Amerika'nın Latin Amerika ile ilişkileri tarihi ve bugüne kadar olan süreçleri ele alan kitap Amerika-Latin Amerika İlişkileri: Geçmişten Günümüze. Tarih meraklıları ve siyasete ilgi duyanlar için ideal bir kaynak.

Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ilişkiler, uzun bir tarihe sahiptir. Bu tarihi ilişkiler, İspanya'nın koloni dönemi sona erdiğinde başlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri, Latin Amerika ülkelerindeki ekonomik ve siyasi faaliyetleri nedeniyle, bu bölge için son derece önemlidir.

Soğuk Savaş dönemi, Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika arasındaki ilişkilerin en çalkantılı dönemidir. Amerika Birleşik Devletleri, Komünizme karşı mücadele stratejisi nedeniyle, Latin Amerika ülkelerinde çeşitli müdahalelerde bulunmuştur. Bu müdahalelerin en belirgin örnekleri arasında, Guatemala 1954 darbesi ve Şili 1973 darbesi bulunmaktadır.

Ekonomik olarak, Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ticaret hacmi oldukça yüksektir. Bu bölge, Amerikan ekonomisi için son derece önemlidir ve Amerika Birleşik Devletleri, bu ülkelerle ticaret yapmak için birçok anlaşma yapmıştır.

• 21. yüzyıl ve sonrasında, Amerika Birleşik Devletleri'nin Latin Amerika ülkeleriyle ilişkilerinde belirli değişiklikler yaşanmıştır.
• Bölgedeki lider değişiklikleri, Amerika Birleşik Devletleri ile ülkeler arasındaki ilişkileri etkilemiştir.
• Ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri'nin Latin Amerika ülkeleri için benimsediği komşuluk politikaları, bu ilişkileri şekillendirmiştir.

Genel olarak, Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ilişkiler oldukça çalkantılı bir geçmişe sahiptir. Ancak, günümüzde güçlü diplomatik ilişkiler oluşturulmuştur ve bu ilişkiler, her iki bölgedeki ülkelerin gelecekteki bölgesel ve küresel politikalarda işbirliği yapması için fırsatlar sağlamıştır.

Tarihsel İlişkiler

Tarihsel olarak, Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika arasındaki ilişkiler İspanya'nın koloni döneminin sona ermesinden sonra başladı. 19. yüzyılın başlarında, Amerika Birleşik Devletleri, Latin Amerika ülkeleri ile diplomatik ilişkiler kurdu. 1823'te Monroe Doktrini'nin kabul edilmesi ile birlikte Amerika Birleşik Devletleri, Avrupalı güçlerin Latin Amerika'daki faaliyetlerine yönelik etkililiğini artırdı ve kıtadaki hakimiyetini güçlendirdi.

1900'lü yıllarda Amerikan müdahalesinin artmasıyla birlikte, ilişkileri gerilimli hale geldi. Amerika Birleşik Devletleri tarafından desteklenen askeri darbeler ve yıkıcı müdahaleler gerçekleştirdi; bu olaylar Latin Amerika halkı arasında anti-Amerikancı eğilimlerin doğmasına neden oldu. 1930'lara gelindiğinde, Amerika Birleşik Devletleri, Latin Amerika'da sosyal adaletsizliğin artması, demokratik değerlerin ve insan haklarının ihlali gibi nedenlerle eleştirildi.

1960'larda, Fidel Castro liderliğindeki Küba devrimi ve ardından Nikaragua, El Salvador ve Guatemala'daki ayaklanmalar Amerika Birleşik Devletleri'nin Latin Amerika'da etkinliğini İkinci Dünya Savaşı'ndan başlayarak sorgulatırken bu durum, Soğuk Savaş döneminde Latin Amerika'daki Amerikan imajını daha da zedeledi.

Soğuk Savaş Dönemi

Soğuk Savaş Dönemi, Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönemde Amerika Birleşik Devletleri'nin Latin Amerika'da etkinliği artmış ve Komünizme karşı mücadele başlamıştır.

Amerika Birleşik Devletleri, Soğuk Savaş döneminde Latin Amerika'da etki alanını genişletmek için çaba gösterdi. Bu çabanın bir sonucu olarak, CIA öncülüğünde birçok desteklenen darbe gerçekleştirildi. Bu darbelerden bazıları şunlardır:

• Birleşik Meydan Muharebesi (1961): CIA tarafından desteklenen Kübalı mülteciler, Küba Devrimi'ni devirmek için birçok deneme yapmıştır ama hiçbir başarıya ulaşamamıştır.
• Guatemala 1954 darbesi: CIA tarafından desteklenen muhalifler, Guatemala Devlet Başkanı Jacobo Árbenz Guzmán'ı devirerek ülkeyi ele geçirdi.
• Şili 1973 darbesi: CIA tarafından desteklenen askeri darbe sonucu Şili Devlet Başkanı Salvador Allende devrildi ve yerine Augusto Pinochet geçti.

