İngiliz kadınların tarihi siyasi mücadelesi, haklarını elde etmek için verdikleri uzun soluklu mücadelelerle dolu. 'Haklar ve Temsil' kitabı, bu mücadeleleri tüm ayrıntılarıyla inceleyerek, kadınların siyasi temsiliyetleri için verdikleri mücadeleleri anlatıyor. Tarihimize ışık tutacak bu önemli eseri kaçırmayın.

İngiliz kadınların siyasi mücadelesi, haklarını elde etmek ve siyasette temsil edilmek için yürüttükleri uzun ve zorlu bir mücadeledir. Tarihte birçok kadın, eşit hakları elde etmek için mücadele etmişlerdir. İlk dalgaya kaynaklık eden kadınlar, seçme ve seçilme haklarını elde etmek için yıllarca mücadele vermişlerdir. Bu mücadelede, kadınların siyasi kurumlarda temsil edilmesi için de çaba gösterilmiştir.

İngiliz kadınların siyasi mücadelesinde önemli bir yer tutan millici feministler, kadınların temsili için yoğun kampanyalar düzenlemişlerdir. Lider kadınlar, özellikle Emmeline Pankhurst ve Suffragettes, kadın hareketine öncülük etmişlerdir. Bu mücadelede, millici feminizmin İngiliz siyasi kurumlarına girişi de tartışmalara neden olmuştur.

Bugün İngiltere'de kadınlar, siyasi arenada daha güçlü bir şekilde temsil edilmektedir. Ancak hala birçok kadın haklarını elde etmek için mücadele etmektedir. Bu mücadelede kadın örgütleri de önemli bir rol oynamaktadır. Kadın hakları alanında elde edilen ilerlemelere rağmen, kadınların eşit haklara kavuşması için daha yapılacak çok iş vardır.

Kadınların Seçme ve Seçilme Hakkı İçin Mücadele

19. yüzyılın sonlarına doğru İngiliz kadınları, siyasi haklarını elde etmek için yıllar süren mücadeleler başlattılar. O dönemde kadınlar, siyasi hakların sadece erkeklere ait olduğu, kadınların ise sadece ev işleriyle uğraşması gerektiği düşüncesi hakimdi.

1903 yılında Emmeline Pankhurst'un önderliğinde kurulan Women's Social and Political Union (WSPU), kadın hakları mücadelesinin en önemli örgütlerinden biriydi. WSPU, hükümetin dikkatini çekmek için barışçıl protesto eylemleri, kitlesel yürüyüşler, grevler ve hatta bazen şiddet içeren eylemler düzenledi.

1918 yılında kabul edilen Representation of the People Act ile İngiltere'deki bazı kadınlar seçme hakkını kazandılar. Ancak bu hak, sadece 30 yaş üstü evli kadınlara ve gayri resmi eğitimli kadınlara verildi. Bu yasa değişikliğinden sadece bir yıl sonra, 1919'da ilk kadın milletvekili Constance Markiewicz seçildi.

1928 yılında kabul edilen Representation of the People (Equal Franchise) Act ile kadınlar erkeklerle eşit seçme hakkına sahip oldular. Bu yasa değişikliği, İngiliz kadınların siyasi haklarını elde etmek için yıllar süren mücadeleleri sonuçlandırdı.

Kadınların Temsili İçin Mücadele

İngiliz kadınlarının hakları için yürüttükleri mücadele sadece seçme ve seçilme hakkı ile sınırlı kalmamıştır. Kadınlar, siyasi kurumlarda da temsil edilmek istemiş ve bu amacı gerçekleştirmek için uzun yıllar çaba göstermişlerdir.

Kadınların siyasi temsili için yürütülen mücadeleler, Kadın Seçmenler Ulusal Birliği (NUWSS) ve Millici Feministler arasında gerçekleştirilmiştir. NUWSS, 1897 yılında kurulmuş ve seçme hakkı ile birlikte kadınların toplumsal hayattaki haklarını da savunmuştur. Millici Feministler ise, seçme ve seçilme hakkı mücadelesinde daha radikal bir yöntem izlemiştir.

Millici Feministler, Emmeline Pankhurst önderliğinde, toplumda ses getiren, agresif bir taktik kullanmıştır. Kucak açan, sakin bir yaklaşım yerine güçlü söylemler, protesto gösterileri ve fiziksel müdahale ile dikkat çekmeye çalışmışlardır. 1918 yılında İngiltere Parlamentosu, tüm kadınlara seçme hakkı tanıyan bir yasa çıkarmıştır.

