Göçmenlik Konusunda Türkiye ve Avrupa Birliği Politikaları

Göçmenlik konusunda Türkiye ve Avrupa Birliği politikalarının farklılıkları ve benzerlikleri hakkında bilgi edinin Göçmenlik sorunlarına dair güncel gelişmeleri takip edin ve çözüm önerilerini keşfedin

Göçmenlik konusu, dünya genelinde önemli bir sorundur ve ülkelerin göçmenlik politikaları çok çeşitlidir. Bu makalede, Türkiye ve Avrupa Birliği'nin göçmenlik politikaları ve yaklaşımları ele alınacak. Türkiye, son yıllarda, Suriye ve diğer ülkelerden gelen mültecilere ev sahipliği yapmaktadır. Avrupa Birliği ülkeleri de, son yıllarda yoğunlaşan mülteci krizi ile mücadele etmektedir.

Türkiye'nin göçmenlik politikaları, ülkede yasal göçmenlerin sayısını arttırmayı hedeflemektedir. Ülkede bulunan Suriyeli mülteciler için ise, geçici koruma sağlanmaktadır. Türk hükümeti, mültecilerin iş bulmasına ve eğitim almalarına yardımcı olmak için çeşitli programlar geliştirmiştir. Bununla birlikte, ülkede bulunan mültecilerin uyum sorunları devam etmektedir.

Türkiye'nin Göçmenlik Politikaları

Türkiye, coğrafi konumu ve tarih boyunca göç alan bir ülke olması nedeniyle göçmenlik konusunda farklı politikalar geliştirmiştir. Türkiye, dünya genelinde yaşanan göç krizleri sonucu da önemli bir mülteci nüfusa ev sahipliği yapmaktadır.

Özellikle 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı nedeniyle Türkiye, yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye, Suriyeli mültecilere açık kapı politikası izlemiş ve onlara sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmıştır.

Türkiye'nin göçmenlik politikaları kapsamında, yasal yollarla ülkeye girişler ve oturma izinleri düzenlenmektedir. Ayrıca, 2014 yılında çıkarılan "Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu" ile mültecilere uluslararası koruma sağlanmıştır. Bu kanunla, mültecilerin tıbbi yardım, eğitim ve barınma gibi temel ihtiyaçları karşılanmıştır.

Türkiye'nin Suriyeli mültecilere yaklaşımı, diğer ülkeler tarafından da takdir edilmiştir. Türkiye, mültecilere sağladığı destek nedeniyle özellikle Avrupa ülkeleri tarafından övülmüştür.

Bununla birlikte, Türkiye'nin mültecilere yönelik politikaları, eleştiriye de maruz kalmıştır. Özellikle Suriyeli mültecilerin işgücü piyasasına dahil edilmesi konusunda sıkıntılar yaşanmaktadır. Ayrıca, mültecilerin kendi ülkelerine geri dönüşleri konusunda da net bir politika belirlenememiştir.

Türkiye, göçmenlik politikaları konusunda diğer ülkelerle işbirliğine önem vermekte ve uluslararası düzenlemeler doğrultusunda hareket etmektedir.

Avrupa Birliği Göçmenlik Politikaları

Avrupa Birliği ülkeleri, göçmenlik konusunda güncel politikalar ve düzenlemeler belirlemekte, mülteci ve sığınmacı akınlarına farklı şekillerde yanıt vermeye çalışmaktadır. AB, üyesi olan ülkelerin göç politikaları konusunda özerk davranma hakkına sahip olmakla birlikte son yıllarda ortak bir göçmenlik politikası oluşturma amacıyla çalışmalar yürütmektedir.

AB'nin göçmenlik politikalarında öncelikli hedefler arasında, yasa dışı göçlerin önlenmesi, göç akınlarının düzenli hale getirilmesi, göçmenlerin haklarının korunması ve uyum sürecinin desteklenmesi yer almaktadır. Bu kapsamda, AB kurumları ve üye ülkeler birçok düzenleme ve program hayata geçirmiştir. Bunlar arasında, 'Schengen Antlaşması' ile sınırların kaldırılması ve serbest dolaşımın sağlanması, 'Dublin Sistemi' ile mültecilerin ilk varış ülkesinde kayıt altına alınması, 'ERASMUS+' ile göçmenlerin eğitim ve öğrenim hakkından yararlanması, 'AMIF' ile mültecilerin sosyal uyumunun desteklenmesi gibi programlar yer almaktadır.

