Roma Dönemi Bilim ve Felsefe'nin Önemli İsimleri kitabı, Roma kültüründe büyük bir yere sahip olan bilim ve felsefe alanında önde gelen isimleri tanıtır. Bu kitap, Roma tarihine ilgi duyanlar için kaçırılmayacak bir kaynak niteliğindedir.

Roma İmparatorluğu dönemi, bilim ve felsefe için önemli bir dönemdi. Bu dönemde birçok önemli düşünür ve bilim insanı hayat buldu. Bu makalede, Roma döneminde bilim ve felsefe alanında öne çıkan bazı isimleri tanıtacağız.

Bu önemli isimlerden biri, antik Roma'da doğa bilimleri alanında çalışan ve eserler kaleme alan Gaius Plinius Secundus, ya da diğer adıyla Pliny The Elder'dır. Pliny, doğal tarihi konu alan eserleriyle tanınmaktadır. Ayrıca, Pompei felaketinden sonra yaşanan olayları anlatan Doğal Tarih adlı eseri de oldukça önemlidir.

5. ve 6. yüzyıllarda yaşamış olan Boethius da, felsefe alanında yaptığı çalışmalar ve eserleriyle dikkat çeker. Boethius'un, hayatı boyunca yazdığı en önemli eser olan De Consolatione Philosophiae, felsefi kavramlar açısından oldukça zengin bir içeriğe sahiptir. Eserde yer alan temel felsefi kavramlar ve bu kavramların günümüze olan etkileri incelenebilir. Ayrıca, eserde ele alınan konuların başlıkları ve genel bir özetleri de sunulur.

Roma döneminde Aristoteles'in çalışmalarının keşfi ve Latin dünyasında etkileri de oldukça önemlidir. Bilim ve felsefe alanında o döneme kadar görülmemiş bir önsöz taşıyan Aristoteles'in eserleri, Batı felsefesi açısından büyük bir dönüşüm yaşanmasına neden oldu.

Bu isimlerin yanı sıra, Roma dönemi filozofu Seneca ve düşünür Cicero da, çalışmalarıyla bilim ve felsefeye katkıda bulunmuş diğer isimlerdir. Seneca'nın felsefi yaklaşımının temelinde yer alan stoacılık felsefesi ve Cicero'nun oratoryo sanatında yaptığı çalışmalar, bu düşünürlerin önemli katkıları arasındadır.

Gaius Plinius Secundus (Pliny The Elder)

Antik Roma döneminin önde gelen doğa bilimcilerinden biri olan Gaius Plinius Secundus, MÖ 23 yılında İtalya'nın Como gölü yakınlarındaki Novum Comum'da doğmuştur. Roma İmparatorluğu'nun döneminde yaşamış olan Pliny, bilimsel çalışmaları ve yazdığı eserleriyle doğa bilimlerine katkıda bulunmuştur.

Pliny, Roma ordusunda görev aldıktan sonra doğa bilimleri alanına ilgi duymuş ve farklı konular hakkında araştırmalar yapmıştır. Kendisi de bir doğa bilimci olan Dioscorides'in çalışmalarını inceledikten sonra, kendi eserlerini kaleme almaya başlamıştır.

Pliny, Doğa Tarihi adlı eseriyle tanınır ve bu eserinde bitkilerden hayvanlara, minerallerden gökkubbeye kadar birçok konuyu ele almıştır. Bu eser, antik dönemde doğa bilimleri alanında yazılmış en kapsamlı eserlerden biridir ve Pliny'nin en önemli eseridir.

Eserlerinden Bazıları	Konuları
Naturalis Historia (Doğa Tarihi)	Doğa bilimleri
Historia Naturalis (Doğa Tarihi)	Doğa bilimleri
Historia Romana (Roma Tarihi)	Roma tarihi

Pliny'nin çalışmaları, doğa bilimleri alanında yaşanan gelişmelerin takip edilmesinde ve bilimsel düşüncenin yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. Pliny'nin eserleri, Orta Çağ döneminde de etkisini sürdürmüş ve doğa bilimciler tarafından kaynak alınmıştır.

Boethius

Boethius, 5. ve 6. yüzyıllarda yaşamış İtalyan bir filozoftur. Aristoteles felsefesinin Latinceye çevirilerine öncülük etmiştir. Boethius, aynı zamanda müzik teorisyeni ve teolojisttir. Felsefesi, klasik felsefe ve Hristiyan öğretileri arasında bir sentezdir.

