Osmanlı İmparatorluğu'nda Şehir Hayatı, İstanbul'un ve diğer büyük şehirlerin sosyal, kültürel ve ekonomik yapılarını inceler. Kentsel yaşam tarzı, mimari, eğlence, ticaret ve günlük yaşam gibi konular ele alınır. Bu kitap, Osmanlı İmparatorluğu'nun kentsel tarihine ilgi duyan herkese hitap ediyor.
Osmanlı İmparatorluğu'nda şehir hayatı, İslam kültürüne ve Osmanlı geleneklerine göre şekillendi. Şehirler, tarihi ve kültürel dokularıyla anılsalar da, aynı zamanda hayatı kolaylaştıran ve insanların ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan altyapı çalışmalarıyla da dikkat çekerler.
Osmanlı şehirleri, büyükşehirler ve küçük kasabalardan oluşan bir yapıya sahipti. İstanbul, Bursa, Edirne, İzmir, Antalya ve Konya gibi önemli şehirler, hem ticaret hem de yönetim açısından büyük bir rol oynadılar. Şehirlerin mimarisi, kültürü ve hayat tarzı, o döneme ait tarihçiler tarafından ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.
Şehir hayatı, insanların sosyal sınıflarına göre farklılık gösterirdi. Zenginler, yoksullardan daha yüksek bir hayat standardına sahipti. Esnaflar ise, ticaret sektörünün önde gelen figürleri olarak ekonomik olarak önemli bir role sahipti. Osmanlı şehirleri, ticaretin canlandığı yerler olarak bilinirler ve Kapalıçarşı gibi yerlerde ticaret faaliyetleri yürütülürdü.
Osmanlı Şehirleri
Osmanlı İmparatorluğu'nun şehirleri, tarihi ve kültürel özellikleri ile ön plana çıkmaktadır. Bu şehirlerin etkileri, günümüze kadar ulaşmıştır ve halen izleri görülebilmektedir. İstanbul, Bursa, Edirne, İzmir, Anadolu'nun birçok şehri Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli şehirlerindendir.
İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti olarak tarihteki önemini korumaktadır. Topkapı Sarayı, Ayasofya, Sultanahmet Camii, Yerebatan Sarnıcı gibi yapılar, İstanbul'un tarihi dokusunu oluşturmaktadır. Bursa, ise Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk başkenti olması özelliği taşımaktadır. Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerini barındıran Bursa, günümüzde de müzeleri, camileri ve tarihi konakları ile turistlerin ilgi odağıdır. Edirne, Balkanlar'ın en önemli şehirleri arasında yer almaktadır. Selimiye Camii ve diğer Osmanlı yapıları, Edirne'nin tarihi güzelliklerindendir.
Anadolu'nun diğer şehirleri de Osmanlı İmparatorluğu'nun etkilerini taşımaktadır. İzmir, Osmanlı döneminde Batı etkisini taşırken, İzmit, Bilecik ve Kütahya gibi şehirler de Osmanlı mimarisini yansıtmaktadır. Bu şehirler, Osmanlı İmparatorluğu'nun kültürel ve sanatsal etkilerini günümüze kadar taşıyan önemli şehirlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu'nda şehirler, tarihi ve kültürel mirasların korunması için önemli bir role sahip olmuştur. Şehirlerin etkileri hem Osmanlı İmparatorluğu'nda hem de günümüzde hissedilebilmektedir.
Şehir Hayatı ve Toplum
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki şehir hayatı, toplumun sosyal sınıflarının bir araya gelme şekillerinin de belirleyicisiydi. İmparatorluğun fethettiği topraklarla birlikte farklı kültürler ve gelenekler de şehirlere taşınmıştı. Bu da şehirlerdeki sosyal çeşitliliği arttırdı.
Şehirlerde yaşayanlar, genellikle; asker, tüccar, esnaflar, memur ve zanaatkarlar gibi farklı meslek gruplarına ayrılırdı. Sosyal sınıflar içerisinde, zengin ve fakir kesimler arasındaki farklılıklar oldukça belirgin olurdu.
