Eski Dünyanın Gizemleri: Arkeolojik Keşifler, Antik Roma'dan Mısır Firavunlarına kadar ilginç bilgilerin yer aldığı heyecan verici bir keşif serüveni! Tarihin sırlarını açığa çıkarmak için hemen ziyaret edin.
Arkeolojinin keşifleri, insanlığın tarihini anlamak için son derece önemlidir ve bize geçmişimizin sırlarını keşfetme fırsatı verir. Bazı yapıtlar, eski kültürlerin izlerini taşırlar ve zengin tarihimize ışık tutabilirler. Arkeolojinin geleceğini şekillendiren keşiflerin yanı sıra, bazı olağanüstü buluşlar da tarih ve arkeoloji severlerin ilgisini çeken sıra dışı keşiflerdir.
Mısır'da, firavunların mezarları, kartuşları ve eski şehir kalıntıları dahil olmak üzere birçok arkeolojik keşif yapılmıştır. Kraliçe Nefertiti'nin mezarının keşfi, Tutankhamon'un mezarında yeni eşyaların ortaya çıkması ve bir başka firavunun mezarının keşfiyle ilgili haberler insanları heyecanlandırmıştır. Ayrıca Mısır'ın ünlü üçlü piramit kompleksinde yeni odalar ve gölgeler bulunmuştur. Teb'de, krallığın başkentinde 3000 yıllık bir tapınağın keşfi yapılmıştır. Bu keşifler, antik Mısır'ın sırlarını ortaya çıkarmaya devam ediyor.
Roma İmparatorluğu'ndan yeni bulgular da var. Pompeii'de yeni yapılar ve tarih hazineleri keşfedilirken, Roma kasabına ait bir yapı Nevshehir'deki yer altı tüplerinde keşfedilmiştir. Antik kalıntılar arasında pornografi için kullanılan bir yapı da bulunmuştur.
Antik Yunanistan da keşiflerin yapıldığı bir başka yerdir. Atina limanında Athena ve Poseidon heykellerinin bulunması ve kadın gladyatörlerin neslinin bulunması, yüzyıllar öncesine ait tarihimize ışık tutmaktadır. Girit'teki mezarların iç içe geçmiş baltaları da antik dünyanın sırlarını ortaya çıkarmıştır.
İmparatorluk Çin'den de keşifler yapılıyor. M.Ö. 8000'e kadar geniş bir alana yayılmış olan Qijia kültürüne ait eserler ve sancai mezarlardaki figürler bu keşiflerden bazılarıdır. Batı Çin'deki Xiaohe'te yaklaşık 4000 yıl önce yaşamış insanların tutuklama ve idamlar hakkında yeni bilgiler sağladığı tespit edilmiştir.
Sümerler, insanlık tarihinin en eski uygarlıklarından biridir ve Sümer tabletlerinde keşfedilen yaratılış destanlarının ve dinlerin temel taşlarına ait bilgiler dikkat çekicidir. Bu keşifler, Bingöl'deki Başköy Höyüğü'nde yaşanan büyük uygarlık hakkında bilgi sağlamıştır. İstanbul'daki Karkamış kalesinin ele geçirilmesindeki rol oynayan Sargon'un krallığı hakkında yeni bilgiler de bu keşifler sayesinde ortaya çıkmıştır.
Mısır
Mısır, tarih ve arkeoloji meraklıları için oldukça ilgi çekici bir ülke. Son yıllarda yapılan kazılar ve keşifler ile Mısır'ın eski dünyaya dair sırları gün yüzüne çıkartılmaya devam ediyor. Kraliçe Nefertiti'nin mezarının keşfi, Tutankhamon'un mezarındaki yeni eşyalar, başka bir firavun mezarının keşfi gibi sıra dışı buluşlar oldukça heyecan vericiydi.
Kraliçe Nefertiti'nin mezarının keşfi, tam bir arkeolojik mücevher. Keops Piramidi'nin yanındaki Luxor'da bulunan mezarda, dönemin ünlü firavunu Akhenaton'a ait olduğu düşünülen mumyalar ve hazineler ortaya çıkarıldı. Tutankhamon'un mezarından yeni eşyaların keşfi ise şaşırtıcı bir gelişme. Arkeologlar, Tutankhamon'un muhtemelen Danimarka prensesiyle evli olduğunu ortaya çıkardı. Ayrıca keşfedilen objeler arasında Tutankhamon'un günlük yaşamında kullandığı aletler, silahlar ve giysiler yer aldı.
