Backend geliştirme sürecinde kullanılan yaklaşımlar ve mimariler, uygulamanın performansı ve ölçeklenebilirliği üzerinde büyük bir etkiye sahiptir Bu yaklaşımlar arasında monolithic mimari, microservices, SOA, serverless computing ve EDA seçenekleri yer almaktadır Monolithic mimari, küçük ve basit uygulamalarda tercih edilebilirken, büyük ve kompleks uygulamalar için microservices ve SOA gibi yaklaşımlar tercih edilir SOA yaklaşımında web servisleri önemli bir parça olurken, ESB farklı sistemler arasında veri iletimi ve veri dönüştürme işlemleri için kullanılır En uygun yaklaşım, uygulamanın ihtiyaçları doğrultusunda belirlenmelidir

Backend geliştirme süreci, bir uygulama veya web sitesinin arkasında çalışan ve kullanıcılara görünmeyen kod parçalarının yazılması aşamasıdır. Bu süreçte, kullanılan yaklaşımlar ve mimariler, uygulamanın performansı ve ölçeklenebilirliği üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Backend geliştirme yaklaşımları, monolithic mimari, microservices, service-oriented architecture (SOA), serverless computing ve event-driven architecture (EDA) gibi farklı seçenekler arasında değişebilir.

Monolithic Mimari

Monolithic mimari, bir uygulama içindeki tüm bileşenlerin tek bir kod tabanı altında yer aldığı bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımda herhangi bir değişiklik yapmak için tüm uygulama kodu değiştirilmek zorundadır. Monolithic mimari, küçük ve basit uygulamalar için uygun olabilir, ancak büyük ve kompleks uygulamaların geliştirilmesi için uygun değildir.

Monolithic mimari, genellikle uygulamanın ölçeklenebilirliği konusunda sınırlamalar getirir. Birçok kullanıcının ve verinin devreye girdiği durumlarda, monolithic yapıya sahip uygulamalar çökebilir veya yavaşlayabilir. Bu nedenle, büyük ve kompleks uygulamalar için daha ölçeklenebilir bir yaklaşım olan microservices ve SOA gibi yaklaşımlar tercih edilir. Ancak küçük ve basit uygulamaların geliştirilmesinde, monolithic mimari stilleri tercih edilebilir.

Microservices

Microservices, bir uygulamanın birçok küçük ve özerk hizmet parçalarına bölünmesiyle oluşturulan bir yazılım geliştirme yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, büyük ölçekli uygulamaların karmaşıklığının ele alınmasına ve geliştirme sürecinin daha hızlı ve verimli bir şekilde ilerlemesine olanak sağlar.

Microservices yaklaşımı, ölçeklenebilir, esnek ve yeniden kullanılabilir bir yapıya sahip olması nedeniyle genellikle tercih edilir. Ayrıca, her bir hizmet parçası kendi kendini idare edebildiği için, bir hizmetin çökmesi diğerlerini etkilemez. Bu da, hataları izlemeyi ve gidermeyi kolaylaştırır.

Bir diğer avantajı da, farklı teknolojilerin kullanılabilmesidir. Her hizmet parçası, farklı bir teknoloji veya dil kullanarak geliştirilebilir, bu da geliştiricilerin uygulama özelliklerine uygun en uygun teknolojiyi seçebilmelerini sağlar.

Microservices ayrıca, önemli ölçüde daha hızlı ve verimli bir geliştirme süreci sunar. Uygulamanın her bir hizmet parçası ayrı olarak geliştirildiğinden, büyük ölçekli değişiklikler yapmak yerine, sadece ilgili hizmetlerdeki değişiklikler yapılır. Bu da, hataları daha hızlı tespit edip gidermeyi sağlar.

Sonuç olarak, Microservices yaklaşımı büyük ölçekli uygulamalar için esnek, ölçeklenebilir ve daha verimli bir geliştirme süreci sunar. Ancak, uygulamanın özellikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda en uygun yaklaşım seçilmelidir.

Service-Oriented Architecture (SOA)

Service-Oriented Architecture (SOA), işlevsel bütünlüğe sahip bir yapı sunan bir mimari yaklaşımdır. SOA, uygulamanın farklı bileşenlerinin ayrı ayrı geliştirilmesine ve kullanılmasına olanak tanıyan bir yaklaşımdır. Bu bileşenler, özerk hizmetler olarak tasarlanır ve birbirleriyle iletişim kurarak bir uygulama hizmeti oluştururlar.

