Rönesans Döneminin Papalık Siyaseti, tarihte iz bırakan bir dönemdir. Bugüne kadar pek çok tartışma konusu olmuştur. Bu eser, Papalık siyasetini anlama konusunda önemli bir kaynak niteliğindedir. Papaların siyasi etkisi, dönemin toplumsal yapıları ve olaylarla birlikte ele alınarak incelenmiştir. Rönesans Döneminin Papalık Siyaseti hakkında merak ettiklerinizi bu eserde bulabilirsiniz.

Rönesans dönemi, Avrupa tarihinde birçok değişime yol açmıştır. Papalık siyaseti de bu değişimlerden önemli bir etkilenme almıştır. Rönesans dönemi boyunca, papalık otoritesi ve prestiji artmış, ancak aynı zamanda ülkelerin siyasi güçleri de arttığı için papalık siyaseti değişime uğramıştır.

Bir diğer önemli değişim ise kilise reformlarıdır. Papalık, Kilise içi reformlara başlamıştır. Bunların en belirgin örneği, Tensini Hareketidir. Bu hareket, Katolik Kilisesi'nde reformlara cevaben ortaya çıkmıştır. Kilise'nin yenilenmesi için gerekenleri ele almıştır ve yeni bir kilise düzeni oluşturulmuştur. Ancak bu hareket, özellikle Protestan Reformasyonu'nun doğmasına neden olmuştur.

Protestan Reformasyonu, Papalık siyaseti için belki de en büyük çatışmalardan biriydi. Martin Luther'in hareketi Papalık siyasetinde büyük bir değişime neden oldu. 95 Tez'i yayınlaması, Kilise'nin gücünü sarsan ve Batı Hristiyan dünyasında büyük bir sonuç doğuran bir adımdı. Protestan Reformasyonu, Batı'daki siyasi ve toplumsal değişimlerde katalizör rolü oynadı.

Papalık Gücünün Artışı

Rönesans dönemi boyunca Papalık gücü ve otoritesi artış göstermiştir. Bu artışın nedenleri arasında Avrupa'daki genel siyasi değişimler, Papaların öncülük ettiği reform hareketleri ve İtalya'daki politik istikrarsızlık gösterilebilir.

1400'lerin başında, Papaların siyasi gücü oldukça sınırlıydı. Ancak, 15. yüzyılın ortalarına doğru, Papaların yaptığı stratejik evlilikler ve diplomatik anlaşmalarla birlikte güçleri arttı. Özellikle, Papalık devletinde "Nepotizm" adı verilen uygulamaların yaygınlaşması, Papaların akrabalarını önemli mevkilere atamasına ve bu sayede siyasi güçlerini arttırmasına neden oldu.

Bunun yanı sıra, Papaların liderliğinde gerçekleşen Kilise reformları da siyasi otoriteyi arttırdı. Örneğin, Papalık devletine bağlı olan devletlerde, Papalık tarafından atanan piskoposlar ve din adamları, Papalık siyasi çıkarları doğrultusunda hareket ederek güçsüz kılan yerel yönetimleri etkisiz hale getirdi.

İtalya'daki politik istikrarsızlık da Papalık gücünün artmasına neden oldu. 15. yüzyılda İtalya yarımadası, sık sık birbirleriyle savaşan küçük devletlere bölünmüştü. Bu durum Papalık devletini güçsüz hale getirse de, sonradan kurulan Papalık ordusu sayesinde guçlerini geri kazandılar.

Kilise Reformları

Kilise reformları, 16. yüzyıla kadar uzanan bir süreçte, Katolik Kilisesi'nin iç işleyişinde ve doktrininde değişikliklere neden oldu. Kilise reformları, papalık siyaseti üzerinde önemli bir etkiye sahipti. Bu dönemde, insanlar Kilise'nin çeşitli uygulamalarını eleştirdi ve birçok kişi, Kilise'nin yenilenmesi gerektiğini savunarak reform taleplerinde bulundu.

Kilise reformları, Papalık siyasetinde birçok değişikliğe neden oldu. Bu değişiklikler arasında, papaların yetkilerinin sınırlandırılması, rahiplerin evlenmesine izin verilmesi, manastırların ve din adamlarının kaynakların kullanımının düzenlenmesi sayılabilir. Bu reformlar, Kilise'deki bazı kişiler tarafından olumsuz olarak karşılandı ve reformcuların önderleri, Kilise tarafından dışlanma ile karşı karşıya kaldı.

