1960 Darbesi ve Sonrası, Türk siyasi tarihinde önemli bir olaydır Bu olayda ülkeyi yöneten iktidar darbe ile devrildi Ardından da yeni bir yönetim kuruldu ve Türkiye'nin siyasi yapısı değişti Bu olayları daha yakından tanımak isteyen herkes için, 1960 Darbesi ve Sonrası hakkında detaylı bilgilerin yer aldığı kaynaklar mevcuttur Bu kaynaklar sayesinde o döneme dair yaşananları ve Türkiye'nin siyasi yapısındaki dönüşümü daha iyi anlayabilirsiniz

1960 darbesi, Türkiye'nin demokrasi tarihinde önemli bir yere sahip olan bir olaydır. Öncesinde ülke siyaseti oldukça gergin bir dönem geçirmiş, hükümetin kararları ve uygulamaları halkta hoşnutsuzluk yaratmıştı. Nihayetinde 27 Mayıs 1960'ta gerçekleşen darbe ile Türkiye'de demokrasi tarihinin ilk askeri müdahalesi yaşanmıştı.

Darbenin ardından Milli Birlik Komitesi adı altında bir yönetim kurulmuş, bu yeni yönetim dönemin en çok tartışılan olaylarından biri olan Yassıada Yargılamaları'nı gerçekleştirmiştir. Ayrıca darbe sonrasında yeni bir anayasa hazırlanmış ve yapılacak seçimler için hazırlıklar yapılmıştır.

• 27 Mayıs 1960'ta gerçekleşen darbe Türkiye'de demokrasi tarihinin ilk askeri müdahalesidir.
• Darbenin ardından Milli Birlik Komitesi adı altında bir yönetim kurulmuş ve Yassıada Yargılamaları gerçekleşmiştir.
• Yeni anayasa hazırlanmış ve yapılacak seçimler için hazırlıklar yapılmıştır.

1960 darbesi sonrasında Türkiye'nin demokratik yapısı ve siyasetinde önemli birçok değişim yaşanmıştır. Bu değişimlerin etkileri uzun süre hissedilmiş ve ülke tarihine damgasını vurmuştur.

Öncesinde Neler Yaşanmıştı?

1960 darbesi, Türkiye'nin demokrasi tarihinde önemli bir yere sahip olan bir olaydır. Ancak bu darbe öncesi birikmiş birçok siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlarla başa çıkmak mümkün olamamıştır. Özellikle DP hükümetinin varoşları ve kırsal kesimleri tamamen ihmal etmesi, sadece büyük şehirlerde yaşayan ve iktidardaki DP'ye destek veren kesimlerin yararına politikalar uygulaması, toplumdaki hoşnutsuzluğu artırmıştır. Ayrıca, 1950'ler boyunca basın ve ifade özgürlüğü de önemli ölçüde kısıtlanmıştır. Ülkede askeri vesayetin artması da ayrı bir sorun olarak ortaya çıkmıştır.

1960 darbesinden önce Türkiye'de birçok olay yaşanmıştır. İsmet İnönü liderliğindeki CHP, 1950 seçimlerinde ilk kez iktidardan düşmüş, DP iktidara gelmiştir. DP iktidarı boyunca ülke ekonomisi hızla büyümüş, tarım reformuna ve kalkınma hamlelerine önem verilmiştir. Ancak iktidarın anti-demokratik uygulamaları, muhalefet partilerine baskı, tutuklamalar ve idamlar, mafya örgütlerinin yaygınlaşması, kısacası oluşan atmosfer, halkta büyük bir memnuniyetsizliğe neden olmuştur. Hatta DP hükümetine karşı yapılan suikast girişimleri de yaşanmıştır.