SOA'nın microservices yaklaşımından farkı, öncelikle hizmetlerin büyüklüğüdür. SOA hizmetleri daha büyük ve daha kapsamlıdır, bu nedenle daha uzun geliştirme süreleri vardır. Ayrıca, SOA, tüm bileşenlerin bir arada olduğu tek bir sunucuya sahipken, microservices uygulamaları genellikle birkaç ayrı sunucuda çalıştırılır.

SOA'nın bir diğer farkı, hizmetlerin eşzamanlı çalışmasına izin vermek yerine tek bir hizmetin işlevselliğine odaklanmasıdır. Bu, SOA uygulamalarının daha az esnek olmasına ve sistemde değişiklik yapmanın daha zor olmasına neden olabilir.

Sonuç olarak, SOA ve microservices yaklaşımı arasındaki farklar, uygulamanın gereksinimlerine bağlı olarak tercih edilir. SOA, daha büyük ve daha karmaşık uygulamalar için daha uygundurken, microservices, daha küçük ve daha yenilikçi uygulamalar için daha uygundur.

Web Services

Web servisleri, farklı programlama dilleri veya farklı işletim sistemleri arasında veri paylaşımı için kullanılan bir servis mimarisidir. Bu servisler, açık standartlar kullanarak farklı sistemler arasında veri paylaşımına olanak tanır.

SOA yaklaşımında, web servisleri önemli bir parçadır çünkü bu yaklaşımın temel amacı hizmet odaklı bir mimari kullanarak yeniden kullanılabilir ve modüler hizmetlerin geliştirilmesidir. Web servisleri, bu modüler hizmetlerin geliştirilmesi ve kullanılması için standart bir yol sağlar.

Web servisleri, birçok farklı protokol üzerinden çalışabilen açık standartları kullanır. Bu protokoller arasında SOAP, REST ve XML-RPC gibi çeşitli seçenekler bulunur. Web servislerinin kullanımı, SOA yaklaşımının daha kolay ve uygun maliyetli uygulanmasına yardımcı olur.

Ayrıca, web servisleri farklı firmaların birbirleriyle işbirliği yapmasına olanak tanır. Bu, farklı şirketlerin birlikte çalışabileceği ve birbirlerinin hizmetlerini kullanabileceği bir işbirliği ortamı yaratır.

Sonuç olarak, web servisleri SOA yaklaşımının önemli bir parçasıdır ve modüler hizmetlerin geliştirilmesi ve kullanımı için standart bir yol sağlar. Bu yaklaşım, farklı işletmeler arasında işbirliği yapılmasına ve farklı sistemlerin veri paylaşımına olanak tanır.

Enterprise Service Bus (ESB)

Enterprise Service Bus (ESB), SOA yaklaşımının önemli bir parçasıdır. Genellikle, farklı sistemler arasında veri iletimi ve veri dönüştürme işlemleri için kullanılır. ESB, birden fazla uygulama ve hizmet arasındaki iletişim için bir araç olarak kullanılabilir.

ESB, hizmetlerin bağlanmasını basitleştirir ve bir uygulamanın farklı bileşenleri arasında bir arayüz görevi görür. SOA yaklaşımında, ESB genellikle, uygulamanın diğer bileşenleri ile bağlantı kurmaktan sorumlu olan Proxy Gateway (PG) bileşeninde kullanılır. ESB, PG bileşeninin altında çalışır ve hizmetleri arayan tüm bileşenleri birbirine bağlar. Bu sayede, hizmetlerin bulunması ve kullanılması kolaylaşır.

ESB, birden fazla protokolün desteğini sağlar ve veri dönüştürme işlemleri için bir dönüştürücü aracı görevi görür. Uygulamalar arasındaki iletişimi kolaylaştırır ve güvenli bir şekilde iletişim sağlar. SOA yaklaşımında, ESB, iş süreçlerinin yönetiminde de kullanılabilir ve tüm hizmetlerin doğru şekilde çalıştığından emin olur.

ESB kullanımının avantajları, standartlaştırılmış arayüzler, kapsamlı entegrasyon ve veri dönüştürme seçenekleri, merkezi yönetim ve izleme imkanıdır. Diğer yandan, dezavantajları arasında, yüksek maliyet ve karmaşık yönetim işlemleri yer alır.

Serverless Computing

Serverless computing, uygulamaların çalışması için gerekli olan sunucu altyapısını oluşturma ihtiyacını ortadan kaldırır ve uygulamaları, üçüncü taraf bir sağlayıcının sunucusu üzerinde çalıştırır. Bu yaklaşım, bulut teknolojileri ile birlikte gelen bir paradigmadır ve diğer yaklaşımlara göre daha az yönetim ve daha az maliyet sağlar.