Toplum arasındaki farklı sınıfların bir araya gelme yapıları da farklılık gösterirdi. Örneğin; padişahın ve ailesinin yaşadığı saray, devletin zirvesinde yer alan kişilerin ve ailelerinin yaşadığı konaklar ve yüksek rütbeli memurların ve zengin tüccarların yaşadığı semtler daha elit kesime yönelikti. Ayrıca, dönemin sosyal hayatında çarşı ve pazarlar, kahvehaneler, camiler ve hamamlar gibi ortak kullanım alanları da sıkça ziyaret edilirdi.
Şehirlerin kalabalık ve dar sokakları, küçük dükkanlar ve evler, insanların birbirlerine daha yakın temas etmesine sebep olurdu. Bu da insanların birbirlerinin hayat tarzları, kültürleri ve gelenekleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmasına yardımcı oldu. Bu şekilde osmanlı şehirleri, sosyal çeşitliliğin olduğu, kendisiyle özdeşleşen kültürel ve sosyal bir dokuya sahip yerleşim alanlarıydı.
Sultanahmet Meydanı ve Kapalıçarşı
İstanbul tarihi ve kültürel zenginlikleriyle Türkiye'nin en önemli şehirlerinden biridir. Şehirde bulunan Sultanahmet Meydanı ve Kapalıçarşı, geçmişten günümüze kadar İstanbul'un en meşhur yerlerinden biridir.
Sultanahmet Meydanı, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Hippodrome meydanının yerine yapılmıştır. İstanbul'un kalbi sayılan bu Meydan, tarihi eserleri ve mimari yapıları ile ünlüdür. Meydanın ortasında bulunan Obelisk, anıtsal bir yapıdır ve Mısır'dan getirtilmiştir. Ayrıca, Sultanahmet Camii de meydanın kenarında bulunur ve şehrin sembolik camilerinden biridir.
Kapalıçarşı ise, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapılmış olan bir çarşıdır. İstanbul'daki en eski ve en büyük çarşıdır. Yaklaşık 3000 dükkanı bünyesinde barındıran Kapalıçarşı, tarihi dokusu ve çok çeşitli ürünleriyle dikkat çekmektedir. Kıymetli taşlar, el dokuması halılar, gümüş takılar, deri ürünleri, giyim eşyaları, çantalar ve kilimler, Kapalıçarşı'nın en meşhur ürünleri arasındadır.
İstanbul'daki Sultanahmet Meydanı ve Kapalıçarşı, turistler ve yerli halkın ilgisini çeken yerlerdir. Hem tarihi hem de kültürel açıdan zengin olan bu yerler, İstanbul'un en önemli turistik mekanları arasında yer alır ve binlerce insan her yıl ziyaret etmektedir.
Esnaflar ve Ticaret
Osmanlı İmparatorluğu'nda şehirlerdeki hayat, esnafların ticaret yapma biçimleri ve işletme şekilleriyle yoğun bir şekilde ilgiliydi. Genellikle, Osmanlı şehirlerindeki ticaret, mahalle pazarları ve kapalı çarşılar aracılığıyla gerçekleştirilirdi. Günlük işleyişte, esnaflar çoğunlukla kendi işletmelerini yönetir ve bu da aile işletmelerinin yaygın olmasına neden olurdu.
Osmanlı şehirlerindeki en yaygın esnaflar arasında kuyumcular, terziler, ayakkabıcılar, kasaplar, manavlar, baharat satıcıları, mücevheratçılar ve ipek tüccarları yer alırdı. Kapalı çarşılar, esnafların ticaret yaptığı yerlerdi ve müşteriler tarafından oldukça popülerdi. Ayrıca, şehrin dışındaki kasabalardaki işportacılar ve seyyar satıcılar da ticaret yaparlardı.
