Yaptıklarımızın Ardındaki Psikoloji kitabıyla, kendimizi ve başkalarını anlama yolculuğuna çıkın Yalanlar, manipülasyon ve davranışlarımızın gerçek nedenlerini keşfedin Psikolojiye ilgi duyan herkesin okumalı!
Her gün hayatımızda birçok karar veriyoruz. Bazıları basit bir şekilde cevaplanabilirken, bazıları bizim üzerimizde daha fazla baskı yaratır ve daha fazla düşünmeye neden olur. Yanlış kararlar vermeyi engellemenin yolu, arkasındaki psikolojik sebepleri anlamaktan geçiyor.
Karar mekanizmalarımızı anlamak, stres ve baskı altındayken nasıl karar aldığımızı, ihtiyaçlarımızın kararlarımızı nasıl etkilediğini, beklentilerin kararlarımız üzerindeki etkisini, sosyal baskının nasıl karar vermemizi etkilediğini ve bağımlılığın karar verme sürecindeki rolünü anlamak için oldukça önemlidir.
- Stres altında, düşünce sürecimiz karışabilir ve doğru karar vermek daha zor hale gelebilir. Kendimizi sıkışmış ve baskı altında hissettiğimizde, beynimiz daha hızlı kararlar almamızı sağlayabilir ancak bu kararların doğruluğundan da emin olamayız.
- İhtiyaçlarımızın rolü de oldukça büyüktür. Örneğin, ihtiyaçlarımız uygulamalı bir karar alırken daha öncelikli olabilir ve bu, daha uzun vadeli hedeflerimize zarar verebilir.
- Sosyal beklentiler de karar vermede önemli bir faktördür. Çünkü ailemiz, dostlarımız veya arkadaşlarımızın bizim hakkımızda belirli beklentileri olabilir ve onları karşılamak için kararlar alabiliriz. Ancak bu beklentilerin, bizim gerçek ihtiyaçlarımızı göz ardı etmemize neden olabileceği unutulmamalıdır.
- Bunun yanı sıra, bağımlılık da karar vermede büyük bir faktör olabilir. Bağımlı olduğumuz bir şeyin etkisinde kalarak, anlık tatmin arayışımız karar verme sürecimizi etkileyebilir ve uzun vadeli hedeflerimizi göz ardı edebiliriz.
Tüm bunları göz önünde bulundurarak, doğru karar vermenin yolu, öncelikle kendi ihtiyaçlarımızı belirlemek ve önceliklerimizi sıralamaktan geçiyor. Ayrıca, karar vermeye çalışırken stresten uzak tutulmalı ve sosyal baskıya karşı direnç gösterilmelidir. Bağımlılık, uzun vadeli hedeflerimizi olan kararlarda bir engel teşkil edebilir, bu nedenle bağımlılık yaratan unsurlardan uzak durmak da oldukça önemlidir.
Stres ve Baskı Altındayken Karar Verme
Stres ve Baskı Altındayken Karar Verme
Stres altında olmak herkesin hayatında yaşadığı bir durumdur. Ancak karar verme sürecinde stres ve baskı altında olmak, insan psikolojisi üzerinde pek çok olumsuz etkiye sahip olabilir. Stres altında karar verme genellikle hissedilen baskı nedeniyle aceleci kararlar almayı gerektirir. Bu nedenle, alınan kararlar düşünülmeden ve etkileri tam olarak analiz edilmeden verilir. Bu da uzun vadede olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Stres altında karar vermenin diğer bir etkisi de düşünme sürelerinin kısalmasıdır. Stres altında olan kişiler, normalde dakikalar sürebilecek bir karar sürecini sadece birkaç saniye içinde vermek zorunda kalabilirler. Bu da yanlış kararlar alınmasına neden olabilir. Karar veren kişi, herhangi bir alternatifi detaylı bir şekilde düşünmeden ve seçeneği iyice analiz etmeden karar verir. Bu kararların uzun vadede olumsuz sonuçları olabilir.
