Filipinler'in tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri, ABD etkisinden kurtuluşun hikayesi. Bu kitap, Filipinler'in ulusal bağımsızlık mücadelesinde yaşananları anlatıyor. İşgal, savaş ve mücadele dolu yıllarda Filipinler'in bağımsızlığı için neler yapılması gerektiği ortaya konuyor. Filipinler'in özgürlük yolculuğunda önemli bir rol oynayan liderler ve olaylar, bu kitapta detaylı bir şekilde ele alınıyor. Her tarih meraklısının okuması gereken bir kitap!

Filipinler, yıllarca İspanyol kolonizasyonu altında kalmış ve daha sonra Amerika Birleşik Devletleri'nin işgali altına girmiştir. Ancak Filipinler, uzun bir süre boyunca kendi özgürlüğünü arayarak bağımsız bir ülke olmak için mücadele etti.

Philippine Commonwealth Dönemi, Filipinler'in kısa bir süreliğine Amerikan Krallığı olarak yeniden adlandırıldığı bir dönemdir. Filipinler, 1935'te kendi Anayasasını hazırlayarak Filipin Cumhuriyeti olarak yönetime geçti. Ancak, II. Dünya Savaşı yıllarında ülkede Amerikan General Douglas MacArthur liderliğinde bir kurtarma kampanyası gerçekleştirildi. Savaşın ardından komünist bir isyan olan Huk İsyanı patlak verdi ve Filipinler, Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı gerilla savaşı yürüttü.

Filipinler, Temmuz 1946'da Amerika Birleşik Devletleri tarafından resmen bağımsızlığını kazandı. Ancak, ABD-Filipinler ilişkileri bağımsızlık sonrası dönemde de devam etti. Vietnam Savaşı dönemi, ABD'nin Filipinler'deki askeri varlığı nedeniyle toplumsal ve politik çalkantılara neden oldu. Son yıllarda ülke, siyasi iktidar değişiklikleri yaşadı ve ABD-Filipinler ilişkileri bu değişikliklerden etkilendi. Başkan Duterte, Altın Kural politikasını benimsedi ve ülkesinin ABD ile ticaret ve savunma alanlarında daha bağımsız olmasını hedefledi. Son yıllarda, Filipinler Çin ile ilişkilerini güçlendirdi ve ABD-Filipinler ilişkileri bu nedenle zayıfladı. 2021'de Filipinler, Çin'in Belt and Road Initiative'ına katılmayı kabul etti ve bu karar ABD-Filipinler ilişkilerine yansıdı.

İspanyol Kolonizasyonu Dönemi

Filipinler'in tarihi, İspanyol kolonizasyon döneminden başlar. 1521 yılında, İspanyol kâşif Ferdinand Magellan tarafından keşfedildi ve 1565 yılında, İspanyollar Filipinler'in bir kısmını işgal etti. İspanyollar, 300 yıldan fazla bir süre boyunca Filipinler'de kaldı ve ülke üzerinde büyük bir etki bıraktı.

İspanyollar, Katolik Hristiyanlığı ve İspanyol kültürünü Filipinler'e yaydı. Ayrıca, Filipinler'e yönetsel sistemlerini, okul sistemi ve kültürel mirası bıraktılar. İspanyolların Filipinler'deki varlığı, birçok toplumsal soruna ve isyana neden oldu. 19. yüzyılda, Filipinler, İspanyol sömürgeciliğine karşı mücadele etmek için birçok isyan başlattı.

1896 yılında, Filipinler'deki son büyük isyan başladı ve bu isyan, Filipinler'in İspanyol egemenliğinden kurtulmasına yol açtı. Ancak, İspanyollar'ın yerine Amerikan işgalcileri geldi ve Filipinler, İspanyollar'ın yerine Amerikan işgaline girdi.

Amerikan İşgali Dönemi

Filipinler tarihinde önemli bir yere sahip olan Amerikan İşgali Dönemi, 1898'de başladı ve 1946'da ülkenin bağımsızlığına kadar devam etti. İspanya'nın yenilgiye uğramasının ardından Filipinler, İspanyol işgalinden sonra Amerikan işgaline girdi ve bu dönemde pek çok sosyal, ekonomik ve politik değişiklik yaşandı.