En önemli eseri, De Consolatione Philosophiae'dir. Bu eser, tecrit edilen bir adamın hayatının anlamını sorguladığı bir felsefi bir tartışmayı içermektedir. Eser, Stoacı felsefenin temel fikirlerini ele alır ve insanların mutluluğu için felsefik uygulamalara ihtiyacı olduğunu savunur.

Boethius, ayrıca "Üçlü Tanrı" tartışmalarına katkıda bulunmuştur ve Hristiyan teolojisinin gelişiminde önemli bir figürdür. Felsefesi ve teolojik çalışmaları, Ortaçağ boyunca İslam ve Hristiyan akademilerinde ilgi görmüş ve birçok kez Latince ve Yunanca'dan farklı dillere çevrilmiştir.

De Consolatione Philosophiae

De Consolatione Philosophiae, Boethius'un tutuklanması ve cezaevi hayatından sonra yazdığı bir felsefe eseridir. Kendisinin deyimiyle, eser hayatının son günlerindeki ruh halini yansıtan bir çağrıdır. Boethius, eserinde klasik felsefenin önemli kavramlarını içeren bir diyalog yoluyla rahatlatıcı bir teselli sunar.

Eserde yer alan temel felsefi kavramlar arasında özgür irade, kader, tanrı, iyilik, kötülük, mutluluk ve acı bulunur. Boethius, insanın özgür iradesiyle seçim yapabileceğini, ancak kaderin bireyin belirli bir yola yönelmesinde etkili olduğunu savunur. Ayrıca, eserinde dünyadaki kötülüklerin tanrıya atfedilemeyeceğini, uygun bir düzenin ve akıl yürütmenin var olduğunu vurgular.

De Consolatione Philosophiae, çeşitli konuların ele alındığı bölümlerden oluşur. Bu bölümler arasında ilk olarak Boethius'un hikayesi ve tutuklanması anlatılır. Sonrasında ise, felsefi argümanlar ile birlikte mutluluğun ne olduğu, tanrının varlığı, iyilik, kötülük, özgür irade, dünya düzeni ve insanın kendini bulması gibi konular ele alınır. Eser, tam bir felsefe çalışması niteliğinde olmakla birlikte, akıcı ve anlaşılır bir dille kaleme alınmıştır.

De Consolatione Philosophiae, dönemindeki diğer eserlerden farklı olarak bir kişisel bir bakış açısı sunar ve günümüze kadar birçok filozof tarafından etkilendiği görülür. Eser, özellikle Orta Çağ ve Rönesans dönemlerinde ilgi görmüştür ve günümüzde de filozoflar tarafından sık sık başvurulan bir kaynaktır.

De Consolatione Philosophiae

De Consolatione Philosophiae (Felsefeyle Teselli), Roma dönemi filozofu Boethius'un, bir hapishane hücresinde yazmış olduğu en ünlü eseridir. Eser, Boethius'un, tüm yaşamını adamış olduğu felsefesine olan bağlılığına ve inancına dayanır ve eserin temelinde yer alan düşünceler, insan yaşamındaki acı ve sıkıntıları kabul etmeye, hatta bunları felsefi bir bakış açısıyla ele almaya yöneliktir.

Eserde, Boethius'un kader ve insanın iradesi arasındaki ilişkiye yönelik düşünceleri, insanların acıları karşısındaki tutumu, insanın sahip olduğu güç ve imkanlar gibi konular işlenmiştir. Boethius, bu konuları ele alırken doğa felsefesinden, ontoloji gibi felsefi alanların birçoğundan ilham almış ve öte yandan stoacı felsefe geleneği içinde yer alan ahlaki ve etik sorunların ele alınmasına da değinmiştir.

De Consolatione Philosophiae, Yazılışından bu yana binlerce yıl geçmesine rağmen hala felsefe dünyasında saygın bir yer edinmiştir. Boethius'un bu önemli eseri, günümüzde hala felsefeyle ilgilenen insanlar tarafından okunmakta ve üzerine tartışmalar yapılmaktadır. Eserdeki temel felsefi kavramlar, insanların hayatını anlamlandırmaya ve sıkıntılarla başa çıkmanın yollarını bulmalarına yardımcı olmaya devam ediyor.