Bu yasa, kadınların siyasi temsilinde bir dönüm noktası olmuştur. Ancak, kadınların seçme hakkı kazanmasından sonra bile, siyasi kurumlarda etkin bir şekilde temsil edilmeleri için mücadele hala devam etmiştir. Kadınlar, özellikle yüksek mevkilere getirilirken, cinsiyet ayrımcılığı ile karşılaşmışlardır.

Bugün, İngiliz parlamentosundaki kadınların sayısı artmakla birlikte, erkeklerin sayısı hala kadınlardan daha fazladır. Kadın örgütleri, kadınların siyasi ve toplumsal hayatta daha etkin olmaları için mücadele etmeye devam etmektedir.

Millici Feminizm

Millici feministler, İngiliz siyasi arenasında kadınların temsil edilmesi için yürüttüğü kampanyalarla bilinirler. 20. yüzyılın başında İngiltere'de kadınların seçme ve seçilme hakkı talebiyle yapılan eylemlerin öncüsü olan millici feministler, kadınların toplumsal hayatta eşit haklara sahip olabilmeleri için mücadele etmişlerdir.

Millici feministlerin kampanyalarından biri de "Değerli Köleler" protestosudur. Parlamento üyesi Sir Edward Grey’in politikalarına karşı yapılan bu protesto, çoğunluğu kadın olan 300 kişilik bir grup tarafından gerçekleştirilmiştir. Kadınlar, erkeklerin politik haklarının olmasına rağmen onların hizmetkarlık yaparken kadınların hizmetkar olmak zorunda bırakıldığına dikkat çekmekteydi. Bu tür protestoların ardından, kadınların haklarına yönelik farkındalık artmış ve kadınların kamuoyu nezdinde daha ciddiye alınması sağlanmıştır.

Millici feministlerin yöntemleri arasında sivil itaatsizlik de yer almıştır. Bu şekilde yapılan eylemler, hükümetin karşı çıkmasına rağmen kadınların haklarının tanınmasında önemli bir rol oynamıştır. Millici feministlerin en bilinen lideri, Emmeline Pankhurst'tur. Pankhurst, Suffragettes örgütünü kurarak kadın hakları için mücadele etmiş ve feminist hareketin öncülerinden biri olmuştur.

Millici feministler, kadınların hayatın her alanında var olması ve temel haklarını elde etmesi için mücadele etmişlerdir. Bu mücadele sadece İngiltere için değil, feminizmin dünya çapında yayılmasına öncülük etmiştir.

Emmeline Pankhurst ve Suffragettes

İngiliz kadınların haklarını elde etme ve siyasi temsillerini sağlama mücadelesinde Suffragettes örgütünün lideri ve en önemli figürlerinden biri olan Emmeline Pankhurst, kadın hareketinde önemli bir rol oynadı.

Pankhurst, 1858 yılında Manchester'da doğdu ve ailesinin ilerici düşünceleri çocukluğunda onun feminist fikirleri benimsemesine neden oldu.

1898 yılında Pankhurst, kocası ve kızı ile birlikte Londra'ya taşındı ve The Women's Franchise League adlı bir örgüt kurdu. Ancak, örgütün amacı kadınların seçme haklarını kazanmasıydı ve yeterince etkili olamadılar.

Bunun üzerine Pankhurst, 1903 yılında Suffragettes örgütünü kurdu. Örgütün amacı kadınların seçme haklarını kazanmak için mücadele etmekti. Ancak, Suffragettes örgütü, barışçıl protesto yöntemlerinin yetersiz olduğunu düşündüğü için daha radikal yöntemler kullanmaya başladılar. Bu radikal yöntemler, daha etkili bir şekilde kamuoyu dikkatini çekti ve kadınların seçme hakkı mücadelesinde önemli bir rol oynadı.

Emmeline Pankhurst, örgütün sadece lideri olmakla kalmadı, aynı zamanda halka seslenmek için yaptığı konuşmalarla da dikkat çekti. The Suffragettes hareketi için yapılan önemli gösterilerde yer alarak, kadınların seçme ve seçilme hakları için mücadele etti.

Emmeline Pankhurst, 14 Haziran 1928'de Parlamento'nun Seçimler Yasası'yla kadınların erkeklerle eşit oy hakkı kazandığını öğrendi. Bu kazanım, Pankhurst ve Suffragettes örgütünün yıllar süren mücadelesinin son noktasıydı. Hareketin öncüsü olan Pankhurst, kadın hakları ve siyasi temsili mücadelesinde unutulmayacak bir figür olarak tarihte yer almaya devam ediyor.

