Tarihin izlerini sürmek isteyenlere özel bir kitap! Arkeolojik kazılarla tarihteki en önemli şehirlerin gelişim süreçlerini keşfedin Tarih meraklıları için eşsiz bir kaynak!

Dünya genelinde yapılan arkeolojik kazılarda, şehirlerin tarih boyunca nasıl geliştiği hakkında bilgiler ortaya çıktı. Bu kazılar sayesinde, birçok şehirdeki mimari yapıların dönemlerine göre nasıl değiştiği, toplumların yaşam biçimleri ve kültürel mirasları hakkında da önemli bilgiler elde edildi.

Arkeolojik kazılarla keşfedilmiş şehirlerin arasında Roma, İstanbul, Atina, Kahire, Meksiko ve İskenderiye gibi önemli şehirler bulunmaktadır. Bu şehirler, öncelikle antik dönemden kalma kalıntıları, mimari yapıları ve diğer arkeolojik zenginlikleriyle dikkat çekerler.

• Roma: Roma, İmparatorluğun yükseliş döneminde birinci yüzyıldan itibaren imparatorluğun merkezi haline geldi.
• İstanbul: İstanbul, çeşitli kültürlerin izlerini taşıyan bir şehir oldu ve antik dönemden beri önemli bir ticaret merkezi olarak kullanıldı.
• Atina: Akropolis, Parthenon Tapınağı ve diğer önemli anıtlarla unutulmaz bir arkeolojik tur deneyimi sunar.
• Kahire: Kahire, Arap dünyasının kültürel merkezi olarak, Mısırlılar tarafından tarihe geçen antik piramitleri ile ünlüdür.
• Meksiko: Meksiko, Aztek uygarlığının merkezi olarak tarihe geçmiş ve İspanyollar'ın Meksika'yı fethetmesine kadar önemli bir şehir olmuştur.
• İskenderiye: Antik Mısır kültürünün en önemli merkezlerinden biri olan İskenderiye, Hellenistik, Roma ve Bizans kültürlerinin izlerini taşıyan zengin bir arkeolojik sit alanıdır.

Bu şehirlerin her biri, tarihi boyunca önemli bir kültür merkezi olmuştur. Bugün de turistler, bu şehirlerdeki arkeolojik zenginlikleri keşfetmek amacıyla seyahat ederler. Her biri, tarihin bir parçasını oluşturmaktadır ve arkeolojik kazıların sayesinde günümüze kadar ulaşmıştır. İlerleyen yıllarda da yeni kazılar sayesinde, tarihi daha iyi anlayacağız ve şehirlerin gelişimine dair daha fazla bilgi edineceğiz.

Roma

Roma, İtalya'nın başkentidir ve tarihte büyük bir öneme sahiptir. Roma İmparatorluğu'nun yükseliş dönemindeki birinci yüzyıldan itibaren imparatorluğun merkezi haline geldi. İmparator Augustus dönemi Roma'sı, imparatorluğun zirvesine ulaşmıştır. Roma, İtalya'nın ortasında Tiber Nehri'nin kıyısında yer alır ve İtalya yarımadasının çoğunu kontrol ederdi.

Roma, mimari harikaları, sanat eserleri ve görkemli yapıları ile öne çıkmaktadır. Roma'da yer alan Kolezyum, Pantheon ve Trevi Çeşmesi gibi dünyaca ünlü yapılar, turistlerin ilgi odağıdır.

Yüzölçümü:	1,285 km²
Nüfus:	2.8 milyon (2021)
Kuruluş:	M.Ö. 753

• Roma, Antik Dünya’nın en önemli şehirlerinden biriydi.
• Roma, papalık merkezi olarak da önemlidir ve Katolik Kilisesi'nin liderliği burada bulunur.
• Roma, İtalya'nın politik, ekonomik ve kültürel merkezi olarak devam etmektedir.