Amerika Birleşik Devletleri'nin bu yıkıcı müdahaleleri Latin Amerika ülkelerinde büyük yıkımlara neden oldu. Bu müdahaleler, Amerika Birleşik Devletleri'nin Latin Amerika'da kötü bir ün kazanmasına neden oldu ve bu durum günümüzde bile hala devam etmektedir.

Ayrıca, Soğuk Savaş döneminde Amerika Birleşik Devletleri, Latin Amerika'da Komünizme karşı mücadele başlattı. Bu nedenle, bu ülkelerdeki solcu liderler Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı hedef haline geldi. Bu mücadele, Latin Amerika'da yaşanan siyasi istikrarsızlıkların ve iç savaşların artmasına neden oldu.

Amerika'nın Yıkıcı Müdahaleleri

Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ilişkiler tarih boyunca çalkantılı bir seyir izlemiştir. Bu dönemlerden biri de Amerika Birleşik Devletleri'nin Latin Amerika ülkelerine yıkıcı müdahaleleridir. Bu müdahaleler arasında Birleşik Meydan Muharebesi, Guatemala 1954 darbesi, Şili 1973 darbesi ve daha pek çokları yer almaktadır.

Birleşik Meydan Muharebesi, Panama'ya bağımsızlığını kazandıran Amerika Birleşik Devletleri'nin kendi çıkarlarını korumak amacıyla gerçekleştirdiği bir müdahale olarak bilinmektedir. Guatemala'da gerçekleşen 1954 darbesi ise Amerika Birleşik Devletleri'nin Sovyetler Birliği'nin etkisinde olduğunu düşündüğü bir hükümetin devrilmesi için yapılan müdahaledir. Şili'deki 1973 darbesi ise Amerika Birleşik Devletleri tarafından desteklenen General Augusto Pinochet'in hükümetinin kurulması sonucu gerçekleşmiştir.

Diğer yıkıcı müdahaleler arasında Nikaragua'daki Contras gerillaları, Honduras'taki askeri müdahaleler ve Arjantin'deki askeri darbeler sayılabilir. Bu müdahaleler Latin Amerika ülkeleri ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkilerin daha da gerilmesine neden olmuştur.

• Birleşik Meydan Muharebesi, Panama'ya bağımsızlık kazandırdı.
• Guatemala 1954 darbesi, Sovyetler Birliği'nin etkisinde olduğu düşünülen bir hükümetin devrilmesi için yapılmıştır.
• Şili 1973 darbesi ise General Augusto Pinochet'in hükümetinin kurulması sonucu gerçekleşmiştir.
• Nikaragua'daki Contras gerillaları, Honduras'taki askeri müdahaleler ve Arjantin'deki askeri darbeler de diğer yıkıcı müdahalelere örnek olarak verilebilir.

Amerika Birleşik Devletleri'nin Latin Amerika ülkelerine yönelik yıkıcı müdahalelerinin etkileri günümüzde de hala hissedilmektedir. Bu müdahaleler hem siyasi hem de ekonomik açıdan Latin Amerika ülkeleri üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır. Ancak, günümüzde bu müdahalelerin yerini daha diyalog ve işbirliği odaklı politikalar almaktadır.

Ekonomik İlişkiler

Amerika Birleşik Devletleri ile Latin Amerika ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkiler oldukça güçlüdür. İki bölge arasındaki ticaret hacmi, birçok Latin Amerika ülkesi için oldukça önemlidir. Örneğin, Meksika ekonomisi ABD ile ticaret yaparak büyümeye devam etmiştir.

Ayrıca, Latin Amerika ülkeleri Amerikan ekonomisine önemli katkılarda bulunuyor. Özellikle Brezilya, ürettiği birçok ürünü ABD'ye ihraç ediyor. Bunlar arasında, et, soya, şeker, kahve ve diğer tarım ürünleri bulunuyor. Diğer Latin Amerika ülkeleri de benzer şekilde ABD'ye ihracat yapıyor.