Özellikle 27 Mayıs 1960'tan birkaç gün önceki dönemde, ordu içerisinde ciddi bir gruplaşma yaşanmış, paşaların politikayla ilgili sert açıklamaları gündeme oturmuştur. Yeni oluşan grup, siyasi istikrarsızlıktan ve ekonomik sorunlardan rahatsız olan subaylardan oluşmaktadır. Böylelikle 1960 darbesi öncesi ortam aslında oldukça gergindir. Darbe sonrasında ise gerek Milli Birlik Komitesi'nin açıklamaları, gerekse Yassıada'da yapılan yargılamalar, Türkiye'nin yakın tarihinin önemli dönemeçlerinden biri olarak anılmaktadır.

1960 Darbesi

20 Mayıs 1960'ta gerçekleşen 1960 darbesi, Türkiye tarihinde demokrasiye yapılan ilk müdahale olarak önemli bir yere sahiptir. Darbeyi yapan ordu mensupları, siyasi istikrarsızlık, yolsuzluk ve anayasal kriz gibi gerekçelerle darbeyi gerçekleştirmişlerdir.

Darbeyi takip eden günlerde, ordunun kurduğu Milli Birlik Komitesi (MBK) kendi yönetimini oluşturarak hükümeti devirmiş ve Türkiye'nin yönetimini ele geçirmiştir. Ardından, eski hükümet üyeleri, sendika liderleri, gazeteciler ve siyasi aktivistler Yassıada adasında yargılanmıştır.

Yargılananlar	Suçlamaları
Adnan Menderes	Anayasayı ihlal etmek
Hasan Polatkan	Anayasayı ihlal etmek
Fatin Rüştü Zorlu	Anayasayı ihlal etmek

Yargılamalar sonrasında yıllarca sürecek olan siyasi istikrarsızlık ve bölünmeler yaşanmıştır. Ancak darbenin ardından, Türkiye'de birçok reform yapılmıştır. Yeni bir anayasa oluşturulmuş, sivil seçimler düzenlenmiş ve ülkenin dış politikaları değiştirilmiştir.

Milli Birlik Komitesi

Milli Birlik Komitesi, 27 Mayıs 1960'taki askeri darbenin ardından kurulan geçici bir yönetim organıdır. Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve hükümet üyeleri, darbenin ardından tutuklandı. Milli Birlik Komitesi, tüm siyasi partileri ve sivil toplum kuruluşlarını yasaklamış, hükümeti devirerek kendini yönetime getirmiştir.Milli Birlik Komitesi, iki yıllık geçici bir yönetim organı olarak görev yapmıştır. Komitenin hedefi, darbenin ardından ülkede sükuneti sağlamak, siyasi ve ekonomik reformlar yapmak ve daha sonra demokratikleşmeye geçmekti. Komite, ülkede birçok sosyal program başlattı ve birçok yeni yasayı hayata geçirdi. Bunun yanı sıra, darbe sonrasında tutuklanan siyasi liderleri yargıladı.Ancak, Milli Birlik Komitesi'nin siyasi kararları bazı kesimler tarafından eleştirildi. Özellikle, darbenin ardından kurulan yeni rejimde özgürlükler kısıtlanmış ve muhalif görüşler baskı altına alınmıştır. Milli Birlik Komitesi, ülkedeki siyasi muhalefete baskı yaptı ve ülkede çatışmalar yaşandı. Bu nedenle, Milli Birlik Komitesi dönemi, ülkede birçok tartışmayı da beraberinde getirmiştir.Sonuç olarak, Milli Birlik Komitesi, ülkede birçok değişikliğe neden olan önemli bir geçiş dönemi olarak görülmektedir. Komite, ülkede birçok reform gerçekleştirdi ve darbe sonrasında ülkede sükuneti sağladı. Ancak, yönetim tarzı bazı kesimler tarafından eleştirildi ve ülkede baskıcı bir rejim oluştu. Başka bir paragraf dahil etmek istenirse, yine

tagı kullanılarak yazılmalıdır.

Yassıada Yargılamaları

1960 darbesi sonrasında, darbe hükümetine karşı çıkan ve hükümette yer alan bazı kişiler Yassıada'da yargılandı. 14 Mayıs 1960'ta başlayan yargılamalar, Haziran 1961'de sona erdi. Yargılamalar sonucunda, 15 kişi idam cezasına çarptırıldı. Yargılananlar arasında eski Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan yer alıyordu.

