Soğuk Savaş Sonrası Yeni Dünya Düzeni kitabı, dünya tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri olan Soğuk Savaş sonrası siyasi, ekonomik ve sosyal değişimleri ele alıyor. Bu kitap, tarihin önemli bir dönemini anlamak ve geleceğe dair öngörülerde bulunmak için bir rehber niteliğinde. Soğuk Savaş Sonrası Yeni Dünya Düzeni hakkında daha fazla bilgi almak için hemen tıklayın!

Soğuk Savaş sonrasında dünya, uluslararası alanda birçok değişikliğe uğradı ve yeni bir dünya düzeni oluştu. Bu yeni dünya düzeni beraberinde birçok tartışma ve çatışmaları da getirdi. Günümüz uluslararası politikasını anlamak için bu değişimleri anlamak gereklidir.

Soğuk Savaş sonrası yeni dünya düzeni, küreselleşme ile birlikte birçok alanda etkisini gösterdi. Bu süreçte, kapitalizmin yükselişi, uluslararası ticaret ve yatırımın artması gibi faktörler nedeniyle dünya ekonomisi büyük bir değişim geçirdi. Buna ek olarak, askeri güçlerin dengesinde de bir değişim yaşandı. Bu yeni dengeler, uluslararası politikada birçok yeni aktörün ortaya çıkmasına ve var olan aktörlerin rollerinin değişmesine neden oldu.

Yeni dünya düzeninde birçok küresel sorun da ortaya çıktı. Örneğin, nükleer silahların yayılması, insan hakları ihlalleri, çevre sorunları, terörizm gibi sorunlar günümüzde hala devam etmektedir. Bu sorunlar için uluslararası alanda çözüm önerileri geliştirilmektedir. Sadece uluslararası düzeyde değil, ülkelerin kendi iç politikalarında ve hukuk sistemlerinde de reform yaparak bu sorunların çözümüne katkıda bulunmaları gerekmektedir.

Küresel Güç Dengeleri

Küresel güç dengeleri, günümüz uluslararası politikasındaki en önemli tartışma konularından biridir. Devletler arasındaki güç dengesinin değişimi, uluslararası çatışmaların ana nedenlerinden biridir. Bu dengeler, ekonomik, askeri, siyasi ve kültürel faktörlerin birleşmesiyle oluşur.

İşbirliği ve çatışma dinamikleri arasındaki ilişki de küresel güç dengelerinin belirlenmesinde önemli bir faktördür. İşbirliği dinamikleri, devletler arasında barış ve işbirliği sağlamak için yapılan anlaşmaları, ekonomik entegrasyonu, diplomatik ilişkilerin geliştirilmesini ve sınır ötesi olaylarla mücadeleyi içerir. Çatışma dinamikleri ise, sınır çatışmaları, terörizm, savaşlar ve yıkımı içerir.

Küresel Güç Dengelerinde Önemli Ülkeler	Güç Dengesi
Amerika Birleşik Devletleri	Güçlü
Rusya	Güçlü
Çin	Güçlü
Avrupa Birliği	Orta
Neo-Emperyalist Devletler	Zayıf

• Amerika Birleşik Devletleri, küresel güç dengesinde güçlü bir ülke olarak liderliği sürdürmektedir.
• Rusya, doğal kaynaklarına dayalı ekonomik gücü ile dünya sahnesinde önemli bir oyuncudur.
• Çin, yükselen bir ekonomik güce sahip olmasına rağmen, askeri gücü nispeten zayıftır.
• Avrupa Birliği, ekonomik açıdan güçlü ancak politik alanda tek bir ülke gibi hareket etmekte zorlanmaktadır.
• Neo-emperyalist devletler, çok sayıda çatışma ve siyasi istikrarsızlık yaşanan bölgelerin başında gelir. Güç dengelerinde zayıf bir konumdadırlar.

Küresel güç dengeleri her geçen gün değişmektedir. Uluslararası toplumun, ülkeler arasındaki işbirliği dinamiklerini geliştirerek, çatışmaların azaltılmasına yönelik çabalarının artması, küresel güç dengelerini değiştirme potansiyeline sahiptir.