Ticaretin yoğun olduğu şehirlerde, mahalleler arasındaki rekabet oldukça büyüktü. Ticari rekabet, fiyatların düşürülmesi veya ürün kalitesinin artırılması yoluyla genellikle daha fazla müşteri çekmek amacıylaydı. Ticarette dürüstlük oldukça önemliydi ve hileli ticaret yapanlar için cezalar uygulanırdı.
| Esnaflar | Ticaret Yapılan Ürünler |
|---|---|
| Kuyumcular | Mücevher, altın, gümüş |
| Ayakkabıcılar | Ayakkabılar |
| Kasaplar | Et ve et ürünleri |
| Manavlar | Taze meyve ve sebzeler |
| Baharat satıcıları | Baharatlar, çay, kahve |
| İpek tüccarları | İpek kumaşlar |
Esnafların müşteri çekmek için yaratıcı taktikleri vardı. Örneğin, mücevher satıcıları müşterilerini dükkânlarında çay içmeye davet ederlerdi. Ayakkabıcılar, müşterilerinin ayaklarını ölçmek ve ayakkabılarını kişiselleştirmek için evlerine bile giderlerdi. Bazı esnaflar, tanıdık müşterilerine kıyafet ve ayakkabılarını kredi kartı gibi ödeme seçenekleri sunarlardı.
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ticaret hayatı oldukça gelişmişti ve Avrupa ile olan ticaret de oldukça yaygındı. Osmanlı İmparatorluğu, ticaret yollarının keşfi ve geliştirilmesi sayesinde, Çin ve Hindistan’dan Avrupa’ya kadar uzanan ticaret yollarının önemli bir parçası haline gelmişti.
- Osmanlı şehirlerinde ticaret, kapalı çarşılar aracılığıyla gerçekleştirilirdi.
- Esnaflar kendi işletmelerini yönetir, genellikle aile işletmeleriydi.
- Müşteri çekmek için rekabet oldukça yüksekti ve esnaflar yaratıcı taktikler kullanırdı.
- Osmanlı İmparatorluğu, ticaret yollarının keşfi ve geliştirilmesi sayesinde, Çin ve Hindistan’dan Avrupa’ya kadar uzanan ticaret yollarının önemli bir parçası haline gelmişti.
Şehir Mimari ve Estetik
Osmanlı İmparatorluğu'nda mimarlık, estetik ve sanatın önemi yüksekti. Osmanlı mimarisi, genellikle İslam Sanatı mimarisine dayanıyordu ancak farklı kültürlerin etkileriyle birleşerek kendine özgü bir tarz oluşturdu.
Başta İstanbul'daki tarihi camiler, köprüler ve saraylar olmak üzere, Osmanlı şehirlerindeki mimari özellikler oldukça çeşitlilik gösterdi. Özellikle camilerde kullanılan kubbe ve minare gibi unsurlar, Osmanlı mimarisinin en belirgin özellikleri arasındaydı.
Osmanlı şehirlerindeki estetik dokunuşlar da oldukça dikkat çekiciydi. Özellikle İstanbul'da, Sultanahmet Meydanı gibi yerlerdeki sütunlar, heykeller ve diğer süslemeler, Osmanlı sanatının zarafetini ve zenginliğini yansıtıyordu. Ayrıca, Osmanlı evleri ve mahallelerinin işlemeli ahşap kapıları, pencere korkulukları ve çiçek motifleri de oldukça estetikti.
Bunların yanı sıra, Osmanlı şehirlerindeki çarşılar, hanlar ve kervansaraylar da mimari açıdan oldukça zengindi. Özellikle Kapalıçarşı, Osmanlı İmparatorluğu'nun en ünlü ticaret merkezlerinden biriydi. Ayrıca, Osmanlı hamamları da oldukça önemli mimari yapılar arasındaydı ve süslemeleriyle dikkat çeken özel mekanlardı.
Konut ve Mahalleler
Osmanlı şehirlerinde, yerel mimari özelliklerle birleştirilmiş doğal unsurların kullanıldığı evler bulunurdu. Evler, üst katlarına çıkılmak için dışarıdan merdivenleri olan taş veya ahşap yapılardı. İki veya üç katlı olan evler, ortak avlu etrafında inşa edilir ve yüksek duvarlarla çevrelenirdi. Bu şekilde evler, aileler arasında bir tür mahremiyet sağlamak için kullanılan bir yapıdır.
Osmanlı mahalleleri genellikle bir cami veya medrese etrafında şekillenirdi. Bu yerler genellikle mahallelerin merkezinde yer alır ve mahallelilerin toplu ibadetler yapması için kullanılırdı. Mahalleler, dar sokaklar, kapalı avlular ve açık havada faaliyet gösteren küçük işletmelerle karakterize edilirdi. Eski Şehirlerde, yollar genellikle dar ve taştan yapılmıştı. Yol kenarları genellikle çeşmeler, dükkanlar ve kafelerle süslenirdi.
