Amerikan Kolonilerinin Kurtuluşu: Hayatında Olanlar kitabı ile Amerika Birleşik Devletleri'nin kuruluş sürecine tanıklık edin. Kitapta yer alan anekdotlar ve gerçeklerle birlikte tarih sayfalarında yer edinmiş olaylara daha yakından şahitlik edebilirsiniz. Tarihe ilgi duyanlar için önemli bir eser.
Amerikan tarihinin en önemli olaylarından biri olan bağımsızlık sürecinde, birçok önemli isim yer almıştır. George Washington, Thomas Jefferson, Benjamin Franklin, Marquis de Lafayette ve John Adams gibi isimler, Amerikan kolonilerinin özgürlük mücadelesinde, savaşta ve sonrasında önemli roller oynamıştır.
George Washington, Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın önde gelen liderlerinden ve Amerika Birleşik Devletleri'nin ilk başkanıdır. Savaş sırasındaki başarıları ve başarısızlıklarıyla Amerikan tarihinde önemli bir yere sahiptir. Thomas Jefferson ise Amerikan bağımsızlık hareketinin en önemli figürlerinden biridir. Virginia'nın yazılımını yazan ve bağımsızlık bildirgesini hazırlayan Jefferson, Amerikan tarihinin en önemli belgelerinden birine imza atmıştır.
Jefferson'ın hayatı, kölelikle olan ilişkisi ve köleliğe bakış açısı hakkında pek çok tartışma vardır. Sally Hemings'in hikayesi de bu tartışmaları tetiklemiştir. Hemings, Jefferson'ın köleleri arasında yer alıyordu ve bu ilişkiden bazı çocuklar dünyaya gelmiştir. Jefferson aynı zamanda bir yasa koyucu olarak da önemli başarılara imza atmıştır ve söylemleriyle eleştirilere de maruz kalmıştır.
Fransız General Marquis de Lafayette, Amerikan bağımsızlık hareketine önemli katkılar sağlamıştır. Savaşın ardından da Amerika'da kalmış ve ülke için önemli görevler üstlenmiştir. John Adams ise Amerikan bağımsızlık sürecindeki çalışmaları ve Amerika Birleşik Devletleri'nin kuruluş sürecindeki rolüyle tanınmaktadır. İngiltere ile ilişkileri, Konfüderasyon Kongresi'ndeki görevi ve İngiltere ile yapılan barış anlaşması hakkında da bilgi sahibidir.
Jefferson ve Adams arasında siyasi ve kişisel rekabet oldukça ünlüdür. İki isim arasındaki başkanlık seçimleri de tarihe geçmiştir. Bu süreçlerin sonunda Jefferson, Amerika Birleşik Devletleri'nin üçüncü başkanı olmuştur.
George Washington
George Washington, Amerikan kolonilerinin bağımsızlık hareketinin önde gelen liderlerinden biriydi. Savaş boyunca birçok başarıya imza attı ve birçok başarısızlıkla da karşılaştı.
Washington'ın en önemli başarılarından biri, Trenton Savaşı'dır. Bu savaşta, Washington ve ordusu, yenilgiye uğrayan bir orduyu yenerek savaşın seyrini değiştirdi. Ayrıca, Valley Forge Kampı'ndaki zorlu koşullar altında ordusunu bir arada tuttu ve eğitti.
Bununla birlikte, Washington ve ordusu savaşın erken dönemlerinde birçok zorlu yenilgiye uğradı. Bunların en ünlüsü, Long Island Savaşı'dır. Bu savaşta, İngilizlerin üstünlüğü karşısında Washington ve askerleri yenilgiye uğradı ve geri çekilmek zorunda kaldı. Bununla birlikte, Washington ve ordusu daha sonra yaptıkları değişikliklerle savaşta daha başarılı olmayı başardı.
Washington, savaş sırasında bir lider olarak da kendini kanıtladı. Kendisi, askerleri tarafından saygı duyulan bir liderdi ve askerleri için her zaman iyi bir örnek oldu. Ayrıca, savaşın sonunda İngilizlere karşı kazandıkları zaferde büyük bir rol oynadı.