Yargılamalar sonucunda idam cezasına çarptırılan 3 kişi asılarak idam edildi. Bu kişiler Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'dı. Menderes, suçlu bulunarak idam cezasına çarptırılan ilk Türk Başbakanı oldu. Yargılamalar sonucu idam cezası alıp daha sonra af edilenler de oldu. Bu kişiler arasında eski İçişleri Bakanı Namık Gedik ve eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel yer alıyordu.

Yargılamalar sonucu ceza alanlar arasında, CHP lideri İsmet İnönü'nün eski danışmanı Orhan Aldıkaçtı ve gazeteci Abdi İpekçi gibi isimler de vardı. Yargılamalar, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve insan hakları kültürünün oluşması açısından önemli bir adım olarak görülse de, idam cezalarıyla sonuçlanması eleştirildi. Yargılamaların sonucu, Türkiye'de siyasi hayatı uzun yıllar boyunca etkiledi.

Anayasa ve Seçimler

Darbe sonrasında Türkiye, yeni bir anayasa ile yönetiliyordu. Bu yeni anayasa, 1961 Anayasası olarak bilinir. 1961 Anayasası'nın en belirgin özelliği, Türkiye için ilk kez yürürlüğe giren bir parlamenter sistemi getirmiş olmasıdır. Anayasa, yasama, yürütme ve yargı organlarını net bir şekilde ayrıştırarak, demokratik, adil ve şeffaf bir ülkenin temelini atmıştır.

1961 Anayasası, Laiklik, Demokrasi, Cumhuriyet ve Atatürk İlke ve İnkılapları'nı koruma altına almıştır. Anayasa ayrıca, vatandaşların özgür ve eşit bireyler olarak, siyasi, sosyal ve ekonomik haklarını genişletmiştir. Anayasa, eğitim ve kültür alanlarında da ciddi yenilikler getirmiş, kadın haklarını da genişletmiştir. Bu sayede, Türkiye daha modern ve bilinçli bir topluma doğru evrilmeye başlamıştır.

Darbeden sonra Türkiye'de yapılan ilk serbest seçimler, 1961 Anayasası ile gerçekleştirilmiştir. Seçimlerde, 15 partiden 14’ü sandığa gitmiş, toplam 601 milletvekili seçilmiştir. Seçimler sonucunda, merkez sağını temsil eden Adalet Partisi 424 milletvekili ile tek başına iktidar olmuştur. Bu seçimler, Türkiye'nin o dönemde ciddi bir demokrasi deneyimi yaşamasına yol açmıştır.

Sonuç olarak, 1960 darbesi sonrasında Türkiye'de yeni bir anayasa ve sistematik bir demokrasi deneyimi yaşanmıştır. Bu gelişmeler, Türkiye'nin bugünkü halini almasında önemli bir adım olmuştur.

1961 Anayasası

1960 darbesi sonrası ülke yönetimini eline alan Milli Birlik Komitesi tarafından hazırlanan yeni anayasa 1961 yılında kabul edildi. Yapılan yeni anayasa ile birlikte Türkiye'de birçok yenilik getirildi.

• Anayasa ile birlikte tek parti dönemi sona erdi ve çok partili siyasi hayata geçildi.
• Yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ayrım yapılarak üç güçlü bir şekilde çalışmaya başladı.
• Vergi kanunları, vatandaşların haklarını koruyacak şekilde yeniden düzenlendi.

Nüfusun dörtte birini oluşturan Kürt vatandaşlarına yönelik değişiklikler yapıldı. Dil ve kültürel haklarının korunması amaçlandı, ancak pratikte bu hakların tam olarak sağlanamadığı oldu.

Ayrıca, 1961 Anayasası ile birlikte özellikle kadınların haklarına yönelik değişiklikler yapıldı. Kadınların seçme ve seçilme hakkı tanındı ve medeni kanunda kadınlara tanınan haklar da arttırıldı.