Amerikan İşgali Dönemi'nde Filipinler, iki farklı grup tarafından yönetildi: Amerikan Ordusu ve Filipinler Ulusal Konseyi. Bu sıra dışı yönetim yapısı, Filipinler'de birçok protestoya neden oldu ve ülkede birçok olay yaşandı. Ekonomik açıdan, Amerikan işgalinin ülke ekonomisine katkısı oldu. Madencilik, tarım ve ticaret sektörleri gelişti ve Filipinler, Asya'nın en gelişmiş ekonomilerinden biri haline geldi.

Ancak, Amerikan işgalinin yıkıcı etkileri de oldu. İşgal, Filipinler'de birçok isyana neden oldu ve bu isyanlar, hem Filipinlilerin hem de Amerikalıların hayatını tehlikeye attı. İşgal, Filipin kültür ve dini değerlerinde de büyük bir değişikliğe neden oldu. Filipinler, Amerikan kültürü ve yaşam tarzı tarafından etkilendi ve bu etki, bugün bile ülkede hissedilmektedir.

Özetle, Amerikan İşgali Dönemi, Filipinler'in tarihinde önemli bir yere sahip olan bir süreçtir. Bu dönemde, ülkede birçok değişiklik yaşandı ve Filipinler, bugünkü durumuna bu dönemde atılan temellerle geldi.

Philippine Commonwealth Dönemi

Filipinler, 1935 yılında kendi anayasasını hazırlayarak Amerikan Krallığı olarak Philippine Commonwealth olarak adlandırılarak yeniden adlandırıldı. Bu dönem, Filipinler'in ilk defa geçici olarak kendi kendini yönettiği bir dönem olarak kabul edilir. Filipinler, Commonwealth dönemi boyunca Amerikan egemenliği altında kaldı. Ancak, bu dönemde Filipinler, kendi yönetiminde bir dizi gelişmeye tanık oldu.

Amerikan işgali altındaki Filipinler'de ekonomi büyüdü ve modernize edildi. Tarım, balıkçılık ve ormancılık alanlarında büyük ilerlemeler kaydedildi. Philippine Commonwealth dönemi ayrıca ülkenin eğitim alanında da ilerleme kaydettiği bir dönemdi. Bu dönemde ülkede kamusal okullar açıldı ve Filipinli öğrenciler için Amerikan eğitim programları uygulandı.

Bununla birlikte, Philippine Commonwealth dönemi boyunca Filipinler, II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesi nedeniyle büyük bir zorluk yaşadı. Japonya, 1941'de Filipinler'i işgal etti ve savaşın sonunda ABD'ye geri verildi. Bunun ardından Filipinler, bağımsızlığını kazanma yolunda önemli bir adım attı.

MacArthur Dönemi

II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte Japonya, 1941 yılında Filipinler'e saldırdı ve ülkeyi işgal etti. Ancak General Douglas MacArthur, ABD Ordusunun başında yeniden Filipinler'e gelmek için söz verdi. Bu sözünü tutmak için 1942 yılında Bataan Yarımadası'na çıktı ve burada savunma kampanyası başlattı.

Ne yazık ki, MacArthur'un planı başarısız oldu ve Japonlar 1942'de Filipinler'e yeniden saldırdı. MacArthur, fidye karşılığında serbest bırakılmayı kabul etmek zorunda kaldı ve ülkeden ayrıldı. Ancak, Filipinler'in kurtuluş umudu hiçbir zaman kaybolmadı.

1944 yılında, MacArthur'un liderliğindeki Amerikan kuvvetleri, Leyte Adası'na çıktı ve burada büyük bir zafer kazandı. Bu başarı, Filipinler'in geri kazanılma umudu için büyük bir güç kaynağı oldu. 1945 yılında, Amerikan kuvvetleri Manila'yı geri aldı ve Japonya ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

General MacArthur, Filipinler'in kurtuluşunda büyük bir rol oynadı. Bu nedenle, Filipinler halkı onu çok sevdi ve hayranlık duydu. MacArthur daha sonra Filipinler için düzenlenen törenlerde birçok kez konuşma yaparak Filipinler halkını motive etti. İşte Filipinler için bağımsızlık yolculuğu burada başladı ve kısa bir süre sonra ülkenin bağımsızlık ilanı gerçekleşti.