üzerine genel bir değerlendirme

Gaius Boethius, Batı felsefesi ve bilim tarihi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Boethius, Roma İmparatorluğu'nun çöküş dönemi olan 5. ve 6. yüzyıllarda yaşamıştır. Boethius, aynı zamanda Antik Roma felsefesi ve modern Batı felsefesi arasındaki bağlantıyı sağlamıştır. Ancak Boethius'un hayatı ve çalışmaları hakkında bilgi sahibi olabilmek için De Consolatione Philosophiae adlı eserinin incelenmesi gerekmektedir.

De Consolatione Philosophiae, Boethius'un hayatı boyunca yazdığı en önemli eseridir. Eserde, Boethius, eski Yunan ve Roma filozoflarının düşüncelerinden esinlenerek insan hayatının anlamı, mutluluğu, adaleti, Tanrı'nın varlığı gibi konuları ele almaktadır. Eser, Boethius'un tutuklanması ve ölümüne kadar geçen süreçte yazılmıştır. De Consolatione Philosophiae, Boethius'un eski Yunan ve Roma felsefesiyle Hristiyan düşüncesini sentezleyerek ortaya koyduğu bir yapıttır. Eserde, Stoacılık, Platonizm ve Aristotelesçilik felsefelerinden etkilenilmiştir.

Eserdeki temel felsefi kavramlar arasında kader, özgürlük, mutluluk, bireysel özgürlük, Tanrı, adalet, ruh, evrensellik gibi konular yer almaktadır. De Consolatione Philosophiae, hem felsefi hem de edebi bir eser olarak değerlendirilir. Eser, Batı dünyasında Orta Çağ boyunca ve sonrasında etkili olmuştur.

De Consolatione Philosophiae, günümüzde hala felsefi tartışmaların odağındadır. Eserde ele alınan konular, modern felsefe açısından da önemlidir. Boethius'un bu eseri, hem Antik Roma felsefesi hem de modern Batı felsefesi açısından önemli bir bağlantıdır. Eserdeki kavramlar, günümüz düşünürleri ve felsefecileri tarafından incelenmeye devam etmektedir.

Sonuç olarak, Boethius'un De Consolatione Philosophiae adlı eseri, Antik Roma felsefesi ve modern Batı felsefesi arasındaki bağı sağlayan, felsefi tartışmaları günümüze taşıyan ve felsefi bir yapıt olarak önemli bir yere sahiptir.

İçerik

'De Consolatione Philosophiae', Boethius'un hayatı boyunca yazdığı en önemli eseridir. Bu çalışma, filozofun hapishanede olduğu zamanlar kaleme aldığı bir eserdir. Eserde, insanın mutluluğunu arayışı ve hayatın anlamı gibi temel felsefi kavramlar ele alınmaktadır. Boethius, eserinde stoacılık felsefesinden esinlenerek insanın kaderine boyun eğmesi gerektiğini savunur. 'De Consolatione Philosophiae' günümüze kadar felsefe literatüründe saygın bir yeri korumaktadır. Ayrıca, eser, Ortaçağ'da ve Rönesans döneminde Avrupa'da birçok düşünürün etkilenmesine ve eserlerinde kullanmalarına sebep olmuştur.

Eserde yer alan bazı temel felsefi kavramlar şunlardır:

• Mutluluk
• Ölüm
• Hayatın anlamı
• Kader
• Telos (amacı)
• İlahi adalet

Bu kavramlar, günümüzde de felsefe çalışmalarında önemli bir yere sahiptir. Boethius'un eserinde ele aldığı kavramlar günümüzde de tartışılmakta ve çeşitli felsefi akımlarda kullanılmaktadır. Örneğin, stoacılık felsefesi günümüzde hala birçok filozof tarafından kabul edilir ve Boethius'un eseri bu felsefenin anlaşılmasına katkı sağlar.

Konu Başlıkları

Eser, Boethius'un hapiste olması sırasında hayatın anlamı üzerine düşüncelerini içeren bir diyalog şeklinde kaleme alınmıştır. Eserin baş karakteri olan Tanrıça Felsefe, Boethius'u teselli eder ve ona hayatın geçici ve ölümlü olduğunu hatırlatarak, gerçek mutluluğun iç huzuru ile bulunabileceğini vurgular. Bu doğrultuda, eserde aşağıdaki konu başlıkları ele alınmaktadır:

• "Mutluluğu Arama",
• "Talihi Sorgulama",
• "Özgürlük ve Özveri",
• "Kendini Tanıma ve İç Huzur",
• "Zamanın Doğasında Yatar, Felaketlerin Doğasında Değil",
• "Tanrı ve İnsan İlişkisi",
• "Kötülük, Günahtan Kaynaklanmaz".

