İş yerinde insan haklarına saygı, tüm dünyada önemli bir konudur Bu seminer, İnsan Hakları ve İş Ortamı konusunu yurtdışındaki deneyimler çerçevesinde ele almaktadır İş dünyasında etik ve adil davranmanın öneminin anlatıldığı bu seminere katılın ve kariyerinizi insan haklarına saygı çerçevesinde şekillendirin

Bugün dünya iş dünyası küreselleşme ve rekabetin hızla arttığı bir dönemden geçiyor ve işletmeler daha esnek, akıllıca ve sürdürülebilir yollarla iş yapmaya çalışıyor. Ancak, iş dünyasındaki gelişmeler ve yenilikler aynı zamanda işçi hakları ve insan haklarına saygı konusunda da hareketliliğe yol açıyor.

İşletmeler, işçi haklarının korunması ve teşvik edilmesi amacıyla insan haklarına dayalı politikalar belirlemeli ve bu politikaları iş hayatındaki uygulamalara dönüştürmelidir. Bununla birlikte, insan haklarına dayalı bir yaklaşım benimseyen işletmelerin sadece çalışanları için değil, aynı zamanda toplumun diğer kesimleri için de önemli olumlu etkileri vardır.

İlk Adım: İnsan Hakları Politikaları ve Uygulamaları

İşyerlerinde insan hakları konusu son yıllarda giderek daha fazla önem kazanmıştır. Çalışanların haklarının korunması ve iş ortamının insan odaklı olması, hem işletme performansını arttırmakta hem de toplumun genel refahını yükseltmektedir. Bu nedenle, yurtdışındaki işletmeler de insan hakları politikalarına büyük bir önem vermektedir.

Çalışanların haklarını koruyan ve teşvik eden işletme politikalarının yurtdışındaki etkisi oldukça olumlu sonuçlar vermektedir. Bu politikalar, çalışanların iş ortamında daha mutlu ve güvende hissetmelerini sağlamaktadır. Bu durum ise çalışanların verimliliğini arttırmaktadır. İşletmelerin insan haklarına saygılı politikaları ve uygulamaları sayesinde, çalışanların şirkete bağlılığı da artmaktadır. Bu da işletmelerin uzun vadede başarısını sağlaması açısından oldukça önemlidir.

İnsan haklarına saygılı politikaların işletme başarısı üzerindeki olumlu etkisi yalnızca çalışanlarla sınırlı değildir. Aynı zamanda müşterilerin, tedarikçilerin ve hatta yatırımcıların da dikkat ettiği bir konudur. İnsan haklarına saygılı bir işletme olarak ün kazanan şirketler, bu sayede müşteri ve tedarikçi sadakatini arttırabilmekte ve yatırımcıların da güvenini kazanabilmektedir.

İşletmelerin insan haklarına saygılı politikaları ve uygulamaları, sadece çalışanlar açısından değil, aynı zamanda toplumun genel refahı açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu politikalar sayesinde işletmelerin üretim süreçleri daha sürdürülebilir hale gelmekte ve çevrenin korunması da önemli bir adım atılmaktadır.

Çalışan Temelli Yaklaşımların Önemi

İşletmelerin başarısı sadece kar elde etmekle sınırlı değildir. Çalışanların ihtiyaçlarını da ön planda tutan bir yaklaşım, işletmelerin uzun vadede başarılı bir şekilde yol alması için oldukça önemlidir. Çalışan temelli yaklaşımları uygulayan işletmeler, çalışanların ihtiyaçlarına yönelik çözümler üretir ve bunları işletme politikalarına aktararak çalışanların memnuniyet düzeylerini arttırır.

Bu yaklaşımın pek çok yurtdışı örneği bulunmaktadır. Örneğin, İsveç'teki IKEA, çalışanlarının uzun saatler çalışmasını önlemek için esnek çalışma saatleri sunuyor ve sağladığı sosyal haklarla çalışanların memnuniyet düzeyini yükseltiyor. Benzer şekilde, Amerika'daki SAS Institute şirketi, çalışanlarının refahını ön planda tutarak şirket içindeki eşitlik konusunda öncü bir rol oynamaktadır.

Bu örnekler göstermektedir ki, çalışanların ihtiyaçlarını karşılayan işletmeler, çalışan memnuniyetini arttırarak çalışanlarının kendileri için daha fazla çalışmasını sağlayabilirler. Ayrıca, çalışanların ihtiyaçlarını karşılamak, verimliliği arttırırken aynı zamanda işletmelerin imajını da güçlendirir.