Yapılan bu yeniliklerle birlikte, Türkiye'de demokrasi anlayışı daha da güçlendi ve vatandaşların siyasi hakları arttı. Ancak, Kürt sorununa yeterli çözümler getirilmemesi ve bazı hakların sınırlı kalmış olması, anayasaya getirilen yeniliklerin tam anlamıyla gerçekleşememesine neden oldu.

İlk Serbest Seçimler

Darbe sonrası Türkiye'de düzenlenen ilk serbest seçimler, 15 Ekim 1961 tarihinde yapıldı. Seçimlerde yarışan partiler, toplam 27 parti olmasına rağmen iki parti öne çıktı. Bu partiler, CHP ve DP idi.

Seçimler sonucunda CHP, %36,6 oy oranı ile birinci parti olurken, DP %27,2 oy oranı ile ikinci oldu. Seçimlerin perde arkasında ise farklı dengelerin olduğu iddia edildi. Seçimlerin ardından CHP lideri İsmet İnönü, başbakanlık görevine ikinci kez getirildi.

Seçimin ardından olan olaylardan bir tanesi ise yeni anayasanın kabul edilmesi için referandum yapılmasıydı. Ancak askeri yönetim, referandum sonucu istediği sonucu alamayacağını anladığı için referandum fikrinden vazgeçti.

İlk serbest seçimler, Türkiye'nin demokrasi yolunda önemli bir adımı oldu. Ancak darbeden sonra birçok kişinin yargılaması devam ederken ve ülke, askeri yönetim tarafından kontrol edilirken gerçek bir özgürlük ortamı sağlanamadı. Bu nedenle seçim sonuçlarına rağmen ülkedeki siyasi ve toplumsal gerilim, daha uzun yıllar devam etti.

Ekonomi ve Dış Politika

1960 darbesinin ardından Türkiye'nin büyük bir değişim sürecine girdiği bir gerçekti. Bu değişim süreci sadece siyasi alanda değil, ekonomik ve dış politika alanlarında da kendini gösterdi. Öncelikle, darbe sonrası dönemde Türkiye'nin ekonomik yapısında önemli değişimler yaşandı.

Darbe sonrası dönemde Türkiye, IMF'ye ilk defa başvuruda bulundu. Bu başvuru ekonominin ve özellikle cari açığın düzeltilmesi adına atılan önemli bir adımdı. Ancak, IMF ile yapılan anlaşmaların sonucunda dışa açılım politikalarının da hayata geçirilmesi gerektiği anlaşıldı. Bu nedenle, Türkiye'nin Batı ile olan ilişkileri daha da güçlendirildi ve Nato'ya üye olundu.

Bunun yanı sıra, Türkiye'nin Ortadoğu ile olan ilişkileri de değişti. Bundan sonraki dönemde Türkiye, Bağlantısızlar Hareketi'nin öncülerinden biri haline geldi. Aynı zamanda, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler üyeliği de darbeden sonra gerçekleşti.

Ekonomik ve dış politika alanlarında yapılan değişimlerin sonucu olarak, Türkiye'nin çok boyutlu bir dış politika izlemesi gerektiği anlaşıldı. Bu izlenecek dış politikanın temelinde, Türkiye'nin etkili bir katılımcı olması hedefi vardı. Bu bağlamda, Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu'na üye olması için atılan adımlar da bir bir gerçekleşti.

Bu değişim sürecinde, Türkiye'nin ekonomik ve dış politika alanlarında yaşadığı değişimler önemli bir yer tutmaktadır. Ancak, bu değişimin bir sonucu olarak Türkiye'nin diğer tarihi dönemlerde olduğu gibi çok sayıda sorunla karşılaştığı da bir gerçektir.

