Osmanlı Devleti'nde askeri teşkilat nasıldı? Osmanlı ordusu nasıl kuruldu ve nasıl çalıştı? Bu makalede, Osmanlı askeri organizasyonunun tarihi ve askeri teşkilatların yapısı inceleniyor. Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatını daha iyi anlamak ve tarihi bir yolculuğa çıkmak için bu makaleyi okuyun.

Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatı, imparatorluğun kuruluşundan itibaren önemli bir yere sahipti. Osmanlı Ordusu'nun örgütlenmesi, farklı sınıflar ve rütbelerin yer alması, devşirme sistemi ve dönemsel değişimleriyle oldukça zengin bir yapıya sahipti. Osmanlı'nın en önemli askeri sınıfı olan Yeniçeriler, diğer askeri sınıflar ve birlikleriyle birlikte imparatorluğun sınırlarını korumak için çalışmaktaydı.

Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatındaki farklı sınıflar ve rütbeler arasında, Yeniçeriler, Kapıkulu Ocakları, Sipahi, Akıncılar, Mehterân, Topçular, Cebeci, ve Sekbanlar gibi birimler yer almaktaydı. Bu birimlerin her biri, belirli bir görevi yerine getirmekteydi.

• Yeniçeriler: Osmanlı Devleti'nin en önemli askeri sınıfı olan Yeniçeriler, özel olarak seçilmiş ve eğitilmiş askerlerden oluşmaktaydı. Devşirme sistemiyle seçilen ve eğitilen bu askerler, padişahın özel koruma birliği olarak görev yapmaktaydı.
• Kapıkulu Ocakları: Kapıkulu askerleri, saray hizmetlerinde ve diğer bölgesel hizmetlerde çalışan askerlerden oluşmaktaydı.
• Sipahi: Osmanlı Ordusu'nda, atlı askerler olan Sipahiler, feodal beylikleri ve bölgeleri yöneten kişilerin askeri güçleri olarak görev yapıyordu.
• Akıncılar: Osmanlı Devleti'nin yerel savunma güçleri arasında yer alan Akıncılar, sınır bölgelerinde saldırıları önlemek için görev yapıyordu.
• Mehterân: Mehteran, Osmanlı Ordusu'nda kullanılan farklı çalgılardan oluşan bir orkestraydı. Savaş alanında moral sağlamak amacıyla sıklıkla kullanılırdı.
• Topçular: Osmanlı Ordusu'nun topçu birlikleri, savaşta top kullanımını sağlayan ve savunma amaçlı topların kullanımını yöneten birimlerdi.
• Cebeci: Cebeciler, Osmanlı'yı korumak için top üretimi, tamirat ve bakımının yapıldığı bir birlikti.
• Sekbanlar: Osmanlı Ordusu'nun yerel birimlerinden biri olan Sekbanlar, yerel savunma birimleri olarak görev yapıyordu.

Osmanlı askeri teşkilatı, ayrıca dönemsel değişimlere de uğramıştı. 1826 yılında gerçekleştirilen Babıali Reformu ve 1839 yılında başlayan Tanzimat Dönemi, Osmanlı Ordusu'nun da değişmesine sebep olmuştu. Bunun yanı sıra, Osmanlı Ordusu'nun yıkılış dönemi de askeri teşkilatındaki hatalarla ilişkilendirilerek incelenmektedir.

Osmanlı Ordusu

Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında askeri yapı oldukça basit bir şekildedir. Ancak zamanla gelişen siyasi ve askeri birlikler sonucunda, Osmanlı Ordusu, en güçlü ordulardan biri haline geldi. Osmanlı Ordusu'nun başarılarında, merkezi ve yerel yetkililerin gösterdiği eşsiz liderlik rolü ve harika örgütlenme çalışmaları etkili oldu.

Osmanlı Ordusu; farklı türlerdeki askeri birliklerden meydana geliyordu. Bunlar; piyade, süvari, topçu ve yeniçeriler şeklinde sınıflandırılırdı. Bu tür birlikler, Osmanlı Devleti'nin gücüne güç katıyordu. Bunun yanı sıra, Osmanlı Ordusu, başkomutan sıfatıyla padişahın liderliği altında savaşırken, savaş alanlarında şeref ve saygınlığı korumak için disiplinli bir şekilde hareket etmekteydi.