• Esnek Çalışma Saatleri ve Uzaktan Çalışma İmkânları

Çalışanlar için iş-hayat dengesini sağlamak, işletmeler için de verimliliği artırmak açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle, esnek çalışma saatleri ve uzaktan çalışma imkânı sunan işletmeler, çalışanların memnuniyet düzeylerini arttırırken işletme verimliliğini de yükseltirler. Özellikle pandemi dönemiyle birlikte uzaktan çalışma imkânı, işletmeler için değişmez bir hal almıştır.

Esnek Çalışma Saatlerinin Etkisi
Şirket verimliliğini artırır
Çalışan tatmini ve motivasyonunu yükseltir
İş-hayat dengesini sağlar

Ancak, uzaktan çalışma ve esnek çalışma saatleri sunan işletmeler, çalışanların iş ve özel hayatını ayırdetmeleri konusunda da yardımcı olmalıdırlar. Bu noktada işletmelerin, çalışanlarının yaşam kalitesini ön plana alarak iş-hayat dengesini sağlayacak adımlar atmaları gerekmektedir.

Çalışanların ihtiyaçlarını ve memnuniyet düzeylerini ön planda tutan işletmeler, uzun vadede başarılı olacaklardır. Bu da çalışan temelli yaklaşımların önemini bir kez daha göstermektedir.

Esnek Çalışma Saatleri ve Uzaktan Çalışma İmkânları

İş yerlerinde esnek çalışma saatleri ve uzaktan çalışma imkânları son yıllarda özellikle pandemi dönemiyle beraber daha sık tercih edilmekte. Bu uygulamalar sadece çalışanların iş-hayat dengesini sağlamalarına yardımcı olmakla kalmıyor, aynı zamanda işletmelerin verimliliğini de arttırıyor.

Esnek çalışma saatleri, çalışanların daha iyi bir iş-hayat dengesi sağlayarak iş stresini azaltabilmelerine yardımcı olur. Esnek çalışma saatleriyle çalışanlar, iş ve özel hayatları arasında daha iyi bir denge kurarak hem iş yerinde daha mutlu ve motive olurlar hem de özel hayatlarına daha fazla zaman ayırabilirler.

Uzaktan çalışma imkânları ise işletmelerin verimliliklerini arttırmalarına yardımcı olur. İşletmeler, uzaktan çalışmayla daha fazla işi daha kısa sürede yapabilirler. Bu da işletmelerin üretkenliğini ve karlılığını arttırır. Aynı zamanda, işletmelerin fiziksel ofis alanı ve ekipman masraflarını da azaltmalarına yardımcı olur.

Esnek çalışma saatleri ve uzaktan çalışma imkânları, çalışanların kendilerini daha mutlu ve tatmin edilmiş hissetmelerine yardımcı olurken, işletmelerin verimli ve karlı bir şekilde çalışmalarına olanak sağlar. Bu uygulamaların doğru bir şekilde yönetilmesi ise, çalışanların dışarıdan da olsa ofis çalışanlarından hiçbir farkı yokmuş gibi verimli bir şekilde çalışmalarına yardımcı olur.

Uzaktan Çalışma Uygulamasının Avantajları ve Dezavantajları

Uzaktan çalışma, günümüzün popüler çalışma yöntemlerinden biridir. İşletmeler, çalışanlarına esneklik ve iş-hayat dengesi sağlayan bir çalışma ortamı sunmak adına bu yönteme başvurmaktadır. Uzaktan çalışma uygulamasının avantajları şöyle sıralanabilir:

• Çalışanların mesai saatlerine bağlı kalmadan işlerini tamamlamasına olanak tanır.
• Çalışanların işe gitmek için harcadıkları zaman ve nakit tasarrufu sağlar.
• İşletmelerin yerel işgücüne bağımlılığı azaltarak daha geniş bir havuzdan iş gücü seçme şansı verir.
• Uzaktan çalışma seçeneği, işletmelere fiziksel ofis arayışı, kira ve diğer ofis giderlerinden tasarruf etme imkanı sağlar.