Bir diğer önemli faktör de stresli ortamlarda duyulan kaygıdır. Stres altında karar vermek, çoğu insan için kaygı ve endişe yaratan bir süreçtir. Bu kaygı, karar verme sürecinin kalitesini de etkileyebilir. Stresten ve kaygıdan dolayı, insanlar sürekli olarak olumsuz senaryoları düşünerek, karar verme sürecini olumsuz etkileyebilirler.
Bir Örnek
| Situasyon | Normalde Alınacak Karar | Stres Altında Alınan Karar |
|---|---|---|
| Bir iş toplantısı | Önceden hazırlık yapılarak toplantıya girilir ve toplantı sonrası detaylı bir şekilde düşünülerek karar verilir. | Toplantıda, fikirler hızlıca ve aceleci bir şekilde paylaşılır. Aceleci olarak alınan kararlar toplantının ilerleyen aşamalarında geri alınmak zorunda kalınabilir |
Stresli durumlarda, aceleci veya yanlış kararlar almak zorunda kalabilirsiniz. Ancak, stres altında karar vermenin olumsuz etkilerinden kaçınmak için stresten kurtulmak ve düşünmek için yeterli zamana sahip olmak önemlidir.
İhtiyaçlarımızın Kararlarımız Üzerindeki Rolü
Hayatımız boyunca birçok karar vermek zorunda kalırız. Ancak, bazen doğru kararı verirken bazen de yanlış karar veririz. Bu kararları alırken ihtiyaçlarımız ve arzularımızın etkisi büyüktür. İhtiyaçlarımız, hayatta kalma, güvenlik, sevgi, saygı ve kendini gerçekleştirme gibi insani gereksinimleri ifade eder.
İhtiyaçlarımızın kararlarımız üzerindeki etkilerini anlamak için bir örnek verelim; yemeği beslenme ihtiyacını karşılamak için yeriz. Ancak, yiyecek seçimimiz tadı, görünümü, maliyeti ve duygusal tatminde etkilidir. Bazı insanlar sağlıklı bir şekilde beslenirken, bazıları malzemelerini seçme konusunda özgür iradelerini kullanamazlar. İhtiyaçlarımıza yanıt veren bu kararlar, doğru veya yanlış olabilen kararlarla sonuçlanabilir.
İhtiyaçlarımız, kararlarımızı doğrudan etkiler. Bazı ihtiyaçlar anlık tatmin sağlayacak kararlardan, bazıları ise uzun vadeli mutluluğu tercih etmemize yol açar. Örneğin, bir kişi arkadaşlarına uyarak sigara içersen anlık tatmin sağlar ancak uzun vadede sağlığına zarar verir. Başka bir örnek vermek gerekirse, insanlar günümüzde sosyal medyada görünür olmak için kendilerini zorlarlar. Bunun sonucunda, sosyal medyada beğeniler ve yorumlar için zaman harcar ve gerçek dünyada tatmin edici olmayan bir yaşam sürerler.
İhtiyaçlarımızı karşılamak için aldığımız kararlar, psikolojik süreçlerimize bağlıdır. İhtiyaçlarımızı doğru anlamlandırarak, psikolojik süreçlerimize hakim olarak doğru kararlar alabiliriz. Ancak, anlık tatmin ihtiyaçları doğru anlamlandıramadığımızda, yanlış kararlar alabiliriz. Bu nedenle, ihtiyaçlarımızın farkında olmak, hayatımızdaki karar alma sürecinde dikkate alınması gereken önemli bir faktördür.
Anlık Tatmin vs. Uzun Vadeli Mutluluk
Anlık tatmin her ne kadar hoş görünse de, uzun vadede mutluluk sağlamaktan uzaktır. Çünkü anlık tatminlerin ardından mutsuzluk, tatminsizlik ve pişmanlık hisleri ortaya çıkabilir. Örneğin, birisi ay sonunda alacağı maaşı harcamak yerine, daha büyük bir hedef için tasarruf etmeyi tercih ederse, uzun vadede daha mutlu olma şansı yüksektir.