Osmanlı İmparatorluğu'nda bölgesel farklılıklar nedeniyle, mahalle katlarından daha fazlası olabildi. Bazı mahallelerde, avluların bir kısmı spor alanları, meydanları veya küçük bahçeleri içeriyordu. Diğer mahallelerde ise, sokaklar uzayıp gidiyor ve bir köprü yapısına sahipti. Bu yapılar, şehir insanlarının işleriyle veya hayatlarıyla ilgili faaliyetleri yapmasına olanak tanıyordu.
Hamamlar ve Camiler
Hamamlar ve camiler, Osmanlı şehirlerinin en önemli yapılarından biridir. Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan Müslümanların yoğunluğu nedeniyle camiler, şehirlerin merkezinde yer almaktaydı. Camilerin mimari özellikleri de dönemin sanat anlayışıyla birebir örtüşüyor ve görkemli yapılarıyla göz dolduruyordu.
Hamamlar ise Osmanlı kültüründe önemli bir yere sahipti. Hem sağlık açısından hem de sosyal hayatta birleştirici bir rol oynayan hamamlar, şehirlerin tam merkezinde yer almaktaydı. Hamamların mimari yapısı da oldukça özenliydi ve estetik açıdan da oldukça zengin bir görünüme sahipti. Ancak zaman içinde teknolojinin gelişmesiyle birlikte, hamamların kullanımı azalmaya başlamıştır.
Osmanlı dönemine ait camilerin çoğunun minaresi vardır. Minareler, camileri diğer yapılar arasından kolaylıkla fark edilebilir hale getirir. Cami içerisinde ise paha biçilemez sanat eserleri yer alır. Kubbelerin altında yer alırken, cami duvarlarında yer alan hat sanatı örnekleri de oldukça dikkat çekicidir.
Hamamların ise geniş bir giriş salonu bulunur ve farklı sıcaklıklara sahip farklı odaları vardır. Genellikle erkekler ve kadınlar için ayrılmış olan hammamlar, Osmanlı dönemi kültüründe önemli bir yere sahip olan sosyal aktiviteler arasındadır.
Osmanlı şehirleri, camileri ve hamamlarıyla öne çıkan şehirlerdir. Mimari özellikleri ve estetik dokunuşları, Osmanlı İmparatorluğu'nun sanat anlayışının ne kadar özenli olduğunun bir göstergesidir.
Şehir Yönetimi
Osmanlı İmparatorluğu'nda şehirlerin yönetimi oldukça detaylı bir yapıya sahipti. Şehirler İstanbul ve bazı diğer metropollere göre daha küçük olsa da, yönetimleri oldukça büyük bir organizasyondu. Şehirlerin idari yapıları iki ana bölümden oluşuyordu. Bunlar yerel yönetimler ve merkezi yönetimlerdi.
Yerel yönetimler, belediyelerde organize edilirdi. Her şehir de, kendi özel belediye başkanını seçerdi. Böylece şehirlerdeki yönetim işleri yerel yönetimler tarafından kontrol edilirdi. Belediye başkanları, mahkeme sistemlerini ve günlük işleyişleri denetlerdi. Aynı zamanda, belediyeler şehirlerin temizliği, atık yönetimi, su ve kanalizasyon sistemleri gibi işleri de yürütürdü.
Merkezi yönetim ise, şehirleri yasalarla ve düzenlemelerle kontrol ederdi. İmparatorluk hükümeti, şehirlerin ticaretini, toprak kullanımını, mahkemelerini yönetir ve yerel yönetimlerin yararına olacak projelerin yapıldığından emin olurdu. Ayrıca, merkezi hükümetler, şehirlerinin güvenliğini sağlayacak güvenlik güçlerini yönetirlerdi.
Osmanlı şehirlerinin idari yapılanmaları oldukça ilginçtir. Şehirler farklı sosyal sınıfların bir araya geldiği yerlerdi, bu yüzden yönetim işleri oldukça karmaşıktı. Yerel ve merkezi yönetimlerin bir araya gelmesi, şehirlerde düzenli bir hayatın sürdürülmesine yardımcı oldu.