Ancak, bu ekonomik ilişkilerde bazı sorunlar da yer almaktadır. Özellikle, ABD'nin Latin Amerika ülkelerinin ekonomilerine olan etkisi sıklıkla eleştiriliyor. Bazı eleştirmenler, ABD'nin bölge ülkelerini güçsüzleştirdiğini ve bu ülkeleri kendi ekonomik çıkarlarına hizmet etmek üzere kullandığını söylüyorlar.

Bununla birlikte, ABD hükümeti çeşitli programlar aracılığıyla Latin Amerika ülkelerine maddi yardım sağlamaktadır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri Kalkınma Ajansı (USAID) bölgedeki birçok ülkede kalkınma projeleri yürütmektedir. Ancak, bu yardımlar da sıklıkla eleştirilmektedir. Bazı eleştirmenler ABD'nin bölge ülkelerine yardım etmek yerine kendi politikalarını dayatmaya çalıştığını iddia ediyorlar.

Genel olarak, Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkiler oldukça karmaşıktır. Hem ticari hem de politik çıkarlar, iki bölge arasındaki ilişkileri etkilemektedir. Ancak, ABD ve Latin Amerika ülkelerinin birbirlerine olan ekonomik bağımlılıkları devam etmektedir.

21. Yüzyıl ve Sonrası

21. yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki politik ve ekonomik ilişkiler önemli bir konu haline geldi. Günümüzde, ekonomik işbirliği ihracat ve ithalat yoluyla artmıştır. Latin Amerika'daki büyük ekonomiler arasında yer alan Brezilya ve Meksika, Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük ticaret ortaklarıdır.

Ayrıca, bu dönemde politik ilişkiler de birçok faktör nedeniyle değişti. Özellikle Hugo Chavez ve Fidel Castro gibi liderlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, Amerika Birleşik Devletleri'nin Latin Amerika'da önde gelen ülkeleriyle arası gerginlikler yaşandı. Ancak, 2010'lu yıllarda birçok Latin Amerika ülkesindeki lider değişikliği, Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkileri düzeltmek veya iyileştirmek için bir fırsat yarattı.

Ülke	ABD İhracatı	ABD İthalatı
Meksika	$256.2 milyar	$371.9 milyar
Brezilya	$42.4 milyar	$26.3 milyar
Kolombiya	$16.4 milyar	$12.2 milyar

Ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri, pek çok Latin Amerika ülkesiyle serbest ticaret anlaşmaları imzalamaya devam etmektedir. Bunlar arasında Meksika, Kolombiya ve Panama ile imzalanan anlaşmalar yer almaktadır. Bunun yanı sıra, Amerika Birleşik Devletleri'nin Latin Amerika'daki yatırımları da önemli bir rol oynamaktadır.

Özetle, Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki politik ve ekonomik ilişkiler, 21. yüzyılda birçok değişikliğe uğramıştır. Ancak, ticari ilişkiler giderek güçlenmektedir ve lider değişiklikleri gibi faktörler de ilişkilerin gelişmesine fırsat sağlamaktadır.

Lider Değişiklikleri ve Etkisi

Lider değişiklikleri, birçok ülkede politika ve ekonomik ilişkilerde değişimlere yol açabilir. Latin Amerika ülkelerindeki lider değişiklikleri, Amerika Birleşik Devletleri ile olan ilişkileri de etkiler. Örneğin, Hugo Chavez'in iktidara gelmesi ile Venezuela'nın ABD'ye yaklaşımı değişti. Chavez'in yönetimi, ülkenin petrol kaynaklarını millileştirerek, ABD dışında daha fazla ülkeye ihraç etti. Benzer şekilde, Evo Morales'in Bolivya'daki iktidara gelmesi ile birlikte, Amerikan şirketlerine ait maden yataklarının kamulaştırılması gibi adımlar atıldı.

Bununla birlikte, lider değişikliklerinin Amerika-Latin Amerika ilişkilerinde her zaman olumsuz bir etkisi olmamıştır. Örneğin, Barack Obama'nın iktidara gelmesi ile birlikte, ABD'nin Latin Amerika'ya yaklaşımı değişti. Obama, Amerikan müdahaleciliğine ve bölgedeki otoriter liderlere karşı bir tavır izledi. Bu da, Latin Amerika ülkeleri ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkilerin daha iyi bir hale gelmesine yol açtı.