Uluslararası Sosyal Adalet

Uluslararası sosyal adalet konusu son yıllarda gittikçe önem kazanmış ve tartışmaların merkezine yerleşmiştir. Dünya genelinde yoksulluk, eşitsizlik, ayrımcılık gibi sosyal sorunlar varlığını sürdürürken, uluslararası toplum bu sorunların çözümü için adımlar atmaya çalışmaktadır.

Bunun en somut örneklerinden biri, Birleşmiş Milletler'in 2015 yılında kabul ettiği Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'dir. Bu hedefler arasında yoksullukla mücadele, eşitsizlikleri azaltma, kaliteli eğitime erişimi sağlama gibi sosyal adalet konuları yer almaktadır. Ancak, bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için uluslararası işbirliğinin arttırılması ve etkin bir şekilde uygulanması gerekmektedir.

Öte yandan, ekonomik eşitsizlikler de uluslararası sosyal adalet konusunun önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Küreselleşmenin etkileri sonucu zengin ve fakir ülkeler arasındaki uçurumlar giderek artarken, bu sorunun çözümü için uluslararası ekonomi politikalarının yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Multinasyonel şirketlerin işleyişi ve işçi hakları da bu bağlamda önemli bir konudur ve sosyal adalet konusunda tartışmaların odağındadır.

Uluslararası sosyal adalet konusu, dünya genelinde yaşanan sorunların çözümü için atılan adımların önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Ancak, bu sorunların karmaşıklığı birçok farklı boyutu içermekte ve çözümü için etkin bir uluslararası işbirliği gerekmektedir. Bu nedenle, uluslararası toplumun bu konuda daha etkin bir rol üstlenmesi ve adımlar atmaya devam etmesi gerekmektedir.

Ekonomik Eşitsizlikler

Yeni dünya düzeninin oluşmasında etkili olan en önemli faktörlerden biri küreselleşme olmuştur. Ancak, küreselleşmenin getirdiği ekonomik eşitsizlikler de tartışma konusu olmaktadır. Zira, küreselleşme ile birlikte dünya ekonomisi daha da entegre hale gelmiş, ülkeler arasındaki ticaret artmış ve firmaların üretimlerini uluslararası piyasalarda gerçekleştirmesi yaygınlaşmıştır.

Bunun doğal sonucu olarak, gelişmiş ülkeler daha fazla fayda elde ederken, az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki yoksul kesim daha da yoksullaşmıştır. Bu durum, özellikle son yıllarda birçok ülkede toplumsal huzursuzlukların artmasına ve sosyal eşitsizliklerin derinleşmesine neden olmuştur.

Buna karşın, ekonomik eşitsizliklerin çözümüne yönelik birçok öneri de geliştirilmiştir. Bu öneriler arasında, dünya genelindeki vergi düzenlemelerinin eşitlenmesi, yoksulluk sınırının üzerinde bir gelir elde edemeyen kesimlere yapılan nakdi yardımların artırılması, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin daha da güçlendirilmesi ve küresel işbirliği ile yoksullukla mücadele edilmesi yer almaktadır.

Ekonomik eşitsizliklerin çözümüne yönelik diğer bir öneri de, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki güçlü işsizlik sorununun çözümüne yöneliktir. Bunun için, devletlerin geliştirilmesi, küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteklenmesi, yerel ekonomilere yatırım yapılması ve işletmelerin yeni piyasalara açılması gerekmektedir.

Ek olarak, diğer bir öneri de, bireylerin eğitim seviyelerinin artırılmasıdır. Eğitimli bir işgücü, verimli bir ekonominin temelidir ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini daha da güçlendirmelerine yardımcı olabilir.

Kısacası, ekonomik eşitsizliklerin çözümü konusunda birçok öneri bulunmaktadır. Bunlar, hükümetlerin, işletmelerin ve toplumun ortak çalışması ile gerçekleştirildiğinde daha da etkili olabilir ve sosyal adaletin sağlanmasına katkı sağlayabilir.

Yoksullukla Mücadele

Yoksullukla mücadele, uluslararası toplumun en önemli hedeflerinden biridir. Dünya genelinde yüz milyonlarca insan, yaşam standartlarının altında ve yeterli beslenmeden yoksun bir şekilde yaşıyor, bu da insan onurunun korunması açısından kabul edilemez bir durumdur.