Bu konuda tablolar ve listeler işe yarayabilir. Mesela, Osmanlı şehirlerinin yönetim organizasyonunu gösteren bir tablo hazırlanabilir. Ayrıca, merkezi hükümetlerin yerel yönetimleri nasıl etkilediği hakkında bir liste de oluşturulabilir. Bu detaylar; Osmanlı şehirlerindeki günlük işleyiş, sosyal sınıflar arasındaki farklılıklar ve yönetim işleri hakkında geniş bir bakış açısı sağlamaktadır.
Belediyeler ve Mahkemeler
Osmanlı şehirleri, idari açıdan iki ana bölümden oluşuyordu: belediyeler ve mahkemeler. Belediyeler, kentin sokaklarının temizliği, nizamı, su tedarikleri, kamu binalarının bakımı ve onarımı, çevre düzenlemesi ve kuralların uygulanması gibi hizmetlerin verilmesiyle ilgileniyordu.
Belediyeler, genellikle seçimle belirlenmiş belediye meclisi tarafından yönetilirdi. Meclis, başkan ile birlikte şehrin ileri gelenlerinden oluşurdu. Belediyeler, Osmanlı İmparatorluğu'nda modern bir kent yönetimi anlayışının örneğiydi.
Mahkemeler ise, mahallelerin adaleti sağlamakla görevliydi. Mahkemelerde, medrese eğitimi almış kadılıklar tarafından hüküm verilirdi. Mahkemeler, şehrin önde gelenlerinden oluşan bir heyet tarafından yönetilirdi. Mahkemelerin görevi, suçluları yargılamak, hukukun üstünlüğünü korumak ve toplum düzenini sağlamaktı.
Osmanlı şehirlerinde, kadılıkların ötesinde, mahkemeler de birçok üye tarafından yönetilirdi. Üyeler, şehrin diğer alanlarında önemli mevkilere sahip insanlar arasından seçilirdi. Bu, mahkemelerin şehrin diğer alanlarıyla koordinasyon içinde çalışmasını sağladı.
Sonuç olarak, Osmanlı şehirleri, modern kent yönetiminin öncülerindendi. Belediyeler ve mahkemeler, şehirlerin etkili bir şekilde yönetilmesine yardımcı oldu. Belediyeler, kent yaşamının kalitesi için önemli hizmetler sunarken, mahkemeler, hukuk düzeninin korunmasını sağlamak için varlıklarını sürdürdüler.
Polis ve Güvenlik
Osmanlı İmparatorluğu döneminde şehirlerde güvenlik konusu oldukça önemliydi. Şehir merkezlerinde polis teşkilatları bulunuyordu ve bu teşkilatlar şehir içinde düzeni sağlamakla görevliydi. Bu düzeni sağlamak için de polislerin belirli bir rolü, fonksiyonu, sorumluluğu ve işleyişi vardı.
Polislerin görevi, huzur ve güvenliği sağlamaktı. Şehirlerde bulunan polis karakollarında polis memurları görev yapıyordu. Görevleri arasında kapkaç, hırsızlık, cinayet gibi suçları önlemek, suçluları yakalamak ve şehirde yaşayanların güvenliğini sağlamak bulunuyordu.
Polis teşkilatı aynı zamanda mahallelerde de etkin bir şekilde çalışıyordu. Mahalle bekçileri, mahallenin güvenliğini sağlamak için çalışıyordu. Cadde, sokak ve mahalle aralarında devriye gezerek suçluların faaliyetlerini önlemeyi hedefliyorlardı.
Ayrıca, güvenliği sağlamak için polis üniforması giyen ve silah kullanmayı bilen bekçiler de bulunuyordu. Bu bekçiler, devlet dairelerinin önünde veya kamu binalarının yanında görev yapıyorlardı.
Sorunlarla ilgilenmek için, mahkemelerde görevli memurlarla en yakın işbirliği yapılırdı. Polis teşkilatı, söz konusu suçlularla ilgili en uygun cezayı belirlemek için mahkeme kararlarını takip ederdi.
Son olarak, polis teşkilatı halkın güvenliği için yeterli özeni göstermekle sorumluydu. Şehir merkezlerindeki cadde, sokak ve meydanların aydınlatılması ve gece devriyeleri yapılması, polis teşkilatının sorumluluğundaydı.