Bununla birlikte, son yıllarda yaşanan mülteci krizleri, AB'nin göçmenlik politikalarına yönelik eleştirileri de beraberinde getirmiştir. AB'nin mülteci krizine yanıt vermekte yetersiz kalması, mültecilerin adil bir şekilde dağıtılamaması, mültecilerin insanlık dışı koşullarda yaşamak zorunda kalması gibi sorunlar, AB'nin göçmenlik politikalarının tartışılmasına neden olmuştur.

AB'nin göçmenlik politikaları, yasal göçlere öncelik verir ve yasa dışı göçlerin önlenmesi hedeflenir.
AB, göçmenlerin haklarını korumak, uyum sürecini desteklemek ve sosyal uyumu sağlamak için bir dizi program ve düzenleme hayata geçirmiştir.
Mülteci krizleri, AB'nin göçmenlik politikalarına yönelik eleştirilere neden olmuştur.

AB'nin Ortak Göçmenlik Politikası

Avrupa Birliği, birlik üyesi ülkelerin ulusal göçmenlik politikalarına ek olarak, ortak bir göçmenlik politikası oluşturmak için çalışmalar yürütmektedir. Bu çalışmalar, Avrupa Birliği Komisyonu tarafından yürütülen ortak göçmenlik politikası oluşturma sürecine odaklanmaktadır. Bu politika, uluslararası koruma ihtiyacı olanlara koruma sağlamayı, yasadışı göçü önlemeyi, düzenli göçü arttırmayı ve göçmenlerin uyum süreçlerini desteklemeyi amaçlamaktadır.

AB'nin ortak göçmenlik politikası, üye ülkelerin göç politikalarını etkileyebilir ve AB içindeki göç akışlarını dengeleyebilir. Politika ayrıca, AB ülkelerindeki toplumsal ve ekonomik etkileri de ele alır. Avrupa Birliği, göçmenlik ve mülteci krizine çözüm için birçok ortak eylem planı geliştirmiştir. Bunlar arasında sığınma başvurusu yapacakların ülkeye giriş öncesinde belirlenmesi ve üye ülkeler arasında mültecilerin adil bir şekilde dağıtılması yer alır.

Avrupa Birliği, göçmenlik politikası konusunda diyalog, işbirliği ve ortak çözümler aramayı hedeflemektedir. Özellikle son yıllarda artan mülteci krizi, AB'nin göçmenlik politikalarının etkisini ve önemini arttırmıştır. AB ülkeleri arasında ortak bir göçmenlik politikası oluşturmak, göçmenlik krizi ile başa çıkmak ve mültecilerin haklarını korumak için önemli bir adımdır.

AB'nin Mülteci Krizine Yaklaşımı

AB, son yıllarda karşı karşıya kaldığı mülteci krizi konusunda belirli bir yaklaşım benimsemiştir. Üye ülkeler arasında sorumluluk paylaşımı yapılması, mültecilerin dağılımı, sığınma hakkı gibi konuların düzenlenmesi amaçlanmaktadır. Ancak, üye ülkeler arasında bu konuda farklı görüşler ve bölünmeler de mevcuttur.

2015 yılında yaşanan mülteci krizi sonrasında AB, Türkiye ile bir anlaşma yapmıştır. Bu anlaşmaya göre, Türkiye, Avrupa'ya geçmek isteyen mültecileri geri kabul etmekte ve AB ülkelerine gidemeyen mülteciler Türkiye'de barınmaktadır. Ancak, bu anlaşma da tartışmalıdır ve uygulanmasında çeşitli sorunlar yaşanmaktadır.

AB, mültecilerin insani koşullarda barınması ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için çeşitli projeler geliştirmekte ve finanse etmektedir. Bunun yanı sıra, mültecilere eğitim, sağlık hizmetleri ve iş imkanları sağlama konusunda da çalışmalar yürütmektedir.

Ancak, mültecilerin üye ülkelerdeki uyum sorunları, ayrımcılık ve ırkçılık gibi konular hala çözüme kavuşturulamamıştır. AB'nin mülteci krizine yaklaşımı konusunda birçok eleştiri ve tartışma mevcuttur ve bu konuda yapılacak çalışmaların daha etkili olması için çözüm önerileri geliştirilmeye çalışılmaktadır.