Bunların yanı sıra, başka bir firavun mezarının keşfedilmesi de Mısırlı arkeologları oldukça heyecanlandırdı. Bu mezarın başka hangi sırlar sakladığı henüz açıklanmadı, ancak keşif, Mısır'ın eski tarihinde yeni bir sayfa açtı.
Giza'da Yeni Odalar Keşfedildi
Mısır'ın ünlü üçlü piramit kompleksi olan Giza'da, arkeologlar tarafından yeni odalar ve gölgeler keşfedildi. Keşfedilen gölgeler, piramitlerin bazı kısımlarının günümüzdeki halinin ne olduğunu gösterdi. Keşfedilen odaların bazılarının piramitlerle bağlantısı olduğuna inanılmaktadır.
Keşfedilen odalardan ikisi, hazine odaları olarak adlandırılan yerlerdir. Bu odalar, antik Mısır'ın en büyük hazine rezervlerinden biri olabilecekleri düşünülmektedir. Odalarda, altın, gümüş ve diğer değerli metallerden yapılmış eşyaların bulunması mümkündür.
Bu keşif, Mısır'ın tarihinin önemli bir parçasını ortaya çıkarmıştır ve arkeolojik çalışmaların önemine vurgu yapmaktadır. Birçok gizemin hala keşfedilmemiş olması, arkeolojik çalışmaların önemini ve sıra dışı keşiflerin yapılabilmesinin mümkün olduğunu göstermektedir.
Amon Tapınağı'nın Kuzey Kapısı Bulundu
Amon Tapınağı, Antik Mısır'ın en önemli ibadet merkezlerinden biridir ve burada yapılan keşif, antik tapınakların ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. 3.000 yıllık tapınağın keşfi, uzun yıllardır yapılan araştırmalar sonucu gerçekleşti ve bu keşif, arkeolojik tarih içerisinde önemli bir yere sahip olabilir. Keşif sonucunda, tapınağın kuzey kapısı ortaya çıkarıldı ve bu kapı, günümüze kadar hala ayakta kalan diğer yapılar gibi çok iyi korunmuş durumda.
Bu keşif, Mısır'ın tarihi açısından büyük bir önem taşıyor. Krallığın başkenti olan Teb'de bulunan Amon Tapınağı, antik Mısır döneminde en önemli kült merkezlerinden biriydi ve bu keşif, tapınakların ne kadar büyük yapılar olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Doğru bir şekilde korunması, tapınakların antik Mısır tarihi hakkında daha fazla bilgi sağlaması açısından son derece önemlidir.
Amon Tapınağı'nın kuzey kapısının keşfi, arkeologlara bu tapınağın ilk inşaatına dair daha fazla bilgi sağladı. Kapının ayrıntılı bir şekilde incelenmesi sonucu, antik Mısır mimarisi ve inşaat teknikleri hakkında daha fazla bilgi edinildi. Bu bilgiler, antik dünya hakkındaki genel bilgimizi arttırmada büyük bir rol oynayabilir ve bu keşifle birlikte, tarihin daha fazla aydınlanması mümkün hale geliyor.
Bu keşif, antik Mısır tarihi hakkında yeni bilgiler edinilmesi ve tapınakların önemi hakkında daha fazla bilgi sahibi olunması için önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir. Tapınakların korunması, antik dünya hakkında daha fazla bilgi edinilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Roma İmparatorluğu
Roma İmparatorluğu'nun çöküşü, tarihte en çok tartışılan konular arasında yer alır. Ancak son yıllarda yapılan arkeolojik keşifler bu konudaki bilgimizi arttırmaktadır. Yeni bulgular, Roma İmparatorluğu'nun çöküşünün, daha önce düşünüldüğünden farklı sebepleri olduğunu göstermektedir.