İstanbul

İstanbul, Türkiye’nin en büyük şehri ve aynı zamanda Türk kültürünün kalbidir. Yüzyıllar boyunca farklı kültürler tarafından ele geçirilen ve yönetilen bir şehir olmuştur. İstanbul, Roma İmparatorluğu’nun doğu eyaleti Byzantion’un başkenti olarak başladı.

Antik dönemde, İstanbul önemli bir ticaret merkeziydi ve en gelişmiş şehirlerden biriydi. Ardından, Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olarak kullanıldı ve bu dönemde önemli kültürel ve mimari eserler inşa edildi. Bu dönemde inşa edilen en önemli yapı, dünya için sembol haline gelmiş olan ve İstanbul’un silüetini ana hatlarıyla çizen, Hagia Sophia’dır.

İstanbul, yüzyıllar boyunca birçok kültürün izlerini taşıyan bir şehir olmuştur. Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları’nın izleri hala İstanbul’un sokaklarında, binalarında ve nüfusunda görülmektedir. Sokakları, tarih ve kültür dolu müzeleri, İstanbul Boğazı ve doğal güzellikleri gibi özellikleriyle ziyaretçiler için cazip bir turistik merkezdir.

Bir ziyarette, ziyaretçiler Sen Nehri, Kapalıçarşı, Sultanahmet Camii, Topkapı Sarayı gibi ünlü turistik yerleri görebilirler. Tarihi dokusu, kültürel mozaik yapısı, Boğaziçi manzarası, yemekleri ve ünlü çayı ile İstanbul, Türkiye’nin başkenti olmasa da, her zaman ziyaretçiler arasında en popüler şehirlerinden biridir.

Antik Dönem

Byzantion, bugünkü İstanbul’un yer aldığı konumda kurulan antik bir şehirdir. Roma İmparatorluğu'nun ikiye bölünmesi sonrasında, doğu eyaletinin başkenti olarak önemini sürdürmüştür. Büyük Konstantin tarafından Roma İmparatorluğu’nun başkenti olarak seçilmesiyle önemi artmıştır. Doğu-Batı bölünmesi sonrasında Bizans İmparatorluğu'nun başkenti olmuştur. Bu dönemde şehir, Hristiyanlık merkezi olarak birçok kilise, manastır ve saray inşa edildi. İstanbul’un tarihi dokusu, antik çağdan kalma surlar, camiler, kiliseler, saraylar ve müzeler ile her yıl milyonlarca turist tarafından ziyaret edilmektedir.

Orta Çağ

İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu döneminde özellikle 15. yüzyıldan itibaren başkent olarak kullanılmıştır. İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu dönemi boyunca birçok mimari yenilikle donatılmıştır. Yapılan bu yenilikler, şehrin güzelliğine güzellik katmıştır. Şehir, Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli limanı ve ticaret merkezlerinden biri olmuştur. İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu dönemi boyunca birçok tarihi olaya da ev sahipliği yapmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul'da birçok önemli eser yapılmıştır. Bu eserlerden bazıları Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii, Ayasofya, Dolmabahçe Sarayı ve Yıldız Sarayı'dır. İstanbul, modern çağda Türkiye'nin en önemli şehirlerinden biri olarak da önemini sürdürmektedir.

Atina

Atina, Yunanistan’ın tarihi başkenti ve antik dünyanın en önemli merkezlerinden biri olarak bilinir. Şehrin en ünlü simgesi olan Akropolis, özellikle Parthenon Tapınağı ile meşhurdur. Bu muhteşem yapı, Yunanistan’ın farklı şehirlerindeki mermer ocağından getirilen bloklar kullanılarak inşa edilmiştir. Akropolis, yüksek bir tepe üzerinde yer aldığından, ziyaretçilerine eşsiz bir manzara sunar ve ziyaret edildiğinde unutulmaz bir arkeolojik tur deneyimi yaşatır.