Thomas Jefferson
Thomas Jefferson, Amerikan bağımsızlık hareketinde önemli bir figürdü. Virginia eyaletinin yazılımını yazdığı gibi, bağımsızlık deklarasyonunu hazırlayan kişi olarak da bilinir.
Thomas Jefferson 1743 yılında doğdu ve Virginialı bir aileden geliyordu. Kendisi oldukça okuyan ve öğrenmeye aç birisiydi, üniversitede hukuk, bilim ve felsefe okudu. Kendisi birçok alanda meraklı birisiydi ve bu merakı da kendisine birçok konuda bilgi sağlamıştı.
Jefferson, Virginia Meclisi'nde başlıca rol oynadı ve eyaleti temsil eden bir delegede olarak Philadelphia'da bağımsızlık hareketinde yer aldı. 1776'da bağımsızlık deklarasyonunu yazdı ve bu deklarasyonun hazırlanmasında büyük bir rol oynadı.
Thomas Jefferson, Amerikan tarihinde çok tartışılan bir konudur çünkü kendisi sahipli köleliğe karşı bir savunucu olmasına rağmen, kendisi de birçok köle sahibiydi. Bu nedenle, köleliğe bakış açısı ve köleleriyle olan ilişkisi tartışılan konulardan biridir.
Jefferson, bir yasa koyucu olarak da önemli bir figürdü ve Amerika Birleşik Devletleri'nde birçok kanunu etkileyen yasalar yazdı. Ancak, yasa koyuculuğu sırasında da birçok eleştiriyi de beraberinde getirdi.
Fransız Devrimi de Jefferson için önemli bir olaydı. Kendisi, Fransız Devrimi'ni destekleyen birisiydi ve Amerikan bağımsızlık sürecindeki entelektüel hareketlerin bir parçası olarak Fransız Devrimi'nin fikirlerini de savunuyordu.
Thomas Jefferson, Amerikan tarihinin en dikkate değer figürlerinden biridir ve kendisi Amerikan bağımsızlık hareketinin önde gelen isimlerinden biridir. Bağımsızlık ilanının hazırlanmasında ve yazılmasında birinci ağızdan yer alan Jefferson, Amerikan tarihinin önemli bir mirasının bir parçasıdır.
Jefferson ve Kölelik
Thomas Jefferson, Amerikan kolonilerinin bağımsızlık sürecinde önemli bir rol oynayan bir isimdir. Ancak, Jefferson'ın da kölelik konusunda birçok eleştirisi vardır. Kendisi Virginia'da köleleri olan bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur ve hayatı boyunca köle sahibi olarak kalmıştır.
Jefferson'ın köleliğe bakış açısı zaman zaman tartışmalara neden olmuştur. Kendisi, köleliğin yanlış olduğunu düşündüğüne dair bazı yazılar yazmış olsa da, kendisinin de 600'den fazla kölesi olduğu bilinmektedir. Ayrıca, kölelerinin bazılarına eziyet ettiği, hatta tecavüz ettiği iddiaları da vardır.
Jefferson'ın köleleriyle olan ilişkisi de eleştirilere neden olmuştur. Özellikle, Sally Hemings adlı bir köleyle ilişkisi olduğuna dair iddialar yaygın hale gelmiştir. Hemings, Jefferson'ın karısının ailesine ait bir köle olup, Jefferson'ın Monticello'daki evinde çalışmaktaydı. Hemings ile Jefferson arasındaki ilişki tartışmalı bir konu olsa da, günümüzde bu ilişkinin varlığına dair kanıtlar mevcuttur.
| Köle Sayısı | Açıklama |
|---|---|
| 1782 | 93 |
| 1796 | 140 |
| 1822 | 267 |
Jefferson'ın kölelik konusundaki bu çelişkili tutumu tarihin tartışmalı konularından biri olmuştur. Öte yandan, Jefferson'ın politikalarının bazı açılardan köleleri daha özgür kıldığı da iddia edilmektedir. Örneğin, Louisiana bölgesinin satın alınmasıyla, köleliğin yayılmasına engel olunmuştur.
Jefferson'ın köleliğe bakış açısı ve kölelerle olan ilişkisi hakkında yapılan tartışmalar, onun tarihteki yerinin incelenmesi açısından önemlidir. Bir yandan, Jefferson Amerikan tarihinin en önemli liderlerinden biri olarak anılmaktadır, ancak kölelik gibi çok önemli bir konuda tutarsız davranmakla eleştirilmektedir.