Anlık tatminlerin uzun vadeli mutluluk üzerindeki olumsuz etkisi, insan psikolojisindeki "güçlü başlangıç - hızlı bitiş" eğilimi ile açıklanabilir. Kişi, anlık tatminlerin sunduğu hızlı başarı hissinden dolayı, daha büyük ve uzun vadeli hedeflerden uzaklaşabilir. Bunun sonucunda da, uzun vadede mutluluk yerine, derin bir hayal kırıklığı yaşayabilir.
Uzun vadeli mutluluk ise, genellikle çaba gerektirir ve daha büyük hedeflerin peşinde koşmayı gerektirir. Bu, insanların öncelikleri belirleme ve geleceğe yönelik planlar yapma konusunda daha bilinçli olmalarını gerektirir. Örneğin, birisi diyet yapmaya başlarsa, ani bir kilo kaybı yerine, daha uzun sürede, sağlıklı bir yaşam tarzı benimseyerek daha kalıcı sonuçlar elde etme şansı daha yüksektir.
Uzun vadeli mutluluğun sağlanmasında, kişinin kendi önceliklerini iyi belirlemesi ve hedeflerini gerçekleştirmek için sabırlı ve kararlı olması gerekir. Tabii ki, bu süreçte karşılaşabileceği zorluklara rağmen hedeflerine bağlı kalması gerektiğini unutmamalıdır.
Aceleci Kararlar Vermenin Yarattığı Sorunlar
Aceleci kararlar, birçok kişi tarafından verilen acil bir durumda veya stres altında yapılan bir hatadır. Ancak, bu kararların insan psikolojisi üzerinde ciddi bir etkisi olduğu bilinmektedir.
Aceleci kararlar, kişinin normalde yapmayacağı bir eylemi gerçekleştirmesine neden olabilir, bunun sonucunda ise kişi pişmanlık duyabilir. Bu durum, kişinin özsaygısını azaltabilir ve gelecekteki kararları etkileyebilir.
Ayrıca, aceleci kararlar verme eğiliminde olan insanlar, genellikle risk alarak kumarhane oyunları veya bir yarışmaya katılıp büyük bir ödül kazanma gibi şans oyunları oynama eğiliminde olurlar. Bu, kısa vadede geçici bir tatmin sağlasa da, uzun vadede kişinin finansal durumunu tehlikeye atabilir.
Araştırmalar ayrıca, acelenin insan beynindeki düşünme sürecini etkilediğini göstermiştir. Bir kişi stres altında veya acele içindeyse, beyni daha az mantıklı düşünmeye ve daha çok duygulara yönelmeye eğilimlidir. Bu nedenle, acelenin olmadığı durumlarda verilen kararlar, daha düşünceli ve uzun vadeli düşünülmüşdür.
Sonuç olarak, aceleci kararlar verme alışkanlığı, insan psikolojisine zarar verebilir. Bu nedenle, karar verme sürecinde aceleci davranmaktan kaçınmak ve düşünceli bir şekilde karar vermek, uzun vadede daha fazla mutluluk ve başarı getirebilir.
Beklentilerin Kararlarımız Üzerindeki Etkisi
Başkalarının beklentileri, karar verme sürecimizi ciddi şekilde etkileyebilir. Özellikle iş hayatında, patronların, müşterilerin veya iş arkadaşlarının beklentileri, kariyerimize veya şirketimizin başarısına direkt olarak etki edebilir. Bu nedenle, insanlar genellikle beklentileri karşılamak için çaba göstererek, kararlarına yön verirler.