Huk İsyanı

Filipinler'de Huk İsyanı, II. Dünya Savaşı'nın ardından ortaya çıkan komünist bir hareket ve Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı gerilla savaşı yürüttü. Huk İsyanı, ülke çapında geniş bir destek kazanmıştı ve bu durum, Amerika Birleşik Devletleri'nin Filipinler'deki varlığının tartışılmasına neden oldu.

Hareket, yoksul çiftçilerin haklarını savunmak için kurulmuştu ve özellikle Luzon adasında, yoksul çiftçiler arasında oldukça popülerdi. Ancak Huk İsyanı, zamanla daha radikal bir çizgi izlemeye başladı ve yerel yönetimleri, Hristiyan kiliselerini ve zengin çiftçileri hedef almaya başladı.

ABD, ülke genelinde gerçekleştirilen bir dizi operasyonla Huk İsyanı'nı bastırmaya çalıştı. Bu operasyonlar, genellikle Hükümet ve ABD destekli bir şekilde yürütüldü. Ancak Huk savaşçıları, yüksek dağların arasında gerilla savaşı yürüterek zorlu bir mücadele verdi.

Huk İsyanı, Filipinler'deki toplumsal sorunları ele alması nedeniyle, hala son derece tartışmalı bir konudur. Bazıları, hareketi bir devrim olarak görürken, diğerleri ise ABD'ye karşı bir ayaklanma olarak yargılıyor. Genel olarak, Huk İsyanı, Filipin tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır ve ardında hayatta kalan birçok kişiyle birlikte etkilerini günümüze kadar sürdürmektedir.

Philippine Bağımsızlık Dönemi

Filipinler, Amerikan işgaline girdikten sonra, 1 Nisan 1937'de gerçekleşen seçimlerden sonra Commonwealth of the Philippines olarak yeniden adlandırıldı. Filipinler, Amerika Birleşik Devletleri'nden resmen bağımsızlığını 4 Temmuz 1946'da kazandı. Filipinlerce kabul edilen Tydings-McDuffie Kanunu, Filipinler'in yıllar içinde tam bağımsızlığını kazanmasına izin verdi. 10 Şubat 1934'te başlayan dört yıllık bir geçiş döneminin ardından, Filipinler 34 yıllık bir ABD yönetiminden sonra sonunda bağımsız oldu.

Bu dönemde, Filipinler'deki politikalar, Amerikan hükümeti tarafından yürütülen politikalarla ilgili sorulara karşılık verirken değişti. Filipinler, ABD'nin diğer Asya ülkeleriyle ticaret yapmaya çalışması nedeniyle kendi başına ticaret yapmak istedi. Filipinler ayrıca, ABD'nin Asya'nın diğer ülkelerindeki askeri varlığına karşı oluşan baskılara tepki gösterdi ve kendi savunma gücünü artırmak için çalışmalar yaptı.

Ancak Filipinler'in bağımsızlığı, ülkedeki İngilizce konuşulan nüfus ve ABD dostça bir dil ve kültür bağlantısı ile kesin bir bağlantı sağladı. Bunun yanı sıra, Filipinler, uluslararası ticarette diğer ülkelerle iş birliği yapmak için bir açılış yaptı. Filipinler'in bu dönemi, ülkenin sol görüşlü gruplarının yükselişi ve Huk isyanının patlak vermesi gibi karmaşık sosyal ve politik olaylarla da karşılaştı.

ABD-Filipinler İlişkileri

Filipinler ve ABD, Filipinler'in bağımsızlığını kazandığı 1946 yılından bu yana karşılıklı olarak faydalı bir ilişki geliştirdiler. Filipinler, ABD ile yakın ilişkiler sürdürerek silahlı kuvvetler, ekonomi ve kültür alanlarında işbirliği yaptı.

Ancak, zaman zaman ilişkilerde sorunlar yaşandı. Vietnam Savaşı sırasında ABD'nin Filipinler'deki askeri varlığı, ülkede toplumsal ve politik çalkantılara neden oldu. Ayrıca, Filipinler, son yıllarda ABD-Filipinler ilişkilerini zayıflatmak için Çin ile ilişkilerini güçlendirdi.