Eserde ele alınan konular, insanın hayatındaki sorunları ele alarak iç huzurun ve gerçek mutluluğun nasıl bulunacağı hakkında felsefi düşünceler sunmaktadır. Eser, bozulmamış bir ahlaki doğruluk ve felsefi düşüncelerle doludur. Bu nedenle, eser sadece felsefe tarihi için değil, aynı zamanda etik ve ahlak felsefesi için de önemlidir.

Aristoteles'un Latin Dünyasına Girişi

Roma dönemi, antik dünyada bilim ve felsefe alanında büyük gelişmeler yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde Aristoteles'in çalışmaları da keşfedilerek Latin dünyasında büyük etkiler bırakmıştır. Aristoteles, filozofi, biyoloji, mantık, etik, siyaset, metafizik gibi birçok alanda önemli çalışmalar yapmıştır.

Aristoteles'in çalışmaları, aslında eski Yunan döneminde de oldukça önemliydi. Ancak Latin dünyasına ilk olarak, Stoacılık, Epicureanism gibi antik Yunan stoik felsefeleriyle birlikte Roma imparatorluğu egemenliği sırasında giriş yapmıştır. Aristoteles'in bu çalışmalarının Latin dünyasına girişi, burada birçok fikri, disiplinleri tartışacak şekilde ortaya çıkmış ve buradaki filozofların, bilim adamlarının önemli bir referans kaynağı olmuştur.

Aristoteles'in etik felsefesi, Latin dünyasında birçok tartışmanın odağı haline gelmiştir. Aristoteles, insanın doğal amaçlarının olduğunu ve bu amaçları takip etmenin insana mutluluk getireceğini savunmuştur. Aristoteles'in bu savunuları, Latin dünyası filozofları tarafından, çeşitli alışkanlıklar ve davranışları analiz eden felsefi tezler haline getirilmiş, bu tezler Latin dünyasında büyük bir etki yaratmıştır.

Lucius Annaeus Seneca (Seneca)

Lucius Annaeus Seneca, antik Roma döneminde yaşamış ünlü bir filozoftur. Etkileyici bir kariyere sahip olan Seneca, Roma İmparatorluğu'nun en önemli düşünürlerinden biri olarak kabul edilir.

Seneca, M.S. 4'te İspanya'nın Corduba kentinde doğdu. Babası zengin bir soylu ve retorik öğretmeniydi ve Seneca da genç yaşta retorik eğitim almaya başladı. Çok yetenekli bir öğrenci olarak, Seneca kısa sürede kendini ispatladı ve ünlü filozof Attalus'un özdenetim ve etik üzerine yaptığı çalışmaları keşfetti.

Seneca'nın en önemli felsefi eserleri arasında mektuplar, trajediler ve felsefi incelemeler yer alır. Özellikle mektupları, modern varoluşsalizm üzerine yapılan çalışmalarda ve felsefi danışmanlık uygulamalarında sıklıkla kaynak olarak kullanılır.

Seneca'nın felsefi yaklaşımının temelinde stoacılık felsefesi yer alır. Stoacıların savunduğu temel fikir, endişe, kaygı ve öfke gibi duyguları aşmak, hayatta neden var olduğumuza dair bir amaç keşfetmek ve iç huzuru sağlamaktır. Seneca'nın stoacılık felsefesinin günümüze olan etkisi oldukça büyüktür ve modern psikolojinin temel prensiplerinden biri olarak kabul edilir.

• Seneca, retorik ve diyalektik alanında da çalışmalar yaptı ve önemli eserler kaleme aldı.
• Ayrıca, Seneca aynı zamanda zengin bir iş adamıydı ve imparator Nero'nun danışmanı olarak hizmet verdi. Ancak, Nero'nun onu idam ettirmesi için bir bahane bulduğu bilinir.

Seneca'nın özellikle stoacılık felsefesi üzerine yaptığı çalışmalar ve eserleri, antik dönemde olduğu kadar günümüzde de büyük bir ilgiyle takip edilmektedir. Eserleri, felsefi düşünüşü ve hayatı, dünya çapında birçok akademik çalışmanın konusu olmuştur.

Stoacılık Felsefesi

Seneca, Roma dönemi filozoflarından biri olarak stoacılık felsefesini benimsemiştir. Stoacılık felsefesi, başlıca doğada var olan rasyonel bir düzen ve onunla uyumlu yaşamayı teşvik eden bir felsefedir. Stoacılar, insanların kendi iradeleriyle sahip olabilecekleri tek şeyin ahlaki nitelik olduğunu savunmuşlardır. Bu nedenle, kişinin ruhsal denge ve sükunet arayışı hayatlarında önemli bir yer tutmuştur.