Bunun altında yatan psikolojik sebepler arasında, insanların kabul görmek ve beğenilmek istemesi yer alır. Bireyler, çevrelerindeki insanların takdirini kazanmak için güçlü bir ihtiyaç hissederler. Bu nedenle, aldığımız kararların diğer insanların beğenisine uygun olması, bu ihtiyacı gidermek için hayati önem taşır. Ayrıca, diğer insanların beklentileri karşısında, toplumsal bir baskı da meydana gelebilir. Bireyler, toplumun kabul ettiği çerçevede kararlar aldıklarında kendilerini daha güvende hissederler ve bu nedenle diğer insanların beklentilerine uyum sağlamak, rahatlamalarını sağlayabilir.
Ancak, bu durum bazen hatalı kararlar almamıza da neden olabilir çünkü beklentilerimize uygun hareket etmek, gerçekten ne istediğimizi belirlemekten uzaklaştırabilir. Bu nedenle, diğer insanların beklentileri karşısında, iç sesimizi dinlemek ve kendi değerlerimizi kaybetmeden kararlar almaya özen göstermek önemlidir.
İçsel ve Dışsal Motivasyon
İçsel ve dışsal motivasyon kavramları insan davranışlarını etkileyen önemli unsurlardandır. İçsel motivasyon, kişinin kendi ilgi alanları, değerleri ve hedefleriyle ilgili olan motivasyondur. Örneğin, bir kişi kendi kişisel gelişimine önem veriyorsa, kendisini geliştirmek için okumak, öğrenmek gibi aktivitelere yönlenecektir. Dışsal motivasyon ise, kişinin dışarıdan gelen ödüller veya cezalarla harekete geçmesidir. Örneğin, bir kişinin işinde iyi performans göstermesi için maddi ödül beklentisiyle çalışması dışsal motivasyon örneğidir.
Birçok araştırma içsel motivasyonun daha kalıcı ve yüksek düzeyde performans sağladığını ortaya koymuştur. İş yaşamında özellikle, çalışanların kendi değerlerine uygun işlerde çalışmaları ve kendilerini geliştirmeleri, içsel motivasyonlarını arttırır. Bu da uzun vadede hem çalışanın hem de işyerinin lehine olacaktır. Ayrıca, dışsal motivasyon özellikle maddi ödüllere dayalı olduğu için, ödülün etkisi biterse motivasyon düşebilir veya kişi başka bir ödül arayışına girerek hiçbir zaman tatmin olamayabilir.
İçsel motivasyonun sağladığı uzun ömürlü ve daha kalıcı etki göz önüne alındığında, işyerlerinde çalışanların değerlerine uygun işlerde çalışmaları ve kişisel gelişimlerine olanak tanınması oldukça önemlidir. İşyerleri sadece dışsal ödüllere dayalı bir sistem üzerinde çalışmak yerine, çalışanların içsel motivasyonlarını da destekleyen bir sisteme sahip olmalıdır.
Toplumsal Baskı Altında Karar Verme
Toplum içinde yaşarken birçok karar almamız gerekiyor ve bu kararlar genellikle toplumsal normlara göre şekilleniyor. Toplumun beklentileri, bizim için önemli olabilir ve pek çok karar verirken bu beklentileri göz önünde bulunduruyoruz. Fakat toplumsal baskı altında karar vermek doğru bir seçim olmayabilir.
Toplumsal baskı, bir grubun bireylere duyduğu yoğun dışsal bir baskı şeklidir. Bu baskı, toplumun belirli normlarına uyulması ve beklentilerinin karşılanması gerektiğini hissettirir. Toplumsal baskı altında karar vermeye zorlandığımızda, aslında kendi ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi bastırmış oluruz.
Bu baskıyı azaltmak için öncelikle kendi ihtiyaçlarımızı tanımalıyız. Kendi değerlerimiz doğrultusunda karar vermeyi öğrenmemiz gerekir. Ayrıca, bizim gibi düşünen insanlarla, kendi alanımızda olan kişilerle bir arada olmak da baskıyı azaltabilir.