Sally Hemings
Sally Hemings, Afro-Amerikalı bir cariye olarak Jefferson ailesinin yanında çalıştı. İddiaya göre, Thomas Jefferson ile romantik bir ilişkisi vardı ve bu ilişkiden altı çocuğu olduğu düşünülmekteydi. Ancak, bu iddialar çok uzun süre inkar edildi.
1998 yılında yapılan DNA testleri, Thomas Jefferson'ın oğlu olan bir çocuğun Sally Hemings'in çocukları ile aynı Y-kromozomunu taşıdığını gösterdi. Bu, Jefferson ailesinin uzun süredir yalanladığı bir gerçeği ortaya çıkardı ve Sally Hemings'in hikayesi, Amerikan tarihinde önemli bir konu haline geldi.
Sally Hemings'in hayatı, Jefferson ailesinin köleliğiyle bağlantılı tartışmalara da neden olmuştur. Sally Hemings'in kendisi ve ailesi, Jefferson ailesinin sahip olduğu kölelerin arasındaydı ve Amerikan tarihindeki kölelik uygulamalarının en karanlık yönlerinden birini yansıtıyordu. Sally Hemings'in hikayesi, Amerikan Kolonilerinin Kurtuluşu sırasında yer alan önemli kişilerin hayatlarına dair birlikte ele alınması gereken bir konudur.
Yasa Koyuculuğu
Thomas Jefferson hem Amerikan kolonileri için savaşırken hem de siyasi bir lider olarak yasa koyucu olarak görev yapmıştır. Jefferson, Virginia'daki mecliste yer aldıktan kısa bir süre sonra, Virginia'nın Ceza Yasası'nı ve Din Özgürlüğü Kanunu'nu yazdı. Bu kanunlar, Virginia'nın diğer eyaletlerle birlikte bir federasyona dahil edilmesine yol açan ilk adımdı.
Ayrıca, Jefferson Louisiana satın alımı konusunda da önemli bir rol oynadı ve ABD'nin yaşadığı toprak genişlemesi ile sonuçlanan bu satın alma, Jefferson dönemi boyunca ülkenin büyümesinde önemli bir faktördü. Ancak, Jefferson'un yasa koyucu yetenekleri eleştirilere yol açtı. Özellikle, diğer birçok yasa koyucu gibi, kölelik konusunda kararsız kaldı. Zamanında kölelik karşıtı söylemlerde bulunmasına rağmen, Virginia'daki köleliği kaldırmak için herhangi bir yasal adım atmamıştır.
Bununla birlikte, Jefferson'un yasa koyuculuğundaki en önemli başarılarından biri de bağımsızlık deklarasyonunun yazılmasıdır. Yapısal olarak bu deklarasyon, Amerika Birleşik Devletleri'nin kuruluşunu temsil etmektedir. Yalnızca bağımsızlık hakkında değil, aynı zamanda haklar ve özgürlükler hakkında da konuşmakta ve insanların doğuştan gelen hakları vurgulamaktadır. Bu deklarasyon, dünya genelinde politikaların şekillenmesinde önemli bir belge haline geldi.
Jefferson ve Fransız Devrimi
Fransız Devrimi, Amerikan Bağımsızlık Savaşı'ndan sadece birkaç yıl sonra başladı. Amerikan Devrimi, Fransız Devrimi düşüncesine ilham kaynağı oldu ve Fransa, Amerika'nın kazandığı bağımsızlıktan etkilendi. Fransız Devrimi'nin şiddetli bir şekilde patladığı dönemde Thomas Jefferson, Amerikan devlet adamı ve Fransız yanlısı bir politikacı olarak öne çıktı.
Jefferson, Fransız Devrimi'nin hedeflerinden biri olan özgürlük, eşitlik ve kardeşlik fikirlerini teşvik etti ve Fransız halkını destekledi. O sıradaki Amerikan Başkan Yardımcısı olan Jefferson, Amerika'nın Fransa ile arabulucu olduğu ateşkes anlaşması için elinden geleni yaptı. Ancak, Fransa'nın siyasi ve sosyal kuruluşu, Jefferson'ın umduğu gibi demokratik olmadı. Fransız Devrimi'nin kargaşası da devam ediyordu.