Ancak serverless computing'in de dezavantajları vardır. Uygulamaların kaynak kullanımı ve performansı, sunucu tarafında gerçekleştiği için kontrol edilemez ve izlenemez. Ayrıca, serverless uygulamaların işlem süreleri sınırlıdır ve belirli bir sürenin üzerine çıkmaları durumunda otomatik olarak kapatılırlar.

Bununla birlikte, serverless computing, hızlı bir şekilde ölçeklenme imkanı sunar ve çoğu web uygulamaları için maliyet etkin bir çözümdür. Özellikle belirli bir zaman dilimi içinde yoğun kullanım dönemleri olan uygulamalar için idealdir.

Event-Driven Architecture (EDA)

Event-Driven Architecture (EDA), bir uygulamada gerçekleşen olaylarla ilgili işlemleri kapsayan bir backend geliştirme yaklaşımıdır. Bu yaklaşımda, olaylar tetikleyiciler olarak kullanılarak uygulamadaki iş akışları yönetilir.

EDA'nın tercih edilmesinin en büyük nedeni, uygulamaların daha hızlı ve ölçeklenebilir olmasını sağlamasıdır. EDA, birçok mikroservis mimari örneğinde kullanılır ve bu mimari örneği, uygulamanın işlemlerini daha küçük modüllere ayırarak daha güvenli ve ölçeklenebilir bir yapı oluşturulmasını sağlar.

EDA, diğer backend geliştirme yaklaşımlarından farklıdır çünkü olay tetikleyicilerin kullanmasıyla esnek ve dinamik bir mantık oluşturur. Bu yaklaşım, sadece büyük ölçekli uygulamalarda değil, ayrıca IoT cihazları ve web uygulamaları gibi çeşitli uygulama türlerinde de kullanılır.

EDA, uygulamanın performansının artması, ölçeklenebilirliğinin ve düşük gecikme süresinin sağlanması için gereklidir. Bu yaklaşım, sanal makinelerin, platformların ve işletim sistemlerinin karmaşıklığını azaltarak uygulamanın bakımını da kolaylaştırır.

Message Brokers

Message brokers, bir uygulamada oluşan mesajların alımı, depolanması, yönetimi ve iletimi gibi işlemleri yönetmek için kullanılan araçlardır. Bu mesajlar genellikle farklı uygulamalar arasında iletilirler.

Message broker sistemi kaynak uygulama tarafından üretilen mesajları bir yerde depolar ve bu mesajları hedef uygulamaya iletmek için de kullanılır. Bu sayede farklı uygulamalar arasında iletişim güçlendirilir ve kaynak uygulamanın hedef uygulamayı doğrudan etkileme ihtiyacı ortadan kalkar.

Event-driven architecture (EDA) yaklaşımında message broker sistemleri de kullanılır. Bu yaklaşımda, oluşan eventler bir message broker'a gönderilir. Message broker ise eventlerin alınması, filtrelenmesi, depolanması ve hedef uygulamalara iletilmesi gibi işlemleri yönetir.

Özetle, message broker sistemleri farklı uygulamalar arasında iletişimi sağlayan ve event-driven architecture yaklaşımında sıklıkla kullanılan araçlardır.

Conclusion

Backend geliştirme için kullanılan farklı yaklaşımların incelenmesi sonucunda, her bir yaklaşımın kendine özgü avantajları ve dezavantajları olduğu görülmüştür. Monolithic mimari özellikle küçük ölçekli uygulamalar için tercih edilebilirken, büyük ölçekli uygulamalar için microservices yaklaşımı daha uygun olabilir. Service-oriented architecture (SOA) ise, web servisleri ve enterprise service bus (ESB) gibi bileşenleri içeren bir yapıdır.

Bununla birlikte, serverless computing yaklaşımı, kaynak verimliliği ve maliyet açısından avantajlı olabilirken, bazı dezavantajları da bulunmaktadır. Event-driven architecture (EDA) ise, durum bazlı bir yaklaşım olarak diğer yaklaşımlardan farklılık göstermektedir ve message brokerler gibi araçlarla birlikte kullanıldığında daha başarılı sonuçlar vermektedir.

Sonuç olarak, backend geliştirme için doğru yaklaşımın seçimi, uygulamanın özelliklerine ve ihtiyaçlarına bağlı olarak değişebilir. Her bir yaklaşımın avantajları ve dezavantajları dikkate alınarak, en uygun yaklaşımın seçimi yapılmalıdır. Bu sayede, uygulamanın başarısı artırılabilir ve kullanıcı deneyimi geliştirilebilir.