Ayrıca, baskı altındaki kişilerin karar verme sürecini kolaylaştıracak bazı teknikleri öğrenmeleri yardımcı olabilir. Bu teknikler arasında, karar vermeden önce farklı bir perspektiften bakmayı denemek ve seçeneklerimizi daha dikkatli bir şekilde değerlendirmek yer alabilir.
- Kendimizi iyi hissettiğimiz zamanlarda karar vermeye çalışmalıyız.
- Başkalarının fikirlerini dinlemeli, fakat son kararımızı kendimiz vermelisiniz.
- Bir yandan da kendimizi doğrulamalıyız.
Baskı altında karar vermek her zaman kolay değildir, ancak kendi ihtiyaçlarımızı ve değerlerimizi tanımak, doğru kararlar almamıza yardımcı olabilecek bir adımdır.
Sürü Psikolojisi
Sürü psikolojisi, insanların çoğunluğun davranışına benzer şekilde hareket etme eğiliminde olduğu bir psikolojik olgudur. Toplumda kabul gören davranışların birey tarafından da benimsenmesi, bu psikolojik olgunun temelini oluşturur. Sürü psikolojisi, kişinin kendine özgürlük alanı içinde karar vermek yerine, toplumun beklentilerine uygun davranış sergilemesini tetikler. Bu davranış kalıbı, kişisel inisiyatif alanının daralmasına ve özgüven eksikliğine sebep olabilir.
Toplumsal baskı, sürü psikolojisinin en önemli etkendir. Kişi, toplumun beklentilerine uygun davranarak, kendini kabul görmüş hisseder. Bu kabulün sağlanmaması, kişi tarafından olumsuz bir algılanır ve bu kişide psikolojik sorunlara neden olabilir. Sürü psikolojisi, bireyin kendi inisiyatifiyle hareket etmek yerine, toplumun beklentileri doğrultusunda adım atmasına neden olur.
Bu nedenle, kişisel karar verme sürecinde sürü psikolojisi ile mücadele edilmesi gerekmektedir. İnsanın kendi fikirleri, inançları ve istekleri doğrultusunda hareket etmesi, özgüvenini arttırarak, kişisel gelişimini de sağlayacaktır. Bu süreçte, toplumsal baskıyı azaltacak çözümler de aranmalıdır. Bireysel özgürlük alanının korunması, toplumda oluşan baskıyı azaltarak, kişilerin kendi fikirlerine uygun hareket etmesini destekleyecektir.
Özetle, sürü psikolojisi, insanların çoğunluğun davranışına benzer şekilde hareket etme eğiliminde olduğu bir psikolojik olgudur. Toplumsal baskı, kişinin kendi fikirlerinden ziyade, toplumun beklentileri doğrultusunda hareket etmesine neden olur. Kişinin özgüveninin artması ve bireysel özgürlük alanının korunması, sürü psikolojisine karşı mücadelede önemli rol oynamaktadır.
Kendini Gerçekleştirme Kehaneti
Kendini gerçekleştirme kehaneti, bir insanın kendi inançları ya da önyargıları nedeniyle bir kehaneti gerçekleştirmesine denir. İnsanlar, kendileri hakkında olumlu ya da olumsuz düşüncelere sahip olduklarında, bu inançlar kendilerini etkiler ve sonucunda da kehanetler gerçekleşebilir. Bu kehanetler, insan davranışlarını ve karar verme sürecini etkiler.
Bu olgu, insan psikolojisinde yer alan önemli bir süreçtir. İnsanlar, hayatları boyunca kendileri hakkında birçok inanç ve önyargı geliştirirler. Bu inançlar, insanların kendilerine, başkalarına ve hayata karşı olan tutumlarını belirler. İnsanların kendileri hakkında sahip oldukları olumlu düşünceler, kendine güvenlerini artırır ve daha başarılı, mutlu ve huzurlu bir hayat sürmelerine yardımcı olabilir.