Seneca'nın felsefi yaklaşımında, stoacılık felsefesi hayatın her alanına sirayet etmiştir. Zihnin sükuneti ve dürüstlük, insanların en değerli nitelikleri olarak kabul edilir. Buna ek olarak, stoacılar, insanın toplumsal ilişkileri ve adalet duygusunu da vurgularlar. Seneca, özellikle, insanların arasında adalet, sevgi ve hoşgörü ile hareket ederek yaşamaları gerektiğini vurgulamıştır.

Bugün, stoacılık felsefesi hala birçok insanın yaşamlarında varlığını sürdürmektedir. Özellikle, modern psikolojinin bireysel terapilerinde ve kişisel gelişim kitaplarında stoacılık ilkelerine sıkça başvurulur. Stoacılık felsefesi, insanların hayatlarına anlam ve amaç katan, onları mücadele ve çabayla harekete geçiren bir felsefedir. Seneca'nın stoacılık felsefesine olan katkıları, halen insanların hayatlarında önemli bir yere sahiptir.

Diyalektik ve Retorik

Seneca, filozof kimliğinin yanı sıra retorik ve diyalektik alanında da önemli çalışmalar yapmıştır. Retorik, konuşma sanatı olarak bilinir ve özellikle siyasi liderlerin halka hitap ederken kullandığı bir araçtır. Seneca'nın retorik alanında yaptığı çalışmalar, hem politik alanda hem de günlük hayatta insanların iletişim becerilerini arttırmalarına yardımcı olmuştur.

Diyalektik ise, daha çok tartışma teknikleri ve argümanlar üzerine yoğunlaşır. Seneca, diyalektik alanındaki çalışmalarıyla özellikle stoacılık felsefesi üzerine düşünceler geliştirerek felsefi düşünce dünyasına katkı sağlamıştır.

Seneca'nın retorik ve diyalektik alanındaki eserlerinde, insanların iletişim becerilerini geliştirmeleri için öğütler vermektedir. Bu çalışmalarıyla insanların düşüncelerini daha iyi ifade etmelerini, daha güçlü argümanlar ortaya koymalarını ve tartışmaları daha verimli hale getirmelerini amaçlamaktadır.

Seneca'nın retorik ve diyalektik alanındaki çalışmaları, günümüze kadar etkisini sürdürmektedir. Özellikle iş dünyasında, insanların doğru ve etkili iletişim kurabilmeleri için bu alanlardaki başarılı teknikler kullanılmaktadır.

Cicero

Cicero, Roma dönemi düşünürleri arasında önemli bir yer tutmaktadır. 106 yılında Roma'nın güneyinde yer alan Arpinum kentinde doğmuş, M.Ö. 43 yılında ise Roma'da öldürülmüştür. Hukukçu, oratör, filozof ve devlet adamı olan Cicero, özellikle oratoryo sanatındaki üstün performansı ile tanınmaktadır.

Cicero'nun felsefi görüşleri ise Stoacılık, Scepticism ve Epicureanism gibi çeşitli felsefi okulların etkisi altında şekillenmiştir. Kendi felsefi düşüncelerini yazıya dökmüş ve birçok eser kaleme almıştır.

Bu eserler arasında en önemlileri arasında "De Natura Deorum", "İdeal Devlet" ve "Tusculan Disputations" yer almaktadır. "De Natura Deorum", Tanrıların Doğası üzerine yazılmış bir eserdir ve Cicero'nun felsefi argümanlarını yansıtmaktadır. "İdeal Devlet" ise Cicero'nun, ideal bir devletin yapısı ve özellikleri üzerine düşüncelerini yansıtmaktadır. "Tusculan Disputations" ise Cicero'nun, ölüme, acıya ve insan mutluluğuna dair konuları ele aldığı bir eserdir.

Cicero, aynı zamanda oratoryo sanatındaki başarısıyla da tanınmaktadır. Hukuk davaları, siyasi konuşmalar ve tartışmalarının yanı sıra, Roma döneminin en iyi hatip ve konuşmacıları arasında yer almaktadır. Cicero'nun eserleri ve felsefi görüşleri, yüzyıllar boyunca birçok filozof ve düşünür üzerinde etkili olmuştur.

