Kölelik Sonrası: Afrikalı Kölelerin Yeni Dünya'da Hayatta Kalış Mücadelesi kitabı, kölelik tarihinin izlerini sürüyor. Afrikalı kölelerin, kölelik sonrası dönemde hayatta kalma mücadelesi anlatılıyor. Mücadeleleri, umutları ve zorluklarını okuyacaksınız. Kitabı hemen okumaya başlayın ve tarihin acımasız yüzüne tanık olun.

Kölelik sistemi tarihin en acımasız ve insanlık dışı uygulamalarından biriydi ve Afrikalı köleler, bu zorlu koşullarda hayatta kalmak için mücadele vermek zorunda kaldılar. Kölelik sonrası dönemde ise hayatta kalma mücadelesi devam etti. Yeni Dünya'ya ilk kez ayak basan köleler, zorlu bir yolculuk sonrasında, insanlık dışı koşullarda köleleştirildiler ve orada karşılaştıkları zorluklara karşı mücadele etmek zorunda kaldılar.

Bu mücadele hayatta kalma mücadelesinden öte, özgürlük mücadelesi olarak da nitelendirilebilir. Afro-Amerikalı liderler toplumsal yapıda yaptıkları değişiklikler ve mücadeleleri sayesinde kölelik sonrasında özgürlük yolunda büyük adımlar atıldı. Özellikle Afro-Amerikalı kadınların özgürlük mücadelesinde öncü rol oynayan Harriet Tubman, Kuzey ve Güney eyaletlerinde özgürlük mücadelesi verirken gerçekleştirdiği kahramanlık destanı ile tarihe geçti.

Bir diğer özgürlük mücadelesi lideri Marcus Garvey, siyahların siyasi ve sosyal haklarının genişletilmesi için mücadele ederek siyah milliyetçiliği fikrini öne sürdü. Ancak Afro-Amerikalıların özgürlük mücadelesinde intikam arayışları da vardı. Eski sahiplerine karşı duyulan bu intikam duygusu, Nat Turner gibi bazı Afro-Amerikalıların başkaldırısıyla sonuçlandı ve bunun sonrasında yaşananlar, tarihe kara bir leke olarak geçti.

Bugün, Afro-Amerikalıların özgürlük mücadelesi devam ediyor. Black Lives Matter hareketi, Amerika'da son yıllarda yaşanan polis şiddeti olaylarına karşı bir tepki olarak doğdu ve siyahların hayatının ve güvenliğinin önemini vurgulayarak mücadele ediyorlar. Ayrıca siyahi liderler, özellikle siyasi alandaki siyahi liderler, Afro-Amerikalıların özgürlük mücadelesinde önemli bir rol oynuyorlar.

Yeni Dünya'ya ilk Ayak Basan Köleler

Yeni Dünya'ya ilk kez ayak basan köleler, insanlık dışı koşullarda uzun bir yolculuk geçirdiler. Gemi içindeki hayatta kalma mücadelesi ise bir o kadar zordu. Köle tacirleri, insanları herhangi bir şekilde bir araya getirerek gemilere bindiriyorlardı. Bu nedenle akrabalar, kardeşler ve çiftler ayrılıyorlardı. Hayatları boyunca sevdiklerini bir daha göremeyeceklerini bilen köleler, gidecekleri yerde hayatta kalmak için nasıl mücadele edeceklerine odaklanıyorlardı.

Yeni Dünya'ya ayak basan köleler, yaşadıkları zorluklarla da karşı karşıya kaldılar. Tarlalarda zorlu çalışmalar yaparak, kendilerine yeni bir hayat inşa etmeye çalıştılar. Kölelik sonrası dönemde, Afro-Amerikalıların köleliğe karşı daha duyarlı hale gelmesini sağlayan bu zorlu sürecin etkileri hala tartışılmaktadır.

Bu zorlu süreç boyunca hayatta kalmak için köleler, birbirleriyle dayanışma göstererek birlikte mücadele ettiler. İlk yıllarda, kölelerin hayatta kalma ve kendilerine bir gelecek inşa etme umudu yoktu. Ancak zamanla mücadeleleri karşılık buldu ve kölelik sonrasında özgürlük mücadelesi için önemli adımlar atıldı.

