Uzaydan Gelen Perspektif kitabında, astronot Dr Mae Jemison'ın uzay gözlemleri ve deneyimleriyle ilgili ilham verici hikayeleri yer alıyor Bu kitap, uzayın sınırsız kaynaklarını keşfetmek isteyen herkes için harika bir kılavuz Dr Jemison’un yalnızca bir astronot değil, aynı zamanda bir yazar ve aktivist olarak hayatından gerçekçi örnekler paylaştığı bu kitap ile, birçok bireyde bir farkındalık yaratacak Okuyucular, sabit fikirli olmaktan kurtulup, uzayı bir fırsat olarak görmeye başlayabilirler
Dr. Mae Jemison, uzayın insan hayatı üzerindeki etkilerini gözlemleyen ilk siyah kadın astronot olarak tarihe geçti. Space Shuttle Endeavour'ın 1992'deki görevi sırasında, Dünya'yı uzaydan gözlemleyen Jemison, geçen 30 yılda hala bu deneyimin etkilerini hissediyor. Görev boyunca, birçok bilimsel deney gerçekleştirerek hava kirliliği, yer çekimsizliği ve yeme-içme alışkanlıkları üzerinde araştırmalar yaptı. Yüzlerce kilometre yüksekten Dünya'ya bakarak, gezegenimiz hakkındaki farklı bir perspektif kazandı ve çevre korumaya olan hassasiyeti arttı.
Mae Jemison Kimdir?
Mae Jemison, 17 Ekim 1956'da Alabama'nın Decatur kentinde doğdu. Tıp eğitimini alarak doktor olan Jemison, ardından astrofizik dalında çalışmalar yaparak bilim kariyerine yöneldi. 1985 yılında NASA Astronot eğitim programına kabul edildi ve 1992'de Space Shuttle Endeavour ile uzaya gönderilerek NASA tarihindeki ilk siyah kadın astronot oldu.
Jemison, uzun süre NASA'da çalıştıktan sonra birçok farklı birimde görev yaptı ve bilim alanında birçok başarıya imza attı. Ayrıca, Gezegen Bilimleri Hizmeti'nde çalışarak, Mars keşiflerinde yer aldı ve birçok keşif projesini yönetti. Mae Jemison, hem bilim dünyasında hem de insan hakları savunucusu olarak tanınan önemli bir isimdir.
Uzayda Yaşam Deneyimi
Jemison, NASA'nın Space Shuttle Endeavour'uyla uzaya çıkarak Dünya'yı gözlemleyen altı kişilik bir mürettebatın bir parçasıydı. 7 günlük görevi boyunca birçok bilimsel deney gerçekleştirdi. Bu deneyler sayesinde gezegenimizle ilgili yeni perspektifler kazandı. Uzaydan Dünya'ya bakmak, gezegenimizin yüzeyinin ve atmosferinin nasıl göründüğünü tamamen farklı bir şekilde görmesine olanak tanıdı.
Bunun yanı sıra, Jemison ve ekibi, uzayda yaşamanın farklı zorluklarıyla da karşı karşıya kaldı. İlk olarak, yer çekimsizliği, hareketleri ve bedenlerinin davranışlarını değiştirerek sıradan yaşam biçimlerini etkiledi. Uyumak, yerdeki gibi olmadı ve astronotlar hafifliğin neden olduğu hareketlilikle mücadele etmek zorunda kaldılar. Ayrıca, astronotlar beslenme ve sıvı tüketimi konusunda dikkatli olmak zorundaydılar. Hafif yiyecekler ve sıvı gıdalar, temel besin kaynakları oldu.
Bunların yanı sıra, Jemison uzayın çevresel etkileri hakkında da bir farkındalık kazandı. Görevi sırasında atmosferin inceliği hakkında bilgi edindi ve gezegenimizi korumanın önemini vurguladı. Jemison'un sıra dışı deneyimi, Dünya'yı bir astronotun gözünden dışarıdan görme konusunda bize daha iyi bir perspektif kazandırdı.