Bu nedenle, Osmanlı İmparatorluğu döneminde polis teşkilatı, şehirlerin güvenliğini sağlamak için en etkin örgütlenme biçimlerinden biri olarak görülmüştür.
Kentleşme ve Gelişim
Osmanlı İmparatorluğu döneminde şehirler, kırsal bölgelerdeki insanların şehirlere göç etmesiyle hızla gelişti. 16. yüzyılın başlarında, İstanbul 700.000 kişiden fazla nüfusa sahipti ve daha sonra imparatorluğun diğer şehirleri de büyük bir gelişme sergiledi.
Şehirlerin kentleşme süreci, nedenleri ve sonuçları büyük ölçüde şehirlerin büyüklüğüne ve coğrafi konumlarına bağlıydı. Anadolu'nun iç kesimlerindeki şehirler, Osmanlı İmparatorluğu'nun etkisiyle kırsal bölgelerden daha hızlı bir şekilde kentleşme süreci yaşadı. Bu, çoğu zaman şehre göç eden insanların daha iyi yaşam koşulları arayışlarından kaynaklandı.
Osmanlı şehirlerinde kentleşme sürecinin bir başka nedeni de ticaretin büyümesiydi. Kentleşmenin sonucunda, şehirlerin ticari faaliyetleri arttı ve işletmelerin sayısı büyüdü. İstanbul, Beyrut, Selanik ve İzmir gibi Osmanlı şehirleri, o dönemlerde dünya ticaretindeki önemli şehirler arasında yer alıyorlardı. Bu ticari faaliyetlerin büyümesi, şehirlerin kentleşme sürecinde önemli bir rol oynadı.
Kentleşmenin sonuçları, Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi, toplumsal ve kültürel hayatını derinden etkiledi. Kentleşme süreci sonucu, yeni sanayi bölgeleri oluştu ve çok çeşitli sektörlerdeki işletmelerin sayısı arttı. Bu da, İmparatorluğun ekonomik gücünü arttırdı. Ancak, kentleşme aynı zamanda şehirlerdeki sosyal sınıf ayrımlarının artmasına ve kentsel yoksulluğun artmasına yol açtı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarına doğru, kentleşme süreci hız kesmiş olsa da, Osmanlı döneminin en etkili gelişmelerinden biri olarak kabul edilir. Bu süreç, Osmanlı İmparatorluğu'nun modernleşme yolundaki atılımlarının en önemli parçalarından biriydi.
Avrupa Etkisi
Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde Avrupa ülkelerinin yükselişi, Osmanlı şehirlerinde de modernleşme sürecini başlatmıştı. Bu süreç, hem ekonomik hem de sosyal açıdan değişimleri beraberinde getirdi.
Avrupa'nın teknolojik gelişmeleri, Osmanlı şehirlerine yeni inşa edilen binalarda uygulanmaya başlandı. Bu, batı tarzı mimari ve estetiğin Osmanlı şehirlerinde yerini almasına yol açtı. Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde bu değişim oldukça belirgin oldu. Beşiktaş'ta bulunan Dolmabahçe Sarayı, bu dönemde inşa edilen en dikkat çekici örneklerden biridir.
Avrupa etkisi sadece mimari açıdan değil, modern ticaret ve endüstriyel gelişmeler açısından da etkili oldu. Avrupa malları ve teknolojileri Osmanlı şehirlerinde de yaygınlaştı. Bunun sonucu olarak, şehirlerde yeni endüstriler oluştu ve eski geleneksel ticaret yöntemleri yerini modern işletmelerle değiştirdi.
Modernleşme süreci aynı zamanda Osmanlı şehirlerinde sosyal değişimlere yol açtı. Eğitim sistemi gelişirken, kadınların rolü de değişmeye başladı. Kadınlar artık eğitime daha fazla katılabiliyor ve ekonomik hayatta daha fazla yer almaya başlıyorlardı.
Avrupa'nın Osmanlı şehirlerine olan etkisi, Osmanlı'nın kendi kültürü ve değerleriyle çatışmaya neden olmaya başlamıştı. Bu değişimler, Osmanlı İmparatorluğu'nun sonunu getiren etkenlerden biri olarak görülmektedir.