Özgürlük Mücadelesi

Kölelik sonrası dönemde Afro-Amerikalıların özgürlük mücadelesi, toplumsal yapıda köklü değişikliklere yol açtı. Bu mücadeleye öncülük eden isimler, insan haklarının korunması ve siyahların toplumda eşitlik sağlanması için büyük çabalar sarf etti.

Özgürlük mücadelesi, birçok alanda verildi. Eğitim, çalışma hayatı, seçme ve seçilme hakkı gibi temel haklar mücadele edilen alanlardan bazılarıydı. Bu mücadelelerin sonucunda, siyahların toplumsal yapısı köklü bir değişikliğe uğradı. Sosyal ve siyasal alanda siyahlar, özgürlüklerini savunmak için daha aktif davranmaya başladı.

Bununla birlikte, özgürlük mücadelesi veren Afro-Amerikalı liderlerin mücadeleleri sadece siyasi alanda değil, kültürel alanda da kendini gösterdi. Siyahların sanat, müzik ve edebiyat alanlarındaki çalışmaları, kültür endüstrisinde siyahların haklarının korunması amacıyla verilen mücadelelerin bir sonucuydu.

Özgürlük mücadelesinde öne çıkan liderler arasında Harriet Tubman, Frederick Douglass, Malcolm X, Martin Luther King Jr. gibi isimler yer alır. Bu liderler, siyahların toplumsal hakları için büyük mücadeleler vererek, insan haklarının korunmasına önemli katkılarda bulundular. Özellikle, Harriet Tubman'ın mücadelesi, Afro-Amerikalı kadınlar arasında bir özgürlük sembolü olarak görülür.

Özgürlük mücadelesinde elde edilen kazanımlar, Amerikan toplumunu köklü bir şekilde değiştirdi. Günümüzde, Afro-Amerikalılar toplumda daha fazla yer aldığı gibi, özgürlükleri için mücadelelerine devam ediyorlar. Siyah hareketlerin ve aktivizmlerin yanı sıra, siyasi alanda da siyahların önde gelen isimleri bulunuyor. Bu da, özgürlüğü için mücadelesine devam eden Afro-Amerikalıların varlığının bir göstergesi olarak görülüyor.

Harriet Tubman

Kölelik sonrasında Afro-Amerikalı kadınların özgürlük mücadelesinde öncü rol oynayan Harriet Tubman, 1820 yılında Maryland'de köle bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yaklaşık 30 yıl boyunca köle olarak yaşadı ve kaçak kölelerin özgür topluma kazandığı Undergraund Railvolteri'de aktif olarak yer aldı.

Tubman, 1850'lerde köleliği sona erdiren yasaların yürürlüğe girmesinden önce, yirmi altı kişiyi özgürlüğüne kavuşturdu. Daha sonra da, 1861 yılında başlayan Kurtuluş Savaşı sırasında Union (Kuzey) ordusunda seyahat ve işçi miliyeti koordinatörlüğü yaparak, 750'den fazla köle ve ailesini özgürlüğe kavuşturdu.

Tubman, 1903 yılında hayatını kaybetmeden önce, yaptığı çalışmalar nedeniyle Afro-Amerikalılar arasında efsaneleştirilmiş ve "İz Peşindeki Kadın" olarak anılmaya başlamıştı.

Tubman'ın özgürlük mücadelesi verdiği dönemde, Afro-Amerikalı kadınlar toplumda ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyordu. Ancak Tubman, cesareti, zekası ve kararlılığıyla özgürlük mücadelesinde öncü bir rol oynadı ve siyahi kadınların güç ve liderliklerini göstermesine yardımcı oldu. Bu nedenle, Harriet Tubman, Afro-Amerikalıların kölelik sonrasındaki mücadelesinde önemli bir yer edinmiştir.

Kuzey ve Güney'deki Mücadelesi

Harriet Tubman, özgürlük mücadelesine sadece Kuzey eyaletleriyle sınırlı kalmayıp, Güney eyaletlerinde de devam etti. Batı Virginia'dan Güney Carolina'ya kadar uzanan geniş bir alanda birçok siyah köleyi özgürlüğe kavuşturdu. Tubman'ın cesareti, Kuzey eyaletlerindeki özgürlük mücadelesiyle eş zamanlı olarak, Güney'de de köleliğe karşı yapılan mücadelenin sembolü haline geldi.