Kilise reformları, Papalık siyaseti üzerinde önemli bir etkiye sahipti. Bu reformlar, papaların yetkilerinin azaltılması ve Kilise'nin güçlerinin sınırlanması ile sonuçlandı. Bununla birlikte, Kilise hala Avrupa'daki en güçlü kurumlardan biriydi ve Papalık siyaseti, bu reformların etkisiyle önemli değişiklikler görsede de, hala güçlü bir şekilde devam etti.

Protestan Reformasyonu

Protestan Reformasyonu, 16. yüzyılda İtalya'daki Rönesans hareketinin hız kazanması sırasında başlayan bir dini hareketti. Hareket, Katolik Kilisesi'nin birçok uygulamasını eleştirerek kilisenin reform edilmesi gerektiğini savundu. Bu hareket, papalık siyaseti ile çatışmalara neden oldu.

Papalar, Protestan Reformasyonu'nu bir tehdit olarak değerlendirdi ve harekete karşı sert bir şekilde mücadele ettiler. Protestanların İncil'i kendi dillerinde okumalarını yasakladılar ve Protestan liderleri aforoz ettiler. Bu da Protestanların papalık siyaseti ile çatışmasına neden oldu.

Protestan Reformasyonu sonucunda Avrupa'nın dini haritası tamamen değişti. Protestan ayrılıklarının etkisiyle İngiltere ve Kuzey Almanya'da Reform Kilisesi ortaya çıktı. Bu sonuçlar, papalık siyasetini de etkiledi. Papalar, kendilerine bağlı olan ülkelerde kilise reformu yapmaya başladılar ve Kilise'nin öz disiplinine dönüş yapmaları için harekete geçtiler.

Birçok tarihçi, Protestan Reformasyonu'nun kilisedeki ahlaki düşüşe ve halkın kayıtsızlığına karşı bir tepki olduğunu düşünüyor. Papalık siyaseti ise, reformasyon hareketinin başlamasını engelleyememiş ve sonrasında da Protestanlığın dağılmasını engelleyememiştir. Bu dönem, kilisenin hem siyasi hem de dini gücünde önemli ölçüde kayıp yaşadığı bir dönemdir.

Martin Luther ve 95 Tez

Martin Luther 16. yüzyılın başlarında Hristiyanlıktaki bazı uygulamalarını eleştirerek kilisenin otoritesini ve Papalık siyasetini sorgulamıştır. 1517 yılında 95 Tez adı altında yayımladığı manifesto, Papalık siyasetindeki ciddi değişimlere yol açmıştır. Luther, kilisenin gelir elde etmek amacıyla Hristiyanların günahlarını affettirme karşılığı bağış toplamasını, kilise içindeki yolsuzlukları ve rahiplerin evlenmesindeki yasakları sert bir şekilde eleştirmiştir.

Bu eleştiriler, Papalık siyaseti ile doğrudan çatışmaya yol açmıştır. Papalar, Luther’in iddialarının doğru olmadığına ve kilisenin birliğinin tehlikedeki olduğuna inanmışlardır. 1521'de, Papa V. Leo tarafından yayımlanan bir fetva, Luther'i kilise dışında birisi ilan etmiş ve ona karşı bir dini savaş başlatılmıştır.

Bu süreçte, Luther’in fikirleri, Protestan Reformasyonu adı verilen bir hareketin başlangıcını oluşturmuştur. Luther, yeni mezheplerin kurulmasıyla Papalık siyasetindeki tek otoritenin değişmesine neden olmuştur. Protestanlık ve ardından doğan mezhepler, Papalık siyasetindeki güç dengesini etkilemiştir.

Martin Luther’in hareketi, kilise reformları üzerinde de önemli bir etkiye sahip olmuştur. Luther, kilisedeki yolsuzlukları ve hatalı uygulamaları eleştirerek iç reformların gerekliliğini vurgulamıştır. Luther ve yakın takipçileri, bu fikirleriyle birlikte Papalık siyasetini değiştirmiştir.

Bu sonuçlar gösteriyor ki, Luther’in hareketi Papalık siyasetinde radikal bir değişiklik yaratmıştır. Kilise reformlarına öncülük eden bu hareket, kilisenin otoritesini ve gücünü zayıflatmıştır. Yeni mezheplerin ortaya çıkmasıyla birlikte Papalık siyaseti ve dinî güç dengesi değişmiş ve gelecekteki dini mücadelelerin zeminini hazırlamıştır.