Pompeii, Roma tarihinin en önemli şehirlerinden biridir. Günümüzde bile tarihi ve turistik bir merkezdir. Son yapılan keşifler, Pompeii'nin hala sırlarla dolu olduğunu gösteriyor. Yeni yapılar ve tarih hazineleri bulunmaya devam ediyor. Bu keşifler, Roma İmparatorluğu'nun gündelik yaşamı hakkında yeni bilgiler sunmaktadır.
Roma İmparatorluğu'nun çöküşüne dair yeni bulgulara dayanarak uzmanlar, imparatorluğun yıkılmasında birçok faktörün etkili olduğunu düşünüyorlar. Bunlar arasında askeri zaferlerin yumuşak bir güce dönüştürülmesi, ekonomik zorluklar, yabancı işgaller ve politik çalkantılar yer almaktadır. Yeni keşifler, Roma İmparatorluğu'nun tarihi için önemli bir kaynak oluşturmaktadır.
Roma Kasabı Keşfedildi
Roma İmparatorluğu'nun izlerini ülkemizde bulmaya devam ediyoruz. Nevşehir'deki tüplere hayran kalan dünya, Romalıların da yer altında iyi bir şey yaptığını keşfetti. Kapadokya bölgesinde yer alan Derinkuyu yer altı şehri, oldukça etkileyici bir yapı olma özelliği taşıyor. İki bin yıl öncesine dayanan şehirde yaşam, Roma İmparatorluğu döneminde oldukça yaygındı. Şehirdeki tünel ve geçitler, insanların düşmanlardan korunmak için oluşturulmuştu.
Derinkuyu yer altı şehrinin tarihi antik dönemlere kadar dayanmaktadır. Roma döneminde ise, şehrin önemli bir ticaret ve savunma merkezi haline geldiği düşünülmektedir. Derinkuyu şehri, Roma kasabı olarak da bilinmektedir. Roma İmparatorluğu döneminde, savunma amaçlı olarak kullanılan yer altı şehri, aynı zamanda hacılar tarafından da ziyaret edilen bir yer olarak önem taşımaktaydı.
Derinkuyu yer altı şehri, 8 katlıdır ve binlerce insanın barınmasına olanak sağlamaktadır. Ayrıca, şehirde su kaynakları, havalandırma tesisleri ve sığınaklar da bulunmaktadır. Bu tesisler, Roma İmparatorluğu döneminde, savaş zamanlarında insanların korunması için oldukça önemli hale gelmişti.
- Derinkuyu yer altı şehrinin keşfi, Roma İmparatorluğu'nun yer aldığı ülkelerdeki benzer yapıların araştırılmasına da yardımcı olmuştur.
- Roma İmparatorluğu dönemi hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler, Derinkuyu yer altı şehrinin ziyaret edebilirler.
Pornhub ve Arkeoloji
Arkeolojinin dünya tarihi hakkında bize sunduğu yeni bulgulara bir yenisi daha eklendi. Roma İmparatorluğu'nun antik kentinde yapılan kazılar sonucu, internette videoları izlemek için kullanılan Pornhub'a benzer bir yapıya rastlandı.
Bu yapı, antik Roma'da popüler olan iki insanın bir arada olduğu fantezileri konu alan erotik sanat parçalarının bulunduğu bir yapı olarak kullanılıyordu. Roma İmparatorluğu'nun düşüşü sırasında tahrip edilmiş olan Pornub, imparatorluğun son dönemlerinde popüler bir şekilde kullanılan bir yapıydı.
Arkeologlar, Pornub'un duvarlarındaki resimler ve yazılar sayesinde, antik Roma'daki pornografi endüstrisi hakkında daha fazla bilgi edindi. Bu keşif, Roma İmparatorluğu'nun düşüşü sırasındaki toplumsal ve kültürel değişimleri anlamak açısından oldukça önemli bir adımdır.
Antik Yunanistan
Eski Yunanistan toprakları, arkeolojik çalışmalar yapmak için oldukça verimli bir yerdir. Ülkenin çeşitli bölgelerinde gerçekleştirilen keşifler, tarih severlerin ve arkeoloji meraklılarının ilgisini çekmekte.