Oratoryo Sanatı

Cicero, Antik Roma döneminin en önemli düşünürlerinden biri olduğu gibi aynı zamanda oratoryo sanatında da önemli çalışmalar yapmıştır. Cicero'nun oratoryo sanatında yaptığı çalışmalar bugün hala incelenmekte ve birçok kişi tarafından etkileyici bulunmaktadır.

Cicero'nun, oratoryo sanatında yaptığı çalışmaların en önemlisi, retorik ve dilbilgisi alanlarında yaptığı çalışmalar olmuştur. Cicero, oratoryo sanatında kullanılan dili ve dil bilgisini iyileştirmeye çalışmıştır. Ayrıca, konuşmalarında kullandığı konu seçimleri, örgüleme teknikleri, sözcük seçimleri ve söz dağarcığı gibi unsurlar da özellikle öğrencileri arasında takdir toplamıştır.

Cicero'nun yaptığı bu çalışmaların etkisi, sadece Roma İmparatorluğu dönemiyle sınırlı kalmamıştır. Günümüzde de hâlâ felsefe, edebiyat ve siyaset alanlarında etkisini sürdürmektedir. Cicero, birçok insanın hayatında bir dönüm noktası olmuş ve onların oratoryo sanatına yönelmelerine sebep olmuştur.

De Natura Deorum

Cicero'nun, "De Natura Deorum" eseri, Stoacı, Epikürcü ve Akademik felsefeciler arasındaki tartışmaları konu alan bir diyalogdur. Eserde Cicero, Tanrıların varlığı, doğası ve ilişkileri hakkındaki farklı felsefi argümanları ele alır.

Cicero, eserde inanç, felsefe ve bilgi konularını ele alırken, farklı felsefi mezhepler arasındaki farklılıkları da gözler önüne serer. Bu eserinde, başta Yunan felsefesi olmak üzere birçok felsefi düşünceyi bir araya getirir ve kendi felsefi bakış açısını ortaya koyar.

Eserde Cicero'nun öne sürdüğü felsefi argümanlardan biri de Tanrıların doğasının açıklanmasıdır. Cicero'ya göre, Tanrıların doğası, insan aklının kavrayabileceği bir konu değildir. Ona göre, Tanrıların var olduğuna dair kanıtların var olduğu halde, doğalarının ne olduğuna dair kesin bir bilgiye sahip olmak mümkün değildir.

Cicero'nun "De Natura Deorum" eseri, o dönemdeki felsefi tartışmaların en önemli kaynaklarından biridir. Cicero, eserinde felsefe ve teoloji arasındaki bağlantıyı ele alırken, felsefi argümanlarını eserin farklı karakterleri arasındaki diyaloglarla aktarmaktadır.

İdeal Devlet

Cicero, ideal bir devletin yapısı ve özellikleri konusuna da büyük ilgi göstermiş ve felsefi düşüncelerini bu konuda da dile getirmiştir. Ona göre, ideal bir devlet, herkesin haklarının korunduğu, adaletin sağlandığı, yasaların uygulandığı ve insanların mutlu olduğu bir yer olmalıdır.

Cicero'ya göre, bir devlette yönetici sınıfın güçlü olması gereklidir. Ancak bu güç, halkın haklarını çiğnemeden olmalıdır. Devlet yöneticileri, halkın güvenini kazanmak için dürüst, ileri görüşlü ve açık fikirli olmalıdır.

İdeal bir devlet, eğitim konusunda da büyük önem vermelidir. Toplumun her kesimi için eşit eğitim imkanları sunulmalı ve herkes eşit şartlarda yetiştirilmelidir. Çünkü eğitimli bir toplum, daha ileri ve gelişmiş bir toplum olacaktır.

Ayrıca, ideal bir devlette yasaların kesinlikle uygulanması gerekmektedir. Yasalar, neredeyse tüm davranışları düzenlemektedir ve herkesin bu kurallara uyması gerekmektedir. Ancak yasaların adaletli ve adil olması gerekmektedir. Herkesin yasalar karşısında eşit haklara sahip olması, ideal bir devletin vazgeçilmez bir özelliğidir.

Cicero'ya göre, ideal bir devletin en önemli özelliği, halkının mutluluğunu sağlamasıdır. Bireylerin mutluluğu, toplumun mutluluğuna bağlıdır. Dolayısıyla, bir devletin önceliği halkının mutluluğunu sağlamak olmalıdır. Bu da ancak adaletin ve eşitliğin sağlandığı bir ortamda mümkün olacaktır.