Tensini Hareketi

Tensini Hareketi, 16. yüzyılın başlarında Patrizi Tensini liderliğinde İtalya'da doğmuş ve Katolik kilisesinin içinde reform yapmayı amaçlayan harekettir. Hareket, Kilise'nin mali yönetiminin yolsuzluklarına karşı bir tepki olarak başladı.

Tensini Hareketi, Kilise'nin halka daha fazla hizmet etmesi için Kilise'nin varlıklarının kullanılmasını savundu. Bu çerçevede Kilise, daha fazla fakirlikle mücadele eden hastane ve okulların açılmasında ve işsizlikle mücadele eden işletmelerin kurulmasında daha aktif bir rol oynamıştır.

Tensini Hareketi, Katolik Kilisesi'nin içinde reform yapmak için çalıştı ve bu çalışmaları nedeniyle Tensini, 1559 yılında Papa IV. Paul tarafından kardinal olarak atanarak Katolik Kilisesi'nin içinde önemli bir konuma gelmiştir. Ancak, Tensini ölümünden kısa bir süre sonra, hareketin önderleri Kilise'nin tepkisiyle karşılaştılar ve hareket yavaş yavaş ikiye bölündü.

Birinci grup, Katolik Kilisesi'nin içinde reform yapılabileceğine inanan Tensiniciler'den oluşuyordu. İkinci grup, Protestan Reformasyonu'na eğilimli olan mücadeleci grup Tensinianlar'dı. Ancak, her iki grup da Kilise'de reform yapma konusunda Büyük Konsey'e çağrıda bulundu ve kilisede reformların yapılması için işbirliği yapılmasını teşvik etti.

Bugün hala Tensini Hareketi, Katolik Kilisesi'nde reform yapmak isteyen grupları temsil ediyor. Kilise içindeki yolsuzluklarla mücadele etmek için yapılan çabalar dikkate alındığında, Tensini Hareketi'nin öngördüğü reform fikirleri hala güncelliğini koruyor.

İspanya, Portekiz ve Ruhban Devleti

İspanya, Portekiz ve Ruhban Devleti

Rönesans dönemi boyunca Papalık siyaseti İspanya ve Portekiz'in sömürgecilik faaliyetlerinde önemli bir rol oynadı. İspanya ve Portekiz'deki sömürgeciliğin kilise ve devlet arasındaki ilişkiyi değiştirdiği düşünülmektedir.

Papa VI. Alexander, İspanyol ve Portekiz keşiflerini resmi olarak destekledi ve ticaretin düzenlenmesi için iki ülkeyi baskı altında tuttu. Bu sömürgeciliğin genişlemesi, Ruhban Devletlerin çıkmasına da yol açtı. Ruhban Devletler, İtalya'nın Papalık Devleti'nden bağımsızlığına örnek teşkil etti. Bu devletlerde devlet işleri Papalık tarafından yönetildi, ancak devlet başkanı Papalığa karşı bağımsızdı. Bu nedenle dini ve politik güç, kilise ve devlet arasında daha dağılmış hale geldi.

Bununla birlikte, Ruhban Devletlerinin ortaya çıkışı, Papalık siyasetinin İtalya'daki egemenliği için de bir tehdit oluşturdu. Papalık İtalya'nın Rönesansından itibaren İspanya ve Portekiz'deki sömürgecilik aracılığıyla elde edilen zenginliklerin bir kısmını kontrol etmeye çalıştı. Ancak, Ruhban Devletlerinin yükselişi ile Papalık İtalya'daki egemenliğini kaybetti ve Avrupa'da daha küçük bir oyuncu haline geldi.

Bir sonraki yazıda Batıda Siyasi ve Kültürel Değişimler başlığı altında Rönesans'ın Avrupa'da siyasi ve kültürel değişimlere neden olan etkileri incelenecektir.

Batıda Siyasi ve Kültürel Değişimler

Rönesans dönemi, Avrupa'da siyasi ve kültürel değişimlere neden olan bir dönemdir. Bu dönemde sanat ve bilimin yeniden doğuşu gerçekleşti. Bu yeniden doğuş, siyasi ve kültürel düzenlemelere de yol açtı. Öncelikle, Rönesans'ın klasik antik dünyaya olan ilgisi, o dönemki dünya düzenini sorgulayan bir akım olarak görülebilir. Klasik antik dönem, sanatın ve kültürün yeniden doğuşunu tetiklediğinde, Rönesans döneminde mevcut olan siyasi ve kültürel yapıyı da etkiledi.