Bunlar arasında, antik Yunanistan'daki sıra dışı keşifler de yer almaktadır. Örneğin, kadın gladyatörlerin varlığına dair yeni bulgular oluştu. Yunanistan'ın en önemli limanlarından biri olan Atina limanında ise Athena ve Poseidon Heykeli bulunmuştur ve bu keşif, tarihe geçmiş bir anıtın yeniden keşfedilmesi açısından büyük öneme sahiptir.
Bunun yanı sıra, Girit'teki yeni mezarın keşfedilmesi de ilginç bir arkeolojik keşiftir. Mezarın içinde birbirine dolanmış bir baltalar zinciri yer alıyordu. Son olarak, antik Yunanistan'daki keşifler arasında, tarihi kalıntıların korunması ve sergilenmesine olanak sağlayan Victoria ve Albert Müzesi de yer almaktadır.
Victoria ve Albert Müzesi
2009-2010 yılları arasında gerçekleştirilen çalışmalar sonucu, Londra'daki Victoria ve Albert Müzesi'nin en ünlü galerilerinden biri olan Ana Salon, yeniden açılmaya hazır hale getirildi. Müzenin yeniden açılması sayesinde, tarih ve sanat severler, Avrupa'nın en büyük ve önde gelen sanat ve tasarım koleksiyonlarına ev sahipliği yapan müzeyi keşfetmek için yeniden yola koyuldular.
Ana Salon, Victoria ve Albert Müzesi'nin Dünya Galerileri'nin bir parçasıdır. 2009 yılında başlayan restorasyon çalışmaları kapsamında, tavan, duvarlar ve zeminlerin ahşap, mermere ve diğer malzemelere göre yeniden inşa edilmesi gerekti. Yapılan çalışmalar sonucu, müzenin en prestijli galerilerinden biri için modern bir çevre tasarlanarak, birçok yeni sergi ve aktivite yer almaya başladı.
Victoria ve Albert Müzesi, dünya üzerindeki en büyük sanat ve tasarım müzelerinden biridir ve sürekli yenilenen sergileriyle, ziyaretçilerine müthiş bir deneyim sunmaktadır. Müze, heykeller, reprodüksiyonlar, çizimler, tekstil ürünleri, fotoğraflar ve birçok farklı sanat eserini kapsayan geniş bir koleksiyona sahiptir. Koleksiyon, Avrupa'nın Ortaçağ ve Rönesans'ından çağdaş sanata kadar her dönemi kapsamaktadır.
Athena ve Poseidon Heykeli
Atina limanında bulunan ve tanrıların heykelinin bulunduğu alan terk edilmeye mahkum edilmişti. Yıllarca terk edilmiş ve unutulmuş olan Athena ve Poseidon Heykeli, son yıllarda yapılan araştırmalar sayesinde yeniden gün yüzüne çıkarıldı.
Eski Yunanistan’ın en önemli eserlerinden biri olan heykel, Atina Akropolisi’nde Athena ve Poseidon arasındaki tartışmayı tasvir ediyor. Heykelde, Athena ve Poseidon arasında deniz ve zeytin ağacı arasındaki mücadele tasvir ediliyor. Her iki tanrı da insanlara farklı armağanlar sunuyor. Poseidon denizlerin hükümdarı olarak deniz atı çıkarıyor, ağızlarından su fışkırtan ünlü atlarla birlikte. Athena ise zeytin ağacını yetiştirerek insanların bereketli bir toprakta yaşamasını sağlıyor.
Heykeli keşfetmek için tam 50 yıllık bir araştırma yapıldı ve sonunda tarihin tozlu sayfalarından hayat buldu. Athena ve Poseidon Heykeli, dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerin ilgi odağı haline gelmiş durumda. Ayrıca heykel, Yunanistan'ın kültür ve sanat tarihine ışık tutarak tarih severlerin en çok ziyaret ettiği yerlerden biri haline geldi.
Bu keşif, Yunanistan’ın kültürle dolu bir ülke olduğunu bir kez daha ortaya çıkardı. Antik dönemlerin kalıntılarına ev sahipliği yapan Yunanistan müzeleri, tarihe meraklı kişiler için vazgeçilmez bir durak olmaya devam ediyor. Athena ve Poseidon Heykeli’nin yeniden keşfedilmesi, Yunan tarihine yeni bir sayfa açarak dünya turizmi için de büyük bir önem taşıyor.