Kurtuluş Savaşı sırasında ise Harriet Tubman, Union ordusuna gizli ajan olarak katıldı ve kaçakçı yollarını kullanarak Köle Güneyi'nden Union tarafına kaçırılan kölelere yardımcı oldu. Savaşın bitimindeyse, Tubman, yoksul ve yasal olarak özgür olmayan siyahların eğitimlerini işleyen bir okul açtı.

Harriet Tubman, özgürlük mücadelesiyle yaptığı etkileyici çalışmaları, özellikle Güney eyaletlerinde olmak üzere, her yerde sürdürdü. Onun fedakarlıkları, güçlü karakteri ve liderlik özellikleri, Afro-Amerikalıların özgürlük mücadelesi içindeki örnek isimlerinden biri oldu.

Rosa Parks

Rosa Parks, ırk ayrımcılığına karşı verdiği mücadelesi ve otobüs boykotu gibi olaylarıyla günümüzde hala anılan bir isimdir. 1 Aralık 1955 tarihinde Montgomery, Alabama'da bir otobüste yaşadığı olay ile tarihe geçen Parks, otobüste sadece beyazlara ayrılmış bölümlere oturmak yerine, kendi bölümünde oturmayı tercih etmiştir. Polislere yakalanması sonucu tutuklanan Parks, bu tutuklama ve olay sonrasında Afro-Amerikalıların otobüs boykotuna öncülük etmiştir.

Otobüs boykotu, 381 gün boyunca sürmüş ve Montgomery'de otobüs şirketleri iflas etmek zorunda kalmıştır. Bu olay, ırk ayrımcılığına karşı verilen mücadelede kritik bir dönüm noktası olarak kabul edilir ve Parks, bu mücadeleye öncülük eden isimler arasında önemli bir yere sahiptir.

Parks, hayatı boyunca sadece otobüs boykotu ile değil, aynı zamanda Afro-Amerikalıların oy kullanma hakları ve eğitim hakları gibi konularda da mücadele etmiştir. Kendisi, bu mücadelesi ile sadece Amerika'da değil, tüm dünyada özgürlüğe ve eşitliğe duyulan ihtiyacı vurgulamıştır. Rosa Parks, bugün de mücadeleleriyle anılıyor ve bu mücadeleler, gelecek kuşaklara örnek teşkil ediyor.

Marcus Garvey

Kölelik sonrası dönemde, Afro-Amerikalıların siyasi ve sosyal hakları için mücadele eden önemli liderlerden biri olan Marcus Garvey, 1887 yılında Jamaika'da doğdu. İlk önce muhasebe eğitimi alan Garvey, daha sonra siyasi çalışmalarına odaklandı ve siyahi hakları savunan bir hareketin öncülüğünü yaptı. Garvey, siyahi haklarının genişletilmesi için çaba gösterirken, siyah milliyetçiliği fikrini de benimsedi ve bu düşünceden yola çıkarak "Kara Ulusalizm" akımını oluşturdu.

Garvey, 1916 yılında Amerika'ya gitti ve burada Universal Negro Improvement Association (UNIA) adlı bir örgüt kurdu. Bu örgüt, Afrika kökenli insanların dünya genelinde bir araya gelerek bir siyahi devlet kurmaları fikrini savundu. Garvey, Afro-Amerikalıların siyasi ve sosyal haklarını elde etmeleri için de mücadele etti. Garvey'nin örgütü, siyahların siyasi, ekonomik ve kültürel olarak güçlenmeleri için çalışmalar yaptı.

Ancak, Garvey'nin siyah milliyetçiliği fikri bazı çevrelerde tepkiyle karşılandı. Birçok kişi, bu fikrin ayrımcılığı körükleyeceğini düşündü. Garvey, 1927 yılında ABD'den sınır dışı edildi ve Jamaika'ya geri döndü. Ancak, Garvey'nin fikirleri ve çalışmaları, Afrika kökenli insanların mücadelesinde önemli bir rol oynadı ve günümüzde de hala etkisini sürdürmektedir.

İntikam İsteyenler

Kölelik sonrası dönemde, Afro-Amerikalılar, kölelikte yaşadıkları insanlık dışı koşullara duydukları öfke ve intikam duygusuyla hareket etmeye başladılar. Eski sahiplerine karşı intikam alma düşüncesi, bazı Afro-Amerikalıların başvurduğu şiddet eylemlerine sebep oldu.