Bu dönemde, siyasi yapıda değişimler oluştu. Şehir devletleri ve bağımsız devletlerin yükselişi, kilisenin otoritesinin zayıflamasına yol açtı. Siyasi elitlerin Roma'daki kilisenin kontrolünden uzaklaşması, dünya düzeninde daha merkezi bir role sahip olmalarını sağladı. Bu durum, Papalık ve devletlerin mücadelesine sebep oldu. Devletler, kendilerini papalık gücünden bağımsızlaştırmaya çalışırken, Papalar da siyasi otoritelerini korumak için mücadele etti.

Rönesans'ın kültürel etkisi, edebiyat, müzik, sanat ve felsefe alanlarında da görülmüştür. İnsanizm akımı, insanların özgür düşüncelerini keşfetmelerini ve klasik antik dönemin düşüncelerine geri dönmelerini sağladı. Bu düşünceler sonucunda, edebiyat eserlerinde yeni bir tür yaratıldı. Sanatta ise, daha gerçekçi, doğayı olabildiğince doğru bir şekilde yansıtan bir stil benimsendi. Sanatın bu yeni anlayışı, dönemi tamamlayan şiirsel bir etki de yarattı.

• Rönesans dönemi Batı'da sanat ve kültürün yeniden doğuşuna neden oldu.
• Bu dönem Avrupa'da yeni siyasi ve kültürel düzenlemelere yol açtı.
• Rönesans dönemi, kilisenin otoritesinin zayıflamasına ve devletlerin yükselişine neden oldu.
• İnsanizm, sanat ve edebiyat alanındaki değişimlerin nedenlerinden biriydi.

İnsanizm

Rönesans döneminin en önemli akımlarından birisi olan insanizm, papalık siyaseti üzerinde de belirgin bir etki bıraktı. İnsanizm, insan merkezli bir dünya görüşünü benimsediği için, Kilise'nin doktrinleri ile çatışıyordu. İnsanizm'in papalık siyasetine etkileri arasında, Kilise'nin daha önce kabul etmediği fikirleri benimsemek zorunda kalması ve sanat eserleri üzerindeki değişimler yer almaktadır.

İnsanizm, Kilise'nin ideallerine aykırı bir fikir olduğu için, papalık siyaseti insanizme karşıt bir tutum benimsedi. Kilise'nin insanizm karşıtı tutumu, özellikle Martin Luther gibi düşünürlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Kilise, insanizmin yayılmasını engellemek için önlem almaya başladı.

İnsanizm'in papalık siyaseti üzerindeki etkileri, sanat eserleri üzerinde de görülebilir. İnsanizm'in benimsediği doğaçlama tarzı, daha önce Kilise tarafından kabul edilmeyen figürlerin ve konuların da resmedilmesine neden oldu. Özellikle Raffaello'nun Sanzio, Leonardo da Vinci ve Michelangelo gibi sanatçılar, insanizm'in etkisi altında eserler üretti.

Seküler Yönetimler ve Papalık İlişkileri

Seküler yönetimler ve papalık arasındaki ilişkiler Rönesans döneminde oldukça önemliydi. Papalık, Avrupa'daki en güçlü kurumlardan biri olarak kabul ediliyordu ve o dönemdeki birçok ülkenin siyasi yapısında büyük bir etkiye sahipti. Ancak, seküler yönetimlerin papalığa olan bağlılığı her zaman kesin değildi ve papalarla siyasi mücadeleler sık sık yaşanıyordu.

Özellikle İngiltere'de, Kral Henry VIII'in papalığa karşı bağımsızlık savaşı, tarihe geçen en ünlü örneklerden biridir. Henry, karısı Katherine of Aragon ile boşanmak istiyordu ancak papalık bu boşanmaya izin vermedi. Bunun üzerine Henry, İngiliz kilisesini bağımsızlaştırdı ve kendisini kilisenin başı ilan etti. Böylece İngiliz kilisesi, papalık otoritesinden ayrıldı.

Benzer bir mücadele, Kutsal Roma İmparatorluğu'nda da yaşandı. İmparator IV. Heinrich, Gregory VII gibi papalarla karşı karşıya kaldı ve papalık kurumunu zayıflatmak için kendi taraftarlarını piskopos ve rahip olarak atadı. Bu eylemiyle, imparatorluk yönetimindeki kiliselerin, papalık otoritesinden ayrılmasını sağlamaya çalıştı.