Özetle, lider değişikliklerinin Amerika-Latin Amerika ilişkilerinde etkisi değişkenlik göstermektedir. Bu değişiklikler bazen ilişkileri olumsuz yönde etkilerken, bazen de daha iyi bir hale getirebilir. Ancak, her liderin farklı bir politikası olduğundan, lider değişikliklerinin Amerika-Latin Amerika ilişkilerini nasıl etkileyeceği her zaman öngörülemez.

Komşuluk Politikaları

Amerika Birleşik Devletleri'nin Latin Amerika ülkeleriyle ilişkileri yıllar boyunca birçok döneme sahne oldu. Ancak, son yıllarda benimsenen komşuluk politikaları daha yapıcı bir yaklaşımı yansıtıyor. Bu politikaların temeli, diyaloga dayalı bir işbirliği anlayışına dayanmaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri, Latin Amerika ülkeleriyle olan komşuluk politikaları için "Herkes İçin Gerçek İşbirliği" yaklaşımını benimsedi. Bu yaklaşım, karşılıklı saygı ve çıkarlara dayalıdır. Ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri, bölgedeki ülkelerin siyasi, ekonomik ve sosyal istikrarını desteklemeyi hedeflemektedir.

Bu politikalar, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) çerçevesinde yürütülmektedir. Bölgedeki ülkelerin ekonomik büyümesini desteklemek ve Amerikan firmaları için fırsatlar yaratmak için yatırım yapmak gibi birçok faaliyeti içerir. Bunun yanı sıra, Amerika Birleşik Devletleri, sağlık, eğitim ve tarım gibi konularda Latin Amerika ülkelerine yardım ediyor.

Amerika Birleşik Devletleri'nin komşuluk politikalarının bir diğer önemli bileşeni, demokratik değerleri, insan haklarını ve özgürlükleri teşvik etmeyi amaçlayan bir strateji benimsemektir. Bu kapsamda, Amerika Birleşik Devletleri, bölgedeki demokratik değerleri destekleyen sivil toplum gruplarını finanse etmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri'nin Latin Amerika ülkeleriyle kurduğu ilişkilerin benimsediği diyalog tabanlı, işbirliği odaklı ve karşılıklı saygı ve çıkarlar temelinde bir yapıya dayanması, hem Amerikan hem de bölge ülkelerinin ortak çıkarları doğrultusunda önemli bir adımdır.

Gelecekteki Beklentiler

Gelecekteki beklenen en önemli şey, Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ilişkilerin daha sağlam ve karşılıklı bir temel üzerine oturmasıdır. Daha önceki yıllarda, özellikle Soğuk Savaş döneminde, Amerika Birleşik Devletleri'nin çıkarlarını ön plana çıkaran politikalar benimsenmiştir. Ancak günümüzde, Latin Amerika ülkelerinin bağımsızlıklarını koruma istekleri ve kendi kendilerini yönetme talepleri arttıkça, Amerika Birleşik Devletleri daha saygılı bir tutum benimsemiştir.

Bugün, ABD ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkiler oldukça gelişmiştir. Amerikan şirketleri, Latin Amerika'daki birçok ülkede büyük yatırımlar yapmaktadır ve ticaret hacmi her yıl artmaktadır. Ancak bu ilişkilerin, çevresel ve sosyal kaygılar nedeniyle bazı zorluklarla karşılaşması muhtemeldir. Latin Amerika ülkeleri, kendilerine ait endüstrileri korumak ve doğal kaynakları sürdürülebilir bir şekilde yönetmek adına Amerikan şirketlerinin faaliyetlerini incelikle takip etmektedir.

Ayrıca, lider değişiklikleri Latin Amerika ve ABD arasındaki ilişkiler üzerinde belirleyici bir faktördür. Latin Amerika dünya genelindeki politik ve ekonomik değişimlerle birlikte, liderlerinin nasıl bir politika izleyeceğine dair değişken bir ortamda bulunmaktadır. Bu nedenle, yeni liderlerin seçimleri Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ilişkiler üzerinde önemli etkiye sahip olabilir.

En iyimser senaryoda ABD ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ilişkiler, çatışma ve rekabet yerine ortak çıkarlar ve işbirliği temelinde sürdürülebilir. Bu, ülkeler arasında daha fazla karşılıklı anlayışa ve saygıya dayalı bir ilişki anlayışının benimsenmesiyle gerçekleştirilebilir. Latin Amerika ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri'nin bölgeye olan ilgisini ve desteğini takdir etmektedir. Bununla birlikte, ilişkilerin daha sürdürülebilir ve müreffeh olması için, her iki tarafın da ortak fikirlerini paylaştığı alanlara odaklanması gerekiyor.