• Bu intikam mücadelesinin en önemli örneklerinden biri, Nat Turner'ın yönettiği köle isyanıdır.
• 1831 yılında gerçekleştirilen bu isyan, en kanlı ayaklanmalardan biridir ve yüzlerce beyazın ölümüne sebep oldu. Ancak isyanın bastırılması, Afro-Amerikalıların daha da zorlu şartlar altında yaşamasına neden oldu.
• Bazı Afro-Amerikalılar ise intikam duygusunu şiddet eylemlerine başvurmadan, daha barışçıl yollarla gösterdiler. Örneğin, Rosa Parks'ın otobüs boykotu gibi eylemler, ırk ayrımcılığına karşı yapılan mücadelede önemli bir yer tuttu.

Bu intikam duygusunun sonucunda, ırk ayrılığı daha da arttı ve Afro-Amerikalılar daha uzun yıllar eşitlik mücadelesi vermeye devam ettiler. Ancak, bu mücadele sonunda bazı kazanımlar da elde edildi ve Afro-Amerikalılar, toplumsal yapıda yavaş da olsa bir değişim yarattılar.

Nat Turner

Kölelik döneminin sona ermesi Afro-Amerikalılar için tam anlamıyla özgürlüğü getirmese de, özgürlük için mücadele edenlerin sayısı artmaya başlamıştı. Nat Turner da bu mücadeleye öncülük edenlerden biriydi. Ayrımcılık ve dayatmalara karşı verdiği mücadele ile bilinen Nat Turner, köle isyanlarının en önemlilerinden biridir.

Sürdürdüğü özgürlük mücadelesinde acımasız gibi görünen yöntemleri tercih etmişti. Bir gece eski sahibinin ailesini öldürdükten sonra bir grup köle ile bölgeyi kasıp kavurmuştu. İsyanın üzerine bölgedeki beyazlar da aynı oranda acımasızca misillemede bulundular.

İsyanın Sonrası:	Sonuçları:
Kanlı şekilde bastırıldı.	Kölelerin özgürlük mücadelesinde ilham kaynağı oldu.
Turner idam edildi.	Amerika'da köleliğin kaldırılmasına katkı sağladı.
Köleliği kaldırmak için yasal düzenlemeler zaman alsa da, mücadele için ilham kaynağı oldu.

Nat Turner'ın isyanı, köleliğin kaldırılması için yapılan mücadelelerin önemli bir adımıdır. Turner'ın öncülük ettiği isyan, kölelik sonrasında Afro-Amerikalıların özgürleşmesi için yapılan mücadelelere de kaynaklık etti.

The Birth of a Nation Filmi

The Birth of a Nation filmi, kölelik sonrası dönemde Afro-Amerikalıların yaşadığı zorlukları ve mücadelelerini yanlı bir dille yansıtmaktadır. Filmde, beyazların kurtarıcı olarak tasvir edilmesi ve siyahların ise saldırgan ve vahşi olarak gösterilmesi, açıkça ırkçı bir anlayışın ürünüdür. Film, o dönemde büyük bir tartışma yaratmış ve birçok Afro-Amerikalı tarafından protesto edilmiştir.

The Birth of a Nation filmi, zamanın teknolojik imkanlarının sınırlı olduğu bir dönemde çekilmiş olsa da, çok etkili olmuştur. Film, siyahların toplumda aşağılanması ve ötekileştirilmesine neden olan ırkçı bir anlayışı desteklemektedir. Bu nedenle, günümüzde de hala tartışma konusu olmaktadır.

Film, Siyahların özgür olmasından rahatsız olan Beyazların öfkesini yansıtmaktadır. Filmde, Beyazların öfkesine karşı kendi kendine özgürleşmek için mücadele eden Afro-Amerikalıların mücadelesine neredeyse hiç yer verilmemiştir. Bu nedenle, film, Afro-Amerikalıların tarihi hakkında yanıltıcı bir bilgi sunmaktadır.

The Birth of a Nation filmi, sonraki yıllarda protestolara neden olmuştur ve hala birçok insan tarafından eleştirilmektedir. Film, tarihsel bir belgesel değil, ırkçı algıların güçlenmesine neden olan bir propaganda aracıdır. Bu nedenle, insanların bu filmi tarihsel gerçeklikle karıştırmaması önemlidir.