Bununla birlikte, seküler yönetimler ve papalık arasındaki mücadeleler her zaman bu kadar şiddetli değildi. Bazı ülkelerde, papaların ve devlet başkanlarının iyi ilişkileri kuruldu ve birbirlerine destek oldular. Özellikle İspanya ve Portekiz gibi sömürgeci ülkelerde, papaların verdiği desteğin önemi büyüktü. Bu ülkeler, yeni keşfedilen topraklarda sömürgecilik yaparken, kilisenin desteğiyle sömürgeciliğini meşrulaştırmak için çaba gösterdiler.

Papalık Siyaseti ve Sanat

Rönesans dönemi, sadece papalık siyaseti üzerinde değil, aynı zamanda sanat dünyasında da büyük değişimlerin yaşandığı bir dönem oldu. Papalar, sanatın gücüne inandılar ve klasik antik dönemden ilham alarak sanatın yeniden canlanmasına öncülük ettiler.

Bu dönemde, papaların mecenatı sayesinde, birçok sanatçı büyük üne kavuştu ve dünya genelinde tanındı. Papalar, sanatçılara maddi destek sağlayarak ve onların sanat eserlerinin tamamlanması için gerekli malzemeleri temin ederek, Rönesans dönemi sanatının gelişmesinde büyük rol oynadılar.

Birçok papaz ve keşiş, Resim ve heykel gibi sanat dallarına çeki düzen vermek için uğraştı. Bu uğraşları, sanatın daha güçlü ve etkileyici hale gelmesine yardımcı oldu. Papa Julius II, Raffaello Sanzio'dan fresk hesapları yapmasını istedi ve Michelangelo, Papalık sarayındaki Sistina Şapeli'nin tavanını boyadı.

Papaların verdiği sanat desteği ile ortaya çıkan sanat eserleri:
Michelangelo'nun Sistina Şapelindeki tavan freskleri
Raffaello Sanzio'nun Vatikan'daki fresk çalışmaları
Donatello'nun heykel çalışmaları

Rönesans sanatı, papalık siyaseti üzerinde önemli bir etki yarattı. Papalar, sanatın gücünü ve etkisini kullanarak kilise ve papalık otoritelerinin gücünü artırmayı hedeflediler. Bu dönemde, Papalık sanatın desteği ile kendine özgün bir imaj ve itibar oluşturdu.

Bazı eleştirmenler, Papaların sanata olan bu yoğun ilgisinin, o dönemdeki yoksulluk, hastalık, açlık gibi ciddi sorunların göz ardı edilmesine sebep olduğunu düşünüyorlar. Ancak, başka bir görüşe göre, Papaların verdiği sanat desteği, Avrupa'da sanatın ve kültürün gelişmesine öncülük etti ve bu dönemde birçok sanat eseri günümüze kadar ulaştı.

Mecenat Sistemi

Rönesans döneminde Papaların sanat ve kültür konusundaki ilgi ve desteği oldukça önemlidir. Müzelerde sergilenen pek çok sanat eseri, Papaların desteği sayesinde ortaya çıkmıştır. Papalar, sanat eserlerini sadece müzelerde sergilemekle kalmamış, aynı zamanda sanatçıların çalışmalarına da maddi destek sağlamıştır. Buna Mecenat Sistemi denir.

Mecenat sistemi, Rönesans dönemi için oldukça önemlidir. Papaların ve diğer zenginlerin sanatçılara sağladığı destek ve finansman, döneme damgasını vurmuştur. Papaların desteği sayesinde, İtalya başta olmak üzere Avrupa'nın birçok şehrinde bugün hala ziyaret edilebilen pek çok sanat eseri ortaya çıkmıştır.

Bunların arasında Vatikan müzelerinde yer alan Mihail'in Meleği, Duomo Katedrali'nin çan kulesine yerleştirilen Brunelleschi'nin bronz heykeli ve Domenico Ghirlandaio'nun birçok tablosu sayılabilir. Sanatçılara sağlanan bu destek aynı zamanda sanatın gelişmesine de büyük katkı sağlamıştır.