Ancak, kendini gerçekleştirme kehaneti aynı zamanda olumsuz düşüncelere de yol açabilir. Kişi, kendisi hakkında olumsuz düşündüğünde, bu düşünceler kendini taşıyıcı bir hal alır ve sonuçta olumsuz sonuçlar doğurabilir. Örneğin, bir öğrenci, kendine çok güvenmeyip sınavda kötü bir performans göstereceğine inandığında, bu düşünceleri kendine dair kaygılarını artırabilir ve sonuçta gerçekten de kötü bir sınav performansı sergileyebilir.
Psikoterapi, kendini gerçekleştirme kehanetinin önlenmesinde önemli bir araçtır. Terapi, insanların kendileri hakkında sahip oldukları yanlış inançları tespit etmelerine ve değiştirmelerine yardımcı olur. Bireyler, bu sayede kendilerine dair olumsuz düşüncelerini yeniden yapılandırarak, daha olumlu ve yapıcı bir tutum sergileyebilirler. Kendini gerçekleştirme kehaneti, insan psikolojisindeki birçok süreci etkilerken, terapi yardımıyla bu olgunun zararlı etkileri azaltılabilir.
Bağımlılık ve Karar Verme
Bağımlılık, insan psikolojisi üzerinde oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Bu etki, bağımlılığın karar verme süreçlerimize olan etkisi ile özellikle belirgin hale gelir. Bağımlılık, yalnızca anlık tatmin için yapılan bir davranıştır. Ancak zaman içinde, kişi bağımlı olduğu davranışa her seferinde daha fazla bağımlı hale gelir ve kontrol kaybı yaşamaya başlar.
Bağımlılık, genellikle birçok psikolojik süreçle ilişkilendirilir. Bağımlılık yapan davranışlar, kişinin ihtiyaçlarını ve arzularını karşılamada bir yol olarak kullanılır. Ancak bu davranışlar, beraberinde kontrol kaybı riskini de getirir.
Bağımlılığın, karar verme sürecini nasıl etkilediğini anlamak için, bir bağımlılık türü olan sigara içme örneğini ele alabiliriz. Sigara içen bir kişi, sigarayı bırakmanın sağlık yararlarından haberdar olsa bile, sigara içmeye devam edebilir. Bunun sebebi, sigara içmenin anlık tatmin vermesidir. Ancak sigara içmenin uzun vadede olumsuz etkilerini görmek, kişinin sigara içme alışkanlığını bırakma kararı almasına neden olabilir. Burada, anlık tatminle uzun vadeli mutluluğu karşılaştırma ve tercih etme süreci etkilidir.
Bağımlılık, kontrol kaybı yaşanmasına neden olduğu için, karar verme süreceinin de etkisiz hale gelmesine neden olabilir. Bağımlılık yapan davranışlar, kişinin hayatında bir öncelik haline gelir ve bu nedenle kararlar, bağımlılık ile ilgili hedefleri karşılamak için yapılanlarla sınırlı hale gelir. Dolayısıyla, bağımlılığın etkisinden kurtulmak için, kişinin önceliklerini yeniden belirlemesi ve karar verme konusunda kontrolü ele alması önemlidir.
Bağımlılık ve Anlık Tatmin
Bağımlılık, insanların hayatını sınırlayan ve kontrol altından çıkmaması durumunda ciddi sonuçları olan bir durumdur. Bağımlılık, birçok faktörün etkisi altında gerçekleşir, ancak anlık tatmin bu süreçte önemli bir rol oynar.
Anlık tatmin, insanların acil olarak tatmin edilmesi gereken ihtiyaçlarını hemen karşılamayı tercih etme eğilimleridir. Ancak bu kararlar genellikle uzun vadeli sonuçlardan yoksundur ve insanların sağlığına, mutluluğuna ve daha geniş anlamda hayatlarına zarar verebilir.