The Birth of a Nation

The Birth of a Nation, 1915 yılında çekilen bir film olup kölelik sonrası dönemde Afro-Amerikalıların yaşadığı sıkıntıları ve mücadelelerini yanlı bir dille yansıtan bir yapımdır. Film, Amerikan İç Savaşı sonrasında Güney'de siyahların haklarını kısıtlayan "Jim Crow" yasalarının kabul edilmesi sürecinde beyaz üstünlüğü fikrini besleyen bir yapıya sahiptir. Filmde, Afro-Amerikalılar, haydutlar ve gösterişli siyah kadınlar olarak sıradan insanların aksine ahlaksız ve vahşi olarak betimlenmiştir. Bu yapımın yayınlanması, siyahların toplumda zaten zayıf olan itibarlarını daha da kötüleştirmiş ve ırkçılığı teşvik etmiştir. Bu nedenle, film hem eleştirmenler hem de Afro-Amerikalı topluluk tarafından büyük tepkiyle karşılanmıştır.

filminin, kölelik sonrası dönemde Afro-Amerikalıların yaşadığı sıkıntıları ve onların mücadelesini yanlı bir dille yansıtması ve bunun sonuçları işlenecek.

1915 yılında çekilen The Birth of a Nation filmi, tarihin en tartışmalı yapımlarından biridir. Film, kölelik sonrası dönemde Afro-Amerikalıların yaşadığı sıkıntıları ve mücadelelerini, yanlı bir dille yansıtması ile büyük bir eleştiri almıştır. Filmde Afro-Amerikalılar, vahşi, saldırgan ve cahil olarak tasvir edilmiştir. Beyaz ırkın üstünlüğüne dayanan bu anlatım, zamanın siyasal ve sosyal yapısına uygun olsa da, günümüzde büyük bir sorun olarak kabul edilir.

The Birth of a Nation, ülkedeki ırk ayrımcılığına karşı daha da bir önyargı oluşturmuş ve Afro-Amerikalılara karşı ırkçılığı tırmandırmıştır. Bu nedenle, filmin gösterimi ve yayını yasaklanmıştır. Film, tarafsızlıktan uzak anlatımı sebebiyle çoğu kesim tarafından eleştirilirken, bazıları tarafından da "sanatsal bir başyapıt" olarak değerlendirilmiştir.

Yetkililer, The Birth of a Nation'ın zararlı olduğunu ve ülkedeki ırk sorunlarını çözmek yerine daha da derinleştirdiğini fark etmiştir. Bu sebeple, film yapımcılarının kötü niyetli yapım tecrübelerinin ortaya çıkması ve film siyasi bir araç olarak kullanılmasıyla, film yasaklanmış ve sansürlenmiştir.

Afro-Amerikalıların Özgürlüğü İçin Günümüzde Yapılan Çalışmalar

Afro-Amerikalılar, tarihte yaşadıkları büyük acılara rağmen, özgürlük için mücadelelerine hiç durmadan devam etmişlerdir. Kölelik zamanlarından itibaren bugüne dek birçok afet, salgın ve savaşa rağmen ayakta kalmayı başarmışlardır. Osmanlı İmparatorluğu tarafından sunduğu kaçış yolları ile bile özgürlüklerine kavuşamayan Afro-Amerikalılar, tarihin akışını değiştiren liderlerinin önderliğinde mücadelelerini sürdürmüşlerdir.

Malcolm X, Martin Luther King Jr., Jesse Jackson ve Angela Davis gibi isimlerin hayatı, siyasi ve sosyal mücadeleleri, Afro-Amerikalıların özgürlük mücadelesine ilham vermektedir. Bugün, özellikle siyahların özgürlük mücadelesine odaklanan birçok aktivist organizasyon ve hareket de vardır. Black Lives Matter hareketi Amerikan tarihine damgasını vuran sosyal hareketlerden biridir. ABD'deki polis şiddeti olaylarına karşı başlatılan hareket, giderek artan siyah cinayetlerine karşı mücadele vermektedir.

Afro-Amerikalıları özgürlükleri için mücadele verirken, siyahi liderler de aynı yolda onları yalnız bırakmamaktadır. Barack Obama gibi tarihte siyahi bir Amerikan başkanı olmuştur. Bugün, siyahi aktivistler siyasi arenada da varlık göstererek, siyahların adil bir şekilde temsil edilmesi için mücadele vermektedirler. Afro-Amerikalıların özgürlüğü için yapılan bu mücadeleler, günümüzde daha da hız kazanmış, siyahların hayatını iyileştiren kanunlar kabul edilmiştir.