Uluslararası toplum, yoksullukla mücadele etmek için birçok inisiyatif başlattı. Bunlardan en önemlileri, sürdürülebilir kalkınma hedefleri (SKH) ve yoksullukla mücadele için dünya bankası programlarıdır. SKH'lar, 2030'a kadar küresel yoksulluğu azaltmak ve insan yaşam standartlarını iyileştirmek amacıyla tasarlanmış uluslararası bir kalkınma planıdır. Bu kapsamda, eğitim, sağlık, su ve sanitasyon, temiz enerji ve ekonomik büyüme gibi konular da ele alınmaktadır.

Dünya bankası, yoksullukla mücadele için farklı amaçlar belirleyerek kalkınmaya destek oluyor. Bu amaçlar arasında, yoksulluk oranını azaltmak, açlıkla mücadele etmek, sağlık hizmetlerine erişimi artırmak, temiz enerjiye geçişi sağlamak ve ekonomik fırsatları iyileştirmek bulunmaktadır. Ayrıca, dünya bankası, katılımcı ülkelerle ortak çalışarak, kalkınma projeleri yürütüyor ve yoksulluğun azaltılması için iyileştirme projeleri geliştiriyor.

Bununla birlikte, yoksullukla mücadele için yapılan çalışmaların yetersiz kaldığı da bir gerçektir. Ekonomik eşitsizlikler, toplumsal ayrımcılık ve fırsat eşitliği konuları, yoksullukla mücadele çalışmalarının etkinliğini azaltmaktadır. Toplumsal adalet ve insani değerleri korumak için, küresel düzeyde daha fazla politika oluşturulmalı ve sürdürülebilir çözümler aranmalıdır.

• SKH'lar ve dünya bankası programları, yoksullukla mücadele etmek için atılan önemli adımlardır.
• Yoksullukla mücadele çalışmalarında, ekonomik eşitsizlikler ve toplumsal ayrımcılık konuları da önemlidir.
• Küresel toplum, sosyal adaleti garanti altına alacak politikaları hayata geçirmeli ve insani değerlere saygı göstermelidir.

Multinasyonel Şirketler ve Sorumlulukları

Multinasyonel şirketler, faaliyet gösterdikleri ülkelerdeki ekonomik, sosyal veya politik etkileri nedeniyle sık sık tartışılan konulardan biridir. Küreselleşmenin hız kazandığı günümüz dünyasında, bu şirketlerin işleyişleri ve sosyal sorumlulukları önem kazanmaktadır.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde bu şirketlerin işleyişi, ekonomik ve sosyal açıdan sorunlar yaratabilmektedir. Şirketlerin, kâr odaklı iş yapmaları ve diğer ülkelerdeki iş kaynaklarına el koymaları, yerel ekonomileri olumsuz etkileyebilmektedir. Bu nedenle, şirketlerin sorumlu iş yapma anlayışı benimsemeleri gerekmektedir.

Birçok ülke, yasal düzenlemelerle multinasyonel şirketlerin faaliyetlerini kontrol etmektedir. Ancak, bu yasal düzenlemeler yeterli değildir. Şirketlerin iş yaparken, çevre, insan hakları ve çalışma koşulları gibi konulara dikkat etmeleri gerekmektedir. Buna ek olarak, sosyal sorumluluk projeleri ve sürdürülebilirlik stratejileri geliştirmeleri, şirketlerin toplumsal beklentileri karşılamasına yardımcı olabilir.

Son dönemlerde, multinasyonel şirketlerin sosyal sorumlulukları konusunda toplumsal farkındalık artmıştır. Bu farkındalık, şirketlerin çeşitli sivil toplum örgütleri, aktivistler, akademisyenler ve medya kuruluşları tarafından baskı altında olmalarına da neden olmaktadır. Şirketler, tüketicilerin ve kamuoyunun daha etkili bir şekilde talep ettiği iş etiği ve sosyal sorumluluk ilkelerini benimsemeleri gereklidir.

