler aldığını düşünerek yüksek seviyelerde radyasyona maruz kalmıştır. Bu durum sonucu cildinde yanıklar ve radyasyon zehirlenmesi yaşamıştır.

Bu durum, radyasyonun tehlikesi konusunda daha fazla farkındalık yaratılması için Marie Curie'nin ve diğer bilim insanlarının tepkisini çekti. Curie, radyasyona maruz kalmaktan vazgeçmese de, teoriler ve deneyler için daha iyi koruyucu önlemler alınmasını, hatta diğer teorilere de bakılmasını savunmuştur.

Bugün, bilim insanları, radyasyonun zararları hakkında çok daha fazla bilgi sahibi olup, daha iyi önlemler aldığından, Curie'nin yaşadığı sorunlar artık yaşanmamaktadır.

Curie’nin Defterine Dokunulmayan Radyoaktif Maddesi

Marie Curie, radyoaktivitenin keşfi ile bilim tarihinde önemli bir yere sahip olan bir bilim insanıdır. Öyle ki, Curie 1903 ve 1911 yılları arasında iki Nobel Ödülü kazandı. Bu ödüller, uranyumu ve polonyum elementlerini bulması ve radyoaktivitenin keşfi gibi keşifleri nedeniyle verildi. Ancak, Curie'nin bilimsel başarıları radyasyona maruz kalması sonucu sağlık sorunları yaşamasına sebep oldu.

Curie'nin defterleri de, diğer bilimsel konular gibi radyasyonla ilgiliydi ve notları hala radyoaktif olarak kabul ediliyor. Defterler, birçok müze ve kütüphane tarafından korunuyor ve koruyucu özellikleri yüzünden özel önlemler alınması gerekiyor.

Radyasyonun Zararları
Radyasyon enerjisi canlı dokularda mutasyona sebep olur.
Ciltte yanıklara sebep olabilir.
Kanser riskini artırabilir.

Bu nedenle, Curie'nin defterleri görüntüleme için özel izinler gerektiriyor ve koruyucu özellikleri sağlamak için özel önlemler alınması gerekiyor.

Curie'nin defterleri hala radyoaktif olduğu için bilim tarihindeki en nadir ve özel parçalardan biri olarak kabul ediliyor. Bu defterleri incelemek, Curie'nin radyoaktivite ve bilim alanındaki başarılarını anlamamız için büyük bir fırsat sunuyor.

Kızını Yanına Almayı Başaran Kadın Bilim İnsanı

Marie Curie, bilim dünyasında alışılmadık bir isimdi. O dönem, bilim dünyasında neredeyse hiç kadın yoktu ve Marie, Polonya'lı bir göçmen olduğu için birçok zorlukla karşılaştı. Ancak, bilimsel merakı ve öğrenme tutkusu sayesinde kendini geliştirdi ve saygın bir radyoaktivite araştırmacısı haline geldi.

Marie Curie radyoaktiviteyle ilgilenmeye başladığında, henüz çocukları da vardı. Pek çok insan, çocukları için çalışmayı bırakmasını söylese de, o kendi kararını verdi ve çalışmalarına devam etti. Hatta, bilimsel faaliyetlerine kızını yanına alarak devam etti. Kocası Pierre Curie ile birlikte, radyoaktivite teorisinde pek çok keşif yaptılar. Ancak, Pierre'in ölümünden sonra Marie, tüm bu zorluklara rağmen, çalışmalarına devam etti.

Marie Curie'nin hikayesi, sadece bilim dünyasında saygın bir araştırmacı olmanın mümkün olduğunu göstermekle kalmıyor, aynı zamanda kadınların ilerlemesi için ilham kaynağı da oluyor. İnançlı, kararlı ve meraklı olmak, herhangi bir zorluğun üstesinden gelebilmenize yardımcı olabilir.

Yanlışlıkla Kahverengi Leke Keşfi

Jocelyn Bell Burnell, İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi'nin bir radyo astronomi grubunda çalışıyordu. Kendisi öğrenciyken, tezinde günlük radyo sinyalleri kaydediyordu. Bir gün, yaklaşık olarak 3 GB veriyi incelemek için kullandığı bir programda, beklenmedik bir şey fark etti. Bell, belirli bir frekans aralığında, düzenli olarak, bipolar bir sinyal fark etti. Bu, o zamana kadar bilinen nebulaların yaptıklarından farklıydı.