Bununla birlikte, bu yeni çalışma yöntemi dezavantajları da beraberinde getirir. Dezavantajlar şöyle listelenebilir:

• Uzaktan çalışma, sosyal bağları ve ekip içi işbirliğini azaltarak yalnızlığa neden olabilir.
• Uzaktan çalışma, çalışanların fiziksel hareketliliğini azaltarak sağlık sorunlarına yol açabilir.
• Uzaktan çalışma, iletişim eksikliklerine neden olabilir ve bu da işletmelerin verimliliğini olumsuz etkileyebilir.
• Uzaktan çalışma, işletmelerin çalışanları denetlemelerini zorlaştırabilir ve profesyonel gelişimlerini yavaşlatabilir.

Uzaktan çalışma uygulaması, avantajları ve dezavantajlarıyla birlikte işletmeler için bir alternatif çalışma yöntemi sunmaktadır. Çalışanların ihtiyaçlarına ve işletmelerin hedeflerine uygun olarak bu yöntem uygulanırsa, hem çalışanlar hem de işletmeler için faydalı bir yöntem olabilir.

Esnek Çalışma Saatlerinin İşletmeler ve Çalışanlar Üzerindeki Etkisi

Esnek çalışma saatleri işletmeler ve çalışanlar için büyük bir avantaj sunmaktadır. İşletmelerin verimliliği arttırması ve çalışanların iş-hayat dengesini koruması açısından önemlidir. Çalışanların mesai saatlerinden daha esnek bir çalışma saatleri seçeneği sunulması, çalışanların işyerine daha bağlı hissetmelerine ve işlerine daha sadık olmalarına neden olabilir. Bunun sonucunda, işletmeler yüksek çalışan memnuniyeti seviyesine sahip olma şansı yakalayabilirler.

Bunun yanı sıra, esnek çalışma saatleri işletmenin verimliliğini de arttırabilir. Çalışanların kendi iş programlarını ayarlamaları, özellikle de meşgul bir dönemde dışarıya müşterilere sunulacak işlerin ve projelerin biriktiği zamanlarda, işlerin daha hızlı bir şekilde tamamlanmasına yardımcı olabilir. Esnek çalışma saatleri, işletmelerin farklı zaman dilimlerindeki uluslararası müşterilere de hizmet etmek için bir avantaj sunabilir.

Esnek çalışma saatleri ile işletmeler için verimlilik artarken, çalışanlar da iş-hayat dengelerini koruyarak daha mutlu hale gelirler. Çalışanların ailelerine, hobilerine ve kişisel yaşam stillerine zaman ayırmalarına olanak tanıyan esnek çalışma saatleri, bireylerin daha mutlu, daha sağlıklı ve daha üretken kalmasına yardımcı olabilir. Çalışanların işyerinde daha mutlu olması, motivasyon seviyesini artırır.

Sonuç olarak, esnek çalışma saatleri işletmeler ve çalışanlar için birçok avantaj sunar. İşletmeler, çalışan memnuniyeti ve verimliliğini arttırırken, çalışanlar da daha mutlu ve işlerine daha bağlı hale gelirler. Bu nedenle, işletmeler esnek çalışma saatlerinin uygulanacağı politikalar geliştirmelidir.

Çalışanların Katılımı ve Özgünlüğünün Önemi

İşletmelerde çalışanların fikirlerinin değerinin anlaşılması ve dikkate alınması, işletmelerin gelişimi açısından oldukça önemlidir. Çalışanların katılımı, işletmenin başarısı için önemli bir faktördür.

Birçok yurtdışı örneği, çalışanların katılımının ürünlerin kalitesi ve iş organzasyonundaki verimliliği arttırdığını ortaya koymaktadır. İşletmeler, çalışanların fikirlerinin önemli olduğunu anlayarak, işletme içi inovasyon ve yaratıcılığı desteklemelidir.

Çalışanların özgünlüğünün önemi de burada ortaya çıkmaktadır. İşletmeler, özgün fikirlerle öne çıkabilirler. Bu da işletmeye rekabet avantajı kazandırır. Çalışanlar, işletmede kendilerini önemli hissetmelerinin yanında, fikirlerinin değerlendirildiği hissine sahip oldukları zaman daha fazla motivasyonla çalışırlar.

İşletmeler, çalışanların katılımını nasıl sağlayacağını, düşüncelerinin nasıl değerlendirileceğini belirlemeli ve bunu bir işletme stratejisi haline getirmelidir. Ayrıca, yöneticilerin de çalışanlarla düzenli bir şekilde iletişim kurmaları, işletme içinde katılımın sağlanması açısından önemlidir.