Bağımlılık, anlık tatmin kararlarından kaynaklanabilir. Kişiler, kısa süreli rahatlama veya keyif hissi almak için uyuşturucu, alkol, sigara veya diğer maddeleri kullanmaya başlayabilirler. Bu tür bağımlılıklar, sağlık problemleri, sosyal problemler ve hatta ölüm ile sonuçlanabilir.
Karar verme sürecinde anlık tatmin duygusu, insanların mantıklı kararlar vermesini engelleyebilir. İnsanlar, acil bir ihtiyaç duyduğunda, örneğin bir sigara istediğinde veya birlikteyken alkol almak istediğinde, mantıklı düşünme kapasitelerini kaybedebilirler. Bu nedenle, karar verirken uzun vadeli sonuçların değerlendirilmesi ve analiz edilmesi önemlidir.
Bağımlılıkla mücadele etmek, anlık tatmin eğilimini azaltmayı ve kişilerin uzun vadeli düşünmelerini sağlamayı içermelidir. Kişilerin ihtiyaçlarını karşılamak ve kendilerini tatmin edebilecekleri farklı yollar bulmaları önemlidir. Bu, sağlıklı yaşam tarzı seçimlerini ve alternatif aktiviteleri kapsar.
Genel olarak, anlık tatmin duygusunun, bağımlılık ve karar verme sürecinde önemli bir rol oynadığı unutulmamalıdır. Kişilerin, uzun vadeli sonuçları dikkate alarak karar vermeleri önemlidir. Ancak bu, bağımlılıkla mücadele ederken, sağlıklı seçimler yapmak, alternatif aktiviteler bulmak ve kendi ihtiyaçlarını karşılamak için farklı yollar aramak gibi faktörleri de dikkate alır.
Bağımlılık ve Kontrol Kaybı
Bağımlılık, genellikle bir kişinin belirli bir maddeye veya faaliyete karşı kontrolünü kaybetmesi sonucu ortaya çıktığından kontrol kaybına neden olur. Bağımlılık, beyindeki ödül merkezi olan limbik sistemi aktive eder ve dopamin, serotonin ve norepinefrin gibi nörotransmitterler salgılar.
Bununla birlikte, sürekli uyarılmaya maruz kalındığında, benzer uyaranlara karşı tolerans gelişebilir ve bu da kişinin daha fazla uyarılma arayışına girmesine neden olabilir. Bu süreç, kişinin kontrolünü kaybetmesine ve bağımlılık haline gelmesine yol açar.
Bağımlılık sürecinde, kişinin karar verme yeteneği de etkilenebilir. Bağımlı kişiler, bağımlılık yaratan faaliyetlerde veya maddelerde sürekli olarak daha fazla uyarılmaya ihtiyaç duyarlar ve diğer gerekliliklerini ihmal ederler. Bu nedenle, zamanla, bağımlı kişilerin karar verme yetenekleri de etkilenir ve kontrol kaybı yaşayabilirler.
Bununla birlikte, bağımlılığın kontrol kaybı yaratan psikolojik mekanizmalarını anlayarak, kişilerin bağımlılıkla mücadele etmeleri daha kolay hale gelir. Kişinin bağımlılıkla ilgili tetikleyicileri tanımlaması, uyaranlardan kaçınması veya bunlarla başa çıkma stratejileri geliştirmesi, kontrolü elinde tutmak için önemlidir.
Bazı bağımlılıkların tedavisi, kişinin psikolojik durumunu ele almayı gerektirir. Bu nedenle, psikoterapi, destek grupları veya ilaç tedavisi gibi teknikler, kontrol kaybıyla başa çıkmak için faydalı olabilir. Ancak, her durumda, bağımlılıkla mücadele için bir çözüme ulaşmak ve kontrolü yeniden kazanmak, kişinin kendi başına yapabileceği bir şeydir.