Filipinler'in siyasi iktidar değişiklikleri, ilişkiler üzerinde etkili oldu. Filipinler Başkanı Rodrigo Duterte, ülkelerinin ABD ile bağımsızlığını artırmak amacıyla Altın Kural politikasını benimsedi. Bu politika, ülkenin ABD ile ticaret ve savunma alanlarında daha bağımsız olmasını hedefledi.

Filipinler	ABD
Silahlı kuvvetler işbirliği	Askeri yardım ve eğitim
Ekonomi işbirliği	Yatırım ve ticaret
Kültürel etkileşim	Eğitim ve turizm

ABD-Filipinler ilişkileri, Filipinler'in küresel politikada oynadığı rolün önemi nedeniyle önemli bir konudur. Son olarak, Filipinler, 2021 yılında Çin'in Belt and Road Initiative'ına katılmayı kabul etti. Bu karar, ABD-Filipinler ilişkilerine yansıdı ve iki ülkenin ilişkilerinin gelecekte nasıl şekilleneceği konusunda sorulara neden oldu.

Vietnam Savaşı Dönemi

Vietnam Savaşı, 1955-1975 yılları arasında gerçekleşen bir savaştı ve Filipinler, ABD'nin bu savaşa dahil olmasından etkilendi. ABD, Filipinler'deki Clark Hava Üssü'nü, Subic Deniz Üssü'nü ve diğer askeri üsleri kullanarak Vietnam Savaşı'na katıldı.

Bu durum, Filipinler'de toplumsal ve politik çalkantılara neden oldu. Bazı insanlar, ABD askeri varlığını desteklerken, diğerleri ABD'nin savaşa dahil olmasına karşıydı. Vietnam Savaşı, Filipinler'de protesto gösterilerine ve çeşitli anti-savaş kampanyalarına sebep oldu.

Ayrıca, Vietnam Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte, Filipinler ve ABD arasındaki ilişkiler de değişti. Bazı Filipinli liderler, ABD'nin Vietnam Savaşı'ndaki tutumunu eleştirdiler ve Filipinler'in ABD ile olan ilişkilerinin gözden geçirilmesi gerektiğini savundular.

Vietnam Savaşı, Filipinler ve ABD arasındaki ilişkilere etki etti ve ülkede toplumsal ve politik çalkantılara neden oldu. Filipinler'de ABD'nin savaşa dahil olmasına karşı çıkan oldukça fazla sayıda insanın olması, ülkede anti-savaş protestolarını tetikledi. Vietnam Savaşı'nın sona ermesi, Filipinler'deki liderlerin ABD ile olan ilişkileri yeniden değerlendirmelerini sağladı.

Filipinler'de Siyasi İktidar Değişiklikleri

Filipinler siyasi değişim ve dönüşümlerin yaşandığı bir ülkedir. Son yıllarda, ülke bir dizi siyasi iktidar değişikliği yaşadı ve bu değişiklikler, ABD-Filipinler ilişkileri üzerinde önemli bir etki yarattı.

2016 yılında Filipinler, eski bir belediye başkanı olan Rodrigo Duterte'yi cumhurbaşkanı olarak seçti. Duterte, ülkesinde önemli bir değişim ve dönüşüm sağlamak isteyen bir liderdi. Ayrıca, Filipinler'in batı denizlerindeki egemenlik haklarını savunan sert bir politika benimsedi. Bu politikalar, ABD ile ilişkileri de olumsuz yönde etkiledi.

Duterte'nin cumhurbaşkanlığı döneminde, Filipinler, Çin ile ilişkilerini güçlendirdi ve bu, ABD-Filipinler ilişkilerini zayıflattı. Ayrıca Duterte, ABD'nin bölgedeki askeri varlığına karşı çıkarak, ülkedeki Amerikan askeri üslerinin kapatılmasını istedi. Bu politikalar, Amerika Birleşik Devletleri ile Filipinler arasındaki askeri işbirliğini azalttı ve ABD-Filipinler ilişkilerini gerdi.

Son olarak, 2021'de Filipinler, Çin'in Belt and Road Initiative'ına katılmayı kabul etti. Bu karar, ABD-Filipinler ilişkilerini daha da zayıflattı. Ancak, Filipinler hala ABD ile ticari ilişkilerini sürdürmektedir. İki ülke arasındaki ilişkiler, Filipinler'deki siyasi iktidar değişiklikleri nedeniyle belirsiz bir durumdadır.