AB ve Türkiye Arasındaki Anlaşmalar

AB ve Türkiye arasındaki göçmenlik ve mülteci anlaşmaları son yıllarda oldukça yoğun bir şekilde tartışılıyor. AB, etkili bir göç ve sığınma politikası belirleme çalışmaları kapsamında Türkiye ile bir dizi anlaşma imzalamıştır. İlk başta bu anlaşmalar, Avrupa'ya yapılan göç akışını azaltmayı ve mültecilerin Türkiye'de kalmalarına yardımcı olmayı amaçlamıştı.

Bunlar arasında en önemli olanı, 2016 yılında imzalanan Türkiye-AB mutabakatıdır. Bu anlaşma gereği, Türkiye, AB'ye iltica başvurusunda bulunmayan tüm sığınmacıları geri kabul etme ve AB ülkelerine yönlendirilmelerini önleme taahhüdünde bulunmuştur. Karşılığında AB, Türkiye'ye 3 milyar EUR ödeme yapmayı ve Türk vatandaşlarına Schengen vizesi muafiyeti sağlamayı vaat etmiştir.

Ayrıca, 2018 yılında imzalanan bir başka anlaşma olan Türkiye-AB geri kabul anlaşması, Türkiye'den kaçan AB vatandaşlarının, Türkiye'ye geri gönderilmelerini kolaylaştırmayı hedeflemektedir. Bu anlaşma, Türk vatandaşlarının AB'ye seyahat özgürlüklerini de arttırmayı hedeflemektedir.

Ancak, son yıllarda gündeme gelen mülteci krizi ve Türkiye ve AB arasında yaşanan siyasi gerilimler nedeniyle, bu anlaşmaların tümü tam olarak uygulanmamıştır. Bazı Avrupa ülkeleri, Türkiye ile yapılan anlaşmaları uygulamamakta ve Türkiye ile sığınmacıları geri kabul etmemektedir. Bu durum, hem sığınmacıların güvenliği hem de Türkiye'nin mali yükünün artması gibi sorunları beraberinde getirmektedir.

Sonuç olarak, AB ve Türkiye arasında imzalanan göçmenlik ve mülteci anlaşmaları, her ne kadar belirli bir süre için yararlı olsa da, uygulanmaları konusunda bazı sorunlar yaşanmaktadır. Bu anlaşmaların taraflar arasında bir işbirliği sağlamak için kullanılması, sığınmacıların insan haklarına saygı duyulması ve onların güvenliği için önemlidir.

AB ve Türkiye Arasındaki Göçmenlik Krizi ve Uyum Sorunları

AB ve Türkiye arasında yaşanan göçmenlik krizi son yıllarda oldukça artmıştır. Özellikle Türkiye'nin sınırında bulunan Suriye'deki iç savaş nedeniyle bölgeden kaçan milyonlarca insan Türkiye'ye sığınmıştır. Bunun yanı sıra, başta Irak ve Afganistan olmak üzere farklı ülkelerden gelen mülteciler de Türkiye'ye sığınmaktadır. Bu durum, Türkiye'nin hem uluslararası düzeyde hem de iç politikada ciddi sorunlar yaşamasına neden olmuştur.

AB ülkeleri de başta Suriye olmak üzere değişik ülkelerden gelen mülteciler için kapılarını açmıştır. Ancak, sığınmacıların çoğu AB'nin politikalarının yetersiz olduğuna inanmakta ve Avrupa'ya ulaşmak için yasa dışı yöntemlerle geçiş yapmaktadır. Bu durum hem göçmenlerin hem de AB ülkelerinin sorunlarının artmasına neden olmuştur.

AB ve Türkiye arasındaki uyum sorunları da göçmenlik krizini derinleştiren bir faktördür. Türkiye'deki mültecilerin çalışma izinleri, eğitim olanakları ve sosyal hakları konusunda yeterli düzenlemelerin yapılmamış olması, mültecilerin yaşam standardının düşük olmasına ve sığınmacıların ülkelerine dönüşlerinin zorlaşmasına neden olmaktadır. Benzer şekilde, AB ülkelerindeki uyum politikaları mültecilere entegrasyon sürecinde yaşanan güçlüklerin en önemli nedenlerinden biridir. Mülteciler için uygun barınma koşulları, iş imkanları ve dil öğrenme programları gibi konuların yetersiz olması, uyum sürecini zorlaştırmaktadır.