Özetle, çalışanların özgünlüğünü ve değerli fikirlerini dikkate alan bir işletmenin başarılı olması kaçınılmaz bir durumdur. Bu sebeple, işletmelerin bu konuya önem vererek çalışanlarını işletme içine katması, çalışanların özgünlüğüne değer vermesi gerekmektedir.

Çevresel ve Sosyal Sorumluluk

Çevresel ve sosyal sorumluluk, günümüz iş dünyasında giderek daha önemli hale geliyor. İşletmelerin sadece finansal hedeflere odaklanmaması, aynı zamanda çevresel ve sosyal etkilerinin de farkında olması gerekiyor. Bu sadece işletme başarılarına değil, aynı zamanda insan haklarına da olumlu bir katkı sağlıyor.

Yurtiçi örnekler arasında, bazı büyük şirketler çevre dostu uygulamalara öncülük ediyor. Örneğin, birçok şirket kağıt tüketimini azaltmak için dijital işlem ve belgeleme sistemleri kullanıyor. Bazı işletmeler geri dönüştürülebilir ambalajlara yatırım yapıyor ya da sürdürülebilir malzemeler kullanıyor. Ayrıca, işletmeler toplumda pozitif bir etki yaratmak için çeşitli sosyal sorumluluk projelerine de yatırım yapıyor.

Yurtdışındaki örnekler arasında, birçok büyük şirket, karbon ayak izlerini azaltmak için çalışmalar yürütüyor. İngiltere merkezli bir perakende devi olan Marks & Spencer, 2010 yılında sıfır atık hedefi koymuştu. Bu hedefe ulaşmak için, mağazalarındaki tüm atıkların geri dönüştürülebilir olması ve ürünlerinin ambalajlarını yeniden tasarlaması gerekiyordu. Benzer şekilde, İsveç merkezli bir ev eşyası perakendecisi olan IKEA, 2020 yılına kadar karbon ayak izini %80 azaltmayı hedeflemişti. Bunun için, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapıyor ve sürdürülebilir malzemeler kullanıyor.

• Özetle, işletmelerin çevresel ve sosyal sorumluluk almaları, sadece doğaya ve topluma faydalı olmakla kalmıyor, aynı zamanda insan haklarına saygılı bir iş ortamının oluşmasına da katkı sağlıyor.
• Yurtiçi ve yurtdışı örneklerde görüldüğü gibi, çevresel ve sosyal sorumluluk uygulamaları işletme başarısı için önemli bir etken haline geliyor.

Karbon Ayak İzi ve Sürdürülebilirlik

İşletmeler, karbondioksit emisyonlarını azaltmak için birçok yöntem ve politika geliştiriyor. Bu politikalar, hem işyerini sürdürülebilir hale getiriyor hem de çevreye olan etkiyi azaltıyor. Özellikle yurt dışında birçok işletme bu politikaları başarıyla uyguluyor.

Bunlardan biri, enerji tüketimini azaltarak çevre dostu bir işleticilik sergilemek. Bu amaçla, işletmeler, enerji tasarrufu sağlayan cihazlar kullanıyor ve ışıklandırma sistemi olarak LED gibi düşük enerjili seçenekleri tercih ediyorlar. Ayrıca, atıkları değerlendirerek geri dönüştürme politikaları yürütülüyor.

Diğer bir yöntem ise, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak. Güneş paneli, rüzgar türbini ve hidroelektrik santralleri gibi yenilenebilir enerji kullanımı arttıkça, işletmelerin karbondioksit salınımını azaltmak için bu kaynaklara başvurması daha sık görülüyor.

Bunun yanı sıra, taşımacılık alanında da sürdürülebilirlik politikaları uygulanıyor. İşletmeler, ürünlerini taşımak için düşük karbondioksit salınım seçenekleri olan nakliye firmalarını tercih ediyorlar. Bazıları, toplu taşıma gibi kamu hizmetlerini desteklemeyi ve çalışanlarına bisiklet kullanımı yönünde teşvik etmeyi tercih ediyorlar.

Tüm bu politikalar, işletmelerin karbondioksit emisyonlarını azaltırken, sürdürülebilir bir işletme modeli geliştirmelerine olanak sağlıyor. Ayrıca, bu çalışmaların başarısı, işletmenin toplumsal sorumluluğunu yerine getirdiği algısını yaratıyor. Böylece, müşterilerin ve paydaşların işletmelere olan güveni artıyor.