Yer Çekimsizliği
Mae Jemison, uzayda geçirdiği zaman boyunca yer çekiminin olmadığı ortamda hayatın nasıl işlediği hakkında birçok deneyim yaşadı. Hareketlerin hızlanması ve durmanın hissi gezegenimizdeki yaşamın normaldeki algımızdan farklı olduğunu gösterdi. Astronotlar, uzayda yaptıkları her hareket için yeni bir denge noktası aramak zorunda kaldıklarından, bu deneyimleri yaşamak oldukça ilginçti.
Bu deneyimler, hem Jemison hem de NASA için oldukça önemlidir. Gezegenimizdeki yer çekimi tarafından belirlenen alanlar nedeniyle, hareketlerimiz başka şekillerde sınırlandırılır ve yaşam şekillerimiz buna adapte olmuştur. Ancak, uzayda yaşayan astronotlar veya gezegendeki yer çekiminin zayıfladığı bölgelerde yaşayanlar için hareketlerin farklı bir algısı kazanmak zorunda kalınır. Bu durum, gezegenimizdeki yaşamın yer çekimi ile doğru orantılı olduğunu göstermektedir.
Uzayda Yemek
Uzayda bir astronot olmanın, yemek yemeyi zorlaştıran bazı zorlukları vardır. Öncelikli olarak, uzayda hareket etmek zor olduğundan, ağırlığı azaltılmış kolay taşınabilir yiyecekleri tercih ederler. Ayrıca, normalde yer çekimi tarafından çekildiğimizde işlev gören sindirim sistemi, uzayda belirli bir süre de olsa işlevsizdir. Astronotlar, bu nedenle, sıvılar ve kolay sindirilebilen yiyecekler tüketirler.
Bu nedenle uzay misyonlarındaki menüler, tüketilen sıvıların oranının yüksek olmasına özen gösterir. Astronotların kahvaltısı, sıvı besinler, proteinden zengin içecekler, kahve veya çay gibi sıvı içecekler gibi yüksek kalorili ve protein bakımından zengin olan sıvılardan oluşur. Ara öğünler ise, hurma barları ve sıvı gıdalar içerir. Öğle yemeği ve akşam yemeği, sıvı ile karıştırılmış öğütülmüş yiyecekleri içerir. Ayrıca, bazı özel yiyeceklerde yapıldığı gibi, yiyeceklerin çok katmanlı ve vakumlu torbalarda paketlenmesi gereklidir. Bu torbalar, yiyecekleri korurken, mikropların girmesini önler.
Sıvı yiyeceklerin tüketilmesi, astronotların sadece sindirim sistemi, aynı zamanda vücut ağırlığı ve vücut ısısı gibi birçok faktöre de uyum sağlamasına yardımcı olur. Bu nedenle, astronotlar, uzun sürede misyonlarda, beslenmelerine dikkat ederek, görevleri sırasında en üst seviyede performans göstermeyi hedeflerler.
Uzayda Uyumak
Uzayda uyumak, yerdeki gibi olmayabilir. Astronotlar, uzay gemisindeki hafifliğin neden olduğu hareketlilik ve diğer etkilerle ilgili mücadele ederler. Yer çekimi olmadığı için, astronotlar gemide uçuştuğunda hareketlilik yaşarlar ve bu giderek yorucu hale gelir. Ayrıca, uzayda karanlık olduğu için vücut saatleri değişir ve uyku düzeni bozulabilir.
Uyumak için, astronotlar özel uyku tulumları kullanırlar. Bu uyku tulumları, vücudu gerektiği gibi destekleyerek, astronotun uyurken hareket etmesini ve uçmasını önler. Ayrıca, tulumlar iyi bir yalıtım sağlayarak, astronotun sıcak tutulmasını sağlar.
Ancak uyku ortamı ideal olmayabilir. Uzay gemisi, astronotların rahat bir şekilde uyumalarını sağlayacak kadar geniş değildir. Astronotlar, yatakların üzerinde birbirlerine sarılırken uyumak zorundadırlar. Ayrıca, uzay gemilerinde, fanlar gibi uyku ortamını etkileyen faktörler de bulunur.
Uzayda uyumak, astronotlar için zorlu bir görevdir. Ancak, uzayda uyku, katılımcıların dünya dışındaki hayatın nasıl olduğunu anlamaları için önemli bir deneyimdir.