Altın Kural

Altın Kural politikasını benimsedi ve ülkesinin ABD ile ticaret ve savunma alanlarında daha bağımsız olmasını hedefledi. Bu politika, Filipinler'in ABD ile olan ilişkilerini yeniden değerlendirmesini sağladı. Filipinler artık daha fazla Çin ve Rusya'ya yakınlaşarak, ABD'den bağımsız ve özerk bir dış politika izlemektedir.

Altın Kural politikasının amacı, Filipinler'in ABD ile ticari ve savunma anlaşmalarını yeniden görüşerek kendi çıkarları doğrultusunda karar alabilmesini sağlamaktır. Başkan Duterte, Filipinler'in güçlü olduğu alanlarda ABD ile işbirliği yapmayı sürdürmekle birlikte, ülkesinin daha özerk bir dış politika izlemesi gerektiğine inanmaktadır.

Bu politikanın uygulanması için, Filipinler ulusal savunma stratejisi ve askeri modernizasyon programlarını yeniden gözden geçirdi. Başkan Duterte, ABD'nin Filipinler'deki askerlerinin sayısını azaltmayı ve Amerikan askeri tatbikatlarını sınırlamayı önerdi. Bununla birlikte, ABD ile olan ticari ilişkilerin korunması ve güçlendirilmesi de Altın Kural politikasının bir parçasıdır.

Altın Kural politikası, Filipinler'in ABD ile güçlü bağlarını korumasına rağmen, ülkenin daha özerk ve bağımsız bir dış politika izlemesine yardımcı olmuştur. Başkan Duterte'nin bu politikası, diğer ülkelerle olan ilişkilerin geliştirilmesini sağlamış ve ülkenin ticari ve savunma alanlarında daha etkin bir konuma gelmesine yardımcı olmuştur.

Altın Kural

Altın Kural, Filipinler Başkanı Rodrigo Duterte tarafından benimsenen bir politikadır. Bu politikada amaç, ülkenin ABD ile olan ticaret ve savunma ilişkilerinde daha bağımsız olmasını sağlamaktır. Filipinler'in uzun yıllar boyunca ABD'nin etki alanı altında kalması, ülkede bazı toplumsal ve politik çalkantılara neden oldu. Bu sebeple Duterte, ülkesinin ABD ile olan bağlarını azaltarak daha bağımsız bir ülke olmak istiyor.

Altın Kural politikası kapsamında, Filipinler ABD ile olan askeri varlığını azalttı ve daha çok Çin ile iş birliği yapmaya başladı. Filipinler'in Çin ile iş birliği yapması, ülkenin ekonomisine olumlu etki etti. Ancak ABD-Filipinler ilişkileri Altın Kural politikası nedeniyle olumsuz etkilendi.

Altın Kural politikası ile Filipinler, ABD'den daha bağımsız bir dış politika belirliyor. Ülke, kendi milli çıkarları doğrultusunda hareket etmeyi hedefliyor. Ancak Duterte'nin bu politikası, ABD ile olan ilişkileri tamamen kesme anlamına gelmiyor. İki ülke arasında hala iş birliği yapılacak alanlar bulunuyor. Filipinler'in ABD ile olan ilişkilerinin geleceği ise zamanla netleşecektir.

politikasını benimsedi ve ülkesinin ABD ile ticaret ve savunma alanlarında daha bağımsız olmasını hedefledi.

Filipinler Başkanı Rodrigo Duterte, ülkesinin ABD ile olan ticari ve savunma ilişkilerinde daha bağımsız olmayı hedefleyen Altın Kural politikasını benimsedi. Bu politika, ülkenin özellikle ABD'ye olan bağımlılığını azaltmayı amaçlamaktadır. Duterte, Filipinler'in ABD ile olan askeri anlaşmalarını iptal etmek istediğini de açıklamıştır.

Buna karşılık, ABD'nin Filipinler ile olan ticari ve askeri ilişkileri büyük ölçüde bundan olumsuz etkilendi. Ancak Duterte yönetimi, diğer ülkelerle ticaret ve askeri işbirliği konusunda da aktif adımlar atmaya başladı. Özellikle Çin ile olan ilişkileri güçlendirmeye çalıştı.