Atina’da gezilecek başka önemli yapılar arasında Propylaea, Erechtheion ve Dionysus Tiyatrosu bulunur. Propylaea, Akropolis’a çıkan ana giriş bölümüdür. Erechtheion, Athena ve Poseidon tapınaklarının birleşmesiyle oluşan yapıdır. Dionysus Tiyatrosu, antik Yunan tiyatrolarının en ünlülerinden biridir ve günümüze kadar sağlam bir şekilde gelebilmiştir.

Bunların yanı sıra Atina, Yunanistan’ın başkenti olarak da modern çağda önemini korumuştur. Bu nedenle, şehirde gezilebilecek birçok modern yapı da bulunur. Özellikle Syntagma Meydanı ve Ermou Caddesi, şehir merkezindeki modern alışveriş merkezlerinin en ünlüleri arasında yer alır. Ayrıca, Plaka’nın dar sokakları ve geleneksel restoranları, Atina’nın karakteristik özelliklerinden biridir.

Antik Dönem

Atina, antik dönemde Yunanistan’ın en önemli şehirlerinden biriydi. Özellikle M.Ö 5. yüzyılda Atina, Altın Çağ olarak adlandırılan parlak dönemini yaşamıştır. Bu dönemde şehir, sanat, düşünceler, ticaret ve ticari faaliyetler açısından zirveye ulaşmıştır.

Akropolis, Parthenon Tapınağı, Dionysus Tiyatrosu, Stoa ve Agora, Atina’nın en önemli arkeolojik kazıları arasındadır. Atina’nın bu dönemdeki zenginliği, kişisel zevkler ve özgürlüklerin ön plana çıktığı bir döneme denk gelir.

Ayrıca bu dönemde Atina demokrasiyi geliştirmiştir ve günümüz politikaları için bir örnek teşkil etmiştir. Atina, ticaret ve zanaat açısından da gelişmiştir. Bu dönemde demir dökümü atölyeleri, seramik ve dokuma sanatları zirveye ulaşmıştır.

Atina’nın bu dönemdeki başarısı, ticari faaliyetleri de etkilemiştir. Şehir, Kolhis’ten Madagascar’a kadar olan bölgeden ithal edilen mallar açısından önemli bir ticaret merkezi haline gelmiştir. Atina’nın bu parlak dönemi, Antik dünyanın en etkileyici şehirlerinden biri haline gelmesini sağlamıştır.

Modern Dönem

Atina, tarihi boyunca birçok farklı kültürün etkisinde kalmış bir şehir olmuştur. Modern çağda da önemini koruyan Atina, Yunanistan'ın başkenti olarak hala çok sayıda turiste ev sahipliği yapmaktadır. Atina, Akropolis, Parthenon Tapınağı gibi birçok tarihi ve arkeolojik esere ev sahipliği yapmasıyla ünlüdür.

Modern çağda Atina, Türkiye ve Yunanistan arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle birçok zorluk yaşamıştır. Ancak tüm bu zorluklara rağmen Atina, kültürel, turistik ve ekonomik açıdan önemini korumaktadır. Şehirdeki tarihi mekanlar ve yapılardan oluşan arkeolojik siteler, turistlerin ilgisini çekmektedir ve Atina'nın turizm gelirlerine önemli bir katkı sağlamaktadır.

Kahire

Kuzey Afrika'nın muhteşem mirasları arasında Kahire, zengin bir arkeolojik geçmişe sahip bir şehirdir. Arap dünyasının kültürel merkezi olarak kabul edilen Kahire, eski Mısır uygarlığından Arap İslam kültürüne kadar birçok farklı tarihsel dönemden izler taşır.

Başkent olarak da bilinen Kahire, Nil nehri kıyısında kurulmuştur. Şehirde yer alan en önemli arkeolojik sit alanları arasında Gize Piramitleri, Antik Mısır şehirleri ve Ebu Serga Kilisesi yer almaktadır.