Bu nedenlerle, AB ve Türkiye arasında göçmenlik krizinin çözümü için kapsamlı politikaların geliştirilmesi gerekmektedir. Eşitlik, insan hakları ve insancıl koşulların sağlandığı bir göçmenlik sistemi oluşturulması, tüm tarafların yararına olacaktır.

Dünya Göç Trendleri

Dünya genelindeki göç trendleri, son yıllarda artan bir öneme sahiptir. İklim değişikliği, ekonomik krizler, savaşlar, çatışmalar ve insan hakları ihlalleri nedeniyle milyonlarca insan evlerini terk etmek zorunda kalmaktadır.

UNHCR'nin (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) son verilerine göre, 2020 yılı itibariyle dünya genelinde yaklaşık 80 milyon kişi zorla göç etmek zorunda kalmıştır. Bu sayının yaklaşık 30-35 milyonu mülteci, 4.2 milyonu sığınmacı, 45.7 milyonu ise iç göçmenlerden oluşmaktadır.

Dünya genelindeki en büyük mülteci nüfusu Suriye'den gelmektedir. 2020 yılı itibariyle, yaklaşık 6.6 milyon Suriyeli ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır. Suriye'yi 2.7 milyon Afganistanlı ve yaklaşık 2 milyon Venezuelalı izlemektedir.

Buna karşın, Almanya ve ABD gibi ülkeler, ister sığınmacılar olsun isterse de ekonomik göçmenler olsun, dünya genelindeki en çok göç almaktadır. Almanya, yaklaşık 13 milyon göçmen nüfusuyla, dünya genelindeki en büyük göçmen nüfusuna sahiptir. ABD ise yaklaşık 51 milyon göçmen nüfusuyla, en çok göç alan ülkeler arasında yer almaktadır.

Bu veriler, dünya genelinde göçün artan bir trend olduğunu ve göç krizinin uluslararası bir sorun olarak ele alınması gerektiğini göstermektedir.

Ekonomik Göç

Ekonomik göç, ülkeler arasındaki ekonomik farklılıkların neden olduğu bir göç türüdür. Dünya genelindeki ekonomik göçmen sayısı her yıl artmaktadır. Çalışma olanaklarının ve ekonomik fırsatların farklılık göstermesi, insanları diğer ülkelere göç etmeye teşvik eder.

Bu göç türünün nedenleri arasında işsizlik, yoksulluk, düşük ücretler ve fırsat eşitsizliği yer alır. Ülkeler arasındaki ekonomik farklılıkların azaltılması, ekonomik göçün önlenmesine yardımcı olur. Buna ek olarak, ülkelerin ekonomik politikaları, çalışma koşulları ve ücret düzenlemeleri de bu konuda önemlidir.

Ekonomik göç, kaynak ülkelerinde ekonomik kaynakların azalmasına ve ülkelerin nüfus yapısının bozulmasına sebep olabilir. Ayrıca, göçmenlerin gittikleri yerlerdeki iş gücü, ekonomik gelişme ve ticaret faaliyetleri üzerinde olumlu etkileri olabilir. Ancak, yoğun göç hareketleri ülkelerdeki kaynakların dengesini bozabilir, işsizlik oranlarını artırabilir ve hizmetlerin kalitesinde düşüşe neden olabilir.

Ekonomik göç nedeniyle hizmet sektöründe sağlanan işlerde fiyatların düşmesi,
Göçmenlerin çalışma saatlerinin uzun olması ve düşük ücretle çalıştırılması,
Toplumsal yapıdaki farklılıkların artması,
Yabancı uyruklu göçmenlerin ülkedeki yerlilerle kaynaşması ve entegrasyon sürecinde yaşanabilecek sorunlar,
Kaynak ülkelerin nitelikli iş gücü kaybı yaşaması,
Ülkeler arasında gerilimlerin artması.