Altın Kural politikası, Filipinler için birçok avantaj da sağlayabilir. Örneğin, ülke, ABD'den bağımsız olarak daha geniş bir ticaret ağına sahip olabilir. Buna ek olarak, Duterte, ülkesinin daha özerk bir savunma politikası benimsemesini de destekliyor.

Filipinler, bu politika ile birlikte kendi etrafında daha bağımsız hareket edebilecek ve dış politikalarını da daha rahat bir şekilde belirleyebilecek. Böylece ülke, diğer Asya ülkeleriyle daha yakın ilişkiler kurabilir ve bölgesel gücünü artırabilir.

Çin ile İlişkilerin Güçlenmesi

Filipinler, son yıllarda komşusu Çin ile ilişkilerini güçlendirdi ve bu durum, ABD-Filipinler ilişkilerinde bir değişime neden oldu. Çin, Filipinler'e yatırım yaparken, Filipinler de Çin ile ticari faaliyetlerini artırdı. Ayrıca, Çin'in Filipinler'e yardım etme taahhüdü, iki ülke arasındaki ilişkileri daha da güçlendirdi.

2016 yılında Filipinler'in Başkanı Rodrigo Duterte, Çin'e karşı daha sıcak bir tutum benimsemiş ve ülkesinin Çin ile daha fazla işbirliği yapmasını savunmuştur. Duterte'nin bu politikası, ABD ile olan tarihi bağların güçlenmesine karşın ilişkileri gerdi.

İki ülkenin ilişkileri, Güney Çin Denizi'ndeki adalar konusunda ortaya çıkan anlaşmazlık nedeniyle daha da gerildi. Filipinler, adaların çoğunluğunu Çin'in egemenliği altında tutmasının ardından, 2016 yılında Lahey Tahkim Mahkemesi'nin kararına itiraz etti. Ancak, Çin bu karara uymayı reddetti ve bu durum iki ülke arasındaki ilişkileri daha da zayıflattı.

Bir diğer önemli konu, ABD'nin Filipinler'e silah satışı tekliflerini durdurmasıydı. Filipinler yönetimi, ABD ile sıkı bir şekilde bağlı olsa da geçmiş yıllarda ABD'nin ülkeye silah satışı yapması, Filipinler'in Çin'den silah almasını engellemişti. Ancak, son yıllarda Filipinler'in Çin'e yakınlaşması ve ABD-Çin arasındaki ticari anlaşmazlıklar, ABD'nin Filipinler'e olan silah satışı tekliflerini durdurmasına yol açtı.

2021 Belt and Road İnisiyatifi

Filipinler, 2021 yılında Çin'in efsanevi küresel ticaret projesi olan Belt and Road Initiative'a katılmayı kabul etti. Bu proje, Çin'in küresel altyapı ağını genişletmek ve dünya ekonomilerine entegre olmak için geliştirilen bir programdır. Filipinler'in bu kararı, ABD-Filipinler ilişkileri üzerinde belirgin bir etkiye sahip oldu.

Belt and Road Initiative, Çin'in İpek Yolu üzerindeki tarihi etki alanlarını canlandırmayı amaçlamaktadır. Proje, güçlü ekonomik ve ticari bağlantılar kurarak Asya, Avrupa ve Afrika'yı birbirine bağlamayı hedeflemektedir. Filipinler, bu projeye katılarak Çin ile ekonomik ve ticari bağlantılarını geliştirmeyi hedeflemektedir.

ABD, Filipinler'in Belt and Road Initiative'a katılmasına karşı çıktı. ABD, Asya-Pasifik bölgesindeki nüfuzunu korumak için, Filipinler'e alternatif kalkınma projeleri sunmaya çalıştı. Ancak Filipinler, kalkınma projelerinin yanı sıra Çin ile işbirliğinin fırsatlarının da farkına vardı.

Filipinler, Belt and Road Initiative'a katılımının ABD-Filipinler ilişkileri üzerindeki etkisini değerlendirmeye çalışmaktadır. Projenin etkileri henüz tam olarak anlaşılamamışken, Filipinler'in yakın gelecekte yürüteceği politikalar, ABD ve Çin ile ilişkilerini şekillendirecektir.