Osmanlı Ordusu, savaş alanlarında yetenekli komutanlar ve stratejik planlamalar sayesinde birçok zafer kazandı. Bunun yanı sıra, yenilgi durumunda bile, kaybedilen toprakları geri almak için hızlı bir şekilde hareket etmekteydi. Osmanlı Ordusu'nun başarısı, dünya tarihinde önemli bir yer tutmaktadır.

Askeri Sınıf ve Rütbeler

Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatında farklı sınıflar ve rütbeler bulunmaktaydı. Bu sınıflar arasında en önemli askeri sınıf, Yeniçerilerdi. Bunun yanı sıra sipahiler, sekbanlar, cebeci, topçu, bedestenciler, müteferrika ve tımarlı sipahi gibi sınıflar da mevcuttu.

Osmanlı askeri teşkilatındaki rütbeler ise sıralı Barutçu, Nişancı, Topçu, Topçu Başçavuşu, Ağa, Şaşkın, Mülazımı Sani, Yüzbaşı, Başkarcı, Miralay, Binbaşı, Kaymakam, Alemdar, Kazasker, Reisülküttap, sadrazam ve vecihi gibi rütbelerden oluşmaktaydı.

Bu rütbeler ve sınıflar arasında yükselme, askeri başarı ve hizmetlerine göre gerçekleşmekteydi. Ayrıca Osmanlı Devleti'nin yükseliş dönemlerinde farklı sınıflar bir arada mücadele ederek orduların başarısına katkıda bulunmuşlardır.

Askeri teşkilatta yer almanın yolu ise genellikle devşirme sistemine dayanıyordu. Özellikle Yeniçeriler'in seçimi ve eğitimi, devşirme sistemi üzerinden yapılmaktaydı. Bu seçimlerde, çocukların fiziksel özellikleri, yetenekleri ve zekaları dikkate alınarak seçim yapılırdı. Seçilen çocuklar özel olarak eğitilir ve sonrasında Yeniçeri Ocağı'na dahil edilirdi.

Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatında yer alan sınıflar ve rütbeler arasında hiyerarşik bir yapı oluşmuştu. Bu yapı, Osmanlı askeri gücünün başarısında etkili olmuştur.

Yeniçeri Ocağı

Osmanlı Devleti'nin en önemli askeri sınıfı olan Yeniçeriler, Osmanlı Ordusu'nun temel direklerinden biriydi. 14. yüzyılın sonunda I. Murad döneminde kurulan bu sınıf, Osmanlı Devleti'nin en güçlü askeri güçlerinden biri haline gelmiştir.

Yeniçeriler, çocuk yaştaki Hristiyan erkek çocuklarını devşirerek seçilen ve Osmanlı askeri sistemine dahil edilen kişilerdir. Eğitimlerini Osmanlı ordusunun merkezi olan Yeniçeri Ocağı'nda alırlardı. Yeniliklere açık ve disiplinli yapılarıyla öne çıkan Yeniçeriler, Osmanlı Devleti'nin birçok önemli savaşında büyük rol oynadılar.

Yeniçerilerin imparatorluğun en güçlü askeri sınıfı olmasının en önemli sebeplerinden biri, devşirme sistemiyle seçilmiş olmalarıdır. Bu sayede Osmanlı Devleti, en iyi fiziksel özelliklere sahip adamları seçerek eğitimlerine özen gösteriyor ve en yetenekli askerleri ordusunda bulunduruyordu.

Yeniçerilerin tarihinin en önemli olaylarından biri, 1826 yılında yapılan Babıali Baskını'dır. Bu baskında, Yeniçeri Ocağı kaldırılmış ve örgütlenmesine son verilmiştir. Böylece Osmanlı Devleti, askeri anlamda reform yaparak güçlenmeyi amaçlamıştı.

Yeniçerilerin yıkılışı, Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatında önemli bir dönüm noktası olmuştur. Ancak, Osmanlı Devleti tarihine damga vuran bu güçlü askeri sınıfın tarihi ve önemi, unutulmayacak bir yerde kalacaktır.

Yeniçeri Ocağı'nın Kuruluşu

Yeniçeri Ocağı, Osmanlı tarihinde oldukça önemli bir yere sahipti. Ocağın kuruluşu ise oldukça ilginç bir hikayeye sahiptir. Ocağın kuruluşu 1365 yılına dayanır ve Orhan Gazi döneminde başlamıştır. O dönemde, Osmanlı Devleti'nin ordusu küçük bir birlikten oluşuyordu ve devlet, Bizans İmparatorluğu'nun ordularına karşı savaşmak zorunda kalmıştı.