Sonuç olarak, küresel düzeyde faaliyet gösteren multinasyonel şirketlerin işleyişleri ve sosyal sorumlulukları konusundaki tartışmalar, uluslararası politikada önemli bir yer tutmaktadır. Şirketlerin, iş yaparken ekonomik, çevresel, sosyal ve etik faktörleri göz önünde bulundurup, sorumlu bir iş yapma anlayışıyla hareket etmeleri gerekmektedir.

Çevre Koruma

Çevre koruma, günümüzde en önemli konulardan biridir. Küresel ısınmanın etkileriyle başa çıkabilmek, çevre kirliliğiyle mücadele edebilmek, doğal kaynakları yönetebilmek için uluslararası işbirliği şarttır. Bu konuda birçok uluslararası organizasyon ve anlaşma mevcuttur.

Bu organizasyonlar, dünya liderlerinin çevre koruması konusunda bir araya gelmesine ve acil çözümler geliştirmesine imkan tanımaktadır. Özellikle Paris İklim Anlaşması, dünya liderlerinin iklim değişikliğinin etkilerine karşı mücadele için birleştiği en önemli anlaşma olarak gösterilebilir. Bu anlaşma, küresel ısınmanın 2 derecenin altında kalmasını hedeflemektedir.

Küresel ısınmanın yanı sıra çevre kirliliği de büyük bir sorundur. Çevre kirliliğinin ciddiyeti, su kirliliği, hava kirliliği, atık yönetimi ve doğal alanların tahrip edilmesi gibi birçok konuda gösterilebilir. Bu nedenle, birçok ülke ve uluslararası organizasyon, özellikle sıcak bölgelerdeki plastik atıkların yönetimi gibi çevre kirliliği problemine yönelik projeler geliştirmektedir.

• Bu projeler arasında, geri dönüşüm programları ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının artırılması gibi önemli adımlar yer almaktadır.
• Ayrıca, doğal alanların korunması ve sürdürülebilir turizm projeleri de çevre koruması için önemli bir faktördür.

Tüm bu çalışmalar, dünya genelinde doğal kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanılması için atılan adımların önemini vurgulamaktadır. Uluslararası işbirliği ve çözüm önerileri, herkesin yaşayabileceği güvenli ve sağlıklı bir dünya için en temel ihtiyaçlardan biridir.

Uluslararası İlişkilerde Krizler ve Çatışmalar

Uluslararası siyaset, tarih boyunca birçok çatışma ve krizle karşılaşmıştır. Son dönemde yaşanan kriz ve çatışmaların başında ise Suriye ve Ukrayna krizleri gelir. Suriye'de iç savaşın patlak vermesi sonucu ülke adeta parçalanmış durumda. Rusya, Suriye'deki Esad rejimine destek verirken, Batılı ülkeler ise muhalefeti destekliyor. Bu süreçte uluslararası toplum, Suriye'deki insani krize çözüm bulmak için çeşitli girişimlerde bulunmuştur, ancak henüz kalıcı bir çözüme ulaşılamamıştır.

Ukrayna ise 2014 yılında yaşanan Maidan devrimi ve Kırım'ın ilhakı sonrası Rusya ile karşı karşıya gelmiştir. Batılı ülkeler Ukrayna'yı desteklerken, Rusya ise Kırım'ın ilhakını savunmaktadır. Bu durum, Ukrayna'nın doğusunda yaşanan çatışmaların da tetikleyicisi olmuştur.

Bu krizler, uluslararası toplumda farklı tepkilere neden olmuştur. Batılı ülkeler, bu çatışmaları Rusya'nın saldırgan politikalarına bağlarken, Rusya ise kendi çıkarlarını koruma olarak nitelendirmektedir. Avrupa Birliği, Ukrayna'yı destekleyen bir politika izlerken, Rusya'ya karşı ekonomik yaptırımlar uygulanmıştır. Ayrıca, Rusya'nın Suriye'ye müdahalesi de dünya genelinde tartışma konusu olmuştur.

Uluslararası kriz ve çatışmalar, dünya genelinde birbirinden farklı etkiler yaratır. Askeri müdahaleler, insani krizler ve ülkeler arasındaki ilişkilerin zayıflaması gibi sonuçlar doğurabilir. Ancak uluslararası alanda işbirliği ve diyalog yoluyla, bu krizlerin üstesinden gelinmesi de mümkündür.