Kahire, Antik çağlarda Nil vadisinin en önemli merkezlerinden biriydi. Dönemin Mısır uygarlığı, güçlü imparatorlukları ve muazzam mimarisiyle tanınmaktaydı. Her ne kadar birçok Antik yapı bugün Kahire'de hala görülebilse de, bu sit alanları ve kalıntıları, bir zamanların büyüklüğünü yansıtan harika yapıların sadece az bir kısmını oluştururlar.

Kahire, Osmanlı İmparatorluğu tarafından ele geçirilmesinden sonra, kısa bir süre sonra önemli bir yer haline geldi. Mısır'ın merkezi olarak kabul edilerek birçok yeni bina ve yapının inşa edilmesine neden oldu.

Kahire, önemli kültürel ve tarihî miraslarıyla insanları kendine hayran bırakan bir şehirdir. Antik mirasları için ziyaret edebileceğiniz en güzel yerlerden biridir ve gezginleri büyüleyici bir yolculuğa çıkartır.

Antik Dönem

Mısır'ın antik dönemi, insanlık tarihindeki en ilginç zaman dilimlerinden biridir. Mısır medeniyeti, Nil Nehri vadisinde yaklaşık 3.000 yıl boyunca hüküm sürmüştür. Mısır medeniyeti, tarih boyunca birçok şehir inşa etti, ancak Mısır'ın başkenti olarak bilinen İskenderiye, tarihe damga vuran en önemli şehirlerden biridir. İskenderiye, Antik Mısır kültürü için önemli merkezlerden biri haline geldi ve antik dönemde Mısır medeniyetinin başkenti olarak tarihe geçti.

İskenderiye, Antik Mısır'ın en önemli liman kentlerinden biriydi. Bu şehir, Ptolemy Soter tarafından M.Ö. 332 yılında Yunanistan'ın İskenderiye kentinden sonra isimlendirildi. M.Ö. 305 yılında Büyük İskender’in ölümünden sonra, İskenderiye kentinin sahibi, Büyük İskender’in generali Ptolemy Soter oldu. İskenderiye, Yunan, Roma ve Mısır medeniyetlerinin birleştiği bir noktada bulunuyordu ve bu nedenle farklı bir kültürel mirasa sahipti.

İskenderiye, antik dönemde Mısır medeniyetinin başkenti olarak bilinir. Bu şehir, Mısır medeniyetinin en önemli merkezlerinden biridir, çünkü burada antik dönemde birçok önemli yapı inşa edilmiştir. İskenderiye, antik dönemde Kütüphane, Mısır Feneri, Pompey Sütunu, Attarine Camii gibi önemli yapıların bulunduğu yerdi. Bu yapılar, İskenderiye'nin Mısır medeniyetindeki önemini ve zenginliğini göstermektedir.

İskenderiye, antik dönemde ticaret ve kültürün merkeziydi. Mısır medeniyetinin başkenti olarak, bu şehir, birçok ülkeyle ticaret yaparken, aynı zamanda sanat, edebiyat ve felsefe alanlarında da çok öne çıktı. Yunan, Roma ve Mısır medeniyetlerinin bir arada yaşadığı bu şehir, antik dönemden bu yana birçok keşfe ev sahipliği yapmış ve tarihe damga vuran önemli olaylara tanık olmuştur.

İskenderiye, bugün de turistlerin ilgisini çeken bir şehir olarak dikkat çekmektedir. Antik Mısır ve Helenistik döneme ait kalıntıları turistlerin ziyaret ettiği İskenderiye'de, Mısır kültürüne ait birçok müze ve galeriler de ziyaretçilerini memnun etmektedir. İskenderiye, tarihte önemli bir yere sahip olan ve turistlere harika bir arkeolojik tur deneyimi vaat eden bir şehirdir.

Orta Çağ

Orta Çağ'da, Atina'nın aksine Kahire, İslam dünyasının önde gelen şehirlerinden biri haline geldi. İlk olarak, Arap fetihleri sonrasında İslami bir merkez haline geldi. Kahire, İslam kültürü ve sanatı için önde gelen bir yer oldu.