Ekonomik göç, ülkelerin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısı üzerinde önemli etkileri olan bir göç türüdür. Göçmenlerin ülkelere entegrasyonu ve ülkeler arası eşitlik sağlanmadan, ekonomik göçün olumsuz etkileri azaltılamaz.

İklim Değişikliği ve Göç

İklim değişikliği, dünya genelindeki en önemli sorunlardan biridir. Yükselen sıcaklıklar, artan doğal afetler ve çevresel sorunlar nedeniyle birçok insan evlerini terk ederek göç etmiştir. Bu göçleri tetikleyen başlıca etkenler arasında kuraklık, sel, deniz seviyesindeki yükselme, çölleşme ve çevresel felaketler yer almaktadır.

İklim değişikliği nedeniyle oluşan göç trendleri çeşitli şekillerde etkilere sahip olabilir. Bunlar arasında ekonomik sorunlar, artan yoksulluk, gıda kıtlığı, sağlık sorunları ve güvenlik sorunları yer almaktadır. Bu nedenle, iklim değişikliği ile mücadele edilmesi gerekmektedir.

İklim değişikliği ile mücadele etmek için alınabilecek önlemler arasında; enerji kaynaklarının yenilenebilir hale getirilmesi, çevre dostu ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması, sera gazı üretimlerinin azaltılması ve toplumları daha dayanıklı hale getirecek önlemler alınması yer almaktadır.

İklim değişikliğinin neden olduğu göç trendleri, dünya genelinde artmaktadır. Bu trendlerin etkilerini en aza indirmek için uluslararası işbirliği, toplumların uyumunu sağlayacak önlemler ve iklim değişikliği ile mücadeleye odaklanan politikalar gerekmektedir.

Mültecilik

Mültecilik, savaş, çatışma, doğal afetler ve insan hakları ihlalleri gibi nedenlerle ülkelerini terk etmek zorunda kalan kişilerin statüsünü ifade eder. Mülteciler, ülkelerindeki güvensizlik nedeniyle insan haklarına saygı gösteren ülkelerde sığınma hakkına sahiptirler.

Dünya genelinde ortalama mülteci sayısı her yıl artmaktadır. Günümüzde dünya genelinde 26 milyondan fazla mülteci bulunmaktadır. Bu sayı, göçün dünyadaki toplam nüfus içindeki artışına işaret eder. Mültecilerin yarısı kadın, çocuk ve gençlerdir. Toplam mülteci nüfusunun yaklaşık %85'i, dünyanın en fakir ülkelerinde yer almaktadır.

Mültecilerin hakları, insan haklarına saygı gösteren ülkelerde korunmaktadır. Bu haklar arasında ülkede güvenliği, eğitimi, sağlık hizmetlerini ve iş imkanlarını kapsar. Ayrıca, mültecilerin geri gönderilme yasağı vardır. Mültecilerin insan haklarını korumak için uluslararası düzenlemeler ve anlaşmalar bulunmaktadır.

Dünya genelinde mülteci sayısının artması, birçok ülkenin sığınmacılara olumsuz yanıt vermesi nedeniyle büyük bir sorun haline gelmiştir. Bu durum, mültecilerin yeni ülkelerinde uyum sürecinde sorunlarla karşılaşmalarına neden olabilir. Mültecilerin uyum sorunları, barınma, iş imkanları ve eğitim açısından karşılaştıkları sorunlar gibi çeşitli alanlarda ortaya çıkabilir.

Mülteciler ve İnsan Hakları

Mültecilerin insan hakları, uluslararası hukukun temel prensipleri arasında yer alır. Mülteci kavramı, kişinin evinden zorla ayrılması ve yaşadığı ülkedeki zulüm, savaş gibi şartlar nedeniyle başka bir ülkeye sığınmak zorunda kalması durumunu ifade eder.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) tarafından hazırlanan 1951 Cenevre Sözleşmesi, mültecilerin korunması için önemli bir düzenlemedir. Sözleşme, mültecilerin haklarına ilişkin detaylı düzenlemeler içermekte ve ülkelerin mültecileri koruma yükümlülüklerini belirlemektedir.