Sınır Tanımayan Terörizm

Terörizm, günümüzde uluslararası alanda sıkça gündeme gelen bir konudur. Sınır tanımayan terörizm ise farklı ülkelerde faaliyet gösteren örgütlerin uluslararası boyutta yaptığı terör saldırılarıdır. Bu örgütler, amaçları doğrultusunda farklı ülkelerdeki hedeflere saldırı düzenleyebilirler.

Terörist saldırılar, dünyanın her yerinde şiddet, ölüm, yaralanma, fiziksel ve psikolojik acıya sebep olmaktadır. Uluslararası toplum, sınır tanımayan terörizmin önlenmesi için birçok adım atmaktadır. Özellikle uluslararası istihbarat birimleri arasında yapılan işbirliği ve bilgi paylaşımı terörizmle mücadelede etkili olabilmektedir.

Ancak, terörizmle mücadelede çeşitli uluslararası hukuki sorunlar da mevcuttur. Bazı ülkeler, kendi ulusal güvenlik politikalarını tercih ederek terörist faaliyetlerde bulunan kişileri ya da örgütleri kendi ulusal hukukları çerçevesinde cezalandırmaktadır. Bu durumda, terörist faaliyetlere karışan kişilerin vatandaşı olduğu ülkeler, başka ülkeler tarafından yargılanmasına karşı çıkabilmektedir.

Sınır tanımayan terörizm ile mücadele konusunda uygulanan politikaların etkili olabilmesi için uluslararası işbirliği ve koordinasyonun önemi büyüktür. Terörist örgütlerin finansman kaynaklarının tespit edilmesi, silah kaçakçılığı ile mücadele ve sınır güvenliği önemli konular arasındadır. Ayrıca, terörizmin nedenleri ve bu nedenlerin ortadan kaldırılması konusunda da çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Nükleer Silahların Yayılması

Nükleer silahların yayılması, dünya genelinde ciddi bir güvenlik tehdidi olarak kabul ediliyor. Bu nedenle, uluslararası toplum, nükleer silahların yayılmasını önlemek ve kontrol altında tutmak amacıyla birçok adım atmıştır.

Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler (BM), Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) gibi uluslararası anlaşmaları imzalamış ve nükleer silahların yayılmasını önlemek için çeşitli yaptırımlar uygulamıştır. Ayrıca, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) gibi kuruluşlar da nükleer silah programlarını denetlemek ve kontrol etmek amacıyla çalışmalar yürütmektedir.

Bununla birlikte, nükleer silahların yayılması konusunda uluslararası toplumun görüşleri değişkenlik göstermektedir. Bazı ülkeler, nükleer silahların yayılmasının tamamen yasaklanması gerektiğini savunurken, diğer ülkeler ise nükleer silahların sadece kendilerinin elinde bulunması gerektiğini düşünmektedir. Özellikle son dönemde, Kuzey Kore ve İran gibi ülkelerin nükleer silah programlarına ilişkin açıklamaları ve faaliyetleri uluslararası toplumda endişe yaratmaktadır.

Bu konuda uluslararası toplumun aldığı önlemler ve görüşler değişkenlik gösterse de, nükleer silahların yayılmasından kaynaklanan risklerin büyük olduğu açıktır. Dolayısıyla, uluslararası toplumun bu konuda daha etkili adımlar atmaya devam etmesi gerekmektedir.

Uluslararası Hukuk ve Adalet

Uluslararası hukuk, uluslararası ilişkiler ve devletler arasındaki yasal düzenlemeleri kapsayan bir alan olarak tanımlanır. İşleyişi, uluslararası mahkemelerin kararları, devletlerin hükümranlığı ve insan hakları gibi birçok tartışmalı konuyu içerir.

Birçok ülke, uluslararası hukuku ulusal hukuklarına dahil ederek, yasal düzenlemelerini uluslararası hukukun temel prensiplerine göre yapar. Bununla birlikte, bu alanda hala çok fazla tartışma vardır.

Uluslararası mahkemelerin kararları da bu tartışmaların bir parçasıdır. Özellikle son yıllarda, bazı ülkelerin uluslararası mahkemelerin kararlarını tanımama durumu, bu mahkemelerin etki alanlarının ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir.