Sinyali yaklaşık bir yıl boyunca kaydetti ve sonunda, çalışmasına hiç de öncelik vermediği kahverengi bir lekenin yer aldığı bir kağıt üzerinde belirlemeyi başardı. Daha sonra, bu nesne pulsardı, yani enerjiyi düzenli olarak bir ışık çizgisi halinde yayınlayan süpernovalardan kalan çarpışmamış bir nötron yıldızıydı. Sadece zamanla, pulsarların bilinmesine rağmen, Bell'in keşfinin olağanüstü önemi anlaşıldı, ve zamanın büyük astronomi ödülü olan Nobel Fizik Ödülü bir şekilde özünde Bell'in keşfi sayesinde verildi.

Bell'in keşfi, tarihte, kadın bilim insanlarına, azimlileri, bireysel başarıyı ve kahramanların rolünü vurgulamak için bir sembol haline gelmiştir. Yaptığı keşif, onu sekiz yaşında bir çocuğunu ovarian kansere kaybettiği gözlemlenebilir faktörlere sahip bir dünyada, kadın bilim insanları arasında bir sembol haline getirdi.

Albert Einstein’ın Akıl Yürütmeleri

Albert Einstein, çağdaş fizik üzerinde büyük etkisi olan bir bilim insanıdır. Fizik alanında birçok keşif yapmış ve teorileri ile bilime yön vermiştir. Einstein'ın düşünceleri ve bilime olan katkıları hakkında ilginç anekdotlar da bulunuyor.

Örneğin, Einstein matematik konusunda başarısız bir öğrenciydi. Bu nedenle üniversite sınavında matematik sorularını çözememiş ve "bilmiyorum" cevabını vermiştir. Ancak, fizik alanındaki çalışmaları ile başarısı göz doldurmuştur.

Einstein, ayrıca Annus Mirabilis adı verilen 1905 yılında, 26 yaşındayken, dört önemli makale yayınlamıştır. Bu makaleler, özel görelilik teorisinin temeli olmuştur ve zamanın anlamının değişmesine neden olmuştur.

Bunun yanı sıra, Einstein bir zamanlar “Grundlagen der Physik” adında bir kitap yazma fikriyle yanıp tutuşmuştur. Ancak matematikteki zayıf başarısı nedeniyle tamamlanamamıştır. Bunun yerine, çalışmaları üzerinde daha fazla yoğunlaşarak başka keşiflerde bulunmuştur.

Einstein'ın katkıları arasında kütle-enerji denklemi olan E=mc² de bulunur. Bu denklem, nükleer enerjinin keşfinin temelini oluşturmaktadır. Ayrıca, fizikte birleşik alan teorisi çalışmaları da Einstein'ın katkılarından biridir.

Sonuç olarak, Albert Einstein düşünceleri ve bilime olan katkıları ile bilim tarihinde önemli bir yere sahiptir.

Asla Çıkamayacağı Peşinde

Einstein'ın bilim dünyasındaki yerini hiç kimse inkar edemez. Ancak genç bir öğrenci olduğunda, matematik genellikle başarısızlığı getirdi. Hatta bir dersi bile geçememişti. Bu başarısızlık onu yıldırmadı ve matematikte başarılı olmak için her şeyi yaptı. Ancak, matematikteki başarısızlıkları onu asla vazgeçirmeyecek bir amaca yönlendirdi.

Einstein, fizikteki en temel konuların karmaşıklığına rağmen, bu konuları anlamada oldukça iyiydi. Grundlagen der Physik adlı kitabını yazmaya karar verdi. Bu kitap, daha önce yayınlanan mevcut tüm fizik teorilerini birleştiren yeni bir teori sunuyordu. Kitap, o zamanlar büyük bir başarıydı ve bugün bile önemini yitirmedi.

Einstein'ın matematikteki başarısızlıkları, onun büyük bir bilim adamı olmasını engellemedi. Aksine, kendisini daha da zorladı ve sonunda dünya çapında tanınan bir figür haline geldi. Bu, başarısızlıkla nasıl baş edilmesi gerektiğine dair bir ilham kaynağıdır ve kimse hiçbir şey yapamayacaklarını düşünmemelidir.

Sınav Sorusuna “Bilmiyorum” Cevabı Veren Kimyacı

Einstein, bir üniversite sınavına girdiğinde, bir sorunun cevabını bilmiyordu. Buna rağmen, cevap vermek yerine "Bilmiyorum" yazdı. Sınavın sonunda, sınıf arkadaşlarına soruların cevaplarını sormaya başladılar. Kimya dersi için, sorduğu sorulardan birinin cevabını sormaya başladılar. Einstein hala cevabı bilmiyordu, ancak sınıf arkadaşları cevabı birlikte bulmak için bir araya geldiler.