Jefferson, Amerikan Devrimi'nin başarısının, Fransız Devrimi'nin olası başarısının da anahtarının olduğuna inanıyordu. Kendisi, her ikisi için de bağımsızlık savaşının sadece bir adım olduğunu düşünüyordu. Jefferson, Fransız Devrimi için bir destekçi olarak hareket ederken, Amerikan bağımsızlık sürecinde de başarılı oldu. Fransız Devrimi, tarihin en önemli olaylarından biriydi ve Jefferson, bu süreçte önemli bir figür olarak hatırlanacaktı.
Benjamin Franklin
Benjamin Franklin, Amerikan bağımsızlık hareketinde yer alan en önemli figürlerden biridir. O, The Albany Planı dahil birçok organizasyonda çalıştı ve 1765'teki İngilizlerin "hakediş" kanununa karşı çıktı. Franklin, The Continental Congress'A olan bağlılığı ve özverili çalışmalarıyla Philadelphia Konvansiyonu'na katıldı. Burada, İngiltere'den ayrılma konusunda birleştiler ve bağımsızlık deklarasyonunu yazdılar.
Franklin daha sonra Fransa ve İspanya gibi Avrupa ülkelerinde Amerikan kolonilerinin bağımsızlığını destekledi ve kendi imajını kolonyalistlere pozitif bir şekilde tanıtmak için büyük çaba harcadı. O sadece bir diplomat değil, aynı zamanda bir bilim adamıydı. Philadelphia'da Pennsylvanian Üniversitesi'ni kurdu ve elektrik akımı teorisine katkıda bulundu.
Franklin'in Amerikan bağımsızlık hareketi ve Amerikan tarihi üzerindeki etkisi, onun hayatı boyunca ileriye taşındı. O, birleşme ve kararlılık mesajlarından elde ettiği başarılarla çok sayıda Amerikan için bir rol model haline geldi. Franklin, özverili bir çalışan ve sürdürülebilir bir liderdi. Kurma sürecinden sonra da Özgür Basın kavramına büyük katkıda bulundu. Franklin, Amerikan tarihinin en saygın isimlerinden biridir.
Marquis de Lafayette
Fransız general Marquis de Lafayette, Amerikan bağımsızlık hareketinde önemli bir rol oynadı. 1777 yılında Amerika'ya gelmeden önce Fransa'da yetişmiş bir generaldi. Washington'ın yakın bir arkadaşı olan Lafayette, savaş sırasında Amerikan ordusunun en önemli liderlerinden biriydi.
Lafayette, Amerikan kolonileri için birçok çaba sarf etti. Finansal olarak destek sağladı ve kendi servetini bile kullandı. Ayrıca Amerikan ordusunda da görev aldı ve önemli bir askeri liderdi. Buna ek olarak, Fransa'ya geri döndüğünde Amerikan bağımsızlık hareketini desteklemek için çabaladı.
Lafayette'in en önemli katkılarından biri, Yorktown Muharebesi'ydi. Bu muharebe, İngilizlerin Amerika'daki devletleri kontrol etme planlarının bozulmasına neden oldu ve Amerikan bağımsızlık hareketi için önemli bir dönüm noktasıydı. Lafayette, bu muharebede önemli bir rol oynadı ve Amerikan birliklerinin zafer kazanmasına yardımcı oldu.
Marquis de Lafayette, Amerikan bağımsızlık hareketindeki çalışmaları ve katkıları nedeniyle birçok Amerikan vatandaşı tarafından saygı gördü ve kendisi hala Amerikan tarihinin önemli bir figürü olarak hatırlanıyor.
Amerika'dan Sonra
Marquis de Lafayette, Amerikan kolonilerinin bağımsızlığını kazanmasına yardım etmesinin ardından Fransa'ya geri döndü. Fransız İhtilali'ne katıldı ve Fransa'nın milli marşı "La Marseillaise" onun desteğiyle yazıldı. İhtilalin başarılarından sonra, Lafayette Fransa'da devlet işlerinde önemli bir rol oynamaya devam etti.