Orhan Gazi'nin ordusu, Bizans İmparatorluğu'nun ordusu karşısında zayıf kalmıştı ve bu nedenle Orhan Gazi, erkek çocuklarını fethedilen yerlerden toplamaya ve bu çocukları eğitmeye karar verdi. Bu çocuklar, aynı zamanda İslamiyet'e de kabul edildi. Sonuç olarak, Yeniçeri Ocağı kuruldu ve bu ocağın savaş yeteneği oldukça yüksekti.

Yeniçeri Ocağı'nın görevleri arasında; savaşmak, devletin güvenliğini sağlamak, düzeni korumak ve seferlerde hizmet vermek bulunmaktaydı. Aynı zamanda ocağa katılan herkes, ömrü boyunca sadakatle hizmet etmek zorundaydı. Yeniçeriler, sadece savaşta değil, devletin çeşitli işlerinde de önemli rol üstlendiler.

Ocak, eğitilmiş ve disiplinli askerlerden oluşuyordu. Herkesin kabul edilmediği ocağa, ancak çocukların ya da gençlerin kabul edilmesiyle dahil olunabiliyordu. Ocakta hiyerarşi oldukça önemliydi ve herkesin bir rütbesi bulunuyordu. En yüksek rütbe, başçavuş rütbesi olup, başçavuşluk rütbesine ulaşmak oldukça zordu ve uzun bir süreyi gerektiriyordu.

Sonuç olarak, Osmanlı Devleti'nin askeri yapısında önemli bir yere sahip olan Yeniçeri Ocağı, devletin savaş yeteneğini artırmıştır. Ocağın görevleri arasında; savaşmak, düzeni korumak ve hizmet vermek bulunduğu gibi, ocağa katılan herkesin sadakatle hizmet etmesi gerekiyordu. Yeniçeri Ocağı, kuruluşundan itibaren disiplinli, eğitimli ve örgütlü bir yapıya sahipti.

Yeniçeri Devşirme Sistemi

Yeniçeriler, Osmanlı ordusunun en önemli askeri birliği olmakla birlikte, seçim ve eğitim süreçleriyle de dikkat çekmektedir. Yeniçeri devşirme sistemi, Osmanlı Devleti'nin fethettiği yerlerden getirilen genç erkek çocuklarının seçilmesini kapsamaktadır.

Devşirme sistemi, İstanbul'da bulunan Enderun Mektebi'ne getirilen genç erkek çocuklarının eğitimiyle devam eder. Burada eğitim gören çocuklar, belli sınavları geçmesi sonucu büyük bir titizlikle seçilerek Yeniçeri Ocağı'nda görev alırlar.

Seçilen gençlerin Türkçe öğrenmeleri ve İslam dinini öğrenmeleri için eğitim aldıkları bilinmektedir. Ayrıca, savaş taktikleri, silah kullanımı ve askeri disiplin gibi konularda da eğitim gördükleri kaydedilmektedir.

Yeniçeri devşirme sistemi, Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatı için önemli bir noktaydı. Yeniçeriler, her zaman yüksek rütbeli askerler olarak kabul edilmiştir. Devşirme sistemi, Osmanlı ordusunun gücüne güç katmış ve farklı milletlerden gelen insanların bir arada çalışabilmesini sağlamıştır.

Diğer Askeri Sınıflar ve Rütbeler

Osmanlı Ordusu'nda Yeniçerilerin yanı sıra diğer askeri sınıflar ve rütbeler de bulunmaktaydı. Bunlar arasında Sipahi, Topçu, Sekban, Azeban ve Cebeci gibi sınıflar yer alıyordu.

Sipahiler, Osmanlı Ordusu'nun en yüksek rütbeli askerleriydi. İkinci sınıf askerler ise Topçu sınıfındaki askerlerdi. Topçu sınıfı askerleri, Ordunun savaş araçları olan topları kullanırlardı.

Sekbanlar, Anadolu ve Balkanlar'da hizmet veren küçük birliklerdi. Bu birlikler, çeşitli görevler için kullanılırdı. Cebeciler, Osmanlı Ordusu'nun en alt kademesinde yer alan piyade askerleriydi. Azebanlar ise, savaş alanında at öldüren askerler olarak görevlendirilirdi.

Diğer sınıflar arasında Tüfekçi, Humbaracı, Deli, Toprakçı, Levent ve Cülüklü gibi sınıflar da bulunmaktaydı. Ancak Yeniçeriler gibi diğer sınıfların önemi ve etkisi daha azdı.