UNHCR'nin Belirlediği Mültecilerin Hakları	Detaylı Açıklama
Ayrımcılık yapılmaması	Mülteciler, ülkeye giriş yaptıkları anda ırk, cinsiyet, din, dil, milliyet, siyasi görüş veya sosyal grubu nedeniyle herhangi bir ayrımcılığa uğramamalıdır.
Mülteci statüsü	Mülteciler, ülkelerindeki güvenlik, özgürlük ve insan haklarının ihlali nedeniyle zorunlu olarak başka bir ülkeye gitmek zorunda kalmış kişilerdir. Bu nedenle mülteci statüsü tanınarak korunmaları gerekmektedir.
Konutta oturma ve çalışma hakları	Mülteciler ülkede konut sahibi olma, ev kiralaması ve çalışma haklarına sahip olmalıdır.
Sağlık hizmetleri ve eğitim imkanlarından faydalanma	Mülteciler, ülkede sağlık hizmetleri ile ücretsiz eğitim imkanlarından faydalanabilmelidir.

İnsan hakları kavramı, mülteciler için de geçerlidir. Mültecilerin insan haklarının korunması, hem mülteci kendi ülkesindeki ihlaller nedeniyle hem de gittikleri ülkelerdeki ihlaller nedeniyle önemlidir. Uluslararası hukuk, bu hakların korunması için çeşitli düzenlemeler yapmıştır.

Mültecilerin insan hakları konusunda korunması, sadece uluslararası hukukun bir gereği değildir. İnsan haklarına saygı duymak, bir ülkenin demokratik olgunluğunun da bir göstergesidir. Mültecilerin insan haklarının korunması, insan haklarına saygı duymak için büyük önem taşır.

Mültecilerin Uyum Sorunları

Mültecilerin yeni bir ülkeye uyum sağlaması sürecinde birçok zorlukla karşılaşılabilmektedir. Dil bariyeri ve farklı kültürel yapılar gibi nedenlerle entegrasyon süreci biraz daha zorlu bir hal alabilmektedir. Mültecilerin uyum sağlaması için atılacak adımlar, hem mülteci hem de ev sahibi ülkeye fayda sağlayacak şekilde yapılmalıdır.

Mültecilerin karşılaştığı uyum sorunları arasında en fazla göze çarpanı dil sorunudur. Mülteciler, ülkeye geldiklerinde kendilerini ifade etmek ve işlerini yapmak için dil öğrenmek zorundadırlar. Ancak dil öğrenmek birkaç haftada tamamen gerçekleşmeyebilir ve bu süreç içinde mültecilerin eksik bilgi nedeniyle yanlış anlaşılmaya maruz kalabilmesi sorun oluşturabilir. Bu nedenle, mültecilerin dil öğrenme süreci hızlandırılmalı ve teşvik edilmelidir.

Bunun yanı sıra, mültecilerin farklı kültürlerden gelmesi nedeniyle, yeni ülkelerinde yaşayacakları kültür şokunu hafifletmek için gerekli adımlar atılmalıdır. Kültür şoku, mültecilerin yeni ülkeye uyum sağlayamadığı en temel sorunlardan biridir. Bu nedenle, mültecilerin yeni ülkelerini keşfetmelerine ve kültüre hızlı bir şekilde adapte olmalarına yardımcı olacak aktiviteler ve eğitim programları düzenlenmelidir.

Bunun yanı sıra, mültecilerin iş bulma sürecinde karşılaştıkları sorunlar da uyum sürecini zorlaştırabilir. Mülteciler, daha önceden çalıştıkları sektöre uygun iş bulmakta zorlanabilir veya iş konusunda sınırlamalarla karşılaşabilirler. Bu nedenle, mültecilerin iş bulma süreçlerine destek vermek, mesleklerinde yeniden eğitim almalarını sağlamak ve iş sağlama noktasında uygun politikalar oluşturmak gerekmektedir.

Uyum sürecinde karşılaştıkları sorunlara yönelik çözüm önerileri ise şöyle sıralanabilir:

Mültecilerin dil öğrenimi için teşvik edici programlar sunulmalıdır.
Kültür şoku yaşayabilecek mülteciler için uyum programları düzenlenmelidir.
Mültecilerin iş bulma süreçleri desteklenmeli ve iş bulmaları için uygun politikalar oluşturulmalıdır.

Bu şekilde, mültecilerin uyum süreçleri kolaylaşacak ve ev sahibi ülkeye de fayda sağlayacak bir entegrasyon sağlanacaktır.