Millici Feministlerin Siyasi Kurumlara Girişi

Millici feminizmin İngiliz siyasi kurumlarına girişi tartışmaları, 1918 Genel Seçimleri ile başladı. Seçimlerden önce, İngiliz hükümeti tarafından çıkarılan RRepresentation of the People Act 1918, tüm savaşta çalışan erkekler ve kadınların ev sahibi oldukları mülklerin üstünde yaşayan kadınlar için oy hakkı getiren bir yasadır.

Bununla birlikte, olası bir seçimde oy kullanacak kadınların sayısı oldukça azdı. Millici feminizm, kadınların seçim bölgesi sınırlarında kayıtlarının güncellenmesi ve ayrıca kadınların siyasi partilerde üye olmalarına olanak tanıyan bir hareketle, kadınların siyasi bir varlık olarak var olmalarını sağlamaya çalıştı.

1919'da, Millici Feminizm Örgütü, The Women's Party olarak bilinen "Parti" yi kurdu. Parti'nin iki ana amacı vardı: kadınların siyasi temsili ve seçildikten sonra oy kullanma yetkisine sahip olmaları. Parti, kadınların siyasi haklarını savunmak için parlamentoya aday göstermek için çalıştı.

Millici feministlerin siyasi kurumlara aday göstermelerine olanak tanınması, kadınların siyasi hayatta yer almasına yönelik önemli bir adım olarak görülmüştür. Bu süreç, kadınların daha önce yaşadığı ayrımcılık ve engellere karşı koymak için atılmış cesur bir adımdır.

Kadınların Siyasi Temsili: Bugün ve Gelecek

İngiliz siyasi arenada kadınların temsil edilmesi konusunda son yıllarda yapılan tartışmalar oldukça yoğun. Geçmişte kadınların siyasi hakları için verilen mücadele sonucu, birçok kadın siyasette aktif olarak yer alıyor olsa da, erkeklerin hâlâ daha fazla temsil edildiği bir gerçek.

2019 Genel Seçimleri'nde İngiltere tarihinde bir ilk yaşandı ve kadın milletvekili sayısı, tarihte ilk kez 200'ü geçti. Ancak bu sayı, toplam milletvekili sayısının sadece %32'sine denk geliyor ve kadınların siyasi temsili konusunda henüz yeterince ilerleme kaydedilmediği açıkça görülebiliyor.

Gelecekte kadınların siyasi temsili ile ilgili beklentiler de oldukça yüksek. Birçok kadın örgütü, siyasi partilerde kadın adaylara daha fazla yer verilmesi ve kadınların siyasi arenada daha fazla söz sahibi olması için çaba gösteriyorlar. Ayrıca genç kadınların siyasete ilgisi de artarak devam ediyor ve gelecekte kadınların daha fazla siyasi pozisyonda yer alacakları tahmin ediliyor.

Bununla birlikte, kadınların siyasi temsili konusunda henüz varılacak uzun bir yol olduğu açık. Kadınların, siyasi kurumlarda daha fazla yer alması, kadınların perspektifini daha iyi yansıtacak ve toplumun farklı kesimlerine daha iyi hizmet edebilecek politikaların oluşturulmasına yardımcı olacaktır. Bu nedenle, kadınların siyasi temsili konusunda çalışmaların devam etmesi ve bu konuda farkındalığın artırılması gerekiyor.

Kadın Hakları ve Kadın Örgütleri

Kadın hakları, İngiltere'de yıllar süren mücadeleler sonucu elde edilmiştir. Kadınlar, seçme ve seçilme hakkını kazanmak için verilen savaşın ardından siyasi arenada temsil edilmeyi de hedefledi. Bu süreçte kadın örgütleri, hakları için mücadele eden kadınların en önemli destekçileri oldu.

Kadın haklarına dair kazanımların başında, Kadınların Siyasi ve Hukuki İşlerde Görev Alma Hakkı Yasası'nın kabul edilmesi gelir. Bu yasa, kadınlara siyasi arenada temsil edilme ve hukuki işlerde görev alma hakkı verdi. Bunun yanı sıra, kadınların eşit işe eşit ücret almaları hakkı da elde edildi.

Kadınların haklarını savunan ve mücadelelerine destek olan örgütler de önemli rol oynadı. Kadınların haklarını savunan ilk örgüt, Kadınlar Sosyal ve Siyasi Birliği idi. Bu örgüt, kadınların siyasi ve sosyal haklarını savundu ve birçok kampanya düzenleyerek kadınların hakları için mücadele etti.