Fransa'daki siyasi değişimlerin yanı sıra, Lafayette'in Amerika sevdası da hiç sönmüyordu. 1824'te, Amerika gezisi sırasında Başkan James Monroe tarafından ağırlanmıştı. Bu gezisi, onun Amerika'daki eski dostlarıyla görüşmesine ve bağımsızlık savaşındaki önemli hatıralarını anlatmasına olanak sağladı. Amerikan halkı, onun fedakarlıklarını asla unutmadı ve onu bir kahraman olarak hatırlamaya devam ediyor.
Lafayette, Fransa'da ölmesine rağmen, cenazesi Amerika'ya getirildi ve tam 27 eyaletten geçerek Arlington Ulusal Mezarlığı'nda defnedildi. Amerikan bağımsızlık mücadelesine katkısıyla, Marquis de Lafayette tarihte unutulmaz bir yer edinmiştir.
John Adams
John Adams, Amerikan bağımsızlık sürecinde önemli bir figürdür. İlk olarak, Massachusetts Kontinental Kongresi'nde görev aldı ve daha sonra bağımsızlık hareketini destekledi. 1776 yılında, İkinci Kıta Kongresi tarafından Thomas Jefferson ile birlikte Bağımsızlık Bildirgesi'ni butlandırdı.
Bağımsızlık Savaşı sırasında, Adams, Continental Ordusu'nun finansmanı ve silahlanması üzerine çalıştı. Daha sonra Avrupa'ya gönderildi ve Amerikan birleşik devletleri için Avrupa'nın desteği ve çıkarlarına uygun bir barış anlaşması imzaladı.
Adams, birleşik devletlerin kurulmasının ardından da önemli bir rol oynamıştır. John Adams, Amerika Birleşik Devletleri'nin ilk başkan yardımcısı oldu ve daha sonra başkanlık yaptı. Başkanlığı sırasında, birleşik devletlerin güçlendirilmesine odaklandı ve savaşın ardından diğer ülkelerle ticari ilişkileri güçlendirdi.
- Adams, Federalist Parti'nin kurucularından biriydi ve parti içinde sürekli tartışmalara yol açan konular hakkında farklı görüşleri savundu.
- Adams, birinci yasama organı olarak kabul edilen Senato'nun kurulmasını öngören Anayasa'yı savundu ve Federalist Parti'nin güçlü bir savunucusu oldu.
- Thomas Jefferson ile birbirlerine mektuplar yazan iki eski arkadaştı.
Adams'ın çalışmaları, Amerika Birleşik Devletleri'nin tarihinin en önemli dönemlerinden birinde gerçekleşti. Başarılı bir politikacı olarak, Amerikan bağımsızlık hareketinin liderleri arasında saygın bir konuma sahipti ve birleşik devletlerin kuruluşuna katkıda bulundu.
Adams ve İngiltere ile İlişkiler
John Adams, Amerikan bağımsızlık sürecinde İngiltere ile ilişkileri yöneten önemli figürlerden biriydi. Adams, 1774 Continental Kongresi'ni başkanlığı yaparken İngilizler ile ilişkileri gerginleştirdi ve İngiltere ile savaşa girilmesi yönünde çalışmalar yaptı.
Adams, Konfederasyon Kongresi'nde Massachusetts temsilcisi olarak görev yapıyordu ve İngiltere ile yapılacak barış anlaşmalarında önemli bir rol oynadı. Paris'te yapılan barış görüşmelerinde Amerikan delegasyonuna liderlik etti ve sonunda İngilizler ile barışı sağlamak için çalıştı.
Ancak Adams'ın barış anlaşmasında ülkesince çıkarılan esirlerin İngiltere'ye iade edilmesine izin vermesi büyük eleştirilere maruz kaldı. John Jay tarafından yürütülen müzakerelerden dolayı İngiltere ile yapılan anlaşma, Amerikalılarda İngiltere lehine bir anlaşma olduğu görüşünü oluşturdu.
Adams, İngiltere ile ilişkilerinde özenli bir diplomat olsa da, İngilizlerle olan anlaşmayı onaylamayan birçok Amerikalı tarafından eleştirildi. Adams, İngilizlerin egemenliğine karşı savaşarak şöhret kazandı, ancak İngilizler ile yaptığı barış anlaşması Amerikan halkı tarafından eleştirilerek birkaç yıl ömrünün kalanını etkiledi.