İmparatorluk Çin
Çin, tarihin en eski uygarlıklarından biridir. Çin'in tarihinde büyük rol oynayan Qijia kültürü de bu uygarlıklardan biridir. M.Ö. 2000 ila 1600 yılları arasında var olan Qijia kültürü, Çin tarihinde altın çağını yaşamıştır. Ancak son yıllarda yapılan keşifler, kültürün M.Ö. 8000'e kadar uzandığını göstermektedir.
Qijia kültürü, tarım, seramik, bronz işlemeciliği ve dokumacılık konularında oldukça ileri bir düzeydeydi. Kuzeydoğu Çin'de, başkenti Gansu eyaletinde yer alan Xining şehrinde, medeniyetlerin beşiği olarak kabul edilir.
Qijia kültürü, eserleriyle tanınır. Kültür, kazılarda birçok detaylı figürine ve eşyalara rastlanır. Bronz masklar, hayvan figürleri ve kültürün diğer özgün sembolleri, kültürün özellikleridir. Bunun yanı sıra, uygarlıkta metal işleme gelenekleri, "Ölü'nün Kitabı" ve "Yi Jing" gibi kitapların yazımı ve kullanımını içeren yazı sistemi ve diğer farklı yönleri de vardır.
Sancai Gömütleri
Arkeolojik keşiflerin son yıllardaki en ilginç buluşlarından biri, Jinin Shaanxi eyaletinde yapılan çalışmalarda ortaya çıkan Sancai Gömütleri oldu. Burada yapılan kazılarda, 120'den fazla mezardan çıkarılan figürler, antik Çin kültür ve sanatını yansıtmaktadır.
Göz alıcı renklerin kullanıldığı bu küçük heykeller, askerler, atlar, dansçılar, musikiler ve diğer insan figürleriyle doludur. Ayrıca, figürlerin ayrıntılı işlemelerinde, insan vücudunun tüm hatlarının sanatsal bir şekilde tasvir edildiği dikkat çekmektedir. Bu figürlerin üzerindeki sanatsal işlemelere bakıldığında, antik Çin sanatının dünya çapında bir sanat eseri olduğu anlaşılır.
Mezardan çıkarılan figürlerin özellikleri, tarihsel ve sosyal bir belge olarak kabul edilmektedir. Bu buluş hem tarih hem de arkeoloji açısından büyük önem taşır ve antik Çin hakkında daha fazla bilgi sahibi olmayı mümkün kılar.
Tutuklama ve İdam Etmelerin Keşfi
Batı Çin'deki Xiaohe'te, yaklaşık 4000 yıl önce yaşamış insanlar hakkında yeni keşifler yapıldı. Yapılan araştırmalar sonucunda, tutuklama ve idam etme işlemlerinde kullanılan araçlar ortaya çıkarıldı.
Keşfedilen araçlardan biri, bir insanın boynuna takılan bir tasma idi. Tasma üzerinde yapılan incelemeler sonucu, tasma taşıyıcısının devlet görevlisi olduğu düşünülmektedir.
Ayrıca, idam etme işlemlerinde kullanılan sivri uçlu sopalar da keşfedildi. Sopaların üzerindeki kalıntılar, idam edilen insanların sırtına yerleştirildiğini gösteriyor.
Bu keşifler, eski Çin toplumunun sosyal yapısı hakkında önemli bir bilgi kaynağı oluşturuyor. Tutuklama ve idam etme işlemlerinin bu dönemde nasıl gerçekleştirildiği ve devletin nasıl bir güç uyguladığı hakkında bir fikir edilebilir.
Sümerler
Sümerler, tarih öncesinde Mezopotamya'da önemli bir uygarlık oluşturmuşlardır. Bu uygarlıkta kullanılan tabletler keşfedildiğinde, yaratılış destanları ve dinlerin temel taşlarından bahsettiği ortaya çıktı. Sümer tabletleri üzerinde yapılan çalışmalar, daha önce bilinmeyen birçok kelimeye ulaşılmasını sağladı. Bunlar arasında astroloji, matematik ve tıp da yer almaktadır.