Toplumsal Sorumluluk Projelerinin İşletmeler Üzerindeki Etkisi

İşletmelerin toplumsal farkındalığı arttırmak için gerçekleştirdiği projeler, hem toplumla daha fazla bağ kurmalarını sağlar hem de işletmelerin marka değerlerine olumlu katkı sağlar. Çalışanların da bu projelerde yer alması, işletmelerin toplumla daha da bütünleşmeleri açısından önemlidir.

Yurt dışındaki bazı örneklerde, özellikle Avrupa ve Amerika gibi gelişmiş ülkelerde birçok işletme, toplumsal sorumluluk projelerine büyük önem vermektedir. Bu projeler genellikle eğitim, çevre, sağlık ve yoksullukla mücadele gibi alanlarda gerçekleştirilmektedir. Örneğin, Starbucks'ın yüzlerce kahve çiftliği çalışanına ücretsiz tıbbi muayene ve sağlık sigortası sağlaması gibi başarılı projeleri bulunmaktadır.

Bununla birlikte, toplumsal sorumluluk projelerinin bir işletme üzerindeki etkisi, yalnızca işletmenin toplumsal farkındalığını arttırmakla sınırlı değildir. Aynı zamanda bu tür projeler, tüketiciler tarafından da takdir edilir ve işletmenin itibarını arttırabilir. Örneğin, Nike'ın 1980'lerin sonlarında yürüttüğü kampanyalar, çocuk işçiliği ve ataerkil aile yapılarının kabul edilemez olduğunu vurgulayan reklamlar ve projeler içermektedir. Bu projeler, markanın toplumda kabul görmesini sağlamıştır.

Diğer taraftan, toplumsal sorumluluk projeleri gerçekleştirirken işletmelerin nelere dikkat etmeleri gerektiği de önemlidir. Örneğin, gerçekçi hedefler belirlemek, planlama ve yönetim aşamalarında katılımcı bir yaklaşım benimsemek ve projenin başarısının ölçülmesinde şeffaf bir yaklaşım sergilemek, başarılı projelerin oluşmasında oldukça önemlidir. Ayrıca, bir işletmenin sadece pazarlama amaçlı toplumsal sorumluluk projeleri yürütmesi ya da projelerini gerçekleştirirken çalışanların ve toplumun gerçek ihtiyaçlarını göz ardı etmesi, işletmenin itibarına zarar verebilir.

Sonuç olarak, toplumsal sorumluluğunun işletme yönünden önemi giderek artmakta ve işletmeler bunu fark etmekte, yurt dışındaki örnekler de bu durumu doğrulamaktadır. Kalıcı, katılımcı ve sürdürülebilir projeler, işletmenin imajını güçlendirecek ve çalışanların da iç motusyonlarını arttıracaktır.

Örgütsel Kültür ve Yönetim Tarzı

İnsan haklarına saygılı bir örgütsel kültürün başarılı bir işletme için önemli olduğu yurtdışındaki işletmelerin örnekleriyle kanıtlanmıştır. Uyumlu bir çalışma ortamı, işletme içindeki ilişkilerin güçlenmesine ve şirket çalışanları arasında olumlu bir atmosferin oluşmasına yardımcı olmaktadır. Çalışanların haklarına saygı duymak, onların işyerinde hissetikleri güveni arttırır ve bunun sonucunda motivasyon da artar.

Örgütsel kültürün işletme başarısı üzerindeki etkisi, çalışanlar için pozitif bir çalışma ortamının oluşmasını sağlar. İşletmelerin, çalışanların fikirlerine değer vermesi, önerilerini ciddiye alması ve onları işletmede değişime katkıda bulunan bir güç olarak görmeleri çok önemlidir. Böylece çalışan memnuniyeti artar, motivasyon yükselir ve şirkette uzun süreli çalışma eğilimi oluşur.

• Bir örgütsel kültür, çalışanların işyerinde daha uzun süreler kalmasına ve işletmenin kaçırma risklerini azaltmaya yardımcı olur.
• Çalışanları işletmenin başarısı için birer değer olarak kabul etmek, uzun dönemde daha iyi iş sonuçları getirir.
• Aynı zamanda, örgütsel kültürün işletme üstünde olumlu bir etkisi olduğu kadar, bir ihmalkârlık durumunda, işletme itibarını da olumsuz yönde etkileyebilir.