• Papaların sanata verdiği destek ve finansman, onların sanat alanında etkili olmasına neden olmuştur.
• Mecenat sistemi Rönesans dönemini şekillendiren en önemli faktörlerden biridir.
• Bu dönemde ortaya çıkan pek çok sanat eseri Papaların desteği sayesinde günümüze kadar ulaşabilmiştir.

Sanatın Papalar tarafından desteklenmesi, Rönesans dönemi sonrasında da devam etmiştir. Bugün Vatikan müzeleri, Papaların desteklediği sanat eserlerini sergilemektedir. Bu müzelerde yer alan eserler, Papaların sanata ve kültüre olan sevgi ve destekleri sayesinde bugünlere ulaşmıştır.

Raffaello, Michelangelo ve Leonardo da Vinci

Raffaello, Michelangelo ve Leonardo da Vinci gibi Rönesans sanatının önde gelen isimleri, Papalık siyaseti üzerinde önemli bir etkiye sahipti. Bu ünlü sanatçılar, özellikle Roma'daki papalık sarayları için sanat eserleri yaratmak için sıklıkla görevlendirildi. Papaların sanata olan ilgisinin artmasıyla birlikte, bu sanatçılar hem Papalık siyasetine hem de Rönesans sanatına yön veren önemli figürler haline geldiler.

Raffaello, da Vinci ve Michelangelo gibi sanatçılar, Papalar tarafından sıklıkla işe alındı ve Papalık sarayları için resimler, heykeller ve diğer sanat eserleri yarattılar. Papalar, bu eserleri, Papalık siyasetinin gücünü artırmak ve Roma'yı önemli bir sanat merkezi haline getirmek için kullandılar. Özellikle, Raffaello, Vatikan'daki freskleriyle ünlüdür ve burada Papalık siyasetinin sembolik temsiliyetine katkıda bulundu.

Ancak, bu sanatçılar aynı zamanda Papalık siyasetine eleştirel bir yaklaşım sergilediler. Örneğin, Michelangelo, Sistina Şapeli'nin tavanını boyarken Papaların dünyevi gücüne eleştirel bir gözle bakarak, yaratılıştan öyküleri ele aldı. Da Vinci ise, Papalık siyaseti ve kilise de dahil olmak üzere, dönemin toplumsal ve siyasi sorunlarına eleştirel bir yaklaşım sergiledi.

Raffaello, Michelangelo ve da Vinci gibi sanatçılar, Papalık siyaseti ve Rönesans sanatının kesişim noktasında yer almışlardır. Bu ünlü sanatçıların eserleri, Papalık siyasetinin sembolik olarak temsil edilmesine katkıda bulunurken, aynı zamanda Papalık siyasetine karşı eleştirel bir duruş da sergilemişlerdir. Bu sanatçıların eserleri, Papalık siyaseti ve Rönesans sanatı arasındaki etkileşimin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.

Rönesans Dönemi Sonrası Papalık Siyaseti

Rönesans dönemi, papalık siyasetinde birçok değişimi beraberinde getirmiştir. Bu dönemde, papaların siyasi otoriteleri ve güçleri artarken, aynı zamanda kilise reformları da gerçekleşmiştir. Papalık siyaseti, İspanya ve Portekiz'de sömürgeciliğin yükselişine etki etmiştir ve Ruhban Devleti'nin yükselişine de neden olmuştur.

Rönesans'ın Avrupa'daki siyasi ve kültürel değişimlere neden olan etkileri, insanizm ve seküler yönetimlerin papalıkla olan mücadeleleri gibi konular dönemin önemli konuları arasındaydı. Sanat ve kültüre verdiği destekle öne çıkan papalar, mecenat sistemi ile birçok ünlü sanatçıya destek sağlamıştır. Raffaello, Michelangelo ve Leonardo da Vinci gibi Rönesans sanatının önde gelen isimleri ile papalık siyaseti arasındaki ilişkiler ve etkileşimler de dönemin en ilgi çekici konuları arasındaydı.

Rönesans dönemi sonrasında ise, papalık siyasetinde değişimler yaşanmıştır. Kilise içerisinde devam eden reform hareketleri, Protestan Reformasyonu ile doruk noktasına ulaşmıştır. Bu hareket, papalık siyaseti ile arasındaki çatışmalara ve papaların otoritelerinde bir azalmaya neden olmuştur. Bununla birlikte, papalık siyaseti Batı'da siyasi ve kültürel değişimlere de etki etmiş ve dönemin sonrasında da devam eden bir konu olmuştur.