Sümerler, Mezopotamya'da ilk kentleri kuran ve çivi yazısını geliştiren bir topluluktu. Yapılan araştırmalar, Sümerlerin İncil ve Tevrat'taki yaratılış hikayelerine kaynaklık ettiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca, Sümerlerin din ve tapınak kültürleri, o dönemdeki toplum tarafından oldukça önemsenmekteydi. Bu sayede günümüze kadar birçok Sümer tapınağı ve heykeli ulaşabilmiştir.
Sümerlerin bir diğer önemli özelliği ise ticaretle uğraşmalarıdır. Uzun mesafeli ticaret yolları kuran Sümerler, bu sayede farklı toplumlarla da etkileşim kurabilmişlerdir. Bu ticaret yolları arasında, en önemlisi deniz yoluyla yapılan ticaretlerdir. Sümerlerin bu alanlardaki başarısı, dönemlerinde oldukça ünlü olmalarını sağlamıştır.
Mesopotamya'nın Uygarlığı
Mesopotamya, günümüz Irak, Suriye ve Türkiye'nin bir kısmını kapsayan bölgede M.Ö. 4000'lere kadar uzanan dünyanın en eski uygarlıklarının ortaya çıktığı yerdir. Süleyman Demirel Üniversitesi ve Bingöl Üniversitesi'nin araştırmaları sonucunda yayınlanan raporda, Bingöl'ün Solhan ilçesine bağlı Başköy Höyüğü'nde büyük bir uygarlığın varlığı tespit edildi. Höyükte yapılan kazılar, bu bölgede yaşayanların M.Ö. 3000 yıllarında bölgenin ticari ve kültürel merkezi olduğunu gösteriyor.
Bu uygarlığın varlığı, tarım ve hayvancılığın yanı sıra, teknolojik gelişmeler, özellikle seramik üretimi, madencilik ve metal işleme konularında da ileri olduklarını ortaya koydu. Keşfedilen eserler, bölgedeki insanların yazı yazmayı, astronomiyi, matematiği ve geometriyi kullandığını gösterdi.
Başköy Höyüğü, Urfa, Diyarbakır ve Elazığ'da bulunan diğer höyükler gibi; Mezopotamya'da bütün medeniyetler için önemli bir merkezi konuma sahip. Bu uygarlığın keşfi, bölgenin tarihine yeni bir ışık tutarken, arkeologların gelecekteki keşifleri için de umut verici bir adım oldu.
Sargon'un Krallığı
Sargon, antik dönemde Mezopotamya'da önemli bir krallıktı. Yaklaşık 4.300 yıl önce Suriye'deki bir askeri seferinde Karkamış Kalesi'ni ele geçirerek krallığının topraklarını genişletti. Bu zafer sonrası krallık yeni bir döneme girdi; tarihçiler, Sargon döneminin Mezopotamya'daki gökdelen inşaatının örnekleri olduğunu da söylemektedirler.
Karkamış Kalesi, bugün Türkiye sınırları içinde yer almaktadır. Sargon'un bu savaşta zaferi ve kaleyi ele geçirmesi, kendisinin askeri dehasını göstermiştir. Bu zaferle Sargon, güçlenen bir krallık yönetiyor olmanın verdiği özgüvenle, Mezopotamya'daki topraklarını genişletmek için daha birçok savaş kazandı.
Sargon'un krallığı, Mezopotamya'da önemli bir rol oynamıştır. Bu dönemde tarım, ekonomi, mimari, teknoloji gibi birçok alanda gelişmeler yaşanmıştır. Karkamış Kalesi'nin ele geçirilmesi de bu gelişmelere katkı sağlamıştır.
Krallık dönemlerindeki askeri harekatlar ve bu harekatlar sonucu elde edilen zaferler, tarih ve arkeoloji açısından önem taşır. Çünkü bu zaferler, krallık yönetimleri hakkında bilgi verdiği gibi, kazanılan toprakların genişlemesiyle birlikte bölgedeki kültürlerin etkileşimine de neden olmuştur. Sargon'un Karkamış Kalesi'ni ele geçirerek yaptığı askeri harekat da, İstanbul'dan Suriye'ye, Mezopotamya'dan Anadolu'ya kadar etkisi olan önemli bir olaydır.