Bu dönemde, cami ve medreseler gibi İslam mimarisi açısından önemli yapılar inşa edildi. İslam sanatında geometrik desenler, bitkisel motifler ve Arap harfleri kullanılarak insan figürlerinin yerine geçti. Kahire'deki Mescid-i Kebir, El-Hakim camisi, Sultan Hasan camisi ve Al-Azhar Üniversitesi gibi yapılar, Orta Çağ'da Kahire'nin İslam kültürü ve sanatının merkezlerinden biri haline gelmesine yardımcı oldu.

• Orta Çağ'da Kahire, İslam dünyasının entelektüel ve kültürel merkeziydi.
• Kahire'nin cami ve medreseleri, İslam mimarisi ve sanatındaki gelişmelere örnektir.
• İslam kültürünün zenginliği Kahire'nin Orta Çağ'da İslam dünyasında öne çıkmasını sağladı.

Meksiko

Meksiko, Antik Amerika'daki en etkileyici uygarlıklardan biri olan Aztek İmparatorluğu'nun merkezi oldu. 1400-1521 yılları arasında Aztekler tarafından başkent olarak kullanılan Meksiko, günümüzde de Meksika'nın başkenti olarak hizmet veriyor.

Meksiko, arkeolojik açıdan zengin bir şehirdir. Aztek uygarlığına ait birçok yapı ve tarihi eser burada bulunabilir. Bunların en önemlisi, Azteklerin en büyük tapınağı olan Templo Mayor'dur. Bu tapınak, 20. yüzyılın ortalarında yapılan kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılmıştır.

Ayrıca, Meksiko'da bulunan Antropoloji Müzesi yılda bir milyondan fazla ziyaretçiye ev sahipliği yapmaktadır. Müzede, Meksika'ya ait antik uygarlıkların özellikle de Aztek uygarlığının sergileri ve tarihi artefaktlar yer alır.

Meksiko aynı zamanda, Meksika'nın diğer şehirlerinden farklı olarak kolonyal dönemde İspanyol hakimiyetine girdiği için, tarihi İspanyol kalıntılarına da sahiptir. Bu tarihi kalıntılar, özellikle eski Meksiko şehrindeki Plaza de la Constitución etrafında bulunur.

Meksiko, yalnızca tarihi ve arkeolojik değerlerle değil, aynı zamanda canlı bir kültürle de ünlüdür. Meksika'nın renkli dansları, lezzetli yemekleri ve sokak sanatçıları, şehrin her köşesinde yer alır ve ziyaretçilerin unutulmaz bir deneyim yaşamalarına olanak sağlar.

Meksiko, Aztek kültüründen çekici tarihi yerlere ve canlı kültürel deneyimlere kadar birçok şey sunan arkeolojik açıdan zengin bir şehirdir.

Antik Dönem

Aztek İmparatorluğu, Meksikalıların İspanyol fethine kadar Meksika Vadisi'nde hüküm sürdüğü bir dönemdi. 1400'lü yılların başında kurulan Aztek İmparatorluğu, Meksika'nın merkezindeki Tenochtitlan kentinde yönetiliyordu. Tenochtitlan, günümüzde Meksiko'nun bulunduğu yerdedir. Aztekler, farklı dini ve siyasi güçlerin etkisi altında kalmış bir topluluktu ve Meksika Vadisi'nde tek bir imparatorluğa birleşene kadar birçok savaş yaşadılar.

Tenochtitlan, güçlü bir başkent olarak tasarlanmıştı. Su yolları, kanallar ve köprülerle çevrilmişti. Yaklaşık 60.000 haneden oluşuyordu ve yaklaşık 200.000 kişiye ev sahipliği yapıyordu. Tenochtitlan, güçlü bir savunma yapısına sahipti. Golleri çevreleyen kanallar, şehri istila etmek isteyenlerin üstesinden gelmek için kullanılıyordu.