Çevre Koruma
Jemison, uzaydan dünya atmosferinin inceliğine dair farklı bir perspektif kazanmıştır. Gözlemleri, atmosferin korunması gerektiği ve incelmenin gezegene zarar verebileceği konusunda daha hassas olmamız gerektiğini vurgulamaktadır. Dünya atmosferinin inceliği, yeryüzünden bakıldığında anlaşılamayacak kadar önemli bir faktördür. Bu bakış açısı, insan faaliyetlerinin neden olduğu çevre sorunlarının daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilir.
Jemison, çevre koruma konusunda yalnızca atmosfere değil, aynı zamanda gezegenimize ve doğal kaynaklarımıza dair de hassas bir bakış açısına sahiptir. Gezegenimizi koruyarak, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakabileceğimizi belirtmektedir. Bu nedenle, her birimiz küçük adımlarla bile olsa gezegenimizi korumak için elimizden geleni yapmalıyız.
Sıkça Sorulan Sorular
- NASA'daki kariyerine nasıl başladı?
Mae Jemison'un NASA kariyeri, birçok zorlukla başladı. İlk olarak tıp eğitimini tamamladıktan sonra Peace Corps'ta gönüllü olarak görev yaptı. İnsanlara tıbbi hizmetler sunmak için Kenya'da iki yıl geçirdi. Daha sonra, uzay araştırmalarına ilgi duymasıyla NASA'ya başvurdu. Başvuru süreci oldukça zorlu olsa da sonunda 1987 yılında kabul edildi ve bir sonraki yıl astronot programına katıldı.
Mae Jemison, Space Shuttle Endeavour ile uzaya gönderilerek, altı kişilik bir mürettebatın bir parçası oldu. Görev, 12-20 Eylül 1992 tarihleri arasında gerçekleşti ve Jemison, 190 saat, 30 dakika ve 23 saniye boyunca uzayda kaldı. Görev boyunca birçok bilimsel deney yaptı ve Dünya'nın çevresinden defalarca geçti. Uzun yıllar sonra dahi, bu deneyim hala onun hayatındaki en önemli anlardan biri olarak kalmaya devam ediyor.
- Uyumak nasıldı?Jemison, uzayda uyumak konusunda ilginç deneyimler yaşadı. Uzay aracındaki uyku pozisyonu, yerçekimsizlik nedeniyle farklılık gösterir. Astronotların, uyku sırasında vücutlarının hareket etmesini önlemek için belirli bir uyku çantası kullanmaları gerekir. Yatakları, duvardan çıkan bir çıkıntıya yalnızca uyku tulumuyla bağlanarak hazırlanır. Ancak, baş aşağı asılı durmak bazıları için rahatsız edici olabilir. Uzayda uyku düzeni, gezegenimizdeki uyku düzenimizden oldukça farklıdır. Işık koşulları ve gece ve gündüz farklılıklarının bulunmadığı bir ortamda yaşamak, uykuya dalma ve uykuda kalmayı etkileyebilir.
- Yer çekimsizliği hissi nasıldı?Yer çekimsizliği, doğal olarak gezegendeki yaşamda olmadığımız bir durumdur. Mae Jemison, uzayda geçirdiği dönem boyunca yer çekimsizliğin nasıl hissettirdiğini deneyimledi. Hareketlerin ve hareketin durması algımız çok farklı hale geldi. Mesela bir şeyi düşürdüğümüz zaman, yer çekimi etkisi olmadığı için düşmüyor, asılı kalıyor. Bunun yanı sıra, yerde yürüdüğümüzde aldığımız zıplama hissi yoktu. Yer çekimi, özellikle insan vücudu üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Jemison, uzayda yer çekimsizliği hissini deneyimledikten sonra, Dünya'daki yaşamımızın bu temel fiziksel gerçekler açısından ne kadar farklı olduğunu daha iyi anlamıştır.
- Astronotların bu duruma adaptasyonu ne kadar sürer?
- Yer çekimsizliği insan vücudu üzerinde ne gibi etkiler bırakır?
- Uzayda yer çekimsizliği olması, gelecekte insanların uzayda yaşamasına bir engel mi?