Bu olay, birçok insanın ders çalışırken hissettiği endişe ve korkuları tamamen ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir. Einstein bile her zaman her şeyi bilmiyordu ve cevapları başkalarıyla birlikte aramak tamamen normal. Bu olay, birlikte çalışmanın ve yardımlaşmanın önemini vurgulamaktadır. Birlikte çalışarak, zorlu konularda bile başarılı olunabilir.

Stephen Hawking’in Gariplikleri

Stephen Hawking, bilim dünyasını baştan sona sarsan çığır açıcı keşifleri ve fikirleriyle tanınan bir bilim insanıdır. Ancak Hawking aynı zamanda ilginç ve gizemli kişisel hikayeleri ile de bilinir.

Bunlardan biri, Journal of Gravity and Space dergisine gönderdiği bir makalede yer alan ipucudur. Hawking, makalenin sonunda deneysel olarak doğrulanabilecek bir bulmaca sunar. Ancak bu bulmacanın yanıtını vermez ve bunun yerine, yanıtı bulanın kendisine bir mektup göndermesini sağlar.

Bir diğer ilginç özelliği ise zaman yolculuğuna olan ilgisidir. Hawking, uzun zamandır zaman yolculuğunun aslında mümkün olabileceğine dair birçok teori ve hipotez ortaya atmıştır. Hatta bir dönem, zaman yolculuğu yapabilmenin yollarını araştırmak için bir parti düzenlediğine dair söylentiler bile yayılmıştı.

Çarpıcı bir diğer hikayesi ise Hawking'in uzaylılara olan inancıdır. Hawking, dünya dışı zeka yaşam formlarının var olabileceğine inanırdı ve bununla ilgili birçok teori geliştirmiştir.

Bu ilginç ve garipliklerle dolu hikayeler, Stephen Hawking'in bilim dünyasındaki yerini bir kez daha ortaya koymaktadır.

Bilim Dergisine Ipucu Gönderen Hawking

Stephen Hawking, bilim dünyasına büyük katkıları olan bir bilim insanıdır. Birçok keşif ve teorisi bilim dünyasında bir devrim yaratmıştır. Ancak, bir dergiye gönderdiği makalenin içerisinde anlattığı ilginç olaylar da vardır. Hawking, Journal of Gravity and Space dergisine gönderdiği makalede, bir yerçekimi teorisi hakkında bilgi verir ve bu teorinin doğruluğunu göstermek için bir ipucu bırakır.

Hawking, makalesinde, bir yerçekimi dalga gözleminde kullanılan bazı verilerin işaretlendiğini belirterek, bunların sizce ne anlama geldiğine dair bir soru sorar. Soruyu yanıtlayan bilim insanları, bu verilerin evrenin genişlemesi hakkında ipucu verdiğini söylerler. Böylece, Hawking, evrenin genişlemesi hakkında yeni bir teoriye öncülük etmiştir.

Hawking’in Tuhaf Bahisleri

Stephen Hawking, bilim dışında da ilginç bahislerde bulunan bir bilim insanıydı. Bunlardan biri zaman yolculuğu yapabileceğimiz konusundaydı. Hawking, zaman yolculuğunu bir partiye gitmekten daha kolay hale getirmek için iddialı bir plan yapmıştı.

Bir diğer bahsi ise uzaylılar hakkındaydı. Hawking'e göre, uzaylılar ile temas olasıdır, ancak bu temasın iyi yönde olup olmayacağı konusunda fikirleri değişmektedir. Hawking, bir uzaylı istilasına karşı hazırlıklı olmak gerektiğini iddia eder.

Bunların yanı sıra, Hawking'in Higgs bozonu ile ilgili bahisleri de ilginçtir. Hawking, Higgs bozonu'nun varlığına inanmıyordu. Ancak CERN'in büyük çarpıştırıcısında yapılan deneyler sonucunda Higgs bozonu'nun varlığı kanıtlandı ve Hawking, kaybettiği bahis sonucunda bir abonelik ödeme yapmak durumunda kaldı.

Stephen Hawking'in tuhaf bahisleri, sadece bilime yaptığı katkılarla değil, ilginç kişiliği ile de hatırlanacaktır.