Aztek İmparatorluğu'nun başkenti olarak Tenochtitlan, sadece siyasi ve dini bir merkez değildi. Ticaret ve ekonomik faaliyet de şehirde gelişmişti. Pazarlar, üretim atölyeleri ve ticari binalar, şehirde bulunuyordu. Tarım ürünleri ve değerli eşyalar şehirde ticaret ediliyordu. Bu nedenle, Tenochtitlan, Aztek İmparatorluğu'nun en önemli şehirlerinden biriydi.

Yani, 1400-1521 yılları arasında Aztek İmparatorluğu’nun başkenti olan Tenochtitlan, güçlü ve savunma yapılarıyla donatılmış bir şehirdi. Siyasi, dini, ekonomik ve ticari alanlarda gelişmişti ve Meksika tarihinde önemli bir yer tutuyor.

Kolonyal Dönem

Meksiko’nun kolonyal dönemi, İspanyollar’ın Meksika’yı fethedip sömürgeleştiği döneme denk gelir. 1521 yılında Teskalı savaşçıların sadık direnişleri sonucu İspanyol yönetimi kuruldu. İspanyol sömürgeciler, Meksika kentine ilk yerleşim yaptıkları yerde, eski Aztek yerleşim yerleri olan Tenochtitlan’ın yerine Meksiko kentini kurdular. Bu yeni yerleşim yerinin etrafına Hristiyanlık inancı doğrultusunda yapılan kiliseler, katedraller ve manastırlar inşa edildi. Bu yapılar, bugün bile Meksiko’nun en önemli tarihi turistik yerlerini oluşturmaktadır.

Meksiko’nun Kolonyal dönemi, Meksika ve Avrupa arasındaki ticaretin merkezi haline geldi. Gümüş madenciliği bu dönemde büyük bir rol oynadı ve bu iş kolonilerin zenginliğini sağlayan bir diğer faktördü. Gümüş pati, dünya ticaretinde bir çok koloniye - özellikle İspanya'ya - girdi ve Meksika'nın zenginliğini sağladı. Bu dönemde, aynı zamanda İspanyollar, Meksika’nın yerli halklarını Hristiyanlık dinine geçirmek için yoğun bir çaba sarf ettiler. Bunun sonucunda, günümüzde bile Meksika’nın büyük çoğunluğu Katoliktir.

Kolonyal dönemde, Meksika şehri saraylar, binalar, evler ve müzeler gibi birçok çarpıcı yapı ile donatıldı. Meksika'nın koloniyal mimarisi, İspanyol ve yerli kültürlerin zengin etkileşimlerinin bir sonucudur. Bu yapılar arasında en büyük örnekler arasında ‘The National Palace’ ve ‘The Metropolitan Cathedral’ yer almaktadır. Bu binalar, tarihçilere değerli veriler sunarken, bu döneme ait mimarinin önemli örneklerinden de bir tanesidir.

İskenderiye

Antik dönemde İskenderiye, Mısır’ın kültürel, bilimsel ve ekonomik merkeziydi. Yunan kralı Büyük İskender tarafından M.Ö 331 yılında kurulan şehir, antik dönemin en önemli liman kentlerinden biriydi. Deniz yoluyla Pers İmparatorluğu’nun kontrolündeki Hindistan ve Çin gibi ülkelere bağlanan İskenderiye, Akdeniz’in en işlek limanlarından biriydi.

İskenderiye, antik çağda bilim, felsefe, matematik ve astronomi gibi birçok alanda önemli bir merkezdi. Kent, Büyük İskender’in hükümdarlığına damgasını vuran İskenderiye Kütüphanesi’ne ev sahipliği yapıyordu. Kütüphane, dünyanın en büyük kütüphanelerinden biriydi ve tarihte kaybolan harika bir kitap koleksiyonu barındırıyordu.

İskenderiye aynı zamanda mimari açıdan da önemliydi. Antik dönemde inşa edilen muazzam yapılar, şehrin her yerinde göze çarpmaktadır. Bunlar arasında en ünlüsü, dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen İskenderiye Feneri’di. Ancak maalesef bugün yapıların çoğu yok olmuştur.