Adams'ın İngiltere ile olan ilişkileri ve barış müzakerelerindeki rolü, Amerika Birleşik Devletleri tarihinde önemli bir yer tutar. Adams'ın cesaretli ve kararlı duruşu, Amerikan halkının özgürlükleri için savaş mayasının nasıl yaratıldığını göstermiştir.
Jefferson vs Adams
Jefferson ve Adams, Amerika Birleşik Devletleri'nin kuruluş sürecindeki en önemli figürlerden ikisiydi. Ancak ikili arasında hem siyasi hem de kişisel rekabetler vardı. Jefferson, Demokrat- Cumhuriyetçi Parti'nin lideri olurken, Adams Federalist Parti'nin lideriydi. Bu durum, 1796'da yapılan Amerikan Başkanlık Seçimleri'nde ikiliyi doğrudan karşı karşıya getirdi. Bu seçimlerde Adams, Jefferson'a karşı kazandı ve Başkan seçildi. Ancak Jefferson, 1800'de yapılan seçimleri kazanarak Başkan oldu ve Adams yenilgiyi kabul etti.
Jefferson ve Adams, siyasi düşüncelerinde farklılıkları olan iki liderdi. Jefferson, federal hükümetin gücünün sınırlandırılmasını savunurken, Adams güçlü bir merkezi hükümet savunuyordu. Ancak ikili arasındaki rekabetin temelinde, kişisel bir çekişme yatıyordu. İkili, İkinci Kıta Kongresi ve Amerikan bağımsızlık hareketi sırasında birbirleriyle sürekli çekiştiler ve kamuoyu önünde birbirlerine çeşitli suçlamalarda bulundular.
Ancak, ilginç bir şekilde, ikili sonunda barışmıştı. Adams'ın kendi cebinden ödediği bir özür mektubu sonra Jefferson, ikili arasındaki ilişkilerin yeniden yapılandırılmasına yardımcı oldu. İkili birbirlerinden övgüyle bahsetmeye başladılar ve sonunda dostlukları yeniden canlandı.
Bu rekabetin ötesinde, Jefferson ve Adams, Birleşik Devletler'in kuruluşunda önemli birer figürdür ve Amerikan tarihinde önemli birer rol oynamışlardır.
Başkanlık Seçimleri
Başkanlık Seçimleri:
Jefferson ve Adams arasındaki siyasi rekabete dair tartışmalar 1800 yılında yapılan ABD seçimlerinde doruk noktasına ulaşmıştı. Jefferson Demokrat- Cumhuriyetçi Parti adayıydı, oysa Adams Federalist adaydı. Başkanlık seçimlerinde Demokrat-Cumhuriyetçi Parti'nin hedefi yeni bir siyasi çizgi oluşturmak ve federalistlerin politikalarını azaltmaktı. Aynı zamanda Adams destekçileri ise, devlet yönetiminin sert, merkezi ve güçlü bir yönetim olması gerektiğine inanıyorlardı.
Seçimlerin sonucu, Demokrat- Cumhuriyetçi Parti adayı Thomas Jefferson'ın Federalist adayı John Adams'a karşı zaferidir. Jefferson, demokrasinin güçlenmesi, özgürlüğün korunması ve halkın ihtiyaçlarının karşılanması için daha az vergi ve daha az devlet sektörüne dayalı bir hükümetin kurulmasını savunuyordu. Bununla birlikte, seçimlerin özellikle sonuçlarıydı, çünkü popüler oylamanın bitmesinden sonra seçmenlerin kararını yönlendiren seçmenlerin sayısı vardı.
Sonuç olarak, 1800 yılındaki başkanlık seçimleri, ABD tarihindeki ilk gerçek demokratik seçimler olarak kabul edildi. Bu seçimler, Federalist partinin siyasi gücünün azalmasına yol açtı ve Demokrat- Cumhuriyetçi Parti'nin siyasi gücünü güçlendirdi. Jefferson'ın başkanlık seçimlerini kazanması, ABD tarihinde siyasi yönetimin demokratikleştirilmesi için önemli bir adım oldu.