İşletmelerin insan haklarına saygı göstermesi ve çalışma ortamında bu değerlere uygun bir kültür oluşturması, uzun vadede şirket başarısı için önemli bir faktördür. Bu hedefe ulaşmak için örgütsel yönetim tarzının, her dönemde belirlenmiş insan hakları ve iş etiği standartlarını yansıtması gerekmektedir

Özet olarak, insan haklarına saygılı bir örgütsel kültürün işletme başarısı üzerindeki etkisi büyüktür. Çalışanların haklarına saygı göstermek, çalışan memnuniyeti ve motivasyonunu arttırmakta ve bunun sonucunda uzun vadede şirket başarısı için olumlu bir etkisi olmaktadır.

İnsan Haklarına Saygılı Örgütsel Kültürün İşletmeler Üzerindeki Etkisi

İnsan haklarına saygı gösteren işletmelerde çalışanların iş ortamına bakış açısı oldukça olumlu yönde değişmektedir. Bu tür işletmelerde çalışanlar, adaletli bir işyerinde çalıştıklarını hissettikleri gibi, kendilerini özgür ve saygın hissederler. Bu da onların, iş yerinde daha mutlu, daha motive olmalarını sağlar.

Ayrıca, işletmelerde insan haklarına saygılı bir örgütsel kültürün varlığı, çalışanların işyerindeki güvenlerini arttırır. Bu da onların, iş yeri içinde kendilerini rahat hissetmelerine sebep olur. İşyerinde güvende hissetmek, çalışanların motive olması ve daha iyi çalışmalarına yol açar.

Bununla birlikte, işletme içindeki bu örgütsel kültürün olumlu etkisi, çalışanların şirkette uzun süre çalışma eğilimini arttırmaktadır. Çalışanlar, kendilerini şirketlerine adanmış hissettiklerinde, daha uzun süreli bir iş birliği içinde çalışma eğilimindedirler. Bu da, işletmenin verimliliğine olumlu bir etki yapar.

İşletme sahipleri, insan haklarına saygılı bir örgütsel kültürün işletmedeki etkisini anlayarak, çalışanlarına saygılı davranarak işletmelerinin performansını artırabilirler. Bu etki, sadece çalışanları memnun etmekle kalmayıp, aynı zamanda işletmenin karlılığına da olumlu bir etki yapar.

Çok Uluslu Şirketlerin Yönetim ve İnsan Hakları

Yurt dışında faaliyet gösteren çok uluslu şirketler, sadece ana ülkelerinde değil, faaliyet gösterdikleri diğer ülkelerde de insan haklarına uygun bir işletme yönetimi izlemekle yükümlüdürler. Bu şirketler, yasalara uygun olmakla birlikte, yerel iş yasalarına da saygı göstermelidirler. İnsan haklarının göz ardı edilmesi, bu şirketlerin itibarlarını zedeleyebilir ve hatta finansal kayıplara yol açabilir.

Çok uluslu şirketlerin insan haklarına uygun bir yönetim sergilemek için birçok yolu vardır. Örneğin, çalışanlarının haklarına saygı göstermek, işletmenin sürdürülebilir bir şekilde faaliyet göstermesini sağlamak, çevresel ve sosyal sorumluluklarını yerine getirmek gibi. Bunların yanı sıra, insan haklarına saygı gösteren bir yönetim anlayışına sahip olmak da çok önemlidir. Bu, her çalışanın eşit şekilde muamele edilmesi, işyerinde ayrımcılığın yapılmaması ve insan hakları ihlallerine karşı mücadele etmek için gerekli önlemleri almak anlamına gelir.

Bazı çok uluslu şirketler, insan haklarına saygılı bir yönetim sergilemek amacıyla uluslararası inisiyatiflere de katılmaktadırlar. Örneğin, Birleşmiş Milletler'in İşletmeler ve İnsan Hakları Bildirgesi gibi uluslararası belgeler, şirketlerin insan haklarına uygun bir işletme yönetimi izlemelerine yardımcı olmaktadır. Bu belgelerin takibi, şirketlerin insan haklarına saygılı bir işletme faaliyeti göstermesi ile sonuçlanır ve hem toplumsal hem de finansal açıdan şirketlerin faydasına olur.

Özetlemek gerekirse, çok uluslu şirketlerin insan hakları konusundaki sorumlulukları oldukça büyüktür. Bu şirketler, çalışanlarının haklarını korumalı, işletme yönetimlerini sürdürülebilir yapmalı, çevresel ve sosyal sorumluluklarını yerine getirmeli ve insan haklarına saygılı bir şekilde yönetmeli ve bu konuda uluslararası inisiyatiflere katılmalıdırlar.