Osmanlı Ordusu'nun askeri teşkilatında yer alan bu farklı sınıf ve rütbeler, Ordunun gücünü ve yeteneğini artırmıştır. Her sınıf ve rütbe farklı görevler üstlenirken, birlikte çalışarak zaferlere imza atmışlardır.

Osmanlı Ordusu'nun Örgütlenmesi

Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatı örgütlü ve disiplinli bir yapıya sahipti. Osmanlı Ordusu, askeri birlikler, savaş araçları ve teçhizatlarıyla donatıldı. İmparatorluğun ilk yıllarında, askeri birimler küçük gruplardan oluşuyordu ve bu birimler vilayetler arasında taşınarak istenen müdahaleler gerçekleştiriliyordu. Daha sonraki yıllarda, Osmanlı Devleti'nin genişlemesiyle birlikte, merkezi bir ordu örgütlenmesi kurulmuştur.

Osmanlı Ordusu'nda çeşitli askeri birimler vardı. Bunlar, süvari, piyade, topçu, mızraklı süvari ve kapıkulu birimleri gibi farklı türdeki askeri birimlerdi. Bu birimler, görevleri ve özellikleri doğrultusunda ayrıldılar. Bazıları düzenli, bazıları ise gönüllülük esasına dayalıydı.

Askeri birlikler, vezirler, beylerbeyleri ve sancağı sancakbeyleri gibi farklı makamlar tarafından yönetildi. Bunlar, Osmanlı İmparatorluğu'nun farklı bölgelerindeki askeri birimleri denetliyorlardı. Bununla birlikte, askeri birimler birbirleriyle koordine edilerek, imparatorluğun savunması için güçlü bir ordu oluşturuldu.

Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatı, büyük bir disiplinle yönetilirdi. Askeriyeden sorumlu bazı görevliler vardı, bunlar da kapıkulu beyleri ve serdar-ı ekrem adı altında toplanmıştı. Kapıkulu beyleri, doğrudan doğruya padişahın yanında bulunurken, serdar-ı ekrem de Osmanlı ordusunun en yüksek rütbeli subayıydı. Bu görevlilerin amacı, askeri yönetimin sorunsuz bir şekilde çalışmasını sağlamaktı.

Askeri Birlikler

Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatında yer alan askeri birlikler farklı türlere ayrılıyordu. Bu birliklerin görevleri ise genellikle askeri savunma, sınır güvenliği, isyanların bastırılması ve fetihler gibi amaçlarla gerçekleştiriliyordu.

Osmanlı Devleti'nin en önemli askeri birliği kapıkulu askerleriydi. Kapıkulu askerleri arasında en üstte yer alan birlik ise Janissaries yani Yeniçeriler'di. Yeniçeriler, Osmanlı İmparatorluğu'nun en elit gücünü oluşturuyordu ve askeri birlikleri içerisinde en yüksek rütbeye sahip olanlardan oluşuyordu. Ayrıca Yeniçeriler arasında ayrı bir tim olan Su Yeniçerileri görev yapıyordu. Yeniçerilerin görevi, sarayın ve imparatorluğun güvenliğini sağlamak, padişahın korumasını yapmak ve Osmanlı İmparatorluğu'nun fetihlerinde yer almaktı.

Bir diğer Osmanlı askeri birliği ise Sipahiler'di. Sipahiler, Osmanlı İmparatorluğu'nun askeri sınıfında yüksek bir rütbeye sahipti. Sipahi üniforması, sembolik miğfer ve savaş kıyafetleri ile tanınırlardı. Sipahilerin görevi, sınır savunması yapmak, orduya rehberlik etmek ve savaş stratejileri üretmekti.

Osmanlı Devleti'nin diğer bir askeri birliği Müsellem adı verilen askerlerden oluşuyordu. Müsellem askerler, çoğunlukla isyanların bastırılması ve Osmanlı İmparatorluğu'nun doğu sınırlarındaki tehlikelerle mücadele etmek için görev yapıyordu.

Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatı aynı zamanda Topçu ve Cebeci gibi silahlı birliklerden de oluşuyordu. Topçu birlikleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun ordularının savaş gücünü arttırmak için kullanılıyor, Cebeci birlikleri ise çoğunlukla savaşın başlangıcında keşif görevleri yapmaktaydı.