• Suffragettes Topluluğu: Emmeline Pankhurst tarafından kurulan bu topluluk, kadınların seçme ve seçilme hakkı için yaptığı kampanyalarla ünlüdür.
• National Union of Women’s Suffrage Societies: Kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmak için yürütülen kampanyaların en büyük destekçilerinden biri olan bu örgüt, 1897'de kuruldu.
• Womens Institute: Kadınların eğitim, tarım, sanat ve el işleri konularında bir araya geldiği bir örgüttür.

Kadın haklarına dair kazanımların yanı sıra, bu hakları savunan ve mücadele eden örgütlerin varlığı da kadınların siyasi ve sosyal arenada güçlenmelerine yardımcı oldu. Bugün, kadın örgütleri hala varlıklarını sürdürüyor ve kadın haklarını korumak için çalışmalarına devam ediyorlar.

Kadın Hakları Alanında Yapılan İlerlemeler

Kadın hakları, tarihin her döneminde savunulması gereken bir konu olmuştur. İngiliz kadınlar da yıllar süren mücadele sonucunda birçok alanda hak elde ettiler. Bu hakların şekillenmesinde kadınların sosyal, ekonomik, politik alanda katkıları etkili oldu.

1900'lü yıllarda İngiltere'de kadınlar seçimlere katılmak için mücadele ettiler. Ancak, kadınların seçme ve seçilme hakkı 1918 yılında ancak 30 yaş üstü evli kadınlara verildi. Bu hak, 21 yaş üstü tüm kadınlara 1928 yılında verildi. İngiliz parlamentosunda birçok kadın milletvekili de seçilerek, kadınların siyasi temsili arttı.

Sosyal haklar açısından, İngiliz kadınlar özellikle çalışma haklarına kavuşmak için mücadele ettiler. Kadınlara zorunlu eğitim hakkı ise 1870 yılında verildi. 20. yüzyılın başlarında, kadın işçilerin sözleşme imzalama hakları ve daha adil çalışma koşulları için mücadeleleri sonucunda, erkeklerle eşit ücret hakları elde edildi.

Eğitim alanında da İngiliz kadınların gelişimi etkili oldu. Kadınların üniversitelere kabul edilmesine dair tartışmalar 19. yüzyılın sonlarına doğru başladı ve sonunda kadınların üniversitelerde eğitim alması mümkün hale geldi.

İngiliz kadınların politik, sosyal ve ekonomik alanlarda elde ettiği haklar, dünya genelindeki feminist hareketleri etkiledi ve ilerlemelerin sağlanmasında öncü oldu.

Kadın Örgütleri ve Faaliyetleri

Kadın hakları için çalışan örgütler tarihi boyunca büyük bir etki yaratmış ve önemli kazanımlar elde etmiştir. İngiltere’deki ilk kadın hakları örgütü 1866 yılında kurulan “Kadınlar Seçim İçin Ulusal Derneği” (National Association for Women’s Suffrage-NAWS) olmuştur. Tarihsel süreçte örgütler kadınlara eğitim ve seslerini duyurma fırsatı sağladığı gibi aynı zamanda kadın haklarına dair konuları gündeme taşımışlardır.

Günümüzde ise, Birleşik Krallık’ta kadın hakları alanındaki örgütler güçlü bir şekilde çalışmalarını sürdürmektedir. Kate Smurthwaite tarafından kurulan The East London Fawcett Group, kadınların daha fazla temsil edilmesi için çalışan örgütler arasında yer almaktadır. Bu örgüt özellikle siyasi alanda kadınların temsiliyetinin artırılması ve cinsiyet eşitliği konularında faaliyet göstermektedir.

Bunun yanında, Women’s Aid gibi örgütler, ev içi şiddet mağduru kadınların korunması, desteklenmesi ve haklarının savunulmasına yönelik çalışmalar yürütmektedir. The Everyday Sexism Project ise, kadınların günlük hayatta maruz kaldıkları cinsiyetçi davranış ve söylemleri ortaya çıkararak bu konuda farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır.

Kadın hakları için çalışan diğer bir örgüt olan “Fawcett Society”, kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda eşit fırsatlara sahip olmaları için çalışmaktadır. Bu örgüt aynı zamanda cinsiyet eşitliği alanında yasal düzenlemelerin yapılması konusunda da faaliyetler yürütmektedir.

Sonuç olarak, kadın hakları için çalışan örgütler tarihi boyunca büyük bir etki yaratmış ve kadınların seslerini duyurmalarına yardımcı olmuştur. Günümüzde de çalışmalarına devam eden bu örgütler, kadınların haklarını savunmaya devam edecek ve cinsiyet eşitliğinin sağlanması için öncü rol üstlenecektir.