CERN’de Bazı İlginç Olaylar

CERN, dünyanın en büyük atom çarpıştırıcısı olarak bilinir ve bilim tarihinden birçok ilginç olaya ev sahipliği yapmıştır. Bunlardan biri, timsah üzümü tartışmalarıdır. Bu tartışma, bir grup araştırmacının, atom çarpıştırıcısında çalışanların yiyeceklerinin sağlıklı olup olmadığını sorgulaması sonucu ortaya çıkmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda çalışanların gıdalarının sıkı bir şekilde kontrol altında olduğu ve timsah üzümü tartışmasının gereksiz olduğu kanıtlanmıştır.

Bir başka ilginç olay ise bölüm başkanının istifasıdır. “Kara Cisim” deneylerinden birinde yapılan bir hatadan dolayı bölüm başkanına istifa etmesi istenmiştir. Ancak, istifası geri çevrilmiş ve bölüm başkanı görevine devam etmiştir. Bu olay, atom çarpıştırıcısında yapılan çalışmaların önemini ve hataların kaçınılmaz olduğunu göstermiştir.

• CERN, bilim tarihinden birçok ilginç olaya ev sahipliği yapmıştır.
• Timsah üzümü tartışmaları, atom çarpıştırıcısında çalışanların yiyeceklerinin sağlıklı olup olmadığını sorgulaması sonucu ortaya çıkmıştır.
• Bölüm başkanının istifası ise “Kara Cisim” deneylerinden birinde yapılan bir hatadan dolayı gerçekleşmiştir.

Atom çarpıştırıcısında yapılan bilimsel çalışmaların yanı sıra, bu olaylar da CERN’in ilginç yanlarını ortaya koymaktadır.

Timsah Üzümü Tartışması

CERN, bilim tarihinde adı sıkça anılan bir kurum. Fakat bu kurumda bazen bilimden değil de timsah üzümlerinden bahsedildiği bile oluyor! Evet, yanlış duymadınız. Nükleer araştırmalar yürüten CERN'de bilim insanları timsah üzümleri hakkında bir tartışma yaşadılar. Peki, bu konu nasıl gündeme geldi?

Aslında timsah üzümü tartışmaları, CERN'de farklı ülkelerden gelen bilim insanlarının bir araya gelerek yaptıkları akşam yemeğinde başladı. Yemekte, timsah üzümü tatlısının nasıl hazırlandığı hakkında fikirler paylaşılmaya başlandı. Ancak herkesin aynı şekilde hazırladığı timsah üzümü tatlısı, Fransız bilim insanlarının hazırladığı tatlıdan oldukça farklıydı.

Bir grup bilim insanı, timsah üzümünü her zaman dış kabuğuyla birlikte kullanıyordu. Oysa Fransız bilim insanları, timsah üzümünün iç kısmını çıkararak tatlılarını yapıyorlardı. İşte tam da bu noktada tartışma başladı. Kim haklı, kim haksızdı? Kimin yöntemi daha doğruydu?

Her ne kadar tartışma sonucunda timsah üzümü sorunu çözülememiş olsa da, CERN gibi bir kurumda bile bilim insanlarının insan olduklarını hatırlatması açısından oldukça ilginç bir olaydı.

Bölüm Başkanının İstifası

Bilimin gelişimi için yapılan deneylerde zaman zaman yanlışlıklar yaşanabilir. CERN'de gerçekleştirilen "Kara Cisim" deneylerinde de böyle bir durum yaşandı. Bu deneylerin yapıldığı bölümün başkanı, deneylerin yapıldığı bir dönemde yapılan bir hatadan dolayı istifasını sunmak zorunda kaldı.

Bu olayın ardından CERN yetkilileri, benzer hataların tekrarlanmaması için daha sıkı önlemler alınması gerektiğini belirttiler. Bilim dünyasında yapılan deneylerde böyle hataların yaşanması, bilimin doğası gereği bir risk olarak kabul edilir. Ancak, her zaman için olası hatalara karşı gereken özen gösterilmesi gerektiğini de unutmamak gerekir.

Bilimsel araştırmalar, insanlık tarihinin en önemli keşifleri ve yenilikleri için hayati bir role sahiptir. Ancak, her ne kadar deneyler bilimin gelişmesi için önemli olsa da, bu deneylerin güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesi de bir o kadar önemlidir.