Askeri Yönetim

Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatını yönetmek için askeri yönetim kurumları bulunmaktaydı. Askeri yönetim, Osmanlı Devleti'nin siyasi yapısına bağlı olarak düzenlenmişti. Osmanlı Devleti, merkeziyetçi bir yapısı olduğu için askeri yönetim de merkeziyetçi bir yapıda örgütlenmişti.

Askeri yönetimde, padişahın yetkileri oldukça genişti ve talimatlarını askeri yetkililere aktarmakla görevli olan vezirler veya kapıcıbaşılar gibi görevliler aracılığıyla askeriyi yönetiyordu. Osmanlı askeri yönetiminde, sadrazam veya vezir-i azam, orduyu yöneten en yüksek makam olarak kabul edilmekteydi.

Osmanlı Devleti'nde askeri yönetimin işleyişi, askeri meşveret adı verilen bir danışma kurulu tarafından yürütülürdü. Bu kurul, padişahın emirlerine uymakla birlikte ordunun genel stratejisi ve taktikleri konusunda da fikir yürütmekteydi. Askeri meşveret kurulu, Osmanlı Devleti'nin askeri yapılanmasında oldukça önemli bir rol üstlenmekteydi.

Askeri yönetim kurulu, divan-ı humayun adı verilen bir diğer kurul ile birlikte Osmanlı Devleti'nin askeri yönetimini sağlıyordu. Diğer kurullar ve görevlilerle birlikte Osmanlı Devleti'nin askeri yönetimi oldukça düzenli ve merkezi bir yapıda işliyordu. Bu sayede Osmanlı Ordusu, tarihte oldukça başarılı zaferlere imza atmıştı.

Osmanlı Ordusu'nun Dönemsel Değişimleri

Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatı zaman içinde birçok değişikliğe uğramıştır. Bu değişikliklerden bir tanesi, 1826 yılında gerçekleştirilen Babıali Reformu'dur. Bu reform, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması ve yerine modern bir ordu kurulması ile sonuçlanmıştır.

Tanzimat Dönemi'nde ise Osmanlı Devleti, tüm kurumlarında olduğu gibi askeri teşkilatında da köklü değişimler yaşamıştır. 1839 yılında başlayan bu dönemde, osmanlı ordusu modernleştirme çalışmaları yapmış ve Batı tarzı bir yapılanmayı benimsemeye çalışmıştır. Bu sayede Osmanlı ordusu, modern bir askeri güç haline gelmiştir.

Osmanlı Devleti'nin son döneminde ise askeri teşkilatta sıkıntılar yaşanmıştır. I. Dünya Savaşı'na girilen dönemde Osmanlı ordusu, savaşın şartlarına uygun bir yapıya kavuşturulmuştur. Ancak bu gayretler, devletin içinde bulunduğu savaş koşullarındaki diğer sorunlar nedeniyle beklenen sonucu vermemiştir.

Babıali Reformu

Babıali Reformu, Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatında 19. yüzyılda gerçekleştirdiği önemli bir değişimdir. 1826 yılında gerçekleştirilen bu reformla amaçlanan, Yeniçeri Ocağı'nın ülkeye verdiği zararların giderilmesi ve modern bir orduya sahip olunmasıydı.

Babıali Reformu ile birlikte, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması ve yerine Nizam-ı Cedid adı verilen modern bir ordu kurulması kararlaştırılmıştır. Bu ordu, Batı tarzında eğitim almış askerlerden oluşacak ve disiplinli bir şekilde çalışacaktı.

Babıali Reformu, Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatındaki köklü değişimlerden biri olmasına rağmen, bu reformun uygulaması sırasında çeşitli sorunlar yaşanmıştır. Özellikle Yeniçerilerin kaldırılması ve yerlerine yeni bir ordu kurulması konusunda çıkan çekişmeler, reformun uygulanmasını olumsuz etkilemiştir.

Babıali Reformu'nun ardından Osmanlı Devleti, modern bir askeri yapıya sahip olmuş ve Batı tipi askeri eğitim ve örgütlenme prensiplerini benimsemiştir. Ancak, bu reformun Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması ve bazı toplumsal sorunların yanı sıra, diğer askeri sınıfların da tepkisine neden olduğu unutulmamalıdır.

Tanzimat Dönemi

Tanzimat Dönemi, Osmanlı Devleti'nin 1839 yılında başlattığı çağdaşlaşma hareketidir. Bu dönemde Osmanlı askeri teşkilatında da pek çok değişiklik yapılmıştır. Öncelikle askeri harcamalar artırılmış, modern silahlar ve teknolojik araçlar alınmıştır.