Uluslararası hukuk ve ceza adaleti, savaş suçları ve insan haklarının korunması konularında önemli bir rol oynamaktadır. Bu alanda çalışan uluslararası kuruluşlar, genellikle sınır ötesi suçlarla mücadele etme konusunda görevlendirilmiştir.

Uluslararası hukuk ve adalet konularında, geçmişte alınan bazı kararlar yanlış olmasına rağmen, günümüzde bu alanda yapılan çalışmalar gelecekte daha adil sonuçlar vermek için yürütülmektedir. Ancak, uluslararası hukukun işleyişi ve mahkemelerin kararları konusunda halen birçok tartışma devam ediyor.

İnsan Hakları ve İhlalleri

İnsan hakları ve ihlalleri, dünya genelinde en çok tartışılan konular arasında yer almaktadır. Uluslararası toplum tarafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, temel hak ve özgürlüklerin her birey tarafından korunması gerektiğini vurgulamaktadır. Ancak, halen pek çok ülkede insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır.

Bu ihlaller arasında işkence, zalimane ve insanlık dışı muameleler, adil yargılanma hakkının verilmemesi, özgürlüklerin kısıtlanması ve hatta bazı ülkelerde ölüm cezasının uygulanması gibi ciddi suçlamalar yer almaktadır. Sık sık uluslararası raporlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından da bu konularda açıklamalar ve eleştiriler yapılmaktadır.

Bunun yanı sıra, insan hakları ihlallerine karşı mücadele de uluslararası platformlarda önemli bir konu olarak ele alınmaktadır. Özellikle, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlar bu konuda önemli rol oynamaktadır. Uluslararası Adalet Divanı gibi mahkemeler de ihlalleri önlemek ve suçluları cezalandırmak amacıyla hareket etmektedir.

Bununla birlikte, insan hakları ihlalleriyle mücadele ederken uluslararası toplumun dikkat etmesi gereken konular arasında insan hakları evrensel beyannamesine göre de her bireyin hak ve özgürlüklerini kullanabilmesi gibi hususlar yer almaktadır. Kişisel veya politik düşüncelerden dolayı bireylerin cezalandırılmaması, açık ve adil bir yargı süreci izlenmesi, işkence gibi insanlık dışı muamelelerin kesinlikle kabul edilmemesi gibi önemli maddeler insan haklarının korunması için önem taşımaktadır.

Refah Devleti ve Uluslararası Aktörlerin Rolü

Refah devleti, devletin vatandaşlarına ekonomik ve sosyal imkanlar sunarak yaşam standardını artırdığı bir sistemdir. Bu sistemde hükümetler, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, barınma, iş imkanları gibi alanlarda vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli politikalar uygularlar. Uluslararası alanda refah devletinin korunması ve geliştirilmesine yönelik tartışmalar da sürmektedir.

Uluslararası topluluk, refah devletlerinin korunması için çeşitli inisiyatifler almaktadır. Özellikle Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB), refah devletlerinin korunması için çalışmalar yürütmektedir. BM, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında refah devletlerini kapsayan hedefler belirlemiştir. Bu hedefler arasında yoksullukla mücadele, eşitsizliği azaltma, eğitim ve sağlık politikalarının geliştirilmesi yer almaktadır. AB ise, refah devletlerinin korunması için üye ülkeler arasında sosyal politikaları koordine etmektedir.

Buna rağmen, uluslararası alanda refah devleti konusunda farklı görüşler de mevcuttur. Bazı ülkeler, refah devleti politikalarının maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle bu politikalardan vazgeçmeye çalışırken, bazıları da refah devletinin sosyal adalet için önemli olduğunu savunmaktadır. Diğer taraftan, bazı eleştirmenler ise, refah devleti politikalarının toplumda tembelliğe neden olabileceğini ve insanlarda çalışma isteğini azaltabileceğini iddia etmektedir.

Refah devleti konusunda uluslararası toplumun farklı görüşleri olsa da, refah devleti politikalarının toplumda sosyal adaletin sağlanması adına önemli olduğu düşünülmektedir. Uluslararası toplum, refah devletinin korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalarına devam etmektedir.