Schrodinger’in Kedisi

Schrodinger’in Kedisi, fizik alanında oldukça ünlü bir deneydir. Bu deney, Avusturyalı fizikçi Erwin Schrodinger tarafından kuantum mekaniği hakkındaki bir düşüncesi üzerine tasarlanmıştır. Deneyin temelinde, bir kutu içerisinde bulunan bir kedi ve radyoaktif bir çekirdek bulunmaktadır. Radyoaktif çekirdek bir saat gibi çalışır ve belli bir süre sonra çekirdek bozunur. Bozunan çekirdek, tuzaklanmış bir mekanizmayı tetikler ve kutu içerisindeki siyanür gazını açığa çıkarır. Bu gaz kedinin ölümüne sebep olacaktır. Ancak, kutu içerisinde bulunan kedi ne ölü ne de canlıdır. Onun durumu, çekirdeğin bozunması ya da bozunmamasına bağlı olarak belirsizlik arz eder.

Schrodinger’in Kedisi deneyi, kuantum mekaniği hakkındaki birçok farklı teoriyi ve yaklaşımı incelemek için kullanılır. Bu deney doğrudan gözlemlenemez ve sonuçları da tam olarak ölçülemez. Ancak, düşünsel bir deney olarak, farklı sonuçlarının düşünülmesi ve incelenmesi açısından oldukça yararlıdır.

Kedi Hem Ölü Hem Canlı

Schrödinger'in kuantum dünyasında yaptığı düşünce deneyi, bilimsel çevrelerde hala tartışılmaktadır. Kedilerin kuantum durumundaki çelişkili özelliği, Schrödinger'in fikirlerine paralel olarak "Kedi Hem Ölü Hem Canlı" olarak adlandırılır. Deney, bir kedinin bir kutu içinde bulunduğu ve kutunun içerisinde radyoaktif madde bulunduğu varsayımı ile başlar. Radyoaktif madde bozunumu sonucunda bir cihaz harekete geçer ve kedinin hayatta kalıp kalmadığını belirler. Ancak, kedinin durumu gözlem yapılmadan önce belirlenmez. Bu durum, kuantum dünyasının belirgin çelişkilerinden biridir ve deneyi yürüten Schrödinger'e göre, gerçek anlamda yanıt olmamasına rağmen farklı kuantum durumlarının aynı anda var olabileceğini kanıtlamaktadır.

Bu düşünce deneyi, kuantum fiziğinde var olan birçok bilim insanını etkilemiştir ve halen çalışmalarının merkezinde yer almaktadır. Kuantum dünyasındaki çelişkili özelliklerin yanı sıra, Schrödinger'in ilginç kişisel hayatı da merak konusudur. Kendisi oldukça meraklı ve sosyal bir insan olarak bilinir. Araştırmaları sırasında, birçok ülkeye seyahat ederek birçok farklı bilim insanı ile tanışmış ve işbirliği yapmıştır.

• Schrödinger'in ünlü düşünce deneyi "Kedi Hem Ölü Hem Canlı" olarak adlandırılır
• Deneyin amacı, kedinin belirsiz kuantum durumunu kanıtlamaktır
• Düşünce deneyi, kuantum dünyasındaki çelişkili özellikleri kanıtlar
• Schrödinger, kendisi oldukça meraklı ve sosyal bir insan olarak bilinir

Aşk mektupları

Schrodinger, sadece bilimsel çalışmaları ile değil, kişisel hayatı ile de dikkat çekiyordu. Schrodinger ile ilgili en ilginç anekdotlar arasında onun aşk hayatı ve yazdığı mektuplar yer alıyor. 1917 yılında, Schrodinger eski bir öğrencisi olan olan Annemarie Bertel ile tanıştı ve onunla hızlıca ciddi bir ilişkiye başladı.

Schrodinger, sevgilisi Annemarie'ye özel bir koleksiyon mektup yazdı. Bu mektuplar, aşk dolu ve romantik içeriklere sahipti. Schrodinger, mektuplarında bir fizikçi olarak çok fazla metafor ve benzetme kullanmıştı. Şimdiye kadar, bilimsel çalışmaları ile tanınmasının yanı sıra aşk mektupları ile de tanınmış bir isimdi.

Annemarie ile olan ilişkisi Schrodinger'in eşiyle olan ilişkisinden açık bir şekilde farklıydı. Schrodinger, Annemarie ile daha özgür bir şekilde iletişim kurabiliyor ve kendini ifade edebiliyordu. Ancak, eşi olan Annemarie'ye de aynı ilgi ve sevgiyi gösterdiği bilinmektedir. Schrodinger, aşk hayatına ve arkadaşlarına olan ilgisinin dışında, dünya çapında ünlü olan "Schrödinger'in Kedisi" deneyi ile de tanınır.