BOP Eşbaşkanlığı

1960 darbesi sonrasında Türkiye'de birçok değişim yaşandı. Bunlardan biri de Türkiye'nin BOP eşbaşkanlığına getirilmesi oldu. BOP, Büyük Ortadoğu Projesi'nin kısaltmasıdır ve proje, ABD tarafından geliştirilmiştir. Projenin amacı, Ortadoğu'da istikrarı sağlamak, bölgesel işbirliğini artırmak, ekonomik kalkınmayı teşvik etmek ve bölgedeki demokrasiyi güçlendirmektir.

Türkiye'nin BOP eşbaşkanlığına getirilmesi, Türkiye ve ABD arasındaki ilişkileri güçlendirme amacını taşıyordu. Ancak, bu karar Türkiye'de büyük tartışmalara neden oldu ve bazı siyasi partiler tarafından eleştirildi. BOP projesi, Türkiye'deki güç dengelerine ve iç politikalarına da etki etti ve hala tartışma konusu olmaya devam ediyor.

• BOP projesinin Türkiye'deki etkileri tartışmaları halen sürüyor.
• Projenin amacı, Ortadoğu'da istikrarı sağlamak, bölgesel işbirliğini artırmak, ekonomik kalkınmayı teşvik etmek ve bölgedeki demokrasiyi güçlendirmektir.

İMF'ye İlk Başvuru

1960 darbesi sonrasında Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı bir diğer zorluk da ekonomik kriz olmuştur. Bu zorluğu aşabilmek için Türkiye, 1961 yılında International Monetary Fund (IMF) ile anlaşarak 40 milyon dolarlık bir kredi almıştır. Bu, Türkiye'nin IMF'ye ilk başvurusudur ve ülke ekonomisinde bir dönüm noktası olarak değerlendirilmiştir.

Kredinin alınması ile birlikte Türkiye'nin ekonomisinde bazı reformlar gerçekleştirilmiş, cari açık kısıtlanmış ve vergi sistemi yeniden yapılandırılmıştır. Ancak, IMF'nin istekleri ve reformlar Türkiye'de tartışma konusu olmuştur. Özellikle, kredi alınmasının ardından uygulanan yanlış politikalar nedeniyle ekonomik krizler devam etmiştir. Bunun yanı sıra, IMF ile yapılan sözleşmeler nedeniyle ülkenin kimlik ve milli egemenliği de tartışılmıştır.

İlk kez IMF'ye başvurulması, Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığına gölge düşüren bir durum olsa da, ülkenin ekonomik krizlerden kurtulmasına da yardımcı olmuştur. IMF kredisi, çeşitli sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve kamuoyunda eleştirilere neden olsa da Türkiye ekonomisinde yapılan reformların temelini oluşturmuştur.

Kısacası...

1960 darbesinin ardından ülke genelinde önemli değişimler yaşandı. Öncelikle, darbe sonrasında oluşturulan Milli Birlik Komitesi başta olmak üzere, birçok kişi yargılanarak cezalandırıldı. Yassıada'da yapılan yargılamalar sonucunda, ülkede sol hareketlilik artmaya başladı ve bu durum darbenin ardından yapılan ilk serbest seçimlerde de kendisini gösterdi.

Ancak, 1961 Anayasası'nın getirdiği yeniliklerle birlikte, ülkede demokratikleşme süreci hız kazanmaya başladı. Bu süreçte meclislerin yetkileri artırıldı ve basın özgürlüğü, grev ve toplanma hakkı gibi temel haklar güçlendirildi. Bununla birlikte, darbe sonrasında ekonomik sıkıntılar da yaşandı ve ilk kez IMF'ye başvuruldu.

1960 darbesi sonrasında ülke, demokrasi anlamında önemli adımlar atsa da, ekonomik sıkıntılar, iç ve dış politikadaki zorluklar ülkenin gelişiminde engel teşkil etti. Ancak, Türkiye'nin bütün zorluklara rağmen, hala güçlü bir şekilde ayakta durması ve demokratikleşme adına önemli adımlar atması, ülkenin geleceği adına umut verici bir gelişmeye işaret ediyor.