Yeni dönemde İskenderiye’nin tarihi mirası halen korunmaktadır. Hellenistik, Roma, Bizans ve Ortadoğu kültürlerinin izlerini taşıyan merkezi bir arkeolojik sit alanıdır. Kraliyet sarayları, tiyatrolar ve tapınakların kalıntıları, şehrin kültürel zenginliğini gösterir. İskenderiye, antik dünyanın ve modern Mısır’ın en önemli şehirlerinden biri olarak kabul edilir.

Antik Dönem

Antik dönemde İskenderiye, Mısır’ın kültür merkezi haline gelmişti. Mısır tarihinin en önemli Mısır kütüphanesi ise bu şehirde yer almaktaydı. Bu kütüphane birçok kez yıkılsa da, içinde bulunan 700.000 eser antik dünyanın en önemli ve zengin bibliyoteklerindendir. Şehir aynı zamanda, Büyük İskender’in Mısır’ı ele geçirmesinden sonra kurulmuş Hellenistik kültürün en önemli merkezlerinden biriydi.

Antik dönemde İskenderiye, önemli bir ticaret merkezi olan liman kenti olarak da bilinirdi. Büyük İskender’in yönetimi altına girmesiyle, şehir büyük bir dönüşüm geçirdi. Yunan, Mısır ve Roma kültürlerinin etkisi altında kalan İskenderiye, eski medeniyetlerin mirasını korumayı başardı.

İskenderiye Antik Dönemi’ne ait kalıntıları ile ünlü bir şehirdir. Antik dönemde birçok önemli yapı ve anıt inşa edilmiştir. Bunların arasında ünlü Üçgen Alan, Pompey’in Sütunu, Büyük İskender’in Mezarı, Serapeum Tapınağı, Pharos Deniz Feneri ve Lighthouse Tapınağı yer almaktadır. Tüm bu kalıntılar, İskenderiye’nin antik dönemdeki önemini ve zenginliğini gözler önüne sermektedir.

Yeni Dönem

İskenderiye, antik dönemiyle birlikte yeniden yapılanma dönemiyle de zengin bir tarihi mirasa sahiptir. Hellenistik kültürün izleri, Roma imparatorluğunun etkisi, Bizans dönemi mimari eserleri ve Ortadoğu kültürlerinin birleştiği bir arkeolojik sit alanıdır. Yeni Dönem olarak bilinen bu dönem, İskenderiye’nin Mısır’ın modern tarihindeki önemini de yansıtmaktadır.

Bu dönemde, İskenderiye büyük bir modernleşme süreci yaşadı. Napolyon’un Mısır’ı işgali sırasında, İskenderiye bir kez daha önem kazandı. Daha sonra, İskenderiye, Mısır’ın modern tarihinde önemli bir rol oynadı. Mısır’ın başkenti Kahire’nin yanı sıra, İskenderiye, Mısır’ın en önemli ikinci şehriydi.

İskenderiye, modern çağda da önemini korumaktadır. Liman şehri olarak, Ortadoğu ve Akdeniz arasındaki önemli bir ticaret merkezi olarak kalmaktadır. İskenderiye, birçok turistik cazibe merkezine sahip bir şehirdir. İskenderiye Kütüphanesi, Pompey Sütunu ve Kırmızı Kale gibi önemli turistik yerlerin yanı sıra, birçok müze ve sanat galerisi de bulunmaktadır.

Aynı zamanda, İskenderiye, dünya genelindeki arkeolojik kazıların da merkezi haline gelmiştir. Şehir, Mısır medeniyetinin en önemli merkezinden biri olarak tarihe geçti. Günümüzde, İskenderiye’de birçok önemli arkeolojik kazı yapılmaktadır. Hellenistik çöl şehirlerinin kalıntıları, Antik Mısır’ın yer altı mezarları ve Roma dönemine ait amfi tiyatrolar İskenderiye’de gün yüzüne çıkmaktadır.