• Afro-Amerikalıların özgürlüğü için yapılan çalışmalara öncülük eden Black Lives Matter hareketinin önemi
• Siyahi liderlerin önderliğinde Afro-Amerikalıların adil bir şekilde temsilinin sağlanması
• Afro-Amerikalıların haklarını savunmak için örgütlendiği pek çok sivil toplum kuruluşu

Bugün, Afro-Amerikalıların özgürlüğü için yapılan mücadelelerin sonucunu gösteren çok şey var. Gittikçe artan temsiliyetleri, hayat şartlarının iyileşmesi, kurumsal ırkçılıkla mücadele edilmesi, siyahların katılımının artması gibi konuların hepsi, tarihsel açıdan siyahi aktivistlerin öncülüğünde ilerlemektedir. Yol uzun olsa da, Afro-Amerikalıların özgürlüğüne yönelik mücadele, devam edecektir.

Black Lives Matter Hareketi

Black Lives Matter hareketi, Amerika'da son yıllarda yaşanan polis şiddeti olaylarına karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Afro-Amerikalıların hayatının ve güvenliğinin önemini vurgulayan bu hareket, beyazların siyahların yaşadığı zorlukları anlamak ve değiştirmek için daha fazla çaba göstermeleri gerektiğini savunmaktadır.

The Black Lives Matter hareketi, 2013 yılında Trayvon Martin'in ölümüyle başladı. Diğer önemli olaylar arasında Eric Garner, Michael Brown, Tamir Rice ve George Floyd'un ölümleri yer alıyor. Bu vakaların neredeyse tamamı, polis tarafından uygulanan aşırı güç nedeniyle gerçekleşti.

Hareketin amacı, ırkçı polis şiddetini ve ayrımcılığı sona erdirmektir. Ayrıca, siyahların hayatlarının değerli olduğunu ve insan haklarına saygı gösterilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Hareketi destekleyenler, barışçıl protestolar, imza kampanyaları ve sosyal medya kampanyaları yürütmekte ve siyasi liderlerin, siyahların hayatlarını koruyacak reformlara öncülük etmesini talep etmektedir.

Black Lives Matter hareketi, siyahların hakları için sadece Amerika'da değil, dünya çapında bir etki yaratmıştır. Bu hareketin amacı insanların birbirlerine eşit davrandığı bir dünya yaratmaktır.

Siyahi Liderler

İnsan hakları hareketinin öncüleri arasında yer alan siyah liderler, sadece ABD'de değil tüm dünyada siyahların sesini duyurmak adına mücadele ediyorlar. Özellikle siyasi alanda öne çıkan siyah liderler, siyasi arenada siyahların hakları için çalışmalarını sürdürüyorlar.

Barack Obama, ABD tarihinin en etkili siyahi liderlerinden biridir. 44. ABD Başkanı olarak görev yapmış Obama, hem ABD'deki siyahların hem de dünya genelindeki azınlıkların haklarını savundu ve özgürlük mücadelesinde öncü rol oynadı.

Bir diğer etkili siyah lider ise Kamala Harris'tir. Harris, ABD tarihinde başkan yardımcılığına seçilen ilk siyah ve kadın kişi olarak tarihe geçti. Harris, siyahların ve kadınların hakları için mücadele etmeye devam ediyor.

Jesse Jackson, 1960'larda Martin Luther King Jr.'ın yanında insan hakları mücadelesinde yer alan bir diğer siyah liderdir. O dönemde büyük bir etki yaratan Jesse Jackson, siyahların hakları için mücadele etmeyi hayatının amacı haline getirdi.

Maxine Waters, ABD Temsilciler Meclisi'nde görev yapan bir diğer önemli siyah liderdir. Waters, özellikle siyahi kadınların hakları için mücadele ediyor ve siyasi arenada sesini yükseltiyor.

Siyahi liderler, her ne kadar siyasi alanda öne çıksa da, tüm siyahların özgürlük mücadelesinde etkili bir rol oynuyorlar. Siyah hareketleri, siyahi liderlerin önderliğinde gittikçe büyüyerek, günümüzde de devam ediyor.