Bir diğer önemli değişiklik, askeri eğitim sisteminin yeniden yapılandırılmasıdır. Yeni bir askeri okul açılmış ve subaylara mesleki eğitim verilmeye başlamıştır. Ayrıca askerliğe asker kaçağı veya zorla alınan kişiler yerine, gönüllülerin alınması sistemine geçilmiştir.

Tanzimat Dönemi'nde ayrıca Osmanlı Ordusu'nun örgütlenmesinde de bazı değişiklikler yapılmıştır. Ordunun merkezi idaresi güçlendirilmiş, farklı eyaletlerdeki askeri birliklerin sayısı azaltılmış ve nizamiyenin (düzenli ordu) önemi artırılmıştır.

Osmanlı Devleti, Tanzimat Dönemi'nde askeri teşkilatını modernleştirme çalışmaları yapmakla birlikte, bu dönemde avrupa güçlerinin üstünlüğünü de kabul etmek zorunda kalmıştır. Özellikle Kırım Savaşı'nda yaşanan yenilgi, Osmanlı Devleti'nin askeri gücünde ciddi bir düşüşe yol açmıştır.

Sonuç olarak, Tanzimat Dönemi Osmanlı askeri teşkilatı tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönemde yapılan yenilikler, Osmanlı Devleti'nin çağdaşlaşma sürecinde askeri alanda da önemli bir yol almasını sağlamıştır. Ancak avrupa güçlerinin üstünlüğü karşısında alınan askeri yenilikler yeterli olmamıştır ve Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatı son dönemlerdeki çöküşünü engelleyememiştir.

Osmanlı Ordusu'nun Yıkılışı

Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatı, yüzyıllar boyunca dünyanın sayılı orduları arasında yer almıştı. Ancak zamanla gelişen teknolojiler, değişen siyasi dengeler ve iç sorunlar, Osmanlı Ordusu'nun gücünü kaybetmesine neden oldu.

1908-1918 yılları arasında sürdürülen Balkan Savaşları, Osmanlı Ordusu için önemli bir sınavdı. Ancak, ordunun yetersizliği, teknolojik üstünlükler karşısında başarısızlığa neden oldu. Savaşların ardından Osmanlı Devleti kaynak sıkıntısı çekmeye başladı ve ekonomik sorunlar arttı.

1914'te başlayan ve I. Dünya Savaşı'na dönüşen çatışmalar, Osmanlı Ordusu için de sonun başlangıcı oldu. İtilaf Devletleri'nin teknolojik üstünlüğü karşısında Osmanlı Ordusu büyük bir hezimete uğradı. Daha sonra imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile Osmanlı Ordusu'nun dağılması ve savaşın kazananları tarafından işgal edilmesi kabul edildi.

Osmanlı Ordusu'nun yıkılma sürecinin ardından Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) oluşturuldu. TSK, Osmanlı'nın mirasını devralarak modern bir şekilde yeniden örgütlendi ve güçlü bir ordunun varlığı sürdürüldü. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin, hem uluslararası hem de bölgesel düzeyde önemli bir askeri güç olmasının arkasında da bu güçlü askeri teşkilatın yer aldığı bilinmektedir.

Osmanlı'nın Son Dönemi

Osmanlı Devleti'nin son dönemi, askeri teşkilat açısından büyük bir sorunla karşı karşıya kalmıştır. Bu dönemde modernleşen diğer ülkelerin aksine Osmanlı ordusu, eskimiş teknolojilerle donatılmıştı. Silahların yanı sıra, askeri eğitim de yetersiz kalmıştı. Üst düzey askeri rütbeler, babadan oğula geçen bir ayrıcalık haline gelmişti ve daha yetenekli komutanlar görev alamamıştı.

Ayrıca, askeri harcamaların artması nedeniyle mali sorunlar yaşanmaya başlamıştı. Askeri ücretler ödenememiş ve askerlerin beslenmesi de sağlanamamıştı. Bunun sonucunda, birçok asker isyan etmiş, savaşa karşı isteksiz hale gelmişti. Bu durum, Osmanlı Devleti'nin sonunu getirecek önemli faktörlerden biri haline gelmiştir.

Modernleşen dünyanın karşısında geri kalan Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatı da bu değişime ayak uyduramamıştır. Gelişmiş ülkelerdeki teknolojik yeniliklerin uygulanamaması, Osmanlı ordusunun gücünü azaltmıştır. Sonuç olarak, Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatın yetersiz kalmış ve toprak kayıplarına neden olmuştur.